Kategori: Çevre

  • Marmara Denizi’ni kirleten gemiye ceza

    Marmara Denizi’ni kirleten gemiye ceza

    2021 yılında 57 binin üzerinde çevre denetimi ile Cumhuriyet tarihinin en yüksek denetim sayısına ulaşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı denetim ekipleri, Marmara Denizi Eylem Planı çerçevesinde denetimlerini aralıksız olarak sürdürüyor. Marmara Bölgesi’ndeki denetimlere katkı sağlamak üzere Bakanlığın merkez teşkilatı ile İl Müdürlüklerinden takviye olarak gönderilen çevre denetçileri ve deniz kirliliği konusunda yetki devri yapılan birimler tarafından son 35 günde 23 bin 713 çevre denetimi gerçekleştirildi.

    Yağ ve yakıt kirliliği görüntülendi

    Denetimler çerçevesinde dün Bakanlık tarafından yapılan “deniz kirliliği denetimi yetki devri”ne istinaden Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından İzmit Körfezi’nde uçakla yapılan rutin kontroller esnasında Yalova Tersaneler bölgesi açıklarında Malta bandıralı Jabrayil Doylatzadeh isimli ticari geminin denizde yağ ve yakıt kirliliğine sebebiyet verdiği tespit edildi. Mevcut durum, fotoğraf ve kamera görüntüleri ile kayıt altına alınarak Bakanlığa bildirildi. Deniz kirliliği tespitine istinaden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından gerekli koordinasyon sağlanarak deniz kirliliğine neden olduğu belirlenen gemiye Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından 2872 sayılı Çevre Kanunu’na muhalefetten 3 milyon 788 bin 628 lira idari para cezası uygulandı ve olayla ilgili adli tahkikat başlatıldı.

    Bu son işlemle birlikte Marmara Bölgesi’nde gerçekleştirilen denetimlerde son 35 günde 109 işletme ve 5 gemiye uygulanan idari para cezası 34 milyon lirayı buldu. Söz konusu denetimlerde 37 işletme ise faaliyetten men edildi.

  • Nesli tehlike altındaki ‘Pina’ Gemlik Körfezi’nde görüldü

    Nesli tehlike altındaki ‘Pina’ Gemlik Körfezi’nde görüldü

    Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlatılan ‘Bursa Sualtı Belgeseli’, ‘Ölüyor’ denilen Marmara Denizi’nin zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahip olduğunu gözler önüne serdi. Saatte 6 litre suyu süzen, nesli tüm dünyada tehlike altında olan ve Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin kırmızı listesindeki pinalara Gemlik Körfezi’nde rastlandı.

    Turizm çeşitliliğinin artırılması amacıyla Bursa’nın sahip olduğu tüm doğal zenginlikleri en iyi şekilde vitrine çıkarmaya çalışan Büyükşehir Belediyesi ile Bursa Kültür Turizm ve Tanıtma Birliği, sualtı zenginliklerini gözler önüne seren ayrıcalıklı bir projeye daha imza attı. Proje çerçevesinde Gemlik Körfezi’nden Mudanya’ya, Uluabat Gölü’nden İznik Gölü’ne, Uludağ buzul göllerinden sayısız akarsu ve şelaleye ev sahipliği yapan Bursa’nın sualtı dünyası, Sualtı Görüntüleme Yönetmeni ve Belgesel Yapımcısı Tahsin Ceylan yönetiminde MAC iletişim tarafından gün yüzüne çıkarıldı. Yaklaşık iki yıl boyunca her biri 45 dakika süren 100’den fazla dalışın gerçekleştirildiği projede, Bursa’nın su altında barındırdığı zenginlik ve biyoçeşitlilik gözler önüne serildi.

