Kategori: Ankara

  • “Savunma Sanayii Fonu ile ilgili eleştirilerin bir kısmına ben de katılıyorum”

    “Savunma Sanayii Fonu ile ilgili eleştirilerin bir kısmına ben de katılıyorum”

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, dün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda sunduğu 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi sonrası basın mensupları ile bir araya gelerek, sorularını cevapladı. “2025 bütçesinde deprem için bir bütçe ayrıldı mı?” şeklindeki soruya Yılmaz, “Sanki depremin etkisi bitti gibi bir algı var ama öyle değil. Asıl harcamayı şu anda yapıyoruz. 450 bin civarında konut inşa ediliyor. Bir taraftan da altyapıları inşa ediliyor. TOKİ yeni bir alan inşa ediyor. Doğal gazı, hastanesi, altyapı yatırımları olacak. Sosyal ekonomik olarak bölgeyi canlandırma, vergisel avantajlar ve teşvikler bütün bunlar mali sonucu olan kararlar. Dolayısıyla baktığımız zaman muazzam bir harcama söz konusu. Bunun da büyük kısmı 2023 ve 2024’e denk geliyor. Sadece merkezi yönetim bütçesi, mahalli idareleri saymıyoruz, ayrı tutuyoruz. Sadece merkezi yönetim bütçesinden iki senede 2024 fiyatları üzerinden 2.6 trilyonluk bir harcama oldu” cevabını verdi.
    “Kentsel dönüşüm hangi aşamada?” şeklindeki soru üzerine Yılmaz, “Bir Kentsel Dönüşüm Başkanlığı kurduk, eskiden bir genel müdürlüktü. Birincisi kentsel dönüşüm, ikincisi sadece Marmara Bölgesi’ne yoğunlaşmış bir genel müdürlük, üçüncüsü de bu iki genel müdürlüğe kaynak oluşturmaya, kentsel dönüşüme finans sağlamaya dönük bir genel müdürlük şeklinde üçlü bir yapı oluşturduk. Önümüzdeki dönemde ne yapıp edip bizim bu kalan yapı stoğunu da dönüştürmemiz lazım. Yapı stoğunu dönüştürmeye dönük imkanları kullanmalıyız. Yapı dönüşümü için 584 milyar bütçe ayrıldı sadece merkezi bütçede. Bir taraftan sosyal konut meselesi de çok önemli. Orada da yeni bir yaklaşıma ihtiyacımız var” dedi.

    “Demografik Nüfus Yüksek Kurulu oluşturacağız”
    Türkiye’de doğurganlık hızının 1.5’e düştüğünü hatırlatan Yılmaz, “Türkiye demografik dönüşüm yaşadı. Değişik nedenleri var. Bir tarafta evrensel nedenler var. İnsanların eğitim düzeyi, gelir düzeyi yükseldikçe çocuk sayısı düşüyor. Kadınların işgücüne girişi de etkiliyor. Çünkü bakım hizmetleri gerekiyor. Geçenlerde kabinede Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız bir sunum yaptı, onun üzerine Cumhurbaşkanımızın bir talimatı oldu. Demografik Nüfus Yüksek Kurulu oluşturacağız. Yani bu işleri hem detaylı bir şekilde inceleyecek hem de yeni bir eylem planı geliştirecek. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını, Hazine ve Maliye Bakanlığını, İçişleri Bakanlığını, Sağlık Bakanlığını, TÜİK’i ilgilendiren hususlar var. Bakanlıkların fikirlerini alacağız, kurul oluştuktan sonra yeni bir eylem planı oluşturacağız. Bütün boyutlarıyla bu işe bakacağız. Ve bütüncül bir eylem planı hazırlayacağız. Şu anda kurulun oluşumuyla ilgili mevzuat hazırlığı devam ediyor. Uzun vadeli geleceğimiz açısından, sosyal güvenlik sisteminden başka kültürel alanlara kadar her şeyi etkileyecek temel bir alan” ifadelerini kullandı.

    “Savunma Sanayii Fonu ile ilgili eleştirilerin bir kısmına ben de katılıyorum”
    Savunma Sanayii Fonu’nu desteklemeye, güçlendirmeye dönük bir çalışma yapıldığını hatırlatan Yılmaz, “Bu süreçte birçok tartışma oldu. Eleştirilerin bir kısmına ben de katılıyorum. Toplumsal duyarlılıklar, eleştiriler haklı eleştirilerdir. Bunlara saygı duyuyoruz. Zaten Meclis bunun için var, teklif gelir tartışmalar olur. Oylama olur, gerekirse teklifi geri çekersiniz ya da dönüştürürsünüz. Bu bir zaaf olarak görülmemeli bence. Toplumsal olarak ciddi eleştiriler konuldu ortaya. Etki değerlendirmeleri biraz hızlı yapılmıştı. Bu paket Mecliste tartışılsın diye getirildi. Cumhur İttifakı olarak şöyle bir karar verildi; bu paket savunma sanayi kaynakları ile ilgili tekrar bütçe sonrasında bir araya geleceğiz, ayrıntılı bir şekilde tartışmalarını yapacağız. Kalem kalem tekrar bakılacak. Haklı eleştiriler dikkate alınarak paket gözden geçirilecek” diye konuştu.

    “Savunma sanayiini sadece bir güvenlik meselesi olarak görmüyorum”
    Savunma sanayii projeleri hakkında konuşan Yılmaz, “Savunma sanayiinde çok sayıda projemiz var. Özellikle bini aştı proje sayımız. 15 milyar doları aşan bir büyüklüğe ulaştı. Savunma sanayiini bir güvenlik meselesi olarak görmüyorum sadece, aslında katma değeri yüksek ekonomik yapısı açısından da çok kıymetli. Yani burada elde ettiğiniz etkinlikler zamanla sivil endüstriyi de etkiliyor. Türkiye’de bugün artık büyük bir ekonomik sektör haline gelmiş savunma sanayii. Geçen yıl 5,5 milyar dolar ihracat yaptık, bu sene tahminimiz 6.6 milyar dolar. Zamanında paramızla vermedikleri ürünleri şimdi ülkelere biz satıyoruz. Ama yeterli mi, yeterli değil” dedi.

  • Süleyman Soylu Gazze açıklaması

    Süleyman Soylu Gazze açıklaması

    TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı Süleyman Soylu, Gazze’de çocukları öldürenlerin dünyaya insan hakları, adalet, demokrasi vaaz ettiklerini belirterek, “Hepsinin kendi egemenliklerini sürdürebilmek için büyük bir yalan olduğunu bütün dünya görmektedir” dedi.

    TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı Süleyman Soylu, Türkiye-Türkmenistan Dostluk Grubu Komitesi Başkanı Yusupguly Eşşayev ve beraberindeki heyetle bir araya geldi. Görüşmede Soylu, “Hem dış politika, hem ticari, ekonomik, kültür ve eğitim olmak üzere her alanda iki ülke başarılı işler ortaya koydu. Hep birlikte önemli adımlar atıyoruz. Türkiye olarak Türkmenistan’ın yükselmesinden, başarılarından, attığı adımlardan gurur duyuyoruz, kendi başarımızdan ayırmıyoruz” ifadelerini kullandı.

    Dünyanın çok farklı bir süreçle karşı karşıya olduğunu belirten Soylu, bugün Gazze’de, Rusya-Ukrayna savaşında, Suriye’de ve dünyanın başka bölgelerinde yaşananların dünyanın gözü önünde, çocukların gözü önünde yaşandığını söyledi. Soylu, Gazze’de çocukların öldürüldüğünü ifade ederek, “Kendi yurtlarında soykırıma uğruyorlar, yurtlarından çıkarılmak isteniyorlar. Biz Müslümanız, Mescid-i Aksa kıblemiz ve mescidimizdir. Bunu yapanlar hepimize insan hakları, adalet, demokrasi vaaz ediyorlar. Hepsinin kendi egemenliklerini sürdürebilmek için büyük bir yalan olduğunu bütün dünya görmektedir. Amerika, Batı samimi değildir. Bunlar cinayet şebekesidir. Bugün Gazze’de yaptıkları, daha önce Srebrenitsa’da yaptıkları, daha önce birçok İslam ve Türk dünyası ülkelerinde yaptıklarının nedeni bellidir. Birlik içinde olunması, 21. yüzyılın en öneli mecburiyetlerindendir” şeklinde konuştu.

    Türkiye-Türkmenistan Dostluk Grubu Komitesi Başkanı Yusupguly Eşşayev ise, iki ülke arasındaki ilişkilerin binlerce yıldır var olduğunu belirterek, dost ve kardeşliğin pekiştirilmesi gerektiğini vurguladı. Eşşayev, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinde kendilerine önemli görevler düştüğünü sözlerine ekledi.

  • Meme kanserine karşı sofranızı 10 adımda güçlendirin

    Meme kanserine karşı sofranızı 10 adımda güçlendirin

    Meme kanseri, dünya genelinde kadınlar arasında en yaygın görülen kanser türlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Tedavi sürecinin yanı sıra, hastaların yaşam kalitesini ve genel sağlık durumunu destekleyecek en önemli faktörlerden birinin doğru beslenme olduğunu kaydeden Medicana International Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Sena Nur Doğan, meme kanserinden korunmak ve tedavi sürecini daha etkili geçirmek için beslenmeye ilişkin 10 öneride bulundu. Doğan, dengeli ve çeşitli beslenmenin önemine vurgu yaparak, “Beslenme düzeninizde çeşitli gıda gruplarına yer vermek, vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineralleri almanızı sağlar. Sebze ve meyveler, tam tahıllar, sağlıklı yağlar ve protein kaynaklarına (baklagiller, yağsız etler) yer vermek önemlidir” ifadelerini kullandı.
    Antioksidan zengini gıdaların tanınması ve her öğüne eklenmesi gerektiğini belirten Diyetisyen Doğan, “Antioksidanlar, serbest radikallerle savaşarak hücre hasarını önleyen ajanlardır. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, narenciyeler, aronya, yaban mersini, böğürtlen gibi kırmızı renkli meyveler, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar antioksidan açısından zengindir. Bu besinleri günlük diyetinize eklemeye özen gösterin” dedi.
    Doğan, lifli gıdaların artırılması gerektiğini ifade ederek, “Lifli gıdalar, sindirim sağlığını ve vücut ağırlığı dengenizi destekleyerek kanser riskini azaltmada size destek olur. Tam tahıllar, baklagiller, sebzeler ve meyveler, lif alımınızı artırmanın en iyi yollarıdır” diye konuştu.
    Omega-3 yağ asitlerinin iltihaplanmayı azalttığını ve kalp sağlığını desteklediğini kaydeden Doğan, balık, chia tohumu ve cevizin omega-3 açısından zengin gıdalar olduğunu belirtti. Yağ kaynaklarına ve miktarlarına dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizen Doğan, sözlerine şöyle devam etti:
    “Yüksek yağ tüketimi obeziteyi desteklemektedir. Menopoz sonrası kadınlarda obezite ile meme kanseri arasında güçlü bir bağlantı bulunmaktadır. Meme kanserine karşı yağ çeşitlerinizi bitkisel yağlardan (zeytinyağı, ceviz yağı, avokado yağı vb.) yana kullanmalı ve miktarına dikkat etmelisiniz. Tereyağı, kaymak, kuyruk yağı gibi doymuş yağ içeriği yüksek kaynakların tüketimini sınırlamalısınız.”
    Şeker ve işlenmiş gıdalardan mutlak suretle kaçılmasını tavsiye eden Doğan, “Aşırı şeker tüketimi ve işlenmiş gıdalar, obezite riskini artırarak meme kanseri gibi hastalıkların gelişimine katkıda bulunabilir. Bu nedenle şekerli ve işlenmiş gıdalardan mümkün olduğunca uzak durmalısınız. Aldığınız paketli ürünlerin içeriğini mutlaka okumalı; glikoz şurubu, früktoz şurubu, şeker içeren ürünler yerine meyve ile tatlandırılan ürünleri tercih etmelisiniz” açıklamasında bulundu.
    Kırmızı et ve işlenmiş et tüketiminin sınırlanması gerektiğini söyleyen Doğan, “Sık sık kırmızı et ve işlenmiş et tüketmek vücudunuzda serbest radikal üretimini artırarak meme kanseri geliştirme riskinizi yükseltebilmektedir. İşlenmiş etler arasında jambon, sosis, pastırma, sucuk bulunmaktadır. Kırmızı et ve işlenmiş etler yerine bitkisel protein kaynakları olan kurubaklagillere, balık-hindi gibi beyaz et kaynaklarına yönelebilirsiniz” tavsiyesinde bulundu.
    Diyetisyen Doğan, alkol tüketiminin sınırlanmasının meme kanseri riskine karşı faydalı olabileceğini kaydetti. D vitamini seviyelerinin kontrol ettirilmesi gerektiğini dile getiren Doğan, “Dolaşımdaki düşük D vitamini seviyeleri ile meme kanseri riski arasında anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Düzenli kan tahlillerinizi yaptırmayı ve sağlık uzmanınıza danışmayı unutmayınız” dedi.
    Doğan, vücut ağırlığı denetiminin çok önemli olduğu ifade ederek, sözlerini şöyle sonlandırdı:
    “Obezite, vücutta daha fazla yağ dokusu anlamına gelir. Yağ dokusu, östrojen gibi hormonların üretimini artırabilir. Özellikle post-menopozal kadınlarda yüksek östrojen seviyeleri, meme kanseri riskini yükseltir. Aşırı vücut ağırlığı, vücutta iltihabi süreçlere neden olabilir. Bu durumlar, kanser gelişimini teşvik eden bir mikro ortam oluşturabilir. Vücut ağırlığının artmasına sebep olabilecek basit karbonhidratlar (beyaz ekmek ve hamur işleri), rafine şeker içeren ürünler, yüksek yağlı gıdalar, kremalı ve soslu gıdaların tüketimini sınırlamak ve sağlıklı bir vücut ağırlığı dengesi sağlamak için beslenme uzmanınızdan destek almalısınız.”

