Kategori: Ankara

  • “Türkiye kuşatılmaya müsaade etmeyecek”

    “Türkiye kuşatılmaya müsaade etmeyecek”

    TBMM Başkanı Şentop, Meclis 27. dönemini değerlendirdi. Şentop, Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşında barış için çalıştığını söyleyerek, başta tahıl koridoru ve esir takası olmak üzere farklı alanlarda bu çalışmaların somut neticeler verdiğini ifade etti. Şentop, “Türkiye’nin söz konusu savaşın sonlanması noktasında ortaya koyduğu gayretler, sizlerin de takip ettiğiniz üzere devam etmektedir. Bu dönemi diğer dönemlerden ayıran en önemli hadiselerden bir diğeri ise, 6 Şubat 2023 tarihinde yaşadığımız büyük deprem felaketleridir. Ülkemizi tarifi olmayan derin bir acıyla sarsan söz konusu depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara şifa diliyorum. Devletimiz ve milletimiz yaraları sarmak için elbirliğiyle çalışmalarına başlamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi de ayrıntılarına daha sonra değineceğim şekilde bu süreçte önemli çalışmalar yürütmüştür. Deprem bölgelerindeki bütün vatandaşlarımızın sorunları çözülene kadar çalışmalar kararlılıkla devam edecektir” ifadelerini kullandı.

    27’nci dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı ve Milli Mücadele açısından büyük önem taşıyan diğer pek çok hadisenin 100. yıl dönümünü barındırdığını belirten Şentop, “Bir asır önce vatan toprakları işgal edilerek esaret altına alınmak istenen milletimizin istiklali uğrunda Meclis çatısı altında verdiği mücadelenin dönüm noktalarını bir asır sonra milletin temsilcisi sıfatıyla yâd etmek ve açılışının ardından ikinci yüz yılına başladığı günlerde Gazi Meclisimizin mensubu olarak görev icra etmek, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfatıyla şahsım ve 27’nci dönemde birlikte çalıştığım milletvekili arkadaşlarım için şüphesiz çok büyük bir saadet ve gurur vesilesi olmuştur. 27’nci yasama dönemi, biraz önce andığım hususiyetlerinin yanı sıra millet iradesinin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çeşitli konularda ilkleri yaşadığımız önemli bir dönem olarak tarih sahnesindeki yerini almaktadır” şeklinde konuştu.
    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildikten sonra TBMM’nin geçirdiği ilk yasama dönemi olduğunu hatırlatan Şentop, “Bildiğiniz üzere Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde aziz milletimiz, Mecliste kendisini temsil edecek milletvekillerinin yanı sıra yürütme organını da doğrudan seçme ve belirleme imkanına sahip hale gelmiştir. Yürütme erkinin sonradan olağan veya olağandışı yollarla bilhassa dahili ve harici kayıt dışı siyaset unsurlarının müdahalesi ile değiştirilemeyecek şekilde seçim anında doğrudan halk tarafından belirlenmesi, temsilde adaletten taviz verilmeksizin yönetimde istikrar sağlamayı mümkün kılmıştır. Bu kapsamda 27’nci yasama dönemi için yapılan ve kayıtlı seçmenlerin yüzde 86 oranında katılım gösterdiği 2018 seçimleri sonucunda Mecliste kullanılan oyların yaklaşık yüzde 98’inin (yüzde 97,97’sinin) temsil edildiği bir sandalye dağılımı ile karşılaşılmıştır. Kullanılan her 100 oydan 98’inin Meclis aritmetiğine yansıması suretiyle temsilde adaletin çok yüksek düzeyde sağlandığı 27’nci yasama döneminin 59 ay gibi oldukça uzun bir süre devam etmesi, aynı dönem içinde yönetimde istikrarın da temin edildiğinin göstergesidir” diye konuştu.

    “Oy kullanan seçmenlerimizin iradelerini yüzde 98 oranında yansıtan Türkiye Büyük Millet Meclisi yaklaşık 5 yıllık zaman diliminde oldukça verimli çalışmalar yürütmüştür”

    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Parlamenter Hükümet Sistemi arasında karşılaştırma yapan Şentop, şöyle devam etti:
    “Bu vesileyle sizlere bir hususu hatırlatmak isterim; malumlarınız Parlamenter Hükümet Sistemi döneminden kalma bir alışkanlık olarak 27’nci yasama döneminin ilk yıllarından itibaren erken seçim iddiaları bazı siyasi parti temsilcilerince dile getirilmekte idi. Konu hakkında bir tarama yaptığınızda genel seçimlerden sadece bir sene sonra, 2019 yılının yaz aylarından itibaren erken seçim olacağı yönünde iddialı söylemlerde bulunan çok sayıda siyasetçiye rastlayabilirsiniz. Yine aynı dönemlerde şahsıma yöneltilen sorular üzerine benim de ısrarla ‘yeni hükümet sisteminin doğası gereği bir erken seçim ihtimalinin sıfıra yakın olduğu’ hususu üzerinde durduğumu hatırlarsınız. Bugün artık 27’nci dönemin 5 yıllık süresinin neredeyse tamamlandığı, bir takvim ayarlaması sebebiyle seçimlerin 4 yıl 11 ay sonra yapılmasının kesinleştiği günlerdeyiz. Dolayısıyla yeni hükümet sisteminin yönetimde sağladığı istikrardan ve seçimlerin yenilenmesi şartlarını zorlaştırmasından hareketle erken seçim iddiaları hakkında yapmış olduğum değerlendirmeleri tarihi akışın teyit ettiğini görmekten büyük memnuniyet duymaktayım. Bu çerçevede daha önce çeşitli vesilelerle belirttiğim gibi, ilk örneğini 27’nci yasama döneminde tecrübe etmiş olmanın rahatlığıyla bir kere daha ifade etmek isterim ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde ülke yönetimi seçimlerde doğrudan milletimiz tarafından belirlenmektedir.

    Dolayısıyla Parlamenter Hükümet Sistemi döneminde olduğu gibi seçimlerin yapılmasına rağmen yürütme yetkisinin kim tarafından kullanılacağının belirsiz olması gibi bir durumla karşılaşılması ihtimali artık gündemimizden çıkmıştır. Bu durum, ülkeyi kimin yöneteceğinin belirlenememesi sebebiyle siyaseten erken seçime ihtiyaç duyulması ihtimalini neredeyse tamamen ortadan kaldırmaktadır. Diğer taraftan yeni hükümet sistemi, seçimlerin yenilenmesini hukuken de oldukça zor şartlara bağlamıştır. Bu konuda Meclisin karar alabilmesi üye tam sayısının 3/5’ü gibi gerçekleşmesi oldukça zor bir oy nisabına bağlanmış; seçimlerin cumhurbaşkanınca yenilenmesi ise kendisinin en fazla iki dönemle sınırlı görev süresini kısaltacak olması sebebiyle istisnai ve zorunlu hallerde başvurulabilecek bir yöntem olarak tasarlanmıştır. Bu açıklamalar çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Anayasamızda öngörülmesine rağmen Parlamenter Hükümet Sistemi döneminde gerçekleştirilemeyen ‘temsilde adaleti ve yönetimde istikrarı aynı anda sağlama’ amacını gerçekleştirdiği görülmektedir. Bu kapsamda sistemin 27’nci dönemdeki ilk uygulamasında herhangi bir yönetim zaafı veya boşluğuyla karşılaşılmaksızın yürütme erki icraatlarını kesintisiz şekilde gerçekleştirmiş; yine oy kullanan seçmenlerimizin iradelerini yüzde 98 oranında yansıtan Türkiye Büyük Millet Meclisi yaklaşık 5 yıllık zaman diliminde oldukça verimli çalışmalar yürütmüştür.”

