Kategori: Çevre

  • Yavru kaplumbağalar denizle buluşmaya başladı

    Yavru kaplumbağalar denizle buluşmaya başladı

    Dünyada deniz kaplumbağalarının en önemli üreme alanlarından biri olan Mersin sahillerinde, bu yıl da yuva yapan Caretta Caretta ve yeşil deniz kaplumbağalarının bıraktığı yumurtalardan yavrular çıkmaya başladı. Mayıs ayı sonunda anaç kaplumbağalar tarafından bırakılan yumurtalardan çıkan ilk yavru kaplumbağalar, denizle buluştu. Yuvalarından çıkan yavrular hızla denize girmeye çalışırken, güzel görüntüler oluşturdu. Mersin’de 5 üreme merkezi bulunurken, özellikle nesli tükenme tehlikesi altında bulunan yeşil deniz kaplumbağalarının yuvalama alanı olan Kazanlı sahilinde 350’nin üzerinde yuva oluştu. Sezon sonuna kadar bine yakın yuvanın oluşması beklenirken, bu yuvaların her birinden ortalama yüzde 70 yavrunun denizle buluşması hedefleniyor.

    “İlk yavru çıkışlarını verdik”

    Mersin Üniversitesi (MEÜ) Deniz Kaplumbağaları Uygulama Araştırma Merkezi (DEKUYAM) Müdürü Prof. Dr. Serap Ergene, havaların soğuk gitmesi nedeniyle anaç kaplumbağalarının çıkışını biraz geç başladığını söyledi. Havaların ısınmasıyla birlikte yuva çıkışlarının hızlandığını kaydeden Ergene, “Çıkan anaçlar Mersin kumsallarına yuva yapmaya başladılar. Hatta yuvalardan yavru çıkışları başladı. İlk yavru çıkışlarını verdik. Mersin’de Kazanlı, Davultepe, Erdemli Alata, Göksu Deltası ve Anamur olmak üzere birçok yuvalama kumsalında artık yavru çıkışları haberleri almaya başladık. Yavru çıkışlarının başlamasıyla beraber bir süre sonra bu çıkışların hızlandığını göreceğiz” dedi.

    “Mersin kumsallarının kaplumbağa popülasyonuna kattığı çok sayıda birey oluyor”

    Mersin kumsallarının her zaman önemli yuvalama alanları olduğunu vurgulayan Ergene, “Özellikle Kazanlı burada önemli. Burada genelde binin üzerinde yuva olur. Şu anda 350’nin üzerinde bir yuva var. Sezonun sonuna doğru bunun 800 ile bin arasında olacağını düşünüyoruz. Davultepe’de yaklaşık 38 yuva tespit ettik. Belki orada da artışlar olacak. Alata kumsalında 150’nin üzerinde yuva söz konusu. Anamur kumsalı da güçlü alanlardan bir tanesidir. Orada genelde carettalar yuva yapar. Orada her sene bin civarında yuva oluyor. Dolayısıyla Mersin kumsallarının kaplumbağa popülasyonuna kattığı çok sayıda birey oluyor” diye konuştu.

    “Güney Akdeniz’de popülasyonun yarısını bu kumsallar sağlıyor”

    Kazanlı kumsalının yuvalama sayısının yanında başka yönüyle de çok önemli olduğunun altını çizen Ergene, “Çünkü yaklaşık 4,5 kilometrelik bir kumsal ve 1988 yılından beri çalışılan bir kumsal. Çok uzun zamandan beri buranın takibi yapılıyor ve yeşil deniz kaplumbağası açısından çok önemli. Aslında sadece Kazanlı değil Mersin’de Davultepe, Alata ve Göksu’da dahil olmak üzere yeşil deniz kaplumbağası açısından önem arz ediyor. Ancak Kazanlı’nın özelliği çok fazla sayıda yuva oluyor. Sadece bizim burada 10 yıllık bir çalışmamız var. O çalışmalar sırasında buradaki yuva sayısının sürekli artış halinde olduğunu zaten gözlemlemiştik. Ortalama 800 ile bin 200 arasında bir yuva sayısı oluyor. Kazanlı’nın yeşil deniz kaplumbağasına katkısı çok büyük. Aslında Güney Akdeniz olarak bakıldığında popülasyonun yarısını bu kumsallar sağlıyor” şeklinde konuştu.

