Beslenme insanın en temel ihtiyaçlarından birisidir. Gıdaların sağlıklı alternatiflerini seçmek yerine alışılmış ve lezzet algısına yönelik olarak hazırlanmış olanlarının tercih edildiğini ifade eden Medicana Bursa Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Güngör, “Bu tercihlerin hayat tarzı haline gelmesi, içinden çıkılmaz bir lezzet bağımlılığı, azalan yaşam kalitesi ve birbirini takip eden, obezite, diyabet gibi kronik hastalıklara sebep olur. Aynı zamanda sağlıklı hayat tarzını benimsemek yolunda verdiğimiz çabayı hiçe sayar. Hatta hedeflediğimiz ideal ağırlığa ulaşmamıza engel olur. İşte bu noktada doğru, yeterli ve dengeli bir diyet sürecinde miktar ve porsiyon kontrolü sağlarken, besin seçimini etkileyen psikolojik problemlerin çözümlenmesi süreci hem kolaylaştırıcı kılar hem de kalıcı etki oluşturur” diye konuştu.
Diyet sürecinin psikolojik açıdan desteklenerek, kişilerin başarılı sonuçlara ve kalıcı davranış değişiklerine ulaşmalarını sağlayacaklarını ifade eden Güngör ve Ülker, “Zihnimizde ‘bir kereden bir şey olmaz’, ‘şimdi yersem bir sonraki öğünde telafi ederim’, ‘diyetimi yine bozdum, ben diyet yapamayacağım’, ‘kilolarımdan çok sıkıldım, artık kurtulmak istiyorum’ ve ‘obezite, diyabet gibi birçok kronik hastalığım var. Bunlardan kurtulmak için beslenme ve yaşam tarzımı değiştirmeliyim. Ancak bunu yapacak güce sahip değilim’ cümlelerinin sonucu olarak gelişen ve hayatı zorlaştıran düşünce kalıplarına psikolog ve diyetisyen işbirliği ile çözüm üretiyoruz. Bu programı psikolojik destek ile yeme davranışını değiştirmeyi hedefleyen sağlıklı, yeme bozukluğu ya da kronik hastalığı olan, kilo vermekte ve diyet yapmakta zorlanan bireylere kolaylıkla uyguluyoruz” dedi.
Psikodiyetin şuurlu ve farkında yeme davranışı geliştirerek faydalı olduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Begüm Derici Ülker ise, “Ayrıca diyet sürecini kabullenmeyi sağlayarak, hayat boyu kendi kendinin diyetisyeni ve psikoloğu olabilmeyi deneyimleyerek, hayat boyu fiziksel ve ruhsal sağlığa katkıda bulunur. Yanlış beslenme davranışlarına kalıcı çözümler üreten, psikolog ve diyetisyen ile paralel görüşmeler eşliğinde hasta takipleri gerçekleştirilen ‘psikodiyet’ programında, diyetisyen ile klinik bulgular, kan parametreleri, antropometrik ölçümler ve vücut analizi sonucunda sağlıklı ağırlığa ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarına ulaşmayı hedefleyen kişiye, özgü beslenme programı uygulanır. Psikolog ile psikolojik testler ve bilişsel davranışçı terapi ekolüne dayanan klinik görüşmeler içerisinde önce var olan düşünce ve davranış sistemleri, var ise yeme bozuklukları tespit edilerek hedef düşünce ve davranışlar doğrultusunda dönüşüm odaklanır. Burada öncelikli olan farkındalık ve gelişim sayesinde kalıcı sonuçlar oluşturmaktır” şeklinde konuştu.
Kategori: Bursa
-
Psikodiyet ile Sağlıklı Hayat
-
IKEA Bursa Çalışanlarına Çocuk ve Ergen Psikolojisi Semineri
Çocuklarıyla iyi iletişim kurmayan ve zamanı birlikte yönetmeyen ebeveynler, ergenlik döneminde ciddi sıkıntılarla karşılaşabiliyor. Psikolog Esma Kınalı, iyi zaman yönetimi tavsiyesinde bulundu.