    Şentop, 27’nci yasama döneminde Meclisin etkinliğinin azaldığı eleştirilerine soru önergelerini örnek göstererek cevap verdi. Şentop, “Milletvekillerimizin cumhurbaşkanı yardımcısına ve bakanlara yöneltmiş oldukları soru önergelerinin cevaplanma oranlarıdır. Bu oranlardan hareket edilerek yeni hükümet sisteminin Meclisi işlevsizleştirdiği sonucuna ulaşılabilmesinin ön koşulu ise, takdir edersiniz ki soru önergelerinin 27’nci dönemdeki cevaplandırılma oranlarının Parlamenter Hükümet Sistemi’ndeki dönemlere nazaran daha olumsuz bir tabloyu yansıtmasıdır. Ne var ki, 6’ncı yasama yılının verilerini de eklediğimizde 27’nci yasama döneminin tamamında milletvekillerimiz tarafından verilen soru önergelerinin muhataplarınca cevaplandırılma oranı yüzde 65,4 olarak gerçeklemiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin hemen öncesinde Parlamenter Hükümet Sistemi’nin geçerli olduğu 24’üncü ve 26’ncı yasama dönemlerinde soru önergelerinin toplam cevaplandırılma oranları ise, sırasıyla yüzde 60,3 ve yüzde 45,4’tür. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi döneminde soru önergelerine cevap verilmediği, bu konuda parlamenter sistem zamanındaki yasama dönemlerinden daha kötü bir durumda olduğumuz yönünde oluşturulmaya çalışılan algıya katılmamın mümkün olmadığını belirtmek isterim” değerlendirmesini yaptı.

    Şentop, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ilişki soru üzerine, “Sistemin kurumlarının yerine oturması için zaman verilmesi gerektiği kanaatindeyim. Önümüzdeki dönem sistemin daha çok oturacağı kanaatindeyim. Cumhurbaşkanlığı sistemi başkanlık sistemidir. Başkanlık sisteminin daha çok bilinen modeli ABD’deki modelidir. Tek bir başkanlık sisteminden değil, sistemlerden söz edilir. Yasamanın ayrı, yürütmenin ayrı yolla belirlenmesi temel mesele. Parlamentoda ise yasamayı vatandaş seçer, yürütmeyi doğrudan seçmez. Bu bakımdan başkanlık sistemi daha demokratik bir sistemdir” cevabını verdi.
    Şentop, bir gazetecinin ‘Yasama ile yürütme arasında fark olursa ne olur?’ şeklindeki sorusu üzerine, “Koalisyondan farklı bir şey. Nasıl bir takım uzlaşmalar meydana getirmişse bu sistem parlamento kompozisyonlarına göre işler. Tereddütüm yok” ifadelerini kullandı.

    “Seçimlerin kazananı olur, kaybedeni olmaz, milletin rızasıdır”

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un “14 Mayıs siyasi darbe girişimidir” sözlerine ilişkin olarak da Şentop, “Seçim seçimdir, darbe müdahaledir. Bugüne kadar 1950’den itibaren yüzün üzerinde seçim yaptı Türkiye. Milletimiz tarafından sonuçları demokratik olgunlukla kabul edildi. Seçimlerin kazananı olur, kaybedeni olmaz, milletin rızasıdır. Siyasi söylemler bütün taraflar bakımından değerlendirilmeli. Herkes yanındakinin sözlerini yumuşatıyor, karşısındakileri abartıyor. Türkiye önemli bir seçime doğru gidiyor. Seçimlerin odak noktası ittifaklar değil esasen, Erdoğan’ın yanında ve karşısında olanlar. Siyasi partiler değil, Türkiye dışında da görüş bildiriyorlar. Erdoğan devam edecek mi diye soruyorlar. Bunun sebebi 20 yıldan uzun zamandır Türkiye’nin kazandığı itibardır. Bundan memnun olmayan çevreler var. Böyle bir ortamda seçime giderken seçim tartışmalarının Türkiye’nin kendi iç politikasıyla değil, Türkiye’nin itibarlı duruşunu teyit mi edecek, yoksa Türkiye daha kolay idare edilebilir ülke haline mi gelecek tartışması normaldir” dedi.

    “Türkiye’nin bu tam bağımsız politikalar izlemesinin arkasında yerli ve milli hamlelerin payı var”

    HDP’nin cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu’na destek vermesi ve HDP Eş Genel Başkanı Buldan’ın milli muharip uçağı ‘Kaan’ ile ilgili açıklamalarına ilişkin de Şentop şunları söyledi:
    “Seçimle ilgili her şey konuşulur ama hiçbir seçim galibiyeti tam bağımsız Türkiye’den önemli değil. Bölgemizde önemli gelişmeler oluyor. Avrupa’nın içinde bulunduğu durum, bazı safların netleştirilmesi ile ilgili gelişmeler, bütün bunlar Türkiye’yi merkezi yere koyuyor. Daha önce Türkiye’ye karşı operasyonlar yaparken, artık Türkiye her müdahaleyi yapabilir hale gelmiştir. Türkiye’nin bu tam bağımsız politikalar izlemesinin arkasında yerli ve milli hamlelerin payı var. Bunu milletimiz iftiharla takip ediyor. Beklenen şudur: Türkiye sınır ötesi operasyonlar gerektiği zaman yapmamalı. Türkiye kuşatılmaya müsaade etmeyecek. Güneyinde ve Suriye’de oluşturulmaya çalışılan senaryoya müsaade etmeyecektir. 20 yıldır devam eden bir süreç. Bunu bozacak şeye milletimiz müsaade etmez.”
    Seçimlerle ilgili soruya Şentop, “Seçim suhuletle demokratik olgunlukla gerçekleşecek, Türkiye’nin büyük yürüyüşüne karar verecek. Erdoğan birinci turda kazanacak. Meclisteki çoğunluğun değişmeyeceği kanaatindeyim” ifadelerini kullandı.

  • Türk Telekom, Avrupa Kupası’na odaklandı

    Türk Telekom, Avrupa Kupası’na odaklandı

    Eurocup finalinin oynanacağı Gran Canaria Arena’da antrenman yapan Türk Telekom, ısınmanın ardından müsabakanın son taktiklerini çalıştı. Antrenman şut çalışmalarıyla tamamlandı.

    “Kazanmamız gereken bir maç oynayacağız”
    Türk Telekom Başantrenörü Erdem Can, antrenmanın ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada, beraber hareket eden bir oyuncu grubunun bulunduğunu belirterek, “Final maçları deplasmanda da sahanızda da olsa konsantrasyon açısından çok bir şey değiştirmiyor. Kazanmamız gereken bir maç oynayacağız. Umarım iyi geçecek. Finalde ülkemizi, kulübümüzü ve şehrimizi en güzel şekilde temsil etmek istiyoruz” diye konuştu.

