Kategori: Bilim

  • Alper Gezeravcı Dünya’ya döndü

    Alper Gezeravcı Dünya’ya döndü

    ürkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı’nın da içinde bulunduğu Axiom-3 (Ax-3) ekibi, Dragon kapsülüyle Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan (ISS) ayrıldı.

    Yaklaşık 48 saat süren yolculuğun ardından Axiom-3 ekibi Dünya’ya iniş yaptı.

    SpaceX, ayrılmanın ardından tüm uçuş ve iniş sürecinin otomatik pilot aracılığıyla gerçekleştiridiğini belirtti.

    İlk Türk astronot Alper Gezeravcı Dünya'ya döndü - 1

    YEDİ POTANSİYEL İNİŞ NOKTASI BELİRLENDİ

    Şirket, Dragon uzay aracının ISS’ten ayrılmasının iniş bölgesindeki hava koşullarına bağlı olduğunu belirtti. Atmosfere girişin ardından sürtünmenin etkisiyle yavaşlayacak olan Dragon kapsülü paraşütlerin açılmasının ardından iniş yapacak. Planlı inişin, ABD’nin Florida eyaletinin doğusundaki Atlas Okyanusu ve batısındaki Meksika Körfezi’nde bulunan 7 potansiyel iniş noktasından birine yapılması bekleniyor.

    KAYNAK: NTV

  • İlk uzay yolculuğuna dair değerlendirme

    İlk uzay yolculuğuna dair değerlendirme

    Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı’nın, Dünya’ya dönüş yolculuğuna başladı. Gezeravcı, Axiom-3 ekibiyle Dragon kapsülüyle Uluslararası Uzay İstasyonundan Çarşamba günü saat 17.20’de ayrıldı. Kapsülün hava şartlarına bağlı olarak bugün 16.30’da Dünya’ya inmesi öngörülüyor. Teorik Fizikçi Kozmolog Doç. Dr. Nihan Katırcı, Astronot Alper Gezeravcı’nın Ax-3 görevini değerlendirdi. Galaksimizdeki milyarlarca galaksiden oluşan galaksi kümesi arasında sadece biri olduğumuzu ve güneş sistemindeki üçüncü gezegen olduğumuzu ve 1995’te ilk kez keşfedilen yaşanabilir gezegenin henüz ulaşılabilir bir mesafede olmadığını (>20 ışık yılı) ifade etti.

    “ISS dünyadan sadece 400 kilometre uzakta uçakla 50 dakikalık bir sürede gidilebilir bir mesafe”

    Uluslararası Uzay İstasyonunun (ISS) yerçekimsiz ortam olduğuna dair ifadeler yer çekimi ivmesinin olmadığı gibi bir yanlış anlaşılmayı da beraberinde getirdiğini ifade eden Katırcı, “ISS dünyadan sadece 400 kilometre uzakta uçakla 50 dakikalık bir sürede gidilebilir bir mesafe, yerçekimi dünya yüzeyinden sadece yüzde 10 daha az. ISS kararlı yörüngesini korumak için 28 bin kilometre/saat hızla dönüyor, bu nedenle ağırlıksız bir ortam sağlanıyor, ağırlığınız hala var ama onu dünya yüzeyi tarafından dengeleyen tepki kuvveti yok” dedi.

    “Kütleçekim bir kuvvet değil”

    Albert Einstein’ın kütleçekim kuramından önce özel görelilik kuramına değinen Doğuş Üniversitesi Öğr. Üyesi Doç. Dr. Nihan Katırcı, “Kütleçekim bir kuvvet değil, Einstein’ın Newton’dan farkı zamanı da konum gibi gözlemciye göre değiştiğini kabul edip, dört boyutlu uzay zamanı, doğada maksimum bir iletişim hızı (ışık hızı) olması gerektiğini düşünmesi; bu düşünce Kopernik devrimi sayesinde öğrendiğimiz şekilde, temel fizik yasaları herkes için aynı şekilde çalışıyor. Bu şekilde aslında iki cismin birbirine bir kuvvet uygulamadığı uzay zamanın kütle tarafından büküldüğünü ve bükülen uzay zamanın diğer kütleyi çektiğini keşfetti. GPS teknolojisini her an kullanıyoruz, ama Einstein bu teorilerin oluşma evresinde de doğuş evresinde de zerre kadar teknoloji kaygısı gütmüyordu çünkü bilim adamının böyle kaygıları olmaz, özgür düşünmek, düşünceyi özgürleştirmek bu sayede olur” şeklinde konuştu. Katırcı konuşmasını şöyle sürdürdü:
    “29 Nobel ödülüne ev sahipliği yapan İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nin içindeki DAMPT (Department of Applied Mathematics and Theoretical Physics) Uygulamalı Matematik ve Teorik Fizik Merkezinde teknoloji sanayi anlamında hiç bir katkısı olmayan yüzlerce bilim insanı araştırmacı istihdam ediliyor. Hawking, Barrow gibi alanında öncü bilim insanları temel bilimlere katkı sağlamak amacıyla kimsenin gündelik hayatını etkilemeyecek (diye düşünülen) konularda çalışıyor. Caltech ve MIT Üniversitelerine bağlı Laser Interferometer Gravitational-Wave Observatory (LIGO) Kütleçekim Dalgaları Lazer Girişimölçer Gözlemevi 40 yıl süreli bir proje olarak desteklendi ve milyonlarca araştırmacıyı istihdam etti ve sonunda kütleçekim dalgalarını gözlemlediler. Uzay çalışmalarına bu bakış açısı ile yaklaşılması gerekiyor.”

