Kategori: Adana

  • 4 günde 500 bin şiş et ve 400 bin şişe şalgam suyu tüketildi

    4 günde 500 bin şiş et ve 400 bin şişe şalgam suyu tüketildi

    Adana Valisi Yavuz Selim Köşger, 4 gün süren 8. Uluslararası Adana Lezzet Festivali’nde 500 bin şiş et ve 400 bin şişe şalgam suyunun tüketildiğini açıkladı.

    Adana Valiliğinin ev sahipliğinde Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri ile odalar ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla düzenlenen 8. Uluslararası Adana Lezzet Festivali, Merkez Park’ta tamamlandı. Adana Valisi Yavuz Selim Köşger, 8. Uluslararası Adana Lezzet Festivali’nde 500 bin şiş et ve 400 bin şişe şalgam suyunun tüketildiğini açıkladı.

    Merkez Park’taki alanda 76 stantta satış yapıldığını, 48 kadın kooperatif standı ile 13 belediye standının yer aldığını ifade eden Vali Köşger, “Adana sadece kebaptan ibaret olmayan bir şehir ama Adana deyince de akla ilk gelen lezzetler tabi ki kebabı ve kebabın yanında olmazsa olmaz şalgamı. Bu sene festivalimizde yaklaşık olarak 500 bin şiş et ve 400 bin şişe şalgam tüketildi” dedi.

    “800 bin kişi ziyaret etti”
    Adana’nın artık gastronomi turizminin önemli bir parçası olduğunu aktaran Vali Köşger, festivali 800 bin kişinin ziyaret ettiğini anlatarak şunları söyledi:
    “Festivali 800 binin üzerinde kişi ziyaret etti. Bu yılki festival; kadim kentimizin zengin mutfak kültürünü, tarihi ve turistik değerlerini tanıtmakla kalmayıp aynı zamanda Adana ekonomisine büyük katkı sağladı. Öyle ki hem Adanalı hemşehrilerimiz hem de ülkemizin çeşitli yerlerinden ve yurt dışından gelen misafirlerimizin yaptığı harcamalarla birlikte toplam 3,7 milyar TL’lik bir ekonomik değerden bahsedebiliriz.

    Bunun dışında sosyal medya, yazılı ve görsel basında çıkan haber eş değerlerinin çok yüksek olduğunu değerlendiriyoruz. Bu tanıtım çalışmaları da önümüzdeki dönemlerde Adana turizmine büyük katkı sağlayacaktır.

    Biraz önce de değindiğim gibi şehrimiz yemek kültürüyle gastronomi turizminde önemli bir marka değeri. Adana, Hatay, Gaziantep eksenli Kahramanmaraş, Nevşehir, Mersin ve Şanlıurfa’nın da eklenebileceği bir destinasyon oluşturmayı hedefliyoruz. Bu hususta bölge belediye başkanlarımızın da destekleri büyük. Ben onlara da verdikleri bu destek için teşekkür ediyorum.”

  • Kaymakamlığı önce resmetti sonra kaymakam oldu

    Kaymakamlığı önce resmetti sonra kaymakam oldu

    Saimbeyli ilçesinde 6 Mayıs 2024 tarihinde kaymakam olarak atanan Emre Açar’ın kaymakam olma serüveni dikkat çekti. Düzce’nin Yığılıca ilçesinde 1999 yılında dünyaya gelen Açar, ilkokulda eğitim gördüğü sırada okulu ziyaret eden kaymakamdan çok etkilendi. Açar, kaymakam olmaya karar verip önce kaymakam olduğunu anlatan bir resim yaptı. Daha sonra da kaymakam olmak için var gücüyle çalışıp üniversiteyi bitirdi ve kaymakam oldu. 25 yaşındaki Türkiye’nin en genç kaymakamlarından biri olan Açar, 6 ay önce Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Saimbeyli ilçesine atandı. Açar, atandıktan sonra Saimbeyli Belediyesinden oy birliği ile hemşehrilik beratı aldı ve ilçede genç yaşlı demeden herkesin sevgisini kazandı.

