Kategori: Çevre

  • Marmara’da yeniden müsilaj izleri görüldü

    Marmara’da yeniden müsilaj izleri görüldü

    İstanbul’da havaların ısınmasıyla sahilden uzak kısımlardan yeniden müsilaj görülmeye başlandı.  Anadolu yakasında daha yoğun olarak gözüken müsilaj tabakası daha çok açıklarda gözüküyor.

    Beylikdüzü Ambarlı açıklarında ise müsilaja benzer kirlilik tabakası görüldü. Havadan çekilen görüntülerde yüzlerce metre uzunluğunda ince uzun bir tabaka şekilde denizin üzerinde yayıldığı görülüyor. Bu yıl ilk kez şubat ayında Maltepe açıklarında müsilaj görüntüsü kaydedilmişti.

  • Bursa Nilüfer’de öğrencilerden örnek uygulama

    Bursa Nilüfer’de öğrencilerden örnek uygulama

    Bursa Nilüfer’de öğrenciler, örnek bir uygulamaya imza attı. Kayapa Şehit Jandarma Eyüp Gürsoy İlkokulu, Kayapa İlkokulu, 15 Temmuz İlkokulu ve Yaylacık İlkokulu öğrencileri, “Senin de bir meşen olsun” sloganıyla bir araya gelerek, Türkiye’de örnek olacak nitelikte bir proje gerçekleştirdi.

    Öğrenciler, doğadan topladıkları meşe palamutlarını ilk olarak kendi okullarında detaylı bir şekilde inceledi. Anaokulu, ilkokul ve ortaokul sınıflarından 70 öğrenci, daha sonra meşe palamudunu çimlendirerek, fidana dönüşmesini sağladı. Bu gelişim sürecini dikkatle gözlemleyen öğrenciler, yetiştirdikleri fidanları da kendi elleriyle toprakla buluşturdu.

    Unçukuru Mahallesi’ne giden öğrenciler, burada Nilüfer Belediyesi’ne ait araziye meşe fidanlarını dikti. Toprakla buluşturdukları fidanlara can suyu vermeyi de ihmal etmeyen öğrenciler, keyifli bir deneyimi paylaştılar.

    Doğa ve ağaç sevgisi ile çevre bilincini çocuklara küçük yaşlarda kazandırmayı amaçladıklarını belirten öğretmen Fatma Şahin Mehmetoğlu, “Dört okul koordineli bir şekilde hareket ettik. Bu proje sayesinde çocuklar, doğaya ve çevreye karşı sorumluluklarını çok daha iyi anladı ve benimsedi. Bu süreçte okullarımızda gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerle hem yeni bilgiler öğrendik hem de bildiklerimizi pekiştirdik. Geleceğe yeşil bir iz bırakmak istedik. Hedefimiz, bu projeyi önce Bursa’da ardından Türkiye’de yaygınlaştırmak” dedi.

  • Müsilaj geri mi dönüyor?

    Müsilaj geri mi dönüyor?

    Tuzla ve Kadıköy sahillerinde bu sabah drone kamerasına müsilaj benzeri kirlilik yansıdı. İzmit ve Yalova’da dün görüntülenen müsilajın İstanbul’da görülmeye başlandığı yorumları yapıldı.

    Deniz Salyası olarak da bilinen müsilaj geçtiğimiz yıl Mart ayında Marmara ve Ege Denizi’nde ortaya çıkmıştı. Uzmanlar deniz sıcaklığının artmasıyla bu yıl da müsilajın görülebileceğini ifade etmişti.

     

  • Bursa’da ödüllü yarışmada başvuru süresi uzatıldı

    Bursa’da ödüllü yarışmada başvuru süresi uzatıldı

    Küresel ısınmaya bağlı yaşanan iklim değişiklikleri ile hava, su ve toprak kirliliği gibi çevre problemleri, günümüzde sadece Türkiye’nin değil dünyanın önemli gündem maddesi olurken; Bursa’da örnek çevre yatırımlarını hayata geçiren Büyükşehir Belediyesi, şimdi de kentteki en iyi çevre uygulamalarını ön plana çıkarmak amacıyla yarışma düzenliyor.

    Çevre İle Dost Ol İyi Uygulama Ödülleri Yarışması ile Bursa’da çevre alanında yapılan iyi uygulamaların özendirilmesi ve çevresel farkındalığın artırılması hedefleniyor. Yarışma ile çevrenin korunmasına yönelik sürdürülebilir projelerin teşvik edilmesi, atık ve israfın önlenmesi, oluşan atıkların kaynağında ayrı toplanması, geri dönüşüm ile hammadde ve enerji tasarrufunun sağlanması, gelecek nesillere temiz ve daha yaşanabilir dünya bırakılması amaçlanıyor.

    Yarışmanın danışma kurulunda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Bursa Teknik Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası, Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği ve TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Şube Başkanlığı temsilcileri yer alıyor.

