Kategori: Ankara

  • Bakan Işıkhan: ABB’nin borçları artıyor, haciz kaçınılmaz

    Bakan Işıkhan: ABB’nin borçları artıyor, haciz kaçınılmaz

    Bakan Işıkhan, “Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin şu anda 8,4 milyar lira SGK borcu var. 2019 yılında Melih Bey’den belediyeye değer alındığında 200 milyondu SGK borcu. Şimdi 8,5 milyar. Bu konuyu Mart ayında ilk kez dile getirdiğimizde 4,5 milyar lira borcu vardı. Yedi ayda borcu neredeyse 2 katına çıktı. Üstelik bu süreçte borçlarını kapatma noktasında ne adım ne taksitlendirme başvurusu yapmadılar. Ve her geçen gün üzülerek ifade etmem gerekir ki borçları katlanarak artıyor. Bu durumda haciz uygulamaktan başka şey yapamayacağız.” şeklinde konuştu.

    AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplanan TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2025 yılı bütçesinin yanı sıra Mesleki Yeterlilik Kurumu bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporları ile Sosyal Güvenlik Kurumu ve Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünün Sayıştay raporu görüşüldü. Bütçe görüşmelerin ardından Bakan Işıkhan, milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

    “Yeni Doğan Çetesi soruşturması çerçevesinde 2 hastanenin SGK ile olan sözleşmeleri feshedildi”
    Bakan Işıkhan, Yeni Doğan Çetesi soruşturmasına ilişkin milletvekillerinin sorduğu sorulara yönelik soruşturmayı yakından takip ettiklerini belirterek, “İstanbul Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın SGK’ya 13 hastaneyle ilgili özetle fatura ve işlemlerin incelenmesine yönelik bir yazı geldiğini ve bu çerçevede 13 hastanenin 12’sinde SGK’nın sözleşmesi olduğu için, 12 hastane teftişi alındığını dile getirdi. Bakan Işıkhan, “Müfettiş incelemeleri neticesinde teftiş süreci tamamlanan Özel Bağcılar Medilife Hastanesi’nin 29 Nisan’da, Özel Bağcılar Şafak Hastanesi’nin 9 Ağustos’ta SGK ile olan sözleşmeleri feshedilmiş ve ödemeler durdurulmuştur. Teftişlerinde sona yaklaşılan diğer hastanelerle ilgili olarak da Sağlık Bakanlığımızın ruhsat iptalleri kararıyla ödemeler durdurulmuş ve SGK sözleşmeleri feshedilmiştir” açıklamasında bulundu.
    Yeni Doğan Çetesi soruşturmasının Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Cumhuriyet Savcılığı ile birlikte titizlikle yürütüldüğünü söyleyen Işıkhan, “SGK ayağında konu ile ilgili olarak hali hazırda 10 müfettiş tarafından yürütülen inceleme ve soruşturma devam etmektedir. Sorumluların gerekli cezaları almaları ve bedellerinin ödenmesi için de bu işin takipçisi olduğumuzu vurgulamak isterim” ifadelerini kullandı.

    “SGK bütçesinden özel hastanelere aktarılan kaynak ciddi anlamda azalma gösterdi”
    Işıkhan, SGK tarafından özel hastanelere aktarılan kaynaklarla ilgili SGK’nın sağlık harcamalarından özel hastanelere olan ödemelerin oranının her geçen yıl azaldığını belirterek, “SGK’nın özel hastanelere olan harcamaları 2012 yılında yüzde 16,6 iken 2014’de yüzde 15’e, 2016’da yüzde 12,9’a, 2018’de yüzde 11,2’ye, 2020’de yüzde 8,6’ya, 2022’de yüzde 7,3’e ve 2023’de yüzde 6,2’ye düşmüştür. Gördüğünüz gibi SGK bütçesinden özel hastanelere aktarılan kaynak ciddi anlamda azalma göstermiştir. Kamu ve özel hastanelerde kişi başına yapılan harcamalarda artış olmuştur. Bunun nedeni Genel Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) fiyatlarında sürekli yaptığımız güncellemelerdir” şeklinde konuştu.

    Bakan Işıkhan, 2023 yılı Sayıştay denetim raporlarında denetim bulguları sayısının 7 adeti denetim görüşünün dayanağı bulgular ve 8 adeti de diğer bulgular olmak üzere 15 tane olduğunu söyleyerek, bulguların muhasebesel ya da sistemsel hatalardan kaynaklanan ve farklı hesaplarda takip edilen işlemler olduğunu söyledi. Herhangi bir usulsüz işlem ve kamu zararı söz konusu olmadığının da dile getiren Işıkhan, 2016-17 yıllarında sırasıyla 63 ve 57 olan bulgu sayısının 2023 yılında 15 adete kadar düşürüldüğünü kaydetti.
    Sayıştay tarafından belediyelerin SGK borçlarının tahsil edilmesine yaşanan sorunlarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Işıkhan, kapsamlı ve sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi için SGK’nın prim gelirlerinin tahsilatının çok önemli olduğunu ifade etti.

    “Belediyelerin SGK borçları 36 aya kadar vadelerle tecil edilebilmekte”
    Ne kadar çok sigorta primi toplanırsa emeklilere ve vatandaşlara o derece iyi hizmet sunumunu gerçekleştirileceğini işaret eden Işıkhan, “Belediyelerin 96 milyar liralık borcu bugün 150 milyar liraya ulaşmış durumdadır ve maalesef sürdürülemez hale gelmiştir. Borçlu belediyelerle iletişime geçerek borçları ve ödeme yöntemleri konusunda öncelikle bilgilendirme yapıyoruz. Borçların takibi amacıyla ödeme emirleri tebliğ edilerek borçların ödenmesi talep edilmektedir. Belediyelerin borçları özel yapılandırma kanunları kapsamında 120 aya kadar vadelerle taksitlendirilmek üzere genel bütçe paylarından kesinti yapılarak tahsil edilmektedir. Yapılandırma kapsamında oluşan borçlar ise 6183 sayılı kanun kapsamında 36 aya kadar vadelerle tecil edilebilmektedir. Bununla birlikte borçlu belediyeler borçlarına karşılık gayrimenkul teklifiyle borçlarını ödeyebilme imkanına da sahiptirler” değerlendirmesinde bulundu.

    “Bütün belediyelere sesleniyoruz ‘borcunuzu ödeyin’”
    Işıkhan, bütün belediyelere eşit yaklaşıldığını da sözlerine ekleyerek, “Bütün belediyelere kamuoyu önünde aynı çağrıyı yapıyoruz. Tüm belediyelere sesleniyoruz. Sizin aracılığınıza bir kez daha sesleniyoruz, ‘borcunuzu ödeyin, borçlarınızın birikmesine ve ödenmesi zor seviyelere gelmesine müsaade etmeyin, tek seferde ödemiyorsanız gelin bize başvurun, taksitlendirelim, isterseniz gayrimenkul takası teklifi yapın, değerinde alalım’ diyoruz. Bizim çağrılarımızı dikkate alıp borçlarını ödeme iradesi gösteren belediyelerimize elbette bir işlem yapmıyoruz” diye konuştu.

