Kategori: Ankara

  • TUSAŞ şehitlerinin künyeleri Şehitler Anıt Ağacı’na asıldı

    TUSAŞ şehitlerinin künyeleri Şehitler Anıt Ağacı’na asıldı

    Terör Örgütü PKK tarafından Ankara’nın Kahramankazan ilçesindeki TUSAŞ tesislerine düzenlenen terör saldırısında şehit olan 5 vatan evladının isimlerini yazıldığı künyeler Kızılcahamam’daki Şehitler Anıt Ağacı’na asıldı.
    TUSAŞ’ın Kahramankazan’daki yerleşkesine düzenlenen terör saldırısında güvenlik görevlisi Atakan Şahin Erdoğan, kalite kontrol teknisyeni Cengiz Çoşkun, makine mühendisi Zahide Güçlü, taksi sürücüsü Murat Arslan ve Tusaş çalışanı Hasan Hüseyin Cambaz hayatını kaybetmişti.
    Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde yer alan Şehitler Anıt Ağacı’na TUSAŞ şehitlerinin isimlerinin yazıldığı künyeler asıldı.

    Törene Kızılcahamam Belediye Başkanı Süleyman Acar, Kızılcahamam Kaymakamı Nuri Mehmetbeyoğlu, Kızılcahamam Cumhuriyet Başsavcısı Burak Akguş, AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, AK Parti Genel Merkez Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkan Yardımcısı Mücahit Yılmaz, TUSAŞ Genel Müdür Yardımcısı Özkan Altay ve çok sayıda vatandaş katıldı.
    Kızılcahamam Belediye Başkanı Acar, yaptığı konuşmada, Türkiye’nin bağımsızlığı ve güvenliği uğruna canlarını feda eden TUSAŞ şehitlerinin hatırasını ölümsüzleştirmek üzere bir araya geldiklerini ifade etti.

    “Şehit ağacımıza asarak onları ebediyen yaşatacağız”
    Acar, şunları kaydetti:
    “Hain terör saldırısında aralarında TUSAŞ çalışanları ve bir taksi şoförü hemşerimizin de olduğu 5 kahramanımızı şehit verdik. Bu vatan için canlarını ortaya koyan kahramanlarımız Cengiz Çoşkun, Zahide Güçlü, Hasan Hüseyin Cambaz, Atakan Şahin Erdoğan, Murat Aslan’ın isimlerini şehit ağacımıza asarak onları ebediyen yaşatacağız. Vatan için canlarını feda eden şehitlerimiz geleceğimiz için çok önemli bir görev icra ediyorlardı.”
    Kızılcahamam Kaymakamı Nuri Mehmetbeyoğlu ise “İnanıyorum ki tüm şehitlerimizin anılarını sıcak tutacağımız ulaşabilirlik ve sahip olduğu muhabbet makamından milli ve manevi sembollerimiz arasında yer alacak şehit ağacına asacağımız künyeleri ile gönüllerimizi daha da yücelteceğiz” ifadelerini kullandı.

  • Ödüller sahiplerini buldu

    Ödüller sahiplerini buldu

    Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Kültür Sanat Komitesi tarafından bu yıl 5’incisi düzenlenen 5. Uluslararası Emek Fotoğrafları Yarışması ödülleri sahiplerini buldu. HAK-İŞ’in Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlediği 5. Uluslararası Emek Fotoğrafları Yarışması’nda dereceye girenler belli oldu. Bu yıl ilk kez uluslararası alanda gerçekleştirilen yarışmaya toplam 2 bin 654 fotoğrafla başvuruda bulunuldu.

    Yapılan değerlendirmeler sonucunda ulusal ve uluslararası kategoride dereceye giren fotoğraflar belirlendi. Ödül kazanan ve sergilemeye değer görülen eserler, seçkiler kitabında bir araya getirildi. HAK-İŞ Genel Merkezi’nde düzenlenen ödül töreni ile ilk 3’e giren fotoğrafçılara ödülleri verilirken, dereceye giren diğer fotoğraflar ise HAK-İŞ tarafından sergilendi.