    Son başvuru 6 Mayıs

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş tarafından geçtiğimiz şubat ayında düzenlenen toplantı ile kamuoyuna açıklanan ve başvuruların 15 Nisan’da sona ereceği duyurulan yarışmada başvuru süresi, 6 Mayıs 2022’ye kadar uzatıldı. Yarışmaya, Bursa sınırları içerisinde yer alan eğitim kurumları, belediyeler, sanayi, hizmet sektörü ve sivil toplum kuruluşları başvuru yapabilecek. Kurum, kuruluş ve işletmeler, yarışmaya en fazla 2 (İki) proje ile başvuru yapabilecek. Yarışmacılar; atık yönetimi, su yönetimi, hava kirliliği, iklim değişikliği ve enerji yönetimi, gürültü kirliliği yönetimi, görüntü kirliliği yönetimi ve toprak kirliliği yönetimi konularında eğitim faaliyeti, proje uygulama ve ürün geliştirme gibi projelerle başvuruda bulunabilecek. Başvurular, 6 Mayıs 2022 tarihi mesai bitimine kadar www.bursa.bel.tr web sayfası üzerinden online olarak yapılabilecek. Başvuruda bulunacak yarışmacıların proje çalışmalarının 2020-2021 yılları arasında tamamlanmış olması gerekiyor. Danışma kurulunun belirleyeceği seçici kurul tarafından her kategori için birinci, ikinci ve üçüncüler belirlenecek. Sanayi kategorisinde yer alan 4 grup için ise sadece birinci olan yarışmacılar belirlenecek. Yarışma sonuçları, 1 Haziran 2022 tarihinde ilan edilecek.

    Her kategoride, dereceye girenlere ödül plaketi ve hediye tablo takdim edilecek, isimleri billboardlarda ve çeşitli tanıtım mecralarında duyurulacak. Eğitim Kurumları kategorisi için birincilik ödülü 40 bin TL’ye kadar, ikincilik ödülü 30 bin TL’ye kadar, üçüncülük ödülü 20 bin TL’ye kadar olacak. Kazanan okulların belirtilen maddi tutarları, Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılanacak.

    Yarışmanın ödül töreninin, Dünya Çevre Günü etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilmesi planlanıyor.

  • Uluabat Gölü ile ilgili dikkat çeken rapor

    Uluabat Gölü ile ilgili dikkat çeken rapor

    TTKD Bilim Danışmanı Emekli Öğretim Üyesi Dr. Erol Kesici, Bursa’da kuruma tehlikesi altındaki Uluabat Gölü ile ilgili yaptığı son incelemelerin ardından dikkat çeken bir rapor hazırladı. Dr. Kesici, Nilüfer ilçesinde bir ovada 13 bin 600 hektar alanda tektonik kökenli alüvyal set gölü şeklinde oluşan Uluabat Gölü’ndeki ekosistem ve doğal yerleşim alanlarının, son yıllarda yoğun kullanım baskısıyla giderek yok olduğunu söyledi.

    ‘ADETA ÇÜRÜMÜŞ YEMYEŞİL SUYA DÖNÜŞTÜ’

    Uluabat Gölü’nün çok hassas dengelere sahip ve mutlaka korunması gerektiğini belirten Dr. Kesici, “Bir zamanlar suyu içilebilecek kalitede olan ve son yıllarda ortalama su seviyesi 1 metreye kadar düşen Uluabat Gölü’ne sanayi, tarım ve evsel kirlilik yükü gelmeye devam ediyor. Gölle bağlantılı dereler, çaylar yıllardır atık taşımaktadır. Gölde insan kaynaklı iç ve dış besi yükleri, azot fosfor aşırı oranda artış göstermekte. Bu atıklarla göl suyunda fosfor ve azot yükünün artması, suyun aşırı çekimle azalması, göl suyunu yıllardır kirlilik yüküyle adeta ‘çürümüş yemyeşil suya’ dönüştürmekte” dedi.

    ‘YAĞIŞLARA RAĞMEN GÖL CANLANMADI’

    Göldeki aşırı alg artışına da dikkat çeken Dr. Kesici, “Bu yıl mevsim normaline dönen yağışlarla, su seviyesi ve hacmi iki kat artmasına rağmen göl, istenilen canlılık seviyesine ulaşamadı. Daha havaların ısınmadığı bu dönemde; mavi-yeşil alglerin giderek artması, gölün suyunun yeşil su görünümü almasına, kalıcı olmasına ve kokmasına neden olmaktadır. Kirlilik ve ekolojik yıkımın göstergesi haline gelen, turizmi olumsuz etkileyen sinekler, şimdiden gölü ve yaşam alanlarını istila etmiş durumda” diye konuştu.

    ‘SANAYİ, TARIM VE EVSEL KİRLİLİK YÜKÜ’

    Uluabat’ı besleyen su varlıklarının da tehdit altında olduğunu anlatan Dr. Kesici, “Göle sanayi, tarım ve evsel kirlilik yükü gelmeye devam ederken, bu kullanıcılar aynı zamanda gölden aşırı oranda su çekmektedir. Gölü besleyen kaynaklar üzerine yapılan gölet, baraj (Çınarcık) ve setler nedeniyle göl beslenememekte ve tatlı suyu giderek tuzlanmaktadır. Yarımadada son yıllarda taşıma kapasitesi aşan ziyaretçi sayısı ve bilinçsiz kullanım sonucunda, doğal alanlar, tarihi ve arkeolojik yapılar zarar görebilmektedir” ifadelerini kullandı.

