Kategori: Ankara

  • Döner ayran 1 lira

    Döner ayran 1 lira

    Ankara’da bir işletme açılışa özel döner ve ayranı 1 liradan satışa sundu. 1 ton etin müşterilere hazırlandığı açılışta dönerler 3 saat içerisinde tükendi.
    Ankara’nın Yenimahalle ilçesindeki İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde açılışa özel tavuk döner ve ayranın fiyatını 1 lira yaptı. Kampanyayı duyan vatandaşlar ise açılış saatinden dakikalar önce restoran önünde yerini aldı.

    Yoğunluğun yaşandığı restoran önünde metrelerce kuyruk oluştu. Kimi vatandaşlar birden fazla döner almak istediklerini söylerken kimileri ise sanayide çalıştığını ve durumu değerlendirmek istediklerini kaydetti.

    “Daha önce böyle bir kampanya görmemiştik”
    Açılışa özel kampanyadan yararlanmak için sıraya giren Nazmi Başkaya, “Daha önce böyle bir kampanya görmemiştik. Allah razı olsun yapanlardan, hayırlı işleri olsun. İnsanlar ekonomik olarak neresi iyiyse oraya geliyorlar. Sanayide yiyecekler çok pahalı olduğu için de biz buraya geldik” dedi.

    “Soğukta 1 lira olan döneri duyunca geldik, bekliyoruz”
    Mikail Büyük ise, “Soğukta 1 lira olan döneri duyunca geldik, bekliyoruz. Daha önce böyle bir açılış görmemiştik. Afişleri gördüğümüzde başta şaşırdık, inanamadık sonra da abilerime söyledim. Şimdi de onlarla birlikte geldik. Sıranın bize gelmesini umut ediyoruz” diye konuştu.

    “Bedava yapsak bu kadar ilgi çekeğini düşünmüyoruz”
    İşletme sahibi Gökhan Yurtsever ise kampanyaya ilişkin, “1 lira vatandaşlara daha cazip geliyor. 1 lira da olsa para veriyor sonuçta. Bedava yapsak bu kadar ilgi çekeğini düşünmüyoruz.

    Ürüne bir fiyat belirlemişiz onun ücretini ödüyor vatandaşlar. Bugünden sonra normal fiyatlara geri döneceğiz. Gönül isterdi ki 3 gün olsun ancak ekonomik şartlar buna müsaade etmiyor. Vatandaşların katılımı ve ilgisi oldukça yoğun. Umarım daha da iyi olacak” dedi.
    1 ton etin müşterilere hazırlandığı açılışta dönerler 3 saat içerisinde tükendi.

  • Sanayi ve cam sanatı ASO’da buluştu

    Sanayi ve cam sanatı ASO’da buluştu

    Ankara Sanayi Odası’nda (ASO) cam ve cam ürünleri sanayi meslek komitesinin katkılarıyla açıldı.

    Cam Üfleme ve Cam Sanatı Sergisi’ne Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç ile üfleme cam sanatçısı Feridun Pekeş katıldı. Sergide Pekeş, camdan yaptığı eserleri sergileyip sergiye gelen misafirlere cam işlemesinin nasıl yapıldığını gösterdi.

    Sergideki misafirler cam sanatçısı Pekeş öncülüğünde cam işleme deneyimi yaşadı. Ayrıca bazı misafirler Pekeş’in eserlerini satın aldı.

    “Amacımız sanayi ve sanatın bir araya gelmesini sağlamak”
    Atık camları topluma kazandırdığını ve cam sanatının unutulmaya yüz tutmuş sanat dallarının arasında olduğunu söyleyen Pekeş, “Burada bulunma amacımız sanayi ve sanatın bir araya gelmesini sağlamak.

    Sanayi odasında cam sanatını uygulamalı olarak gösterip sergisini yapmış olduğumuz. Tabii bu konuda katkılarından dolayı sanayi odası başkanımıza can komitesi başkanlarımıza, üyelerimize teşekkürlerimizi sunuyoruz. Biz camı eriterek işliyoruz, cam sanatı unutulmaya yüz tutmuş sanat dalları arasındadır.

    Bu bakımdan da önemli çünkü bir sonraki yeni nesillere sizlere aktarmak adına sanatımızı ön planda her yerde sevgilerimizi tanıtımlarımızı yaptık. Cam sanatlarının derslerini vererek bir sonraki nesiller yine devamını sağlamak açısından dersler veriyoruz. Bu anlamda baktığımızda günümüzde unutulmayı yüz tutmuş sanatları aslında bir bakıma kurtardık sayılır.

    Çünkü yetiştirdiğimiz insanlar da bu işi yapmaya başladı ve verimli olarak onlarla eğitim veriyor. Sanayi anlamında da biz aslında atık camları bile topluma kazandırıyoruz. El yapımı olan işte önce kültürümüzü yansıtacak şekilde lale, nar bu tarz ürünlerle çalışıyoruz. Onun haricinde de figürler, takılar şu an sergide birçoğunu göreceksiniz. Elinden geldiğince renk kullanmaya çalıştım” diye konuştu.

