Kategori: Çevre

  • Van’da 4.7 büyüklüğünde deprem

    Van’da 4.7 büyüklüğünde deprem

    Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından (AFAD) edinilen bilgiye göre, Van Gölü açıklarında saat 14.04’de 4.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Yerin 7 kilometre derinliğinde meydana gelen deprem kısa süreli paniğe neden oldu.
  • İsrail sazanları karaya vurdu

    İsrail sazanları karaya vurdu

    Elazığ’da son dönemlerde Keban Baraj Gölü’nde artan balık ölümleri devam ediyor. İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri, artan balık ölümleriyle ilgili Keban Baraj Gölü sahasında inceleme başlattı. Su ve balık analizlerini alarak laboratuvara gönderen ekipler, ilk belirlemelere göre kıyıya vuran balıkların diğer balık türlerinin yumurtalarını yiyerek çoğalan İsrail sazanı olduğunu tespit etti. Baraj sahasında çalışmaların devam ettiğini belirten Elazığ Tarım ve Orman Müdürü Ali Kılıç, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, “Ölen yavru balıkların çoğunluğunun İsrail sazanı olan karnivool dediğimiz diğer balıkların yumurtalarını yiyerek çoğalan ve ortamda baskın tür haline gelen ve bizim için de ortamda olmaması gereken balık türü olduğunu müşahede ettik. Bu açıdan bir ekonomik kaybımız söz konusu değil. Aynı zamanda bunu diğer balıklara vermiş olduğu zarar açısından değerlendirdiğimizde aslında istenilen bir durum olarak da değerlendirilebilir” dedi.

    “Kıyıya vuran balıklar istenmeyen balık türü İsrail sazanı”

    Keban Baraj Gölü’nün su ürünlerinde önemli bir potansiyel olduğunu belirten İl Tarım ve Orman Müdürü Ali Kılıç, “Keban Baraj Gölü’nde hem su ürünleri yetiştiriciliği hem de avcılık beraber yürütülüyor. Aynı zamanda Keban Barajı üretim tesisimizde üretmiş olduğumuz balıkların doğal ortama bırakma suretiyle de doğal ortamdaki doğal üreme de artan miktara ilave katkı sağlayarak balık üretimini arttırmaya çalışıyoruz. İlimizde bulunan 145 tane balıkçının balıkçılık faaliyetlerine çok ciddi bir şekilde kazanç elde ederek iyi bir sezon geçirmelerini tedarik etmeye çalışıyoruz. Bugünlerde ilimiz Keban Baraj Gölü’nde balık ölümlerine rastlandığıyla ilgili bazı bilgiler bize de geldi. Arkadaşlarımızın yerinde yapmış oldukları incelemelerde hem su numunesi hem de balık numunesi alınarak ilgili laboratuvarlarımıza gönderildi. İnşallah laboratuvar analizleri sonucunda bunun nedeniyle ilgili bir fikir elde etmiş olacağız.

    Ancak ilk belirlemelerimiz şunu gösteriyor, ölen yavru balıkların çoğunluğunun İsrail sazanı olan karnivool dediğimiz diğer balıkların yumurtalarını yiyerek çoğalan ve ortamda baskın tür haline gelen ve bizim için de ortamda olmaması gereken balık türü olduğunu müşahede ettik. Bu açıdan bir ekonomik kaybımız söz konusu değil. Aynı zamanda bunu diğer balıklara vermiş olduğu zarar açısından değerlendirdiğimizde aslında istenilen bir durum olarak da değerlendirilebilir. Keban Baraj Gölü’ndeki potansiyeli korumak adına, bölgede meydana gelen iklim değişiklikleri, su sıcaklık değişiklikleri ve ortamdaki alg patlamalarının neden kaynaklandığını konusunda ilimizde bulunan bakanlığımıza bağlı Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü ve Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsü gibi ana hizmet birimlerimizin buradaki olayları bilmemiz açısından kayıtlara almamız bizim için önemli. Kayıplarımızın ekonomik açıdan bizi zora sokacak bir kayıp olmadığını gördüğümüz için de sevinçliyiz” diye konuştu.