    “Balıkçı ağları doğal düşman değil”

    Bu dönemde kumsalı kullanan çok sayıda vatandaşın olduğunu dile getiren Ergene, “Dinlenmek, yüzmek için geliyorlar. Bu sırada yavru çıkışları başladığı için onlara mümkün olduğu kadar zarar vermemelerini, aksi istikamette bulunan ışıkların kapatılması veya perdelenmesi gerekiyor. Yuvalama alanlarına kesinlikle araç girilmemesi gerekiyor. Şezlong ve şemsiye gibi yapıların mümkün olduğu kadar denizden 50 metrenin yukarısında yapılanması gerekiyor. Bu yavrular birçok canlı tarafından avlanabiliyorlar. Denize girdiklerinde de balıklar tarafından avlanıyorlar ama balıkçı ağlarına takıldıklarında hiçbir şansı olmuyor. Balık, yengeç, kuş doğal düşmanlar ama balık ağları doğal düşman değil. Dolayısıyla balıkçıların özellikle yuvalama alanı civarında ağlarını toplamalarını, mümkün olduğunca ağa takılmış olan canlıları da kurtarmalarını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Alevlerle mücadele devam ediyor

    Alevlerle mücadele devam ediyor

  • Keşfedilmeyi bekleyen koylara dalış

    Keşfedilmeyi bekleyen koylara dalış

    Bitlis’in Tatvan ilçesinde Venuma Dağcılık ve Su Altı Sporları Topluluğu üyeleri tarafından Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün keşfedilmeyi bekleyen koylarına tüpsüz dalış gerçekleştirildi.
    Geçtiğimiz günlerde dünyanın en büyük ikinci krateri olan, Tatvan ilçesinin 2 bin 247 rakımındaki Nemrut Krater Gölü’ne tüpsüz dalış gerçekleştiren Venuma Dağcılık ve Su Altı Sporları Topluluğu üyeleri, bölgenin doğal güzelliklerine dikkat etmek için bu kez de Van Gölü’nün keşfedilmeyi bekleyen koylarına dalış gerçekleştirdi.

    Van Gölü’nün Tatvan ilçe sınırında yer alan koyları keşfe çıkan grup üyeleri, doğal güzelliğiyle kendine hayran bırakan Adabağ köyü sahilindeki koya dalış yaptı. Grup üyelerinin dalışlar esnasında su altı ve mağarayı andıran koyun içinden aldıkları görüntüler ise doğal güzelliği ortaya çıkardı. Derinliklerinde birçok kuş yuvasının yer aldığı koy, buz mağarasını andıran görüntüsüyle kendine hayran bıraktı.

    Öte yandan, masmavi görüntüsüyle büyüleyen Van Gölü’nün su altı kameralarına yansıyan görüntülerinde ise gölün yüzeyinin aksine su altının gelişi güzel atılan çöplerden dolayı bir hayli kirli olduğu gözlemlendi.

    Gönüllü üyeleriyle birlikte daha önce farklı birçok şehirdeki deniz ve göle dalış gerçekleştirdiklerini belirten Venuma Dağcılık ve Su Altı Sporları Topluluğu yöneticilerinden Emrullah Tüzün, bölgede özellikle su altı dalışları açısından keşfedilmeyi bekleyen birçok doğal güzelliğin bulunduğunu söyledi. Geçtiğimiz günlerde dünyanın ikinci büyük krateri olan Nemrut Krater Gölü’ne tüpsüz dalış gerçekleştirdikten sonra bu kez de Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’ne dalış gerçekleştirdiklerini belirten Tüzün, “Nemrut Krateri gerçekten muhteşem bir yerdi. Özellikle su altı dalışları için bulunmaz muazzam bir yer. Dalışlarımızda da bunu bizzat gördük.