    “Her zaman sanatı ve sanatçıları desteklemeyi önemsiyoruz”
    Sanayinin ve sanatın birbiriyle bağının olduğunu dile getiren Ardıç, sanat estetiğinin sanayicilere yeni bakış açısı kazandırdığını dile getirdi. Sanayi ve sanatın birbirinden uzak gibi göründüğünü kaydeden Ardıç, “Sanatın oluşturuculuğu ve yeniliği biz sanayicilere yeni bakış açıları kazandırır.

    Fonksiyonelliğe odaklanan ürünlerin, estetik açıdan çekici hale gelebilmesi sanayi ve sanat arasındaki ilişkiyle olur. Sanayi, ekonomik kalkınmamızın temel itici gücü olurken, sanat ise ruhumuzu besler; her ikisi de toplumsal refaha giden yolun temel taşlarıdır.

    Biz Ankara Sanayi odası olarak, sanayi ve sanatın birlikteliğinin, toplumumuzu daha oluşturma, yenilikçi ve estetik bir geleceğe taşıyacağını çok iyi biliyoruz. Onun için de her zaman sanatı ve sanatçıları desteklemeyi önemsiyoruz. Odamızda bu güzel sergiye ev sahipliği yapmaktan duyduğum mutluluğu bir kez daha belirtip, tüm sanatçılarımıza katılımlarından dolayı teşekkür eder, saygı ve sevgilerimi sunarım” şeklinde konuştu.

  • Danimarka’dan tarihi iade

    Danimarka’dan tarihi iade

    Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yoğun diplomatik ve bilimsel çalışmaları sonucu, Burdur Boubon Antik Kenti kökenli Septimius Severus heykel başı, Danimarka’nın NY Carlsberg Glyptotek Müzesi tarafından Türkiye’ye iade ediliyor.

    Burdur Boubon Antik Kenti kökenli Septimius Severus heykel başı, Danimarka’nın NY Carlsberg Glyptotek Müzesi tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yoğun, diplomatik ve bilimsel çalışmaları sonucu, Türkiye’ye iade ediliyor. 60 yıl aradan sonra ait olduğu topraklara dönen bu eser, Anadolu’nun kadim kültürel mirasının korunmasında öne çıkıyor.

    Boubon Antik Kenti ve heykel başının hikayesi
    Burdur’da yer alan Boubon Antik Kenti, Roma İmparatorluğu döneminin görkemli yapılarından izler taşıyan önemli bir merkez. MS 193-211 yılları arasında hüküm süren Roma İmparatoru Septimius Severus’a ait bronz heykel başı, 1960’lı yıllarda Boubon Antik Kenti’nde gerçekleştirilen yasa dışı kazılar sırasında yurtdışına çıkarıldı.

    1970 yılında sanat simsarı Robert Hecht Jr. tarafından Danimarka’daki Glyptotek Müzesi’ne satılan eser, 1979’da müzede bulunan gövdesiyle birleştirildi.

    Türk bilim insanı Prof. Dr. Jale İnan’ın 1970’li yıllarda yaptığı araştırmalar ve yayımladığı bilimsel çalışmalar, eserin kökeninin belirlenmesinde ve iadesinde temel bir kaynak oluşturdu. Heykel başı, Roma sanatının detaylara verdiği önemi ve dönemin liderlik sembollerini yansıtan nadir eserlerden biri olarak kabul ediliyor.

    ABD’den daha önce getirilen eserler
    Boubon Antik Kenti’nden kaçırılan eserlerin yalnızca Avrupa değil, Amerika Birleşik Devletleri’ne de gönderildiği biliniyor.

    Kültür ve Turizm Bakanlığı, Manhattan Bölge Savcılığı ile yaptığı iş birliğiyle, geçtiğimiz yıllarda Boubon kökenli Lucius Verus, Septimius Severus, Genç İmparator ve Giyimli Kadın heykellerinin yanı sıra İmparator Caracalla’ya atfedilen iki büst ve dönemin önemli şahsiyetlerine ait beş baş ile bir bronz kadın büstünün ABD’den Türkiye’ye iadesini sağladı.

    Danimarka’dan gelen son iade, Boubon Antik Kenti’nin kültürel zenginliklerinin bütünlüğünü sağlama adına bir başka önemli adım olarak değerlendiriliyor.

    Diplomatik ve etik çözümler
    Septimius Severus heykel başının iade süreci, Kopenhag Türkiye Büyükelçiliği ve Kültür ve Turizm Bakanlığının sunduğu belgeler ve bilimsel kanıtlar doğrultusunda, Glyptotek Müzesi’nin etik değerlere dayalı kararıyla sonuçlandı.

