Kategori: Çevre

  • Baharın tüm renkleri Bursa’yı sardı

    Baharın tüm renkleri Bursa’yı sardı

    Bursa’yı daha sağlıklı ve yaşanılabilir bir kent haline getirmek amacıyla kişi başına düşen yeşil alan miktarının artırılmasından altyapıya kadar her alanda önemli çevre yatırımlarını hayata geçiren Büyükşehir Belediye, park, bahçe, cadde, sokak ve kavşakları da adeta çiçek bahçesine dönüştürüyor. Park ve Bahçeler Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından yapılan çalışmalarla rengarenk yazlık ve kışlık çiçekler parkları, refüj ve kavşakları süslüyor.

    Laleler açtı

    Bursa’ya görsel anlamda 4 mevsim baharı yaşatan çalışmalar çerçevesinde kış sezonu boyunca 22 farklı türden toplam 2 milyon 13 bin adet kışlık çiçek ekimi yapıldı. Yine dikimi yapılan 1 milyon adet çiçek soğanın açmasıyla Bursa adeta lale, sümbül ve nergis bahçesine döndü. Özellikle Hüdavendigar Kent Parkı, Kültürpark, Merinos Park, Botanik Park, Hayvanat Bahçesi, Nilüfer Vadisi ve ana arterlere ekilen rengarenk laleler Bursa’ya estetik bir güzellik kattı.

    Yaz sezonu için de hazırlıklarını tamamlayan Park ve Bahçeler Şube Müdürlüğü ekipleri, sezon boyunca 2 milyon 436 bin 600 adet yazlık çiçek ekimi planlıyor.

  • Mersin’de yenidünya hasadı başladı

    Mersin’de yenidünya hasadı başladı

    Türkiye’nin yaş sebze ve meyve üretimde önemli merkezlerinden olan Mersin’de açıktaki yenidünya bahçelerinde 2 gün kendisini hissettiren güneşli havanın da etkisiyle ilk meyveler sararıp olgunlaştı. Üreticiler de oldukça zahmetli olan ilk meyveleri hasat etmeye başladı. İlk toplanan meyvelerin İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi büyük şehirlere gönderileceği kaydedildi. Yaklaşık bir hafta sonra yoğun hasat dönemine geçilmesi beklenen ürünün daha sonra tüm yurda ve ihracat edilen ülkelere gönderileceği kaydedildi.


    “İşçiliği fazla, zahmetli bir ürün”

    Üretici Ramazan Kılıç, yenidünyanın zahmetli bir ürün olduğunu belirterek, “Sezonun ilk yenidünyalarının siftahını yapmış olduk, şu an turfanda. İnşallah ilerisi iyi olur. Ürünler zahmetle yetişiyor. Bakımı zahmetli, toplaması zahmetli, yani zahmeti çok yenidünyanın. İşçiliği fazla” dedi.
    Ürünü komisyoncular aracılığı ile pazarladığına değinen Kılıç, “Malı topluyoruz, Erdemli’deki komisyonculara gönderiyoruz, onlar satıyor. Nereye verebilirse İstanbul, Ankara, İzmir. Türkiye’nin her yerine, ekseriyet İstanbul, İzmir, Bursa, Ankara’ya, sonra da her tarafa gider” diye konuştu.


    “Yaprağı ve çekirdekleri de kullanılıyor”

    Ürün hakkında bilgi veren Ziraat Mühendisi Emine Yaman da, “Meyvemiz lifli sulu bir meyve. Bağışıklık sistemimizi güçlendirir, sindirim sistemini kolaylaştırır, kalbe faydası var, zayıflamayı sağlıyor. Meyvemizin hem kendinden faydalanıyoruz, hem çekirdeği kozmetik sanayisinde kullanılıyor. Ayrıca yaprağı da kozmetik sanayisinde kullanılıyor. İlk ürünler yurt içine gönderiliyor. Yoğunluk arttığında yurt dışına da gönderiyoruz” şeklinde konuştu.