    Açar, çocukluk hayalini önce resmettiğini sonra da gerçekleştirdiğini belirterek, “Ben köy okulunda okudum. Çok kıymetli öğretmenlerimin desteği ile hayallerime koştum. Bu hedef doğrultusunda ilerledim. Hukuk fakültesinden sonra idealim olan mesleğime giriş sınavlarına girdim. Sınavı kazanıp hayalime kavuştum” dedi.

    Saimbeyli’deki vatandaşlardan Fatiş Demirboğa, “Genç bir kaymakam çok memnunuz. Rabbim hayırlı görevler versin” diye konuştu.
    İlçenin en yaşlısı 87 yaşındaki Niyazi Koçak ise, “Kaymakam Emre Açar’dan çok memnununuz. İlçemizde bugüne kadar sokakta, kurumlarda büyük bir ekip ruhu ile hizmet için yarışan, evlerimizde bizleri ziyaret eden, yalnız bırakmayan genç kaymakamımıza çok teşekkür ederiz. Bu yaşıma kadar böyle bir hizmet anlayışı ile karşılaşmamıştım. Kaymakamımız çalışma düzeni, disiplini ile ilçemizde örnek çalışmalara imza atmıştır” dedi.

    Saimbeyli Belediye Başkanı Mahmut Dal ise, “İlçemize gösterdiği ilgi, hemşehrilerimize verdiği değer, ilçe gelişmesine sunduğu katkılar nedeniyle Saimbeyli Belediyesi Meclis üyeleri kararı ile hemşehrilik beratı verilmiştir. İlçemiz için koşturması vatandaşlarımız ile dertlenmesi bizleri gururlandırdı. Kendisi Düzce Yığılcalı olsa da kendisi Saimbeylilidir” diye konuştu.

  • Adana’da 4 günde 500 bin şiş et ve 400 bin şişe şalgam suyu tüketildi

    Adana’da 4 günde 500 bin şiş et ve 400 bin şişe şalgam suyu tüketildi

    Adana Valiliğinin ev sahipliğinde Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri ile odalar ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla düzenlenen 8. Uluslararası Adana Lezzet Festivali, Merkez Park’ta tamamlandı.
    Adana Valisi Yavuz Selim Köşger, 8. Uluslararası Adana Lezzet Festivali’nde 500 bin şiş et ve 400 bin şişe şalgam suyunun tüketildiğini açıkladı.
    Merkez Park’taki alanda 76 stantta satış yapıldığını, 48 kadın kooperatif standı ile 13 belediye standının yer aldığını ifade eden Vali Köşger, “Adana sadece kebaptan ibaret olmayan bir şehir ama Adana deyince de akla ilk gelen lezzetler tabi ki kebabı ve kebabın yanında olmazsa olmaz şalgamı. Bu sene festivalimizde yaklaşık olarak 500 bin şiş et ve 400 bin şişe şalgam tüketildi” dedi.

    “800 bin kişi ziyaret etti”
    Adana’nın artık gastronomi turizminin önemli bir parçası olduğunu aktaran Vali Köşger, festivali 800 bin kişinin ziyaret ettiğini anlatarak şunları söyledi:
    “Festivali 800 binin üzerinde kişi ziyaret etti. Bu yılki festival; kadim kentimizin zengin mutfak kültürünü, tarihi ve turistik değerlerini tanıtmakla kalmayıp aynı zamanda Adana ekonomisine büyük katkı sağladı. Öyle ki hem Adanalı hemşehrilerimiz hem de ülkemizin çeşitli yerlerinden ve yurt dışından gelen misafirlerimizin yaptığı harcamalarla birlikte toplam 3,7 milyar TL’lik bir ekonomik değerden bahsedebiliriz. Bunun dışında sosyal medya, yazılı ve görsel basında çıkan haber eş değerlerinin çok yüksek olduğunu değerlendiriyoruz. Bu tanıtım çalışmaları da önümüzdeki dönemlerde Adana turizmine büyük katkı sağlayacaktır. Biraz önce de değindiğim gibi şehrimiz yemek kültürüyle gastronomi turizminde önemli bir marka değeri. Adana, Hatay, Gaziantep eksenli Kahramanmaraş, Nevşehir, Mersin ve Şanlıurfa’nın da eklenebileceği bir destinasyon oluşturmayı hedefliyoruz. Bu hususta bölge belediye başkanlarımızın da destekleri büyük. Ben onlara da verdikleri bu destek için teşekkür ediyorum.”

