Kategori: Çevre

  • Bursa’da ağaç katliamı! 100 yıllık ağaçları kesti

    Bursa’da ağaç katliamı! 100 yıllık ağaçları kesti

    Bursa’da Milli Emlak’tan orman kiralayan bir vatandaş kiraladığı ormandaki ağaçları keserek doğayı katletti.


    Bursa’nın Nilüfer ilçesine bağlı Atlas köyünde Milli Emlak’tan ormanlık arsa kiralayan Murat Ş, kiraladığı ormanlık alandaki 100 yıllık 100 adet çam ağacını kesti.

    Kiraladığı ormandaki tüm ağaçları kesmek isteyen vatandaşa köylüler tepki göstererek izni olmadığı için müdahale ederek kesim durdurttu. Hemen yetkililere haber veren köylüler köylerindeki orman katliamına tepki gösterdi.

    Ağaçların kesildiği bölgeye giderek inceleme yapan DOĞADER yöneticileri ise yetkilileri göreve davet etti. Köylüler kalan ağaçların da arsayı kiralayan vatandaş tarafından kesileceği endişesi yaşıyor.

    Kesilen ağaçları yerinde inceleyen DOĞADER Yönetim Kurulu üyesi Murat Demir, burada yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Nilüfer Atlas köyünde orman katliamı yaşandığı ihbarı üzerine bölgeye geldik. Gördük ki Milli Emlak’tan Atlas köyünde arsa kiralayan vatandaş arsadaki 100 yıllık 100 adet çam ağacını kesmiş, muhtemelen buradaki ağaçları keserek buraya bir konteynır yerleştirip bağ evi yapacak. Milli Emlak’a ait buna benzer çok sayıda mülk var. Buraları Milli Emlak kiralayıp gelir elde ediyor. Bu kiralanan alanların vasfının yitirilmemesi lazım, yani burası orman vasfında kiralanıyorsa bu şekilde kullanılmalı. Tarım alanı vasfında kiralanıyorsa bu şekilde kullanılmalı. Kiralandığı alan dışında kullanılmamalı. Burada bir katliam yapılmış. 100 yaşında 100 adet çam ağacı kesilmiş, orman tahrip edilmiş, sağolsun muhtarımız duruma müdahale edip daha fazla ağacın kesilmesini önlemiş ama vatandaş “ben yine keseceğim” demiş. Biz Milli Emlak’a sesleniyoruz, lütfen kiraladığınız yerlerin vasıflarını kontrol edin. Kiraya uygun yerler değilse kiralamayın”

    Daha fazla ağaç katliamının önüne geçen Atlas Köyü Muhtarı Mustafa Bilgiç: “Köyümüzdeki arsayı kiralayan vatandaş burada ağaçları keserken köylüler haber verdi. Hemen yetkili yerleri aradık. Sorduk, “izni var mı” diye. “Bize izni yok” denildi. Biz de halk olarak müdahale ettik. Burada 300 adet çam ağacı var buranın tamamen talan edilmesini istemiyoruz” şeklinde konuştu.

  • Hayalet ağlar deniz altında ölüm saçıyor

    Hayalet ağlar deniz altında ölüm saçıyor

    Antalya Körfezi’nde ekosisteme en çok zarar veren ‘hayalet ağ’lardan biri daha görüntülendi. Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Su Ürünleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu’nun görüntülediği hayalet ağda onlarca canlının öldüğü, bazılarının yalnızca iskeletlerinin kaldığı görüldü.

    Denizlerdeki kirlilik her geçen gün artarken, özellikle balıkçıların avlanmak için kullandığı, sonrasında denizlerde bırakılan veya parçalanan ağlar, birçok deniz canlısının yaşamını tehlikeye atıyor. Denize atılan ağların bazıları kayalıklara, bazıları tekne motorlarına takılıp kopuyor. Bırakılan ağlar, yüzyıllar boyunca deniz tabanında çürümeden kalabiliyor.

    AĞI DALIŞTA BULDU

    Son olarak bir hayalet ağ, her yıl binlerce yerli yabancı turisti ağırlayan Konyaaltı Sahili’nde bulundu. AÜ Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, oğluyla sahilde yaptığı dalışta, su alım ünitesindeki istilacı türlerden istiridye ve midyelere takılıp kopan bir hayalet ağ buldu. Prof. Dr. Gökoğlu, topladığı ağda onlarca deniz canlısının öldüğünü gördü. O anlar su altı kamerasıyla görüntülendi, ağa takılıp ölen bazı canlıların ise yalnızca iskeletlerinin kaldığı görüldü. Fırtına sonrasında denizdeki değişiklikleri izlemek için Konyaaltı Sahili’ne dalış yaptıklarını söyleyen Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, “Su içerisindeki kuvvetli akıntı nedeniyle görüş çok iyi değildi. Suyun soğukluğu nedeniyle Kızıldeniz’den gelen istilacı türlerin hareketinin azaldığını gördük. Özellikle aslan balıkları suyun altında adeta uyuşmuş vaziyette, balon balıkları da eskisi gibi hareketli değil” dedi.