    Dünyada koruma altında

    Proje ile kamuoyunda zaman zaman ‘Ölüyor’ denilerek gündeme getirilen Marmara Denizi ve Gemlik Körfezi’nin aslında zengin bir biyoçeşitliliğe sahip olduğu belgelenmiş oldu. Ay deniz anası, yengeç, dülger balığı, üzgün balığı, kırmızı dudaklı kaya balığı, deniz salyangozu, taraklı medüz, anemon, deniz patlıcanı, havai fişek anemonu, kalamar, ıstakoz, deniz iğnesi, deniz marulu, deniz yıldızı, maviş deniz anası, istridye anemonu, barbun, izmarit, yılan yıldızı, deniz atı, vatoz, kalkan, dil balığı, karides, mamun, iskorpit, kırlangıç, mığrı, tiryaki balığı, kabuksuz deniz salyangozu ve dikenli vatoz, görüntülenen deniz canlıları arasında yer aldı. Nesli tüm dünyada tehlike altında olan, Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin kırmızı listesinde bulunan, saatte 6 litre suyu süzen ve avlanması yasak olan Akdeniz’in en büyük kabuklularından pinalar da Gemlik Körfezi’nde görüntülendi. Pinaların varlığının Gemlik Körfezi için sevindirici olduğu belirtilirken, metrekarede 20 litre oksijen üreten deniz çayırlarının da Gemlik Körfezi’nin akciğerleri olduğu vurgulandı.

    Marmara’nın eşsiz güzellikleri

    Sualtı Görüntüleme Yönetmeni ve Belgesel Yapımcısı Tahsin Ceylan yönetiminde MAC iletişim tarafından hazırlanan, usta sinema oyuncusu ve seslendirme sanatçısı Mazlum Kiper’in seslendirdiği 14 dakikalık Bursa Sualtı Belgeseli’nin ilk gösterimi, Tayyare Kültür Merkezi’nde yapıldı. Bursa’nın Sualtı Dünyası Fotoğraf Sergisi’nin yer altığı etkinlikte ayrıca, doğa ve dalış turizmi projesinin önemli ayağını oluşturan ‘Bursa’nın Sualtı Dünyası’ isimli 196 sayfalık kitap da sualtı meraklılarına sunuldu.

    “Daha temiz deniz için çalışıyoruz”

    Bursa Sualtı Belgeseli’nin tanıtım töreninde konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Bursa’nın sahip olduğu güzellikleri gün yüzüne çıkarmaya çalıştıklarını, bu proje ile de sualtı zenginliklerini vitrine çıkardıklarını söyledi. Hazırlanan belgesel ve kitabın Bursa’da sualtı turizminin gelişimine katkı sunacağını dile getiren Başkan Aktaş, “Bursa’nın suyu temiz olsun. Bursa’nın doğası, iklimi iyi olsun diye ciddi yatırımlar yapıyoruz. Sadece Orhangazi, Gemlik ve İznik’te ilave 12 milyon avroluk arıtma tesisi ihalesine çıkıyoruz. Bugüne kadar Mudanya, Gemlik, Kumla ve Mustafakemalpaşa’da yapılanları söylemiyorum bile. Yani milyar dolarlara varan bir yatırım söz konusu. Bugün sualtı belgeselinde ve fotoğrafında gördüğümüz güzel manzaraların olmasının ana sebeplerinden bir tanesi de yaptığımız ve yapacağımız yatırımlar. Yaptığımız bu belgesel ve kitap çalışmasının sualtı turizmine katkı sağlamasını diliyorum ve hazırlanmasında emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum” dedi.

    Ölmüyor ama risk altında

    Belgeselin sunumunu yapan, ardından ‘Bursa’nın Sualtı Dünyası’ isimli kitabı imzalayan Sualtı Görüntüleme Yönetmeni ve Belgesel Yapımcısı Tahsin Ceylan ise projede Gemlik Körfezi’ndeki canlı yaşamını ve bu yaşamı olumsuz etkileyen kirliliği görüntülediklerini söyledi. Kirliliğin yanı sıra Marmara Denizi’nin geleceği açısından umut verici görüntüleri de kayda aldıklarını ifade eden Ceylan, “Çok sayıda hoşumuza giden şeyleri görüntüledik. Mesela, temizliğin indikatörü olan denizkestanelerini görüntüledik. Bütün Akdeniz ve Ege’de bir virüs nedeniyle yaşamlarını kaybederken, Gemlik Körfezi’nde onları yaşıyor görmek bize gerçekten çok büyük bir armağan. Başkanımız da söyledi, bölgede biyolojik arıtmayı artırmamız lazım. Marmara Denizi aslında ölmüyor ama böyle bir risk altında. Korumamız lazım. Kaldı ki soluğumuz havanın, oksijenin yüzde 70’i denizden geliyor. Deniz bilincini, deniz kültürünü yaymamız lazım” diye konuştu.