    En kısa sürede yeni dalışlar için de hazırlıklar yapacağız. Bu haftada Nemrut Krateri sonrası Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün keşfedilmeyi bekleyen koylarına bir dalış ve yüzme etkinliği gerçekleştirdik. Van Gölü kıyısında gerçekten keşfedilmeyi bekleyen sayısız koy var.

    Bugün dalış yaptığımız bu koyda bunlardan sadece biri. Adabağ köyü mevkiindeki bu koy adeta bir buz mağarasını andırıyor. Derinliklerine doğru ilerledikçe içerisinde kuş yuvaları olduğunu gördük. Doğal görüntüsüyle bizleri kendine hayran bıraktı.

    Biz burayı gerçekten çok beğendik. Herkesi mutlaka bu eşsiz koyları ziyaret etmeye, dalışlar yapmaya davet ediyoruz. Bu bölgede benzer sayısız doğal güzellik var ve hepsi keşfedilmeyi bekliyor. Bizler de topluluk olarak imkanlar dahilinde bu doğal güzellikleri önce tek tek keşfetmeyi ve keşfettikten sonra ise bu doğal güzelliklere dikkat çekmeyi hedefliyoruz. Buralar keşfedilip tanıtıldıkça inanıyorum ki daha çok ziyaretçi ve turist alacak.

    Bu anlamda bizler de buna bir nebze olsun katkı sunabilmenin gayreti içindeyiz” diye konuştu.
    Topluluk üyelerinden Mehmet Okay da, Van Gölü’nün başlı başına bölgenin keşfedilmeyi bekleyen birçok doğal güzelliğini bünyesinde barındırdığını, koyların da bunlardan sadece biri olduğunu vurguladı. Bölgenin özellikle su altı dalışlarına çok uygun olduğunu kaydeden Okay, profesyonel su altı dalışçılarını bölgeyi keşfetmeye davet etti.
    Havadan da görüntülenen Van Gölü kıyısındaki koy, doğal güzelliğiyle kendine hayran bıraktı.

  • Sıcaklık 52 dereceye ulaştı

    Sıcaklık 52 dereceye ulaştı

    Türkiye’nin en sıcak illerinden Adana’da termometreler 52 dereceye ulaştı. Gençler, sulama kanalında ölümüne serinliğe devam ederken, besiciler ise koyunlarını soğuk suyla yıkayarak serinletti.
    Dünyada üst üste sıcaklık rekorları kırılırken, Adana’da da hava sıcaklığı mevsim normallerinin üzerinde seyrediyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre kentte sıcaklık gölgede 42,2 derece olarak ölçülürken, park ve bahçelerdeki termometreler 52 dereceye ulaştı.

    Gençler sıcak hava dalgasından kurtulmak için sulama kanallarında yüzerek serinlemeye çalıştı. Her yıl onlarca gencin boğulduğu kanalda ölümüne serinliğe atlayan çocuklar pes dedirtti. Bazı çocukların suya atlarken söyledikleri, ‘Seni çekeceğime el freni çekerim. Ben yanacağıma lastikler yansın’, ‘Bu bir aşktır, iç iç kudur’, ‘Buradan 81 ile meydan okuyorum’ gibi cümleler ise güldürdü.

    Koyunlara özel buzlu su
    Adanalı besici Zafer Oğuz ise sıcaktan etkilenen koyunları için çareyi buzlu suda buldu. Hayvanlarının içtiği suya buz karıştıran Oğuz, ayrıca hortumla hayvanlarını tek tek yıkadı. Yıkanan koyunlar daha sonra buzlu su içti. Zafer Oğuz, “Son 1 haftadır sıcaklıklar inanılmaz derecede arttı. Öncelikle çatıdaki çinkoyu söktürdüm.