    “İlimizde balıkçılık faaliyetlerini desteklemeye devam edeceğiz”

    Keban Üretim Tesisi’nin 2021 yılında İl Müdürlüğüne dahil olduğunu vurgulayan Kılıç, “2021 yılında 15 milyon, 2022 yılında 19 milyon ve bu yıl da 25 milyon sazan üretimi gerçekleşti. İlimiz ve çevresinde bulunan doğal kaynaklarımıza balıkçılığı desteklemek için balık bırakma faaliyetlerini gerçekleştirerek balıkçılığı destekliyoruz. Bu anlamda Bakanlığımızın çalışmaları devam edecek. Biz de İl Müdürlüğü olarak bölgemizdeki su kaynaklarını çok ciddi bir şekilde takip ediyoruz. Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğümüz aylık ve mevsimsel olarak su kaynaklarımızdaki periyodik incelemelerini su sıcaklık değerlerini ve elektrik iletkenlik değerlerini kontrol ediyorlar. Bakanlığımızın bölgede varlığı buradaki balıkçılığın gelişmesi açısından çok önemlidir” şeklinde konuştu.

  • Niğde Belediyesi’nden çevre atağı

    Niğde Belediyesi’nden çevre atağı

    Mobil Atık Getirme Merkezleri, kâğıt, metal, cam, plastik, elektrik ve elektronik atıkların yanı sıra bitkisel yağ ve atık pillerin geri dönüşüme kazandırılmasına imkan sağlayacak ve bu sayede, çevre kirliliği önlenirken aynı zamanda ekonomiye de katkı sağlanacak.

    Özdemir: “Toplumun çevre bilincini artıracak”

    “Bu tür çalışmaların yaygınlaşması ve desteklenmesi, sürdürülebilir bir çevre politikasının oluşturulmasında önemli bir adımdır” diyen Niğde Belediye Başkanı Emrah Özdemir, “Belediyemiz, çevre kirliliğiyle mücadelede sadece atık yönetimiyle sınırlı kalmayarak aynı zamanda su verimliliği, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanımı gibi konularda da çalışmalar yürütmektedir. Böylelikle, sürdürülebilir bir çevre politikası izlenerek, gelecek nesillere temiz bir çevre bırakılması hedeflenmektedir. Mobil Atık Getirme Merkezleri, vatandaşların da aktif olarak katılım sağlamasına imkan tanıyarak, toplumun çevre bilincini artırmaktadır. Niğde Belediyesi 2024 yılında da sıfır atık hedefi doğrultusunda çalışmalarına devam edecek. Sıfır atık kapsamında gerçekleştirilen bu çalışmalar, çevre bilincinin artırılmasına ve atık yönetiminin daha etkin bir şekilde yapılmasına katkı sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.

    Başkan Emrah Özdemir, Sıfır Atık projesi çerçevesinde hanelerde oluşan karışık atıkların türlerine göre ayrılarak mobil atık getirme merkezlerinde uygun bölmelere atılması konusunda tüm vatandaşları duyarlı olmaya davet etti.

  • Öğrenciler poşet poşet çöp topladı

    Öğrenciler poşet poşet çöp topladı

    Çevre duyarlılığı için harekete geçen Düzce Üniversitesi öğrencileri, Kaynaşlı Gırgın Piknik alanında çöp toplama etkinliği gerçekleştirdi. Sabah saatlerinde piknik alanına giderek saha temizliği yapan gençler, 40 dönümlük arazide poşet poşet çöp topladı.

    Düzce Üniversitesi İlk ve Acil Yardım Bölümü 2. sınıf öğrencisi Münevvere Nur Çankır, “Dümerang ekibi olarak bugün Düzce’mizin görsel şölen sunan Gırgın Çayırında çevreye duyarlı gençler olarak etrafta bulunan çöpleri toplamaya geldik. Görmüş olduğumuz doğaya zararlı olabilecek plastik maddeler, cam ve şişe gibi gereksiz çöpleri toplama etkinliği gerçekleştirdik.

    Vatandaşlara önerim bir alana gidildiği zaman gittiğimiz alanı nasıl görmek istiyorsak çöplerimizi toplamayı herkese kesinlikle tavsiye ediyorum. Çevreyi kesinlikle temiz bırakmalıyız” ifadelerini kullandı.

  • Bilecikli avcılar dev domuzları vurdu

    Bilecikli avcılar dev domuzları vurdu

    Osmaneli Merkez Avcılar Kulübü üyesi avcılar, bu hafta sonundan Gölpazarı’na bir av organizasyonu düzenlediler. Avcılar gün boyu onlarca domuz vururken, bunlardan 190 ve 180 kiloluk dev domuzlar görenleri hayrete düşürdü.