    ‘TEKNELERİ GÖL KIYISINDA TEMİZLEMEYİN’

    Kuruyan ve kesilen sazlık alanlarıyla bitki örtüsü tahribinin, balıkların ve kuşların doğal yaşam alanlarına zarar verdiğine işaret eden Dr. Kesici, Gölyazı ve Eskikarakağaç’ta 700’ün üzerinde balıkçı, turizm ve göl kıyısındaki incir, şeftali bahçelerine ulaşımda kullanılan teknelere de dikkat çekti. Teknelerin fosil yakıt kullanması, temizlik, bakım-onarımlarının göl kıyısında yapılması sonucunda oluşan egzoz ve sintine atıklarının gölü kirlettiğini söyleyen Dr. Kesici, bu işlemlerin göl kenarında yapılmaması gerektiğini vurguladı.

    YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ TÜRLER

    Göldeki ticari amaçlı balık türlerinin, yoğun av baskısı nedeniyle giderek azaldığını da anlatan Dr. Kesici, “Uluabat deresi ve gölünde turna balığı, yayın, kızılkanat, tatlısu sardalyası, tatlısu kefali, sazan, İsrail sazanı, yılan balığı, çakıl balığı ve tatlısu kereviti yaşamaktadır. Gölde etçil balık olan turna ve İsrail sazanı baskındır. Yayın balığının ve özellikle nesli tehlike altında olan memeli türleri su samuru ve endemik tatlısu sardalyası, küçük karabatak ve tepeli pelikan küresel ölçekte yok olma tehlikesi altında olan türlerdir” diyerek uyardı.

    ‘DOĞAL SÜREÇ İNSAN ELİYLE BOZULUYOR’

    Gölün en önemli sorununun, doğal sürecin insan eliyle bozulması olduğunu aktaran Dr. Kesici, şu önerilerde bulundu:

    “Göl suyunun doğal, biyolojik seviyesi korunana kadar su alımlarına son verilmelidir. Havzada göle ulaşan, çoğu arıtılmayan atık su miktarı oldukça fazladır. Göl ve çevresinin ekoturizmi ve ekolojisinin sürdürülebilirliği için atık suların bırakılmaması zorunlu hale getirilmelidir. Bunun yerine, maliyeti diğer arıtma sistemlerine göre daha ucuz olan arıtılmış gri suyun, kullanım suyu olarak kullanılması, gölün, su kaynaklarının korunmasına katkı sağladığı gibi doğadaki su dengesine de olumlu etkiler sağlayacaktır. Göl havzasındaki tarım alanlarında geleneksel tarım üretim teknikleri yerine denetimlerle kontrol altına alınacak daha az su-kimyasal kullanılarak yapılan üretim sistemlerine geçilmelidir.”

  • Bursa İnegöl’de geri dönüşüm hamlesi!

    Bursa İnegöl’de geri dönüşüm hamlesi!

    Bursa İnegöl Belediyesi, temizlik ve geri dönüşüm konularında attığı adımlarla radikal bir değişim başlattı. Yapılan planlama doğrultusunda emin adımlarla ilerleyen İnegöl Belediyesi, yeni sistem ile geri dönüşüm atıklarının toplanması konusunda yüzde 100 artış hedeflerken, kısa sürede göle görülür bir başarı elde edildi.

    90 bin 616 haneye geri dönüşüm kutusu dağıtılarak çıkılan yolda, İnegöl Belediyesi bünyesinde kurulan ekipler ile yapılan geri dönüşüm toplama çalışması neticesinde 2020 yılında 3600 ton olan geri dönüşüm atığı toplama miktarı, 2021 yılında 5533 tona yükseldi. 2022 yılı ilk 3 ayında ise 1223 ton geri dönüşüm atığı toplandığı açıklandı.

    ATIKLARI KAYNAĞINDA AYRIŞTIRILIYOR

    İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, 18-24 Nisan tarihleri arasında kutlanan Geri Dönüşüm Haftası kapsamında, kurumun bu alanda yaptığı çalışmalar, hedefleri ve ortaya koydukları başarıları anlattı. Sıfır Atık Projesine ilk günden bu yana ciddi bir eğilim göstererek bu alanda önemli çalışmalara imza attıklarını ifade eden Başkan Taban, “Öncelikle işe evsel atıkları düzene sokarak başladık. Evsel atıkların belediye bünyesinde toplanması uygulamasının başarıyla hayata geçirilmesinin ardından, geri dönüşüm atıklarını da kendi bünyemizde toplanması konusunda hızlıca çalışmalara başladık. Geri dönüşüm atıklarının toplanması için istihdam edilen yeni personeller ve toplama sisteminde kullanılacak yeni araç alımlarıyla birlikte, geri dönüşüm atıklarının toplanmasına start verildi. Bu yeni uygulama ile birlikte israfın önlenmesi, doğal kaynaklarımızın daha verimli kullanılması, oluşan atığın azaltılması, atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrılarak geri dönüşüme kazandırılması hedeflendi” dedi.