VM Medical Park Bursa Hastanesi Klinik Psikologu Esma Kınalı, IKEA Bursa çalışanlarına çocuk ve ergen psikolojisi konusunda seminer verdi. Anne-babaların merak ettikleri soruları yanıtlayan Esma Kınalı, “Çocuklar özerklik, gelişim, öğrenme ve kabul görmeye ihtiyaç duyar. Özerklik, karar verme ve sorun çözme gibi birçok beceriyi içerir. İyi bir iletişimle ve duygularını anlayarak özerklik kazandırabilirsiniz. İnsanın motivasyonunu başarıdan değil, gelişimden sağladığını da bilmeliyiz. Çocuğun yaptığı bir şeyle ilgili önce geri bildirim sonra övgüyü seçin. Çocuğunuz böylece hem öğrenir hem de kabul görür. Çocuğumuz bizi duymuyorsa sorunun onun kulaklarında değil, bizim ağzımızdan çıkanlarda olduğunu anlamalıyız” dedi.
Psikolog Kınalı, ergenlik konusunda ebeveynlerin dikkat etmesi gerekenleri de şöyle özetledi:
“Ergenlikte beyin, arkadan öne doğru gelişmeye başlar. Ön kısım daha geç gelişir. Bu kısım; düşünme, planlama, sonuçları öngörme ve dürtü kontrolü gibi görevleri üstlenir. Bu bağlamda ergenlik döneminde risk alma, dürtü kontrolünde zorlanma, ani patlamalar, yaptığı şeyleri öngörememe gibi sorunlar yaşar. Bu dönemde ebeveynler, zamanı organize erme becerisini kazandırırken zor seçimlerde beraber düşünebilmelidir. Anne ve babalar bu davranışları olumsuz şekilde yorumlamamalı, anlamaya çalışmalıdır. Ergenler spor, sanat ve kitap okumaya yoğunlaştırılmalıdır. Belirgin bir dikkat eksikliği varsa, uzun süredir içine kapanık bir tavır sergiliyorsa, iletişim kurmakta zorlanıyorsanız bir uzmandan yardım alabilirsiniz.” -
Çocuklar Yoga Teknikleri ile Sağlıklarına Kavuşuyor
Yoga zihin ve beden arasında uyum oluşturmaya odaklanmış bilime dayalı ruhsal bir disiplin olduğunu ifade eden Rommer International Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Ergoterapist Başak Görpe, çocukların yoga teknikleri ile rehabilitasyonda eğlenirken sağlıklarına kavuştuğunu söyledi.
Yoga teknikleri ile rehabilitasyonda, beden farkındalığını ve gücünü artırmak amacıyla bir araya getirilmiş dengeli yoga pozları, odaklanma ve konsantrasyonu artırıcı ses ve konuşma becerilerini geliştiren özel nefes çalışmaları, göz egzersizleri ile rahatlama teknikleri, akciğerleri güçlendirerek bedenin tamamının derinlemesine oksijen almasını sağlayan nefes teknikleri kullanıldığını belirten Rommer International Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Ergoterapist Başak Görpe, “Yoga ile birlikte duygusal ve davranışsal bozukluğu, down sendromu, serebral palsi, mikrosefali, otizm spektrum bozukluğu sahibi çocuklarda çok etkili olmaktadır. Bebekler de bile çocuklarla aynı oranda güvenli ve etkilidir. Bununla birlikte bu metot, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, özel öğrenme güçlüğü ve gelişim bozuklukları için etkili bir tedavi yöntemidir.Çocuklarda yoga teknikleri ile rehabilitasyon, klasik yoga duruşlarının çocuklar için uygun standartlara dönüştürülerek uygulandığı, eğlence, disiplin, kendine güven ve sorumluluk duygusuyla birleştiği, bireysel ve eşli egzersizlerden oluşan hareketler bütünüdür. Yoga, çocuklara duruşlarla hayal güçlerini kullanmayı, doğru nefes almayı ve vücutlarını nasıl rahatlatabileceklerini öğretmeyi amaçlamaktadır” dedi.