    Ödül töreninde konuşan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu, Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun emekçinin haklarını her zaman savunan bir sosyal paydaş olarak bu yarışmayı 5 yıldır başarıyla sürdürdüğünü ve Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak da bu hikayenin içerisinde olmaktan büyük bir mutluluk duyduklarını dile getirdi. Mumcu, “Emeğin önemini yalnızca üretimde değil, kültürel anlamda da ifade eden alın terinin görünürlüğünü sağlayan bu proje toplumun bel kemiğini oluşturan emekçimizin çalışma koşullarını, zorluklarını, özverisini ve başarılarını sanatsal bir bakış açısıyla gözler önüne sermekte” dedi.

    “Yarışmanın emeğin gücünü ve emekçinin sesini duyurma misyonunu sürdürmesini diliyorum”
    Kültür ve sanatın topluma ulaşan mesajını güçlendiren en etkili araçlardan birisi olduğuna dikkati çeken Mumcu, “Bugünkü organizasyonun merkezinde de insan onurunun ve emeğinin kutsallığı var. Bu değerin fotoğraf sanatına taşınarak gönüllülüğünü arttırmak son derece kıymetli. Bu bağlamda yarışmanın gelenekselleşerek emeğin gücünü ve emekçinin sesini duyurma misyonunu sürdürmesini diliyorum. Emeğe ve üretime dair etkileyici ifadeler, hikayeler sunan tüm fotoğrafçıları gönülden tebrik ediyorum. Çıkış noktası emek ve insan olan serginin sınırları aşması, platformlarda da hedefine ulaşmasını canı gönülden diliyorum” ifadelerine yer verdi.

    “Sanatla, kültürle işçileri buluşturmak, sendikalarımızı buluşturmak kolay bir iş değil”
    HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan ise, emeği sanat ve kültürle buluşturduklarını söyleyerek, “Sadece sanat değil, her alanda sendikal hareketi toplumsallaştırmanın ana temellerinden bir tanesi bu. Her alanda HAK-İŞ olmalı; sanatta olmalı, kültürde olmalı, hatta bunu sinemaya götürmeniz gerekiyor. Sivil toplum olarak çevrede olmalıyız, çok temel sorunumuz var.

    Bu ülkenin ihtiyacı olan, toplumların ihtiyacı olan, insanlığın ihtiyacı olan her alanda HAK-İŞ olmalı. Her alanda söyleyecek sözü, sorumlulukları olduğunun altını çizerek geldik. Tabii ki sanatla, kültürle işçileri buluşturmak, sendikalarımızı buluşturmak kolay bir iş değil. Konfederasyonumuzu bu konuda marka haline getirmek kolay bir iş değil” şeklinde konuştu.

    Bir fotoğraf karesinin binlerce sayfalık kitabın verdiği mesajı verdiğini vurgulayan Arslan, “Bu alana daha fazla ilgi göstermemiz gerekiyor. Sendikalarımızdan HAK-İŞ’te biz bunu teşvik konusu yapıyoruz ama daha fazlasını bekliyoruz. Aslında bütün bu çalışmalarımızla HAK-İŞ mensuplarının da kültür ve sanatla buluşmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunu istediğimiz düzeyde başaramadık. Ama tabii ki toplantılarımızda bu mesajları veriyoruz, arkadaşlarımızın daha çok buna ilgi göstermesi için teşvikler de yapıyoruz ama görüyoruz ki üyelerimizden daha çok bu konuyu takip eden fotoğrafçılar, kısa film çekenler.

    Dünyanın her yerinden 120 ülkeden kısa film yarışması için başvuru var” dedi.
    Yarışmanın ilk başladığı döneme göre katılım sayısının daha iyi bir noktada olduğunu fakat HAK-İŞ olarak daha fazlasını yapmaları gerektiğini vurgulayan Arslan, hem HAK-İŞ üyelerinin hem yöneticilerin hem de toplumun bu konudaki desteğini daha fazla almak için bu konuda teşvik edecek bir yeni anlayışı geliştireceklerini aktardı.

    “Fotoğraf sanatında ‘emek’ temalı bakış açısının yaygınlaştırılması amacıyla çıktığımız yolda emin adımlarla ilerliyoruz”
    HAK-İŞ Kültür Sanat Komitesi Başkanı Birsen Çiçek Odabaşı ise tek bir fotoğraf karesinin söylenecek pek çok sözden, yazıdan ve rapordan daha etkili olduğuna işaret ederek, “Fotoğraf sanatında ‘emek’ temalı bakış açısının yaygınlaştırılması ve emeğin sanatsal dünyadaki karşılığını bulması amacıyla çıktığımız yolda emin adımlarla ilerliyoruz.