  • Dervişoğlu’ndan Bahçeli’nin Öcalan çağrısına sert tepki

    Dervişoğlu’ndan Bahçeli’nin Öcalan çağrısına sert tepki

    İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu.

    İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, teröristbaşı Abdullah Öcalan için “Tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşsun, terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.” açıklamasına sert tepki gösterdi.

    Dervişoğlu “Bu ülkenin geleceğini, milletin istikbalini, devletin bekasını Devlet Bahçeli’ye karşı savunacak olmak rüyamda bile görebileceğim bir şey değil. Normalleşme çağrılarıyla başlayan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu niteliklerini ahlaksızca sorgulama cüretiyle devam eden süreç, dün itibariyle yanına İmralı ve Kandil katillerini de alarak, büyük Türk milletinin varlığına açıkça savaş ilan etmiştir.” dedi.

    Müsavat Dervişoğlu, eline aldığı urganı atarak, “Bu milattır. Madem ki milattır o zaman onun da bir hatırası olsun. Türk milletinin anılarını yok ettiniz, bu büyük milletin geleceğine kast ettiniz. Al şimdi bu ipi başının ucuna as.” ifadelerini kullandı.

    “Ne yazık ki; uzun zaman önce öngörerek uyardığım, daha geçtiğimiz hafta buradan ihtar ettiğim en kötü senaryo uygulamaya geçmiş; AK Parti- MHP-CHP-DEM partilerinin lider ve yönetici kadroları eliyle gayrı-milli mutabakat cephesi ilan edilmiştir. Normalleşme çağrılarıyla başlayan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu niteliklerini ahlaksızca sorgulama cüretiyle devam eden süreç, dün itibariyle yanına İmralı ve Kandil katillerini de alarak, büyük Türk milletinin varlığına açıkça savaş ilan etmiştir.

    “NEFESSİZ BIRAKILABİLECEĞİMİZ BİR SÜRECİN İÇERİSİNE GİRMİŞ BULUNUYORUZ

    Ben başkaları gibi ne anlama geldiği belli olmayan, televizyon programlarında ve gazete köşelerinde, acaba ne demek istedi, ne yapmayı amaçlıyor türünden, tartışmaya açık cümleler kurmayacağım. Oldukça net, açık ve kısa konuşacağım. Cumhuriyetimizin 101. yılına bir haftamız var. Bizimse kaybedecek bir dakikamız bile yok. Çünkü ihanet çemberi artık alabildiğine genişlemiş, ve hayat sahamızı öylesine daraltmıştır ki, son bir organize darbe ile tamamen nefessiz bırakılabileceğimiz bir sürecin içerisine girmiş bulunuyoruz.

    “ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN PARTİSİNİ SARAYIN VESAYETİNE BAĞLAMIŞ İŞBİRLİKÇİLER”

    Bizler tarihe karşı sorumluluğu olan insanlarız. Kişisel ikbal kaygıları ve siyasi hesaplar üzerinden konuşamayız. Üç beş oy veya anayasa değişikliği için gerekli nisabı tamamlamak, Tayyip Erdoğan’ı bir kere daha cumhurbaşkanlığına aday yapmak uğruna, İnandığımız değerlerden vazgeçip, İhanete el uzatmak düşüklüğüne katlanamayız. Yüz yüze olduğumuz şey, 106 yıl önce yaşadığımız işgal günlerinden farklı olarak düşmanın sancağıyla, ordusuyla gelip, Mermisini ve süngüsünü kalbimize nişanlaması değildir. Türk’ü, Türk’ün sancağıyla; Türk’ü, Türk’ün sözüyle vurmaktır söz konusu olan.

    “RÜYAMDA BİLE GÖREBİLECEĞİM BİR ŞEY DEĞİL”

    Allah yukarıda şahit, bu ülkenin geleceğini, bu milletin istikbalini, bu devletin bekasını Devlet Bahçeli’ye karşı savunacak olmak rüyamda bile görebileceğim bir şey değil. Tarihte yaşadığımız ihanetlerin en büyüğü, en alçakçası ve en güçlüsüdür. Bu noktada, 15 Temmuz’dan öğrendikleri ihanet yöntemleri ile 1918’in işgal günlerinden aldığı kesin olan feyz birleşmektedir. Cumhuriyet’in bölünmez bütünlüğüne vakfetmiş rahmetli Alparslan Türkeş’in partisini sarayın vesayetine bağlamış işbirlikçiler de, büyük bir gafletin içerisinde, korkunç bir ihanetin sesi olmuşlardır.”

  • Konut satışları yüzde 37,3 oranında arttı

    Konut satışları yüzde 37,3 oranında arttı

    Konut satışlarındaki artış sürüyor. Yaşanan artış istatistiklere de yansırken, Gayrimenkul Uzmanı Şule Alp Duman konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Satışların eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 37,3 oranında artarak 140 bin 919 olduğunu söyleyen Duman, bu istatistiğin Aralık 2022’den beri en yüksek aylık satış oranı olduğunu ifade etti. Satışların sadece ilk 9 ay içerisinde bir önceki yıla göre yüzde 5,2 arttığını da sözlerine ekleyen Duman, kredili satışta ise 15 bin 825 ile 2023 Ağustos’tan bu yana yine en yüksek rakama ulaşıldığını belirtti.

    “Satışlardaki yükseliş temmuz ayında 127 binle başladı”
    Gayrimenkul Uzmanı Şule Alp Duman, “Konut satışları 2024 yılının ilk 6 ayında maalesef ki bir hayli düşüşteydi. Ancak şu anda durumun değişmeye başladığını söyleyebiliriz. Satışlarıdaki yükseliş temmuz ayında 127 binle başladı. Ardından bu ağustosta 134 bini aşarken, eylülde artış devam ederek 141 bin oldu. 2022 Aralık’tan bu yana en yüksek aylık satış yaşandı. Ayrıca yılın ilk 9 ayına bakıldığında 2023’ün aynı dönemine göre yine yüzde 5,2 yükseliş meydana geldi. 15 bin 825 adet kredili satış ise toplam satışın yüzde 11,2’sini oluşturdu. Son olarak toplam konut satışları içinde ilk el konut satışının payı yüzde 31,8, ikinci el konut satışının payı da yüzde 68,2 oldu” dedi.

  • Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’ni komisyona sundu

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’ni komisyona sundu

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’ni sundu. Dünyanın farklı bölgelerinde güven ve istikrarı tehdit eden pek çok gelişmeler yaşandığını ifade eden Yılmaz, bütçenin siyasi istikrarın göstergesi olan ve 22 yıldır aralıksız görev yapan AK Parti Hükümetlerinin 23’üncü, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ise 7’nci bütçesi olduğunu belirten Yılmaz, “2025 Yılı Bütçesi, ‘istikrar, icraat ve kalkınma bütçesi’dir. Bu yılki bütçemizi, paylaşacağım hususlar itibarıyla kazanımları sürdürülebilir hale getiren; ekonomik kalkınma ve sosyal refahı önceleyen bir bütçe olarak tanımlayabiliriz. 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifimiz, yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı destekleyen, sosyal refahı artıran bir yaklaşıma sahiptir. Bütçemizde; büyümenin sağladığı imkânları, toplumun bütün kesimleri ile paylaşmak esas alınmıştır” ifadelerini kullandı.
    2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin işçisi, esnafı, emeklisi, genci ve yaşlısıyla toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçları gözetilerek hazırlandığının altını çizen Yılmaz, “Her bir programında 81 ilimizin gereksinimleri düşünülerek huzurlarınıza getirilmiştir. 2025 Yılı Bütçesi, güçlenen beşeri sermayemizin, daha etkin hale gelen işgücü piyasamızın bütçesidir. Yüksek katma değerli üretimin, Türkiye’nin artan AR-GE ve yenilikçilik kapasitesinin bütçesidir. 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifimiz; çevresel sürdürülebilirliğin; yeşil ve dijital ekonomiye geçiş yönünde teknolojik dönüşümün bütçesidir. Kamu altyapı yatırımlarının etkinleştirilmesi ve tarımda verimliliğin ve üretimin artırılmasını içermektedir” dedi.
    Bütçenin afet sonrası dönemde Cumhurbaşkanı liderliğinde ortaya koyulan hızlı rehabilitasyon ve hızlı ihya kararlılığını yansıttığını dile getiren Yılmaz, bütçe teklifinin mali disiplinin korunması, ekonomik istikrarın sağlanması ve sürdürülebilir büyümenin desteklenmesi politikaları ile uyumlu olduğunu söyledi.

    Dünya ekonomik büyüme oranlarına ilişkin değerlendirmede bulunan Yılmaz, “2024 yılında ABD’nin yüzde 2,6, Avro Bölgesi’nin yüzde 0,9 oranında büyümesi öngörülmekte iken 2025 yılında bu ekonomilerin sırasıyla yüzde 1,9 ve yüzde 1,5 oranında büyüyecekleri tahmin 2023 yılında yüzde 1,7 oranında büyüyen gelişmiş ülkeler grubunun, yatay bir seyirle 2024 yılında yüzde 1,7 oranında, 2025 yılında ise hafif ivmelenerek yüzde 1,8 oranında büyümesi beklenmektedir. 2024 yılında ABD’nin yüzde 2,6, Avro Bölgesi’nin yüzde 0,9 oranında büyümesi öngörülmekte iken 2025 yılında bu ekonomilerin sırasıyla yüzde 1,9 ve yüzde 1,5 oranında büyüyecekleri tahmin edilmektedir” şeklinde konuştu.
    Küresel görünümün ardından Türkiye ekonomisine ilişkin son dönemlerdeki gelişmeleri aktaran Yılmaz, “Güçlü yapısı ve yüksek büyüme oranlarıyla milli gelir büyüklüğümüz Cumhuriyetin 100’üncü yılı itibarıyla ilk defa 1 trilyon dolar eşiğini aşarak, 1,1 trilyon dolara ulaşmıştır. Böylece, 2022 yılında dünya ekonomileri arasında 19’uncu sırada yer alan Türkiye ekonomisi, 2023 yılı itibarıyla iki sıra birden atlayarak 17’nci sıraya yükselmiştir. Satın Alma Gücü Paritesi cinsinden GSYH büyüklüğüne göre ise ülkemiz dünyanın en büyük 11’inci, Avrupa’nın en büyük 4’üncü ekonomisi konumundadır. 2024 yılında öngörülen tahminler ışığında, ülke sıralamamızın sabit kalması beklenmektedir” şeklinde konuştu.
    2023 yılının ikinci yarısından itibaren enflasyonu kontrol altına almak amacıyla uygulanan sıkı para ve maliye politikalarının etkileri iktisadi faaliyet üzerinde kademeli olarak, özellikle 2024 yılı içerisinde görülmeye başlandığını belirten Yılmaz, “2024 yılının ilk yarısında dezenflasyon süreciyle uyumlu olarak dengelenmeye başlayan büyüme oranı yüzde 3,8 olarak gerçekleşmiştir. Net mal ve hizmet ihracatının büyümeye katkısı 1,4 puan olmuştur. Bu dönemde, hizmetler sektörü yıllık yüzde 3,9 oranında artış kaydederek hafif ivme kaybetmesine karşın büyümenin sürükleyicisi olmaya devam etmiştir. Diğer taraftan, inşaat yatırım harcamaları öncülüğünde toplam sabit sermaye yatırımları aynı dönemde yüzde 4,7 oranında artmıştır” ifadelerini kullandı.
    2025 yılı Bütçe Teklifine ilişkin rakamsal detayları paylaşan Yılmaz, “2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinde bütçe giderlerinin 14 trilyon 731 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 12 trilyon 800 milyar lira olacağı öngörmekteyiz. Bütçe açığının gayri safi yurtiçi hasılaya oranının ise yüzde 3,1 olarak gerçekleşeceği beklenmektedir. Deprem nedeniyle bütçe açıklarında yaşanan arızi artış sonrasında, bütçe açığını yeniden Hükümetlerimiz dönemindeki ortalama seviyesine yaklaştırıyoruz” dedi.