    “Temel hedefimiz ülkemizi iyi temsil etmek”
    Türk Telekom Spor Kulübü Başkanı Yusuf Kıraç da kupayı kazanmak istediklerini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: “Temel hedefimiz ülkemizi iyi temsil etmek. İkinci hedefimiz ise Avrupa Ligi’ni Ankara’ya getirmek. Başta hocam olmak üzere oyuncularımız çok sağlam karakterlere sahip. Finale kadar bunu gösterdiler. Yarın yine ellerinden geleni yapacak ve Türkiye’ye kupayı götürecekler.”

    Kulüp Genel Menajeri Önder Külçebaş ise takımın iyi bir kimyası olduğuna dikkati çekerek, “Oyuncularımız gerçekten bütün sene boyunca inanılmaz mücadele etti. Bu mücadelenin karşılığında kupayı da, büyük bir enerjiyle, taraftarlarımıza, bizi izleyenlere, takip eden tüm milletimize hediye etmek istiyoruz. İnşallah yarın buradan hep beraber kupayla döneceğiz” diye konuştu.

  • 7Days Avrupa Kupası’nın en değerli oyuncusu Jerian Grant

    7Days Avrupa Kupası’nın en değerli oyuncusu Jerian Grant

    Türk Telekom Basketbol Takımı’nın ABD’li oyuncusu Jerian Grant, 7Days Avrupa Kupası’nda sezonun en değerli oyuncusu seçildi.

    Taraftarlar, basın mensupları, başantrenörler ve takım kaptanlarının oylarıyla belirlenen 2022-2023 sezonunun en değerli oyuncusu organizasyonun internet sitesinden açıklandı.

  • Ankaragücü Teknik Direktörü Tolunay Kafkas: “Kupayı kazanmak istiyoruz”

    Ankaragücü Teknik Direktörü Tolunay Kafkas: “Kupayı kazanmak istiyoruz”

    MKE Ankaragücü, Ziraat Türkiye Kupası’nda Perşembe günü yarı final ilk maçında Fatih Terim Stadyumu’nda Medipol Başakşehir’in konuğu olacak. 4 Mayıs Perşembe günü karşılaşacak iki ekibin maçını Zorbay Küçük yönetecek. Karşılaşma saat 20.30’da başlayacak.

    “Orada alacağımız sonuç ne olursa olsun turu Ankara’da geçeceğiz”
    Ziraat Türkiye Kupası maçı için Medipol Başakşehir deplasmanına gidecek MKE Ankaragücü, Başakşehir karşılaşması önce Tolunay Kafkas yönetiminde gerçekleşen antrenman, koşu, ısınma ve koordinasyon hareketleriyle başladı. İki gruba ayrılan oyuncular, 5’e iki top kapma ve pas çalışması yaptılar. Antrenmandan önce basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Kafkas iyi ve kaliteli bir maç olmasını umduğunu belirterek takımdaki sakat futbolcular hakkında bilgi verdi. Kafkas, “Tabii iki ayaklı maç. Orada alacağımız sonuç ne olursa olsun turu geçmek istiyorsak Ankara’da geçeceğiz. Nasıl biz önem veriyorsak Başakşehir’de önem veriyor. İyi ve kaliteli bir maç olacak. Maç stratejimizi iki maç üzerinden yaptık. Burada nasıl bir maç oynayacağımızı üç aşağı beş yukarı kafamızda tasarladık. Bunlar hafta içerisinde planladık ve yaptık. Sonuç ne olursa olsun burada geçeceğimizi söylemek lazım. Takımda Uros Radakovic dün maalesef sakatlığı tekrar nüksetti. Bugün MR’ı var. Hasan Ali Kaldırım’ın ufak fıtık sorunu var. Umuyorum ki 15 gün içerisinde aramıza katılacak. Onun dışında Trabzonspor maçında cezalı Kevin var” diye konuştu.

    “Kupayı kazanmak istiyoruz”
    Kafkas, karşılaşmada motivasyon sorunu yaşamayacaklarını belirterek kupayı kazananların çekindiği resmen içine girebilmenin taraftarı sevindirebilmek için önemli olduğunu söyledi. Kafkas kupanın yanı sıra ligde de üst sıralara tırmanmak istediğini aktararak şöyle konuştu:
    “Kupayı kazanmak istiyoruz. Motivasyon zaten başkanımızı açıkladığı bir prim var. Kupayı almanın manevi değer bence paradan çok daha önemli. Ben hem oyunculuğumda hem de antrenörlüğümde bu kupayı kazandım. O resmin içerisine girebilmek ve o taraftarı sevindirebilmek çok önemli. Ligde de Fatih Karagümrük’ün altındaki her takımı kritik bir durumu var. Süperlig’de de maçları kazanıp yukarı doğru tırmanmak istiyoruz doğal olarak. İlk maçın ve ikinci maçın stratejisi farklı olacak. Bizde özellikle bir oyun kültürü oluştu. Oyun gücümüz var ona çok güveniyoruz. Bir takım değişikliklerimiz olacak ama ben oyuncularımın bu maç için hazır olduklarını düşünüyorum.”

    Tolunay Kafkas’ın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Atakan Çankaya bu noktaya gelebilmek için çok çalıştıklarını söyledi. Çankaya, kupayı kazanarak Ankaragücü’nü Avrupa’ya taşımak istediklerini belirterek, “Evet bu noktaya gelebilmek için çok çalışıyoruz. Bu noktaya gelebilmek içinde çok çalıştık. Öncelikli hedefimiz finale kalmak ve Ankaragücü’nü Avrupa’ya götürebilmek ve ardından da kupaya ulaşmak istiyoruz. Ligde de kalıcı bir Ankaragücü olmak istiyoruz. İnşallah önümüzdeki süreçte ligde kalmak ve kupayı da kazanmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Kılıçdaroğlu, evinin mutfağından seslendi

    Kılıçdaroğlu, evinin mutfağından seslendi

    Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile birlikte evinin mutfağında çektiği videoyu, “Şampiyonlar ligi hazır” mesajıyla sosyal medya hesabında yayınladı. Kılıçdaroğlu, videoda, “Türkiye’ye hızlı nefes aldırıp bizi bu krizden çıkaracak ve sonrasında da kalıcı refahı sağlayacak ekipler hazır. Dünyada çok saygı gören, yurt dışında ve yurt içinde çalışan akademisyenlerimiz, deneyimli bürokratlarımız var o ekipte. Millet İttifakı’nın tüm paydaşlarından ekonomi alanında uzman isimler ki birkaç gün içerisinde bu şampiyonlar ligi kadrosunu da göreceksiniz” dedi. Babacan ise “Ekonomi yönetimi, kadro meselesidir. İyi yetişmiş, dürüst ve ehil kadrolarla ancak ülkenin ekonomik sorunları çözülebilir. Dolayısıyla bu kadroları da şimdiden çalışıyoruz, hazırlıyoruz. Pek yakında da peyderpey ekibimizdeki güzel, düzgün insanları tanıyacaksınız. Tanıdıkça da onları çok seveceksiniz” diye konuştu.

    CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bugün evinin mutafında DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile birlikte çektiği videoyu Twitter hesabında yayınladı. Kılıçdaroğlu, “Şampiyonlar ligi hazır” mesajıyla yayınladığı videoda şunları söyledi:

    “MİLLET İTTİFAKI İLE BİRLİKTE, DEVLETİN EKONOMİ KURUMLARINI DÜNYA ÖLÇEĞİNDE GÜVENİLİR HALE GETİRECEĞİZ”

    “Bugün mutfağımızda önemli bir konuğum var. Eşlerimiz salonda, biz de buraya sığındık. 15 Mayıs itibariyle birlikte çok önemli çalışmalara imza atacağımız Ali Bey ile çayımızı içiyoruz. Bari, fırsat bu fırsat, size de seslenelim dedik. Sayın Ali Babacan, yıllarca ekonomi yönetiminin başında yer almış, ekonomide akılcı bir politika benimsemiş, işinin ehli bir siyasetçi. Dünyanın güvendiği bir insan. Millet İttifakı ile birlikte, devletin ekonomi kurumlarını dünya ölçeğinde güvenilir hale getireceğiz. Mesleki liyakat, kurumlara geri dönecek. Finans çevrelerine gerçekçi bir biçimde güven vereceğiz. Bütçe disiplinini sağlarken vergide adaleti de sağlayacağız. Planlı ve temiz yatırımlarla, her alanda üretim hamleleri ile, yenilikçi teknolojilerle ülkemizi dünya ile rekabet eden bir ülke haline getireceğiz. Hatırlayın; önce ferah, sonra da refah dedik.

    “TÜRKİYE’YE HIZLI NEFES ALDIRIP BİZİ BU KRİZDEN ÇIKARACAK VE SONRASINDA DA KALICI REFAHI SAĞLAYACAK EKİPLER HAZIR”

    Türkiye’ye hızlı nefes aldırıp bizi bu krizden çıkaracak ve sonrasında da kalıcı refahı sağlayacak ekipler hazır. Dünyada çok saygı gören, yurt dışında ve yurt içinde çalışan akademisyenlerimiz, deneyimli bürokratlarımız var o ekipte. Millet İttifakı’nın tüm paydaşlarından ekonomi alanında uzman isimler ki birkaç gün içerisinde bu şampiyonlar ligi kadrosunu da göreceksiniz. Ne yapacağımızı biliyoruz. Görevi devralır almaz, önce halkımıza nefes aldıracak, güçlü çözümleri hayata geçireceğiz. Hayat pahalılığını, fiyat istikrarsızlığını ve bu yaşanan yıkıcı enflasyonist süreci sona erdireceğiz. İç ve dış kaynaklarını harekete geçirerek ekonomimize nefes aldıracağız. Ben, bunun için birçok ülkeye gittim. Bu ekibi söyleyince önümüzde tüm kapılar açıldı. Temiz sermaye, gideceği ülkede kadro ve liyakat görmek istiyor. Bu yüzden bilim, teknoloji ve yatırım merkezlerini ziyaret ettim. Dünyanın en büyük yatırım fonları ile çalışma toplantıları yaptım. Yüzlerce milyar liralık temiz yatırım sözleri aldım. Bu söz sadece Bay Kemal’e verilmedi ki her şey bir ekip işi. Ancak sadece bununla yetinmeyeceğiz, kalıcı refahı da Türkiye’ye getireceğiz.

    “TÜRKİYE’DE ÇAĞIN SANAYİ DEVRİMİNİN ALTYAPISINI KURACAĞIZ”

    Biliyorsunuz, projelerimizi size tahtamın önünden açıklıyorum. Türkiye’de çağın sanayi devriminin altyapısını kuracağız. Dijital teknoloji, yapay zeka, makine öğrenimi, finansal teknolojiler ve yeşil enerji konuşacağız. Bunu başaracağız ve bunu yapacağız. Bu ekiple başaracağız. Emin olun başaracağız.

    Ali Bey; sizin bilgi ve tecrübeniz, uzmanlığınız. Sanıyorum bize söyleyeceğiniz çok şeyiniz olacak. Sizi dinleyelim kısaca.”

    “HEP BİRLİKTE BU ÜLKEYİ ÇOK GÜZEL YARINLARA, ÇOK ÇALIŞARAK TAŞIYACAĞIZ”

    Babacan ise Kılıçdaroğlu’na teşekkür ederek şöyle konuştu:

    “Eşlerimiz içeride koyu sohbet yaparken biz de mutfakta sizlerle beraber olalım istedik. Sayın Kılıçdaroğlu, bizim ortak cumhurbaşkanı adayımız. Kendisi, dürüstlüğüyle ve devlet tecrübesi ile bütün milletimizin gönlünde ve kalbinde yer almış bir insan. İnşallah hep birlikte bu ülkeyi çok güzel yarınlara, çok çalışarak taşıyacağız.

    “NEREDEYSE BU YIL İÇİN 765 MİLYAR FAİZ ÖDEMEYİ PLANLIYOR ŞU ANKİ HÜKÜMET. BU PARA, TAM BİR MİLYON TANE KONUTU YAPIP BEDAVA VATANDAŞLARIMIZA VERMEYE YETECEK BÜYÜKLÜKTE BİR PARA”

    Ekonomi deyince en önemli kavram güven. Güven olmayınca asla ekonomide başarılı olmak mümkün değil. Güvenin olup olmadığını da en önemli, Hazine’nin faiz ödemeleri ile ölçeriz. ‘Bir ülkenin hazinesi çok büyük faiz ödüyorsa o ülkede artık güven ortamı sarsılmıştır. Bir ülkenin hazinesi daha az faiz ödemeye başladıysa o ülkede güven ortamı oluşmaktadır’ deriz. Geçtiğimiz yıl, baktığımızda, 311 milyar liralık faiz ödemesi oldu Türkiye Cumhuriyeti hazinesinin. Bu yılki bütçe için planlanan rakam da 560 milyar. Üzerine bir de 200 milyar kur farkı eklediğinizde neredeyse bu yıl için 765 milyar ödemeyi planlıyor şu anki hükümet. Bu para, tam bir milyon tane konutu yapıp bedava vatandaşlarımıza vermeye yetecek büyüklükte bir para. Bir milyon konuta yetecek bir faiz ödemesini geçen sene hükümet yaptı, bu sene de yapacağını bütçe ile beraber ilan etmiş oldu. Sadece rakamlar açısından bu örneği vermeyi önemli görüyorum.

    “PEK YAKINDA DA PEYDERPEY EKİBİMİZDEKİ GÜZEL, DÜZGÜN İNSANLARI TANIYACAKSINIZ”

    Tabii ekonomi deyince ‘önce insan’ diye başlamak lazım. Ekonominin en önemli amacı, insan onuruna yaraşır bir hayat sağlamaktır vatandaşlara. Bunun da temelinde adalet var; ehliyetli, liyakatli kadrolar ile çalışmak var ve istişare kültürü var. Adalet, sadece yargıda işlerin hızlı ve düzgün yürümesi değil. Adalet, aynı zamanda fırsat eşitliği. Eğitimde, işe girerkenki fırsat eşitliği. Ki biz işe girerken mülakatı kaldıracağımızı ilan ettik. O çok önemli bir aşama olacak. Yine, terfide fırsat eşitliği. Adalet olmadan asla ekonomide başarılı olmak mümkün değil. Yine ehliyetli, liyakatli kadrolarla çalışmak. ‘Bir tane kurtarıcı gelsin, bütün sorunları çözsün.’ Böyle bir şey yok. Ekonomi yönetimi, kadro meselesidir. İyi yetişmiş, dürüst ve ehil kadrolarla ancak ülkenin ekonomik sorunları çözülebilir. Dolayısıyla bu kadroları da şimdiden çalışıyoruz, hazırlıyoruz. Pek yakında da peyderpey ekibimizdeki güzel, düzgün insanları tanıyacaksınız. Tanıdıkça da onları çok seveceksiniz.