    “Uzay teknolojisinin tek başına bir ülkenin geliştirmeye çalışacağı bir şey değildir”

    Son olarak, uzay çalışmalarının önemine vurgu yaparak 2025’ten sonra tek uzay istasyonunun Çin Uzay İstasyonu (CSS) olacağını söyleyen Katırcı, “Sonuç olarak ülkelerin yirmi yıllık kalkınma, ‘bilimde ve sonra da teknolojide’ planlarında bu çalışmaların önemi büyük. Üstelik Hindistan’ın 1969’da Japonya’nın 2003’te uzay ajanlarının kurulduğu ve şu anki uzay bütçelerinin bizim bütçemizin (TUA 2023 bütçesi 2 milyon) 70 katı olduğunu düşünürsek. Hindistan’ın bu kadar erken kurulmuş uzay ajansına karşın ilk uydusunu Sovyetler Birliğinin atması, ilk roketinin Almanlar tarafından yapılması da uzay teknolojisinin tek başına bir ülkenin geliştirmeye çalışacağı bir şey olmadığını gösteriyor. 50-60 yıl gibi bir sürede şekillenecektir” şeklinde konuştu.

  • Gezeravcı Dünya’ya ne zaman dönecek?

    Gezeravcı Dünya’ya ne zaman dönecek?

  • Alper Gezeravcı’nın dönüş yolculuğu ertelendi

    Alper Gezeravcı’nın dönüş yolculuğu ertelendi

    Astronot Alper Gezeravcı’nın dönüş yolculuğunda erteleme yapıldı. SpaceX, Florida kıyılarındaki olumsuz hava koşulları nedeniyle, Alper Gezeravcı’nın içinde bulunduğu Ax-3 ekibinin ISS’ten ayrılışının ertelendiğini duyurdu. Dragon kapsülü en erken 5 Şubat Pazartesi günü ISS’ten ayrılacak. Gezeravcı’nın bugün Türkiye saatiyle 14.00’te ISS’ten ayrılması bekleniyordu. Ax-3 ekibi için dün uğurlama töreni düzenlenmişti.

    BAKAN KACIR’DAN AÇIKLAMA

    Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, sosyal medya hesabından konuya ilişkin bir açıklama yaptı. Kacır, bir sonraki ayrılmanın (tahmini) 5 Şubat 2024 saat 17.00’da gerçekleşeceğini, Dünya’ya dönüşün de 6 Şubat 2024’te saat 17.50’de beklendiğini söyledi.

    14 GÜNDE 13 DENEY YAPTI

    Alper Gezeravcı, 14 günlük uzay görevi sırasında 13 deney gerçekleştirdi. Gezeravcı sosyal medya mesajında, “Uzayda yaptığım deneyler, Dünya’nın sınırsız güzelliklerini anlamamıza yardımcı oluyor. Attığımız her bir adım Dünyamızın geleceği için.” ifadelerini kullandı.

    DÜNYA’YA GERİ DÖNÜŞ NASIL OLACAK?

    Gezeravcı ve beraberindeki 3 astronot, Uzay istasyonuna kenetli halde 14 gündür kendilerini bekleyen Dragon kapsülüne geçecek.  Dünya’ya dönüş yolculuğu ise 12 saat sürecek.

    Kapıların kapatılmasının ardından, uzay istasyonundan ayrılacak kapsül daha sonra kontrollü olarak yavaşlayıp dönüşe geçecek. Atmosfere girişi sırasında saatte 27 bin kilometre hızla ilerliyor olacak.

    Ses hızının 20 katını aşan bu süratte, kapsülün dış katmanındaki sıcaklık 7 bin derecenin üzerine çıkıyor. Bu sıcaklığa karşı SpaceX, PICA denen ısı kalkanını kullanıyor.

    Atmosfere girişin ardından sürtünmenin etkisiyle yavaşlayan Dragon Kapsülü paraşütlerin açılmasının ardından iniş yapacak.

    Planlı inişin, ABD’nin Florida eyaletinin doğusundaki Atlas Okyanusu ve batısındaki Meksika Körfezi’nde bulunan 7 potansiyel iniş noktasından birine yapılması bekleniyor.

  • ChatGPT’den 500 milyon dolarlık yatırım

    ChatGPT’den 500 milyon dolarlık yatırım

    Elon Musk’ın sahibi olduğu Tesla insansı robotu Optimus’u tanıtmıştı.

    Bu gelişmelerin ardından yapay zekayla birlikte dev teknoloji şirketleri insansı robot üzerine yoğunlaşmaya başladı.