    “Bütçeyi faiz bütçesi olmaktan çıkararak hizmet bütçesi haline getirdik”
    Ak Parti Hükümetleri döneminde mali disipline kararlılıkla devam ettiklerini ifade eden Yılmaz, “Bütçeyi faiz bütçesi olmaktan çıkararak hizmet bütçesi haline getirdik. 2002 yılında milli gelire oranla yüzde 14,3 olan faiz giderlerini oldukça düşük seviyelere indirdik. Nitekim, 2025 yılı bütçesinde faiz giderlerinin yüzde 3,2 seviyesinde olmasını öngörmekteyiz” dedi.
    2025 yılında merkezi yönetim bütçe gelirlerinin, 2024 yılı gerçekleşme tahminlerine göre yüzde 41,2 artışla 12 trilyon 800 milyar liraya yükseldiğini ifade eden Yılmaz, vergi gelirlerinin ise yüzde 46,5 oranında artarak 11 trilyon 139 milyar liraya ulaşacağını tahmin ettiklerini söyledi.
    Orta Vadeli Programda öngörülen makro büyüklükler çerçevesinde hazırlanan 2025 yılı bütçesinin temel özellikleri hakkında bilgi veren Yılmaz, “Her yıl olduğu gibi, 2025 yılı bütçesini de toplumun tüm kesimlerini gözeten ve koruyan bir yaklaşımla hazırladık. 2002 yılından beri eğitimi en öncelikli meselemiz olarak gördük ve eğitim bütçemizi 2025 yılında 2 trilyon 181 milyar liraya yükselttik. Böylece merkezi yönetim bütçesinden 2002’de yalnızca yüzde 9,4 seviyesinde pay alan eğitime 2025 yılında yüzde 14,8 oranı ile en büyük payı ayırdık” şeklinde konuştu.

    “Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi için 2025 yılında 1 trilyon 452 milyar lira kaynak ayırdık”
    7528 sayılı Kanun ile öğretmen yetiştirme sürecinde reform mahiyetinde düzenlemeler yaptıklarını dile getiren Yılmaz, “Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi için 2025 yılında 1 trilyon 452 milyar lira kaynak ayırdık .Tüm çocuklarımızın kaliteli eğitime erişimini sağlamak için özellikle dezavantajlı bölgelerdeki okulların fiziki koşullarını iyileştirmeye öncelik veriyoruz. Bu kapsamda, yeni dersliklerin yapımı, okulların depreme karşı güçlendirilmesi, bilişim altyapılarının iyileştirilmesi ve internet erişiminin sağlanması gibi çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca, Milli Eğitim Bakanlığının yatırım bütçesini 2024 yılı ödeneğine göre %41,2 artırarak 100 milyar liradan 142 milyar liraya çıkarıyoruz. Son iki yılda eğitime ayrılan yatırım bütçesini 3,55 kat artırmış bulunmaktayız” dedi.

    “Sağlık hizmetleri için 2025 yılında 1 trilyon 106 milyar lira kaynak ayırıyoruz”
    AK Parti hükümetleri döneminde en fazla önem verdikleri konuların başında sağlığın geldiğinin altını çizen Yılmaz, “Vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerinden en iyi şekilde yararlanmalarını sağlamak amacıyla merkezi yönetim bütçesinden sağlık hizmetleri için 2025 yılında 1 trilyon 106 milyar lira kaynak ayırıyoruz. Sağlık Bakanlığı ve yükseköğretim kurumları ile Sosyal Güvenlik Kurumundan yapılacak sağlık harcamaları da dikkate alındığında sağlık alanına kamu kaynaklarından ayrılan toplam tutar 2 trilyon 435 milyar liraya ulaşmaktadır. 2022 yılında başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık personelimizin sabit ek ödemeleri merkezi yönetim bütçesine alınmış ve taban ödeme adıyla ilave bir ödeme unsuru getirilmiştir. Aynı zamanda hekimlerimizin mali haklarının yanında emekli aylıkları da önemli oranda artırılmıştır” ifadelerini kullandı.

    “Sosyal yardım bütçesini, 2025 yılında 650,9 milyar liraya çıkarıyoruz”
    Sosyal devlet ilkesiyle refahı toplumun tüm katmanlarına yaymaya kararlı olduklarını vurgulayan Yılmaz, “Dünyanın en iyi işleyen, en kuşatıcı sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biri olarak sosyal yardım bütçesini, 2025 yılında 650,9 milyar liraya çıkarıyoruz. Bu tutar bütçemizin yüzde 4,4’üne denk gelmektedir. 2002 yılında yüzde 0,4 olan sosyal yardım ve desteklerin GSYH’ya oranını 2025 yılında yüzde 1,1’e yükseltiyoruz. 2025 yılında; ödeme gücü olmayan vatandaşlarımızın sağlık primi giderlerini karşılamak amacıyla 130,9 milyar lira, 65 yaş üstü yaşlılarımız, bakıma ihtiyacı olan engelli vatandaşlarımız ve yakınlarına bağlanan aylıklar kapsamında 87,6 milyar lira kaynak ayırdık” diye konuştu.
    2025’de tarıma ayrılan bütçeye ilişkin ise Yılmaz, “Tarıma ayırdığımız kaynağı 705,6 milyar liraya çıkartıyoruz. Bu kapsamda; tarımsal destek programları için 135 milyar lira, tarım sektörü yatırım ödenekleri için 166,3 milyar lira, tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları, tarımsal KİT ve ihracat destekleri için 204,6 milyar lira, kaynak ayırıyoruz. Tarıma yönelik vergi harcamalarının 199,8 milyar lira olmasını öngörüyoruz” dedi.
    2025 yılında reel sektör desteklerine devam edeceklerini dile getiren Yılmaz, “Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odağımızla özel sektör önceliğinde büyüme stratejimizi sürdürüyoruz. Reel kesim destekleri için bütçemizden 561 milyar lira ödenek öngörüyoruz. Bu kapsamda; Sosyal Güvenlik Kurumu işveren prim ödemeleri için 222,8 milyar lira, tarımsal krediler sübvansiyon desteği olarak 160 milyar lira, Halk Bankası esnaf kredileri sübvansiyon desteği için 60 milyar lira mesleki eğitim kapsamında ödenen Devlet katkısı için 29,6 milyar lira, ihracat başta olmak üzere diğer reel sektör destekleri için 56,9 milyar lira, kaynak ayırdık” şeklinde konuştu.