  • Bursa’da insanın doğaya verdiği zararı gördüler

    Bursa’da insanın doğaya verdiği zararı gördüler

    Nilüfer Belediyesi ile Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliğiyle düzenlenen “Okulun Ötesinde” projesi, doğa, iklim, çevre bilinci ve kültürel miras alanında farkındalık oluşturan çalışmalarına devam ediyor.

    Daha önce “Kentin Öyküsü” temasıyla Görükle’deki Mübadele Evi’ni gezerek o dönemi, göç ve mübadil kültürünü öğrenen çocuklar, bu kez insanın doğaya verdiği tahribatı kendi gözleriyle gördü.

    “Mysia’dan Bursa’ya” temasıyla gerçekleştirilen projenin ikinci etabına, Şehit Jandarma Er Selim Koçdemir Anadolu ve İmam Hatip Lisesi’nin 8. sınıf öğrencileri katıldı. Etkinlik sayesinde çocuklar, hızlı kentleşme ve sanayileşmeyle birlikte kentin, yeşilden griye nasıl dönüştürüldüğüne şahitlik ettiler.

    Çocuklar ilk olarak Nilüfer Hatun Köprüsü’ne giderek sanayinin etkisiyle Nilüfer Çayı’nın insan ve hayvan sağlığına zararlı hale geldiğini gördü. Ardından Odunluk Mahallesi’ndeki Dokuz Gözler Köprüsü’ne giderek Nilüfer Çayı’nın akvaryumu andıran temiz yönünü gören çocuklar, Mysia Yolları’nda da kısa bir doğa yürüyüşü yaptı.

    Çocuklar, Nilüfer Belediyesi eğitmenlerinden Sevil Şahin Hakverdi eşliğinde doğanın içinde gerçekleştirilen eğitici oyunlarla çevreye karşı sorumluluklarını pekiştirerek, hava, su ve doğa temizliğinin önemini anladılar. Mysia Yolları projesinin yürütücüleri Osman Ercan ve Eirini Yalçın da, etkinliğe katılan çocuklara Nilüfer ve Bursa’nın tarihinden bilgiler vererek, Mysia Yolları’nın bisiklet ve yürüyüş rotalarını tanıttı.

  • 4 milyon arıyı telef ettiler

    4 milyon arıyı telef ettiler

    Şarköy ilçesine bağlı Uçmakdere’de Türk Arı Gen Çalışmalarına ilişkin milli arıcılık projelerinin yapıldığı alanda 200 arı kovanı tahrip edilerek yaklaşık 4 milyon arı telef edildi. İzole edilmiş alanda 4 milyon arının telef edilmesinin yanı sıra alandan bazı arı ırkları da çalındı.

    Projenin başında bulunan Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Veterinerlik Fakültesinde Doç. Dr. Mustafa Necati Muz, Şarköy İlçe Jandarma Komutanlığına giderek şikayette bulundu. Bunun üzerine jandarma ekiplerince olaya ilişkin çalışma başlatıldı.

    Doç. Dr. Muz yaptığı açıklamada, “Yaklaşık 4 milyona yakın telef edilerek hastalıklara dayanıklı üstün arı ırkları da çalındı. Burada yerli imkanlarla organik ilaç ham maddesi üretilmesi hedefleniyordu. Arıların bazı hastalıklarını tedavi etmek ve insan sağlığında kullanılan arı ürünlerinin kalıntısız ve yüksek kalitede üretilmesi amaçlanıyordu. Projeye 2016 yılında bakanlığın desteğiyle başlamıştık. 10 dönüm izole alanda zirai tehditlerden uzakta, 200 kovan arıyla, hayvancılık projesi amacıyla çalışmaya başlamıştık. Trakya’nın farklı köylerinden toplanan genetik üstün arılarımız vardı. 6 yıl burada ıslah mücadelesi yaptık. Burada sadece bir hırsızlık yapılmadı. Bizim yıllardır biriktirdiğimiz genetik ırklar, projenin verileri de çalınmış oldu. Peteklere zarar verildiği için arılar ölmüş, bazıları kaçmış. Genetik materyal olan kovanlardan ana arılar çalındı” dedi.