Yoga duruşları, hazım problemlerine, uyku düzensizliğine, stres problemlerine, denge ve koordinasyon problemlerine duyusal işleme problemlerine veya eklem ve kas problemi çeken tüm çocuklara yardımcı olabildiğine dikkat çeken Ergoterapist Başak Görpe, “Hayal güçlerini kullanmaları öğrenme becerilerini geliştirir ve enerjilerini doğru yöne yöneltmelerini sağlar. Bununla birlikte, kasların kuvvetlenmesine, odaklanmanın ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olur. Çocuklarda yoga teknikleri ile rehabilitasyonda eğlenceli yoga duruşlarının yanı sıra nefes çalışmaları, oyunlar, hikayeler de yer almaktadır. Oyun ve hikayelerin yer alması da, çocuğun kendine olan güveninin artmasını, olumlu düşünmeyi ve duyguların daha kolay ifade edilebilmesini sağlar. Bu çalışmalarla amaçlanan, yetişkin yogasında da olduğu gibi, beden, zihin ve ruh uyumunu dengelemek ve çocuğun bu denge ile yaşama devam ettirmesine yardımcı olmaktır” diye konuştu. -
Bursa’daki Seminerde Ham Bal Tavsiyesi
Bursa’da gerçekleştirilen, Arı Ürünleri ile Doğal Beslenme Semineri’nde Uzmanlar ham balı anlattı. Ham balın kovandan alındığı hali ile tüketime sunulan pastörize edilmemiş doğal bal olduğunu belirten uzmanlar, balın ham tüketilmesini önerdi. Arı ürünlerinin üretim yöntemleri hakkında bilgi veren Gıda Yüksek Mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı, “Bal kovandan alındığı hali ile tüketilebilen, bozulmayan doğal bir gıdadır ve pastörize edilmesi gerekli değildir. Pastörizasyon yani yüksek sıcaklıklara ısıtma işlemi balın içerisinde doğal olarak bulunan enzimler, vitaminler ve antioksidan özelliğe sahip bazı ve fenolik ve flavonoid yapıdaki değerli bileşenlerin azalmasına neden olur. Filtrasyon ise balın doğal bileşiminde yer alan polenlerin azalmasına neden olur. Ham bal pastörize ve polenleri tutacak derecede filtre edilmediğinden besin içeriği tüm doğallık ve saflığıyla korunmaktadır” dedi.
Samancı, “Bal kovandan elde edildikten kısa bir süre sonra katılaşır yani kristalleşir. Halk arasında bu durum şekerlenme olarak da adlandırılır. Aslında bu tamamen doğal bir olaydır ve bal kristalleşmiş hali ile de tüketilebilir. Ancak bu tamamen doğal olan ve sadece fiziksel bir değişim olan durumu engellemek için, ballara pastörizasyon dediğimiz, 65-76C aralığında yüksek sıcaklık işlemi uygulanmaktadır. Süt ve meyve sularına raf ömrünü sağlamak amacıyla uygulanan bu işlemin ballara uygulanması hiç gerekli değildir. Zaten bal kovandan çıktığı haliyle bozulmayan, raf ömrü çok uzun bir gıdadır. Bu işlemin bala uygulanıyor olmasının tek amacı; balların, raflarda daha uzun süre şeffaf ve berrak bir şekilde kalmasını sağlamaktır. Ancak bal 45C’nin üzerinde ısıtıldığında, besin değeri azalmaktadır. İçerisindeki enzimler, proteinler, vitaminler ve antioksidan özelliğe sahip fenolik ve flavonoid yapıdaki değerli bileşenler zarar görmektedir. Bu durumda da balın hiçbir faydasından söz edilememektedir. Dolayısıyla, balın pastörize ve filtre edilmemiş ham hali ile tüketilmesi daha doğrudur. Ne yazık ki Türkiye’deki piyasa ballarının %80’i pastörize ediliyor ve bu durum etiket üzerinde belirtilmiyor” diye açıkladı.Kara: ” Antibakteriyel aktivite gösteren doğal bir gıda”