    Okay Şahin ve Halil Söylemez Gölpazarı Derecikören mevkiinde azılı domuzlarla avcılar hatıra fotoğrafı çektirirken, büyükleri hayrete düşürdü. 190 kilogramlık domuzu vuran Halil Söylemez, köpeklerin iyi bir azılı domuz kaldırdığını anlatarak, “Domuzları karşı tarafta gördük, ama kameraya sokamayınca atamadık. Sonra Taşkın arkadaşımla domuzu gördük ve vurduk. Azılı bir domuz olması bizi sevindirdi. Vuran, vuramayan tüm dostları ayrıca kutluyor, emeği geçen herkese teşekkür ederiz” dedi.

    Öte yandan, vurulan domuzların bir kısmını ava çıkan köpekler yerken, kalanı ise doğada bırakılıyor.

  • Yılda 300 kat çoğalabiliyor

    Yılda 300 kat çoğalabiliyor

    Fındık başta olmak üzere tarım ürünlerine ciddi zarar veren, insan sağlığı açısından bir tehlike oluşturmayan kahverengi kokarca, yaz mevsimi sonunda kışlamak için özellikle ev, depo gibi korunaklı alanları tercih ediyor. Ordu’da son günlerde özellikle Fatsa ve Perşembe ilçelerinin yanı sıra Altınordu, Ünye ve Gülyalı ilçesinde görülen kokarcalar, fındık hasat sezonunun ardından üreticiler tarafından sık karşılaşılıyor. Bir yıl ömrü olan, zirai, tuzak ve mekanik mücadele edilen kahverengi kokarca, bıraktığı yumurtalar ile 300 kata kadar çoğalabiliyor.

    “Kışı geçirmek için evlere ve kuru yerlere giriyorlar”

    Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Arslan Soydan, 2017 yılından bu yana Karadeniz Bölgesi’nde görülen kahverengi kokarcaya, özellikle fındık hasat sezonu sonrasında çok sık rastlandığını söyledi. Soydan, “2023 yılının bahar aylarındaki fındıkta ilaçlama dönemi, yağmurların çok yağmasından dolayı iyi geçmedi. İlimizin özellikle Fatsa ve Perşembe bölgesinde yoğunluk olmakla beraber Ünye, Altınordu ve Gülyalı ilçelerinde de görülüyor. Son günlerde özellikle evlerde görülmeye başladı çünkü kışı geçirecekler. Kalmak için evlerin çatılarında, samanlık ve balkonlarda yani her boşluğa girmeye çalışıyorlar” diye konuştu.

    “Toplu ilaçlamayı hedefliyoruz”

    Kahverengi kokarca ile ilgili vatandaşların sürekli olarak bilgilendirildiğini ve toplu bir şekilde ilaçlama yapılması gerektiğini aktaran Soydan, “Şu anda samanlık, ev ve balkonların ilaçlanması gerekiyor. Şu anda her noktada kokarca olduğu için bütün kurumlarımızın mücadele içerisinde olması gerekiyor. En kısa zamanda toplu ilaçlamayı hayata geçirmeyi hedefliyoruz” ifadelerine yer verdi.

    “Fındık ve diğer tarım ürünlerine ciddi zarar veriyor”

    Kahverengi kokarcaların fındık başta olmak üzere tüm tarım ürünlerine ciddi zarar verdiğine dikkat çeken Soydan, “İnşallah ne kadar aza indirirsek o kadar iyi olacak. Kokarca şu anda konuşlandıktan sonra ve kışı geçirdikten sonra özellikle bahar döneminde fındık bahçelerine inecek. Sadece fındığa zarar vermiyor, kivi ve diğer tarım ürünlerine de ciddi zararlar oluşturuyor. Üreticilerimiz burada panik yapmasınlar, en iyi mücadeleyi yapmak zorundayız” şeklinde konuştu.