  • Bursa’da köylüler şikayetçi! Derede inek pisliği yüzüyor

    Bursa’da köylüler şikayetçi! Derede inek pisliği yüzüyor

    Bursa’nın Karacabey ilçesi Yenikaraağaç köyü sakinlerini köyün derelerine salınan hayvan pisliklerinden şikayetçi. İddiaya göre, köyün arazinde kurulan 5 bin hayvan kapasiteli büyükbaş çiftlikleri hayvan dışkılarını arıtmadan köyün derelerine salıyor.

    Derelerden tarlalarını sulayan köylüler ise hayvan pisliği salınan derelerdeki suların tarlalarındaki ürünleri kuruttuğunu belirterek yetkilileri göreve davet etti.

    Köylüler derelerini kirleten işletmelere caydırıcı cezalar uygulanmasını talep ediyor. 4 bin dönümde alanda tahıl, sebze ve meyve yetiştirilen köyde üreticiler derelere salınan pislikler sebebiyle tarlalarını sulayamadığı için yeterli verim alamıyor.

    Derelerini kirleten işletmelere caydırıcı yaptırım uygulanmasını isteyen köylüler, “Derelerimiz kirletiliyor. Köyümüzde bulunan işletmeler derelere hayvan dışkılarını bırakıyor. Bu da suda asit oluşturuyor. Bu suyla ürünlerimizi sularsak ürünlerimiz kuruyor. Ayrıca sudaki gübreler sebebiyle sulama motorlarımız bozuluyor. Biz bu işe biran önce çözüm bulunmasını yetkililerden talep ediyoruz. Köyümüzde ekim yapılan 4 bin dönüm arazi var araziler yeteri kadar sulamadığı için kaliteli ürün alamıyoruz” dedi.

  • Çevreye kül yağdıran termik santrale ceza

    Çevreye kül yağdıran termik santrale ceza

    Kahramanmaraş’ta bir holding tarafından işletilen A Termik Santralinin 1. ünitesinin kazan bölümünde ani ısı kaybına bağlı olarak teknik bir arıza meydana geldi. Arıza sonucunda kazanda açılmalar yaşanırken; yanmayan kömür de bacadan atmosfere salındı. Ünite, bir süre sonra devre dışı kaldı. Görüntüler sosyal medyada paylaşıldı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, görüntüler üzerine santrale denetim ekipleri sevk etti.
    Yapılan inceleme sonucu, hava kirliliğine neden olunduğu gerekçesi ile işletmeye 394 bin 548 lira idari para cezası uygulandı.

  • “Bol yağışlar kuraklık habercisi olabilir”

    “Bol yağışlar kuraklık habercisi olabilir”

    Geçen yıl yaşanan kuraklık tehlikesinin bu yılki bol yağışlarla bir nebze unutulduğunu fakat tehlikenin henüz geçmediğini belirten Prof. Dr. Yusuf Demir, “Bildiğiniz gibi geçen yıl ciddi bir kuraklık riskiyle karşı karşıyaydık ve Türkiye’nin gündemine oturmuştu. Ama özellikle şubat ayından itibaren aldığımız öncelikle kar yağışı, daha sonra da mart, nisan ayında aldığımız ilkbahar yağışları bizi sevindirdi. Tabii, bu yağışlar hem tarımsal üretim açısından hem su kaynaklarımızın yeraltı sularımızın desteklenmesi açısından önemliydi. Şu anda su kaynaklarımız noktasında da ciddi bir doluluğa ulaştığımızı söyleyebiliriz. Ancak tabii burada yağışların özellikle mart ve nisan ayında 2 aylık süreçte sürekliliği ve devamlılığı aynı zamanda iklimde ve ortalama sıcaklıklar ile mevsim normallerinin altında seyretmesi tarımsal açıdan bir başka riski beraberinde getiriyor” dedi.