    Sonra da günde 2-3 kez hayvanları yıkatmaya başladım. Yoksa hayvanlar burada sıcaktan çatlayarak ölür. Sıcaklarla bu şekilde başa çıkıyoruz” diye konuştu.
    Birçok besicinin bu uygulamayı yaptığını anlatan Oğuz, “Ben yıllardır böyle bir sıcak görmedim.

    İlk kez bu sene çatıdaki çinkoyu sökmek zorunda kaldım. Bütün meslektaşlarım şuanda hayvanlarını yıkıyor. Eğer yıkayıp hayvanları serinletmezlerse hayvanlar ölür. Dışarıda insanlar zor duruyor. Bu hayvanlar ne yapsın. Onlara bakmak zorundayız” ifadelerini kullandı.

  • Yumurtalar otellerin koruması altında

    Yumurtalar otellerin koruması altında

    Antalya’nın Alanya ilçesinde 70 kilometrelik sahile yumurta bırakan deniz kaplumbağalarının yuvalarını korumak için önlem alınmaya devam ediyor. 300 kayıtlı yuva rakamının bine yaklaştığı belirtildi.
    Alanya Çevre Eğitim ve Mavi Bayrak Derneği Başkanı Şerefnur Kayhan ve gönüllü çevreci ile TUİ Blue Pasha Bay Otel çevre sorumlusu Aslıhan Güncel, caretta caretta yuvaları ve korunmaları hakkında bilgiler verdi.

    Konaklı Mahallesi Pasha Otel sahilinde 20 caretta caretta yuvası tespit ettiklerini ve hepsini koruma altına aldıklarını belirten Aslıhan Güncel, “Bu yıl 20 kadar yuvamız oldu. Yuva bırakmadan gidenler de oldu. Gelen 20 yuvayı da koruma altına aldık. ALÇED’e bilgi verdik ve hep birlikte takibini yapmaktayız. Gördüğünüz gibi yuvalarda ne zaman plaja yumurtladıkları ve muhtemel yumurtadan çıkış zamanları yazmakta. Buradan takibini yapıyoruz” dedi.

    “Çok fazla yumurtlama alanı var”
    Bu yıl Alanya bölgesinde çok fazla yumurtlama alanı olduğuna dikkat çeken Dernek Başkanı Şerefnur Kayhan, “Haberimiz olanları koruma altına alıyoruz ve takip sürecini başlatıyoruz. Şu anda 3 yuvamızdan yavrular çıktı.

    Havalar çok sıcak olduğu için tahminimiz dişi carettaların daha fazla yumurtadan çıkacağı yönünde. Biliyorsunuz sıcak havalarda yumurtalardan dişi carettalar çıkıyor. Pasha Bay otelde de 20’ye yakın yuvamız var. Otel yöneticilerinden Aslıhan haber verdi. Otel yönetimi tarafından yapılan kafeslerle sahilde yuvalar korumaya alındı. Elimizden geldiğince sağlıklı yuvalar için çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

    “Bazı oteller yuvaları haber vermiyor”
    Kayhan, “Bazen haber alıp gittiğimizde yuvaları bulamıyoruz. Şezlongların bol olduğu yerde yuvaları kaybediyorlar. Zira turistlere zarar vereceğini ve şezlongları kuramayacaklarını düşünüyorlar. Halbuki tam tersi turistler ilgi gösteriyor, bir caretta yuvası gören turistler daha çok kalmak istiyor. Bu yüzden 5 yıl boyunca aynı otele gelen turistler var” dedi.