    Müze Müdürü Gertrud Hvidberg-Hansen, “Kaçak kazılarla elde edilen bu eserin ait olduğu topraklara dönmesi, müzecilik ilkeleri ve etik değerler açısından önemli bir adımdır” ifadelerini kullandı.

    Ayrıca, Boubon kökenli eserlerle birlikte, Pisidia Bölgesi’ne ait Düver pişmiş toprak levhalarının iadesine de karar verildi. Boubon Antik Kenti’nden yaklaşık 60 yıl önce kaçırılan Septimius Severus heykel başı, kısa süre içinde Türkiye’de sergilenmeye başlanacak.

    2024 yılı içerisinde Türkiye’ye iadesi sağlanan eser sayısı bu heykel başıyla birlikte 94’e ulaşırken, 2018-2024 yılları arasında toplamda 7 bin 898 eser ve 2002-2024 yılları arasında ise toplam 12 bin 213 eser yurt dışından ülkemize kazandırıldı.

  • Keçiören’de tiyatro festivali başladı

    Keçiören’de tiyatro festivali başladı

    Keçiören Belediyesi tarafından düzenlenen 27. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali sanatseverlerle buluştu. Keçiören Belediyesi, sanatseverleri tiyatro oyunlarıyla buluşturacak 27. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali, “O Kız Buraya Gelecek” adlı ilk oyunla Keçiören’de perdelerini araladı.

    Sanatseverleri bir ay boyunca Keçiören’de ağırlayacak festivalin açılış oyunu, Necip Fazıl Kısakürek Tiyatro Salonu’nda sahnelendi. Tiyatro gösterimine CHP Ankara Milletvekili Semra Dinçer, Keçiören Belediye Başkanı Dr. Mesut Özarslan, eşi Filiz Özarslan, Keçiören Belediye Başkan Yardımcısı Selçuk Karadağ ve çok sayıda sanatsever katıldı.

    “Hedefimiz Keçiören’i sanat ve kültürle iç içe bir ilçe haline getirmektir”
    Keçiören Belediye Başkanı Dr. Mesut Özarslan, tiyatro oyunu öncesi yaptığı konuşmada kültürel etkinliklerle sanatın Keçiören’de hayat bulacağını belirterek, “Keçiören’i sanatın merkezi yapma yolunda adımlarımızı atmaya başladık. Bu bağlamda ilçemizde mekanlarımızı oluşturuyor, kadromuzu güçlendiriyoruz. Hedefimiz Keçiören’i sanat ve kültürle iç içe bir ilçe haline getirmektir” diye konuştu.

    Her yaştan tiyatro severe 6 farklı oyun
    22 Aralık’a kadar devam edecek Tiyatro Festivali kapsamında Keçiören’de 6 farklı oyun sahnelenecek. Birbirinden değerli sanatçılar ve yönetmenler tarafından hazırlanan O Kız Buraya Gelecek, Ortadaki Oyun, Kuvayi Milliye Kadınları, Hacivat Karagöz, Kalbimdeki Pervane, Keloğlan ve Dr. Sihirbaz oyunları, renkli ve eğlenceli sahneler eşliğinde önümüzdeki günlerde tiyatroseverleri ağırlamaya devam edecek.

  • Ankara’da gece boyunca kar yağışı

    Ankara’da gece boyunca kar yağışı

    Ankara’nın kuzey ilçelerinde kar yağışı gece saatlerinde etkisini sürdürdü. Ankara’da 2 gün önce başlayan ve belirli aralıklarla yağmaya devam eden kar, gece saatlerinde başkentin kuzeyinde etkili oldu. Park halindeki araçlar başta olmak üzere, parklar, ağaçlar ve yollar karla kaplandı. Kar yağışı sırasında belediye ekipleri yolları tuzlama çalışması yaptı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından açıklanan verilerde ise kar yağışının sabaha kadar süreceği bildirildi.

  • Milli Parkı’nda kartpostallık görüntüler

    Milli Parkı’nda kartpostallık görüntüler

    Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde bulunan Soğuksu Milli Parkı’nda kar yağışı sonrası kartpostallık görüntüler ortaya çıktı.
    Ankara’nın ilçelerini etkisi altına alan kar yağışı, kuzeydeki Kızılcahamam’da bulunan Soğuksu Milli Parkı’nı da beyaza bürüdü. Kara akbaba, kurt, tilki, ayı gibi birçok yaban hayvanına doğal yaşam alanı olan Soğuksu Milli Parkı, kar yağışı sonrası beyaza büründü. Beyaz örtü altındaki çam ağaçları kartpostallık görüntüler oluşturdu.