    ‘DOĞAYI TÜKETİYOR’

    Gördükleri hayalet ağdan dolayı üzüldüklerini söyleyen Prof. Dr. Gökoğlu, “Balıkçımız gelmiş, su alım ünitesi boruları üzerine ağ atmış ancak ağı alamamış. Ağı alamamasının sebebi de yine egzotik türler. Özellikle Kızıldeniz anavatanlı istiridye ve midyeler nedeniyle ağ bunların kabuklarına dolanmış ve alınırken ağı yırtmış. Kalan ağda ise çok sayıda canlı ölmüş. Ağın üzerinde balıklar, salyangozlar, yengeçler var ölmüş şekilde” diye konuştu.

    Hayalet ağların deniz tabanında yüzlerce yıl kaldığını belirten Prof. Dr. Gökoğlu, “Hayalet ağlar doğayı tüketmeye devam ediyor. Biz tabi bu ağları güçlükle de olsa topladık. Hayalet ağlar çürüyene kadar ekosistemi tüketir. Görüntülerde de gözüküyor zaten. Ağın içerisinde onlarca canlı ölmüş, hatta iskeletleri kalmış. Deniz içerisindeki kurtlar bir kısmını yemiş, bir kısmı da hala olduğu gibi duruyordu” dedi.

  • Bursa’da çevresel farkındalık için yarışma düzenleniyor

    Bursa’da çevresel farkındalık için yarışma düzenleniyor

    Bursa’nın geleceğe sağlıklı bir şekilde taşınması için örnek çevre yatırımlarını hayata geçiren Büyükşehir Belediyesi, ‘Çevre ile Dost Ol İyi Uygulama Ödülleri Yarışması’ düzenliyor.

    Küresel ısınmaya bağlı yaşanan iklim değişiklikleri ile hava, su ve toprak kirliliği gibi çevre problemleri, günümüzde sadece Türkiye’nin değil dünyanın önemli gündem maddesi olurken; Bursa’da örnek çevre yatırımlarını hayata geçiren Büyükşehir Belediyesi, şimdi de kentteki en iyi çevre uygulamalarını ön plana çıkarmak amacıyla yarışma düzenliyor.

    ‘Çevre İle Dost Ol İyi Uygulama Ödülleri Yarışması’ ile Bursa’da çevre alanında yapılan iyi uygulamaların özendirilmesi ve çevresel farkındalığın artırılması hedefleniyor. Yarışma ile çevrenin korunmasına yönelik sürdürülebilir projelerin teşvik edilmesi, atık ve israfın önlenmesi, oluşan atıkların kaynağında ayrı toplanması, geri dönüşüm ile hammadde ve enerji tasarrufunun sağlanması, gelecek nesillere temiz ve daha yaşanabilir dünya bırakılması amaçlanıyor.

    Yarışmanın danışma kurulunda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Bursa Teknik Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası, Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği ve TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Şube Başkanlığı temsilcileri yer alıyor.

    Yeşil kalkınmaya destek

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın açıkladığı ‘Yeşil Kalkınma’ hedeflerine Bursa’dan da büyük katkı sağlayacak yarışma, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş tarafından kamuoyuna duyuruldu. Danışma kurulunda yer alan kurum ve kuruluşların temsilcilerinin de katıldığı toplantıda konuşan Başkan Aktaş, küresel ölçekte en büyük çevre sorunlarından birinin iklim değişikliği olduğunu, bunun da tarım ve gıda, içilebilir su ve sağlık başta olmak üzere hayatın her safhasını etkilediğini vurguladı. İklim değişikliği ile ilgili şuurun topluma yayılmasının büyük önem taşıdığını ifade eden Başkan Aktaş, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Sayın Murat Kurum tarafından geçtiğimiz hafta yeşil kalkınma sonuç bildirgesi açıklandı. Ülkemizin yeşil kalkınma sürecinde göstermiş olduğu güçlü iradeyi Bursa olarak yerelde desteklemek adına bizler de birçok çalışmayı hayata geçiriyoruz. Şehrimize duyduğumuz saygı ve sevgi ile kentimizin her geçen gün daha yaşanabilir ve sağlıklı hale gelmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu kapsamda; içme suyu isale hatlarının yenilenmesinden atıktan enerji üretimine, arıtma tesislerinden karbon ayak izinin belirlenmesine, sürdürülebilir enerji ve iklim değişikliği uyum planı yapılmasına kadar her alanda önemli çalışmaları hayata geçirdik” dedi.