  • TBMM Başkanı Kurtulmuş, Angola Ulusal Meclis Başkanı Cerqueira ile görüştü

    TBMM Başkanı Kurtulmuş, Angola Ulusal Meclis Başkanı Cerqueira ile görüştü

    TBMM Başkanı Kurtulmuş, Angola Ulusal Meclis Başkanı Cerqueira ile görüştü. Her iki ülke arasında parlamento başkanları düzeyinde ilk temas olan bu toplantının, Ankara’da, milli iradenin merkezi TBMM’de gerçekleşmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Kurtulmuş, “Angola Meclis Başkanı Cerqueira ve heyetini ağırlamaktan, bu güzel görüşmeyi gerçekleştirmekten dolayı memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek isterim” diye konuştu.
    Kurtulmuş, şunları kaydetti:
    “Angola, Afrika’nın önemli ülkelerinden birisidir. Mesafeler uzak olmakla birlikte Türkiye ile sıcak ilişkileri geliştirme noktasında ilerleyen bir ülke. Her iki ülkenin devlet başkanlarının gerçekleştirdiği karşılıklı ziyaret, iki ülkenin ilişkilerini stratejik seviyeye çıkartmak bakımından önemli bir adım oldu. Yapılan anlaşmaların gereği olan özellikle savunma sanayi, turizm ve alt yapı hizmetleri başta olmak üzere birçok alanda Türkiye ile Angola arasındaki iş birliğinin kapıları açılmış oldu. Ümit ederim ki, imzalanan bu anlaşmalar çerçevesinde varılan mutabakatların sonuçlarını almak en kısa sürede mümkün olsun ve iki ülke arasında başta ticari ilişkiler olmak üzere ilişkilerimizi daha da ileriye götürmek sağlansın. Şu anda esasında düşük seviyede olan ikili ticaret hacmi 500 milyon dolar seviyesine çıkması ilk plandaki hedeflerimizdendir. Ümit ederim bunu gerçekleştirmek kısa süre içerisinde mümkün olacaktır.”

    Cerqueira, Türkiye gibi büyük ülkelerle her alanda yapılacak iş birliklerine önem verdiklerini söyleyerek, Türkiye ile ilişkilerin stratejik ortaklık seviyesinde olmasından da memnuniyet duyduklarını dile getirdi.
    Cerqueira, bir soru üzerine, Angola’dan Türkiye’ye devlet ve anayasa başkanlarının geçmişte ziyaretler gerçekleştirdiğini ancak yasama olarak ilk ziyareti gerçekleştirdiklerini anlattı. Parlamentolar arası diplomasiyle çalışmasının önemine dikkat çeken Cerqueira, barışı sağlamak, uluslararası arenadaki çatışmaları sonlandırmak ve insani yardım gerçekleştirmek istediklerini bildirdi.

    Kurtulmuş, bir gazetecinin ‘İsrail, Gazze ve Lübnan’a yönelik saldırılarını devam ettiriyor. Beyrut’ta Hariri Hastanesi’nin çevresini bombaladı. Geçtiğimiz günlerde İsrail tehdidine ilişkin Meclis’te bir kapalı oturum düzenlendi. İsrail tehdidi hala sürüyor mu, değerlendirmeleriniz ne olur?’ şeklindeki sorusuna “İsrail’in bölgede sadece Filistinlilere, sadece Araplara değil bölge halklarının tamamına karşı olduğunu; bölge halklarını köleleştirmek, kendi emri altına almak, bölge ülkelerinin egemenliğini ortadan kaldırarak arz-ı mevud’u gerçekleştirmek için son adımı atmak üzere olduğunu sadece biz söylemiyoruz, şu anda ‘Gazze kasabı’ lakabını çoktan hak etmiş olan İsrail’in Başbakanı diyor ki ‘Artık savaş yeni bir safhaya gelmiştir, bu da kıyamet savaşıdır.’ Kendi paranoyak birtakım dini hezeyanlarının üzerine oturttukları siyonist ideolojinin artık son noktaya geldiğini, Nil’den Fırat’a kadar olan coğrafyada hakimiyetini ilan etmek üzere olduğunu bizatihi kendisi ilan ediyor” ifadelerini kullandı.
    Kurtulmuş, uluslararası hukukun geride kaldığını belirterek, “Aslında İsrail, uluslararası hukukun kaidelerini dibinden bombalayarak yok ediyor. Filistin’in, İran’ın, Suriye’nin, Lübnan’ın egemenliğini yok ediyor. Bölge ülkelerinin tamamına karşı diyor ki ‘Bana kim karşı çıkarsa çıksın herkesi yok edebilecek bir niyete sahibim’. Netanyahu ve çetesi Orta Doğu’da büyük bir ateş çukuru açmıştır. Bu saldırgan tavrını devam ettirdiği sürece bu ateş çukuruna kendileri düşecektir. Bölge halklarının bir an evvel birlik ve beraberlik içerisinde, dünyada adaletten hakkaniyetten yana olan insanların da birlik ve beraberlik içerisinde bu saldırganlığı durdurması lazım” dedi.

  • Hapşırma nöbeti geçiren kadın taburcu edilecek

    Hapşırma nöbeti geçiren kadın taburcu edilecek

    Batman’da 18 Eylül’de hapşırma nöbetleri üzerine Batman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi gören Benazir Aydın, ileri tetkik ve tedavi için 2 Ekim’de Ankara Bilkent Şehir Hastanesine sevk edilmişti.
    Edinilen bilgilere göre, sevk edildiği günden bu yana Aydın’a Nöroloji, Psikiyatri, Kulak Burun Boğaz, İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları ve Dahiliye bölümünden farklı doktorlar teşhis koyabilmek için çeşitli testler uyguladı. 20 gündür tedavi altında tutulan Aydın’a, trigeminal sinirde hapşırma refleksi oluştuğu gerekçesiyle 4 kere sinir blokajı tedavisi uygulandığı öğrenildi. Uygulanan enjeksiyon tedavisi sayesinde sağlık durumu iyiye giden ve 35 gün sonra sağlığına kavuşan Aydın’ın yarın taburcu edileceği ifade edildi.

  • “Asgari ücret tespit komisyonunun yapısına itirazımız var”

    “Asgari ücret tespit komisyonunun yapısına itirazımız var”

    HAK-İŞ Konfederasyonu tarafından, 49’uncu yıldönümü kapsamında ‘Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantı’sı düzenlendi. HAK-İŞ’in 49’uncu yılını konu alan bir kısa film gösterimiyle başlayan toplantıda, HAK-İŞ’in 49’uncu yılı, Türkiye Gündemi, Sendikal Gündem ve Çalışma hayatı konuları ele alındı.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da HAK-İŞ’in kuruluşunun 49’uncu yıldönümü nedeniyle yazılı bir mesaj gönderdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajında şu ifadelere yer verildi:
    “Ülkemizin sendikal hareketine ve çalışma hayatına olumlu katkıları, işçilerin sorunlarına getirdiği öneri ve tekliflerle çözüm odaklı sendikacılığın temsilcisi HAK-İŞ Konfederasyonu, ülkemizin köklü ve saygın sendikalarındandır. HAK-İŞ Konfederasyonu, dayanışmacı ve uzlaşmacı sendikacılık anlayışıyla, demokrasimize ve çalışma hayatına önemli katkılarda bulunmaktadır. Emek sahiplerinin haklarını korumak için çalışmalarını ilkeli bir şekilde sürdüren HAK-İŞ Konfederasyonu’nun 49’uncu kuruluş yıldönümünü içtenlikle tebrik ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum. Sizleri, emeğiyle, alın teriyle, üretimiyle ülkemize değer katan tüm üyelerinizi en kalbi duygularımla selamlıyorum.”