    “Korumamız lazım”
    Kayhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Nesli tükenme altındaki caretta caretta ve yeşil deniz kaplumbağalarını korumamız lazım. Bu yuvalar 20-25 yıl önce buradan çıktılar. Onlar da çıktıkları yere, elinizle denize koymazsanız ve kendiliğinden denize ulaşmaları sağlanırsa erişkin oldukları dönemde aynı yere geri dönüyorlar. Yumurtadan çıkarken veya yumurtlarken gördüğümüz bu kaplumbağaları flaşları açarak çekmemeliyiz. Sadece kırmızı ışıkta bu kaplumbağaların takibi yapılabilir.

    Yavrular çıkarken de ellerine alıp veya kovalarla denize dökmesinler. Kendiliğinden denize ulaşsınlar, yüzsünler. Böylece bu kaplumbağalar tekrar çıktıkları alana gelecektir. Ters yöne gitse bile çıkmalarına yakın arka tarafta ışık olmamalı. Ay ışığı ile denize kendiliğimde ulaşması gerekiyor. Ters yöne gittiğinde de elimizle değil kumlardan yol açarak denize ulaşmalarını sağlamamız gerekiyor.”

    “En büyük tehlike insanlar”
    Caretta carettalar için çeşitli tehlikelerinde olduğuna vurgu yapan Kayhan, “Bu canlılar için bir diğer tehlike de yumurtlama döneminde kedi, köpek sansar gibi canlılar. Eğer kontrol altına alınmazsa çıplak yuvalar maalesef kazılıp yumurtaları boşaltılıyor.

    Bir de en büyük düşmanı insanoğlu. Koruyamıyoruz. Zaman zaman sahiller tacize uğruyor. İnsanoğlu bunları korumak zorunda. Bunların neslinin yok olmaması için koruma altına alınması lazım. Çünkü her yaşamı hak eden canlı bizim hayatın devamlılığı için gerekli vazifeleri yapıyordur. Bunları koruma altına almak gerekir” ifadelerine yer verdi.

    “Bine yakın yuva olduğunu düşünüyoruz”
    Bu yıl içinde çok sayıda caretta carettanın plajlara gelerek yumurta bıraktığını ifade eden Kayhan, “Aşırı sıcaklık bilim insanların söylemlerine göre erkek değil dişi kaplumbağaların çıkmasına neden oluyor. Bizdeki kayıtlı yuva sayısı 300’ün üzerinde. Şu anda bu yuvaların tamamı koruma altına alındı. Ama bilmediğimiz alanlar da var. Bu sayılarla da bini bulduğunu düşünüyoruz. Ancak bu sayıyı yumurtadan çıktıktan sonra ve kayıt altına aldıklarımı için söyleyebiliriz” dedi.

  • Yürünebilen yerde şimdi balık avlanıyor

    Yürünebilen yerde şimdi balık avlanıyor

    Tokat’ın Almus baraj gölünde, 2 yıl önce kuraklığın etkisiyle yürünebilen noktalarda şimdi vatandaşlar balık avlıyor.
    Almus’ta bu yıl yağışların çok olmasıyla birlikte su seviyesi yükseldi. Gölde geçtiğimiz yıllarda tarımsal sulama ve elektrik üretimi nedeniyle sular çekilmişti.

    Suların çekilmesi ile kıyı 150 metre uzamış ve su altındaki kayalıklar ortaya çıkmıştı. Şimdi ise geçtiğimiz yıl insanların yürüyerek gidebildikleri Malkayası olarak bilenen kayalık alan yeniden sular atında kaldı. Sular altında kalan kayalıktan geriye ise en üst kısmında dikili olan Türk bayrağı kaldı. İlk bakışta gölün ortasına yakın bölümde sadece Türk bayrağının dalgalandığı direği görenler şaşkınlığını gizleyemiyor. Baraj kenarından manzarayı izleyenler, bu manzarayı görüntülemeyi ihmal etmiyor.

