Yarın saat 12.00’dan başlayıp 23.00’a kadar sürmesi beklenen uyarı da şu ifadelere yer verildi:
“Eskişehir Bölge Tahmin ve Erken Uyarı Merkezince yapılan son değerlendirmelere göre, ilimizde yarın öğlen saatlerinden itibaren beklenen kuvvetli (21-50 kilogram/metrekare) sağanak ve gök gürültülü sağanak yağış beklendiğinden, meydana gelebilecek dolu yağışı, yıldırım, sel, su baskını, yağış anında kuvvetli rüzgâr ve ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalıdır.”
Kategori: Çevre
-
Bursa Valiliği’nden kuvvetli yağış uyarısı
-
Türkiye’nin yüksek çölleşme riski altında
OMÜ Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Demir, “Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi”nin 17 Haziran 1994 yılında kabul edilmesinden bu yana her yıl 17 Haziran’ın “Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü” olarak kutlandığını hatırlattı. Türkiye’de ve dünyada çölleşmeyle mücadelenin önemine dikkat çekmek maksadıyla “Çölleşme ve Kuraklık Günü” etkinliklerinin düzenlendiğini belirten Yusuf Demir, “Bu yılki etkinlikler ‘Kuraklıktan Beraberce Çıkmak’ teması ile kutlanmaktadır. Bildiğiniz gibi gıda ihtiyacımızın yüzde 95’ini topraktan karşılamaktayız. Birçok araştırmada tarım yapılabilir 50 cm’lik bir toprağın oluşma sürecinin yaklaşık 20 bin yılı bulduğu söyleniyor. Oysa tüketimin dayanılmaz hafifliğine kapılmış insanoğlu, elindeki bu değerin kıymetini maalesef tam olarak bilmiyor ve yeterince koruyamıyor. Bugün 783 bin km2’lik ülkemizin yaklaşık yüzde 80’i tarım ve orman alanıdır. Bilindiği gibi, su zengini bir ülke değiliz. Kurak bir coğrafyada yaşıyoruz. Çölleşme hassasiyet haritamıza göre, sahip olduğu iklim ve topografya şartlarına bağlı olarak, ülkemizin yaklaşık dörtte biri (yüzde 22.5’i) yüksek çölleşme riski altındadır. Ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgeler arasındadır” diye konuştu.
“Türkiye’deki arazilerin yüzde 47’si çölleşme riski altında”
Türkiye’deki arazilerin yüzde 47’sinin çölleşme riski altında olduğunu kaydeden Prof. Dr. Demir, şöyle devam etti:
“Toprak kaynakları üzerinde sessiz bir felaket olan çölleşme, arazi tahribatı ve kuraklıkla etkin mücadele etmek tüm dünyanın en önemli görevlerinden biri olmuştur. Bu nedenle ülkemizin ulusal kalkınmasına ve gelişmesine negatif etkisinden dolayı çölleşme ile mücadele temel stratejilerden biri haline gelmiştir. Türkiye’deki arazilerin yüzde 47’si çölleşme riski altında, bunun ana nedeni erozyondur. Türkiye’de yapılan tahminlere göre yıllık 640 milyon ton civarında toprak kaybolmaktadır. Toprağın üst kısmını kaybettiğinizde toprak giderek verimsizleşmekte, üretimi artırmak içinde sürekli kimyasal gübre kullanmak zorunda kalınmaktadır. Bunun sonucunda doğal olarak toprağa ciddi zarar görmekte, çevre kirlenmektedir.”“Suyu çok tasarruflu kullanmalıyız”
Dünyada ve Türkiye’de yağış miktarının 2050 yılına kadar yüzde 25 azalacağının öngörüldüğüne dikkat çeken Demir,
“Biz su fakirliği sınırında olan ve su stresi yaşayan ülkelerdeniz. Nüfus artışı ve yağışın azalmasıyla su fakirliği çeken ülkelerden olacağız. O yüzden suyu çok tasarruflu kullanmamız gerekmektedir. Çölleşmeyle mücadelenin temelinde doğru ve uzun vadeli bir arazi planlaması, su kaynaklarının ve tarım alanlarının korunması gelmektedir. Erozyona uygun arazilerde de teraslama, ağaçlandırma, rüzgar kıranlar kurmak gibi ıslah çalışmalarını yapılması zorunludur. Küresel iklim değişikliğiyle beraber Türkiye’de tarım desenlerinde ve tarım yapılan yerlerde değişiklik beklenmektedir. Bu değişikliklerin ve bölgesel dağılımlarının belirlenip şimdiden planlama yapmak önemlidir. Çölleşmeyle mücadelede yerelden ulusala, topyekûn bir iş birliği gerekmektedir. Yaşamın kaynağı olan toprak ve su, tüm canlıları yaşam kaynağıdır. Bu kaynakların ne yazık ki hızla yaşlanan ve kirlenen dünyamızda sınırsız ve tükenmez değildir. Gelecek nesillere yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünya bırakmak hepimizin sorumluluk ve görevidir” şeklinde konuştu. -
Bu mantar tam 36 santimetre
İlçede yaşayan ve mantara olan tutkusuyla bilinen 57 yaşındaki Musa Üçüncü, ilçeye bağlı Çağıl Köyünün yaylası ve kırsalında mantar aramaya başladı.