    Burada bir açılış konuşması gerçekleştiren HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, HAK-İŞ’in başta 12 Eylül ve 28 Şubat dönemleri olmak üzere birçok alanda zorlu mücadeleler verdiğini belirterek, HAK-İŞ üzerinde her dönem gerçekleşen baskılara sendikalara yönelik sindirme hareketlerine ve benzeri sorunlarla hep yüzleştiklerini dile getirdi.
    Arslan, HAK-İŞ’in 49 yaşında Türkiye’nin her ilinde faaliyet gösterdiğini belirterek, “81 ilde il başkanlıklarıyla bir tanesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) olmak üzere 21 sendikasıyla 850 binden fazla üyesiyle 200 fazla şubesiyle Türkiye’nin en güçlü ama en etkin konfederasyonlarının başında gelmektedir. Ülkemizin pek çok bu konudaki kurumlarının tarafı olmuş, Ekonomik Sosyal Konsey, Karma İstişare Komitesi, Üçlü Danışma Kurulu, MYK, Çalışma Meclisi, SGK, İŞKUR, KÇP gibi pek çok platformda işçileri, emekçilerimizi temsil eden bir noktadayız” açıklamasında bulundu.
    HAK-İŞ Konfederasyonu’nun büyümesi için bağlı sendikaların büyümesi gerektiğini aktaran Arslan, HAK-İŞ’e bağlı sendikaların iş kollarında bir numara olmasına rağmen temsil konusunda işçilerin yüzde 50’den fazlasını temsil etmediklerini kaydetti. Arslan, Üç konfederasyonun bağımsız sendikalar dahil Türk çalışma hayatında temsil gücünün yüzde 15 olduğunu dile getirdi.

    “Enflasyonun yükseldiği dönemler çalışanların kaybettiği ama işverenlerin kazandığı dönemler”
    Çalışma hayatında mevcut sorunların olduğunu kaydeden Arslan bu sorunlardan birinin yüksek enflasyon olduğunu dikkati çekti. Arslan, son dönemdeki yüksek enflasyonun can yakan bir olgu olduğunu söyleyerek, şu ifadelere yer verdi:
    “Bütün dünyada enflasyonun yükseldiği dönemler çalışanların kaybettiği ama işverenlerin, bir kısım çevreleri kazandığı bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. O zaman enflasyonun kayıplarının giderilmesi konusunda HAK-İŞ’in üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye zorunluluğu var. Bu yüzden hem hükümetimizle başta Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanı Yardımcımız, Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanımız, Hazine ve Maliye Bakanımız, Adalet Ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Vekilleri ve daha pek çok muhatapla bu konuları sürekli ama ısrarlı bir şekilde gündemde tutmaya devam ettik. Bu çalışmalarımızın sonuç vermesi için sadece itiraz etmedik. Çözümleri de beraberinde koyduk. 2023 yılında Genel Kurulumuzdan sonra oluşturduğumuz HAK-İŞ akademiyle bu sorunlara bilimsel çözümler bulma konusunda önemli bir adım attık.”

    “3 Konfederasyon ortak bir bildiri hazırlayarak kamuoyuyla paylaştık”
    Arslan, çalışma hayatının ortak sorunlarını çözmek adına 3 işçi konfederasyonunun bir araya geldiğini hatırlatarak, “3 Konfederasyon ortak bir bildiri hazırlayarak kamuoyuyla paylaştık. Daha sonra bu çalışmalarımızı somut hale getirdik. Her konfederasyon üç ilde en az üç ilde bu konuları kendi üyeleriyle kamuoyuyla paylaşılması kararı aldı. Bu doğrultuda HAK-İŞ olarak Kocaeli, Gaziantep ve Kayseri’de gerçekten bizim için büyük bir gurur kaynağı olan çalışanlarımızın büyük desteği ve büyük coşkusuyla bu mitinglerimizi başarılı bir şekilde gerçekleştirdik. Diğer konfederasyonlarda geçtiğimiz hafta sonu son mitingler yapıldı. Bundan sonrası için de gelecekte neler yapılacağı konusunu tekrar görüşmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

    “Doğrudan vergilerin çok kazanandan çok, az kazanandan az şeklinde düzenlenmesini istiyoruz”
    Arslan, vergide adaletin sağlanması için yeni bir vergi reformuna ihtiyaç olduğunu kaydederek fakat son atılan adımların vergi vermeyenlerden yeni vergiler almak için önemli bir adım olduğunu kaydederek, “Bunu destekliyoruz ve bunu daha da ileriye götürmesini istiyoruz. Hiç vergi vermeyenler veya sembolik vergi verenler veya vergisi tahakkuk edip daha sonra bunu karşılıklı olarak ortadan kaldıran düzenlemelere yönelik yeni adımlar atıldı. Özel sektör, kamu işbirliği başta olmak üzere bir kısım sermaye kuruluşlarından, borsadan, benzeri yerlerde mevduattan vergiler alınmaya başlandı. Elbette ki önemli ama yeterli değil. Bakınız ben size bir rakam vereyim. Türkiye’nin vergi sisteminin tablosu şu; hepimiz yüzde 66 dolaylı vergi veriyoruz. Vergilerin nasıl toplandığının tipik bir göstergesi. Yüzde 32 doğrudan vergi, yüzde 66 ne yazık ki dolaylı vergi. Peki burada servetten alınan vergi ne kadar? Yüzde 2. Bu Türkiye’nin ayıbını gösteriyor. Dolayısıyla biz dolaylı vergilerin azaltılmasını doğrudan vergilerin de çok kazanandan çok az kazanandan az şeklinde düzenlenmesini istiyoruz” açıklamasında bulundu.

    “Enflasyonun düşünülmediği bir maaş bağlama sistemi 2024 ile 2025 arasında ciddi bir çelişkiyi önümüze koymaktadır”
    Emeklilik sistemindeki aylık bağlama sisteminin enflasyon etkisinin düşünülmeden düzenlenen bir sistem olduğunu dikkati çeken Arslan, “Özellikle yüksek enflasyonun düşünülmediği bir maaş bağlama sistemi 2024 ile 2025 arasında ciddi bir çelişkiyi önümüze koymaktadır. Bu yıl emekli olacak kardeşlerimiz eğer emekliliğini önümüzdeki yıla bırakırsa emekli maaşlarında yüzde 30’a yakın bir düşüşü kabul etmek zorunda kalacak. Bu ülke için emekçiler için büyük bir kayıp ve büyük bir haksızlık. Daha fazla çalışıyorsunuz. Daha fazla prim ödüyorsunuz. Ama emekli maaşınız daha düşük. Neden? Enflasyonla çarpılan kat sayı 2023 enflasyonu ve o yılki ödenenler yüzde 86, bu yılki hedefler ise yüzde 42 ve üzerine ilave edilen rakamlarla arada 30 puanlık bir farkın sonucu önümüzdeki yıl emekli olanlar maaşlarını düşük alacaklar” diye konuştu.