  • Çiftçi korkulu rüyadan uyandı

    Çiftçi korkulu rüyadan uyandı

    Son yağışlarla buğdayın gelişiminin normale döndüğünü söyleyen Kırklareli Ziraat Odası Başkanı Ekrem Şaylan, “Buğday, ayçiçeği ve mısır stratejik ürünlerimizden. Buğday bizi bu sene baştan korkuttu ama şimdi gelen yağışlarla beraber yüzümüzü güldürdü. Trakya çiftçimizin olmazsa olmazı 3 ürünü var buğday, ayçiçeği ve mısır. Trakya çiftçisi bunlarla ayakta duruyor. O yüzden son yağışlarla beraber çiftçimizin yüzü gülmeye başladı. Son 10 günde yaklaşık 45, 50 kilogram kadar yağış düştü Kırklareli’ne.

    Gerçekten buğdaylarımız istediğimiz seviyeye geldi. Gübrede atılmıştı yağmurlar gelecek diye, o yüzden buğdaylarımız kendilerini toparladı ve bu şekilde devam ederse verim kaybı olmayacak. Üst düzey verim almayı hedefliyoruz. Gerçekten ilkbaharda yağmurlarımız şu ana kadar güzel yağdı. Bu yüzden üreticimiz ve bizler memnunuz” dedi.


    Buğdaylarda şu anda sıkıntı görünmediğini ifade eden Şaylan, kışın kurak geçmesi sebebiyle çiftçilerin korkulu rüyadan uyandığını söyledi.

  • Marmara Denizi’nin yeni umudu, Pina

    Marmara Denizi’nin yeni umudu, Pina

    Müsilaj dönemlerinde açıklamaları ile tanınan Prof. Dr. Mustafa Sarı, bir yumuşakça türü olan pinaların bir saatte 6 litre deniz suyunu berraklaştırdığını söylediği konuşmasında pinaların Akdeniz’de yüzde 90’nın öldüğünü şuan yaşam alanları olan İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı çevresinin önemli olduğunu söyledi. Prof. Dr. Sarı, deniz çayırlarında yaşayan pinaların yaşam alanlarının acil korunma altına alınmasını gerektiğini ifade ederek, “Marmara Bölgesi’nde 25 milyon insan harekete geçmemiz lazım. Saatte 6 litre deniz suyunu süzerek müsilaj oluşumunu engelliyor. Pinalarla birlikte deniz çayırlarını da korumamız lazım. Yer yer ölümler görsek de Marmara, pina için son sığınak” dedi.


    Balıkesir’in Erdek ilçesinde Erdek Anadolu Lisesi Konferans Salonu’nda “Marmara’nın Umudu Pina Projesi” etkinliğinin 1.si düzenlendi. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Meslek Yüksek Okulu’ndan Doç. Uğur Karadurmuş, pina sunumunun açılışını yaptı. “Pina olarak bilinen deniz canlısı 2006 yılında ortaya çıkan bir virüs nedeniyle tüm Akdeniz kıyılarında kritik düzeyde yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Akdeniz havzasında son canlı bireyler şu an Marmara Denizi’nde yüksek yoğunluklarda yaşam sürmeye devam ediyor. İlk projemizi Erdek Körfezi’nde başlatmıştık şu anda Kapıdağ’ın kuzey kesimleri ile Bandırma Körfezi’nde devam ettirdik. Amacımız Akdeniz havzasında nesli tükenmekte olan bu türün bireylerini korumak” dedi.

    Prof. Dr. Sarı pinaları anlattı

    Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, öncelikle denizin oluşumu ve denizin yapısından bahsederek konuşmasına başladı. Ardından pinalara değinen Sarı, “Pinalar Akdeniz’e endemik bir tür. Yani Cebelitarık Boğazı ile İstanbul Boğazı arası, sadece buraya ait. 50 yıl yaşıyorlar. 120 santim boya kadar ulaşıyordu. Şimdi bizim bulduklarımız en uzun 40-50 santim. O kadar uzayacak kadar fırsat bulamıyor hayvan hemen biz ona zarar veriyoruz.” dedi.

