Kategori: Çevre

  • Yavru karacalar annelerine kavuştu

    Yavru karacalar annelerine kavuştu

    Düzce’de ormanlık alanda Ahmet Şahin ve Hüseyin Arslan isimli vatandaşlar tarafından bahçelerinde 2 adet Karaca yavrusu bulundu. Etrafta bulunan köpeklerin yavrulara zarar verebileceğini düşünen vatandaşlar yavruları Düzce Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü ekiplerine teslim etti. Ekipler, yavru karacaların bakımını yaparak vatandaşların bulduğu yere geri bıraktılar ve alana fotokapan kurdular. Akşam saatlerinde ise yavru karacaların bulunduğu yere anneleri geldi. Yavru karacaların annelerine kavuşma anı ise an ve an görüntülendi.

    “Yavrulara dokunmayın”

    Yetkililer sosyal medya hesabından vatandaşları uyararak, “Mayıs-Haziran dönemi, yaban hayatın en hassas hayvanlarından olan karacaların yoğun üreme dönemidir. Bu dönemde karacaların doğal yaşam alanlarından uzak durmaya özen gösterelim. Doğada bulduğumuz yavru karacaları almayalım çünkü yavrular annelerinden ayrı kaldıklarında yaşamaları imkansız denecek kadar zorlaşmaktadır” diyerek vatandaşlara uyarıda bulundu.

  • Meteorolojiden Bursa için uyarı

    Meteorolojiden Bursa için uyarı

    Bu gece saat 23.00’dan başlayıp yarın 14.00’a kadar sürmesi beklenen uyarıda şu ifadelere yer verildi:
    “Gök gürültülü sağanak yağışların, yerel kuvvetli olması beklendiğinden ani sel, su baskını, yıldırım ve ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli olunması gerekmektedir.”

  • Gezgin arıcı 2,5 ton rekolte bekliyor

    Gezgin arıcı 2,5 ton rekolte bekliyor

    Türkiye’de farklı bölgelere giden arıcılar, zorlu hayat şartlarıyla ürettikleri doğal balla vatandaşın ağzını en kalite şekilde tatlandırmayı hedefliyor. Erzurum’un Hınıs ilçesinden Diyarbakır’ın Kulp ilçesine eşi ve 400 kovanıyla gelen arıcı Nurettin Duman, son yağışların olması ve sıcak havaların etkisini göstermesiyle elinde kalan 350 kovandan 2,5 ton bal elde etmeyi bekliyor.

    Erzurum’un Hınıs ilçesinden 400 kovan arısıyla geldiğini söyleyen Nurettin Duman, kovanlarının bazıları açlıktan telef olduğunu, şu anda elinde 350 adet kovan olduğunu ifade etti.


    Yaklaşık 6-7 aydır Kulp’ta oldukları ve havanın çok soğuk geçtiğini belirten Duman, “Çok soğuk geçti, verim de Allah, bilir. Hava sıcak geçerse, yağmur yağarsa çok iyi olur. Biz şekersiz çalışıyoruz. 350 kovandan 2-2,5 ton bekliyoruz. 25 gün daha kalacağız. Daha sonra Diyarbakır’ın Kulp ilçesinden tekrardan Erzurum’a” dedi.


    Şekerli balın piyasa olmasından dolayı balın ucuz olduğunu dile getiren Duman, “Şekerli bal piyasadadır. 1 ton elimizde kaldı, pek satamadık. Bizde mecbur kaldığımız için 150 liradan veriyoruz. Orijinal ile sahte bal arasında çok fark var. O şekerlidir, bizde vermiyoruz. Organik bal geliyor, çok güzel oluyor. Ama biz satamıyoruz. Müşteri anlamıyor. Veriyoruz, şekerli diyor. Halbuki şekerli değil. Bal donuyor, şekerli deniliyor. Süzme bal donuyor, çerçeve bal donmuyor” şeklinde konuştu.

    Aylar burada olduklarını kaydeden Duman, “Biz, kışlatmayı burada yaptık. Hava çok güzel. Her taraf çiçek açmış. Arılar yeni çalışıyor. Hava kötüydü. Sıcak geçiyor inşallah güzel olacak. 30-40 yıldır arıcılıkla uğraşıyorum” ifadelerinde bulundu.