  • Keçiören Belediyesi, sokak hayvanlarını unutmadı

    Keçiören Belediyesi, sokak hayvanlarını unutmadı

    Keçiören Belediyesi, ilçede hakim olan yoğun kar yağışı ile birlikte teyakkuza geçti. Belediye ekipleri karla mücadele çalışmalarının yanında sokak hayvanlarını da unutmadı. Veteriner İşleri Müdürlüğü ekipleri, zorlu hava şartlarının etkili olduğu son günlerde sokak hayvanlarının aç kalmaması için çalışmalarını artırdı. Ekipler, ilçenin yüksek noktalarında sokak hayvanlarının kolaylıkla ulaşabileceği yerlere kuru mama bıraktı. Sabahın erken saatlerden itibaren mesai harcayan ekipler, belediye bünyesinde açılan Mama Üretim Tesisi’nde üretilen mamalarla hayvanların beslenme ihtiyaçlarını giderdi.

    “Can dostlarımızın yanındayız”
    Keçiören Belediye Başkanı Dr. Mesut Özarslan, “Yiyecek bulmakta güçlük çeken sokaktaki canlılarımızın zorlu hava şartlarından olumsuz etkilenmemeleri için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Mama Üretim Tesisimizde ürettiğimiz mamalarla gıda ihtiyaçlarını karşıladığımız can dostlarımızı unutmadık” dedi.

  • “ILO’nun C190 sayılı ‘Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından onaylanmasını istiyoruz”

    “ILO’nun C190 sayılı ‘Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından onaylanmasını istiyoruz”

    HAK-İŞ Konfederasyonu, ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ kapsamında Filistinli kadınlar başta olmak üzere kadınlara yapılan şiddeti kınamak için 81 ilde eş zamanlı eylem gerçekleştirdi. Ankara’da gerçekleştirilen eylemde, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan ve Konfederasyon üyeleri tarafından ABD Büyükelçiliği’ne ‘Kadına şiddete hayır’ sloganlarıyla yürüyüş yapıldı. Yürüyüşün ardından basın açıklaması yapan HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, hem Filistin’de kadınların yaşadığı şiddeti göz önüne sermek hem de Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadelede yeni bir alan açmak için harekete geçtiklerini dile getirdi.

    “Kadına yönelik şiddetle mücadele bizim en temel görevlerimizdendir”
    Kadına yönelik şiddetle mücadelenin sadece 25 Kasım’la sınırlandırılamayacağını vurgulayan Arslan, “Kadına yönelik şiddetle mücadele bizim en temel görevlerimizdendir. Bizim kültürümüzde, medeniyetimizde, değerlerimizde bu asla söz konusu olamaz. Cennetin kadınların ayakları altında olduğuna inanan ve bunu ilan eden bir dinin mensubu olarak kadına yönelik her türlü şiddet bizim kültürümüzde yasaklanmıştır. Bugün olup bitenler bizim kültürümüze, değerlerimize ve inancımıza asla mal edilemez. Bugün olup bitenleri hiçbir şekilde onaylamadığımızın, hiçbir şekilde kabul etmediğimizin altını çizmemiz gerekiyor” dedi.

    “Kadına ve erkeğe, hatta bütün canlılara şiddetin yasaklandığı bir kültürün mensuplarıyız”
    Arslan, kadınların şiddete maruz kalmasının insanlığın değerlerinin yok edildiği bir noktayı işaret ettiğini dile getirerek, “Kadına ve erkeğe, hatta bütün canlılara şiddetin yasaklandığı bir kültürün mensuplarıyız. Bırakın kadınları, erkekleri, karıncayı bile ezmenin bizim kültürümüzde yasaklandığı bir anlayış bugün nasıl oluyor da birkaç yıl içerisinde binlerce kadının katledilmesini seyrediyor. İş yerlerinde, aile içerisinde, sokaklarda kadınların katledilmesine sessiz kalamayız” ifadelerini kullandı.

    “Kadına yönelik şiddete karşı erkeklerin daha fazla inisiyatif almasını arzu ediyoruz”
    Kadına şiddet konusunun sadece kadınların sorunu olmadığını söyleyen Arslan, “Bu sorun hepimizin sorunudur. Bu yüzden biz kadına yönelik şiddetle mücadele gününde kadına yönelik şiddete karşı erkeklerin daha fazla inisiyatif almasını arzu ediyoruz ve bunu destekliyoruz. Bu yüzden HAK-İŞ’li erkekler olarak kadına yönelik şiddetle mücadelenin esas öznesi bizleriz. Kadına yönelik şiddetin mağdurları kadınlar ama şiddeti yapanlar ise büyük ölçüde erkeklerdir. O zaman erkekler olarak bu konuda önce kendimizi, sonra teşkilatlarımızı ve milletimizi bu konuda uyarmamız gerekiyor” diye konuştu.