    Bloomberg’in haberine göre, Microsoft ve ChatGPT’nin geliştiricisi OpenAI’nin bir insansı robot girişimine 500 milyon dolarlık yatırım yapmayı düşündüğü kaydedildi.

    Dünyanın dört bir yanına otonom insansı işçiler yerleştirmek isteyen Figure AI’ın 1,9 milyar dolar değer biçilebileceği belirtildi.

    OpenAI’ın daha önce de 1X Technologies adlı bir başka insansı robot girişimine yatırım yaptığı belirtildi.

  • Alper Gezeravcı sorular yanıtladı

    Alper Gezeravcı sorular yanıtladı

    Uzaya çıkan ilk Türk vatandaşı Alper Gezeravcı, Türkiye Uzay Ajansı’nda bulunan basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

    “Bizlere bu onur ve gururu yaşatan, Türk milletine uzay kadar sonsuz müteşekkirim”

    Gelecek nesillerin hayalini gökyüzünün ötesine, uzayın derinliklerine aktardığını dile getiren Gezeravcı, “Benim buradaki varlığımdan ziyade, beni buraya taşıyan şanlı bayrağımızın, istasyonda asılı olduğu yerden her geçişimde, iradesi ve kararlılığı ile buraya adım atan devletimizin, milletimize yaşattığı mutluluk, gurur ve heyecanı hissediyor ve ürperiyorum. Ülkemin yanımda olduğunu bilmek, desteğini hissetmek çok değerli, bana yaşattığı gurur çok büyük. Uzayı, uzayda kalıcı insan varlığının simgesi olmuş bu istasyonu tarif edebilirim; ama yaşadığım gururu tarif etmek çok zor. Bizlere bu onur ve gururu yaşatan, Türk milletine ve iradesi ve kararlılığı ile buraya adım atan devletimize uzay kadar sonsuz müteşekkirim” ifadelerini kullandı.

    “Havacılık eğitim ve tecrübelerim, bu eğitim süreçlerini çok rahat geçirmeme vesile oldu”

    Uluslararası Uzay İstasyonu’na ulaşmadan önce havacılık eğitim ve tecrübelerinin yanı sıra görevin, fizyolojik gerekliliklerini karşılamaya yönelik alçak basınç çemberi ve santrifüj eğitimleri aldıklarına değinen Gezeravcı, “Bu eğitimlerde, bir uzay aracının fırlatma ve yörüngede seyir şartlarında ani ivmelenmelerini çok kısa sürede yaşamanın insan vücudundaki etkilerinin ne olduğu ve bu maruz kalınan etkilere karşı nasıl mukavemet gösterileceği konusunda eğitim verildi. Vücudumuz yerçekimi kuvvetine maruz kalırken, görevlerimizi yerine getirebilmek için gerekli bedensel yeteneklerimizi geliştirdik. Geçmiş havacılık eğitim ve tecrübelerim, bu eğitim süreçlerini çok rahat geçirmeme vesile oldu. Ardından, fırlatmanın gerçekleştirileceği Falcon-9 roketi ve Dragon uzay aracının normal operasyonuna ve her ihtimale karşı acil durum senaryolarına yönelik eğitimleri aldık. Sonrasında ise, uzay istasyonunun normal operasyonu ve acil durum prosedürlerini öğrendik. Ardından, kendi görevimize özgü ve gerçekleştireceğimiz bilimsel deneylerin teorik ve sonrasında uygulamalı eğitimlerini, Türk bilim adamlarımızın da katkılarıyla, tamamladık. Son olarak ise, görevin sonunda dünyaya dönüş sürecinde karşılaşabileceğimiz, suya iniş sonrası acil durum senaryoları için hayatta kalma eğitimleri aldık” dedi.

    “Yüz çehrem dünyada olduğundan daha şişkin görünüyor”

    Uzaya ilk çıktığımız andan itibaren vücudumda bazı belirgin değişiklikler meydana geldiğini belirten Gezeravcı, şöyle devam etti:
    “Uzay ortamını, dünyadakinden ayıran en önemli fark yerçekimi ve hissettiğimiz etkilerin bir çoğu buna bağlı. Örneğin, burada, normalde, tüm vücuduma dağılması gereken sıvılar, yer çekimi olmadığı için üst kısımlarda birikiyor. Yüz çehrem bu nedenle dünyada olduğundan daha şişkin görünüyor. Yerçekimi olmadığı için, normalde vücut ağırlığımı taşıyan iskelet ve kas sistemim, burada aynı yükü hissetmiyor. Bu da kemik yoğunluğumun ve kas kütlemin burada zaman içinde azalmasına neden oluyor. Bundan dolayı, görevimizin planlı takvimi dahilinde, yerdeki eğitim sürecinde pratik ettiğimiz şekilde, bu etkiyi azaltmak için özel egzersiz programlarımızı uyguluyoruz. Ben şu an için bunu fazla hissetmesem de uzun süreli uzay görevlerinde bu durum çok daha fazla hissediliyor ve önemli hale geliyor. Ayrıca, yine vücut sıvılarındaki basıncın değişimi nedeniyle bazı görme sorunları ve bağışıklık sistemi zayıflıkları oluşabiliyor. Çok şükür, şu ana kadar ben böyle bir problem yaşamadım. Hem Türk hem de yabancı bilim insanları tarafından, uzayda yaşamanın vücut üzerindeki etkilerini anlamak ve bunlara karşı önlemler geliştirmek için sürekli araştırmalar yürütülüyor. Hatta, ben de bu konuda Türk Bilim insanlarının çalışmalarına katkıda bulunmak için burada bazı çalışmalar yürütüyor ve veriler topluyorum.”