    “Yağışlar mevsimsel kaymanın bir sonucu”

    Bol yağışların su kaynakları için sevindirici olduğunu ancak çiftçilerin ekim zamanlarını ileri kaydırmalarına da sebep olduğunu söyleyen Prof. Dr. Demir, “Son yıllarda bildiğiniz gibi küresel iklimin etkisiyle beraber mevsim kaymalarının olduğunu, mevsimsel değişimlerin olduğunu hep ifade ettik. Aynı zamanda da yağışları ifade ederken de yağışların mümkün olduğu kadar yıl içerisinde dengeli dağılmasını, eşit dağılmasının çok önemli olduğunu, üretim belli dönemlerinde daha çok olması, belli dönemlerinde güneşli gün sayısının günlük güneşlenme süresinin önemli olduğunu hep ifade ediyoruz. Bu anlamda da ilkbahardaki bu sürekli yağışlar su kaynakları ile ilgili bizi sevindirirken, tarımsal üretim açısından da bir mevsim kaymasını, ortalama sıcakların son günlerde düşük olması tarımsal üretimde büyük bir kayma meydana getiriyor. Yaklaşık 15-20 günlük hatta 1 aya yakın süreli bir erteleme söz konusu. Şu anda tarlalara çiftçilerimiz çoğu girememiş durumda. Tabii, bu da bu ilkbahar yağışlarındaki mevsimsel değişimlerin, mevsimsel kaymanın bir sonucu. Elbette biz üretimde sebze üretimsel potansiyelimizi buna göre ayarlamak durumundayız” diye konuştu.

    “Bu yağışlar ciddi anlamda bir kuraklık riskinin habercisi olabilir”

    Bir diğer tehlikenin ise kuraklık olduğunu ve yaz ayları için endişe verdiğini söyleyen Yusuf Demir, “Bu sürecin devamlılığında bir başka nokta da yağışların yaz aylarında nasıl devam edeceğidir. Bu noktadaki veriler bizi tedirgin ediyor. Hep söylüyorum yağışların hem kurak geçmesi hem de zaman zaman böyle bol yağış almamız bizi rehavete düşürmemeli. Rehavete kaptırmamalı. Yağışlar iyi gidiyor. Su problemimizi çözdük gibi bir anlayış bizi yarın önümüze çıkacak tehlikelerde de büyük riske atabilir. Özellikle temmuz, ağustos, eylül aylarında bu yağışların azalması belki de ciddi anlamda bir kuraklık riskinin habercisi olabilir. Bu noktadaki veriler bizi biraz endişeye düşürüyor” şeklinde konuştu.

    “Çiftçiler geleceğe hazırlıklı olsunlar”

    Çiftçilere kuraklık tehlikesine karşı hazırlıklı olmalarını vatandaşlara ise su kullanımında rehavete düşmemeleri konusunda uyarı yapan Demir, “Onun için de ben özellikle çiftçilerimizi, üreticilerimizi bu konuda uyarmak istiyorum. Geleceğe mutlaka hazırlıklı olsunlar. Temmuz, ağustos, eylül aylarında üretimle ilgili su potansiyellerimizi, su kaynaklarımızı ona göre kullanarak o dönemlerde ihtiyaç duyulan suyu sağlayacak bir altyapıyı önceden oluşturmaları gerekiyor. Çünkü bununla mücadele öyle bir günlük, bir haftalık, bir aylık mücadele, ‘ya biz temmuz, ağustos aylarında hazırlanalım’ şeklinde olamaz. Ancak ne olabilir, rehavete kapılmadan sıkıntılı zamanlara hazırlıklı girerek çözüm üretebiliriz. Asıl mücadelenin yağış rejimi, yağış dağılımı, küresel iklimle mücadelenin dünya çapında ülkesel bazlarda planlanarak yürütülmesi gerekiyor. Bildiğimiz gibi dünyada küresel iklimle mücadele etme noktasında çok ciddi atılımlar gerçekleşiyor. Türkiye’de bunlara ortak olmaya ve duyarlılık oluşturmaya çalışıyor. Son 2 aylık süreçte bu duyarlılıkta bir zafiyet oldu gibi görünse de tabi biz sıkıntıyı gördüğümüzde toplum olarak böyle bir toplumuz tekrar buna sarılıyoruz. Ben bugün de yağışların bol olduğu sıkıntının az olduğu dönemde de duyarlılığı daha üst noktaya çıkartacak tedbirlerin alınması gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