  • Kanola Tarlası manzarası görenleri mest etti

    Kanola Tarlası manzarası görenleri mest etti

    Kırklareli, Edirne ve Tekirdağ illerinde yoğun yetiştirilen ve Altın Sarısı olarak isimlendirilen Kanola tarlaları İstanbul Avcılar’da şehrin ortasında havadan görüntülendi.

    Her gün yüz binlerce aracın yanından geçtiği yüzlerce metre uzunluğundaki dev kanola tarlası sarı ve yeşil tonları ile İstanbul’da yoğun yapılaşma yanında hemen dikkat çekiyor.

    Uçsuz bucaksız sarı tarlalar gören birçok vatandaş ise, aracından inerek fotoğraf çektiriyor. Tarımsal üretimin yanında adeta açık hava platosu olma özelliği taşıyan kanola tarlası Avcılar’ın manzarasına adeta renklendiriyor.

    Yüzlerce yapının arasında sarıya bürünen devasa boyuttaki tarla kartpostallık manzaralar oluşturuyor. Profesyonel ve amatör bir çok fotoğrafçı ise kanola tarlalarını çekebilmek için Trakya bölgesine seyahat ettiği biliniyor.

    İstanbul’da dev boyutu ve şehir merkezinde görülen kanola tarlası baz vatandaşları da şaşırtıyor. Şehir merkezinde görülmeye alışık olmayan eşsiz güzellikteki tarlalar havadan çekilen görüntüleri ile masalsı manzaralar oluşturuyor.

  • Çilek hasadı başladı

    Çilek hasadı başladı

    Bölgede fındığın yanında alternatif olarak üretimine yaklaşık 10 yıl önce başlanan çilek meyvesi olgunlaşmaya başladı. Çilek üreticileri büyük hasada başlamadan önce olgunlaşan meyvelerin ilk hasadını gerçekleştiriyor. Ordu genelinde ise yıllık yaklaşık 600 ton çilek üretimi yapılırken, kilogramı ise 35 TL’den satılıyor.

    “Kayabaşı çileği bölgeye uyum sağladı”

    Yaklaşık 10 yıldır Ordu’nun Kayabaşı Mahallesi’nde çilek üretimi yapan Selçuk Şahin, ince hasat ile birlikte sezon açılışını gerçekleştirdiklerini söyledi. Hafta ortasında başlayacak büyük hasadın Aralık ayına kadar süreceğini belirten Şahin, “Kayabaşı çileği bölgeye uyum sağladı ve aroma ile lezzet farkı var. Çilek çok sıcağı sevmediği için bölgede güzel bir üretim oluyor. Hopa ile Sinop illeri arasında da dağıtım ağımız var. Sektör zor olsa da büyütmeye devam ediyoruz, sürekli olarak ilgi isteyen bir sektör” dedi.


    “Lezzeti güzel, aroması farklı”

    Çilek hasadında çalışanlar ise fındık ürününe göre toplamanın daha keyifli ve kolay olduğunu belirtti. Hasatta çalışanlar, Kayabaşı Mahallesi’nde üretimi yapılan çileklerin aromasının güzel, tadının lezzetli olduğunu söyledi.

  • Elazığ’da doğa yürüyüşü düzenlendi

    Elazığ’da doğa yürüyüşü düzenlendi

    Elazığ Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü tarafından doğa yürüyüşü düzenlendi.

    Keban Baraj Gölü Sulak alanlarında gerçekleştirilen yürüyüşe öğrenciler, öğretmenler ve kurum personelleri katıldı.

    Yürüyüş boyunca öğrencilere, flora hakkında çeşitli bilgiler verildi.

  • Tohumluk patatesler toprakla buluştu

    Tohumluk patatesler toprakla buluştu

    Türkiye’nin önemli patates üretim merkezlerinin başında gelen Sivas’ta tohumluk patates ekimi başladı. Sivas’ın Gemerek ilçesinde çiftçilikle uğraşan Hicabi Pekyürek, yemeklik patates için kolları sıvadı. Çiftçi Pekyürek, yaklaşık 200 dekar alanda patates ekimine başladıklarını ifade ederek, hava şartlarının iyi olması durumunda hasadın verimli olacağını belirtti. Mayıs ayının ortalarında başlayan tohumluk patates ekimi yaklaşık 2 hafta sürecek.