    “En borçlu belediyeler maalesef CHP’li belediyeler”
    Belediye borçlarının tahsisinde parti ayrımı yapmadıklarını kaydeden Işıkhan, İzmit Belediye Başkanı, Şişli Belediye Başkanı, Bodrum Belediye Başkanının kendileriyle görüştüğünü, borçlarını ödeme noktasında isteklerini dile getirdi. Bütün çağrılara rağmen borçlarını ödemek için hiçbir adım atmayan belediyelere mevzuatın da öngördüğü şekilde haciz dahil işlemleri uygulamak zorunda olduklarını söyleyen Işıkhan, “Bunu yaparken de ne yapıyoruz? En borçlu belediyelerden başlayarak işlemleri gerçekleştiriyoruz. En borçlu belediyelerde kimse alınmasın, üzerine de almasın maalesef CHP’li belediyeler” diye konuştu

    “ABB’nin 8,4 milyar borcu var, borçlarını kapatma noktasında bir adım atmadılar, haciz uygulamaktan başka şey yapamayacağız”
    Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin (ABB) borçlarına ilişkin de konuşan Işıkhan, “Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin şu anda 8,4 milyar lira SGK borcu var. 2019 yılında Melih Bey’den belediye devr alındığında SGK prim borcu 200 milyondu. Şimdi 8,5 milyar. Bu konuyu Mart ayında ilk kez dile getirdiğimizde 4,5 milyar lira borcu vardı. Yedi ayda borcu neredeyse 2 katına çıktı. Üstelik bu süreçte borçlarını kapatma noktasında bir adım atmadılar, taksitlendirme başvurusu yapmadılar. Ve her geçen gün üzülerek ifade etmem gerekir ki borçları katlanarak artıyor. Bu durumda haciz uygulamaktan başka şey yapamayacağız” diye kaydetti.

    SGK borcu olan belediyelerin siyasi partilere göre dağılımını da paylaşan Işıkhan, 150 milyar borçta CHP’nin yüzde 67,5, AK Parti’nin yüzde 25, MHP’nin yüzde 3, DEM Parti’nin yüzde 2 pay düştüğünü açıkladı.

    “AK Partili belediyelerden borcuna karşılık cami aldığı gerçeği yansıtmamaktadır”
    Bakan Işıkhan, SGK’nın AK Partili belediyelerden borcuna karşılık cami aldığı iddialarını da yanıtlayarak, “SGK’nın şimdi AK Partili belediyelerden borcuna karşılık cami aldığı gerçeği yansıtmamaktadır. Ve hiçbir şekilde cami, okul binalarını biz takas yapmıyoruz. Bunun da bilgisini size söyleyeyim. Son olarak tüm belediyelerde ayrım yapmaksızın mevzuat neyse biz onu yapıyoruz” dedi.
    Kahramanmaraş depremlerinden etkilenen illerin istihdam verilerine ilişkin konuşan Işıkhan, Adıyaman’da depremden önce 73 bin 506 olan sigortalı 4-a çalışan sayısının Temmuz 2024’te 93 bin 449’a çıktığını, Hatay’da depremden önce 208 bin 113 4-a çalışan sayısı Temmuz 2024’te 201 bin 535 olduğunu, Kahramanmaraş’tan depremden önce 174 bin 436 olan çalışan sayısı depremden sonra 53 bin 115’e düştüğünü ardından, Temmuz 2024’te ise 172 bin 731’e ulaştığını, Malatya’da ise depremden önce 124 bin 88 olan çalışan işçi sayısının depremden sonra 62 bin 685’e düştüğünü ve Temmuz 2024’te ise bu rakam 115.739 olduğunu aktardı.

    “Geçici koruma sağlanan Suriyelilerin genel sağlık sigortası kapsamına alınmasına yönelik herhangi bir çalışmamız bulunmamakta”
    Suriyeli mültecilerin genel sağlık sigortalılığı kapsamına alınacağı iddialarına ilişkin Bakan Işıkhan, “Geçici koruma sağlanan Suriyelilerin genel sağlık sigortası kapsamına alınmasına yönelik herhangi bir çalışmamız bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra kamuoyunda dile getirilen geçici koruma statüsündeki Suriyelilerin sağlık harcamalarının SGK bütçesinde karşılandığı, dolayısıyla SGK bütçesine yük oluşturduğuna dair iddiaları da kesinlikle reddediyoruz ve bu iddialar doğru değildir” şeklinde konuştu.

    “İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılan harcamaların yüzde 61,2’si doğrudan iş gücüne ve işsizlere yönelik yaptığımız harcamalardır”
    İşsizlik Sigortası Fonu’nun hem Sayıştay hem de bağımsız denetime tabi olduğunu da söyleyen Işıkhan, her ay fonun gelir ve gider durumlarını Bakanlığın web sayfasında paylaştıklarını bildirdi. Işıkhan, “Fonun istismar edildiği şeklindeki ithamları kabul etmemiz mümkün değildir. Fondan yapılan harcamaların yüzde 61,2’si doğrudan iş gücüne ve işsizlere yönelik yaptığımız harcamalardır. Yüzde 35’i ise istihdamı korumaya ve artırmaya yönelik destek, teşvik ödemelerini kapsamakta, yüzde 3,7’si ise fon yönetiminin ve vatandaşa yönelik sunulan hizmetlerin daha etkin sağlanabilmesini temin etmek amacıyla yaptığımız harcamalardan oluşmaktadır” bilgilerini paylaştı.

    “Sensörlü şeker ölçüm cihazlarının geri ödeme kapsamına alınması için çalışma yürütülmektedir”
    Bakan Işıkhan, Türkiye’de 18 yaş altı 20 bin civarında tip 1 diyabetli çocuk olduğunu söyleyerek “Bu çocuklarımızın sensörlü şeker ölçüm cihazlarına ihtiyaç olduğunu ben de biliyorum. Sensörlü şeker ölçüm cihazlarının geri ödeme kapsamına alınması için ilgili firmalar tarafından yapılan başvurular, sağlık hizmetli bilimsel ve akademik danışmanlık Komisyonumuzca değerlendirilmiştir. Sağlık Bakanlığından da görüş alınarak kurumumuzca görüşülmüştür. Sensörlü şeker ölçüm cihazlarının geri ödeme kapsamına alınması için gerekli iş ve işlemlerin değerlendirme süreci devam etmektedir. Sensörlü şeker ölçüm cihazlarının geri ödeme kapsamına alınması için gerekli iş ve işlemler en kısa sürede sonuçlanacaktır. Biraz önce Maliye Bakanlığımız etkileriyle de görüştük. Onların da olumlu görüşleri oldu” ifadelerini kullandı.

  • Polis memuru eşini öldürdüğü silahla kendini ağır yaraladı

    Polis memuru eşini öldürdüğü silahla kendini ağır yaraladı

    Olay, Altındağ ilçesi Baraj Mahallesi’ndeki polis lojmanlarında meydana geldi.

    Alınan bilgilere göre, Ankara Emniyet Müdürlüğü Hassas Bölgeleri Koruma Şube Müdürlüğünde görevli polis memuru K.K., bilinmeyen bir nedenden dolayı eşi Ş.K.’yı beylik tabancasıyla vurarak öldürdü. Ardından aynı silahla kendini vuran K.K. ağır yaralandı. Hayatını kaybeden Ş.K.’nın cenazesi Adli Tıp Kurumu’na götürülürken ağır yaralı K.K. ise ambulansla hastaneye kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

  • “Dünya çapında ses getirecek sanatçıların yetişme sürecinde bizim sorumluluğumuz olduğunun farkındayız”

    “Dünya çapında ses getirecek sanatçıların yetişme sürecinde bizim sorumluluğumuz olduğunun farkındayız”

    Bu yıl İstanbul’da ve Ankara’da birer tane olmak üzere müzik ilkokulu ve ortaokulunu liselerin bünyesinde açmış olduk. Yani sadece müzik eğitimi veren ilkokul ve ortaokullular, ardından da liseye devam etmiş olacak. Bunu sanatın diğer dallarıyla ilgili de başlatmak istiyoruz. En azından ortaöğretim ve lise düzeyinde başlatabilirsek iyi sonuçlar elde edeceğimizi düşünüyoruz” dedi.