    Pinaları yeterince tanınmadığını belirten Sarı, “Ortalama bir pina saatte 6 litre deniz suyunu berraklaştırıyor. Denizlerde onlarca canlının yaşam alanı. Pinalar deniz kıyısından başlıyor, 60 metre derinliğe kadar iniyor. En yoğun bulunduğu yerler deniz çayırları” dedi.


    Prof. Dr. Mustafa Sarı, “2016 yılının sonbaharında toplu ölümler meydana gelmeye başladı. Önce geçici olay olarak düşünüldü ama 2019’a geldiğimizde Akdeniz’deki pinaların yüzde 90’ı ölmüştü. 2022 yılında ise Marmara Denizi dışındaki Akdeniz Havzasındaki pinaların hepsi öldü. Şu an yaşayanlar sadece Çanakkale Boğazı ile İstanbul Boğazı arasında. Niçin ölüyorlar? Sindirim sistemlerinde tek hücreli bir protozoa bulaştı. Daha önce bulaşmayıp şimdi bulaşmasının nedeni ise deniz suyu sıcaklığının artması ve iklim değişikliğinin etkisi. Marmara’da ölmemesinin nedeni orijinal bir ikil akıntı sistemi var. Yüzeyde Karadeniz suları, 30 metre altında ise Akdeniz suları olması Marmara Denizi’nin orijinal yapısı pinaların yaşama tutunmasına vesile oldu. Pinaların iklim değişikliği dışında da tehditleri var. Kıyı yapıları, demirleme faaliyetleri, balıkçılık, turizm gibi faaliyetler. Şu an son sığınak Marmara Denizi’nde kaldıkları için onları korumalıyız. Peki nasıl koruyacağız? Marmara’nın Umudu Projesi tam da bu sırada çıktı.

    2020 yılı sonbaharında müsilaj yeni başlamışken Erdek Körfezi’nde 100 metrekarelik alanda da pinaların tümünün öldüğünü gördük. Toplu ölümler burada da başladı diye korktuk ama ölen pinanın yanında genç bir pina çıkmış. Marmara Denizi’nde umut yeşeriyor. Bir koruma stratejisi geliştirmemiz lazım. Yeni bir yaklaşım bütün faaliyetleri sürdürülebilirlik perspektifinde bir araya getirmemiz lazım, farkındalık oluşturmamız lazım, aklımızı pinalara çevirme zamanı. Marmara Bölgesi’nde 25 milyon insan harekete geçmemiz lazım. Saatte 6 litre deniz suyunu süzerek müsilaj oluşumunu engelliyor. Pinalarla birlikte deniz çayırlarını da korumamız lazım. Yer yer ölümler görsek de Marmara, pina için son sığınak.” diyerek herkese pinaları korumaya davet etti ve dinleyicilerden gelen soruları cevaplandırdı.


    Erdek Belediye Başkanı Burhan Karışık ise pinalarla ilgili broşür bastırmayı belediye olarak üstleneceklerini belirterek her otele dağıtacaklarını söyledi.

  • Bördübet’in eko sistemi yakından takip ediliyor

    Bördübet’in eko sistemi yakından takip ediliyor

    Marmaris’te 2022 Haziran ayında meydana gelen orman yangını 4 gün sonra kontrol altına alınmış, kundaklama sonucu meydana gelen yangında 45 bin dönümlük alanın zarar görmüştü.
    Muğla Bördübet Yaban Hayatı Geliştirme Sahası olarak tescil edilen saha Akdeniz ekosistemi içerisinde ilk defa Bozayı (Ursus arctos) tespit edilen saha olmasının yanında Karakulak (Caracal caracal), Kurt (Canis lupus) ve Su samurunun (Lutra lutra) ender olarak birlikte yaşadığı bölge olarak biliniyordu.

    Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Datça Şefliği teknik personelleri ve ‘Datça -Bozburun Yarımadasının Nadir ve Endemik Bitkileri’ kitabının yazarı Dr. Riyat Gül ile yangın sonrası ‘Bördübet Yaban Hayatı Geliştirme Sahası’ üzerinde incelemelerde bulundular. Yangın sonrası genel bitki vejatasyonlarının durumu özelde ise bölge endemiklerinin izlenmesi yapılarak raporlandı. Doğa Koruma ve Milli Parklar Şefliğince düzenli olarak takibi yapılan yaban hayatı sahasının Dr. Riyat Gül ile birlikte belirlenen bir faaliyet programına bağlı olarak maksimum 2 haftada bir gün olmak üzere izlenmesine ve bitki jejatasyonlarının bu sezon tamamlanıncaya kadarki değişimlerinin kayıt altına alınarak raporlanmasına karar verildi.

  • Yolunu şaşıran göçmen kuşları

    Yolunu şaşıran göçmen kuşları

    İlkbaharın gelişi ve havaların ısınmaya başlamasıyla çeşitli kuş türleri de göç yoluyla Hakkari’ye gelmeye başladı. Kent merkezine 7 kilometre uzaklıktaki Zap Vadisi kenarındaki bir iş yerinin bahçesine konan göçmen kuşları şaşırttı.

    Sürü halindeki kuşları görüntüleyen Muzaffer Sayın isimli vatandaş, “Havaların ısınmasıyla Zap Vadisi’ne ilginç kuş türleri gelmeye başladı. Bu kuşların balıkçı kuşlar olduğu ve sulak bölgeleri tercih ettiklerini biliyoruz. Pek tanıdık olmadığımız bir kuş türüdür. Sadece Zap Vadisi güzergahını kullandıklarını biliyoruz. Burada bir süre avlanıp dinlendikten sonra yoluna devam edeceğini tahmin ediyorum. Tabi ki göçmen kuşlarının buralara gelmeleriyle bizler baharın şehrimize geldiği öğreniyoruz. Büyüklerimiz de hep öyle der. Ben de bu göçe şahit oldum ve fotoğrafladım” diye konuştu.

  • Gölet yakınındaki konutlardan ilginç görüntüler

    Gölet yakınındaki konutlardan ilginç görüntüler

    İstanbul Göktürk’te bulunan Kemer Country Göleti yakınında yapılan konutlar havadan çekilen görüntüleri ile izleyenleri hayrete düşürüyor.

    İnşaatı devam eden konutların göl seviyesinden metrelerce altta olması nedeniyle sosyal medyada tepki topladı.

    Konutların her hangi bir afet durumunda göletten aşağıda olması nedeniyle zarar görüp görmeyeceği sosyal medya kullanıcılıları tarafından merak konusu haline geldi.

    Havadan çekilen görüntüler inşaatın gölün altındaymış görüntünü net bir şekilde gözler önüne serdi.

  • Zehirli deniz kestanesi popülasyonunda toplu ölüm

    Zehirli deniz kestanesi popülasyonunda toplu ölüm

    Türkiye’nin en önemli turizm destinasyonu konumundaki Antalya sahillerinde son yıllarda zehirli dikenlere sahip istilacı tür deniz kestanelerinin yoğunluğu gözlemleniyordu. Süveyş Kananı aracılığıyla Akdeniz kıyılarına gelen istilacı zehirli türün özellikle Antalya’da hızla popülasyonu artıyordu. Bu popülasyonu Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mehmet Gökoğlu ve öğrencileri yaptıkları eğitim dalışlarında sık sık görüntüledi. Özellikle falezler, kayalık ve taşlık bölgelerde koloni halinde görüntülenen dikenli zehirli deniz kestanelerinin, son günlerde toplu şekilde öldükleri görüldü. Gökoğlu ve ekibi kestanelerin koloni halinde yaşadıkları yerde olmadıkları, bulabildikleri kestanelerin ise ellerinde öldüğünü belirtti.