    “Sular yaklaşık 150 metre çekilmişti”
    2021 yılında Almus’a giden ve suyun o zaman 150 metre çekilmiş olduğunu belirten Şerafettin Türkmen, “Aslen Tokatlıyım ama Alanya’da ikamet ediyorum. Fırsat buldukça karavanımla senede bir defa ziyaret ediyorum. 10-15 gün buralarda memleket özlemimi gideriyorum. Buraların doğasını seviyorum. Buranın adı yöre halkı olarak ‘Malkayası’ olarak biliniyor. 2021 yılında buraya geldiğimde sular yaklaşık 150 metre çekilmiş durumdaydı.

    Malkayası olarak tabir edilen, bayraklı olan yer tamamen suyun dışında kalmıştı. Yaklaşık olarak 10 metre kadar bir yüksekliği vardı. O zamanlarda burada bulunan ağaçlar vasıtasıyla bayrağın yanından geçebiliyorduk. Hatta kuraklığın bu denli korkunç seviyede olduğunu canlı olarak burada gördüm ve hayretler içerisinde kalmıştım. Bu sene yağışların bolluğu ile gölümüz dolmuş seviyede bulunuyor ve bu sevindirici bir haber.

    Bayrak direği hakkında bildiğim kadarıyla bir uygarlık yaşamış zamanında çünkü çevresinde kalıntılar bulunuyor. Hatta şu anda bile insek parçalar bulabiliriz. Buradaki yöre halkı bayrak direğinin seviyesine bakarak su seviyesinin yükselip düştüğünü anlayıp ona göre değerlendirme yapıyorlar. Bu bayrak direği yöre halkı olarak su seviyesi ölçüm aleti olarak kullanılıyor diyebilirim” dedi.

    “İnsanlar zarar görmesin diye düşünülmüş bir projedir”
    Gölün ortasında dalgalanan Türk bayrağının insanların kayıklarla geçerken zarar görmemesini sağladığını ifade eden Yıldıray Yılmaz, “Barajımıza ilk defa 1965 yılında su bırakıldı. Tokat Kazova bölgesini sulama için yapılmış bir gölettir. Daha sonrasında ise elektrik üretimi için kullanıldı. Şu an dünyanın en ucuz elektriği Almus ilçemizden üretiliyor. Aynı sudan Almus hidroelektrik, Ataköy hidroelektrik ve Köklüce hidroelektrik santrali olmak üzere aynı sudan 3 tane elektrik elde ediyoruz. Şu anda bulduğumuz yerin adı büyüklerimizden duyduğumuz kadarıyla ‘Tufan Tepe’ olarak geçiyor.

    Burası Kızılcappara mevkii olarak geçiyor ve arkamızda bulunan bayrağın olduğu yer ise ‘Malkayası’ olarak isimlendiriliyor. Malkayası Almus ilçemize özgü kayamızdır. Üzerinde çeşitli fırın yerleri ve bazı o dönemki insanları anlatan figürler bulunuyor. Bunları zaman zaman yayınlıyoruz. Bunun üzerine de bir bayrak dikme gereği duyduk.

    Burada bizim bir derneğimiz var. Derneğimizin başkanı ve yöneticileri tarafından buraya bayrak dikilmesi öngörüldü. O zamanlar da Engin Aybek adındaki kardeşimiz bunu düşündü ve bu bayrağı buraya dikti. Burada da bayrağımızın sürekli dalgalanmasının adına bir tören yaptık.

    Şimdi biz bu direği hem bayrağımız dalgalansın hem de olduğu yerde kayıklar geçerken kayaya vurmasınlar ve insanlar zarar görmesin diye düşünülmüş bir projedir. Bayrağı buraya dikeli yaklaşık 3-4 yıl oldu.