    Ulusal tiyatro kültürünün canlandırılması amacıyla öğretmenlerin görev yaptıkları illerdeki Milli Mücadele kahramanlarını öğrencileri ile birlikte tiyatro oyununa dönüştürmelerini amaçlayan ‘Nesilden Nesile Milli Mücadele Tiyatro Oyunu Yazma Yarışması’nın ödül töreni, Milli Eğitim Bakanlığında gerçekleştirildi. Törede konuşan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türkiye’nin ‘vatan’ olarak sunulmasını sağlayan kişilerin emanetlerine sahip çıkacak nesilleri yetiştirmenin ve birliktelik duygusu aşılamanın bakanlığın ana görevi olduğunu söyledi. Bu çerçevede müfredatın da değiştiğini kaydeden Tekin, “Öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin kendi bireysel farklılıklarını yöntem olarak kullanabilecekleri, sunabilecekleri ve eğitim öğretim faaliyetlerini daha kalıcı hale getirebilecekleri, farklılıkları kullanabilecekleri bir süreç başlattık.

    Bu süreçte burada bahsi geçen, hepimizi bir araya toplayan bu yarışma dahil bu tür etkinlikler bizim için çok önemli olacaklar. Bunların sayıları artacak. Bu sebeple öğretmen arkadaşlarımız arasında böyle bir yarışma düzenlenmesi, yaklaşımımız açısından da çok önemli” dedi.

    “Dünya çapında ses getirecek sanatçıların yetişme sürecinde bizim sorumluluğumuz olduğunun farkındayız”
    Sanatı eğitimin içerisinde bir yöntem olarak kullanmak istediklerini belirten Tekin, “Bir taraftan da ülkemizin sanatçı adaylarının yetişmesinde, ülkemizde dünya çapında ses getirecek sanatçıların yetişme sürecinde bizim sorumluluğumuz olduğunun farkındayız. 2014 yılında bu anlamda ‘proje okul’ ismiyle okullarımız arasında bu tür yeniliklerin uygulanabileceği hukuki bir alan oluşturduk. Erken yaşlarda çocuklarımızı alıp farklı alanlarda yeteneklerine göre yetiştirebilecekleri bir zemin oluşturmaya çalıştık. Bunun ilk örneği voleybol lisesi. Ardından futbol lisesi. O dönem yapamadığımız bazı şeyleri şimdi başlatıyoruz. Yani spor liselerini tematik hale getirmiştik. Şimdi de güzel sanatlar liselerimizi tematik hale getirmeye çalışıyoruz. Bunu yaparken 2024-2025 eğitim-öğretim yılında ilk defa yaptığımız bir başka şeyi daha söyleyeyim. Güzel sanatlar liselerimizi tematik hale getirmek için temalar üzerine odaklanmaya çalışıyoruz. Ama bu anlam oluşturduğumuz temalardan bir tanesini müzik temalı olarak ayıralım demiştik. Bu yıl İstanbul’da ve Ankara’da birer tane olmak üzere müzik ilkokulu ve ortaokulunu liselerin bünyesinde açmış olduk. Yani sadece müzik eğitimi veren ilkokul ve ortaokullular, ardından da liseye devam etmiş olacak.

    Bunu sanatın diğer dallarıyla ilgili de başlatmak istiyoruz. En azından ortaöğretim ve lise düzeyinde başlatabilirsek iyi sonuçlar elde edeceğimizi düşünüyoruz. Örneğimiz voleybol lisesi. Türkiye’de kadın voleybolunun geldiği noktada Voleybol Federasyonu ile yürüttüğümüz voleybol lisesinin yerini ben anlatmayayım, araştırmanızı öneririm. Küçük yaşlardan itibaren çocuklarımıza bu tür yeteneklerini geliştirecek doğru eğitimi doğru zamanda ve doğru metodolojiyle verirsek başarılı olacağımızın bir göstergesidir. Bunu hem spor hem de sanat alanlarında yapmak istiyoruz” diye konuştu.

    Tören, yarışmada dereceye giren öğretmenlere ödüllerinin takdim edilmesinin ardından fotoğraf çekimiyle sona erdi. Ödül törenine Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, öğrenciler, öğretmenler, tiyatro sanatçıları ve yarışmada dereceye giren öğretmenler katıldı.

  • “Harcamada hesap verebilirlik şart”

    “Harcamada hesap verebilirlik şart”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan ve Azerbaycan ziyaretleri dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı. Riyad’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Birliği İkinci Olağanüstü Ortak Zirvesi’ndeki konuşmalarında Gazze ve Lübnan’daki soykırıma değindiğini, acil ateşkes ilanı öncelikli olmak üzere insani yardımların kesintisiz ve düzenli şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması gerekliliğine dikkat çektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Malumunuz İsrail üzerindeki baskıyı canlı tutmak ve uluslararası hukuk temelinde bu ülkeye karşı zorlayıcı tedbirler alınması için yoğun gayret gösteriyoruz” dedi.

    İsrail mezalimine dünyada en güçlü tepkiyi veren, bu konuda ticaretin durdurulması dahil en somut adımı atan ülkenin hiç tartışmasız Türkiye olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gazze’ye gönderilen insani yardım miktarında da en üstte yine biz varız. İsrail’e silah ve mühimmat sevkiyatının engellenmesi amacıyla Birleşmiş Milletler’de başlattığımız girişime 52 ülke ve iki uluslararası kuruluş desteğini bildirdi. Bu girişimimize dair mektubumuzu geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Güvenlik Konseyi Dönem Başkanı ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne ilettik. Riyad’daki zirvemizde de tüm teşkilat ve Arap Birliği üyelerini mektubumuzu imzalamaya davet eden bir karar alındı. Ülkemizin katliamın durdurulması için attığı adımlardan ve insani yardım çabalarından sitayişle bahsedildi. Zirve vesilesiyle ikili görüşmeler yapma imkanı da bulduk” diye konuştu.

    Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’la bir araya geldiklerini hatırlatan Erdoğan, ”Verimli bir görüşme oldu. Ayrıca Ürdün Kralı Abdullah ve Filistin Lideri Mahmud Abbas’ın yanı sıra Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Lübnan, Irak, Gana, Burkina Faso, Çad, Gine Bissau, Senegal ve Maldivler devlet, hükümet başkanı ve diğer yetkililerle temas ve görüşmeler yaptık. Ziyaretimin ikinci ayağında Bakü’de düzenlenen Dünya Liderleri İklim Zirvesi’ne katıldım. Şahsıma ve heyetime gösterilen hüsnü kabulden ötürü zirveye ev sahipliği yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev kardeşime bu vesileyle tekrar teşekkür ediyorum” açıklamasını yaptı.

    Birleşmiş Milletler çatısı altındaki en önemli iklim etkinliği olan zirveye 80 ülke devlet ve hükümet başkanı düzeyinde iştirak olduğunu söyleyen Erdoğan, ”Zirvede beklentinin en yüksek olduğu müzakere başlığı, iklim değişikliğinin finansmanıydı. Bilhassa gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç duyduğu mali kaynağın ne şekilde oluşturulacağı ele alındı. 2009 yılında Danimarka İklim Zirvesi’nde açıklanan yıllık 100 milyar dolarlık iklim finansmanı hedefinin 2025 yılı sonrası için teyidi ve ilave mekanizmalarla desteklenmesini değerlendirdik. Zirveye hitabımda ülkemizin iklim değişikliğiyle mücadele yolundaki gayretlerini anlattım. Küresel iklim eğilimine katkı sunmaya devam edeceğimizi vurguladım. Eşim Emine Erdoğan’ın girişimleriyle başlatılan ve kısa sürede küresel ölçekte bir projeye dönüşen Sıfır Atık Hareketi’nin önemini ifade ettim. Ayrıca ağaçlandırma, su idaresi ve yenilenebilir enerji başlıklarında kaydettiğimiz ilerlemelere işaret ettim” dedi.