    Kızıldeniz orjinli uzun dikenli deniz kestanesinin Süveyş Kanalı aracılığıyla Akdeniz’e geçen türlerden biri olduğunu kaydetti.

    Akdeniz’de ilk önce Kaş daha sonra Konyaaltı bölgesinde tespit edildiğini dile getiren Gökoğlu, “Hızlı bir şekilde yayılıp Marmara Denizi’ne kadar girip dağılımını batıya doğru genişletti. İtalya’ya kadar ulaştı. Bu türün bu kadar hızlı çoğalması ilginçti. Denize girenler için risk oluşturuyordu. Dalganın olmadığı yerde ayağın basıldığı yere kadar yükselebilen bir türdü. Kayalık olmayan bölgeler için risk yoktu ama kayalık olan alanlarda ayağa batma riski vardı. Öldürücü değil ama acı veren bir zehir içeriyordu. Son zamanlarda türün çok yoğun görüldüğü Konyaaltı falez başlangıcında olmadığını gördük” dedi.

    “Koloni halinde yaşadıkları yerlerde ölümler”

    Deniz kestanesiyle ilgili Bodrum Sahillerinde toplu ölümlerinin olduğu bilgisine ulaştıklarını aktaran Gökoğlu, “Kemer Üç Adalar bölgesinde de ölümlerin olduğunu gördük. Antalya’da yaşanan fırtınanın ardından ulaşabildiğimiz bir kaç bireyin ölmek üzere olduğunu gördük. Son dalışımızda bir tane dahi deniz kestanesi göremedik. Konyaaltı falezler altında yaklaşık 15 dönümün üzerinde alanı taradık bir tane bile kestaneye ulaşamadık. Kayaların altına baktık, kestanenin yaşayabileceği tüm yerleri inceledik. Daha önce o bölgede koloni halinde yaşıyorlardı. O kadar çoklardaki belirli alanı kaplamışlardı. Son dalışımızda bir tane bile göremedik” diye konuştu.

    “Ölüm nedenleri”

    Deniz kestanelerinin toplu ölümleri hakkındaki düşüncelerini paylaşan Gökoğlu, “Fırtınadaki dalga ve akıntı nedeniyle dikenleri etkilenmiş olabilir. Bunun yanında viral bir salgın olabilir. Bir parazit, bakteriyel bir hastalık olması da çok güçlü bir neden. Bu tür canlılar yeni bir ortama geçtiği zaman çok çabuk kırılganlaşabilirler. Bunun nedenlerini araştıracağız. Sıçan Adası etrafında da bir araştırma yaptık, orada da ölümler vardı. Turizm açısından güzel haber, risk kalktı. İşgalci bir türün şuan riski kalkmış gibi görünüyor.

    Bodrum ve Ege tarafına da bakmak lazım. Bizim kıyılarımızda şuan yok denecek kadar az, çok büyük ölümler var. Bu ölümlerin nedenini bulup raporlamalıyız” ifadelerine yer verdi. Aralıklarla bölgeleri incelemeye devam edeceklerini belirten Gökoğlu, izlenimleri paylaşacaklarını sözlerine ekledi.

  • Karadeniz’e yakışmayan görüntü

    Karadeniz’e yakışmayan görüntü

    Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Çarşıbaşı Belediye Başkanı Mümin Nuhoğlu, çöp ve inşaat artıkları dökülen alan ile ilgili zaman zaman kendilerine şikâyetler geldiğini, ilgili yerlere sorunu aktarmalarına rağmen soruna çözüm bulamadıklarını söyledi. Doğu Karadeniz’in en önemli sorunların başında yer sıkıntısı geldiğini belirten Nuhoğlu, “Doğu Karadeniz’in sorunlarından bir tanesi yer sorunu. Sahillerimizin daha modernize olması için vatandaşlarımızın burada etkinlikleri daha rahat yapabilmeleri, huzur bulmaları için sosyal tesisler yapabilmek için burada 156 dönümlük bir alan elde ettik.