    Bu yıl uluslararası boyutta gerçekleştirdiğimiz yarışmamız kapsamında 2 bin 654 fotoğraf, emeğin evrensel diliyle bizimle buluştu. Emeği, alın terini ve yaşam mücadelesini sanat yoluyla anlatan birbirinden değerli fotoğraf sanatçılarını HAK-İŞ çatısı altında bir araya getirmenin ve eşsiz emek hikayelerine tanık olmanın mutluluğunu yaşıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

    Açılış konuşmalarının ardından ulusal kategoride ‘Ayçiçek’ fotoğrafı ile yarışmaya katılan Ali Aslan üçüncü, ‘Selde Can Pazarı’ adlı fotoğrafla Emre Çelik ikinci, ‘Kış’ fotoğrafı ile yarışmaya katılım sağlayan Mustafa Kılıç ise birinci olurken, ödülleri Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu tarafından takdim edildi. Ödül takdiminin ardından HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan fotoğraf serginin açılışını gerçekleştirdi.

  • Açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı

    Açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı

    Türk-İş, açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının ekim ayı sonuçlarını açıkladı. Buna göre dört kişilik ailenin aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 20 bin 432 lira, gıda ile birlikte diğer tüm temel harcamaları için haneye girmesi gereken toplam gelir tutarı (yoksulluk sınırı) 66 bin 553 lira ve bekâr bir çalışanın aylık yaşama maliyeti 26 bin 527 lira olarak hesaplandı.
    Aylık gıda enflasyonunu da açıklayan Türk-İş, Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin ‘gıda için’ yapması gereken asgari harcama tutarının bir önceki aya göre yüzde 3,03 oranında gerçekleştiğini belirtti. 10 aylık değişim oranı yüzde 41, 57 olarak tespit edilirken, son 12 ay itibarıyla değişim oranı ise yüzde 68,07 oldu.

    Süt ürünleri grubunda ciddi bir değişiklik görülmedi
    Türk-İş tarafından yayımlanan araştırma sonuçlarına göre günlük tüketimi fazla olan süt, yoğurt, peynir grubunda bu ay süt ve yoğurt fiyatlarında ciddi bir değişiklik görülmezken, peynir fiyatında kısmi bir artış olduğu tespit edildi. Ancak market raflarında da ürün çeşitliliğinde azalma olduğu gözlemlendi.

    Et, tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller grubu
    Türk-İş’in hesaplamalarına göre geçen ay bir miktar azalan dana eti fiyatında bu ay yüzde 5, kuzu eti fiyatında ise yüzde 3 artış olduğu gözlemlendi. Beyaz et olarak nitelendirilen tavuk eti fiyatında da bu ay kilogramda yüzde 3 artış yaşandı. Bir diğer beyaz et türü olan balıkta çeşitliliğin arttığı belirlenirken, mezgit, hamsi, palamut, levrek gibi tezgâhlarda yaygın bulunan ve mevsimi olan balık çeşitlerinin kilogram fiyatlarında geçen aya göre yüzde 5 azalma yaşandı. Öte yandan yumurta adet fiyatının bu ay da 4 liranın üzerinde olduğu, kuru baklagillerin grubunda yer alan kuru fasulyenin fiyatında ise yüzde 3’lük bir azalma olduğu gözlemlendi.

    Taze sebze-meyve grubu
    Araştırmalar sonucunda taze meyve-sebze fiyatlarının bu ay sebze fiyatlarındaki artışın etkisiyle yükseldiği görüldü. Türk-İş uzmanları tarafından her ay dikkatle takip edilen patates ve kuru soğan fiyatı bu ay da sabit kaldı. Meyve fiyatlarında ortalamada yüzde 22,5 azalma tespit edilirken, sebze fiyatlarında ise ortalamada yüzde 21’lik artış tespit edildi. Sebze ortalama kilogram fiyatı 50,21 lira, ortalama meyve kilogram fiyatı 53,12 lira oldu. Bu ay 24’ü sebze, 8’i meyve olmak üzere 32 üründeki fiyat değişiminin dikkate alındığı hesaplamalar sonucu meyve-sebze ortalama kilogram fiyatının 50,94 lira olarak gerçekleştiği tespit edildi.