    Türkiye’nin yenilenebilir enerjide Avrupa’da beşinci, dünyada 11’inci sırada yer aldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:
    “Su verimliliği seferberliğimize ilave olarak her 11 Kasım gününü ‘Milli Ağaçlandırma Günü’ ilan ettik. Dünden itibaren milyonlarca fidanı halkımızın desteğiyle toprakla buluşturmaya başladık. Liderler Zirvesi’ne katılan muhataplarımla ikili görüşmeler de gerçekleştirdik. Bu kapsamda İngiltere Başbakanı Sayın Keir Starmer, Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Kasım Cömert Tokayev, Moldova Cumhurbaşkanı Sayın Maia Sandu, Karadağ Cumhurbaşkanı Sayın Yakov Milatovic ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bir araya geldik. Bu görüşmelerimizde ikili münasebetlerimizle birlikte bölgesel gelişmeler hakkında istişarelerde bulunduk. Her iki zirvede alınan kararların hayırlara vesile olmasını diliyor hem Suudi kardeşlerimize hem can Azerbaycan’a, bilhassa İlham kardeşime nazik ev sahiplikleri dolayısıyla teşekkür ediyorum.”

    İklim meselesinin dünyanın önünde bulunan en kritik tespitlerden bir tanesi olduğuna dikkat çeken Erdoğan, ”Savaşları, çatışmaları, göçleri ne kadar önemsiyorsak bu meseleye de aynı ciddiyetle yaklaşıyoruz. Türkiye’de hükümet olarak bu konuda ilgili bakanlıklarımızla ne gibi tedbirler alabileceğimizin üzerinde ısrarla duruyoruz. Dünyamızın sınırlı kaynaklarını en verimli şekilde kullanmak ve insanlık olarak yüzyıllar boyunca gelişim göstererek oluşturduğumuz medeniyetimizi çok farklı bir seviyeye getirebilmek için tedbirlerimizi aldık, alıyoruz ve almaya devam edeceğiz. Türkiye olarak bu konuyu önemsiyor ve üzerimize düşeni yapmak için azami gayret gösteriyoruz. Fakat sadece bizim ya da beraberimizdeki birkaç ülkenin gayretleriyle bu meseleye köklü ve kalıcı çözüm bulmak mümkün değil. Organize hareket etmeli, bu sorunun yükünü hep birlikte omuzlamalıyız. Bazı ülkeler iklim değişikliği ile eksiksiz mücadele ederken, bazıları kar hırsıyla alınması gereken tedbirleri görmezden gelir, hatta çevreyi daha fazla kirletmeye kalkışırsa bu problemin üstesinden gelemeyiz. Toplumların en küçük birimi ailelerden başlamak üzere kurumlar, kuruluşlar, yerel yönetimler, sivil toplum, ülkeler ve uluslararası kuruluşlara kadar hedefe odaklanmış ve farkındalığı yüksek bir seferberlik haliyle bu küresel sorunu aşabiliriz. Özellikle de iklim değişikliği ile mücadele konusunda yeterli kaynağa ve imkana sahip olmayan ülkelerin de mücadeleye katılımını sağlamak için finansman, teknoloji transferi ve kapasite gelişimi önemlidir. Sıfır Atık girişiminin öneminin her geçen gün daha çok anlaşıldığı günümüzde bu girişimin yaygınlaştırılması ve bir yaşam tarzına dönüşmesi için gayret gösteriyoruz. Çevre ve iklim hassasiyetimiz en üst düzeydedir ve öyle kalacaktır. Biz tedbirlerimizi şu ana kadar nasıl aldıysak, bundan sonra da almaya devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

    ABD ile yeni dönem: Türkiye-ABD ilişkilerinin geliştirilmesi
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ile ilişkilerde yeni bir döneme girileceğini ve bunun yalnızca telefon diplomasisi ile sağlanamayacağını, daha çok yüz yüze görüşmelerle ilerleyeceklerini ifade etti. Erdoğan, ”Yeni dönemde Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkilerin gelişmesi yaptığımız bir telefon diplomasisiyle sağlanmaz. Biz Sayın Trump’la inşallah uluslararası toplantılar ya da ikili görüşmelerde bir araya gelmek suretiyle bundan sonraki süreci nasıl değerlendireceğimizi çok daha iyi bir şekilde tespit edeceğiz. Şu anda Sayın Trump’ın kabinesi nasıl oluşacak, nasıl bir kabine ortaya çıkacak bunları görmemiz gerekiyor. Bir de Sayın Trump’ın kabinesi, benim kabinemdeki arkadaşlarla yapacakları görüşmelerle birbirlerini çok daha yakından tanıyacak, bilecek ve ona göre de adımlarımızı inşallah atacağız. Bu noktada Başkan Yardımcıları ve Dışişleri Bakanları önem arz ediyor. Bu bakanlarımız bir araya gelmek suretiyle birbirlerini tanıyıp, istişare edecekler. Temennimiz odur ki Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında çok daha farklı bir süreç başlamış olsun. Şüphesiz iki ülke arasında fırsatlar her zaman mevcuttur. Bu fırsatları değerlendirme iradesi ve iki ülkeye de kazandıracak adımların atılması temel beklentimizdir. Biz konuya her liderin yaptığı gibi ülkemizin çıkarları perspektifinden yaklaşıyoruz. Trump yönetimi, ekonomiyi öncelikli hedeflerinden biri olarak görüyor. Türkiye de stratejik coğrafi konumu ve genç nüfusu ile yatırım fırsatları sunan bir ülke. İki ülke arasında ticaret hacminin artırılması ve yatırımların teşvik edilmesi için yeni fırsatlar oluşturabiliriz. Özellikle enerji, altyapı ve teknoloji alanlarında yeni iş birliklerini geliştirmemiz mümkün” açıklamasını yaptı.

    Trump’ın seçilmesinin bölgesel durum üzerindeki etkisi
    Trump ile yaptığı görüşmede Elon Musk’ın da Trump’ın yanında bulunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu kampanyada Musk, Sayın Trump’ın yanında yer aldı. Bizi burada ilgilendiren konu Musk’ın uzay ve teknoloji alanında çalışan bir iş insani olması. Kendisi teknolojiyi yakından takip eden ve bazı ciddi teknolojik adımları da atan bir isim. Türkiye’de kendisiyle bu konuyla ilgili bir görüşme yaptık. Son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Türkevi’nde kendisiyle görüştüğümüzde çocuğunu da yanına almış ve Türkevi’ne öyle gelmişti. Türkevi’ndeki görüşmemizde de samimi bir havada görüşmeyi yaptık. Türkiye’nin teknoloji alanında attığı atılımlar dünyanın dikkatini çekiyor. Teknoloji tek başına ilerleyeceğiniz bir alan değil, mutlaka bazı iş birliklerine ihtiyacınız oluyor. Bu alanda iş birliği fırsatlarının doğması halinde Musk ile de adımlar atılabilir. Elon Musk, Sayın Trump yönetiminde hangi alanda görev alacak, hangi alanda aldığı görevle Sayın Trump’a veyahut da Amerika yönetimine faydası olacak bunu zaman içerisinde göreceğiz” dedi.
    Donald Trump’ın seçilmesinin bölgesel savaş ve İsrail işgali tehdidini ne oranda azalttığı sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bana bu konu ile ilgili tespitler için biraz erken gibi geliyor. Trump görevi, Biden’den teslim alsın bakalım. Devir teslimden sonra yeni dönemde ne gibi adımlar atacak, bunu o zaman göreceğiz. Temennimiz odur ki Trump bu dönem bölgeye yönelik çok daha farklı adımlar atsın. Çünkü zaman zaman verilen mesajlar bizi kaygılandırabiliyor. Onun için de Ocak ayını bir görmemiz lazım. Ocak ayından itibaren ne gibi adımlar atılacağını bence o zaman göreceğiz. Kendisiyle seçilmesi sonrası nasıl birkaç gün içerisinde görüşüp konuştuysak, bundan sonraki süreçte de bu temaslarımızı aynı şekilde gerçekleştireceğimize inanıyorum. Çünkü geçmişte Trump’la görüşmelerimiz Biden’le mukayese edilemeyecek derecede fazlaydı. İnşallah bu dönemde de bu adımları en güzel şekilde atarız ve hem Amerika Birleşik Devletleri hem Türkiye buradan kazançlı çıkar” ifadelerini kullandı.