    “ILO’nun C190 sayılı ‘Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından onaylanmasını istiyoruz”
    Kadına yönelik şiddetin son bulması için kadınların ve erkeklerin dayanışma içerisinde olması gerektiğini belirten Arslan, ‘ILO’nun C190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin kabul edilmesi gerektiğini işaret etti. Arslan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
    “HAK-İŞ olarak Birleşmiş Milletler ILO’nun C190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından onaylanmasını önemli bir aşama olarak görüyoruz. Bunun onaylanmasını istiyoruz. Çünkü bütün dünyada ve ülkemizde bütün çalışanların hem taciz hem de şiddete karşı korunması önemli bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin hayata geçirilmesi konusunda HAK-İŞ liderlik yapmakta ve öncülük etmekteyiz. Eğer ülkemiz bunu onaylamazsa biz bunu toplu sözleşmelerle hayata geçirmek için bir çaba içerisindeyiz. HAK-İŞ’e bağlı sendikalarımızın bu konuda yaptığı çalışmaları toplu sözleşmelerle ekleyerek kadına yönelik şiddetle birlikte bütün şiddet türlerine ve tacizlere karşı çalışanları korunduğu yeni bir anlayışı hep birlikte gerçekleştireceğiz.”

    “İsrail katliamlarının en büyük mağdurları kadınlar ve çocuklardır”
    İsrail’in Filistin ve Gazze’de saldırılar düzenleyerek katliam yaptığını ve saldırılar sonucunda Filistinli kadın ve çocukların şiddete maruz kaldığını da sözlerine ekleyen Arslan, “Bu katliamlar Lübnan’dan Suriye’ye kadar uzanmaktadır. Bu katliamların en büyük mağdurları kadınlar ve çocuklardır. Bu kadın ve çocuk katillerine karşı dünyanın sessiz kalmasını kınıyorum. Uluslararası topluma, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne, Arap Birliği’ne, Avrupa Birliği’ne, İslam İşbirliği Teşkilatı’na yazıklar olsun. Bu uluslararası kuruluşların sadece konuşup temennide bulunduğu bir katliamlar dönemini yaşıyoruz ve insanlık adına utanıyoruz” şeklinde konuştu.
    Basın açıklaması, Arslan’ın konuşmasının ardından HAK-İŞ Ankara İl Başkanı Duran Çiçek’in çalışma hayatında kadına yönelik şiddet ve tacizin önlenmesi için taleplerin yer aldığı ortak bildiriyi okumasıyla sona erdi.

  • Bakan Tekin: “Siber güvenlik konusunda toplumun korunmaya muhtaç bütün kesimlerinin korunabileceği bir yasal metin hazırlığı içerisindeyiz”

    Bakan Tekin: “Siber güvenlik konusunda toplumun korunmaya muhtaç bütün kesimlerinin korunabileceği bir yasal metin hazırlığı içerisindeyiz”

    Netflix Türkiye, Milletlerarası Ticaret Odası (ICC Türkiye) ve Habitat Derneği ortaklığında yürütülen ‘Geleceğin Ekranı’ projesi kapsamında dijital okuryazarlık, bilinçli içerik tüketimi, dijital ebeveynlik ve hikayelerin gücü konularının ele alınacağı Geleceğin Ekranı Zirvesi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Endüstriler Meclisi ev sahipliğinde Kabul Salonu’nda düzenlendi.

    “Siber güvenlik konusunda toplumun korunmaya muhtaç bütün kesimlerinin bu anlamda korunabileceği bir yasal metin hazırlığı içerisindeyiz”
    Toplantının açılışında konuşan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türkiye’de 18 milyon öğrenci ve 1 milyon 200 binin üzerinde öğretmen ile bakanlığa bağlı 100 binin üzerinde kurum olduğunu belirterek, Milli Eğitim Bakanlığı’nın dijital okuryazarlık, bilinçli içerik tüketimi ve dijital ebeveynlik konularında doğru adres olduğunu söyledi. İşbirliği yapmak isteyen herkese bakanlığın kapılarının açık olduğunu ifade eden Bakan Tekin, şu ifadeleri kullandı:
    “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adıyla Türkiye’de 12 yıllık zorunlu eğitim kapsamında ve okul öncesi eğitim kurumlarında uygulanacak müfredatı yeniledik. Bu yenileme çalışmalarımız içerisindeki okuryazarlık türlerinden bir tanesi dijital okuryazarlık. Bir ders olarak değil ama bütün programların içerisine yedirdiğimiz başlıklardan bir tanesi. Çünkü biz dijital alanda çocuklarımızın yetkinliklerinin de artırılmasını sadece bir ders bazında değil, bütün hayat becerileri anlamında kazanmasını istiyoruz. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin önemli farklılıklarından birisi bu. Sıkça atıfta bulunduğumuz OECD benzeri ya da Birleşmiş Milletler bünyesindeki değişik eğitim ve kültürle ilgilenen, raporlar yazan yapıların altını çizdiği önemli hususlardan bir tanesi şu; klasik anlamda okullar ve öğretmenler eğitim-öğretim süreçleri üzerinde maksimum yüzde 50 civarında eğitim öğretim süreçlerinin başarılı olmasını sağlayabilir. Kalan kısımda ana unsur ebeveynler. Ebeveynlerin, ailelerin eğitim öğretim süreçlerine daha proaktif bir biçimde dahil oldukları bir süreci başlatmak istedik. Bütün bu süreçlerin sağlıklı yürüyebilmesi açısından bazı konuların da yasal düzenlemelerle mutlaka güvence altına alınması gerekiyor. Bu anlamda da özellikle sağlıklı dijital medyanın sağlıklı kullanımı, siber güvenlik gibi konularda çocuklarımızın da daha doğrusu toplumun korunmaya muhtaç bütün kesimlerinin bu anlamda korunabileceği bir yasal metni de ilgili kamu otoriterleriyle birlikte paylaşmak üzere hazırlık içerisindeyiz. Dolayısıyla tüm bunların başarılı olabilmesi, Netflix tarzı platformların toplumlar tarafından benimsenebilmesi, kuşkusuz o toplumların kültür unsurlarına saygı göstermesiyle mümkün olacaktır. Biz de bu anlamda kültürel değerlerimize saygı gösterilmesini de önceliklerimiz arasına aldık. Biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak bu konuda bizimle iş birliği yapmak isteyen herkes ile iş birliği yapmaya açığız.”