    Ulaştırma Bakanlığımızla yaptığımız protokolle birlikte burada bir tahkimat yaptık, 156 dönüm yer elde ettik. Bunun birinci etabı İskefiye Deresi ile liman arasında olan 65 dönümünde bir gençlik merkezi bir de Millet Bahçesi yapacağız. Birde Salova Mahallemizin hudutlarında olan 49 dönümlük arazi var burayı fuar alanı olarak işledik dolgu planına uyguladığımız bir yer” dedi.


    Nuhoğlu, dolgu sahasının Büyükşehir Belediyesi’nin uhdesinde olduğunu ve sorumluluk ve yetkilerin kendilerinde olmadığını söyledi.

    Çöp değil hafriyat, inşaat ve yıkıntı atıkları dökülüyor

    Konuyla ilgili yazılı açıklamalarda bulunan Trabzon Büyükşehir Belediyesi ise dolgu sahasına iddia edildiği gibi çöp değil hafriyat, inşaat ve yıkıntı atıkları döküldüğünü savundu. Yapılan yazılı açıklamada “Çarşıbaşı ilçesinde bulunan 75 dönümlük dolgu alanına, Büyükşehir Belediyesi tarafından çöp döküldüğü iddia edilmiştir. Söz konusu alana Ulaştırma 11. Bölge Müdürlüğü tarafından 250 metre tahkimat yapılmış olup, tahkimatın yapılmasıyla birlikte bu alanın denizle bağlantısı kesilmiştir. Denizle bağlantısı kesilen alan; hafriyat, inşaat ve yıkıntı atıklarıyla doldurulmak üzere Ulaştırma 11. Bölge Müdürlüğü tarafından Büyükşehir Belediyemize devredilmiştir.

    İnşaat ve yıkıntı atıklarının Hafriyat Toprağı İnşaat ve Yıkıntı Atıkları Yönetmeliğindeki tanımlanan bileşenleri; binaların seçici olmayan yıkımları, tamiratı, tadilatı, güçlendirilmesi, bakımı, geliştirilmesi faaliyetindeki yıkımlar ile ortaya çıkan beton, duvar malzemeleri (tuğla, briket, taş) sıva, kum, çakıl, ahşap, plastikler, seramikler, metaller, kağıt ve karton olarak belirtilmiştir. Çarşıbaşı ilçemizde bulunan söz konusu alana, bu yönetmeliğe uygun ve kontrollü bir şekilde döküm yapılmaktadır. Bu atıklar, evsel atık veya ‘çöp’ değildir. Alanda yapılan denetim neticesinde de mevcut atıkların inşaat, yıkıntı ve hafriyat atığı olduğu tespit edilmiştir. Evsel atık toplama işi Büyükşehir Belediyesinde olmayıp ilçe belediyelerinin sorumluluğundadır. İlçe belediyelerimiz topladıkları çöpleri Araklı Katı Atık Entegre Tesisi ’ne göndermekte, toplanan atıklar burada bertaraf edilmektedir” ifadelerine yer verildi.

  • Yağış sonrası şelale coştu

    Yağış sonrası şelale coştu

    Meteorolojinin kuvvetli yağış uyarısı yaptığı Elazığ ve ilçelerinde sağanak yağış etkili oldu. Meteoroloji 13. Bölge Müdürlüğünün kuvvetli yağış uyarısı yaptığı Elazığ ve ilçelerinde de sağanak yağış etkisini sürdürüyor. Sağanak nedeniyle kentin bazı noktalarında su taşkınlıkları meydana geldi. Etkili yağışlar Alacakaya ilçesinde bulunan Sori şelalesinin taşmasına sebep oldu. İki dağ arasından dökülen şelalenin ve etkili olan yağışların şiddeti cep telefonu kamerasına yansıdı.