    “Emeklilikle ilgili mağduriyeti giderecek çalışmadan vazgeçildiğini anladık”
    Arslan, 2025 yılında emekli olacakların 2024 yılında emekli olanlara oranla daha az maaş almasına ilişkin ilgili bakanlıklarla endişelerini paylaştıklarını vurgulayarak, “Bunun nasıl bir yıkıma neden olacağını anlattık. Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız bir çalışma başlattı. Ne yazık ki Bakan’ın açıklamalarından dün bu konudan vazgeçildiğini öğrendik. Açıkça vazgeçtiğini söylemedi ama sorulan sorulara verilen cevaplar maalesef emeklilerle ilgili yaşanacak sorunları önümüzdeki yıl emekli olacakların daha düşük maaş almasına sebep olacak düzenlemenin değişmeyeceği konusudur” ifadelerine yer verdi.

    “Türkiye’deki işe iade mekanizması son derece zayıf”
    Arslan, iş güvencesi ve sendikal örgütlenmenin önünde engellerin bulunduğunu söyleyerek, “Türkiye’deki işe iade mekanizması son derece zayıf ve işe iade mekanizmasıyla çalışanlar daha fazla mağdur edilir. Gerçek bir iş güvencesinin olmaması var olan iş güvencesinin sembolik olması bunun hayata geçirilmesinde de çalışanlar daha büyük kayıplar yaşıyor. Bunun için eğer biz gerçekten sendikal örgütlenmeyi güçlü tutacaksak bunun en önemli ilk şartı iş güvencesidir. Çünkü işçiler asla sendikacılıktan uzak durmak istemiyorlar. Sendikalara en kötüsü olsa bile sendika üyeliğini istiyorlar. Ve bunlar çoğu zaman sendikal mücadeleye katılıp işsiz kalmayı da göze alacak kadar kahramanlar” diye konuştu.

    “Kıdem tazminatımızı arabuluculuk sistemiyle ortadan kaldırılan bir düzenlemenin durdurulmasını talep ediyoruz”
    Kıdem Tazminatı hakkına ilişkin konuşan Arslan, bunun arabuluculuk sistemiyle kaldırılarak, işçilerin mağdur olacağını öne süren Arslan, “Kıdem tazminatımızı ne yazık ki ara buluculuk sistemiyle fiilen ortadan kaldırılan bir düzenlemenin de derhal durdurulmasını talep ediyoruz. Ara buluculuk sistemi çalışanların belirlenmiş haklarını gasp eden bir yöne dönüştü. Kıdem tazminatının asgarisi bellidir. 30 günlük bir ücrettir. Fazla mesai izin oranı bellidir. Yıllık ücretli izin yine yasada sınırları bellidir. Bu sınırları pazarlık konusu yapan bir ara buluculuk sistemini kabul etmek ve bunu onaylamak asla mümkün değil. Bu bizim dünyanın hiçbir demokrasisinde olmayan hakları asgari düzeyde belirtilmiş rakamların hakların asla pazarlık konusu yapılmaması gerekir” değerlendirmesinde bulundu.

    “Asgari ücret tespit komisyonun yapısına itirazımız var”
    Asgari ücret konusuna da değinen Arslan, asgari ücretin en düşük ücret olduğunu fakat Türkiye’de bir genel ücret olarak değerlendirildiğini ifade ederek, “Asgari ücret tespit komisyonun yapısına itirazımız var. Komisyonun yapısı hakkaniyetli, adaletli, kapsayıcı ve katılımcı değil. İkincisi asgari ücret uygulamalarına da itirazımız var. Asgari ücret isminden de anlaşıldığı gibi en düşük ücret minimum ücret. Bu ücretin altında çalıştıramazsınız. Bugün geldiğimiz noktada asgari ücretle çalışanların oranı toplam çalışanlara yüzde 50’ye yaklaşmış durumda” açıklamasında bulundu.
    “Yüzde 20 vergi dilimine 5 asgari ücrette ulaşılıyor”
    Ücretlerden alınan vergi dilimi hakkında da konuşan Arslan, “2002 yılında asgari ücret 17 ay ödendikten sonra bir üst dilime gidiyordu. Yüzde 20 dilimine 17 asgari ücretten sonra ulaşıyordu. Bugün her ne kadar asgari ücretten vergi alınmasa da baktığımız zaman 5’inci ayda asgari ücret yüzde 20 dilime geliyor” dedi.

  • Sağlık-Sen aile hekimliği mesaisini TBMM’de sürdürüyor

    Sağlık-Sen aile hekimliği mesaisini TBMM’de sürdürüyor

    Aile Hekimliği Yönetmelik Taslağı’nın ortaya çıktığı andan itibaren konuyu titizle ele alan Sağlık-Sen, uzmanlarıyla birlikte taslak metin üzerinde yaptığı çalışmalar sonucunda bir rapor oluşturarak, eylem planı hazırladı.
    Taslak metnin olumlu ve olumsuz taraflarının yer aldığı raporu yetkililerle paylaşan Sağlık-Sen, konuyla ilgili TBMM’deki mesaisine de devam ediyor.

    “Aile sağlığı çalışanları gelir kaybına uğramamalıdır”
    Genel Başkan Yardımcıları Sinan Kuluöztürk, Abdullah Duman, Mustafa Irgatoğlu ve Hekim Komisyonu Başkanı Dr. Hüseyin Alperen Güldiken ile birlikte milletvekillerine ziyaretlerde bulunan Genel Başkan Mahmut Faruk Doğan, bugün AK Parti Grup Başkanvekili ve Ankara Milletvekili Dr. Leyla Şahin Usta’yı ziyaret etti.

    Ziyarette, taslak metin hakkında değerlendirmelerde bulunan Doğan, “Yapılacak düzenlemeler büyük özveriyle çalışan aile hekimi ve aile sağlığı çalışanları için olumlu yönde olmalıdır. Aile hekimi, aile sağlığı hemşire ve ebesi için gelir kaybına neden olmamalıdır. Sağlık-Sen olarak aile hekimimizin, aile sağlığı hemşire ve ebemizin yanındayız” ifadelerini kullandı.

    Sağlık-Sen heyeti konuyla ilgili geçen hafta da Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanvekili ve AK Parti Bayburt Milletvekili Prof. Dr. Orhan Ateş, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi ve AK Parti Elazığ Milletvekili Prof. Dr. Erol Keleş, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Dr. Hasan Arslan ile Ak Parti Konya Milletvekili Dr. Abdullah Ağralı’yı ziyaret etti.