    Ekmek fiyatında ise herhangi bir değişiklik görülmezken, makarna fiyatında yüzde 7,5 ve un fiyatında yüzde 5’lik bir artış oldu. Pirinç, bulgur ve irmiğin fiyatında ise ciddi bir değişiklik görülmedi. Ayrıca temel yağ ürünleri içerisinde gösterilen ayçiçek yağında geçen ay olduğu gibi bu ay da artış gözlemlenmedi. Diğer bir yağ türü olan tereyağının kilogram fiyatında yüzde 2,5’lik bir artış gözlemlenirken, zeytinyağ ve margarinin fiyatı sabit kaldı.

  • Sigara içenlerde akciğer kanseri riski 30 kat artıyor

    Sigara içenlerde akciğer kanseri riski 30 kat artıyor

    Uzmanlar, sigara içenlerde akciğer kanseri riskinin 30 kat kadar arttığı uyarısını yaptı. Ülkede obezitenin de çok arttığını belirten uzmanlar, bunun en büyük tehlikelerden biri olduğuna dikkat çekti.
    Kanserle Dans Derneği, Ankara’da bir otelde Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı dolayısıyla dijital bilgilendirme platformu ‘KDD AKADEMİ’yi tanıttığı bir basın toplantı düzenledi.

    Toplantıda alanında uzman doktorlar tarafından kanser hastalığı ve kanser tedavisi hakkında bilgiler verildi. Kanser hastalarının ve hasta yakınlarının sağlıklı bilgi alabilmesi için ‘KDD AKADEMİ’yi kurduklarını belirten Sevil Gürkan, “2022 yılında bir anket çalışması yaptık. Bin 188 hasta katıldı. Anketin sonuçlarına baktığımızda çok çarpıcı şeyler vardı. Ankete katılanların yüzde 60’ı KETEM’i biliyor ama yüzde 82’si KETEM’e hiç uğramamış” dedi.

    “Sigara içinlerde akciğer kanseri riski 30 kat kadar artıyor”
    Akciğer kanserinin en önemli halk sorunlarından biri olduğunu aktaran İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Umut Derici, “Akciğer kanseri en önemli halk sağlığı sorunlarından biridir. Toplumlar arasında, batıda da en sık görülen kanser türü. Daha çok erkeklerde görülüyor iki kata varan oranlarda ama bazı yerlerde beş kata varan oranlarda var. Sigarayla ilişkisi kuruluyor. Sigara içen bireylerin 30 kata kadar varan riski artmış durumda” ifadelerini kullandı.

    “Yeterli beslenmeyi sağlamak yakın takip ile mümkün”
    Kanser hastalarının diyet süreçlerinin önemini vurgulayan Doç. Dr. Diltaş Baş ise, “Toplumun beslenme okuryazarlığı düzeyi birbirinden çok farklı. Beslenme okuryazarlığı düzeyine göre hastalara eğitim vermekte görevlerimiz arasında” diye konuştu.

    “Obezite şu an ülkemizdeki en büyük tehlike”
    Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Hülya Şirin, obezitenin riskleri hakkında bilgi vererek, “Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı temel dört davranış var, öncelikle bunları hayatımızdan çıkartmak lazım. Sigara kullanmak, yanlış beslenmek, obezite şu an en büyük tehlike ülkemizde. Obezitenin gelmesiyle birlikte kronik hastalıklarımız ve kanser görülme sıklıklarımız artmaya başladı” açıklamasında bulundu.

  • Yeni lezzet: Ahtapot döner

    Yeni lezzet: Ahtapot döner

    Döneri ile ünlü başkentte deniz ürünleri restoranı işleten iki şef kardeş, ahtapottan döner yaptı.
    Ankara’da deniz mahsulleri restoranı sahibi Faruk ve Mehmet Gezen kardeşler, menülerine ahtapot dönerini ekledi. Restoranlarında Türk kültürüne ait yemekleri deniz ürünleri ile uyumlu hale getiren şef kardeşler, levrek şiş, simit levrek ve orkinos dönerinden sonra ahtapot döneri müşterilerin beğenisine sundu. Ahtapotları önce kaynar suyun içinde beklettikten sonra döner tezgahında özel tereyağlı sosu ile hazırlayan Gezen kardeşler, yaptıkları denemeden başarılı sonuç aldı.