    “EKONOMİK VE SOSYAL KONSEY’İ UZUN SÜREDEN SONRA DERHAL TOPLAMA KARARI ALDIK”

    Üçüncü konu da bahsettiğim gibi istişare. İstişare olmadan mümkün değil. Sivil toplumla, meslek örgütleriyle sürekli iletişim halinde, sorunları anlayan, dinleyen ve önerilerle de beraber tekrar dönüp çözüm üreten bir yönetim ilkesine sahip olmamız gerekiyor. Zaten bunun içindir ki Ekonomik ve Sosyal Konsey’i uzun süreden sonra derhal toplama kararı aldık. Kısmet olursa hükümet kurulduktan sonraki ilk işlerden birisi, hemen Ekonomik ve Sosyal Konsey’i toplayıp sosyal taraflarla etkileşim içerisinde politikalarımızı neticelendirip uygulamaya başlamak. En önemli amaçlarımızdan bir tanesi de bu.

    “86 MİLYONLUK NÜFUSUMUZ, AVRUPA’NIN EN BÜYÜK VE EN GENÇ NÜFUSU, AB STANDARTLARINDA BİR HAYATI HAK EDİYOR”

    Tabii bütün bunlar için Türkiye’nin aslında çok önemli uzun vadeli bir hedefe ihtiyacı var. Bu hedef de AB standartları. AB’ye üye olalım ya da olmayalım, bu ayrı bir mesele. Ama bizim 86 milyonluk nüfusumuz, Avrupa’nın en büyük ve en genç nüfusu, AB standartlarında bir hayatı hak ediyor. AB standartlarına ulaşmak için de hukukun üstünlüğünde, demokraside, temel hak ve özgürlüklerde, ama hayatımızın her safhasında, şu giydiğimiz gömleğin kumaşının kalitesinden tutun da içtiğimiz suyun kalitesine kadar, vatandaşlarımızı AB standartlarında bir hayata, hayat şartlarına ulaştırmak. Bu, en önemli hedefimiz.

    “BİZ, 3 AY İÇERİSİNDE, AB İLE OLAN SEYAHATLERDE VİZENİN KALDIRILMASIYLA ALAKALI ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPARIZ”

    Aynı zamanda AB ile vizesiz seyahat… Bu konuda yapılacaklar aslında belli. Çok zor şeyler de değil. Biz, 3 ay içerisinde, AB ile olan seyahatlerde vizenin kaldırılmasıyla alakalı üzerimize düşeni yaparız. Türkiye olarak bunları tamamlayabiliriz. 3 ayda bu noktaya işi getiririz ki gençlerimiz Avrupa’yı görsünler. Avrupalılar, Türkiye’ye daha rahat gidip gelebilsinler. İletişim yoğunlaşsın, ekonomi çok daha yoğun bir etkileşim içerisine girsin ve Türkiye, bütün vatandaşlarımızın, Türkiye Cumhuriyeti pasaportunun kıymetli olduğu bir noktaya ulaşsın. Bütün bu yoğun çalışmada kuşkusuz çevreye çok dikkat edeceğiz. Ekonomik büyüme ve kalkınmada hızlı koşarken çevreye zarar verip nesiller arası adalete zarar getirecek bir tutum asla almayacağız.

    “SOSYAL DEVLET KAYGIMIZI HİÇBİR ZAMAN ELDEN BIRAKMAYACAĞIZ”

    Yine bütün bu süreçte sosyal politikalara çok önem vereceğiz. Sosyal devlet kaygımızı hiçbir zaman elden bırakmayacağız. Evet, koşacağız, yarışacağız, dünyada çok daha güçlü bir ekonomiye ulaşmanın mücadelesini vereceğiz ama bu yarışta sosyal devletin gereği ne varsa yerine getirip hiçbir vatandaşımızın belli bir gelir seviyesinin, belli bir geçim seviyesinin altına düşmesine de kesinlikle izin vermeyeceğiz.

    “KARA KIŞ ÇOK YAKINDA BİTECEK VE ÜLKEMİZ NİCE BAHARLARA DOĞRU EMİN BİR YOLCULUĞA ÇIKACAK”

    Türkiye, çok güçlü ve büyük bir ülke. Çok büyük potansiyeli var. Ama bu potansiyeli açığa çıkartmak, ancak iyi bir yönetimle, dürüst ve ehil kadrolarla mümkün. Biz, bunu biliyoruz. Zaten bu amaçla yola çıktık. Bu amaçla da vatandaşlarımızın desteğine talip olduk. İnşallah kara kış çok yakında bitecek ve ülkemiz nice baharlara doğru emin bir yolculuğa çıkacak.”

    Kılıçdaroğlu, videonun sonunda şunları söyledi:

    “BEN DE ÜLKEYİ RAYINA OTURTTUKTAN SONRA HUZURLA EMEKLİ OLACAĞIM VE BU EKİBİN BAŞARILARIYLA GURUR DUYACAĞIM”

    “Çok teşekkürler Sayın Genel Başkan’ım. Liyakatsizlerin ülkeyi getirdiği felaketten dolayı soğanı bile fiyatını sorarak alıyor halkımız. Biz; adaletsizliğe, kötü yönetime ve kutuplaştırmaya karşı birleşe birleşe kazanacağız. Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılında Türkiye’miz, bu şampiyonlar ligi kadrosuyla ışıl ışıl parlayacak. Ben de ülkeyi rayına oturttuktan sonra huzurla emekli olacağım ve bu ekibin başarılarıyla gurur duyacağım. Bu da benim en büyük arzum. İyi akşamlar.”

  • Başkentte engelli durak görevlisine saldırı

    Başkentte engelli durak görevlisine saldırı

    Olay Ankara’nın Mamak ilçesinde bulunan Bahçelerüstü Merkez Taksi Durağı’nda meydana geldi. İddialara göre taksi durağını arayıp taksi talep eden H.K. araç olmadığını duyunca arkadaşlarıyla beraber taksi durağına gelerek, durak görevlisi ile sözlü olarak tartışmaya başladı.

    Alkollü olduğu iddia edilen H.K. tartışmanın büyümesiyle durak görevlisi olan engelli O.E.’yi (65) darp etti. Akıllara durgunluk veren olay ise kameralara yansıdı.
    Olayla ilgili polis soruşturması devam ediyor.