    “ISS’in 25 yıllık tarihinde ilk kez bu kadar fazla ülkeden astronot aynı anda burada bulunuyor”

    Uluslararası Uzay İstasyonu’nda birçok ülkeden astronotların bulunduğu ve onların hangi faaliyetlerde bulunduğu sorusuna Gezeravcı, “Kalabalık bir astronot ekibi ile görev yapıyoruz. Bizim görevimiz, ISS’in 25 yıllık tarihinde iz bırakan ayrıntısı en kalabalık millet topluluğu. Görev Komutanımız daha önce NASA bünyesinde görev yapmış ve 5 kez uzaya çıkmış çok tecrübeli bir astronot. İtalya ve İsveç’ten 2 arkadaşımla birlikte toplam 4 kişilik bir ekibiz. Ayrıca, biz Uluslararası Uzay İstasyonuna ulaştığımızda, bizi halihazırda orada görevde olan ABD, Danimarka ve Japonya’dan astronot arkadaşlarımız karşıladı. Şöyle güzel ve sıradışı bir ayrıntıyı da aktarayım: Bizim gelişimizle birlikte, ISS’in 25 yıllık tarihinde ilk kez bu kadar fazla ülkeden astronot aynı anda burada bulunuyor. Şu anda burada 7 farklı ülkeden, 9 farklı milliyetten astronot bir arada görev yapmakta” diye konuştu.

    “Uzay istasyonuna gelmeden yiyeceklerimiz buraya gönderildi”

    Beslenme rutinlerinin dünya ile aynı olduğunu belirten Gezeravcı, “Günde 3 öğün besleniyoruz. Nisan ayında Amerika’ya gelir gelmez, eğitim programımızın en başında planlanan faaliyetlerden birisi, uzayda yiyeceğimiz gıda ve içeceklerin seçimleriydi. 70 civarında yemek ve 30 civarında içecek alternatifini gıda mühendisleri eşliğinde denedik, tercihlerimizi belirledik. Gıda ve içecekleri belirlerken ana kriter; günlük hedeflenen kalori miktarını tutturmak ve sağlıklı beslenmekti. Sonrasında belirlediğimiz gıda ve içecekler istasyonda kalacağımız süreye uygun olarak hazırlandı; ve fırlatma öncesinde kargo olarak taşınmak üzere paketlendi. Hatta biz daha uzay istasyonuna gelmeden yiyeceklerimiz buraya gönderildi. Bu özel gıdaların hepsi üretim esnasında vakumlu paketler içinde hava almadan korundu. Böylece hem uzun süreler boyunca tazeliğini korudu ve bozulmadı” değerlendirmesinde bulundu.

    “Türk bilim insanları adına gerçekleştirmem gereken birçok bilimsel deney ve çalışma var”

    Uluslararası Uzay İstasyonundaki yaşamım aslında, buraya gelmeden çok önce, geniş katılımlı bir ekip tarafından tüm detaylarıyla planlandığını ve günlük rutinini aktaran Gezeravcı, şu ifadelere yer verdi:
    “Her gün sabah, günlük faaliyetlerimin başlangıcından yaklaşık 2 saat önce uyanıyorum. Kahvaltımı yapıp, günlük planlama toplantısı başlamadan, brifing içeriklerini ve günlük görev dosyalarını inceleyerek toplantıya hazırlık yapıyorum. Günlük işlerime, görev kontrol merkezi ile planlama toplantısı yaparak başlıyorum. Bu toplantıda, faaliyetlerimizin, istasyondaki diğer faaliyetlerle koordine olabilmesi için tüm günü gözden geçiriyoruz. Toplantının hemen ardından, direkt planlı görevlerimizin icrasına başlıyorum. Her biri farklı uzunluk ve içerikte günlük ortalama 12 ile 15 civarında farklı görev gerçekleştiriyorum. Bu görevlerin içerisinde ülkemizden buraya getirdiğimiz bilimsel deneyler başta olmak üzere dünya üzerinde belirlediğimiz gözlem noktalarının takibi, istasyon içerisinde bana tanımlanmış sorumlulukların yerine getirilmesi, sizlerle yaptığımız bağlantılar gibi farklı yayın bağlantılarının gerçekleştirilmesi, sağlık testlerimizin gerçekleştirilmesi, medikal numunelerin alınması vb. gerçekten aşırı dikkat ve enerji isteyen, yorucu görevler olmasına rağmen, son derece keyifli. Biliyorsunuz burada geçireceğim zaman kısıtlı ve bu kısıtlı zamanda, Türk bilim insanları adına gerçekleştirmem gereken birçok bilimsel deney ve çalışma var. Dolayısıyla, zamanımı çok iyi kullanmak ve planlı tüm faaliyetleri, aylardır hazırlandığımız şekilde eksiksiz tamamlamak zorundayım. Günün sonundaki dinlenme zamanıma kadar, bu planlı faaliyetler aralıksız şekilde devam ediyor. Görevlerin tamamlanmasının ardından, ertesi gün için kendimi hazırlamak üzere dinlenmeye geçiyorum.”