  • Bir ilde ormanlara girişler yasaklanıyor

    Bir ilde ormanlara girişler yasaklanıyor

    İzmir Valiliği tarafından yapılan açıklamada, İzmir İli Orman Yangınlarıyla Mücadele Komisyonunun 28.04.2022 tarihli ve 2022/1 sayılı kararının 31. maddesine dayanarak 26 ormanlık alana girişlerin, 1 Haziran 2022 – 31 Ekim 2022 tarihleri arasında yasaklanacağı duyuruldu.

    GİRİŞ YASAĞI OLAN ORMANLARIN LİSTESİ

    Açıklanan karara göre, Çiçekli, Atatürk, Karacadağ, Kavaklıdere, Dikmendağı, Çatalkaya, Başpınar, Foça, Uzunkuyu, Parsa, Fındıklıdere – Çağlan, Kırkgeçit – Çatalçam, Karadere, Yamanlar – Karagöl, Meryemana, Mehmetler, Korucuk, Nif Dağı, Kartal, Doğanbey, Armutlu-Bayramlı, Kurudere, Pınarcık, Sarnıç ve Oğlananası ormanlarına giriş yasaklandı.

    Açıklamada, “Çiçekli ormanları içindeki İzmir ili Kent Ormanı bu yasak dahilinde değildir. Kritik hava hallerinde gerekirse yasaklama getirilebilecektir” ayrıntısına yer verildi.

    PİKNİK YAPMAK, MANGAL YAPMAK, MOLA VERMEK YASAK

    “Bu ormanlar çevresinde ve içinden geçen yollarda orman kenarında mola vermek ve piknik yapmak yasaktır” şeklinde yapılan açıklamada, “Aşağıda İlçesi, Köyü/Mahallesi ve sınırları belirtilen ormanlık sahalara yetkililerden başkasının girmesi kesinlikle yasaktır. Bu ormanlar çevresinde ve içinden geçen yollarda orman kenarında mola vermek ve piknik yapmak yasaktır. Vatandaşlar yalnızca kendilerine ayrılan piknik alanlarından gerekli önlemleri alarak yararlanabileceklerdir. Bu piknik alanlarında yakılan ateşler tamamen söndürüldükten ve kullanılan alan temizlendikten sonra piknik yeri terk edilecektir. Orman Yasasının 31 ve 32. Maddesi çerçevesinde olan köyler/Mahalleler başta olmak üzere, orman içi, orman bitişiği ve ormanla ilişiği olmayan köyle/Mahalleler de dahil olmak üzere anız, bağ-bahçe, zeytinlik ve tarla temizliğinden meydana gelen dalların ve her türlü bitki örtüsünün yakılması yasaklanmıştır. Orman alanı civarındaki tesisler ile sanayi kuruluşları; ormanı etkileyebilecek yangınlara karşı gerekli önlemleri alarak, söndürme ve koruma ekiplerini kuracaklar ve orman aralarında koruma bandı oluşturacaklardır. Enerji Nakil Hatlarının yapım ve bakımı ile ilgili kuruluşlar hatların özellikle ormanlık alanlardan geçen bölmelerinde gerekli bakımları gerçekleştirecekler, yetkililerce istenilmesi durumunda hattaki enerjiyi keseceklerdir. Belediyeler, Orman içi, Orman kenarı ve bitişiğinde bulunan çöp toplama alanları çevresinde koruma bandı oluşturacak ve yangın riskine karşı gerekli iş makinelerini (Dozer, Loder, Kepçe) hazır bulunduracaklardır. Orman İdaresi, Jandarma ve Emniyet Birimlerince oluşturulan devriye sistemi etkin bir şekilde uygulanacak, gerekirse Kaymakamların emirleri ile tüm kamu personel ve olanaklarından, önleyici hizmetler (devriye kontrol vb.) ile yangınlara karşı müdahale de yararlanılabilecektir. Yangın ihbarı ücretsiz 112 ACİL No’lu telefonlara da yapılabilecektir” ifadelerine yer verildi.