    AYLIK GERİ DÖNÜŞÜM TOPLAMA MİKTARI 300 TONDAN 500 TONA YÜKSELDİ

    Kaynağında ayrıştırma işlemi için sistemin daha düzenli, sistemli ve uygulanabilir olması adına tüm merkez mahallelerde 90 bin 616 haneye geri dönüşüm iç mekân kutusu ve 21 bin 474 adet Bireysel Çöp Konteyneri dağıtıldığını hatırlatan Başkan Taban, “Yapılan bu hamleyle birlikte geri dönüşüm toplama oranında yüzde 100’lere varan artış hedefledik. Tüm bu çalışmalar ile birlikte aylık ortalama 300 ton olan geri dönüşüm atıklarının toplanma miktarı bugün 500 ton seviyelerine geldi. İnegöl’ümüzün tüm mahallelerinde bilinçlendirme çalışmalarımız da devam ediyor. Bir yandan da vatandaşlarımızı bilgilendiriyoruz. Daha temiz bir İnegöl için vatandaşlarımızın desteğini beklediğimizi de bir kez daha ifade etmek istiyorum. Evlerimizde geri dönüşümlerin doğru bir şekilde ayrıştırılması çöp miktarımızın azalmasına, atık toplama noktasında tasarrufa ve geri kazanılacak malzemelerin artışı ile birlikte sistemimize ciddi faydaları olacaktır. Her şeyden önce düzen temizlik, bilinç aşılamayı düşündüğümüz çocuklarımıza her yönüyle sağlıklı bir İnegöl bırakmak hedefiyle çıktığımız bu yolda, belirleyici unsurlar olacaktır” diye konuştu.

    2021 YILINDA 5533 TON GERİ DÖNÜŞÜM ATIĞI TOPLANDI

    Başkan Taban, yeni sistemle birlikte geri dönüşüm toplama oranlarındaki artışa da değinerek “Aylık ortalama 300 ton olan geri dönüşüm toplama miktarı 500 tona yükselirken, yıllık oranda baktığımızda; 2020 yılı için 3600 ton olan geri dönüşüm toplama miktarı 2021 yılında 5533 tona yükseldi. 2022 yılı ilk 3 ayında ise 1223 ton geri dönüşüm atığı toplandı” açıklamalarında bulundu.

  • Bursa’da yenilenebilir enerjide önemli adım

    Bursa’da yenilenebilir enerjide önemli adım

    Küresel ısınmanın yol açtığı sonuçlar tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemi giderek artan sorunlar arasında yer alırken; iklim değişiklikleri, hava, su ve toprak kirliliği gibi çevresel faktörler sadece ülkelerin değil dünyanın ortak sorunu haline geldi. İstanbul’un ardından en fazla sanayi ihracatının gerçekleştiği Bursa da sanayileşmeye paralel olarak kirlilikten nasibini alırken Büyükşehir Belediyesi, iklim değişikliğiyle mücadele çerçevesinde bir taraftan çevre yatırımlarına ağırlık verirken diğer taraftan enerji ihtiyacını rüzgar, su ve güneş gibi doğal kaynaklardan karşılamaya başladı.

    İstasyonlar enerji deposu

    Tüketimin yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması hedefiyle daha önce BUSKİ’ye ait arıtma tesisleri ve su depolarının üzerine yerleştirilen güneş panelleri ile elektrik enerjisi üreten Büyükşehir Belediyesi, Güneş Enerji Santrali (GES) projelerine kent içindeki metro duraklarını da ekledi.

    Büyükşehir Belediyesi ve TEK Enerji işbirliğinde, 30 Bursaray istasyonunun çatısına yıllık yaklaşık 2 megavat kapasiteli santral kuruldu. 30 istasyonda kurulum tamamlanırken, Organize Sanayi ve Acemler istasyonlarında enerji üretimine başlandı. Kalan 28 istasyon ise kısa zamanda üretim için devreye alınacak.

    Santrallerin kurulumu, devreye alınması, UEDAŞ kabulü, 10 yıllık bakım-onarımı, sigortalanması, garantisi, sistem işletim bedeli, proje bedeli, başvuru bedelleri gibi ek masrafları yüklenici firma üstlenecek ve sistem 10 yıl sonra tamamen Burulaş’a devredilecek. Burulaş’a sözleşme gereğince, 10 sene boyunca yapılan üretimden gelir paylaşımı modeli uygulanacak. Toplam 30 istasyonda güneşten elde edilecek enerjiyle, istasyon iç ihtiyaçlarının yüzde 47’si güneş enerjisinden karşılanacak. 10 yıllık süre baz alındığında, istasyonların 45 milyon kilovatsaat olan enerji ihtiyacının 21 milyon kilovatsaati güneşten karşılanacak ve böylelikle 17 milyon TL’lik tasarruf sağlanacak.

    Metro istasyonlarının yanı sıra proje çerçevesinde; Büyükşehir yeni hizmet binası çatısı ve açık otoparkı ile Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi ile Bursa Bilim ve Teknoloji Merkezi’nin çatısına toplam 4.4 megavat, Muradiye Su Fabrikası’nın çatısına da 1,8 megavatlık GES yatırımı kurulacak.