  • “Fetullah Gülen, cehennem ateşinde cayır cayır yansın”

    “Fetullah Gülen, cehennem ateşinde cayır cayır yansın”

    Fetullahçı Terör Örgütü’nün lideri Fetullah Gülen, 25 yıldır yaşadığı Amerika Birleşik Devletleri’nde öldü.
    İhlas Haber Ajansı muhabirinin ulaştığı 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında Ankara Gölbaşı’ndaki bombalı saldırıda şehit olan polis memuru ikizler Ahmet ve Mehmet Oruç’un babası Ali Oruç, Gülen’in ölümünden ailecek mutluluk duyduklarını söyledi.

    “Haklarımızı helal etmiyoruz”
    Oruç, şehit aileleri olarak sevindiklerini anlatarak, “Şehit aileleri olarak hem sevindik hem de üzüldük. Sevinmemizin sebebi bu hain pislik ortalıktan temizlendi. 251 şehidimiz huzurlu ve mutlular. Ancak bir yandan üzülüyoruz. Çünkü cezasını burada çekmedi. İnşallah ahirette cezasını çekecek. Bu şerefsiz, kötü insan geberip gitti. Bu öksüzlerin, yetimlerin ve şehitlerin hakkı üzerinde var. Gelinimin, torunumun hakkı var. Haklarımızı helal etmiyoruz. Rabbim inşallah ahirette bunu hesap vermeyenler arasında tutar” ifadelerini kullandı.

    “Dünyadan 1 pislik kurtuldu”
    Haberi ilk aldıkları anda çok büyük bir mutluluk yaşadıklarını vurgulayan Oruç, “Bu adam inşallah ahirette cezasını çekecek. Yetimlerin, öksüzlerin hakkı üzerinde. Bu cezasını inşallah çekecek. Rabbime orada hesap verilecek ama inşallah bu hesap vermeyenlerden olur. Cehennem ateşinde cayır cayır yansın. Tek temennimiz. Bizim ellerimiz onun yakasında olacak. Dünyadan 1 pislik kurtuldu” diye konuştu.

  • Uzmanlar uyardı: “40 yaşından sonra yılda bir kez mamografi yaptırılmalı”

    Uzmanlar uyardı: “40 yaşından sonra yılda bir kez mamografi yaptırılmalı”

    Ekim ayının Meme Kanseri Farkındalık Ayı olması nedeniyle ‘Meme Kanserinde Doğru Bilinen Yanlışlar” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Seral Çelik’in yaptığı söyleşinin uzman konukları Acıbadem Adana Hastanesi doktorları Prof. Dr. Orhan Demircan, Prof. Dr. Sinan Yavuz, izleyicilere erken teşhisi için neler yapılması gerektiğine dair bilgiler verdi. 5 yıl önce meme kanseri tanısı alan muhtar Nevin Dinçer ise hastalık deneyimini anlattı. Çok sayıda izleyicinin katıldığı farkındalık söyleşine Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve eşi Nuray Karalar da katıldı.