    O günden bugüne kadar bayrağımız dalgalanıyor. İnşallah ömür boyu da dalgalanmaya devam eder. 15 gün önce su seviyesi bayrağın yarısına kadar çıkmıştı. Kazova’ya elektrik üretimi ve sulama amaçlı su verildiği için şu anda su seviyemiz düşmeye başladı. Şu durumda ise su seviyemiz yüzde 65 civarında doluluk oranına sahiptir. İnşallah yağışlar da olur sulamaya devam edilir” diye konuştu.

  • Çareyi çamur banyosunda buldular

    Çareyi çamur banyosunda buldular

    Sivas’ta mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları mandaları da bunalttı. Serinlemek için sulak alan arayan mandalar çareyi çamur banyosu yapmakta buldu. Mandaların serinlemek için yaptığı çamur banyosu drone ile havadan görüntüledi.

    Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Merkezhüyük köyünde aşırı sıcaklara dayanamayan mandalar, günün yarısını çamur banyosu yaparak geçiriyor. Diğer büyükbaş hayvanlara göre derileri kalın olan mandalar koyu renkleri ile yaz aylarında sıcak havadan olumsuz etkileniyor. Kırsalda sabah erken saatlerde beslenen mandalar, çamur banyosu yaparak serinliyor. Vücutlarının tamamını çamura bulayan mandalar drone ile havadan görüntülendi.

    “Öğle vakitlerinde sulak alanlarda serinlemeye çalışıyorlar”
    Mandaların aşırı sıcak ve soğuk havayı hiç sevmediğini belirten besici Seyhan Sosyal, “Eğer yağış olmazsa bu hayvanlar göletlere, su yataklarına, dereler ve çamurlara yatmaya başlarlar. Derileri çok kalın ve yağ oranı çok yüksek olan bu hayvanların ter bezleri olmadığından ve renkleri de koyu renk olduğundan dolayı sıcağa dayanamazlar, sıcağı sevmezler.

    Bu nedenle de öğle vakitlerinde sulak alanlarda serinlemeye çalışırlar. Mandaların sütü, yoğurdu lezzet ve sağlık açısından çok değerlidir. Satışları çok yapılmaz kasaplar tarafından mandaya çok rağbet gösterilmez ama genelde Afyonkarahisar’da büyük kesimhaneler alır, pastırma ve sucuk yaparlar” dedi.

  • Yerleşim alanları bozuldu

    Yerleşim alanları bozuldu

    Dünyada sıcaklık rekorlarının kırıldığı Temmuz ayında, özellikle deprem bölgesi Elazığ’da son dönemlerde yılanların çok fazla görülmesiyle ilgili bilgi veren Fırat Üniversitesi (FÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. İbrahim Akın Temizer, “Ekolojik dengenin değişmesinden ve bu depremlerden dolayı piton ve boğa yılanların yerleri bozuldu” dedi.
    Yaz aylarının gelmesi ve sıcaklıkların artmasıyla birlikte yılanlar yuvalarından çıkmaya başladı.

    Doğaya akın eden yılanlar zaman zaman insan yaşamına dahil olurken, uzmanlar bölge halkına önemli uyarılarda bulundu. FÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. İbrahim Akın Temizer, yaşanan depremler sonrası ve hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte yılan vakaların daha da artacağını belirterek bölgede yaşayanları yılan saldırılarına karşı tedbirli olunması konusunda uyardı.

    “Afetler, yılanların yerleşim alanlarını bozdu”
    Yağmurun dinip havaların ısınması ile birlikte yılanların da dışarı çıktığını kaydeden Dr. Temizer, “Havanın ısınmasından dolayı kızgınlık dönemi artıyor. Ekolojik dengenin değişmesinden dolayı ve aslında birkaç sene önceye göre daha çok ortaya çıkmasının sebeplerinden biri de toprak kaymaları, depremler, afetler yılanların yerleşim alanlarını bozdu.