    “Bir yıl ömrü var, 300 kat çoğalabiliyorlar”

    Bir yıllık ömrü olan kahverengi kokarcaların çok hızlı bir şekilde çoğaldıklarını ifade eden Soydan, şunları söyledi:
    “Hızlı bir çoğalma şekli var, 25-30 civarında yumurtlayarak, bunlardan 300’lere yakın bir böcek oluşuyor. Yaşama süresi uzun ve bir yıl kadar ömrü var. Oksijen ve beslenme ile çok problemi olmayan uzun süre dayanıklı olan, kıştan bahara kadar bir şey yemeden durabilen bir şekli var. Hem pis kokulu, diğer canlılar da bunlara yaklaşmıyor. Burada vatandaşlarımızın imha etmeleri lazım. ne kadar imha edersek bahar dönemine o kadar az görülür.”

  • Son yağan yağışlar zeytine ilaç gibi geldi

    Son yağan yağışlar zeytine ilaç gibi geldi

    Son yağan yağış zeytinde erken hasada yol açtığı gibi çiftçinin de yüzünü güldürdü. Kilis bölgesinde yaklaşık son 6 aydır yağış görülmemesi nedeniyle zor günler yaşayan çiftçiler, yağmur sayesinde zeytinler için umutlandı. Rekoltenin kuraklığa göre iyi olduğu yılda ise zeytinyağının kilosu 150-160 TL den satılırken, hasadın başlamasından sonra ise 200 ve üzerine çıkabileceği söylendi.

    ‘‘Dünyaya en kaliteli zeytinyağı Kilis’ten gidiyor’’

    Dünyaya en kaliteli zeytinyağını Ekim’in 15’inden sonra Kilis’ten gideceğini aktaran Kilis Organik Zeytin Üreticileri Birliği Başkanı Hüseyin Polat, ‘‘Son yağan yağmur zeytine ve toprağa ilaç gibi geldi. 6 aydır beklediğimiz yağmur, zeytinde yağ oranında yüzde 30 ile 40 arasında artışta katkısı oldu. Yağan yağmur, zeytine ve toprağa ilaç gibi geldiği için çiftçilerin daha fazla kazanmasını sağladı, yüzünü güldürdü. Ekimin 15’i gibi zeytine hasadına başlayacak ve Kilis’ten dünyaya en kaliteli zeytinyağını sunmaya çalışacağız’’ dedi.

    ‘‘6 aydan beri beklediğimiz yağmur zeytine ilaç gibi oldu’’

    Kurak bir yıl olduğu için rekoltenin düşük olduğu senede son yağan yağmurun zeytine ilaç gibi yaradığını söyleyen Kilis Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Güven Özdemir, ‘‘İlimizde 300 bin dekar alanda zeytin üretimi yapılmaktadır. Kuraklıklara ve olumsuzluklara rağmen rekolte bu sene çok şükür iyi, beklentimiz yüksek. Diğer illere göre Kilis’te en çok zeytinyağı ihracata gitmesini bekliyoruz’’ ifadelerini kullandı.

    ‘‘Zeytinyağını altınla yarışıyor’’

    Kuraklıklarla birlikte gelen rekolte düşüklüğünden dolayı zeytinyağı fiyatlarının yükseleceğini söyleyen Özdemir, ‘‘Türkiye genelinde anormal derece rekolte düşük fiyatlarında 200 TL üzerine çıkacağını düşünüyoruz. Diğer illere göre zeytinyağının tadı ve aramosı diğer illere göre daha çok tutulan üründür. Biz ilimizden başta Avrupa olmak üzere her tarafa ihracat yapmaktayız. Zeytinin başkentinde hasat başladı’’ diye konuştu.

  • Türkiye’nin çatısı beyaza büründü

    Türkiye’nin çatısı beyaza büründü

    Türkiye’nin en yüksek noktası olan Ağrı Dağı’nın zirvesini kaplayan buzul kütleleri küresel ısınma ile küçülürken, geçen hafta yağan kar yağışı sonrası dağın zirvesi ve etekleri yeniden beyaza büründü. Karla kaplanan Ağrı Dağı, Iğdır’ın birçok yerinde görenlere görsel bir şölen yaşattı.

  • Edirne’de ‘Ağaç Kimliği Projesi’ başladı

    Edirne’de ‘Ağaç Kimliği Projesi’ başladı

    Edirne Belediyesi, üyesi olduğu B40 Balkan Şehirleri Ağı Yerel İklim Eylem Grubu çalışmaları kapsamında Ağaç Kimliği Projesi’ne başladı. Ağaç Kimliği Projesi çerçevesinde 27 öğrenci, ellerine verilen haritalar ile belirlenen ağaçları bularak, 12 farklı türden 59 ağacı isimlendirdi. Gençlere bu önemli görevde eşlik eden Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Hakan İşcan, geleceğe daha yeşil, daha yaşanabilir, daha güzel bir dünya bırakmak istediklerini söyledi.