    “Elimizdeki en önemli koz medya okul yazarlığı ve dijital medya okul yazarlığıdır”
    RTÜK Başkanı Şahin ise, “Biz medyaya karşı ne kadar dikkatli davranırsak davranalım. İçerikleri ne kadar oluştursak oluşturalım. İçeriklere ne kadar sert tedbirler alırsak alalım. Medya okur yazarlığı ve dijital medya okur yazarlığını yaygınlaştıramamamız halinde bunların karşılığının çok fazla olmadığını gördük. Siz ne yaparsanız yapın eğer bir ebeveyn çocuğun ekran karşısında kaç saat geçirmesi gerektiğini bilmiyorsa ekranda çocuklarından neler izletmesi gerektiğini bilmiyorsa veya da bir çocuğun ekranın karşısında kendisine verilen görüntülerle mücadele etmesi bilmiyor ise hayal ve gerçeği kurguyla gerçeği ayırt edemiyorsa siz ne kadar denetim ve düzenleme faaliyetlerinizi geliştirirseniz geliştirin, yasaklarsanız yasaklayın veyahut da ne kadar çok dikkat ederseniz edin bunun başarıya ulaşması şansı çok yüksek değildir. Bu anlamda elimizdeki en önemli koz medya okul yazarlığı ve dijital medya okul yazarlığıdır” diye konuştu.
    Zirve hatıra fotoğrafı çektirilmesinin ardından sona erdi. Zirveye Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, TOBB Türkiye Endüstriler Meclisi Başkan Yardımcısı Berat Kuzu, Habitat Derneği Genel Başkan Yardımcısı Bora Caldu ve Netflix Türkiye temsilcileri katıldı.

  • Ulaştırma ve altyapıya 2025 yılında 482 milyar liralık yatırım yapılacak

    Ulaştırma ve altyapıya 2025 yılında 482 milyar liralık yatırım yapılacak

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının 2025 yılı bütçesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlandı. Bakan Uraloğlu, saat 11.00’de başlayan komisyonda Bakanlığın gerçekleştirdiği ve gerçekleştireceği projeler hakkında sunum yaptı. Uraloğlu, Bakanlığın 8 merkez, 5 ilgili, 2 bağlı ve 2 ilişkili kuruluş olmak üzere 17 genel müdürlük ve 10 başkanlıktan oluştuğunu belirterek, “Ülke genelinde 131 bin Bakanlık personelimiz ile birlikte 2 bin 3 şantiyede çalışanlarımız dahil toplam 223 bin kişiye istihdam sağlıyoruz” ifadelerini kullandı.

    “2025 yılı yatırım teklifimizi geçtiğimiz yıla oranla yüzde 26,9 artışla 482 milyar lira olarak teklif ettik”
    Türkiye’nin stratejik konumunun getirmiş olduğu artılardan ve bu durumdan nasıl en yüksek verimi sağladıklarından bahseden Bakan Uraloğlu, “2002-2024 yılları arasında AK Parti iktidarında gerçekleştirdiğimiz yatırımlarımızın günümüzdeki değeri 280,6 milyar dolara ulaştı. Demiryolu yatırımlarının proje büyüklüğü payını 2013’te yüzde 33’ten, 2023’te yüzde 53’e ve 2024’te yüzde 55’e çıkardık. Yatırım portföyümüzde bulunan 2 bin 667 projeye 2 trilyon 295 milyar lira yatırım gerçekleştireceğiz. 2024 yılında Bakanlığımızın tüm sektörleri için 351 milyar 379 milyon lira yatırım ödeneği tahsis edildi. 2024 yılında 28 ilimizde toplam yatırım tutarı 112 milyar lira olan 50 projeyi tamamlayarak vatandaşımızın hizmetine sunduk. Hayırlı olsun. 2025 yılı yatırım teklifimizi geçtiğimiz yıla oranla yüzde 26,9 artışla 482 milyar lira olarak teklif ettik. Hayata geçirdiğimiz yatırımlarımızın doğrudan ve dolaylı etkileri ülkemizin kalkınmasına katkı sağlamaktadır” dedi.