    Çöpten elektrik

    Bursa’ya değer katacak yatırımları hizmete alırken, enerji kaynaklarının verimli kullanılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim konusunda da önemli çalışmaları hayata geçiren Büyükşehir Belediyesi, önemli bir mesafe kat etti. Yenikent katı atık depolama alanında 2012 faaliyete başlayan tesiste metan gazından elektrik üretimi yapılırken, saatte 9,8 megavat gücünde 47 bin konutun enerji ihtiyacına eşdeğer elektrik üretimi gerçekleştiriliyor. 2012 yılından bu yana yaklaşık 510.692.496 kilovat elektrik üretilerek, 254.322.100 metreküp gazın atmosfere karışmadan enerjiye dönüşümü sağlandı.

    75 bin konutluk enerji

    Son olarak yap-işlet-devret modeliyle kente Doğu Bölgesi Entegre Katı Atık Tesisini kazandıran Büyükşehir Belediyesi, bu proje ile hem elektrik enerjisi üretiyor hem de sahaya giden atık miktarını yarı yarıya düşürüyor. Tesise gelen karışık belediye atıkları ‘cinslerine göre’ mekanik ayırma tesisinde tasnif edildikten sonra, organik atıklar biyogaz tesisine alınarak metan gazından elektrik üretiliyor. Bakiye atıklar düzenli depolama alanına, kalorifik değeri olan atıklar ‘atıktan türetilmiş’ yakıt hazırlama tesisine, geri kazanımı mümkün atıklar ise lisanslı firmalara gönderiliyor. Bu işlemler sayesinde, sahaya giden atık miktarında yüzde 50’lik azalma meydana geliyor. Biyogaz tesisinde ilk tankın devreye alınmasıyla, halen saatte yaklaşık 2 megawatt enerji üretiliyor. Yılsonuna kadar enerji üretim kapasitesi yaklaşık 10 megawatt/saate ulaşacak ve düzenli depolama sahasından elde edilen deponi gazı ile birlikte 12 megawatt /saat enerji üretimi gerçekleştirilerek, yaklaşık 75 bin konutun enerji ihtiyacı karşılanmış olacak.

    Atık çamuru enerjiye dönüşüyor

    BUSKİ tarafından projelendirilip Doğu Atıksu Arıtma Tesisinde inşa edilen ve 2018 yılında üretime başlayan çamur yakma tesisiyle de arıtmadan çıkan çamur enerjiye dönüştürülüyor. Günlük 400 ton kapasitesiyle Türkiye’de ilk olan yakma tesisinde Büyükşehir bünyesindeki 11 ileri arıtma tesisinden gelen çamur tamamıyla yakılıyor. Tesis devreye alındığından itibaren yaklaşık olarak 500 bin ton çamur bu sayede bertaraf edilirken, önemli bir çevre sorunu da ortadan kaldırılmış oldu. Tesiste geçtiğimiz yıl 101 bin 456 ton çamurun yakılmasıyla toplam 13 milyon 680 bin kilovat saat elektrik enerjisi üretilirken, bugüne kadar üretilen toplam elektrik enerjisi ise yaklaşık 60 milyon kilovat saati buldu. Bu üretimin 9.5 milyon kilovat saatini arıtma tesislerinde kullanarak yaklaşık 5.5 milyon TL kazanç sağladıklarını belirten Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, “1 evin ayda ortalama 150 kilovat saat enerji harcadığını düşündüğümüzde, bu tesiste her gün 51 bin 689 hanenin tüketimine eşdeğer elektrik enerjisi üretiyoruz. Çevreyi atalarımızın mirası değil çocuklarımızın emaneti olarak görüyor ve emanete en iyi şekilde sahip çıkmak için canla başla çalışıyoruz” diye konuştu.

    Türkiye’ye örnek HES’ler

    Büyükşehir Belediyesi, bunların yanında BUSKİ’nin Doğancı Barajı’ndan gelen suların Dobruca Arıtma Tesisleri’nde arıtıldıktan sonra aktarıldığı d0, d13 ve d12-2 su depoları girişinde HES’ler kurarak Türkiye’ye örnek model oluşturdu. Kente su getiren ana isale hatları içerisinde akan suyun gücünden faydalanarak elektrik enerjisi üreten Büyükşehir Belediyesi, sırasıyla d0, d13 ve d12-2 su depoları üzerinde HES’ler kurdu. Yine BUSKİ’ye ait batı arıtma, doğu arıtma ve d46, d12-2, su depolarının üzerine konuşlandırdığı GES yatırımları ile güneşten elektrik üretimi başladı. BUSKİ, ana isale hatları üzerinde kurduğu 3 adet HES ve 4 adet GES yatırımıyla yıllık enerji ihtiyacının yüzde 15’ini karşılar hale geldi. Bu santrallerde hizmete alındığı tarihten bugüne kadar 56.664.071 kwh’lık elektrik enerjisi üretildi. Önümüzde süreçte BUSKİ marifetiyle 5 adet HES ve 3 adet GES tesisi daha hayata geçirilecek.