    Özellikle son yıllarda çektikleri farklı yemek videoları ile sosyal medyada viral olduklarını dile getiren Mehmet Şef, “Çok güzel tepkiler ve yorumlar aldık. En son balık dönerimiz ile Türkiye’nin gündemine oturmuştuk. Bunun üzerine daha farklı ne yapabiliriz diye düşündük ve ortaya ahtapot döneri yapma fikri çıktı. Bunu da uygulayıp müşterilerimize servis ediyoruz” ifadelerini kullandı.

    Kendi mesleklerinin yanı sıra sosyal medyayı aktif olarak kullandıklarını dile getiren Mehmet Şef konuşmasını şöyle sürdürdü:
    “Sosyal medya ilk zamanlarda sadece yaptığımız yemeklerin sunum veya tadım kısımlarını kısa video olarak ya da fotoğraf olarak koyuyorduk. Daha sonraları fotoğraflardan ziyade tadım videolarının daha çok izlendiğini, keşfete düştüğünü, etkileşim, yorum aldığını, takipçi getirdiğini farkettik. Bunun üzerine daha çok videolarla ilerlemeyi tercih ettik. Daha sonra bunu geliştirip videoları, sadece tadım kısmıyla değil de giriş-gelişme-sonuç kısmıyla bir dakikaya sığdırarak yayınlamaya başladık.”

    Paylaştıkları videolar şeflere ilham oldu
    Paylaştıkları videolara gelen olumlu geri dönüşlerin kendileri için ilham kaynağı olduğunu dile getiren Mehmet Şef, bugünlere gelmesinde sosyal medyanın etkili olduğunu vurguladı.

    Geçmiş zamanlarda döner işletmecisinde de çalıştıklarını belirten Mehmet Şef, “Haliyle dönerden de anlayan 2 ustayız” ifadelerini kullandı. Sonrasında deniz ürünlerine geçtiğini ve önceki tarifleri deniz ürünleriyle birleştirme kararı aldıklarını belirten Mehmet Şef, “Balıktan künefe, balıktan Adana, balıktan lahmacun-pide gibi tariflerimiz de çok var. ‘Sürekli daha ne yapabiliriz?’ diye araştırıp bunu servis haline getirip müşterilerimize sunuyoruz ve bugüne kadar da çok güzel etkileşim ve tepkiler aldık” ifadelerini kullandı.

    Orkinostan balık döner yaptıklarını hatırlatan Mehmet Şef, bu yemeğin de oldukça sevildiğini ve müşterilerden olumlu dönüşler aldıklarını dile getirdi. Çeşitli tarifleri sürekli olarak denedikleri aktaran Mehmet Şef, “Sürekli araştırma içindeyiz ‘Daha ne yapabiliriz?’ diye. Deniyoruz, önce kendimiz tadıyoruz, müşterilerimize tattırıyoruz.

    Çok güzel tepkiler alıyoruz. Bu sefer de ‘ne yapabiliriz?’ diye beyin fırtınası yapıp Faruk Şef ile ‘ahtapottan döner’ fikrini ortaya koyduk ve bugün de müşterilerimize sunacağız” diye konuştu. Müşterilerin bu tür yemekleri ilk duyduklarında çok şaşırdığını aktaran Mehmet Şef, “Balık, ahtapot döneri tezgahta gördüklerinde video çekip bunu sosyal medyada paylaşmak için heyecanlanıyorlar. Haliyle tatmak için de çok heyecanlanıyorlar; tattıktan sonra da çok şaşırıyorlar” şeklinde konuştu. İlk defa ahtapot döner deneyen müşteriler ise dönerin tadını oldukça beğendi.

  • Başkent’te Şanlıurfa rüzgarı esti

    Başkent’te Şanlıurfa rüzgarı esti

    Başkent Millet Bahçesi’nde “Şanlıurfa Tanıtım Günleri” düzenlendi.
    Şanlıurfa’nın yöresel yemekleri ve kültürü, Başkent Millet Bahçesi’nde Ankaralılar ile buluştu. İsotlu çiğ köfte, Urfa kebabı, kente has döner, peynir, yoğurt, acı biber ve çeşit çeşit ürünler beğeniye sunuldu. Tanıtım günlerinde sıra gecesinde çekilen halaya katılan vatandaşlar, zurna ve davul eşliğinde eğlendi. Urfa kebabı ve isotlu çiğ köfte yarışmasında ise vatandaşlar kıyasıya mücadele etti. İsot ve acılı pul biberin buluştuğu çiğ köfteyi bitirebilmek için yarışmacıların soğuk terler döktüğü yarışmayı kazananlara isot kolonyası, isot ve acılı toz biber hediye edildi.