  • Baharın müjdeleyicisinden görsel şölen

    Baharın müjdeleyicisinden görsel şölen

    Japon kültüründe önemli bir yere sahip olan, “Japon kiraz ağacı” olarak bilinen sakura ağaçları, Dikmen Vadisi’nde çiçek açtı. Ziyaretçilere ilkbaharın güzelliğini sunan sakura ağaçları, oluşturduğu görsel şölenle kendisine hayran bıraktı. Ziyaretçiler, Japon kültüründe aşkı ve tutkuyu simgeleyen, baharın ve yenilenmenin müjdecisi olan sakura ağaçlarının altında metrelerce yürüyüp hatıra fotoğrafı çektirdi.
    Sakura ağaçlarının oluşturduğu renk cümbüşü ve ziyaretçi akını havadan görüntülendi.


    “Yeniden doğuş gibi felsefesi var”

    Ziyaretçilerden Pınar Analan, sakura ağaçlarının canlılık ve yenilenme hissi yansıttığını belirterek, “Zaten çok merak ediyorduk, Yalova’dan geldik buraya. Sakura ağacının da Japonlarda bir anlamı olduğunu biliyorduk. Hatta telefondan da bakacaktık ne anlama geliyor diye. Sanki bir yenileniş, yeniden doğuş gibi felsefesi var diye aklımızdan öyle şeyler geçti. Buradaki hava da çok hoşumuza gitti. Parkın dizaynı da çok hoşumuza gitti. Mutlulukla geziyorduk” dedi.


    Parka gelen çocuklardan Ahmet Birol Çetinkaya da sakura ağaçlarını Dikmen Vadisi’ni gezerken gördüğünü, ağaçların çok güzel olduğunu söyledi.
    Dikmen Vadisi’ne çok defa geldiğini dile getiren Ahmet Yıldırım, “Biliyorum, Japon kültüründe önemli bir yeri var. Baharın geldiğini kesin ve net olarak hissediyorum. Dostlarımla geliyorum. Fotoğrafını çekiyoruz bolca, anılarımız oluyor. Japon kültüründe yaşamı temsil ediyor. İlk 2016 yılında görmüştüm bu ağaçları, anlamını bilerek gelmiştim çok da hoşuma gitti hikayesi” diye konuştu.

    “Baharın geldiğini simgeliyor, o yüzden fotoğrafçıları çekiyor”

    Sakura ağaçlarının fotoğrafını çekmek için Dikmen Vadisi’ne geldiğini kaydeden Mehmet Ali Kaplan ise şunları aktardı:
    “Üniversite okurken gelmiştim. Sakura ağaçlarını duydum, açıkçası çok bir bilgim yok. Güzel görünüyor diye fotoğrafçı olduğum için gelip fotoğraf çekmek istedim. Anlamı çok güzelmiş. Kokusu çok güzel, görsel olarak çok güzel. Baharın geldiğini simgeliyor, o yüzden fotoğrafçıları çekiyor.

    Ben kendi profesyonel kameramla geldim, fotoğraflar çekiyorum. Birçok kişiyi de gördüm. Ankara’nın güzelliklerinden, hoş mekanlarından birisi olduğunu düşünüyorum. Ben de bir arkadaşımın tavsiyesiyle geldim, birçok arkadaşıma tavsiyede bulunurum.”

  • Hayatını kaybeden şoför son yolculuğuna uğurlandı

    Hayatını kaybeden şoför son yolculuğuna uğurlandı

    Çanakkale’deki tarih gezisinden dönen otobüsün Bursa’da kaza yapması sonucu 42 kişi yaralanmış, öğrencilerden Çağan Özgen Çelik (12) ile otobüs şoförü Kemal Arslan (59) hayatını kaybetmişti. Arslan için Ankara’da Ahmet Efendi Camii’nde cenaze namazı kılındı.

    Talihsiz şoförün cansız bedeni kılınan namazın ardından gözyaşları arasında toprağa verildi.

  • “Yargıdan gönderdiler, ismini değişerek gitti”

    “Yargıdan gönderdiler, ismini değişerek gitti”

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Habertürk TV’de Fatih Altaylı’nın ‘Teke Tek’ programına konuk oldu. Akşener, şöyle konuştu:

    “EN DÜŞÜK OYUMUZUN YÜZDE 15 OLACAĞINA DAİR BİR KANAAT VAR”

    “Bütün anket şirketlerin ortalamasını alıp bir veri işleme yapıldığında en düşük oyumuzun yüzde 15 olacağına dair bir kanaat var. Kovid-19’dan beri anketler telefonla yapılıyor. Ben hiçbir anket şirketini suçlayamam, çünkü ekspertiz konumda değilim. Bu konuda uzmanlığım yok. Hepsini saygı ile karşılıyorum. Ama bunların ortalamasından böyle bir simülasyon yaptı Birol Bey ama ben bunun daha yüksek olacağına dair bir iddianın sahibiyim.

    Benim yapmaya çalıştığımı, vatandaş anladı. Şimdi birinci turda kazanmak konuşuluyor bu ülkede ve o konuda ben de sahada görüyorum ki birinci turda alacağız biz ve samimiyetle halkın feraseti bazılarından daha üstün. İkide bir ‘Meral hanım sahada çalışacak mı’ gibi saçma sorular oluyor. Ben şu anda 22 noktayı tamamladım. Sayıları bilmiyorum, 13 Mayıs dahil programım var.”

    “SINIFSAL OLARAK, HER BİR SINIFIN KADININ VAR, HER YAŞIN KADINI VAR”

    Sağ görüşlü seçmenin CHP’ye bakışı ile ilgili bir soruya Akşener, şu yanıtı verdi:

    “İslamcı kesim, daha kompakt bir yapı olduğu için eskiden çok fazla bu işin içinde değillerdi. Din üzerinden kavgayı Demokrat Parti- CHP beraber yapmıştır. Onların tortuları vardı. Şimdi CHP’nin yöneticilerinin bu konuda dikkatli olması gerekiyor. Esasen din imandan ziyade biraz eşraf olmanın getirdiği bir üsttencilik vardı hep. Sınıfsal bir şey aslında, kimse sınıfı konuşamadığı için Türkiye’de bilinmiyor. Sınıfsal çelişki… Ondan gelen bir çekingenlik vardı. Kemal Bey’in şahsına dair samimi bir biçimde insanları kamplaştırmadan, kucaklamaya yönelik bir yönü algılıyorlar ama bundan daha ötesi Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının çılgın gibi konuşmaları. Bu çılgın konuşmaların karşılığında ekonominin berbat oluşu, evlerde artık açlığın konuşuluyor olması. Ve kadınların sahaya inmiş olması. Sınıfsal olarak, her bir sınıfın kadının var, her yaşın kadını var. Tülbentlisi var, ipek örtülüsü var, şalvarlısı var, yeleklisi var, pardösülüsü var. Benim gördüğüm inanılmaz bir kadın profili var. İnsanlar acı çekiyor ve Kemal Bey’in bu tutumu önemli.”