    “Türkiye’nin gözü Sivas’ta”

    Gemerek ilçesinde yaşayan çiftçi Hicabi Pekyürek, yaklaşık 200 dekar alana yemeklik patates ektiğini belirterek, “Biz geçimimizi şeker pancarı, patates, çerezlik kabak, silajlık mısır, yağlık ayçiçeği gibi ürünlerden sağlıyoruz. İklim şartlarından dolayı Türkiye’nin en kaliteli patatesi bizim ilçemizde yetişiyor. Burada kaliteli patates yetiştiği için bütün Türkiye’nin gözü Sivas’ta. Ben 200 dekar alana patates ekiyorum ve sezonun açıklamasıyla birlikte ekimimize başladık. İnşallah sezon iyi geçer, hava şartları iyi olur ve doğal afetler olmadığı sürece kaliteli patatesler yetiştiriyoruz. İnşallah fiyatlar hem tüketicimizin hem de üreticinin yüzünü güldürür. Herkesin memnun olacağı şekilde ürünleri yetiştirip piyasaya satacağız” dedi.

  • Göçerler zorlu hayvancılık mesaisinde

    Göçerler zorlu hayvancılık mesaisinde

    Erzincan’da Munzur ve Keşiş Dağı eteklerindeki yaylalar serin havası, soğuk su kaynakları ve verimli otlaklarıyla her yıl çok sayıda göçer aileyi misafir ediyor. Yaz aylarında hayvanlarını otlatmak için yaylalara çıkan göçerler, yılın yaklaşık 5 ayını 2 bin 800 rakımlı yaylalarda geçiriyor. Genellikle bitki çeşitliliğinin zengin olduğu alanları tercih eden göçerler, doğayla iç içe ancak çadırlarda zorlu bir yaşam sürerek hayvanlarının besin ihtiyaçlarını karşılıyor. Koyunlarını dağlarda otlatan göçerler, hayvanlarını günde iki kez yayla yerlerine getirerek süt sağım işlemini gerçekleştiriyor.

    Ürettiklerini satarak geçimlerini sağlıyorlar

    Koyunlarından elde ettikleri sütle tulum ve salamura peyniri üreten göçerler, sattıkları ürünlerle geçimlerini sağlıyor. Yayla yollarında da at, eşek ve katırlardan faydalanan göçerler, bozayı ve kurtların koyunlara saldırısına karşı da geceleri nöbet tutuyor. El fenerleri ve Kangal köpekleri eşliğinde hayvanlarını koruyan göçerler, havaların iyice soğumaya başladığı eylül ayında yaylalardan köylerine inmeye başlıyor.
    Göçerlerden Reyhan Koçan, her yıl hayvanlarıyla yaylalara çıktıklarını söyledi.


    Günün erken saatlerinde uyandıklarını belirten Koçan, şöyle konuştu:
    “İlk iş olarak önceki günden hazırladığım peyniri çocuklarım çadıra götürüyor. Burada tüccar, peynirin kilogramına bakarak satın alıyor. Sonra çocuklarım tekrar yayla yerine geliyor ve beraber kahvaltı yapıyoruz. Öğlen vakti de koyunlarımız dağlardan yayla yerine geliyor. Hayvanlarımızı sağıyoruz ve birkaç saat dinleniyoruz.”

    Küçük yaştan itibaren hayvancılıkla uğraştıklarını kaydeden Musa Demir’de, “Göçerlik zor bir hayat. Ayılar her zaman yayla yerine geliyor ve akşamları çocuklarım nöbet tutuyor. Yayla şartları zaman zaman bizleri olumsuz etkiliyor. Bazen üzerimize kar yağıyor ve geceleri hava çok soğuk oluyor. Hayvanlarımızı gece otlatıyoruz ve bu yüzden ayı ile kurtlarla da mücadele ediyoruz. Koyunlarımızı günde iki defa sağıp sütünden peynir üretiyoruz. Peynirimiz Türkiye’nin en kaliteli ürünlerinden biri diyebilirim. Tamamen doğal yöntemlerle üretiyoruz ve satıp aile bütçemize katkı sunuyoruz.” ifadelerine yer verdi.