Seminerde konuşan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ateş Kara ise, “Bal ham halde iken antibakteriyel aktivite gösteren doğal bir gıdadır. Her çocuk ortalama olarak senede 3-8 kez viral üst solunum yolu enfeksiyonu geçiriyor. Üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların %76’sında öksürük şikayeti gözlemliyoruz. Ben kendi hastalarıma ham bal öneriyorum ve çocuklarda görülen boğaz ağrısı, öksürük gibi şikayetlerin ham bal ile azaldığını birebir gözlemliyorum. Ham Balın içerisinde; aminoasitler, A, C, E ve B grubu vitaminleri, folik asit, demir, çinko ve antioksidan özellik gösteren fenolik ve flavonoid bileşenler yer alıyor. Bal bu değerli içeriğiyle antienflamatuvar, antiviral, antibakteriyel ve antioksidan özellik gösteriyor. Öksürüğün azalmasına yardımcı oluyor. Bal polisakkaritleri mukoza üzerinde film tabaka oluşturarak irritasyonu engelliyor. Dolayısıyla balın besin öğelerinin korunduğu ham bal formunu beslenme planına dahil ettiğimizde hastaların iyileşme süresinde kısalma gözlemliyoruz” diye ekledi.Koturoğlu: “Tedaviye destek”
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Güldane Koturoğlu da, doktorların, bilim insanlarının takip ettiği veri tabanlarında ham bal ile ilgili birçok bilimsel çalışma olduğunu belirtti. Koturoğlu “Bu çalışmalardan birinden bahsetmek istiyorum. 2007 yılında American Medical Association tarafından yayınlanan çalışmada, üst solunum yolları enfeksiyonu geçiren çocuklarda ham bal kullanımının etkisi araştırılmıştır. Çalışma, 2-18 yaşları arasındaki 105 çocuk üzerinde uygulanmıştır. Araştırmanın sonucunda, bal uygulanan grupta gece öksürükleri ve uyku kalitesinde iyileşme görüldüğü belirlenmiş ve destek olarak kullanılabileceği belirtilmiştir. Bu gibi çalışmalar gösteriyor ki, balın tedaviye destek olarak kullanıldığında faydası olabilmektedir” ifadelerinde bulundu. -
Bursa’daki Gökmen Uzay ve Havacılık Merkezi’ne Avrupa’dan Ödül
Türkiye’nin uzay temalı ilk eğitim alanı olarak inşâ edilen ‘Gökmen Uzay Havacılık Eğitim Merkezi’ (GUHEM), Avrupa’nın en prestijli gayrimenkûl değerlendirme organizasyonları arasında bulunan ‘European Property Awards 2019’da ‘Kamusal Yapılar’ kategorisinde ödüle lâyık bulundu.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) öncülüğünde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı desteği ve TÜBİTAK koordinasyonunda Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle Bursa’ya kazandırılan GUHEM, ziyaretçilerini ağırlamak için geri sayıma geçerken, Avrupa’dan prestijli bir ödülün sahibi oldu. GUHEM, uluslararası jüri kurulu tarafından bugünün ve geleceğin en iyi yapılarının seçildiği 2019 Avrupa Gayrimenkul Ödülleri’nde (European Property Awards 2019) fark oluşturdu. Dizayn ve inşaat, gayrimenkulun geliştirilmesi ve sunumu, iç mekân mimarî tasarım ve pazarlama sektöründe Avrupa’nın önemli projelerini yorumlayan uzmanlardan oluşan jüri kurulu, GUHEM projesini ‘Kamusal Yapılar’ kategorisinde ödüle lâyık gördü.Uzay ve havacılık alanında Avrupa’nın en büyük, dünyada ise ilk 5 merkez arasında yer alma hedefiyle 2018 yılının Ağustos ayında temeli atılan GUHEM, 13 bin metrekarelik kapalı alana sahip. Türkiye’nin milli teknoloji hamlesi doğrultusunda genç nesillerin uzay ve havacılığa ilgisini artırmak maksadıyla hayata geçirilen GUHEM’de insanoğlunun ilk uçuş macerasından son teknoloji roketlere uzanan yolda rol-play aktivitelere, havacılık tarihinde iz bırakan isimlerin ilham veren başarılarından simülatörlerle gerçekleştirilen uçuş deneyimlerine, uluslararası uzay istasyonları örneklerinden uzay inovasyon laboratuvarlarına kadar farklı 154 adet interaktif düzenek bulunuyor.
BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, Türkiye’nin dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer alma hedefleri doğrultusunda uzay ve havacılık alanında yapılan çalışmalara büyük önem verdiklerini söyledi. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın liderliğinde Büyükşehir Belediyesi ile işbirliğinde hayata geçirdikleri GUHEM’in şehrin ve Türkiye’nin vizyonunu ortaya koyduğunu belirten Başkan Burkay, “GUHEM gerek interaktif düzenekleri ve içerik zenginliği gerekse de şehir kimliğine değer katan özgün mimarisi ile dünyanın sayılı merkezleri arasındaki yerini almaya hazırlanıyor. Bursa ile özdeşleşeceğine inandığımız GUHEM’in Avrupa’nın en prestijli gayrimenkul ödüllerinden birine layık görülmesini de oldukça anlamlı buluyoruz. Ülkemizin geleceğine de yön verecek olan bu merkezimizin Bursa’mıza kazandırılması adına bizlere destek veren Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımıza, TÜBİTAK’a ve örnek işbirliği için Büyükşehir Belediyemize teşekkürlerimizi sunuyorum” dedi. -
UEDAŞ Uygulaması Yenilendi! Kesintiler ve Canlı Destek…
Enerji sektörünün öncü şirketlerinden Limak Enerji Grubu bünyesinde hizmetleri sürdüren Uludağ Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (UEDAŞ) kaliteli ve kesintisiz elektrik dağıtım hizmetinin yanında vatandaşın hayatını kolaylaştıran uygulamaları tek tek hayata geçiriyor.
UEDAŞ‘ın teknolojik çözümler kapsamında sunduğu UEDAŞ Mobil uygulaması, vatandaşın tek dokunuşla elektrikle ilgili tüm işlemlere hızlı bir şekilde ulaşmasını sağlıyor. Geçtiğimiz yıllarda yayınlanan ve 30 bin indirme sayısına ulaşan mobil uygulama, kullanıcılardan gelen geri dönüşler doğrultusunda yeni sürümüyle uygulama marketlerinde yerini aldı. Son sürümle birlikte genel performans iyileştirmelerinin yanında birçok yeniliği de beraberinde getiren uygulamada her türlü talep ve önerilerin iletilmesi için de canlı destek hattı yayına alındı.
Uygulama üzerinden yapılan kesinti ihbarları 7/24 mesai yapan destek ekiplerine anında iletilerek hızlı bir şekilde arıza olan yere yönlendirme gerçekleştiriliyor. Teknolojik imkânları en üst düzeyde kullanma parolasıyla hayata geçirilen UEDAŞ Mobil’de kesinti süresi ve etkilediği bölge harita üzerinden anlık olarak takip edilebiliyor. Kesinti ihbarı, aydınlatma ya da sayaç arıza ihbarı, borç sebebiyle kesilmiş enerjinin yeniden bağlanması ve kaçak kullanım ihbarı gibi talepler için ihbar bırakılabiliyor. Borç durumu sorgulama ve çevrimiçi ödeme sistemiyle mevcut borçlar veya geriye dönük borçların tahsilatı hızlı bir şekilde gerçekleştiriliyor.
Müşteriler, aboneliğiyle ilgili tüm detaylarına Abone Detay Menüsü üzerinden ulaşabilirken, geçmişe yönelik kesme işlemlerini de kontrol edebiliyor. Ayrıca önceden oluşturulan arıza durumuna ulaşırken, güncel durumunu da kontrol edebiliyorlar.
Tüm bu kolaylıklardan yararlanmak için Android veya IOS işletim sistemine sahip cihazlardan uygulama marketine girerek, uygulamanın telefona indirilmesi gerekiyor. İlk kurulum sırasında abonelerin bilgilerini tek seferlik kaydetmesinin ardından uygulama kullanılabiliyor. 186 Çağrı Merkezi’ni aramanıza gerek olmadan tüm işlemlere tek bir tuşla ulaşılıyor.
-
Bursa Uludağ Üniversitesi Profesöründen Önemli Açıklama! Ölümünüz Elinizden Olabilir
Bursa Uludağ Üniversitesi Besin Hijyeni Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tayar, doğru yıkanmayan ellerdeki gözle görülmeyen bakteri ve mikropların gıdayla teması ya da direkt vücuda alınmasının tehlikelerine vurgu yaparak, “Bu mikroorganizmalardan dolayı yaşanan gıda zehirlenmesinde basit bir ishalden ölüme kadar giden bir bedel ödeme durumu ortaya çıkar” dedi.