    Çin ve Rusya’nın İsrail ve Gazze konusundaki tutumu
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerika Birleşik Devletleri’nin liderliğindeki Batı, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki kurulu düzen için Çin ve Rusya’yı tehdit olarak görüyor. Rusya ve Çin’in İsrail ve Gazze konusundaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise şu cevabı verdi:
    “Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in, Rusya Devlet Başkanı Putin’in ne gibi tavırları olacak bunları zaman bizlere gösterecek. Bu işin en ideal şahidi zamandır. Bizler de bunu takip etmek durumundayız ve takip edeceğiz. Ona göre de ne gibi tavır takınıyorlar ne gibi adım atacaklar göreceğiz. Çünkü bunlar artık dünyada çok önemli konuma gelmiş olan ülkeler. Dolayısıyla biz de artık onları takip edeceğiz. Çin ve Rusya İsrail’in bu saldırılarının haksız ve hukuksuz olduğuna ilişkin açıklamalar yaptı. Saldırıların sonlandırılıp konunun diplomasi yoluyla çözülmesi noktasında beyanları da bulunuyor. Birleşmiş Milletler zemininde başlattığımız İsrail’e silah ve mühimmat sevkiyatının durdurulması için tedbir isteyen ortak mektup girişimimize Rusya ve Çin imza verdi bu önemli bir adımdır. Çünkü İsrail’e bu silah ve mühimmat sevki devam ettiği müddetçe İsrail daha saldırgan hale gelecek. İsrail’in durdurulmadığı her gün Filistin ve Lübnan’daki insani tablo biraz daha ağırlaşıyor. İnsani yardımların kesintisiz ulaşımının sağlanamadığı her gün insanlar ilaçsızlık, açlık, susuzluk ve vahşice saldırılar nedeniyle ölüyor.“

    “Zulmün karşısında olmak için insan olmak yeterlidir”
    İsrail’in Gazze’de soykırıma giriştiği günden bu yana herkesi katliamların ve ölümlerin karşısında olmaya davet ettiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Görüştüğümüz tüm ülkelerle gündem başlıklarımızdan biri mutlaka İsrail’in Filistinlilere yönelik uyguladığı zulümdür. Zulmün karşısında olmak için insan olmak yeterlidir. Hangi dili konuştuğunuz, hangi inanca sahip olduğunuz, derinizin ya da saçınızın, gözünüzün rengi değil insani değerlere sahip olup olmadığınız önemlidir. Maalesef bazı Batılı ülkelerin yönetimlerinden bunu göremedik. Çırpınan Filistinli çocukların feryatları karşısında yürekleri titremeyenlerle ortak bir paydada buluşmamız çok zor. Hastanelerin, ambulansların vurulduğunu gördüklerinde buna isyan etmeyenler bunu normal görüp ‘İsrail’in kendini savunma hakkı var’ kılıfıyla bu suçu örtmeye çalışanlardan zulme karşı duruş beklemek hayalcilik olur. Arap ülkeleri ve Türk devletleri ile insanlık ittifakını genişletmek, tek ses ve tek yürek olduğumuzu göstermek için çalışıyoruz. Bir ve beraber aynı amaçla ve aynı tonda bu zulme karşı seslerimizi yükseltmemiz gerekiyor. Kaybedilen zamanı çoğaltmadan bunu yapmak ise daha da önemli. Çağrımız somut adımları içeriyor. Mesela Uluslararası Adalet Divanı’nda bir hukuk mücadelesi başladı, ona güçlü destek önemli. Filistin Devleti’nin tanınması için çabalamak bir başka somut adım. İki devletli çözüm olmadan bölgeye huzur ve barışın gelmesi mümkün değildir. İsrail’e yönelik ticari kısıtlamalar ve ambargolar da yine başka bir mücadele biçimi. Diplomatik baskının artırılması için İsrail’i her alanda köşeye sıkıştıracak aktif bir diplomasi ortaya konulması da mühim. Büyük bir insanlık sınavının ortasındayız. Bu sınavdan geçmek insanlık ittifakının parçası olmakla mümkün. Yoksa tarih İsrail’in yanında duranları da, zulme sessiz kalanları da yargılayacaktır” açıklamasını yaptı.

    “Biz İsrail ile ticareti de ilişkileri de kestik, nokta”
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Türkiye, İsrail ile ticareti tamamen durdurdu. Ancak ticaretin halen devam ettiğine dair bazı iddialar gündeme getiriliyor. Bunu kimler, ne amaçla sürekli gündeme getiriyor? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna ise, ”Siyasetin en kirli tarafı burası. Niye yaparlar bunları? Mevcut hükümeti nasıl yıpratırız anlayışı ile bu amaç için yaparlar. Biz şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümeti olarak İsrail ile ilişkileri kesmiş durumdayız. Bizim şu anda İsrail’le bu noktada herhangi bir ilişkimiz yok. Bundan sonraki süreçte de bu ilişkileri geliştirmek için attığımız adım da yok. Malum bu siyasi partiler, ki bunlar da ‘cürmü kadar yer yakar’. Ne yapıyorlar şimdi? Acaba biz Cumhur İttifakı’nı nasıl yıkarız veya Cumhur İttifakı’nı nasıl yerden yere vururuz bunun arayışı içindeler. Bununla yerden yere vurulmaz. Şu anda Cumhur İttifakı İsrail ile ilişkilerin kesilmesi konusunda kesin kararlıdır. Biz bu kararlılığımızı bundan sonraki süreçte de devam ettireceğiz. Tayyip Erdoğan’ın başında olduğu Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İsrail ile hukukunu devam ettirmez, geliştirmez. Böyle bir niyetimiz de söz konusu değil. Bu konuda bazıları kulaklarını, gözlerini ve zihinlerini hırs tıkaçları ile kapatmış durumda. Onlar hakkı görmeye kör, hakkı işitmeye sağır, hakkı söylemeye dilsizler. Onlar için yapacak bir şey kalmamıştır. Bulundukları çukurda çırpınmaya ne dersek diyelim devam edecekler. Bizim muhatabımız iftiracılar hiç olmadı. Biz bu konuyu milletimize anlattık ve anlatmaya devam ediyoruz. Çünkü bizim bu konuda ne kadar samimiyetle gayret gösterdiğimize milletimiz şahittir. Sadece milletimiz değil, dünya şahittir. Biz İsrail ile ticareti de ilişkileri de kestik, nokta. Biz Filistin’in sonuna kadar haklı davasında yanındayız. Biz Netanyahu denilen zalimden de onun çetesinden de bu yaptıklarının hesabını hukuk önünde soracağız. Sonuna kadar zalimlerin ensesinde olacağız. Biz böylesi bir baskı yaptığımız için İsrail’in dümen suyundaki bu iftiracılar bizi hedef alacak, biliyoruz. Biz istikametimizi iftiracıların kirli cümlelerine göre değil, milletimizin işaret ettiği yöne göre tayin ediyoruz” sözleriyle cevap verdi.