  • Gözler Ay’a çevrildi

    Gözler Ay’a çevrildi

    TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal,  “Türkiye Yüzyılı”nın ilk yılında gözlerini uzaya çevirdiklerini söyledi.

    Milli Uzay Programı’nın 10 başlığından birinin “Türkiye’nin ilk astronotunun uzaya gönderilmesi” olduğunu dile getiren Mandal, “Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı’nın uzaya gitmesine toplumumuzun gösterdiği ilgi ve beklentilerin yüksek düzeyde olduğunu görmek mutluluk ve sorumluluk verdi.” diye konuştu.

    Mandal, Gezeravcı’nın Uluslararası Uzay İstasyonu’nda 13 bilimsel deney gerçekleştireceğini, uzay misyonunun “bilim misyonu projesi” olduğunu belirtti.

    Yapılacak deneylerin ülke adına önemli olduğunu vurgulayan Mandal, “13 deneyin sonuçlarını heyecanla bekliyoruz. Bunun öncesinde 2023’te İMECE uydumuzu fırlattık. Bunun devamında yine iki önemli misyon gelecek. Bunlardan bir tanesi Türksat 6A projemiz. Haberleşme uydumuzu 2024’te fırlatacağız ve takibinde de Ay’a sert iniş misyonumuzu gerçekleştirmek üzere 2026’da uzaya yolculuk devam edecek.” ifadesini kullandı.

    Gözler yeni “İMECE”lerde

    Mandal, geleceğe uzay odaklı baktıklarını belirterek, “Türkiye’nin uzay otobanı”na ilişkin yeni projeleri anlattı.

    2024 Yılı Yatırım Programı’na dikkati çeken Mandal, programda İMECE-2 ve İMECE-3 projeleri için 2,8 milyar lira bütçe ayrıldığını dile getirdi. Mandal, şunları söyledi:

    “İMECE uydumuz, İMECE-1 olacak. İMECE-2 ve İMECE-3 ile 2027’ye gelindiğinde 3 uydumuz eş zamanlı çalışacak. Artık istediğimiz yerden, istediğimiz zaman görüntü alabileceğiz. Devletimiz ‘Görüntülü uydum var’ demedi, iki İMECE uydusunu yatırım programına dahil ederek bütçesine koydu. 2024’ten itibaren çalışmalar devam edecek. Araştırmacılarımız için önemli bir motivasyon. İMECE uydumuzda optik kamera çapı 99 santimdi. Şimdi 50 santim olacak. Çözünürlüğü yüksek optik kameralar üreteceğiz İMECE-2 ve İMECE-3’te. Bu şekilde takım uydularımız olacak. Türkiye de İMECE-2 ve İMECE-3 ile artık sadece uydusunu yapan değil, takım uydusunu yapan bir ülke olacak.”

    Mandal, Türkiye’nin tasarımından geliştirilmesine kadar tüm bileşenleriyle ürettiği İMECE’nin yapımının 7 yıl sürdüğünü, İMECE-2 ve İMECE-3’ün yapımının 4 yıl süreceğini bildirdi.

    Türkiye’nin 4 yıl içinde 2 uydu yapacağını vurgulayan Mandal, “Türkiye, uydu satabilen bir ülke haline gelecek. Türkiye o aşamaya geliyor. Artık İMECE-2 ve İMECE-3 yolda. Gözümüz hep uzayda ve gökte.” dedi.

    İMECE’nin en kritik parçalarından optik kameranın başka bir ülkeye de transfer edileceğini söyleyen Mandal, şöyle konuştu:

    “Yani uzay teknolojisinde kendi ihtiyacımızın dışında üreterek ihraç ediyoruz. Ayrıca biz kendi savunma sanayimiz için çip üretebilen bir ülkeyiz ama şu an sivil sektörlerde çip üretme konusunda üretim altyapımızın geliştirilmesine yönelik bir ülkeyle işbirliğine gidildi ve şu an Türkiye’de artık sadece savunma sanayisi için değil, çok daha farklı kullanım alanları olan, sivil alan olan teknolojiler için işbirliği yapıyoruz.”