    “Önemli adımlar atıyoruz”

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, enerji, sağlık, ulaşım ve haberleşme gibi yaşamsal ihtiyaçların karşılanmasında kaynakların verimli kullanımının hayati önem taşıdığını söyledi. Türkiye’nin cari açık nedenlerinden birinin enerji olduğunu ifade eden Başkan Aktaş, “Enerjide tam bağımsızlık için şehirlerimizin üzerine düşen çok büyük sorumluluklar var. Bursa olarak bu konuda çok önemli adımlar atıyoruz. Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak güneş enerjisi, hidroelektrik ve rüzgar santralleri gibi farklı alternatifleri şehrimize uygulayıp, yenilenebilir enerji noktasında kurumsal adımlar atıyoruz. Metro istasyonlarına uyguladığımız güneş enerji santralleri ile istasyonlarda kullanılan iç tüketimin yüzde 47’sini güneşten karşılamış olacağız. İki istasyonumuzda üretim başladı, kalan 28 istasyonumuzda kurulum tamamlandı ve yakında üretim başlayacak” diye konuştu.

  • Bursa’da dava açan köylüler mahkeme önündeydi

    Bursa’da dava açan köylüler mahkeme önündeydi

    Bursa’nın Yenişehir ilçesi Kirazlıyayla Mahallesi’nde yapımına başlanan maden tesisi durdurulamadı olumlu ÇED raporlarına karşı davalar açıldı. İddiaya göre maden firması zenginleştirme ve atık barajı kurma eylemine ara vermedi.

    Zaman zaman köylüler jandarma ile karşı karşıya kaldı. Köylülerin meraları ve mezarlıklarını içine alan bir bölgede kurulmak istenen bakır, çinko, kurşun zenginleştirme tesisine uzun süredir itiraz eden köylüler eylemleriyle sık sık gündeme geldi.

    Son olarak da köyde yerleşim yerlerinin hemen yanında çalışmalar başlamış, iddiaya göre su borularının hemen yanına elektrik nakil hatları döşenmişti.

    Bu çalışmalar sırasında da köyde birçok evi su basmış, borular patlayınca da günlerce sular kesilmişti. Hal böyle olunca da yapılan bu işlemin hukuka aykırı olduğunu söyleyen çevreciler ve köylüler, soluğu mahkemede aldı.

    Kirazlıyayla davasını takip eden Onur Cingil dava sonrası şu açıklamalarda bulundu:

    “Bugün Bursa Bölge İdare mahkemesindeyiz. Bursa Yenişehir Kirazlıyayla köyünün hemen dibine yapılan ve yıllardır mücadelesini köylülerin yaptığı bir maden inşaatı var. Geçtiğimiz yıl pandeminin ortasında herkes evlerine kapalıyken köyün altından elektrik hattı çekilmişti. Biz de bu ruhsatı veren Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ve bu işlemi yapan Uludağ Elektrik A.Ş.’ye karşı davamızı açmıştık. Bugün idare mahkemesinde bu dosyanın duruşması görüldü. İdare mahkemelerinde duruşmalar görüldükten 30 gün sonra kararlar açıklanıyor. Bizim için duruşma Kirazlıyayla, dernek ve platformalarımızın takibiyle gayet iyi geçti.

    “KİRAZLIYAYLA KÖYÜNÜN ALTINDA ATOM BOMBASI VAR”

    Bugün dilekçelerle söylediklerimizi görsellerle anlattık. Hukuken bu işlemin iptal edilmesini izah edebiliriz. Dünyanın hiçbir yerinde bir maden şirketine elektrik sağlanabilmek adına köyün bağından, bahçesinden, mezrasından her yerinden elektrik hattı çekilebilecekken baktığınızda bir köyü yerle bir ederek altıdan nasıl hat geçirildiğini ve insanların nasıl tehlike içerisinde olduğunu anlattık.

    Bugün Kirazlıyayla köyünün altında atom bombası vardır. Bu kablolar insanların evlerinin altından korumasız korunaksız geçirildi. Biz bu işlemin iptalini istedik. Keşif ve bilirkişi taleplerimiz oldu. Kirazlıyala her alanda her şekilde mücadeleye devam ediyor. Bu mücadele elbet kazanılacak. Halkız haklıyız kazanacağız. Kirazlıyayla, Kirazlıyaylalıların olacak. Meyra madencilik en kısa sürede oradan gidecek.”

  • Marmara Denizi’nde, toksik tehlikesi

    Marmara Denizi’nde, toksik tehlikesi

    Balıkesir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Abdullah Soykan, Prof. Dr. İsa Cürebal ve Uzman Furkan İnan, Ardahan Üniversitesi’nden Doç. Dr. Serkan Kükrer, Dr. Öğretim Üyesi Dilek Aykır, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nden Araştırma Görevlisi Dr. Şakir Fural, Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nden Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hilal Aydın’dan oluşan araştırma ekibi, Erdek ve Bandırma körfezlerinde deniz dibinden aldığı toplam 69 sediment ve karot örneğinin, laboratuvar ortamındaki incelemesini tamamladı. Yapılan çalışmanın ardından, araştırmanın sonuç bilgisi raporu paylaşıldı. Raporda; Erdek ve Bandırma körfezlerinin karşı karşıya olduğu tek tehlikenin müsilaj olmadığı, alınan örneklerde cıva, kadmiyum, bakır, çinko gibi toksik element zenginleşmelerine de rastlandığı kaydedildi.