    “40 yaşından sonra yılda bir kez mamografi yaptırılmalı”
    Söyleşide meme kanseri ile ‘doğru bilinen yanlışlar’ olduğuna dikkat çeken Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, meme kanserinden ilk adımın, düzenli tarama testleri yaptırılması olduğunu belirterek, şunları söyledi:
    “Meme kanseri, sık görülen bir kanser türü. Her 8 kadından biri, bu hastalıkla tanışıyor. Bu yüzden düzenli taramalar yapılması çok önemli. Taramalar, meme kanserinin erken teşhisini sağlıyor. Erken teşhis edilen meme kanserinin ise tedavi başarısı çok yüksek. Fakat toplumda doğru sanılan yanlışlar çok yaygın. Örneğin, mamografi yaptırırsam çok radyasyon alırım. Oysa alınan radyasyon miktarı, Amerika’ya uçuş sırasında alınan radyasyon kadar. Mememde kanserli bir kitle varsa mamografi çektirirken uygulanan bu kitlenin tüm vücuda dağılmasına yol açar gibi yanlış inanışlar çok. Bunlar tarama testlerinden uzaklaştıran yanlış bilgiler. Bilgi, doğru kaynaklardan öğrenilmeli.”
    Kadınlara her ay düzenli olarak kendi kendine meme kontrolü yapmalarının meme kanseri teşhisinde önemli rol oynadığını söyleyen Prof. Dr. Demircan, “Her ay kadınların kendi kendine yaptıkları meme kontrolü, kadınların bedenini iyi tanımalarını sağlıyor. Böylece memede gördükleri bir farklılığı daha çabuk fark edebiliyorlar. Kendi kendine kontrolün 20 yaşından sonra başlamalı. 40 yaşından sonra mutlaka düzenli olarak da mamografi yaptırılmalı. Mamografi, çok küçük bir odağın bile erkenden tespit eden bir tarama yöntemidir. Böylece, kanser odağı yayılmamışken tespit ediliyor ve tedavisinde çok büyük başarı sağlanıyor” dedi.

    “Kalıtsal kanser türleri, tüm meme kanserlerinin yalnızca yüzde 10’u”
    Meme kanserine karşı alınacak önlemler olduğunu ama yüzde yüz korunmanın mümkün olmadığını söyleyen Tıbbı Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Yavuz, “Meme kanserine karşı bizi yüzde yüz koruyacak sihirli bir formül yok. Sağlıklı beslenme, egzersiz gibi meme kanseri riskini düşürecek bazı önlemler alabiliriz” dedi.
    Meme kanserinin kalıtsal geçişli bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Sinan Yavuz, “Bazen aileden geçen genler, bu hastalığa yol açabiliyor. Ama tüm meme kanserleri arasında bu oran, sadece yüzde 10-15 kadar. Yani, ailesinde hiç meme kanseri olmayan kadınların bu hastalığa yakalanma oranı çok yüksek. O nedenle kadınlar ailemde meme kanseri yok, taramalarımı geciktirsem bir şey olmaz diye düşünmesinler” diye konuştu.
    Meme kanserinin oluşmasında rol oynayan bazı genlerin bilindiğine de dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, bu genlerin tespit edilebildiği de belirtti. Kanserin tedavisinin muldisipliner bir yaklaşımla yapılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, “Kanserin tedavisi, patoloji, radyoloji, genel cerrahi, tıbbi onkoloji, radyasyon onkolojisi gibi birçok uzmanın birlikte çalışmasını gerektiriyor. Bu uzmanlar hastanın tanısından tedavisine kadar her aşamasında hasta için en iyi yöntemi belirliyor. Böylece tedavi başarısının ve hastanın yaşam kalitesinin yükseltilmesi sağlanıyor. Bugün bu tip multidisipliner yaklaşımla çalışan meme merkezlerinin sayısı artıyor” dedi.