Havaların oldukça uzun süredir yağışlı olması nedeniyle mantar mevsiminin geçmediği Gümüşhane’de yaklaşık 20 kilometre boyunca doğada kızıl mantar arayan Üçüncü, gün boyu topladığı mantarların finalini devasa kızıl mantarla yaptı.
Kırsal kesimde mantar ararken yüksek boylu otların arasında kümelenmiş devasa mantarları fark eden ve sevinçle mantarları yerinden alan Üçüncü, henüz kurtlanmamış mantarları aracının tekerleğinin jantının genişliğinde olduğunu fark etti.
Büyük bir sevinçle evine giden Üçüncü, topladığı mantarların bir kısmını arkadaş ve komşularına da dağıtırken en büyük mantarın çapını metreyle ölçtüğünde 36 santimetreye ulaştığını gördü.Mantar mevsimlerinde sürekli dağlarda mantar toplamaya gittiğini kaydeden Üçüncü, “Bu zamana kadar bulduğum en büyük mantarı bugün Çağıl köyü kırsalında buldum. Sanıyorum bugüne kadar Şiran ilçesinde böyle büyüklükte bir mantar bulunmadı. Bu mantarı fırında közleyip bir kısmını da çorba yapıp tüketeceğim” dedi ve vatandaşları doğada buldukları fakat bilmedikleri mantarları yememeleri konusunda uyardı.
-
Sanayilerin ham maddesi bitkiler
Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Türkiye’nin yurt dışından ithal ettiği tıbbi ve aromatik uçucu bitki yağı ithalatını azaltmak, bitki üretimi yapan üreticinin kazancını artırmak ve kozmetik ve ilaç sanayilerine ham madde temini sağlamak için başlattığı projesini başarıyla sürdürüyor. Kozmetik ve ilaç sanayilerinde kullanılan 60 çeşit tıbbi ve aromatik bitkinin Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsünün Edirne Tıbbi Aromatik Bitkiler ve Boya Bitkileri Bahçesi’nde üretimi devam ediyor. Türkiye’nin çeşitli illerinden toplanıp bu bahçeye ekilen bitkilerin, adaptasyon süreci tamamlanmasıyla Edirne çiftçisi kendi tarlalarında bu bitkileri ekmeye başlayacak.
Sanayilerin ham madde bitki ihtiyacı Edirne’den karşılanacak
Edirne’de tıbbi ve aromatik bitki ekiminin artmasıyla birlikte, Türkiye’de ve yurtdışında kozmetik ve ilaç sanayilerinde kullanılan bitkilerin ham madde ihtiyacı Edirne’den karşılanacak. Alternatif tarım olarak ön plana çıkan bitkiler hem çiftçinin gelirini artıracak, hem de yurt dışından ithal ettiği uçucu yağ ihtiyacını azaltacak.
Üretici bitkileri tarlalarıyla buluşturmanın hayaliyle yaşıyor
Edirne’ye adaptasyon olmaya başlayan bitkilerin çoğu büyüyerek rengarenk görüntüler oluşturdu. Bitkiler hakkında Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünce sanayici ve çiftçileri bilgilendirme toplantıları da hız kazanınca bölgede heyecanlı bekleyiş başladı. Tıbbi ve aromatik bitki üretimi için heyecanla gün sayan çiftçiler, safrandan, altın otuna, zambaktan, lavantaya kadar onlarca bitkiyi tarlalarıyla buluşturmanın hayaliyle yaşıyor.