    Piton ve boğa yılanların yerleri de bu depremlerden dolayı bozuldu. Otomatik olarak yılanlar dışarıya çıkıp çoğalmaya ve görünmeye başladılar. Vatandaşlar öncelikle bulundukları yerleri temiz tutsunlar. Otları temizlemeleri gerekiyor” diye konuştu.

    Ekolojik dengenin bozulmasının yılan türlerinin artmasına etki ettiğini ifade eden Dr. Temizer, “Bir bölgede yılan popülasyonu fazla ise kirpilere kesinlikle karışmamak lazım. Ancak yılan popülasyonunun azalması da fare popülasyonunun da bir kısım artmasına etki eden sebeplerden biridir.

    Ekolojik dengenin bozulması yılan popülasyonlarının artmasına, depremlerin olması yaşam alanlarının toprak altındaki delhizlerin kapanmasına neden olmuştur. Aşırı yağmurlar sonrası hafif güneş açması sonrası bu yılan popülasyonu tekrardan dışarı çıkıyor. Sıcaktan kızgınlaşan yılanlar eş seçimi yaparak çiftleşmeye başlamışlardır. Bu yılanlardaki dans, sıcak havaların artması ve kendi aralarındaki çiftleşmeden ortaya çıkmıştır” şeklinde konuştu.

     

  • Ormanlık alandaki alevler rüzgarın etkisiyle büyüyor

    Ormanlık alandaki alevler rüzgarın etkisiyle büyüyor

    Yenişehir’in Kavaklı ve Karacaali mahallelerine yakın ormanlık alanda yangın çıktı. Yükselen alevlere, ihbar üzerine Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Yenişehir Belediyesi itfaiye ekipleri, Bursa Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri tarafından karadan, helikopterle ise havadan müdahale ediliyor.

    Rüzgarın da etkisiyle yayılan alevler, ilçeye bağlı menteşe bölgesine doğru ilerliyor.

  • Sıcaktan bunalanlar, Girlevik Şelalesinde serinlediler

    Sıcaktan bunalanlar, Girlevik Şelalesinde serinlediler

    Erzincan’ın Çağlayan beldesinde bulunan ve her mevsim ziyaretçilerine ayrı bir manzara sunan Girlevik Şelalesi, yerli ve yabancı turistlerin akınına uğruyor. Erzincan’da, Munzur Dağı eteklerinden gelen buz gibi suların 40 metreden döküldüğü Girlevik Şelalesi, doğal güzelliği ve serin havasıyla, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Kent merkezine 35 kilometre uzaklıkta yer alan ve Munzur Dağı eteklerindeki Kalecik köyünde yer alan 9 ayrı kaynak suyunun birleşmesiyle oluşan Girlevik Şelalesi, her mevsim ayrı bir güzellik sunuyor. Bayram tatilini fırsat bilen vatandaşlar, 40 metreden akan buz gibi suyu ve doğal güzelliğiyle öne çıkan Girlevik Şelalesine akın ediyor.

    Kışın suyunun büyük bölümünün donması ile oluşan sarkıtlar dolayısıyla etkileyici bir manzaraya bürünen şelale, ziyaretçilerine yazın da farklı güzellik sunuyor. Muhteşem doğanın özçekim yaparak tadını çıkaran yerli ve yabancı turistler, görsel güzellikler arasında yürüyüş ve piknik yaparak zamanlarını en iyi şekilde değerlendiriyor.

    Girlevik Şelalesine gelen vatandaşlar, “Şelale tamamen doğal, çok güzel ortam sunuyor. Erzincan’a geldiğimizde burası mutlaka uğramadan gitmediğimiz, vazgeçilmez yerlerimizden biri. Doğallığını koruması ve serinliği nedeniyle ailece piknik yaptığımız yer. Herkesi Girlevik Şelalesine davet ediyoruz” dedi.

    Girlevik Şelalesi, Erzincan’ın çevresindeki illerin yanı sıra İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir ve yurt dışından gelen çok sayıda turistin akınına uğruyor.