    “Kendi kendime kontrol ederken elime bir kitle geldi”
    2019 yılında kendi kendini muayene ederken eline bir kitle geldiğini belirten Nevin Dinçer, hastalık deneyimini şöyle anlattı:
    “Eşimle İstanbul’a gitmiştik. Duş sırasında mememde bir kitle fark ettim. Hemen eşimle doktora gittik, muayeneler, mamografi, biyopsi derken bir meme kanseri olduğu tespit edildi. Tedaviyi memleketimde Adana’da olmak istedim. Tekrar geri döndük. Hocalarımızla tanıştık. Hocalarım da bu süreci o kadar iyi anlattılar ki, ben de adapte oldum ve büyük bir sorun olarak görmedim. ‘Atlatacağım, iyileşeceğim’ diye düşündüm. Öyle de oldu. Sosyal hayattan hiç kopmadım. Bankadan emekli olmuştum, şimdi Kurtuluş mahallesinin muhtarlığı yapıyorum. Kadınlara korkmayın, kontrollerinizi ihmal etmeyin, hastalanırsanız da umudunuzu asla yitirmeyin diyorum” diyerek düşüncelerini ifade etti.

    “Bilgi, en büyük güç”
    Dernek olarak 10 yıl önce meme ve jinekolojik kanserler konusunda toplumsal farkındalığı artırmak ve bu hastalıklarla mücadele eden kadınlarla yol arkadaşlığı yapmak için yola çıktıklarını söyleyen Pembe izler (Pİ) Kadın Kanserleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Seral çelik, izleyenlere bilginin en büyük güç olduğunu belirterek şunları söyledi:
    “Birçok kadın meme kanseriyle tanışıyor. Ülkemizde genç yaşta meme kanseri hasta sayısı da yüksek. Bu hastalıklara karşı bilgi, en büyük güç. Derneğimizdeki pek çok hastalık deneyimi olan kadının hikayesi, bir yakınının ‘mamografi çektirdin mi?’ uyarısıyla ya da meme kanseriyle ilgili bir yazıyı okumasıyla, bir videoyu izlemesiyle başladığını biliyoruz. Biz dernek olarak erkek ya da kadın tüm topluma bu hastalıklarla ilgili uzmanlarımızla birlikte bilgi vererek, erken teşhise dikkat çekmeye çalışıyoruz. Çünkü bir hastalık, yalnızca hastayı değil, ailesini, arkadaşlarını yani çevresindeki pek çok kişinin hayatını etkiliyor. Hasta yakınları da hastalar için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Bunun için tüm toplumun bilgilenmesi, hem erken teşhisinde hem de bu hastalıklarla mücadele edilmesinde çok önemli bir rol oynuyor.”
    Söyleşi sonrasında Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın eşi Nuray Karalar, tüm katılımcılara teşekkür ederek, konuşmacılara çiçek verdi.

  • Engelli gencin “zorla üstüme kredi çektiler” iddiası

    Engelli gencin “zorla üstüme kredi çektiler” iddiası

    Adana’da yaşayan yüzde 40 bedensel engelli Mustafa Mamık (38), iddiaya göre yaklaşık 1 sene boyunca her ay engelli maaşı yattıktan sonra dayısının oğlu ve berberlik yapan T.Ö.’den piyasadan daha ucuza çeyrek altın aldı. Ancak geçen Mayıs ayında paraya ihtiyacı olan Mamık, altınları bozdurmak için kuyumcuya gittiğinde altınların sahte olduğunu öğrendi.

    “Arsa vereyim diyerek kandırdı”

    Bunun üzerine kuzeninin yanına giden Mamık, kuzeniyle tartıştı. Daha sonra kuzeni T.Ö., “Benim arsam var. Gel sana onu vereyim” diyerek Mamık’ı yanına çağırdı. Kuzenine güvenerek yanına giden Mamık, otomobile bindiğinde kendisine ikram edilen içeceği içti ve bayıldı.