  • “Çiriş Otu” deyip geçmeyin

    “Çiriş Otu” deyip geçmeyin

    Doğu Anadolu Bölgesinde ve Erzurum’da bu günlerde çarşı pazarda sıkça görülen ‘‘çiriş otu’’ da bunlardan birisi olarak gösteriliyor. Ciriş otu, Asphodelaceae familyası ve Asphodelus cinsi üyesi ve Latince Asphodelus aestivus L. olarak adlandırılır.

    Bir çok bölgede yemeği yapılıyor

    İstanbul Aydın Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada; çiriş bitkisinin yaprakları pırasa yaprağına benzediği ancak pırasaya nazaran oldukça küçük ve çoğu yörede ‘‘yabani pırasa, güllük, yeling otu ve sarı zambak’’ olarak adlandırıldığı ifade edildi. Ciriş; Afrika, Arap ülkeleri, Mısır, Türkiye ve Avrupa’nın bazı kesimlerinde görülen çok yıllık bir bitki. Çiriş, ülkemizde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun, İç Anadolu’nun dağlarında yetişiyor. Türk mutfağının yöresel yemeklerinde, özellikle bu bölgelerde kullanıldığı biliniyor. Ot yemeklerinde sıklıkla kullanılan çiriş; dağ pırasası, gülük, sarı çiriş, gulik olarak da biliniyor. Çirişten yapılan ve en popüler yemekler çirişli pilav ve çirişli yumurtalı kavurma.

    Cirişin hem çorbası ve yemeği yapılıyor

    Bunun yanında çirişin yaprakları henüz tazeyken de yenilebilmektedir. Ayrıca çirişten çorba ve birçok yemek de yapılıyor. Haşlandıktan sonra yumurta ile kavrulması ya da peynirle de karıştırılarak yufka ekmek içinde yenilmesi gibi. Ayrıca kaşila diye adlandırılan bir yemeği de yapılıyor. Sevilen yemeklerden biri olan kaşila, çirişin kaynatılıp, içerisine bulgur katılarak, katılaşıncaya kadar pişirilmesiyle yapılıyor. Katılaştıktan sonra içi çukurlaştırılarak yağ dökülür ve servis edilip yeniliyor.

    Yabani otlar mutfak kültünün zenginliği

    İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Meryem Badayman, Ekin Dinçel ve Ayla Ünver Alçay tarafından yapılan bir araştırmada çirişin; yabani bir ot olup yenilebilmesinin yanında vitamin, antioksidan, lif ve mineral içerikleri ile vücudu besleyen özelliğe sahip olması sebebiyle yaygın olarak tüketildiği belirtilerek, “Dünya nüfusunun hızlıca artmasıyla birlikte sağlık problemleri nedeniyle yabani otlarla yapılan yemeklere karşı ilgi daha da artmıştır. Yabani otlardan yapılan yemeklerin Türk mutfak kültürümüzün zengin bir parçası olduğu bilinilmektedir. Çiriş bitkisiyle yapılan yemekler geniş bir mutfak yelpazesine sahiptir. Böylece ülkemizde doğal olarak yetişen, gıda olarak tüketilebilen ve tıbbi özellikleri olan çiriş otunun ilerleyen zamanlarda daha da yaygınlaşacağını ve gerekli araştırmalar sonucunda da insan sağlığına olan yararlarının artacağı düşünülmektedir.” denildi.

  • Uzungöl çamurgöl oldu

    Uzungöl çamurgöl oldu

    Bölgede bir haftadır etkili olan yoğun yağmur ve yaylalardaki karların erimesi sonucu Haldizen Deresi’nin getirdiği çamurlu sular, Uzungöl’e ulaşırken, çamurlu sular gölün rengini maviden çamur rengi olan kahverengiye dönüştürdü.

    Uzugöl’e gelen ziyaretçiler gölün rengi karşısında büyük şaşkınlık yaşarken, her yıl Mayıs ayında gölün rengi çamur rengine bürünüyor.