    TÜBİTAK, 2023’te 6,3 milyar lira destek verdi

    Mandal, geçen yılın Türkiye için her açıdan zor bir yıl olduğuna dikkati çekerek şöyle devam etti:

    “Çevresel, jeopolitik, ekonomik, toplumsal boyutta olmak üzere 2023 zor bir yıldı. Bir taraftan iklim değişikliğinin etkisini gördük. Dünya tarihinde bir yıl içinde 4 ay ilk kez ortalama sıcaklığın üzerindeydi. Bu inanılmaz bir şey, gelecek açısından iyi şeyler söylemiyor. Gelecekte suya, gıdaya ulaşmamız çok daha zor olacak. Ülkelerin şu an gündemlerinde buna ortak çözüm oluşturma boyutu var. Diğer taraftan Filistin’de yaşananlar. Dünyanın gündeminde yaşananlar vahşete, zulme karşı yetersiz kalındığı bir dönem. Ülkemiz açısından bakıldığında 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem felaketi. Bir yıla yakın zaman dilimi oldu hala devam da edecek olan zor bir dönem. Daha adil, eşit bir dünya için jeopolitik, çevresel, toplumsal, ekonomik, hangi açıdan bakarsak bakalım daha fazla bilim ve teknolojiye ihtiyaç var. Bilim ve teknolojiyle bu sorunlara çözüm oluşturabilir ve zulme dur diyebilirsiniz. Birileri bilim ve teknolojiyi kendi gücünü ortaya koymak için gösteriyorsa sizin de daha fazla bilim ve teknolojiyle daha adil ve barışçıl bir dünya oluşturmanız gerekiyor. Bu yüzden TÜBİTAK’a düşen görev kritik.”

    TÜBİTAK’ın 2023’te akademik, sanayi, bilim insanı ve toplumsal farkındalık konularında önemli bir yıl geçirdiğini dile getirdi.

    Akademi tarafında 5 binin üzerinde projeyi destekledikleri bilgisini veren Mandal, “Bunlara ayırmış olduğumuz kaynak 2 milyar lira civarında. Yine sanayi tarafında 3 bin 400 kadar proje desteklendi ve destekler devam ediyor. 2 milyar lira oraya destek ayırdık. 50 bine yakın araştırmacı bilim insanı desteklendi ve burası için 2,3 milyar lira gibi bir kaynak ayrıldı. Verdiğimiz destek 6,3 milyar liraya ulaştı.” dedi.

    Mandal, sadece projeleri desteklemediklerini, o destekleri birbirleriyle eklemli hale getirdiklerini söyledi.

    “Bilgiyi üretenler ve kullananlar bir araya getirildi”

    TEKNOFEST ile toplumda farkındalık oluştuğunu vurgulayan Mandal, bilim merkezlerine, atölyelere, yarışmalara ve olimpiyatlara katılımın arttığını belirtti.

    Mandal, 2023’te 24 büyük teknoloji platformunu bir araya getirdiklerini, platformlarla gıda, sağlık, kuantum, yeşil dönüşüm gibi iklim odaklı, Türkiye’nin ve dünyanın ihtiyaç duyduğu konular da dahil bilgiyi üreten ve kullanan kurumların buluşturulduğunu anlattı.

    Türkiye’nin en büyük ve kritik gücünün insan kaynağı olduğunu dile getiren Mandal, “O insan kaynağını ne kadar erken yaşta bilim ve teknolojiyle buluşturursak bu Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yıl dönümünde çok daha anlamlı hale gelir. Bunu dünyadaki rekabet ortamında insanlık için çözüm oluşturma noktasında en güçlü kaynağımız olarak görüyorum.” diye konuştu.

    GÖKDOĞAN ve BOZDOĞAN füzeleri 2024’te envantere girecek

    Türkiye’nin savunma sanayisi alanında da kritik bir noktaya eriştiğine dikkati çeken Mandal, havadan havaya füze sistemleri geliştirmenin zor bir aşama olduğunu, bu kapsamda geliştirilen GÖKDOĞAN ve BOZDOĞAN füzelerinin tüm testlerden geçtiğini, bu yıl da envantere gireceğini bildirdi.

    Mandal, Türkiye’nin kendi elektrikli trenini üreten bir ülke olduğunu belirterek şunları kaydetti:

    “Elektrikli trenimizi raylara indirdik, bu bizim için kritikti. Tabii ki Togg ülkemizin gururu. Onun kritik bileşenini üreten firmalar TÜBİTAK’ın desteklemiş olduğu firmalarımız. Öte yandan, dijital paramızın Faz-1 aşaması, ASELSAN ve HAVELSAN ile tamamlandı. TÜBİTAK Gebze kampüsümüzde dijital parayı kullandık. Şu an projede 2. Faz’a geçildi, 2024’te Merkez Bankamız koordinasyonunda gerçekleştirilecek.”

    KAYNAK: TRT HABER

  • Gezeravcı ISS’ten yeni fotoğraf paylaştı

    Gezeravcı ISS’ten yeni fotoğraf paylaştı

    Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) görevine devam ederken, sosyal medya hesabından bir fotoğraf paylaştı. Gezeravcı, Axiom-3 misyonu kapsamında birlikte fırlatıldığı İspanyol astronot Michael Lopez-Alegria ile yemek yedikleri ana ait fotoğrafı paylaşarak, “Uluslararası Uzay İstasyonu’nda Komutan Michael ile yemek keyfi” ifadelerine yer verdi.