    Suriye ile normalleşme süreci
    Suriye ile normalleşme sürecinde son durumun sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Beşar Esed’in konuşmasını dinleme imkanım olmadı. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ile görüşme için çıktım. Ben hala Esed’den umutluyum. Bir araya gelip Suriye-Türkiye ilişkilerini inşallah yoluna koyalım diye hala umudum var. Çünkü bizim Suriye-Türkiye arasındaki terör yapılanmalarını yok etmemiz lazım. Suriye’de adil ve kalıcı barışın zemini vardır. Bunu sağlamak için atılacak adımlar da bellidir. Biz Suriye tarafına normalleşme konusunda elimizi uzattık. Bu normalleşmenin Suriye topraklarında barışa ve huzura kapı aralayacağını düşünüyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden biz değiliz. Suriye’nin toprak bütünlüğünü terör örgütü PKK/PYD/YPG başta olmak üzere teröristler tehdit ediyor. Suriye’nin toprak bütünlüğünü çoğu ülkelere dağılmış Suriyeliler de tehdit etmiyor. Esed bunun farkına varıp ülkesinde yeni bir iklimi başlatacak adım atmalı ve ülkesine sahip çıkmalıdır. Yanı başlarındaki İsrail tehdidi bir masal değil. Çevredeki ateşin istikrarsız topraklarda hızla yayılacağı unutulmamalıdır” değerlendirmesini yaptı.
    Sınır ötesinde bir yeni tampon bölge harekatı olup olmayacağı sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bu terörden arındırılmış bölge konusunda 30 kilometre derinlik durumu var. 30 kilometre derinlik meselesinde aslında Suriye’nin içinde bu terör örgütlerini yok etme adımlarımız söz konusuydu. Bir diğer taraftan da amaç Türkiye’ye gelen Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde geriye dönüşleri için zemin hazırlamaktı. Bu konuda da belli bir mesafe alındı. Hala bizim Suriye’nin kuzeyinde konut yapımlarımız devam ediyor. Oradaki konut yapımlarıyla Suriyeli kardeşlerimize bir zemin hazırladık. Şu anda da gerek COP zirvesinde gerek Riyad’da yaptığımız toplantılarda Suriye’deki atacağımız adımlar büyük önem arz ediyor. Bunu hallettiğimiz andan itibaren zaten Suriye’nin kuzeyinde ciddi mesafe alacağız. Şu anda Suriye’de Kamışlı bölgesini düşünün. Niye biz Kamışlı’da güvenlik güçlerimizle gerekli adımları atıyoruz? Çünkü orada bu terör örgütünü kökünü de yok edelim diyoruz. Bu adımlarla da güvenlik güçlerimiz oralarda çok ciddi mesafeler aldılar. Çok ciddi neticeler elde ettiler. Gerek istihbarat teşkilatımız gerek güvenlik güçlerimiz buralarda aldıkları neticeyle Türkiye’yi rahatlattılar. Ülkemizin güvenliği, vatandaşlarımızın huzuru için sınır ötesi operasyonlarımız her zaman gündemimizde. Tehdit hissedersek her an sınır ötesi operasyonlarımıza başlayacak hazırlığımız mevcut. Bizim Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Fakat Suriye’nin kuzeyinde tam bir istikrarsızlık hüküm sürüyor. Bu da terör örgütlerinin o bölgedeki karmaşadan beslenmesi ve orada tutunması için elverişli ortam hazırlıyor. Suriye’deki istikrarsızlık ve terör örgütlerinin orada tutunması bizim için bir güvenlik riskidir. Bizim gerek DEAŞ’a gerek PKK/PYD/YPG’ye yönelik tüm harekatlarımızın amacı kendi güvenliğimizi sağlamaktır. Bundan sonra atacağımız adımlar da bunun için olacak. Sınırlarımızda hala teröristlerin tutunduğu alanlar bulunuyor ve burası bizim güvenliğimiz için risk oluşturuyor. Oraları tamamen temizlemeden ve terör bataklığını kurutmadan tam anlamıyla güvenliği sağlamak mümkün değil” diye konuştu.

    İç cephenin güçlendirilmesi ve muhalefetin tutumu
    İç cephenin önemine dair verdiği mesajlar hatırlatılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda muhalefetin tutumunu eleştirdi. Erdoğan, ”Şu anda muhalefetin böyle bir derdi yok. Muhalefetin böyle bir derdi olmadığı için biz artık kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz. Mecburuz, başka çare yok. Gelen bütün haberler de Suriye’de alınan netice bana göre Suriye’yi de rahatlatacak. Ama bizim burada Beşşar Esed ile aramızdaki hukuku yeniden ihya etmemiz, bölgeyi çok daha fazlasıyla inşallah rahatlatacaktır. Bizim iç cephemizi sağlam tutma anlayışımızı muhalefet anlayamamış gibi görünüyor. İç cephenin tahkimi elbette her zaman önemli ancak ne yazık ki iç cepheyi güçlendirmek istediğimizde ortak hassasiyetlerle hareket eden bir muhalefeti yanımızda bulamadık. Muhalefet gündelik siyasi meseleler, kazançlar, rantlarla uğraşıyor. Biz ise küresel ve bölgesel riskleri okuyarak, uzun yıllara sirayet edecek politikalar üzerinde çalışıyoruz. İç cephemizi sağlam tutarken aynı zamanda teröre de göz açtırmayacağız. İç cepheyi sağlamlaştırmak terör örgütlerine alan açmak, onların milletin kaynaklarını terör baronlarına peşkeş çekmesine göz yummak anlamına gelmiyor. Bizler birlik ve beraberliğimizi güçlendirme çağrısı yapıyoruz. Bizi bölmeye çalışanlara, bizi parçalamaya çalışanlara aynı kararlılıkla ve aynı tonda yanıt verelim ve ‘biz biriz, bütünüz, hep birlikte Türkiye’yiz’ diyelim istiyoruz. Aramıza nifak sokmaya çalışanların elleri boş kalsın diye uğraşıyoruz. Bu birlik ve beraberlik ruhu bizim mayamızda var zaten. Bize birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi hatırlatacak bir kıvılcımdır iç cepheyi sağlam tutma çağrımız. Bizi biz yapan değerlere sımsıkı tutunup, oluşturduğumuz o eşsiz tabloyu lekelemeye çalışanları elimizin tersiyle itelim çağrısıdır” ifadelerini kullandı.

    “Rio’da gerçekleşecek G20 Zirvesi’ni küresel ekonomi ve enerji güvenliği konularında önemli bir platform olarak görüyoruz”
    Rio’da gerçekleşecek G-20 Zirvesi’ne ilişkin soruyu da cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Brezilya toplantısı inanıyorum ki dünyaya çok farklı mesajların verileceği bir zirve olacak. Bu konuda biz kararlıyız. İnşallah dersimize de iyi çalışacağız. Brezilya’da Rio Zirvesi çok çok verimli, faydalı bir zirve olacak diye düşünüyorum. Sayın Lula ile oradaki buluşmamız inşallah dünyada ses getirecek bir buluşma olacaktır. Rio’da gerçekleşecek G20 Zirvesi’ni küresel ekonomi ve enerji güvenliği konularında önemli bir platform olarak görüyoruz. Türkiye, küresel ekonomi için istikrarı artırıcı önlemler ve iş birliklerine yoğunlaşmış bir ülke. Özellikle pandemi sonrası ekonomik toparlanma süreçlerine yönelik ortak stratejilerin geliştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, ülkeler arası dayanışmanın önemini her fırsatta dile getirdik. Enerji güvenliği de Türkiye için kritik bir konu. Küreselleşen dünyada gelişmekte olan ülkelerin ekonomik zorluklarına yönelik somut öneriler içeren bir gündem oluşturmalıyız. Çünkü zincirleme reaksiyonla sadece bir ülkenin değil, ilişkili birçok ülkenin ekonomisini etkileyen krizlere karşı tedbir almalıyız. Bulunduğu uluslararası platformların aktif ve etkili üyelerinden olan Türkiye, hem kendi ekonomik çıkarlarını hem de gelişmekte olan ülkelerin durumunu iyileştirmeye yönelik çok sayıda öneri üzerinde çalışıyor” dedi.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel’n ‘Aynı noktada buluştular, Erdoğan ile Bahçeli aynı şeyi yapıyor. Ama biz şehit aileleriyle görüşeceğiz” sözlerinin sorulması üzerine Erdoğan, “Özgür Özel’in bu çıkışını samimi bulmuyorum. Türkiye, 40 senedir bölücü terör belasıyla mücadelede ediyor. Binlerce güvenlik mensubumuzu, kamu görevlimizi, sivil vatandaşımızı terör örgütünün alçakça saldırılarında şehit verdik. Son olarak TUSAŞ’a yönelik terör eyleminde 5 vatan evladı şehit oldu; Rabbim tüm şehitlerimizin ruhunu şad, mekanlarını cennet eylesin. Terör tehdidini kaynağında bertaraf etme stratejimiz sayesinde sahada çok önemli kazanımlar elde ettik. Bu mücadele aynı azim ve kararlılıkla devam edecek. Türkiye’nin geleceğinde teröre de, terör takviyeli siyasete de yer yok. Cumhur İttifakı olarak bu konuda tam bir mutabakat içindeyiz “açıklamasını yaptı.

    Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin konserlere astronomik rakamlar ödediği şeklindeki haberlerle ilgili soru üzerine Erdoğan, ”Ben belediye başkanlığı da yaptım ama konser belediyeciliği yapmadım. Yapmanız gereken nedir? İstanbul’un dört bir yanını bir defa elinizdeki imkanlar neyse bunlarla her tarafı donatmak. Altyapıyı donatmak, üst yapıyı donatmak. Dikkat edin, benim belediye başkanlığımda çöp, çukur, çamur İstanbul’da yok edildi. Şimdi durum felaket. İstanbul öyle, Ankara öyle, İzmir öyle, hepsi öyle. Biz çağrımızı vatandaşımıza yapıyoruz. Diyoruz ki aynı oyuna gelmeyelim ve emin adımlarla geleceğe yürüyelim. Millet bu belediye başkanlarına şehirlerine hizmet versin diye oy verdi ancak hizmetten anladıkları eğlence düzenlemekten öteye geçmiyor. O eğlenceleri de millet için düzenlemedikleri, birilerine maddi kazanç için yaptıkları da yeni yeni ortaya çıkıyor. Biz nereden seçilirse seçilsin yerel yönetimlerin milletin ihtiyaçlarını karşılamasını isteriz ve bunu amaç edinenleri destekleriz. Fakat şehirlerin hali ortada. Millet hizmetsizlikten ne yapacağını şaşırmış halde. Bir de üzerine konser adı altında birilerine ödenen milyonlar çıkınca olan vatandaşa oluyor. Kamu kaynaklarının teröre, terör örgütlerine aktarılmasına nasıl karşı çıktıysak, bu kaynakların yandaşlara aktarılmasına da elbette karşı çıkarız. Herkes harcamasını hesap verebilirlik üzerinden yapsın. Kamunun hakkını hoyratça kullananlardan, yandaşlarına sermaye edenlerden hesabını hukuk önünde sorarız” değerlendirmesinde bulundu.

  • Atatürk Meydanı, MHP’yi memnun etti

    Atatürk Meydanı, MHP’yi memnun etti

    Manisa Büyükşehir Belediye Meclisi’nin kasım ayı toplantısında alınan kararla Salihli ilçesinde bulunan ‘Devlet Bahçeli Kent Meydanı’nın ismi ‘Atatürk Kent Meydanı’ olarak değiştirildi. Konuya ilişkin açıklama yapan MHP Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, MHP’nin Atatürk’ün hatıralarına hürmet ve özlem, fikirlerine ve kutlu mirasına tartışmasız bir sadakatle bağlı olduğunu söyleyerek, kararın Devlet Bahçeli’yi ve MHP’yi memnun ettiğini açıkladı.

    “Atatürk, aziz milletimizin ve bizlerin gönlünde taht kurmuştur”
    Açıklamasında Atatürk’ün manevi hatıralarını yaşatmanın her Türk gencinin vazifesi olduğuna değinen Büyükataman, “Kurucu Cumhurbaşkanımız ve Milli Mücadelemizin yol başçısı Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin varlığını ve vatanını hedef alan işgalci zihniyetin karşısında muhteşem bir irade ile milli uyanışı tetiklemiş ve kurtuluşun meşalesini körüklemiştir. Atatürk, Türk milletinin ortak değeri, kurtuluşunun ve bağımsızlığının simgesidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk büyük bir komutan olduğu kadar başarılı bir siyasetçi, yetenekli bir diplomasi ustası, müstesna bir devlet adamı olarak aziz milletimizin ve bizlerin gönlünde taht kurmuştur. Atatürk’ün manevi hatıralarını yaşatmak ve fikirlerine vazgeçmeyen bir irade ile sahip çıkmak her Türk evladının vazifesidir. Milliyetçi Hareket Partisi, Atatürk’ün hatıralarına hürmet ve özlem, fikirlerine ve kutlu mirasına tartışmasız bir sadakatle bağlıdır ve son nefese kadar bağlılığını sürdürecektir. Manisa Büyükşehir Belediye Meclisi’nin kasım ayı olağan toplantısında alınan kararla Salihli’de bulunan ‘Devlet Bahçeli Kent Meydanı’ isminin ‘Atatürk Kent Meydanı’ olarak değiştirilmesini bu anlamda yerinde buluyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Manisa Salihli’de bulunan meydana Atatürk Kent Meydanı ismi verilmesi Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’yi ve bizleri memnun etmiştir”
    Verilen isim değişikliği kararından memnun olduklarını söyleyen Büyükataman, “Atatürk’ün adının geçtiği hiçbir tartışmaya mahal vermediğimizi ve ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün adının yaşatılması konusundaki hassasiyetimizi ifade ediyor, belediye meclisinin aldığı kararı destekliyoruz. Atatürk’ün tüm hatıralarına sırt çeviren, fikirlerinden kopan, partisinin kuruluş ayarlarını terk eden bir zihniyetin partimiz ve genel başkanımız üzerinden yaptığı kurnaz siyaseti görüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi, hiçbir zaman Atatürk’le ilgili maksatlı ve istismar kokan tartışmaların içerisinde olmayacak ve Mustafa Kemal Atatürk ismine sonuna kadar sahip çıkacaktır. Çünkü Atatürk demek Türkiye demektir. Onun fikirleri ve hatıraları bize emanettir. Bizler, onun aziz hatıralarını yaşatmaya ve fikirlerine sadakatten bir adım dahi sapmamaya yeminliyiz. Aziz Atatürk’ün ismi bizim için tartışmasız bir noktadadır. Eğer bir yerde Atatürk’ün adı var ise Milliyetçi Hareket Partisi daima Atatürk’ün tarafındadır. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, Atatürk isminin yaşatılmasını her zaman desteklemektedir. Dolayısıyla Manisa Salihli’de bulunan meydana Atatürk Kent Meydanı ismi verilmesi Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’yi ve bizleri memnun etmiştir” dedi.

  • 5 terörist etkisiz hale getirildi

    5 terörist etkisiz hale getirildi

    – MSB: “Asos bölgesine icra edilen hava harekâtıyla 5 PKK’lı terörist daha etkisiz hâle getirildi.”

  • Karakulak su içerken fotokapana takıldı

    Karakulak su içerken fotokapana takıldı

    Yabani kedi türlerinden karakulak su içerken Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Genel Müdürlüğünce doğaya yerleştirilen fotokapana takıldı.
    Tarım ve Orman Bakanlığı DKMP Genel Müdürlüğünce yaban hayatının korunması ve izlenmesi amacıyla doğaya yerleştirilen fotokapanlar, her gün birbirinden ilginç görüntüler kaydediyor. Yabani kedi türlerinden karakulak su içerken görüntüsü fotokapana yansıdı. DKMP, o anlara ilişkin, “Ülkemizin az bilinen yabani kedi türlerinden karakulak (Caracal caracal) vahşi ama bir o kadar zarif. Öyle ki su içerken bile zarafetini bozmuyor” ifadesini kullandı.