Üreticinin daha fazla kazanç sağlaması hedefleniyor
Edirne Tıbbi Aromatik Bitkiler ve Boya Bitkileri Bahçesi’nde 60 bitkinin üretimini gerçekleştirdiklerini söyleyen Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Adnan Tülek, bitkilerin özellikle eczacılık sektöründe tıbbi olarak kullanıldığını ifade etti. Lavanta ve gül gibi bazı uçucu yağ bitkilerinin kozmetik ve parfümeri sektöründe ön plana çıktığını vurgulayan Doç. Dr. Tülek, bu bitkileri Edirne çiftçisinin üretmesini teşvik ederek kazanç sağlamalarını hedeflediklerini anlattı. İlerleyen dönemde gerek tıbbi anlamda gerekse kozmetik anlamda ham madde temininin Edirne’den sağlanmasını hedeflediklerinin altını çizen Tülek, Trakya Bölgesi’ndeki toprakların çok verimli olduğunu söyledi.
-
Hasat öncesi çilek bahçeleri kontrol edildi
Her yıl Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından belirlenen program çerçevesinde zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için kullanılan pestisitlerin tespiti için saha çalışmaları gerçekleştiriliyor. Bu çerçevede Aydın’ın Buharkent ilçesinde sahaya inen ekipler, hasat öncesinde çilek tarlalarında pestisit tespiti için numune alımları gerçekleştirdi. Kimyasal kalıntıların olup olmadığının belirlenmesi amacıyla alınan numuneler ise analiz için laboratuvara gönderildi.
Konu ile ilgili Buharkent İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada “Hasat Öncesi Pestisit Programı çerçevesinde ilçemizde bulunan muhtelif çilek bahçelerinden numuneler alınarak laboratuvara gönderilmiştir” ifadeleri yer aldı.
-
100 yıllık hastane çürümeye terk edildi
1925 yılında dönemin Belediye Başkanı Kaşif Acar’ın girişimleri, Pertevniyal Vakfı yardımıyla yapılan, 1932 yılında tamamlanarak hizmete açılan hastane, çürümeye terk edildi.
1956 yılına kadar belediye bünyesinde hizmet veren hastane, bu tarihte Sağlık Bakanlığına devredildi. Son adıyla ‘Dr. Mustafa Güven Karahan Devlet Hastanesi’ adıyla hizmet veren hastane, yeni yerine taşındıktan sonra 13 yıl içinde bakımsızlıktan harabeye döndü ve uyuşturucu kullananların yuvası oldu. Hastanenin sağlam olarak sadece İznik çinileri ve “Pertevniyal Bandırma Hastanesi” yazısı kaldı.13 yıldır restorasyon bekliyor
2019 yılında Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesine devri sağlanan Pertevniyal Hastanesinin restorasyon çalışmasının yapılmasına bir türlü başlanamadı ve tarihi bina çürümeye terk edildi. 2020 yılında BANÜ Rektörü Prof. Dr. Süleyman Özdemir tarafından binanın bir bölümünün üniversite tarafından kullanılacağı, kalan bölümünün ise kent müzesine dönüştürüleceği belirtilmişti.
30 Mart 2021 tarihinde Bandırma Pertevniyal Hastanesi başta olmak üzere çeşitli isimler altında kente hizmet eden tarihi bina ve çevresinin restore edilmesi için protokol imzalanmıştı. Onyedi Eylül Üniversitesine ait olan Pertevniyal Hastanesinin restorasyon çalışmasının yapılması için Bandırma Kaymakamlığı, Bandırma Belediyesi ve Onyedi Eylül Üniversitesi arasında protokol imzalandı. İmza törenine dönemin Bandırma Kaymakamı Günhan Yazar, Belediye Başkanı Av. Tolga Tosun ve Onyedi Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Özdemir katılmıştı.13 yıldır restorasyon bekleyen tarihi bina unutuldu ve çürümeye terk edildi
Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (GÜMÇED) Bandırma Şubesi Başkanı Gültekin Mutlu, “Hepinizin bildiği gibi Pertevniyal Hastanesi 1925 yılında dönemin belediye başkanı Kaşif Acar tarafından Pertevniyal Vakfı adına gönderilen parayla yaptırılmıştır. 1932’den 2010’a kadar hizmet veren tarihi hastane yeni hastane binasının yapılmasıyla boşaltılmış ve çürümeye bırakılmıştır. Binanın bu durumuna tepki gösteren duyarlı vatandaşlarımızın tepkisi ve uyarısı üzerine binanın restorasyonu zaman zaman gündeme gelmiştir. 2019 yılı Haziran ayında Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesine tahsis edilen bina için gerekli çalışmalar başlatılıyor denilmesine karşın hiçbir çalışmanın yapılmadığı da ortadadır.