Prof. Dr. Mustafa Tayar, ellerde bulunan mikroorganizmalar ve el yıkama alışkanlıkları hakkında yaptığı akademik çalışmalarda çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Tayar, ellerdeki bakterilerin gıdayla teması ya da göz, ağız, kulak gibi organlardan vücuda girmesi durumunda basit bir ishalden ölüme kadar pek çok olumsuz sonuçla karşılaşılabileceğini söyledi. Özellikle gıda ve sağlık sektörü çalışanlarının ellerini hassasiyetle ve özenle yıkamaları gerektiğini belirten Tayar, el yıkamanın sıcak su ve uygun sabunlarla yapılmasını ve elleri en az 20 saniye ovalayarak, tırnakları, yüzük gibi aksesuarların çevrelerini temizleyerek yıkamak gerektiğine vurgu yaptı.‘YÜZDE 90’IMIZ EL YIKAMAYI BİLMİYORUZ’
Bireylerin yüzde 90’dan fazlasının el yıkamayı bilmediğini belirten Tayar, bu konudaki bilinçsizliğin sağlık ve gıda sektörü çalışanları için büyük bir tehlike olduğuna dikkat çekti. El yıkamanın gıda güvenliğinde temel noktalardan olduğunu söyleyen Tayar açıklamasında, “El yıkamak hepimizin ihmal ettiği konuların başında gelir. Elimizi suya gösterdiğimiz zaman, sabuna dokundurduğumuz zaman temizlediğimizi zannederiz fakat ellerimizde gözle görülmeyen canlılar, mikroorganizmalar bulunuyorlar. Bunlar çok küçük sayılarda olsalar bile gıdaya bulaşabilir ve gıdayı insan sağlığı için tehlikeli hale getirebilir. Gıda zehirlenmesinde basit bir ishalden ölüme kadar giden bir bedel ödeme durumu ortaya çıkar” dedi.
‘DOĞRU YIKAMA SALGIN HASTALIKLARI ÖNLER’
El yıkamadaki bilinçlenmenin salgın hastalıkların da önüne geçeceğini söyleyen Tayar, “El yıkamanın önemini tekrar vurgulamak ve farkındalık oluşturmak gerekir. Bunu yaptığımız zaman bulaşıcı hastalıkların yarısını önleme şansımız var. Elimi yıkıyorum, yıkadığımı zannediyorum ama gözle görülmez mikroorganizmaların varlığını orada devam ettirmesi bana bunun bedelini ödetiyor. İnsanların yüzde 90’ı el yıkamayı bilmiyor. Oran bu kadar yüksek. Gıda ve sağlık sektörü çalışanları da ne yazık ki bu gruba dahiller. Elleri yıkamak için mutlaka sıcak su, uygun bir sabun ve uygun bir sürede bu işi devam ettirmemiz gerekir. Bunu, 3-4 yaşındaki çocuklara kişisel bakım olarak öğretmemiz gerekir. Hastane enfeksiyonları diyoruz, birçok problemle karşılaşıyoruz. Gıda zehirlenmeleri diyor birçok problemle karşılaşıyoruz. Bunun altında yatan ana sebep de el yıkamayı fazla önemsememizden kaynaklanıyor. Eller yıkanmadığında mikroplar vücudu giriyor. Eğer ben bir gıda sektörü çalışanıysam, bu ellerle köfte yoğuruyorsam, bu ellerle servis yapıyorsam, elimdeki bakterileri o ürünlere bulaştırmam söz konusu olur” şeklinde konuştu.
‘CEP TELEFONUNDA KLOZETTEN ÇOK BAKTERİ VAR’Gün içinde uygun yıkanmamış ellerle en çok cep telefonlarının kullanıldığını dile getiren Tayar “Gün boyunca en az 3-4 saat cep telefonuyla beraberiz. Yaptığımız çalışmalarda klozet kapağıyla karşılaştırdığımızda cep telefonu yüzeyinde daha fazla bakteri olduğunu görüyoruz. O bakteriyi sürekli vücudumuza almamız önce kendi sağlığımız açısından zararlı sonra da eğer ellerle herhangi bir işlem yapıyorsak o bakteriyi yaymamız söz konusu oluyor. Cep telefonlarını uygun bir hijyenik ürünle günde birkaç kez temizlemek ve ağız ve yüz bölgelerine çok yakın tutmamak gerekir” dedi.