    YHT’ler 92 milyon yolcu taşıdı
    Bakan Uraloğlu, demiryolu sektörüne ilişkin, “Ülkemize kazandırdığımız hızlı trenlerle bugüne kadar toplam 92 milyon yolcu taşınmıştır. 13 bin 919 kilometreye ulaştırdığımız demiryolu hat uzunluğunu 2028’de 17 bin 287 kilometreye, 2053’te ise 28 bin 590 kilometreye çıkarmayı hedefliyoruz” dedi.
    Uraloğlu, 2009 yılında dünyada hızlı tren işletmeciliğine geçen 8. ülke olarak Ankara-Eskişehir-İstanbul, Ankara-Konya-Karaman, Ankara-Sivas hatlarıyla 11 ili doğrudan hızlı trenle buluşturduklarının altını çizdi.

    “Marmaray’ı 1,2 milyar yolcu kullandı”
    Kent içi raylı sistemlerinde Marmaray sayesinde iki kıtayı deniz altından demiryoluyla birleştirdiklerini hatırlatan Uraloğlu, “Bugüne kadar Marmaray’ı 1,2 milyar yolcu kullandı. Dünya nüfusunun altıda biri dile kolay. Başkentray günde 138 sefer ile ortalama 65 bin yolcuya, İZBAN günde 225 sefer ile ortalama 230 bin yolcuya, GAZİRAY günde 98 sefer ile ortalama 7 bin yolcuya hizmet vermektedir” açıklamasında bulundu.

    Lojistik merkezi sayısı 25’e çıkıyor
    Bakan Uraloğlu, demiryolu taşımacılık sektöründe serbestleşmeyi sağladıklarının altını çizerek, “Lojistik sektöründe demiryolu kullanımını arttırmak için 439 kilometre olan mevcut iltisak hatlarımızın uzunluğunu 2028 yılına kadar 608 kilometreye çıkaracağız. 12 olan lojistik merkezi sayımızı 25’e çıkarmayı hedefliyoruz” dedi.
    Devam eden demiryolu projelerine ait verileri de paylaşan Uraloğlu, sözlerine şöyle devam etti:
    “2028 yılına kadar mevcutta devam eden 3 bin 92 kilometre hızlı tren hattımızı tamamlamayı planlıyoruz. Bunlardan Ankara-İzmir hızlı demiryolu hattı sayesinde 824 kilometre olan mevcut hat uzunluğu 505 kilometreye düşerek, 14 saatlik seyahat süresi yaklaşık 3,5 saate inecektir. 312 kilometre uzunluğundaki Mersin-Adana-Osmaniye ve Gaziantep hızlı tren hattı ile 6 buçuk saat olan seyahat süresi 2 saat 15 dakika olacaktır. Bandırma-Osmaneli Hızlı Tren hattında ise Bursa-Osmaneli kesimi 2025 yılı sonunda, Bandırma-Bursa arası ise 2028 yılında hizmete girecektir. Proje tamamlandığında Ankara-Bursa ve Bursa-İstanbul 2 saat 15’şer dakika olacaktır. 229 kilometrelik Halkalı-Kapıkule Hızlı Tren hattı ile yolcu seyahat süresi 4 saatten 1,5 saate, yük taşıma süresi ise 6,5 saatten 3,5 saate düşecektir. Mevcut hat kapasitesi 4 kat artacaktır.”

    “Bölünmüş yollar ülkemizin yol ağının yüzde 43’ünü oluşturuyor”
    Karayolu yatırımları hakkında bilgi veren Bakan Uraloğlu, “Bölünmüş yollar ülkemizin yol ağının yüzde 43’ünü oluşturmakta, yol ağımızda hareket eden trafiğin ise yüzde 83’üne hizmet vermektedir. Son 22 yılda hayata geçirdiğimiz 479 kilometre köprü ve viyadük ile toplam uzunluğu 790 kilometreye, 717 kilometre tünel yapımı ile de toplam uzunluğu 767 kilometreye çıkardık” ifadelerini kullandı.

    Fiber ağ uzunluğu 20 bin 141 kilometreye çıkacak
    2035’te her iki araçtan birinin elektrikli olması, paylaşımlı seyahat oranının yüzde 14’e, internet erişimli bağlantılı araçların oranının ise yüzde 68’e ulaşmasının beklendiğini belirten Bakan Uraloğlu, “Kooperatif AUS test ve Uygulama Koridoru ile yenilikçi teknolojilerin ülkemizde uygulanması testlerini gerçekleştiriyoruz. Akıllı ulaşım sistemlerini yaygınlaştırmak için 4 bin 675 kilometresi otoyollarda olmak üzere 7 bin 747 kilometrelik fiber optik ağı uygulamasını yaptık. Toplamda altyapımızı 5 bin 141 kilometresi otoyollarda olmak üzere 20 bin 141 kilometreye çıkaracağız” açıklamasında bulundu.