    İddiaya göre, uyandığında ellerinin ve ayaklarının bağlı olduğunu fark eden Mamık, kuzeni T.Ö.’nün başında silahla beklediğini gördü. T.Ö., silah zoruyla kuzeninin mobil bankacılık şifresini alarak uygulamaya girdi ve 260 bin TL kredi çekti. T.Ö., daha sonra bu parayı İ.Ö. ve H.Ö. isimli şahısların hesabına aktardı. Kuzenini de ölümle tehdit eden T.Ö., daha sonra kuzenini serbest bıraktı.

    Bir süre korkusundan polise gidemediğini söyleyen Mustafa Mamık, engelli maaşına haciz konulunca 27 Mayıs’ta savcılığa giderek suç duyurusunda bulundu.

    “Uyandığımda baygındım ve ellerim bağlıydı”

    Mustafa Mamık, dayısının oğlu tarafından dolandırıldığını ve mağdur olduğunu iddia ederek, “Dayımın oğlundan param oldukça çeyrek altın alıyordum. Daha sonra altınların sahte olduğunu anladım ve kavga ettik. Bana, ‘elimde arsa var’ dedi. Anlaştık, arabaya bindik ve bana içecek verdiler. Uyandığımda baygındım ve ellerim bağlıydı” dedi.

    “Şikayetçi oldum, hakkımı arıyorum”

    Borcun faiziyle 600 bin liraya yükseldiğini anlatan Mamık, “260 bin lira kredi çekilmiş ama şu anda faiziyle beraber borç 600 bin lira. Evine gittiğimde bana silah çekti. Şikayetçi oldum, hakkımı arıyorum. 5 aydır maaşıma el konuldu” ifadelerini kullandı.
    Öte yandan, T.Ö.’ye ise ulaşılamadı.

  • “Kuzenim elimi kolumu bağlayıp 260 bin TL kredi çekti”

    “Kuzenim elimi kolumu bağlayıp 260 bin TL kredi çekti”

    Adana’da yüzde 40 bedensel engelli bir kişi, kuzeninin içeceğine ilaç atıp kendisini uyutarak elini kolunu bağladığını, ardından silah zoruyla mobil bankacılığından 260 bin TL kredi çektiğini ileri sürüp, savcılığa suç duyurusunda bulundu.

    Adana’da yaşayan yüzde 40 bedensel engelli Mustafa Mamık (38), iddiaya göre yaklaşık 1 sene boyunca her ay engelli maaşı yattıktan sonra dayısının oğlu ve berberlik yapan T.Ö.’den piyasadan daha ucuza çeyrek altın aldı. Ancak geçen Mayıs ayında paraya ihtiyacı olan Mamık, altınları bozdurmak için kuyumcuya gittiğinde altınların sahte olduğunu öğrendi.

    “Arsa vereyim diyerek kandırdı”
    Bunun üzerine kuzeninin yanına giden Mamık, kuzeniyle tartıştı. Daha sonra kuzeni T.Ö., “Benim arsam var. Gel sana onu vereyim” diyerek Mamık’ı yanına çağırdı. Kuzenine güvenerek yanına giden Mamık, otomobile bindiğinde kendisine ikram edilen içeceği içti ve bayıldı.

    İddiaya göre, uyandığında ellerinin ve ayaklarının bağlı olduğunu fark eden Mamık, kuzeni T.Ö.’nün başında silahla beklediğini gördü. T.Ö., silah zoruyla kuzeninin mobil bankacılık şifresini alarak uygulamaya girdi ve 260 bin TL kredi çekti.

    T.Ö., daha sonra bu parayı İ.Ö. ve H.Ö. isimli şahısların hesabına aktardı. Kuzenini de ölümle tehdit eden T.Ö., daha sonra kuzenini serbest bıraktı.Bir süre korkusundan polise gidemediğini söyleyen Mustafa Mamık, engelli maaşına haciz konulunca 27 Mayıs’ta savcılığa giderek suç duyurusunda bulundu.