-
Türkiye Baharatçılar ve Aktarlar Federasyonu Başkanı Özdemir: “En çok talep cinsel gücü arttırıcı bitkisel ilaçlara var”
Ülkemizde son yıllarda oldukça yaygınlaşan alternatif tıp olarak bilinen aktarlara vatandaşlar yoğun ilgi gösteriyor. Güzelleşmek, ağırlarından kurtulmak, cinsel performansını arttırmak ve çocuk sahibi olmak isteyen vatandaşlar soluğu aktarlarda alıyor. İşinde uzman aktarlar yaptıkları karışımlarla vatandaşların cinsel performansını arttırmasına yardımcı olurken, çocuk sahibi olmayanları da çocuk sahibi yapıyor. Bir çok hastaya yaptıkları karışımlarla şifa olan aktarlar son yıllarda büyük ilgi görüyor.
Özellikle cinsel performansını arttırmak isteyen vatandaşlar kimyasal ilaçların verdiği zararlardan korkarak soluğu aktarda alıyor.
Bitkisel ilaçların son yıllarda büyük rağbet gördüğünü ifade eden Türkiye Baharatçılar ve Aktarlar Federasyonu Genel Başkanı Halit Özdemir, “Ben bu işi üçüncü kuşak olarak yapmaktayım. Bursa’daki dükkanımızda 1960 yılından itibaren şifa dağıtıyoruz. Eczanelerden alınan ilaçlar tamamen sentetik ürünler, insanlar bunun farkına vardı. Bu ilaçlar hastalığı iyileştirme yönünde değil, iyileştirmek yerine hastalığın üzerini kapatıyor. Sadece hastalığı durduruyor. Kökünden bitirmiyor. Şeker ve tansiyon hastaları senelerce ilaç kullanıyor, çözüm yok. Ama bitkisel ürünlerde tedavi edici özellikler var. Bunları doğru yerde, doğru şekilde kullanmak lazım. Bu iş de uzman güvenilir yerlerden almak gerekir. Bitkisel ilaçlara çocuğu olmayanlar yoğun ilgi gösteriyor. Erkek’de veya bayanda problem olabiliyor. Çocuğu olmayan çiftler için özel bitkisel karışım hazırlıyoruz. Bu karışımı tüketen çok sayıda çift çocuğumuz oldu diye bize teşekküre geldi” dedi.
“En çok talep cinsel gücü arttırıcı bitkisel ilaçlara var”
Cinsel performansını artırmak isteyenlerin soluğu aktarda aldığını belirten Özdemir, “Cinsel gücü arttırıcı ürünlerin eczanelerde kimyasalları var ama vatandaşlar bu ürünleri kalp krizi geçirmemek için tercih etmiyor. Cinsel gücü arttırmak için vatandaşlar bitkisel ürünleri tercih ediyor. Bitkisel ürünlerde kimyasallarda olduğu gibi ölüm tehlikesi yok. Bitkisel ürünler cinsel gücü inanılmaz derece arttırıyor. Bu ürünlere talep çok fazla, kullanan kişiler çok memnun. Evliliklerde yuva yıkılmasının en büyük sebeplerinden biri cinsel isteksizlik. Biz bunu yaptığımız karışımlarla ortadan kaldırıyoruz” şeklinde konuştu. -
2 Yıllık Tedavi Sonrası Felç Olan Kolunu ve Parmaklarını Yeniden Kullanabildi
2 yıl önce merdivenden düşen 49 yaşındaki Aziz Dumaova’nın omzu yerinden çıktı. Sol kolunu kıpırdatamayan Dumaova, damar zedelenmesi sonucu 7 ameliyat geçirdi. Kolunun tüm hareket kabiliyetini kaybeden Dumanova, fizik tedavi sonucu parmaklarını ve kolunu hareket ettirmeye başladı.
Romatem Hastanesi’ne gelmeden önce kolunu hiç hareket ettiremediğini belirten Dumaova , “Yaklaşık 2 senedir burada tedavi görmekteyim. Hocalarımızın ve çalışanların göstermiş olduğu gayret sonucu bu noktaya geldik” dedi.