    YASAĞA UYMAYANLARA CEZA

    Valilik tarafından yapılan açıklamada, kurallara uymayanlara cezai işlem uygulanacağı bildirilirken, “İzmir Valiliğince yukarıda alınmış düzenleme ve önlemlere tüm ilgililerin duyarlılıkla uymalarını, iş bu karar ve önlemlerin uygulanmasına aykırı davranan, zorluk gösteren ya da uymayanlar hakkında 6831 sayılı Orman Kanunun 74.maddesi ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunun 66. maddesi ile 5326 Sayılı Kabahatlar Kanunun 32.maddesine göre işlem yapılacaktır” denildi.

    Vali Köşger, “Hep birlikte sahip çıkalım, geleceğe nefes olalım”

    İlgili kararlara yönelik sosyal medya hesabından açıklama yapan İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, “Değerli hemşehrilerim, orman yangınları ciğerlerimizi daha fazla yakmasın diye, giriş yasağı getirdiğimiz ormanlık alanları paylaşıyoruz. Lütfen yasaklı alanlara olduğu kadar diğer ormanlarımıza da hep birlikte sahip çıkalım, geleceğe nefes olalım” sözlerine yer verdi.

  • Yanan ormanlar yeniden yeşerdi

    Yanan ormanlar yeniden yeşerdi

    Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Orman Genel Müdürlüğü, resmi internet sitesinde “öncesi ve sonrası” başlığı altında geçmişte yangın meydana gelen 7 ildeki ormanların fotoğraflarını paylaştı.

    Orman Genel Müdürlüğü paylaştığı fotoğraflar ile Muğla’nın Marmaris, Datça ve Bodrum ilçelerinde, Kütahya Yenice’de, İzmir Seferhisar ve Foça’da, Denizli Çamköy’de, Çanakkale İntepe’de, Balıkesir Ayvalık’ta ve Antalya Olimpos ile Taşağıl’da doğal gençleştirme ve ağaçlandırma çalışmalarıyla nasıl yeşillendiğini gözler önüne serdi.

  • Kurumaya başlayan göl rengarenk oldu

    Kurumaya başlayan göl rengarenk oldu

    Suların çekilmesiyle birlikte tuz tabakasının daha belirgin görüldüğü gölde, rengarenk görüntüler oluştu.  Kış mevsiminde yağışların yeterli olmaması sonucu gölde sular çekildi.

    Kellah gölünde suların çekildiği alanlarsa beyaz tuz tabakasıyla kaplandı. Kıyı kesimlerindeki beyaz ve mavi gölün orta kısmını kaplayan yeşil tonları renk cümbüşü oluşturdu. Görünümüyle dikkat çeken Kellah gölünde kartpostallık görüntüler oluşuyor.

    “Görsel olarak güzel, iklimsel olarak kötü bir durum”

    Göle yürüyüşe gelen Emircan Karaçorlu, “Burası Ulaş ilçesine 5 km uzaklıkta. Biz buraya yürüyüşe geliyoruz ama yağmurun pek etkili olmadığı fark ediyoruz. Yağmur yağsa da kuraklık devam ediyor. Kısa bir süre içerisinde tamamen kuruyacağını düşünüyoruz. Burası çok sevilen bir yer, kurumaması bizim için daha iyi olacak. İnsanlar için su her zaman önemli. Sıcaklar daha artmadan böyle kuruma varsa ilerde tamamen kuruyacak. Bu görsel olarak güzel, iklimsel olarak kötü bir durum. Burayı besleyen su kaynağı olmadığı için yağmura ihtiyaç oluyor, yağmur etkisini kaybettiği zaman sıcaklık başlıyor ve kuraklık oluşuyor” dedi.