    “KADINLARIN ÇEKTİĞİ ACIYI BİLİYORUM, BİZZAT YAŞADIM. İNANIYORUM Kİ BEN ÇÖZERİM. ONUN İÇİN DE DESTEK İSTİYORUM”

    Akşener, A Haber yayınında Onur Erim’in kendisi ile ilgili sözlerine yönelik yaptığı açıklamalara ilişkin yöneltilen soruya şu yanıtı verdi:

    “Beş vakit namaz kıldığı, her seferinde altını çizen bu arkadaşların zamanında, yani Sayın Erdoğan’ın zamanında eşimi aldattığım ima edildi, arkasından fosforlu diye tag açıldı hakkımda, evim basıldı. Şu anda MHP’de önemli siyasetçilerden bir tanesi, bizler için nesebi gayri sahih dedi. Yani ne demek bu? Analarımızın ve bizim babalarımızın başkası olduğu. En son 2015’te A Haber’de gene cinsiyetim üzerinden cinsiyetçi bir cümle kuruldu. Söylemeye çalıştığım şey şu, bu meğerse bütün kadınlara yapılan bir işmiş bu dönemde. Bu dönemde bu kadar azmasının sebebi, Sayın Erdoğan’ın bu konuda çok rahat olması. Bütün kadınlara ‘sürtük, çürük’ dedi. Sonra bir şey daha fark ettim, cinsiyetiniz üzerinden bir koca soru işareti oluştu diye, gülerek yapılan bir tarif… Bir şey daha fark ettim, kadınlar çok şeye maruz kalıyor ama söyleyemiyor. Kocasına söyleyemiyor katil olmayın diye. Babasına söyleyemiyor, babasının başına bir şey gelmesin diye. Çok eziliyoruz Fatih Bey. Bu ister ekonomik durum iyi olsun ister fakir olsun, ister tahsilli olsun, ister tahsilsiz olsun. Her türlü konuda kadın suçlu. Şimdi, bu seçimin alınmasına bu derece kelle koymamın sebebi biraz da budur. Kadınların çektiği acıyı biliyorum, bizzat yaşadım. İnanıyorum ki ben çözerim. Onun için de destek istiyorum. Balık baştan kokarmış, öyle yürüyüp gidiyor.”

    “O KADAR İLGİNÇ Kİ HDP İLE İYİ PARTİ SON DERECE DÜRÜST”

    HDP’ye yönelik Akşener şu değerlendirmeyi yaptı:

    “HDP’nin o masada olmadığını herkes biliyor. Yeşil Sol parti oldu ama ana gövdesi HDP. HDP’nin Mithat Sancar tarafından sayın Kılıçdaroğlu’nun destekleyeceğini açıklaması için de herhangi bir pazarlığın bulunmadığını ilan ederek açıkladı. Ben yazılı okudum. HDP diyor ki, ‘Hayır bizim böyle durumumuz yok’. Millet İttifakı’nın içinde en fazla biz gagalanıyoruz bu konuda. MHP, HÜDA-PAR ile yan yana olmayı kabullendi, ‘Hizbullah’la yakınlıkları yok’ dediler, geçtiler gittiler. Ama HDP’nin oturmadığı bir masada HDP var diye diye iki parti hakaret işitiyor. Öncelikle biz ondan sonra HDP kurumsal yapıya hakaret zinciri oluyor. Diyelim ki CHP ‘Onların oyu daha yüksek, sizin oylarınız yetmiyor’ dedi diyelim, biz kalkarız. O kadar ilginç ki HDP ile İYİ Parti son derece dürüst. Bizim ne arkadan ne önden herhangi bir ilişkimiz yok, onların da bizimle yok. Bu ipin ucu o kadar kaçtı ki, Kürt eşittir PKK’lı haline geldi. AK Parti Kürtlerin oyunu istemiyor mu? İYİ Parti, CHP, diğer partiler Kürtlerin oyunu istemiyor mu? Her siyasi partiye oy verenin oyunu istiyoruz. HDP’nin içinde elbette yüzde yzüz PKK’yı destekleyenlerin oyları vardır ama PKK ile alakası olmayanların da oyu var. AKP’ye oy veren Kürlerin tamamı PKK’lı ama buna karşı oy vermeyen Türkler de hain ve terörist… Bunu çok tehlikeli buluyorum. Bizi dış güçler bölemedi ama bu dil böler.”

    “BEN BÖYLE BİR İŞ YAPMIŞSAM SAYIN ERDOĞAN’A SESLENİYORUM, DERHAL O ŞEREFLİ TÜRK POLİSİNİ ÇEKSİN. BEN OSLO’DA BULUNMADIM”

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Bu seçim bir darbe girişimidir” sözlerini Akşener şöyle değerlendirdi:

    “O kadar vahim bir cümle ki bu. Sayın Erdoğan’ın İçişleri Bakanı 31 Mart sonrasında İstanbul’da ikinci seçime giderken, TRT’de Osman Öcalan mülakatı yayınlandı. Abdullah Öcalan’ın mektubu yayınlandı. Sayın Bahçeli ‘Bu mektup dikkate alınmalıdır’ dedi. İçişleri Bakanı, ‘Meral Hanım ile Temel Bey Kandil’le kağıt imzaladı’ dedi. Her ikimizin de dokunulmazlığı yok. Bu hukuksuzluk. Çıkıp dedim ki, ‘Sen ne işe yarıyorsun kardeşim? Ben o kağıdı imzalamışsam sen o makamda oturma’ dedim. Aynı adamlar Diyarbakır’da faili meçhulcü derken İstanbul’da Kandil’de kağıt imzaladı denmesi yalanın ötesinde bir çirkinlik. Senelerdir evimin kapısında polis noktası vardır. Eğer ben Kandil’le, PKK’yla herhangi bir irtibat kurdurmuşsam, yuh olsun size bana gerekeni yapmadığım için. Ben böyle bir iş yapmışsam Sayın Erdoğan’a sesleniyorum, derhal o şerefli Türk polisini çeksin. Ben Oslo’da bulunmadım. Ben Habur rezaletini yapmadım. Sizin aracılığınızla diyorum ki, ister PKK, ister FETÖ, ister Hizbullah ne kadar varsa, bunlarla irtibatı, iltisakı, sempatisi ben de varsam ben de dahil Cenab-ı Hak kahrı perişan eylesin. PKK ile mücadele etmiş şahıslardan birisiyim ben. Benim hala dokunulmazlığım yok. Böyle bir şey varsa tutuklayın.

    “BİR DAHA PARLAMENTER SİSTEMİ KONUŞMAYACAĞIMIZ SEÇİM”

    Bu gerçekten önemli bir seçim. Bir daha parlamenter sistemi konuşmayacağımız seçim. AK Partililere sesleniyorum. Biz diyoruz ki, güçlendirilmiş, 21 yüzyılın değer setlerine uygun bir demokrasiye, hukukun üstünlüğüne geçeceğiz diyoruz. Demokrasi vaat eden bir yapı öfkesini yenmek zorundadır. Ama diyelim ki Sayın Erdoğan kazandırdılar, ben onların yerinde olsam Sayın Kılıçdaroğlu’na oy veririm.  5 sene sonra bir daha seçilemeyecek, partisinde damatlar dışında kimse yok. Doğal olarak buradan seçilecek ve bir daha parlamenter sistem konuşulamayacağı için bu yetkilerle öfke yumağı birisi seçilecek. AK Parti’yi çok sevenlerin yanında ben olsam Sayın Kılıçdaroğlu’na ve bize oy veririm. Artık biz bu dilden bıktık.”