Aziz Dumaova’nın omuzda ciddi bir hareket kısıtlılığı ve tüm kol eklemlerinde güçsüzlük şikayetiyle hastaneye başvurduğunu belirten Romatem Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bursa Hastanesi Başhekimi Uzman Dr. Nurten Küçükçakır, “Bir düşme sonrasında omuz ekleminde bir çıkık meydana gelmiş. Çıkığın damarı yırtması sonucu “hematom” dediğimiz kan birikintisi oluşmuş. Oluşan kan birikintisi ise kitle etkisiyle omuz ekleminin alt kısmından geçen sinirlere bir baskı oluşturmuş. Bunun sonucu bütün kolu uyaran ve hareketini sağlayan sinir ağına baskısı sonucu kolu felç durumundaydı” dedi.
Hastanın çok sayıda ameliyat geçirdiğine de değinen Küçükçakır, “Ufak” diye tabir edilen çıkık, çok ciddi soruna sebep olmuş. Hem damar hem de sinir yaralanması geçirmiş. Yapılan ameliyatlar sonrasında rehabilitasyon için bize başvurdu. Kolunu kullanamaz haldeydi. Ciddi bir omuz ve kol ağrısı vardı. Hastaya özel düzenlediğimiz rehabilitasyon programıyla birebir fizyoterapistlerimiz ile çalıştı. 2 yıldır özel olarak tedavisi devam ediyor. Hem hissiyatı toparlamakla alakalı duyu eğitimleri, kasları kuvvetlendirmek amaçlı güçlendirme egzersizleri, hem de hareketleri açma amaçlı terapiler uygulandı. Bunun dışında ergo terapi ünitemizle hastamızın ince becerilerini geliştirmeye devam ediyoruz. Parmak ve elinin kullanılmasını arttırıyoruz. Ek olarak da robotik rehabilitasyon cihazımızdan faydalanıyoruz. Dirsek, el bileği ve parmak robotu ile kaslarını kuvvetlendiriyoruz” diye konuştu.
Büyük bir ilerleme kaydettiklerini belirten Küçükçakır, “Şu anda omuzunu, bileğini ve parmaklarını hareket ettirmesi artıyor. Bazı kaba hareketler de kolunu kullanmaya da başladı. Uyguladığımız ayrıntılı rehabilitasyon egzersizleriyle hiç hareket etmeyen kolu canlandırdık” dedi.
-
Bursa’da piyano çalan robot ilgi çekti
Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür Aş. tarafından bu yıl 8.kez düzenlenen Turkish Airlines Science Expo Bilim Şenliğinde Türkiye’nin her yerinden öğrenciler ve firmalar tasarladıkları ürünleri sergiledi. ONS firmasının İsviçre’den getirdiği robot ise bilim şenliğinde piyanonun başına geçerek istenilen parçayı hiç hatasız şekilde çalıyor. Bu robot çaldığı piyanoyla usta piyanistleri aratmıyor. Hafızasına yüklenen yüzlerce parçayı hiç hata yapmadan ünlü müzisyenler gibi çalabiliyor. Yakın gelecekte bu robotların tek başına konser vermesi bekleniyor. Türkiye’de iki tane bulunan bu robottan biri bilim şenliğine gelen ziyaretçilere konser vererek onları hayretler içerisinde bıraktı. Gelen ziyaretçiler ise robotun çaldığı parçaları dakikalarca dinleyip bol bol fotoğraf çektirdi. İstenilen parçayı hatasız şekilde çalan robot 50 bin avroya satılıyor.
Piyano çalan robotu İsviçre’den getirdiklerini ifade eden ONS Makine robotik personeli Adem Sevim, “Bu gün fuarımızda çeşitli robotlarımız var. Yumi robotumuzun gençlere yönelik olsun diye piyano çalmasını istedik. Bu alanda bir programlama yaptık. Bu robot yeni bir üründür. Bu robota programlama yaparak daha farklı besteler de çaldırabilirsiniz. Fiyatı 50 bin avro. Bu robottan Türkiye’de iki tane var. Biri bizim firmamızda. Bu robotu farklı endüstriyel alanlarda kullanabilirsiniz” dedi.