    ‘KANALİZASYON VE SANAYİ ATIKLARI ALG ÇOĞALMASINA NEDEN OLUYOR’

    Müsilaj sorununun çözümüne katkı sağlamak amacıyla gerçekleştirilen çalışmada, müsilaja sebep olan mikroskobik alg türlerinin çoğalma dinamiklerini deniz dibindeki çökellerden takip edilerek güncel ve tarihsel kayıtlar çıkaran ekip, ilginç sonuçlara ulaştı. Sonuç bilgisi raporunda yapılan çalışma ve incelemelerden elde edilen verilere göre, “Denizin dibini kaplayan çamur (sediment) tabakasının özellikle üstten 10 santimetrelik kısmında müsilaja sebep olan türlerin aşırı üremesini teşvik eden azot ve fosforun uluslararası kriterlerin çok üzerinde birikim yaptığı tespit edilmiştir. Bu birikime paralel olarak sedimentte aşırı alg üremelerinin göstergelerinden, klorofil ve biyojenik silika konsantrasyonunun da yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu durum, azot ve fosfor varlığı ile alg artışları arasında doğrudan ilişkiyi göstermektedir. Sedimentin 10 santimetreden daha derinde bulunan kısımlarında ise azot ve fosfor azalışı ile uyumlu düşük birincil üretim gözlenmiştir. Bu durum, kanalizasyon ve sanayi atıklarının Marmara Denizi’ne yoğun şekilde deşarj edilmediği dönemlerde günümüzdeki gibi rahatsız edici alg çoğalmalarının olmadığına işaret etmektedir” denildi.

    Raporda, Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ile hazırlanan arazi kullanım haritaları ve arazi çalışmalarıyla yapılan kaynak değerlendirmesinde, Erdek Körfezi’nin çevresinde başta tarım, sanayi ve yerleşme alanları olmak üzere antropojenik aktivitenin yoğunlaştığının tespit edildiği de belirtilerek, “CBS verilerine dayalı mekansal analiz ve çok değişkenli istatistik sonuçları, Erdek Körfezi’ndeki azot, fosfor ve potansiyel toksik element kaynağının körfez çevresi ve Gönen Çayı havzasında sürdürülen antropojenik faaliyetler olduğunu göstermiştir” ifadelerine yer verildi.

    Bandırma Körfezi’nde besleyici elementlerin kaynağının değiştiğinin vurgulandığı araştırma raporunda, “CBS ile yapılan mekansal analizler Bandırma Limanı’nın iç kısmı ve kıyı hattında bulunan sanayi tesisleri açıklarının önemli azot fosfor ve potansiyel toksik element birikim noktaları olduğunu göstermektedir” denildi.

    ‘HER İKİ KÖRFEZ İÇİN DE TEK SORUN MÜSİLAJ DEĞİL’

    Yapılan çalışmada her iki körfez için de tek çevre sorununun müsilaj olmadığı, bölgede önemli düzeylerde cıva, kadmiyum, bakır, çinko gibi toksik element zenginleşmelerinin de meydana geldiğinin tespit edildiğine dikkat çekildi. Gelecek dönemlerde, sedimentte birikmiş olan tüm kirleticilerin, deniz dibinden suya geçmeye devam edeceği, bu yüzden tüm önlemler alınsa bile aşırı alg çoğalmalarının uzun yıllar sorun olmayı sürdüreceği vurgulandı.

    ‘ALG ARTIŞLARI EKOSİSTEME ZARAR VERECEK’

    Müsilaj sorununa yönelik yapılan çalışma raporunda ‘Müsilajla Mücadele Eylem Planı’nın bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğine dikkat çekilerek şunlar kaydedildi:

    “Her alg artışı müsilaj ile sonuçlanmayabilir. Müsilajı yaratan türler, toplam alg komünitesi içindeki bir gruptur. Önümüzdeki yıllarda değişen koşullara bağlı olarak başka özelliklere sahip türlerde de artışlar olabilir. Ancak kesin olan şudur ki aşırı alg artışlarının tamamı ekosisteme zarar verecektir. Araştırma bulgularımız; Müsilaj ile Mücadele Eylem Planı’nın hızlı şekilde uygulanması, Marmara Denizi’ne atık deşarjının durdurulması için kentsel ve endüstriyel kaynakların yanında eylem planının 12’nci maddesinde değinilen havza içi kaynaklara daha fazla odaklanılması gerektiğini göstermektedir. Müsilaj ile Mücadele Eylem Planı, Marmara Denizi’nin ekolojik bozulmadan kurtarılması için oldukça etkin maddeler içermektedir. Ancak eylem planında sadece azot ve fosfata dikkat çekilmiştir. Araştırma bulgularımız Marmara Denizi güney kıyılarında potansiyel toksik element kirliliğinin varlığını göstermektedir. Bu nedenle, cıva, arsenik, kadmiyum vb. toksik kirleticilerin müsilaj eylem planına dahil edilmesini öneriyoruz. Marmara Denizi’nin ve Türkiye’nin bütün sulak alanlarının ekolojik risklerden korunması için yerel yönetimler ve yetkili kurumlar ile iş birliği içerisinde çalışmaya devam edeceğiz. Karar vericilere sağladığımız verilerin sulak alanlarımızdaki ekolojik risklerin azaltılması ve önlenmesinde etkili olacağını düşünüyoruz.”