    “YARGIDAN BİRİNİ GÖNDERDİLER, İSMİNİ DEĞİŞTİREREK GİTTİ”

    Hapishanedeki PKK üyelerinin salınacağı iddiasını yalanlayan Akşener, şu açıklamayı yaptı:

    “Durup durup bana Tayyip Bey ile Abdullah Öcalan’a varasıya neredeyse akrabalığa varan ahbaplığı anlattırmak zorunda bırakıyorlar. Abdullah Öcalan’ın kardeşine Sayın Erdoğan ‘Bizim Mehmet’ dedi. Dolmabahçe notları var.  Yargıdan birini gönderdiler, ismini değiştirerek gitti. Orada destek talep ettiler. O da ‘Sonra inkar ediyorsunuz, yazıya dökülmesi lazım’ demiş, bu kısmını bilmiyorum. Basından. Kimin gittiğini, nasıl gittiğini biliyorum. 31 Mart sonrası İstanbul’a yapılanlar meydanda. Ne PKK’sı FETÖ’sü, ne Hizbullah’ı, Gaffar Okan’ın Gonca Kuriş’in katilleri de herhangi bir şekilde serbest kalacak diye bir anlaşma mümkün değil.. Öcalan mahkemesiyle ilgili ne kadar avukat varsa, şehit yakınları adına ne kadar kişi varsa organize eden kişi benim. 30 bin kişi deniyor, 40 bin kişi deniyor. Türkiye’nin silahlı örgüt kurarak cinayet işleyen kişi, bütün ölümlerden sorumludur. İster Kemal Bey olsun ister Öcalan’ın kardeşi olsun yapamaz. Siz dış politikayı bipolar anlayışla ‘Kankam Putin, arkadaşım Trump’, dün ‘aziz dostum Esat’ sonra ‘Katil Eset’ haline çevirirseniz bu bipolar bir dış politika olur.

    Akşener, savunma sanayisine ilişkin soruya şu yanıtı verdi:

    “BU İKİ TÜRK’ÜN KURMUŞ OLDUKLARI ŞİRKETİ DE KÖTÜLEMEK DOĞRU DEĞİL; BURADAN BAYKAR’A SAVAŞ AÇILMIŞ BİR SONUCU ÇIKARMAK DOĞRU DEĞİL”

    “ROKETSAN zamanından beri ilgilendiğim konulardır bunlar benim. Öğrencilerimin bir kısmı bu işlerin ARGE’sini yaptılar. İlgi alanımdadır. Türk mühendislerinin, Türk okullarından mezun bu gençlerin neticede Baykar, Özdemir Bey çok saygın bir insandı. Burada yaşayan mühendislerle beraber çalışıp, ortaya koyduğu güzellikler. Sayın Kılıçdaroğlu’nun Baykar şirketine ve onun kurucusu rahmetli Özdemir Bey’e duyduğu saygıyı biz hepimiz biliyoruz. Kendisinden sonra bir de ziyaretine gitti. Sayın Kılıçdaroğlu’nun ABD iki Türkün kurduğu şirketle burada çalışma yapacağız demesinde bir sakınca yok. Bizim yurt dışında pek çok insanımız var. Baykar da dahil olmak üzere ister Türkiye’de ister dünyada herkes baş tacıdır. Siyasi yönetime düşen bu insanların önünü açmaktır. Bu iki Türk’ün kurmuş oldukları şirketi de kötülemek doğru değil; buradan Baykar’a savaş açılmış bir sonucu çıkarmak doğru değil. Ben kişisel olarak Atatürk Havalimanını tekrar uluslararası havalimanı haline getirmek doğrudur diye düşünüyorum. Hatta mutabakat metnine koyduk. Sayın Kılıçdaroğlu uzay merkezi yapalım dedi. Tersine beyin göçü olarak bir anlayış var. Bu da saygıdeğer. Bu Baykar’a karşı olmak değil. İstanbul Havalimanı yanlış yapılan yatırım. Ama çöp olamaz. Paris’e yanlış hatırlamıyorsam 70 ya da 50 milyon turist geliyor idi. Sadece İstanbul’a böyle turist getirdiğinizi düşünün bütün havalimanlarına ihtiyaç var.

    “KAYNAĞI BELLİ YATIRIM YAPACAK BİR PARADAN BAHSEDİYOR SAYIN KILIÇDAROĞLU. HERKESİN BİLDİĞİ YOL BU”

    Ekonominin patronu güvendir. Kaynağı belli para temiz paradır, o para yatırıma gelir. Yerli para da dahil olmak üzere yatırıma giden her para yargının bağımsızlığını bekler. Kuralların önceden ilan edilmesini bekler. Kısaca hukukun üstün olduğu, denge ve denetleme mekanizmalarının bulunduğu tam ve kamil demokrasinin uygulandığı yer ister. Kaynağı belli yatırım yapacak bir paradan bahsediyor sayın Kılıçdaroğlu. Herkesin bildiği yol bu.

    “‘İKİNCİ TURA KALACAK BİZ ALACAĞIZ’ DİYEN AK PARTİ ZATEN KAYBETMİŞTİR”

    Çok samimiyetle bir şey söyleyeyim. ‘İkinci tura kalacak biz alacağız’ diyen bir AK Parti zaten kaybetmiştir. Bu dendi mi bugüne kadar? İkinci tura kalıp kalmayacağı 10 gün kala net şekilde görülür. Ama benim sahada gördüğüm tereddüt etmesi gereken yerler çılgınca alkışlıyor. Bir oy Kemal’e bir oy Meral’e diyorum. Bu çok tuttu. Böyle bir sistemde birinci turda alınabileceğine inanıyorum. Çalıştığım yerlerde gördüğüm kadarıyla. Meclis’i de alacağımıza inanıyorum. 300’ün üzerine. Hayalimiz 400 falan. 300’ü geçeceğimize samimiyetle inanıyorum. 95 seçimleri gibi çıkacak. Bu benim inancım. Hatta bazıları ile iddiaya girdim. Hayalim birinci İYİ Parti’nin olması. AK Parti’nin seçmeninden daha fazla biz oyu alıyoruz. Kemal Bey’in alacağına samimiyetle inanıyorum.”

  • Yabancı öğrenciler Keçiören’i gezdi

    Yabancı öğrenciler Keçiören’i gezdi

    Erasmus projesi çerçevesinde Belçika, İspanya, İtalya ve İrlanda’dan Türkiye’ye gelen öğrenciler, Keçiören’de misafir edildi. Yabancı öğrencilere gezi sırasında Ankara 23 Nisan Ortaokulu öğretmen ve öğrencileri de eşlik etti. Teleferik, Deniz Dünyası ve Doğal Yaşam Parkı’nı gezen Türk ve yabancı öğrenciler birbirleriyle kaynaşma fırsatı buldu.

    “Onlara hem Türk kültürünü hem de belediyecilik anlayışımızı anlatıyoruz”

    Öğrenci değişimi projelerine katkı sunmaya devam ettiklerini söyleyen Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok, “Erasmus projesi kapsamında Keçiören’imize birçok ülkeden öğrenci geliyor. Onlara hem Türk kültürünü hem de belediyecilik anlayışımızı anlatıyoruz. Onlar da büyük bir memnuniyetle buradan ayrılıyor. Gelenlerin Keçiören’de gezip gördükleri yerleri seveceğinden eminiz. Tüm öğrencilerimize keyifli bir gezi süreci geçirmelerini diliyorum” dedi.