    Şanlıurfa Tanıtım Günleri’ni ziyaret eden bir vatandaş, “Güzel gidiyor, eğlendim, oynadım ve halay çektim. İçli köfteden yedim” dedi.
    Ziyaretçilerden Gül Alyurt ise, “Çok güzel geçiyor. Keyifli, Şanlıurfa Ankara’da diyebiliriz. Eğlendik ve alışveriş yaptım. Kahvaltılık ürünler, çiğ köfte, peynir ve yufka türü şeyler aldım” ifadesini kullandı.

    Tanıtım günlerinde alışveriş yapan bir başka vatandaş, “Çok güzel geçiyor fuar. Urfa’yı buraya taşımışlar. Bütün başkentlileri fuara bekliyorum. Kebapları ve baharatları on numaraydı. Sıra gecesi daha güzeldi” diye konuştu.
    Şanlıurfa Tanıtım Günleri, 3 Kasım tarihine kadar Başkent Millet Bahçesi’nde ziyarete açık olacak.

  • 60 yıllık baraj projesinin tamamlanmasını istiyorlar

    60 yıllık baraj projesinin tamamlanmasını istiyorlar

    Erzurum’un Horasan ilçesine bağlı Çayırdüzü Mahallesi’nde içme suyu sorunu yaşayan vatandaşlar, 60 yılı aşkın süredir planlaması yapılmış bir vaziyette bekleyen Çayırdüzü köyü barajının bir an önce yapılmasını istiyor. Yıllardır içme suyu sorunu yaşayan Çayırdüzü Mahallesi sakinleri, 60 yılı aşkın süredir planlaması tamamlanmış bir vaziyette bekleyen Çayırdüzü köyü barajının bir an önce inşaatına başlanmasını istiyor. Mahalle sakinleri, bölgenin tarım ve hayvancılığına katkı sağlaması amacıyla planlanan projenin hayata geçirilmesiyle Horasan’da yaşanan içme suyu sıkıntısının da giderileceğini belirttiler.

    Osmanlı Ocakları Çayırdüzü Belde Başkanı Cemil Karakaş, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada vatandaşların bir an önce mağduriyetinin giderilmesi adına Çayırdüzü köyü barajının yapılmasının elzem bir hal aldığını ifade etti. Karakaş, “60 yılı aşkın planlaması yapılan barajın projesi ve her türlü zemini hazırdır. Bölgenin tarım ve hayvancılığına katkı sağlayacak baraj, aynı zamanda büyük bir sorun haline gelen Horasan’ın içme su sıkıntısını da ortadan kaldıracaktır.

    Osmanlı Ocakları Genel Başkanımız Kadir Canpolat’ın önderliğinde üzerimize düşen her türlü vazifeye hazırız. Bu anlamda Horasan Belediye Başkanımız Hayrettin Özdemir’in de konuya müdahil olmasını beklemekteyiz. Aynı şekilde Erzurum milletvekillerimizi de Çayırdüzü köyü barajı için duyarlı olmaya bekliyoruz. Ankara’da yapılacak olan 1. Çayırdüzü Köyü Barajı toplantısına bölge muhtarlarımızı, siyasi parti ayırt etmeksizin tüm Horasanlı, Erzurumlu ve ülkemizin kalkınmasını isteyen her siyasetçiyi genel merkez binamıza davet ediyor, bu konun nihayete erdirilmesini talep ediyoruz” dedi.

  • 5,5 kilometrelik yeni bulvar

    5,5 kilometrelik yeni bulvar

    Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB), trafiği rahatlatmak ve şehirlerarası ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla Gölbaşı’ndan İncek’e uzanan 5,5 kilometrelik yeni bir bağlantı yolu yaptı.
    Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından Ankara Çevre Yolu’nun Niğde-Adana Pozantı yolu ile bağlantısını sağlayıp Gölbaşı Taşpınar Mahallesi üzerinden İncek Bulvarı’na bağlanan 3 gidiş-3 geliş olmak üzere yaptığı 6 şeritli yaklaşık 5,5 kilometre uzunluğundaki yeni bulvar hizmete açıldı.