  • Gezeravcı deney çalışmalarını sürdürüyor

    Gezeravcı deney çalışmalarını sürdürüyor

    Gezeravcı, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda gerçekleştireceği 13 deneyden 2’sini daha hayata geçiriyor. Bunlardan ilki uzayda yaşamaya karşı oluşan hayati tepkimelerin “vokal kord” kaynaklı değişimlerle tespiti ve düşük yer çekimsizliğin sebep olduğu rahatsızlıkların ses frekanslarıyla tanımlanmasını sağlayacak “VOKALKORD” deneyi oldu.

    Haliç Üniversitesinden Prof. Dr. Gökhan Aydemir’in proje yöneticisi olduğu deneyle, solunum sistemi fizyolojisi içerisinde akıllı saat yapay zeka desteğiyle seste meydana gelen frekans değişiminden duyulan rahatsızlıkların tespit edilmesi ve yer çekimsiz ortamın insan sesi üzerine etkilerinin araştırılması hedefleniyor.

    Gezeravcı’nın ikinci deneyi, Yıldız Teknik Üniversitesinden Prof. Dr. Didem Özçimen’in proje yöneticisi olduğu ve “Uzay Koşullarında Antarktika ve Ilıman Mikroalg Yetiştiriciliğinin Karşılaştırmalı Bir Çalışması” başlığını taşıyan “ALGALSPACE” olacak.

    Bu deneyle, uzayda, Antarktik ve ılıman bölge mikroalglerinin büyüme verileri karşılaştırılarak literatürde ilk kez kutup alglerinin uzayda kullanımına yönelik çalışma gerçekleştiriliyor. Uzay ortamında alglerin; karbondioksitten oksijen rejenerasyonu, ek gıda temini, su iyileştirme, yaşam destek alanlarında kullanılması araştırılacak.

    Şimdiye kadar 3 deney çalışmasını başlattı

    Gezeravcı, Uluslararası Uzay İstasyonu’na ulaştığı günden bu yana 3 deneyi hayata geçirdi.

    Astronot Gezeravcı, Tuz Gölü’nde yetişen endemik Schrenkiella Parvula isimli halofit bitkinin uzay ortamına karşı verdiği fizyolojik ve moleküler tepkileri araştıran “EXTREMOPHYTE”, gelecekte uzayda yaşayacak yüksek sayıda insanın ihtiyaç duyacağı besinlerin sağlanması ve kapalı yaşam ortamlarındaki çevresel kontrollere destek vermesi için yeni bitkiler geliştirmeye yönelik ilk adım olan “CRISPR-GEM” ve mikroalg türlerinin uzayda yaşam destek sistemlerinde kullanılmalarının mümkün olup olmadığının araştırıldığı “UzMAn” deneylerine devam ediyor.

  • Gezeravcı’nın uzaydaki ilk deneyi

    Gezeravcı’nın uzaydaki ilk deneyi

    Yaşar Üniversitesi Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. İsmail Türkan, Ege Üniversitesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Rengin Özgür Uzilday ve Doç. Dr. Barış Uzilday’ın proje yöneticisi olduğu “Ekstrem Halofit olan Schrenkiella Parvulanın Tuz Stresine Verdiği Yanıtların Uzay Ortamında Araştırılması” deneyi, Gezeravcı’nın uzaydaki ilk deneyi oldu.

    Deneyi geliştiren ekipte yer alan Doç. Dr. Barış Uzilday, AA muhabirine, bitki üzerinde yaklaşık 10 yıl önce, toprak tuzluluğunun tarımsal üretimin önünde önemli engellerden biri olması nedeniyle çalışmaya başladıklarını söyledi.

    Toprak tuzluluğunun gün geçtikçe artan bir çevresel stres faktörü olduğuna dikkati çeken Uzilday, çalışmalarla bu bitkinin tuzlu ortama nasıl adapte olduğunu anlamaya, bunun mekanizmalarını çözüp bu bilgileri tarım bitkilerinin tuz stresine verdikleri yanıtları değiştirerek tuz stresi toleranslarını arttırmak için kullanmayı amaçladıklarını ifade etti.

    Bu bitkilerin topraktaki tuzu depolaması nedeniyle tuzu uzaklaştırma amaçlı da kullanılabileceğine dikkati çeken Uzilday, “Bu uzaklaştırma, uzayda tarım yapmaya karar verdiğimizde veya ihtiyaç duyduğumuzda yani Ay ya da Mars’ta koloniler kurmaya başladığımızda gerekli olacak. Oradaki yapı toprak değil aslında, çünkü toprak organik, inorganik maddeleri içeren ve içinde mikroorganizmalar olan canlı bir yapıdır. Ay ve Mars’ta bulunan regolit olarak adlandırılıyor ve canlılık hiç içermiyor. Bu bitki, regolitlerin tarım yapılabilir hale getirilebilmesi için, uzay ortamına adapte olup orada öncül bitki olarak kullanılıp bu toprakların ıslah edilmesinde potansiyeli bulunan bir bitki.” diye konuştu.