Bandırma Belediyesi ile Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi olmak üzere; Bandırma’nın ekonomik büyümesi ve gelişmesiyle ilgili faaliyetler sürdüren, bu kente karşı sorumlulukları bulunan BANSİAD, Bandırma Ticaret Odası, Bandırma Ticaret Borsası ve MÜSİAD gibi ilgili kurumlardan ve yetkili kişilerinden görmediğimizin de altını çizmek istiyoruz. Bu arada binanın tahsis edildiği Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesinden aldığımız bilgiye göre tarihi binanın restorasyonu için yakın gelecekte herhangi bir çalışmanın yapılmayacağı bilgisini de üzülerek öğrendik. Kentleri var eden, yaşanılır kılan tarihi dokulardır. Bu kültürel varlıklar kente kimlik kazandırdıkları gibi kentleri diğerlerinden ayırırlar. Bu kentlerde yaşayan insanlar da bu varlıklardan etkilenir, onlarla bağ kurar ve kendileri de bu kent kimliğin bir parçası olurlar. Bu kent kültürüne sahip insanların yapacağı şey de kendilerine kentlilik bilinci kazandıran bu tarihi varlıklara sahip çıkmak ve onları korumak olmalıdır. Bu bağlamda yukarıda adlarını sıraladığımız kurumların ve başkanlarının da buna uygun davranma zorunluluğu vardır. Aksi halde kurumlarının başındaki Bandırma sözcüğünün hiçbir anlamı ve değeri olamaz” dedi.
CHP’li Bandırma belediyesi görevini yapmalı
Bu kentte görev yapan yetkili bütün kamu görevlilerin aynı duyarlılık içinde olmaları gerektiğine vurgu yapan Mutlu, “Hiçbiri bana ne Pertevniyal Hastanesinden dememeli, diyemez de. Şüphesiz ki bu ve benzeri konularda Bandırma Belediyesine de önemli görevler düşmektedir. Bandırma Belediyesi konuyla ilgili etkin bir rol üstlenmeli, kurumlar arası işbirliğini sağlamalı ve binanın tahsisini üniversiteden alarak, hastaneyi yeniden yaşanılır bir yer haline getirmelidir. Sonuç olarak belirttiğimiz gibi hastane binasının kendiliğinden yıkılması beklenmeden bir an önce restorasyon çalışmalarının başlatılmasını bütün ilgililerden ve yetkililerden beklediğimizi ifade ediyor, kentin doğal ve kültürel değerlerini koruyan ve onlara sahip çıkan herkese de teşekkür ediyoruz” diye konuştu.
-
Sazan balıklarının sağımları başladı
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından belirlenen 5 milyon adet yavru pullu sazan balığı üretimi hedefi istikâmetinde Bolu İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’ne bağlı bağlı Gölköy Su Ürünleri Üretim İstasyonunda anaç pullu sazan balıklarının sağımları başladı. Sazan balıklarının sağımlarının sonrasında larvalar, 1 hafta gibi bir zaman diliminde kuluçkahanede tutulacak ve daha sonra toprak havuzlara bırakılarak 2 aylık yem ile besleme periyodundan sonra balıklandırmaya hazır hale gelecek.
Konu hakkında açıklama yapan İl Tarım ve Orman Müdürü İzzet Murat, “Bu yıl Bakanlığımızın belirlediği 5 milyon adet yavru pullu sazan balığı üretimi hedefi istikâmetinde ilk sağımımız gerçekleşmiş olup, belirlenen hedef istikâmetinde toplamda 5 sağım planlanmaktadır.
Üretilen yavru balıklar belirlenen program dahilinde Bolu İli ve çevre illerdeki göl, gölet, baraj gölleri ve akarsularda balıklandırma yapılarak mevcut popülasyonunun desteklenmesi ve sürdürülebilir balıkçılığın temini hedeflenmektedir” dedi.
-
Besiciler yağışlardan memnun
Beyşehir’in sembolü olan, zirvesi 2 bin 998 metre yüksekliğe sahip Anamas Dağı’nın eteklerindeki yaylalar ve çayırlık alanlarda hayvanlarını otlatan besiciler, uzun süredir etkili olan yağışlı hava nedeniyle bu yıl otlakiyelerinde yetiştirdikleri hayvanları için yiyecek sıkıntısı çekmediklerini belirtirken, bölgede adeta Karadeniz havasının yaşandığını ifade etti.