    Edirne Belediyesi, B40 Balkan Şehirleri Ağı Yerel İklim Eylem Grubu çalışmaları kapsamında vatandaşların ve öğrencilerin doğal yaşam, çevre ve kentteki ağaçların sunduğu faydalar konusunda farkındalığın artırılmasına destek olmak için Ağaç Kimliği Projesi’ni hayata geçiriyor. Edirne Belediyesi, Ağaç Kimliği Projesi kapsamındaki ilk adımı ise gençlerle birlikte attı. Selimiye Meydan Projesi’nde yer alan 59 adet ağaç ile başlanan projeye 27 ortaokul öğrencisi katıldı. İsimlendirilen ağaçlar ile vatandaşların bilgilendirilmesi, şehirdeki ağaçlar ve biyoçeşitlilikle ilgili farkındalık yaratılmasının hedeflendiği bu proje kapsamında kent haritasına işlenmiş olan 12 farklı türden 59 ağaç gençlerle birlikte isimlendirildi.

    Edirne Belediyesi önünden başlayan ve 27 öğrencinin katıldığı kimliklendirme çalışmasına Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Hakan İşcan da eşlik etti. Belediye Başkan Yardımcısı Hakan İşcan, “Bugün Edirne Belediyesi olarak üyesi olduğumuz B40 Balkan Şehirleri Ağı Yerel İklim Eylem Grubu kapsamında bir projesinin startını veriyoruz. 27 öğrenci arkadaşımız şuan bizlerle birlikte Selimiye Meydanı’nda bulunan 12 farklı türden 59 ağacın, kimlik kartlarını ağaçlara yerleştirecekler. Ve Selimiye Meydanı’ndaki ağaçlarımız kimliklerini kazanmış olacak. Geleceğe daha yeşil, daha güzel, daha temiz bir Edirne bırakmak için bu projeyi başlatmış bulunmaktayız” diye konuştu.

    Projeye katılan tüm öğrencilere teşekkür eden İşcan, “Bugün bir ağacı kimliklendirerek, hepimizin çok iyi bildiği gibi ‘Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit bir ülkeyi kurtarır’ Bizlerde bir ağacı kurtararak, geleceğe daha yeşil, daha güzel bir dünya bırakmak istiyoruz. Ayrıca doğayla uyumlu bir yaşam sürmek ve sürdürmek için de çalışmaya devam ediyoruz” dedi.

    Proje kapsamında, öğrencilerin takacağı isimler, birer harita ve ağaçların bilgisi ile birlikte zarflara yerleştirildi. Gençler, kendilerine verilen zarflarda yazan ağaçları haritadan bularak, isimlendirdi. Peyzaj Mimari Cansu Dereli da ağaçların özellikleri hakkında bilgiler vererek, çocukları bilgilendirdi.

  • “Tek risk Kumburgaz Çukurunda”

    “Tek risk Kumburgaz Çukurunda”

    İstanbul’da büyük bir yıkıma ve 7 üstü beklenen depremi oluşturacak olan fayların artık enerjisini boşalma zamanının geldiği birçok uzman tarafından dile getirilirken Deprem Bilimci Prof. Dr. Şener Üşümezsoy bu zamana kadar gelen bilgilerin çürütüldüğünü söyledi. Prof. Dr. Üşümezsoy, özellikle “250 yılda bir Marmara’da büyük deprem oluyor” söyleminin 2 büyük deprem ile birlikte enerjisini 250 yıl beklemeden boşalttığını, 170 kilometrelik Marmara hattında ise aktarıldığı gibi bir enerji birikimin olmadığını söyledi.
    İstanbul Beykent Üniversitesi 2023-2024 akademik açılış töreninde açış dersini veren Deprem Bilimci Prof. Dr. Şener Üşümezsoy beklenen İstanbul Depremi ile ilgili çarpıcı bilgilendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Üşümezsoy, İstanbul’da sürekli korkunun dolaştığını fakat 1999’dan beri yerbilimlerinin ortaya koyduğu modellerin gerçeklikten uzak olduğunu söyledi.