    “Bitkiler orada çimlenecek”

    Deneyle bu bitkinin yer çekimli dünyada gözlemlediğimiz tolerans karakterini uzay ortamında da sürdürüp sürdüremeyeceğinin test edileceğini dile getiren Uzilday, “Bitkinin dünyada gördüğümüz karakterleri uzay ortamında sürdürülebilecek mi, biz gerçekten bu bitkileri öncül bitkiler olarak kullanabilir miyiz, bu toprakların ıslahında bunlar bize bir araç olabilecek mi? Bu deney bize bunun bir parçasını gösterecek.” dedi.

    Uzilday, yaklaşık 120 tohumun mikro yer çekiminde, uluslararası uzay istasyonunda çimlenmesini istediklerini belirterek, şöyle konuştu:

    “Bu nedenle tohumları soğuk ortamda ve karanlıkta gönderdik. Bu tohumlar karanlık ve ışıksız ortamda çimlenmiyorlar. Kennedy Uzay Merkezi’nde bize tahsis edilen laboratuvarda bu deneyi kurup teslim ettim fırlatma için. Uluslararası özel istasyonuna kadar soğukta taşındı. Alper Bey orada bizim planladığımız bitki büyütme ortamına, bitkinin gerektirdiği sıcaklık ve ışık şiddetine bunların aktarımını yaptı. Bitkilerin artık çimlenmeye başladığını düşünüyoruz. Bitkiler orada büyüyecekler. Deneyin sonunda Alper Bey bu örnekleri hasat edecek. Bunları bir fiksasyon sıvısı içinde sabitleyecek. Yani bütün metabolik aktivite duracak bitkilerde. Böylelikle biz aslında bu bitkilerin mikro yer çekimi altında tuz stresine maruz kaldıklarında hücrelerinde ortaya çıkan değişikliklerin resmini çekmiş olacağız. Bu örnekler laboratuvarımıza geldiğinde de bunların büyüme performansları, morfolojik değişiklikleri göreceğiz. Bulacağımız yanıt şu; yer çekimi ortamında bitkinin oluşturduğu tuz stresine verdiği yanıtlar ile mikro yer çekimi sırasında oluşturduğu yanıtlar arasında bütün metabolik yolaklarda ortaya çıkan değişiklikler nedir? Bu bitki hangi yolakları kullanarak bu ortama adapte oluyor, bunu ortaya çıkarmış olacağız.”

    “İnsanlık için faydalı olabilecek sonuçlar doğurma potansiyeli var”

    Doç. Dr. Barış Uzilday, bitkinin orada kazandığı biyokütlenin kendileri için çok anlamlı olacağını vurgulayarak, bunun bitkinin büyüme performansını göstereceğini söyledi.

    Bitkinin bulunduğu ortamdaki koşullara uyum sağlaması halinde büyümesinin stressiz koşullara göre az etkilenmesini beklediklerini dile getiren Uzilday, şu değerlendirmede bulundu:

    “Eğer stres koşulları bitki üzerinde olumsuz etkilere sahipse biyokütle düşecektir. Bizim test etmek istediğimiz önemli şeylerden bir tanesi bu. Yani bizim Tuz Gölü’nde büyüyen bu bitkimiz mikro yer çekimi koşullarında bu stres toleransını devam ettirebilecek mi? Eğer ettirebiliyorsa bu çok iyi. Çünkü o zaman hem yaşam destek sistemlerinde hem de Ay ve Mars’taki regolitlerde öncül bitki olarak kullanılma potansiyelinin yüksek olduğunu gösterir.

    Başka bir sonuç ise bu karakterini sürdüremediği tuz stresine daha hassas hale geldiği olur. Bu bitkinin kullanılamaz hale geldiği anlamına gelmez. Bunun dışında mikro yerçekimi koşulları altında aktifleşen bazı genler var. Bu genlerin dünyada da stresli koşullarda tolerans sağladığı gösterilmiş. Bu tarz genlerin keşfedilmesi de mümkün. İnsanlık için faydalı olabilecek sonuçlar doğurma potansiyeli var.”

    “Orada boncuk boncuk gözyaşlarımız döküldü”

    Uzay aracının fırlatılması anındaki hislerini de aktaran Uzilday, o an Türkiye’den gidenler olarak çok yoğun duygular yaşadıklarını aktardı.

    Uzilday, projesinin seçilmesinin ve uzaya gitmesinin gururunu yaşadığını dile getirerek, “Uzayda çok basit diye adlandırabileceğiniz bir deneyi yapmak çok kompleks. Çünkü her basamağın çok hassas tasarlanması gerekiyor. İkinci bir şansınız yok. O yüzden çok yoğun bir hazırlık süreci geçirdik. Bu bizi yordu diyebilirim. Ama o fırlatma anını görünce insan yoğun duygular yaşıyor. Orada boncuk boncuk gözyaşlarımız döküldü. Çok tarihi bir an. Oradakiler ‘Türkiye’nin milli uzay programında, Türkiye’nin bu uzaya yaptığı hamlede benim de katkım var, ben de oradaydım.’ diyebilecekler. Biz de o gururu taşıyoruz.”

    Doç. Dr. Rengin Özgür Uzilday ise deneyin insanlık için önemli sonuçlar vereceğini belirterek, yaşadığı mutluluğu dile getirdi.

    KAYNAK: AA