    “2025 yılında yurt uçi uçuş frekans sayımızı yüzde 10 artırıyoruz”
    Türkiye’nin havayolu toplam yolcu trafiği sıralamasında Avrupa’da 2019 yılında 5. sıradan 2023’de 3. sıraya, dünyada ise 10. sıradan 7. sıraya yükseldiğini belirten Uraloğlu, “İstanbul, Sabiha Gökçen, Antalya, Esenboğa, Adnan Menderes ve Dalaman Havalimanları, Avrupa ve dünya sıralamalarında elde ettikleri başarılarla ülkemizin havacılık altyapısındaki güçlü konumunu pekiştirdik. 2003’te 26 olan iç hat uçuş noktası sayımızı 2024’te 58’e çıkardık ve 2025 yılında yurt içi uçuş frekans sayımızı yüzde 10 artırıyoruz” dedi.
    Bakan Uraloğlu, 50 ülkede 60 noktaya uçarken uçuş ağına 287 yeni nokta ekleyerek 131 ülkede 347 noktaya ulaştırdıklarını belirterek “Ayrıca havayollarında dünyanın önde gelen transit merkezlerinden biri haline gelen ülkemizde 22 yılın sonunda hava ulaştırma anlaşması yaptığımız ülke sayısını 81’den 175’e çıkardık” şeklinde konuştu.
    Bakan Uraloğlu, yolcu ve çevre dostu 50 havalimanının Uluslararası Havalimanları Konseyi’nin Havalimanı Karbon Akreditasyonu Programı’nda sertifika almaya hak kazanarak önemli bir başarıya imza attığını da bildirdi.

    “Boğaz geçişlerinden elde edilen yıllık gelir 212 milyon dolara çıkarılmıştır”
    Bakan Uraloğlu, sunumunda denizcilik sektörü verilerine de yer verdi. Uraloğlu, “38 ülkeyle gemi insanı tanıma anlaşması bulunan ülkemizde 141 bin gemi insanı ve 1 milyonu aşkın amatör denizci bulunmaktadır. Türk Sahipli Deniz Ticaret Filomuz, 2 bin 107 gemi ve 52,7 milyon dedveyt ton kapasitesiyle dünyada 11. sıraya yükseldi. Amacımız ilk 10’a girmektir ve bu doğrultuda hızla ilerliyoruz. Dünyanın en iyi 100 konteyner limanı arasında ülkemizden 4 limanımız yer aldı. 1936 Montrö Türk Boğazlar Sözleşmesi’nde yer alan altın frank birimi üzerinden yapılan son 3 yıldaki güncellemelerle boğaz geçişlerinden elde edilen yıllık gelir 38 milyon dolardan 212 milyon dolara çıkarılmıştır” şeklinde konuştu.

    “Ülkemizde internette geçen süre günlük 7 saat ile dünya ortalamasının yüzde 8 üzerindedir”
    Bakan Uraloğlu, Türkiye’de sosyal medya kullanıcı sayısının 75 milyon olduğunu belirterek, “Bu da dünya genelindeki kullanıcı sayısının yüzde 1,4’üne karşılık gelmektedir. Ayrıca ülkemizde internette geçen süre günlük 7 saat ile dünya ortalamasının yüzde 8 üzerindedir. 2011’den beri ücretsiz sunulan çocuk ve aile profilleri ile zararlı içeriklere karşı koruma sağlayan güvenli internet hizmetimiz 46 milyon aboneye ulaştı. Ülkemiz, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin Global Siber Güvenlik Endeksi’nde tüm başlıklardan tam puan alarak Almanya ve Fransa gibi ülkelerle birlikte ‘Seviye 1: Rol Model Ülke’ kategorisinde yer aldı” ifadelerini kullandı.

    “Türksat 6A yıl sonuna kadar hizmete girecek”
    Yüzde 81 yerli imkanlarla üretilen Türksat 6A uydusunu temmuz ayında uzaya fırlatarak, uydu üretebilen 11 ülkeden biri olduklarını kaydeden Uraloğlu, “Türksat 6A, yıl sonuna kadar hizmete girecek ve uydularımızın kapsama alanı 5 milyar nüfusa ulaşacak. PTT ile iletişimden e-ticarete kadar birçok alanda ülkemizin her köşesine hizmet sunmaktayız. Türkiye Kart, tek kartla toplu taşıma, para transferi ve alışveriş imkânı sunmayı hedefliyor. Şu anda 5 şehrimizde aktif olan kartın 18 ilimizde kullanılması için çalışmaları sürdürüyoruz” dedi.