     

  • Çevre dostu teknoloji duyuruldu

    Çevre dostu teknoloji duyuruldu

    Blokzinciri teknolojisinin yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan ve ilk örneği Bitcoin olan kripto paralar, yüksek enerji tüketimi sebebiyle ilk günden itibaren çevre aktivistleri tarafından eleştirildi. Cambridge Üniversitesi tarafından hazırlanan Bitcoin Elektrik Tüketimi Endeksi’ne göre, yalnızca Bitcoin’in yıllık küresel elektrik tüketimindeki payı yüzde 0,63 olurken, Bitcoin madenciliği için bir yılda harcanan elektrik miktarının, Norveç’in tükettiği elektrikten daha fazla olduğuna dikkat çekildi. Merkeziyetsiz finans (DeFi) teknolojilerinin geleceğine inanan ve blokzinciri ekosistemini sürdürülebilir kılma amacını taşıyan bir kripto platformu ise Bitcoin madenciliğindeki enerji ihtiyacını yarı yarıya azaltan yeni teknolojiyi duyurdu.

    Merkeziyetsiz pazaryeri ve zincir ağı Parex’in Kurucusu Liam Anthony, “Kripto para madenciliği yapmak için çeşitli yazılımları kullanmayı bilmek ve oldukça güçlü donanımlar tercih etmek gerekiyor. Grafik işlemciler üzerinde çalışan geleneksel kripto madenciliği programları hem küresel anlamda önemli bir elektrik ihtiyacını beraberinde getiriyor, hem de yüksek maliyetler yaratıyor. Dexchain tarafından hayata geçirilen Parex ise bu süreçleri merkeziyetsiz platformlar üzerindeki sabit disklerde yürütüyor. Bu sayede çevresel olarak sürdürülebilir bir madencilik yöntemi ortaya çıkıyor ve Bitcoin üretimindeki elektrik ihtiyacı yarı yarıya düşüyor” dedi.

    HEM KRİPTO BORSASI HEM MADENCİLİK PLATFORMU

    Bitcoin üretimindeki elektrik ihtiyacının madenciliğin temelinde yer alan “iş kanıtı” yönteminden kaynaklandığını belirten Liam Anthony, “DRC-16 protokolü üzerinde, ‘birlikte çalışabilirlik kanıtı’ yöntemini kullanan Parex üretim ağı, Bitcoin gibi kripto paraları merkeziyetsiz hale getirmeye yarayan node’ları, kripto para pazaryerlerine entegre ederek aracıları ortadan kaldırıyor. Bir başka deyişle Parex’te yatırım için gerekli olan her şey, platform ve yatırımcı arasında anonim olarak tamamlanıyor. Bu da daha kısa işlem süreleri, daha düşük maliyetler ve üst düzey verimlilik anlamına geliyor. Hem bir kripto borsası olan hem de madencilik platformu sunan Parex’te blokzinciri, ERC20, TRC20, TRON ve MyDexChain tabanlı kripto paralar ve stablecoin’ler listelenebiliyor. Parex ayrıca, platform özelinde geliştirilmiş birlikte çalışabilir token PRX ile sunuluyor. PRX, Parex Market aracılığıyla Polygon, BEP20, Ethereum, Polkadot ve Avax gibi ağlar arasında düşük maliyetler ve yüksek verimlilikle transfer edilebiliyor” ifadelerini kullandı.

    “ANONİM, GÜVENLİ, ESNEK, ERİŞİLEBİLİR, TOPLULUK ODAKLI BİR YATIRIM ORTAMI”

    Parex’in geleneksel tokenizasyon, transfer ve madencilik süreçlerini Web3 bakış açısıyla modernleştirdiğini belirten Parex Kurucusu Liam Anthony, değerlendirmelerini şu ifadelerle sonlandırdı:

    “Parex’ten önce, önemli düzeyde mühendislik bilgisi ve donanım kaynağı gerektiren teknolojiler kullanılıyordu. ‘Yakma’ adı verilen çağdaş bir yöntem tercih ederek madencilik sektörünü sürdürülebilirliğin zorunlu olduğu günümüz koşullarına uyarlayan Parex, algoritmasıyla uzun vadede sürdürülebilir ve çevre dostu kripto para alışverişlerinin ve merkeziyetsiz finansın önünü açıyor. Ayrıca, diğer merkeziyetsiz borsalara kıyasla Parex’te token madenciliği ve transferi, tamamen topluluk tarafından yönetiliyor. Aracıları ortadan kaldırarak güvenlik, tüm söz hakkını topluluğa vererek merkeziyetsiz, birlikte çalışabilirlik özelliğiyle esnek, kolay arayüzüyle erişilebilir olan Parex, gerçek anlamıyla DeFi çağının önündeki tüm engelleri kaldırmayı vaat ediyor. Şirket olarak bizi farklı kılan tüm bu özelliklerimizin yanı sıra, blokzinciri ekosistemine katkıda bulunmak için DeFi, metaverse, Web3 projelerine 75 milyon dolar değerinde bir fon sağlıyoruz.”