    “Uyandığımda baygındım ve ellerim bağlıydı”
    İhlas Haber Ajansı’na konuşan Mustafa Mamık, dayısının oğlu tarafından dolandırıldığını ve mağdur olduğunu iddia ederek, “Dayımın oğlundan param oldukça çeyrek altın alıyordum. Daha sonra altınların sahte olduğunu anladım ve kavga ettik. Bana, ‘elimde arsa var’ dedi. Anlaştık, arabaya bindik ve bana içecek verdiler. Uyandığımda baygındım ve ellerim bağlıydı” dedi.

    “Şikayetçi oldum, hakkımı arıyorum”
    Borcun faiziyle 600 bin liraya yükseldiğini anlatan Mamık, “260 bin lira kredi çekilmiş ama şu anda faiziyle beraber borç 600 bin lira. Evine gittiğimde bana silah çekti. Şikayetçi oldum, hakkımı arıyorum. 5 aydır maaşıma el konuldu” ifadelerini kullandı.
    Öte yandan, T.Ö.’ye ise ulaşılamadı.

  • 3 kez kanseri yendi, keçe sanatıyla hayata tutundu

    3 kez kanseri yendi, keçe sanatıyla hayata tutundu

    51 yaşındaki el sanatları öğretmeni, 2 çocuk annesi Havva Kutun, çocukken lösemiye yakalandı. İlik nakli olan ve lösemiyi atlatan Kutun, 17 sene önce de tiroit kanserine yakalandı. Ailesinin ve doktorlarının desteğiyle zorlu tedaviler gören Kutun, bu kanseri de atlattı.
    Günlük yaşamına devam eden Havva Kutun, 2022 yılında gittiği doktorda meme kanserine yakalandığını öğrendi. Dünyası başına yıkılan Kutun, kemoterapi görmeye başladı. Bu sırada çok sevdiği öğretmenlik mesleğini de asla bırakmayan Havva Kutun, keçe sanatıyla da ilgilenmeye başladı.
    Keçeyi ilmek ilmek işleyen Kutun, yaklaşık 1 sene boyunca onlarca eser yapıp kanseri adeta sanatla yendi.

    Farkındalık ayında sergi açtı
    Kanseri yendikten sonra Havva Kutun, geçtiğimiz gün Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında Seyhan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde eserlerin yer aldığı ‘İlmek İlmek Umut: Küllerinden Yeniden Doğmak’ isimli sergisini açtı. Sergiye Kutun’un meslektaşlarının yanı sıra doktorları da katıldı.

    “Kansere yakalananlar asla umutsuzluğa kapılmasın”
    İhlas Haber Ajansı’na konuşan Havva Kutun, “Ben önce lösemi, sonra tiroit sonra da meme kanserine yakalandım. Bu süreçler çok zorlu geçti. Bazı günler kolumu kaldıracak halim olmuyordu. Ancak keçe sanatıyla tanıştım ve bu sanatla eserler yaptım. Sanatla hayata tutundum adeta. Bugün de sergimi açtım ve çok mutluyum. Ben 3 kere kanseri yendim. Kansere yakalananlar asla umutsuzluğa kapılmasın” dedi.

  • 3 kez kanseri yendi, keçe sanatıyla hayata tutundu

    3 kez kanseri yendi, keçe sanatıyla hayata tutundu

     Adana’da önce lösemiye ardından da tiroit ve meme kanserine yakalanan Havva öğretmen, unutulmaya yüz tutmuş keçe sanatıyla hayata tutundu. Kanserleri atlatan Havva öğretmen, ilk sergisini doktorlarının da katılımıyla açtı.

    51 yaşındaki el sanatları öğretmeni, 2 çocuk annesi Havva Kutun, çocukken lösemiye yakalandı. İlik nakli olan ve lösemiyi atlatan Kutun, 17 sene önce de tiroit kanserine yakalandı. Ailesinin ve doktorlarının desteğiyle zorlu tedaviler gören Kutun, bu kanseri de atlattı.