    “Ankara’nın ulaşımını iyileştirmeye devam ediyoruz”
    Bağlantı yolunun açıldığını sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımla duyuran ABB Başkanı Mansur Yavaş, “Ankara’nın ulaşımını iyileştirmeye devam ediyoruz. Çevre Yolu-İncek bağlantı yolu ile artık hemşehrilerimiz daha hızlı ve konforlu bir ulaşım deneyimi yaşıyor. Yeni yolumuzla birlikte trafik yoğunluğunu azaltıyor, Ankara’nın dört bir yanına erişimi kolaylaştırıyoruz” ifadelerini kullandı.

    Konya yolu trafiğini rahatlatacak
    Ankara Büyükşehir Belediyesi olarak trafik yoğunluğunu azaltacak projeleri hayata geçirmeye devam edeceklerini belirten Fen İşleri Daire Başkanlığı İnşaat-Atık Şube Müdürü Mithat Ormanlı, yeni açılan bağlantı yoluyla ilgili şu bilgileri verdi:
    “Bu yolumuzu Gölbaşı-İncek-Taşpınar-Kızılcaşar mahallelerini Niğde-Adana Otobanı’na alternatif olarak yapmış bulunmaktayız. 3 gidiş-3 geliş olmak üzere 5,5 kilometre yolumuz mevcuttur. Aynı zamanda Taşpınar ve İncek’ten gelecek vatandaşlarımızı Konya yoluna alternatif olarak Gölbaşı’na dağıtım yaparak, Mevlana Bulvarı’nı rahatlatmayı amaçlıyoruz. Bu da şehir içi trafiğini hafifletecek ve yoğun olan Mevlana Bulvarı’nın Konya yolu trafiğinin yükünü alarak o bölgede bir rahatlama sağlayacaktır.”

    Konya yoluna alternatif bir güzergah
    Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin ulaşım altyapısını güçlendirmek amacıyla hayata geçirdiği yeni bulvar, Başkent’in en yoğun güzergâhlarından Konya yoluna (Mevlana Bulvarı) alternatif bir güzergâh oluşturuyor. Ankara Çevre Yolu’nun Gölbaşı Hacılar bölgesinde bulunan farklı seviyeli kavşağından başlayan bulvar, Taşpınar Mahallesi’ni geçerek İncek Bulvarı’na kadar uzanıyor. Yeni bağlantı yolunun devreye girmesiyle birlikte özellikle Niğde, Adana ve Pozantı yönünden gelen araçlar, Çayyolu, İncek, Çankaya, Beytepe ve Hacettepe bölgelerine daha kısa sürede ve daha kolay erişim sağlayacak. Şehir merkezindeki trafik yoğunluğu azalırken, Başkent içindeki ulaşım süreleri de kısalacak.

  • Genç Kızılay Gönüllüleri’nden Anıtkabir ziyareti

    Genç Kızılay Gönüllüleri’nden Anıtkabir ziyareti

    Genç Kızılay Gönüllüleri, Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümü ve Kızılay Haftası sebebiyle Anıtkabir’e bir ziyaret düzenledi.
    Kızılay’a ismini veren Atatürk’ü anmak, Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümü ve Kızılay Haftası’nı kutlamak amacıyla Genç Kızılay Gönüllüleri Anıtkabir’i ziyaret etti. Genç Kızılay Gönüllüleri, aslanlı yolda başları önde yürüdükten sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün mezarına çelenk bıraktı. Genç Kızılay Gönüllüleri, tören alanında dev Atatürk portresi ile Türk bayrağı açarak ziyaretine son verdi.

  • Entübe oldu, çocuk kitapları için yayınevi kurdu

    Entübe oldu, çocuk kitapları için yayınevi kurdu

    – Pandemide entübe olduktan sonra hastaneden çıkınca çocuk kitapları için yayınevi kuran yazar Sona Polat Bilgin, 55 yıllık yazarlık hayatının ardından UNESCO ödülü kazandı.
    UNESCO ödüllü yazar Sona Polat Bilgin, 55 yıl boyunca yazarlık yaptıktan sonra Unesco tarafından ödüle layık görüldü. Onlarca kitap yazan ve Yaramaz Çocuk Yayınları’nın kurucusu olan Bilgin, Ankara’ya Türk Dünyası Kitap günleri için geldiğini belirtti. Emeğin sevgi olduğunu bilerek büyüdüğünü aktaran Bilgin, ailesinden paylaştıkça mutlu olmayı öğrendiğini söyledi.