  • Yapay Zeka Eğitim Programı’nın tanıtımı

    Yapay Zeka Eğitim Programı’nın tanıtımı

    ‘Eğitimciler İçin Yapay Zeka Eğitim Programı’nın tanıtım toplantısı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nda (BTK) düzenlendi.
    Bilgi Teknolojileri ve İnternet Güvenliği Derneği (BTİDER) tarafından BTK Merkez Yerleşkesi’nde düzenlenen ‘Eğitimciler İçin Yapay Zeka Eğitim Programı’nın tanıtım toplantısı gerçekleştirildi. Tanıtım toplantısına, Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu Başkanı Ömer Abdullah Karagözoğlu, BTİDER Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Sorgun, teknoloji firmalarının yöneticileri, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

    İstiklal Marşı okunması ve saygı duruşunda bulunulmasının ardından toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren, Bakan Yardımcısı Sayan, “Yalnızca teknolojik yeniliklerin ortaya çıktığı bir dönem değil. Bu yeniliklerin yaşamını dönüştürdüğü, dünyayı daha önce hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde değiştiren bir çağ. Artık her sektör dijitalleşmenin farklı teknolojilerin sunduğu imkanları değerlendirmek zorunda. Aksi halde bu çağa yetişmesi mümkün değil. Bu noktada yapay zeka gibi yenilikçi teknolojiler bizler için yeni fırsatların ve başarıların kapılarını ağırlayan sağlıkta, eğitimde, tarımda aklınıza gelecek bütün sektörlerde yapay zekadan biz faydalanıyoruz. Yapay zeka artık biz farkında bile olmadan gündelik hayatımızı entegre olmuştur” dedi.

    “BTK Akademi ile çok sayıda gencimize birçok konuda eğitimler sunarak sağlam bir temel oluşturmaya çalışıyoruz”
    Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu Başkanı Karagözoğlu ise, teknolojinin her geçen gün hızla geliştiğini hatırlattı. Yapay zekanın modern dünyanın dijital dönüşüm sürecinde anahtar bir rol oynadığına dikkat çeken Karagözoğlu, Yapay zekanın son 10 yıldaki yükselişine baktığımızda, 4’üncü Sanayi Devrimi’ni yönlendirdiğini ve bu durumun hizmetlerin üretilişini, sunuluşunu ve tüketimini yapısal olarak değiştirdiğini görüyoruz.

    Kurumumuz bünyesinde kurulan ve ‘Türkiye’nin siber kalesi’ olarak nitelendirilen Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi (USOM), tamamen kurumsal iç kaynaklarla geliştirilen yerli ve milli yazılımlarımız ile ülke genelinde siber güvenlik anlayışını geliştirmek ve siber tehditleri önlemek amacıyla 7/24 faaliyet gösteriyor.

    Sağlıklı ve sürdürülebilir bir güvenlik ekosistemi kurulmasının en önemli sac ayaklarından birisi de eğitim. Eğitim, güvenlik ekosisteminin temel harcıdır; sağlam temellere inşa edilen bilgi, yetkin bireylerin elinde güçlü bir kalkana dönüşür. Bu bağlamda gurur kaynağımız olan BTK Akademi ile; çok sayıda gencimize yapay zeka, kodlama, programlama, yazılım konularında eğitimler sunarak sağlam bir temel oluşturmaya çalışıyoruz. BTK

    Akademi ailesi gün geçtikçe gelişmeye de devam ediyor. Böylece ihtiyacımız olan milli şuurda, yetkin ve eğitimli nesiller yetiştiriyoruz ki güçlü kalkanlar elde edelim” diye konuştu.
    Toplantı konuşmacılara plaket takdim edilmesinin ardından hatıra fotoğrafı çekinilmesiyle sona erdi.

  • Kıbrıs Türk Vakıfları Sempozyumu’na destek

    Kıbrıs Türk Vakıfları Sempozyumu’na destek

    Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), KKTC’de düzenlenen Hukukî Boyutlarıyla Uluslararası Kıbrıs Türk Vakıfları Sempozyu’na destek verdi. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Kuzey Kıbrıs Yerleşkesi ve Kıbrıs Vakıflar İdaresi iş birliğinde, KKTC’de Hukukî Boyutlarıyla Uluslararası Kıbrıs Türk Vakıfları Sempozyumu düzenlendi.

    İki gün süren sempozyumun açılış töreni, Gazimağusa Maraş’taki Bilal Ağa Kültür Merkezi’nde, T.C. Lefkoşa Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim, Kıbrıs Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Mustafa Tümer, ASBÜ Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, ASBÜ KKTC Rektörü Prof. Dr. Enver Arpa, TİKA Lefkoşa Koordinatörü Havva Pınar Özcan Küçükçavuş, akademisyenler ve davetlilerin katılımıyla gerçekleştirildi.

    Açılışta konuşan Büyükelçi Serim, vakıfların varlığının, Kıbrıs’taki Türk varlığının da en somut göstergelerinden olduğunu vurgulayarak, “Bu nitelikleri ile vakıflar, Kıbrıs Türklerinin haklarının tescilinde ve korunmasında hayati role sahip olmuştur” dedi.
    TİKA’nın dünya genelinde bilimsel iş birliğini ve akademiyi destekleyen bir kurum olduğunu aktaran TİKA Lefkoşa Koordinatörü Küçükçavuş, sempozyuma katkı sunanlara teşekkür etti.

    Açılış konuşmalarının ardından 18 bilim insanı, Kıbrıs Türk Vakıfları ile ilgili meseleleri uluslararası hukuk ve ilişkiler, vakıf ve İslam hukuku ile vakıflar tarihi açısından disiplinler arası bir bakışla ele alarak yeni bilimsel veriler sundular.
    Programın ikinci günü Lefkoşa Bedesten’de devam etti. Gün sonunda vakıf mallarının kazanımları, çözüm önerileri ve izlenecek yollar hakkında değerlendirmelerde bulunuldu. Sempozyum, programa katkı sunan tüm kurum ve kuruluşlara plaket takdim edilerek sona erdi.

  • “Ormanlarımız, gelecek nesillerin emanetidir”

    “Ormanlarımız, gelecek nesillerin emanetidir”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü dolayısıyla bir açıklama yaparak Türkiye’nin orman varlığını koruma ve artırma çabalarına vurgu yaptı.

    11 Kasım’ın “Milli Ağaçlandırma Günü” ilan edildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’yi zümrüt yeşili bir ülke yapmak ve gelecek nesillere daha güzel bir vatan bırakmak için var gücümüzle çalışıyoruz. İktidarımızın 23. yılına girdiğimiz bugünlerde, ormanların korunması ve zenginleştirilmesi alanında devrim niteliğinde adımlar attık.” dedi.

    Erdoğan, “Geleceğe Nefes” sloganıyla başlatılan ağaçlandırma seferberliği kapsamında 7 milyarın üzerinde fidanın toprakla buluşturulduğunu ve orman varlığının yüzde 12 artarak 23,4 milyon hektara çıktığını belirtti. Erdoğan, “Bugün ağaçlandırma çalışmalarında Avrupa’da birinci, dünyada ise dördüncü sıradayız. Geçen yıl Cumhuriyetimizin 100. yılı dolayısıyla ‘Cumhuriyetimize Nefes’ sloganıyla 81 ilimizde Cumhuriyet Ormanları oluşturduk.” ifadelerini kullandı.

    Bu yılın teması olarak, Filistin’de bir yılı aşkın süredir devam eden soykırım ve dünyanın çeşitli yerlerinde yükselen mazlumların sesine dikkat çekmek amacıyla “Geleceğe Nefes, İnsanlığa Nefes” temasının belirlendiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün dikeceğimiz fidanların, insanlığın ufkunu karartan bütün zulümlere, katliamlara, soykırımlara ve insanlık dışı saldırılara karşı bir umut olacağına inanıyorum. Fidanlarımız, Gazze’de şehit edilen kardeşlerimiz başta olmak üzere tüm mazlum coğrafyalarda hayatını kaybedenlerin anısını yaşatacaktır.” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeşil vatanı koruma ve zenginleştirme amacı taşıyan tüm vatandaşları ülke genelindeki fidan dikim etkinliklerine katılmaya davet etti. Etkinliğe katılan herkese teşekkür eden Erdoğan, orman yangınlarına karşı mücadele veren Tarım ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşları bir kez daha tebrik etti.