Kurucuova Mahallesinde besicilik yapan 90 yaşındaki Ali Ayar, yerleşim merkezinin girişindeki eskiden harman yeri olarak kullanılan çayırlarda hayvanlarını otlattığını söyleyerek, “Bu yıl Karadeniz havası var. Her taraf rutubet, koyunlarımız, kuzularımız bütün hayvanlarımızı gerçekten bu doğanın, bu güzelliğin, bu açan çiçeklerin arasında otlatıyoruz. Ayrıca, 30 dönüme yakın köy önünde ekili alanımız var. İnşallah iyi bir hasat dönemi de bekliyoruz” dedi.
Bu yıl ilçede kış aylarının kar yağışsız ama soğuk geçtiğini anlatan Ali Ayar, “Kışımız olmadı ama soğuk geçti, üşüdük. Hala belimiz kızmadı. Gerçekten bu sene bir Karadeniz havasında yaşantımız var bugünlerde. Haziran’da hala bölgemiz çevresi açan çiçeklerle kaplı. Haziran’da baharı yaşıyoruz adeta” şeklinde konuştu.
40 koyun ve kuzu ile 10 da büyükbaş hayvan beslediğini anlatan Ayar, bu hayvanları yerleşim merkezinin girişindeki çayırlarda beslediğini aktararak, “Bu yavruları da yeni çıkardık ve bağladık. Ömrümde ilk kez Haziran’da böyle bir hava yaşıyoruz. Burası bin 150 rakımlı bir yer, karşımızda Anamas Dağı var. Yıldan yıla kar, 2. karı karşılardı. Ama son zamanlarda kar yağışımız azaldı. Kar dağın zirvesinde de azaldı” ifadelerini kullandı.
Gölyaka Mahallesi’nde küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapan 70 yaşındaki Mevlüt Soylu ise 30 koyun beslediğini ve yerleşim merkezindeki göl kenarında yer alan çayırlarda otlattığını anlatarak, “Bu hayvanları gölün kenarına otlatmaya ve sulamaya her gün getiriyorum. Hayvancılık bu yıl çok güzel, ot bol, yağmur çok, çok memnunuz. 50 seneden beri hayvancılık yapıyorum. Geçen sene sıkıntılıydı, ot yoktu kuraklıktan. Ama bu sene ot bol. Hayvancılık yapmak bu yıl güzel” diye konuştu. -
Çayırova’nın yeni mezarlığı defne hazır
Nüfus artış hızı en yüksek ilçeler arasında yer alan Çayırova’nın hali hazırda Akse Mahallesi ile Şekerpınar’daki iki mezarlık alanının büyük oranda dolması sebebiyle yeni çalışmalar başlamıştı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile birlikte projesi ve inşaatı yapılan, Gebze’nin Balçık Mahallesi’ndeki 250 dönümlük yeni mezarlık alanının 50 dönümü hizmete hazır hale getirildi. 1 Haziran tarihinde gerçekleşen Çayırova Belediyesi olağan meclis toplantısında alınan kararla birlikte, 1 Temmuz itibari ile ilçedeki tüm defin işlemlerinin Balçık Mahallesi’nde oluşturulan yeni mezarlık alanına yapılacağı duyuruldu. Bununla beraber Akse ve Şekerpınar mahallelerinde kalan az sayıdaki boş mezar yerlerinin is, meclis kararı gereğince talep eden vatandaşlara satılacağı belirtildi. Çayırova Belediyesi’nin yeni mezarlığı uzun yıllar ilçe sakinlerine hizmet verecek
-
Kırçan otu pazara indi
Bölgenin yöresel tatlarından biri olan kırçan otunun sezonunun başlamasıyla birlikte pazar yerinde satışa sunulmaya başlandı. Turşu, kavurma ve alternatif birçok şekilde sofraları süsleyen kırçan otu, pazar yerinde üreticileri tarafından kilosu 50 TL’den satılıyor. Fiyatına rağmen çokça beğenilen ve talep gören ‘yeşil altın’ kırçanın zahmetli bir toplama sürecinin ardından sofralara geldiğini belirten üreticiler, fiyatların geçen yıla göre bir miktar arttığını ifade etti.
Üreticiler, “Müşteriler 50 TL’den sattığımız kırçanı pahalı bile bulmuyor. Çünkü toplaması çok zor. Herkes kırçan otu toplayamaz. Yağışların çok olması fiyatları etkiledi. Geçen seneye göre fiyatlar zamlandı. Ayrıca kırçan sezonu yeni başladı. İlerleyen günlerde belki fiyatlar düşebilir” dedi.
Yöresel lezzet kırçan otu, dikenlik arazilerde el yordamıyla toplanıyor.