    “Her cümleyi yazarken çok dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum”
    Ardahan’daki çiçekli yaylalarda büyüdüğünü dile getiren yazar Bilgin, “16 yaşına kadar Ardahan’da çiçekli yaylalarda büyüdüm. Türkiye’nin her beldesi gibi Ardahan da Kuzeydoğuda dağları çiçeklerle bezeli bir şehrimiz. O güzel şehirde büyümenin güzelliğiyle kırka yakın çocuk öyküsü yazmaya çalıştım. İlkokul 3.sınıftan beri yazıyorum. Her meslekte kirlilik olduğu gibi bu meslekte de var. Çocuk dünyası mekanik dünyayı asla kabul etmez. Her cümleyi yazarken çok dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Hem zor bir dünya hem güzel bir dünya o yüzden çocuk dünyasına benim ve benim gibi çocuk edebiyatçılarının çok dikkatli olması gerekiyor” diye vurguladı.

    “Ben aldığım tüm ödülleri çocuklara bağışlıyorum”
    Şiir yazmayı çok sevdiğini ancak şair olmadığını ifade eden yazar Bilgin, “Bir şiirim Türkiye’de jüri ödülü aldı. ‘Babama Baba Demeden’ isimli şiir. Türkiye’deki kız çocuklarının babasına özlem duyan ve babasının yanındayken kavuşamayan, baba diyemeyen çocukların hayatını anlatan 10 kıtalık bir şiir yazmıştım. Bu şiirimin bir de romanını yazdım onun adı da ‘Baharım Ol Gel Baba’. Ölümlü dünyadaki tek dileğim bu romanın senaryosunu yazıp çocuklar için uzun metrajlı film olmasını arzu ediyorum. Filmin gelirini de yine çocuklara bağışlamak istiyorum. Çünkü ben aldığım tüm ödülleri çocuklara bağışlıyorum. Ben bir kardelenim. Eğitimim yarım kaldığı için istiyorum ki bütün çocuklar kitapsız kalmasın bütün kız çocukları okusun” diye konuştu.

    “Çocuk dünyası çok saygın bir dünya, sevgi dolu bir dünya”
    Küçükken evlerinde kitap olmadığı için kütüphaneye giderek kitap okuduğunu kaydeden Bilgin, “İlkokuldaki öğretmenlerim sayesinde bizleri keşfettiler. Geçen günlerde Yılmaz Erdoğan’ın da dediği gibi ‘Bir dokunuş çocuğun dünyasını değiştiren dokunuştur’. O yüzden bütün öğretmenlerin çocuklara sevgiyle dokunmasını istiyorum. Bana da sevgiyle dokunan öğretmenlerim bugünlere gelmemi sağladılar. 55 yıldır yazıyorum, 10 yıldır kitaplarımı okuyucuyla buluşturuyorum.

    Değer bilen değerli insanlarla karşılaştım. Çocuk dünyası çok saygın bir dünya, sevgi dolu bir dünya. Saygının olmadığı yerde sevgi olmaz. Ben onlara sevgiyle yaklaşmak, kalemimin sevgi olduğunu belirtmek istiyorum. Kurgu çok önemli çocuk dünyasında. Zaten çocuklar ilk cümlesinde o kitabın onlara hitap edip etmediğini anlıyorlar. Çocuklar iyi ki varlar. Çocuklar benim güneşim, onlar olmayınca üşüyorum gerçekten” ifadelerini kullandı.

    “Çocukken kendime verdiğim sözü de 55 yıl sonra yerine getirdim”
    Hayat öyküsünü bilen arkadaşlarının UNESCO tarafından düzenlenen bir projeye başvurmasını istemesi üzerine başvuru yaptığını söyleyen Bilgin, “Eskişehir’deki dostlarım benim de dilekçe vermemi istediler. Onca kişinin içinden benim hayatım, yazdığım öyküler ve hayat mücadelem oyunlaştırıldı. Gerçekten tırnaklarımla bir yerlere gelen bir kadınım. Ve çocukken kendime verdiğim sözü de 55 yıl sonra yerine getirdim. 3 yıl önce pandemide entübe olmuştum, hastaneden çıktıktan sonra ‘Yaramaz Çocuk Yayınları’nı kurdum. Artık ölürsem de gözlerim açık gitmez diye düşünüyorum. Şimdi kendi kitaplarımı çıkartıyorum” açıklamasında bulundu.