    “Deprem ile ilgili yerbilimciler tarafından üretilen her model bir sonraki yine kendilerinin yaptığı modeli çürütüyordu” diyen Prof. Dr. Şener Üşümezsoy 7 ve üstü beklenen depremin olmayacağına dair ifadesini şu sözlerle açıkladı:
    “Dendi ki Marmara Denizi’nde 1912’de batı ucunda Saroz’da bir deprem olmuş ama o Marmara denizine girmemiş Gaziköy’de kalmış. Diğer tarafta ise 1999’da deprem oldu Körfez’de. O da Osmangazi Köprüsü’nden daha batıya doğru Marmara’ya girmedi. O yüzden Marmara boydan boya risk altında. Bu bir söylem. Ama malumat değil. Bilinç hiç değil. Bu söylemin getirdiği ikinci söylem ise, ‘1766’dan beri deprem olmamış bundan evvelde 1509’da olmuştu demek ki Marmara’da 250 yılda bir deprem oluyor. O halde Marmara boydan boya 250 yıldan beri stres altında.’ ‘1766’dan beri Marmara’da İstanbul’da deprem olmamış’ diyorlar ama 1894’te olan deprem 1766’dan daha büyük. Yani 250 yılda bir deprem oluyor söylemi bu 1894 depremi ile çürütülüyor. 1894’te Yalova Çınarcık kıyısında deprem olmuş ve bütün İstanbul’u etkilemiş.”

    “’Saroz Körfezi’nde 1912 depremi Marmara’ya girmemiş yani fay Marmara’da kırılmamış’ deniyordu. O yüzden ‘Marmara’da kırılacak’ deniliyordu oysa 1912 fayı Tekirdağlıları korkutan, Tekirdağ’da deprem yapacağı söylenen 60 kilometrelik fay 1912’de kırılmış. Bu fay bundan önce 1766’da kırılmıştı. Böylelikle Marmara’da 1766’dan beri deprem olmamış tezini iki tane büyük deprem çürütüyor. 1912’de Tekirdağ Silivri’deki fay kırılmış, 1894’te Yalova Çınarcık çukurunun güneyindeki fay kırılmış. Demek ki ‘Marmara’da 1766’dan beri kırılmamış, Marmara boydan boya stres yüklü’ tezi çöküyor. Niye, fay kırıldığı zaman stres boşalır, boşaldığı zaman da artık o fayda yeniden stres birikmesi gerekir. Demek ki 170 kilometrelik Marmara’nın 60 kilometrelik doğu kesimi 1894 depreminde kırılmış, 60 kilometrelik batı kesimi ise Tekirdağ Silivri çukurundaki 1912’de kırılmış. O halde 1766’dan beri kırılmamış denilen faylar, 1894’te ve 1912’de kırılmış.”

    “Tek risk Kumburgaz Çukurunda”

    Tek riskin Kumburgaz Çukurunda olduğunu orada da en fazla 6-6 buçuk arası bir deprem oluşabileceğini aktaran Üşümezsoy, “Marmara’da kırılmayan bir kesim orta sırt dediğimiz Silivri -Büyükçekmece -Florya arasında kalan 50 kilometrelik bir kesim var. ‘Orası 7’lik deprem yapar en fazla’ deniliyordu. Oysa o faya da baktığımız zaman Kumburgaz Çukurunda bir 20-30 kilometrelik bir fay var, ama ondan sonra bir daha Avcılar karşısında Büyükçekmece ve Küçükçekmece arasında bir fay yok. O adalar fayının devamı. Bu durumda Kumburgaz Çukurundaki fayın da Silivri ile Kumburgaz arasındaki 20 kilometrelik bir fay uzanıyor ve buradaki deprem 6 ile 6 buçuk arasında olabilir. 5,7’lik deprem de burada olmuştu ters fay olarak. Ama sürekli söylenen noktada 50 kilometrelik fay var. ‘7’lik deprem yapar’ denilen yerde eğer kabul ettikleri gibi yaklaşsak da Büyükçekmece, Florya ve Silivri arasındaki fayın iki tane 50 kilometrelik mesafenin ortasında 10 kilometrelik boş fay olmayan bir bölüm var. Bu yüzden de buradaki 2 fay birlikte kırılmaz, ayrıca bu fayların Avcılar karşısındaki sırtı kestiği denilen fay aslında Adalar fayının devamı” diye konuşarak sözlerini sonlandırdı.