    Günlük yaşamına devam eden Havva Kutun, 2022 yılında gittiği doktorda meme kanserine yakalandığını öğrendi. Dünyası başına yıkılan Kutun, kemoterapi görmeye başladı. Bu sırada çok sevdiği öğretmenlik mesleğini de asla bırakmayan Havva Kutun, keçe sanatıyla da ilgilenmeye başladı.
    Keçeyi ilmek ilmek işleyen Kutun, yaklaşık 1 sene boyunca onlarca eser yapıp kanseri adeta sanatla yendi.

    Farkındalık ayında sergi açtı
    Kanseri yendikten sonra Havva Kutun, geçtiğimiz gün Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında Seyhan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde eserlerin yer aldığı ‘İlmek İlmek Umut: Küllerinden Yeniden Doğmak’ isimli sergisini açtı. Sergiye Kutun’un meslektaşlarının yanı sıra doktorları da katıldı.

    “Kansere yakalananlar asla umutsuzluğa kapılmasın”
    İhlas Haber Ajansı’na konuşan Havva Kutun, “Ben önce lösemi, sonra tiroit sonra da meme kanserine yakalandım. Bu süreçler çok zorlu geçti. Bazı günler kolumu kaldıracak halim olmuyordu. Ancak keçe sanatıyla tanıştım ve bu sanatla eserler yaptım. Sanatla hayata tutundum adeta. Bugün de sergimi açtım ve çok mutluyum. Ben 3 kere kanseri yendim. Kansere yakalananlar asla umutsuzluğa kapılmasın” dedi.

  • Cuma Namazını fırsat bilip 7 milyon TL vurgun yaptılar

    Cuma Namazını fırsat bilip 7 milyon TL vurgun yaptılar

    Adana’da tekstil atölyesinde çalışan 2 işçi, 1 yıl boyunca Cuma Namazını fırsat bilerek çalıştığı iş yerinden 7 milyon TL değerinde kumaş çaldığı öne sürülerek tutuklandı.

    Olay, Seyhan ilçesine bağlı Akkapı Mahallesi’ndeki bir tekstil atölyesinde meydana geldi. İddiaya göre, tekstil atölyesinde çalışan Mustafa N. (66) ile Suriye uyruklu Ahmet El-Hüseyin 1 yıl boyunca gizlice7 milyon lira değerindeki 500 top kumaşı çaldı. Ürünlerinin eksildiğini fark eden Selim K., çalışanlarından şüphelenince durumu polise bildirdi.

    Hırsızlı ve Yankesicilik Büro Amirliği ekipleri, işyerinin güvenlik kameralarının incelemeye aldı. Yapılan incelemelerde güvenlik kamerasının Cuma günleri 12.00-13.00 saatlerinde çalışmadığını belirledi. Bunun üzerine polis, olayda kullanılan kamyonetin izine ulaştı.

    “Cuma namazını fırsat bilip hırsızlık yaptılar”
    Polis ulaştığı kamyonetten hırsızlığı Mustafa N. Ve Ahmet El-Hüseyin’in yaptığını belirledi. Şüpheliler iş yerindeki diğer çalışanlar Cuma Namazına gidince bunu fırsata çevirdi.

    İş yerinin kamerasını kapatan şüpheliler, diğer çalışanlar Cuma namazındayken kumaş toplarını 1 yıl boyunca çaldı. Emniyette ifadesi alınan Mustafa N., “Patron ve işçilerin namaza gittiği saatlerde hırsızlığı yaptık.

    Borcum olduğu için çalıp, değerinin altına satıyorduk” dediği öne sürüldü. Mustafa N., Suriye uyruklu Ahmed El-Hüseyin’in sadece kamyoneti ve alıcıyı ayarladığını belirtti.Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen 2 şüphelide çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.