    “Yeşil, sadece renk değil”

    Bursa’nın ‘yeşille’ anılan bir kent olduğunun altını çizen Başkan Aktaş, “Yeşil, sadece renk olmasının çok ötesinde, doğayı simgelemesinden dolayı çok şeyi çağrıştırmaktadır. Her şeyden önce renk olarak yeşil; çevreci olmayı, organik hayatı ve sağlıklı olmayı simgelemektedir. Hedefimiz, doğası ile anılan Bursa’yı her alanda yeşil olarak tanıtmaktır. Bu özelliğimizi daha da güçlendirmeliyiz. Bursa’mızda özel sektör, kamu kurumları, okullar ve sivil toplum kuruluşları tarafından çok önemli çevre projeleri yürütülüyor. Bu projelerin ortaya çıkartılarak paydaşlar arasında sinerjinin oluşturulması, kentimizin çevre ve yaşam kalitesinin geliştirilmesi açısından önemli. Bu amaçla Çevre Koruma, Kontrol ve İklim Değişikliği Dairesi Başkanlığımız koordinasyonunda, Bursa ölçeğinde, çevre alanında yapılan iyi uygulamaların ön plana çıkartılması amacıyla Çevre ile Dost Ol İyi Uygulama Ödülleri Yarışması düzenliyoruz. Sanayi ile büyüyen, sanayi ile gelişen ama yeşil özelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen, aksine bu özelliğini daha da belirginleştiren Bursa olma hayaliyle tüm paydaşlarımıza ve destek veren tüm kuruluşlara yürekten teşekkür ediyorum” diye konuştu.

    Son başvuru, 15 Nisan

    Yarışmaya, Bursa sınırları içerisinde yer alan eğitim kurumları, belediyeler, sanayi kuruluşları, hizmet sektörü kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları başvuru yapabilecek. Kurum, kuruluş ve işletmeler, yarışmaya en fazla 2 (İki) proje ile başvuru yapabilecek. Yarışmacılar; atık yönetimi, su yönetimi, hava kirliliği, iklim değişikliği ve enerji yönetimi, gürültü kirliliği yönetimi, görüntü kirliliği yönetimi ve toprak kirliliği yönetimi konularında eğitim faaliyeti, proje uygulama ve ürün geliştirme gibi projelerle başvuruda bulunabilecek. Başvurular, 15 Nisan 2022 tarihi mesai bitimine kadar http://yarismalar.bursa.bel.tr/yarisma/cevre-ile-dost-ol-iyi-uygulama-ornekleri-cevre-odulleri/ web sayfası üzerinden online olarak yapılabilecek. Başvuru yapacak yarışmacıların proje çalışmalarının 2020-2021 yılları arasında tamamlanmış olması gerekiyor. Danışma kurulunun belirleyeceği seçici kurul tarafından, her kategori için birinci, ikinci ve üçüncüler belirlenecek. Sanayi kategorisinde yer alan 4 grup için ise sadece birinci olan yarışmacılar belirlenecek. Yarışma sonuçları, 1 Haziran 2022 tarihinde ilan edilecek. Yarışmanın ödül töreninin Dünya Çevre Günü etkinlikleri kapsamında yapılması planlanıyor.

  • Türkiye kıyılarındaki balinalar tehlikede

    Türkiye kıyılarındaki balinalar tehlikede

    Doğa gözlemcisi, zooloji ve taksonomi alanlarında araştırmalar yapan Dr. Pedram Türkoğlu, Akdeniz ve Ege’de yaşamını sürdüren 6 balina türü olduğunu belirterek, bunlardan kaşalot ve uzun balinanın ‘nesli tehlikede’ sınıfına girdiğini söyledi.

    Doğa gözlemcisi ve zooloji-taksonomi (biyolojide sınıflandırma bilimi) alanlarında araştırmalar yapan Dr. Pedram Türkoğlu, Türkiye kıyılarında görülen balina türlerinin korunması için çağrı yaptı. Bugüne kadar Türkiye sınırlarında kaydedilmiş 6 türün olduğunu açıklayan Dr. Türkoğlu, sınıflandırma açısından balinaların, Cetacea adlı taksonomik deniz memelilerinin basamağında bulunduğunu anlattı. Dr. Türkoğlu, “Cetacea isimli bu büyük deniz memelileri, hipopotamlar, develer, zürafalar ve geyikler gibi çift toynaklılar takımında sınıflandırılır. Evrimsel akrabalıklarından dolayı yaklaşık 53 milyon yıl önce bu gruptan dallandıkları hesaplandı. Zira balinalar da bir zamanlar karada yaşayan birer çift toynaklı hayvandı. Anatomilerinden ve körelmiş uyluk kemiklerinden bunu görebiliyoruz” dedi.

    YUNUSLAR ‘DİŞLİ BALİNA’ ÜYESİ

    Balinalar içerisinde ‘dişli balinalar’ ve ‘dişsiz balinalar’ adlı iki grup olduğunu kaydeden Dr. Türkoğlu, “Hatta yunusların hepsi birer dişli balina üyesidir. İlginçtir, bilinen, en büyük yunus türü; ‘katil balina’ olarak adlandırılan orka türüdür. Özetle Cetacea isimli balinaları barındıran grubun içerisinde dişli balinalar isimli bir grup var. Bu grubun içerisinde de yunusgiller sınıflandırılıyor” diye konuştu.

    Türkiye sularına bakıldığında, muhtemelen Atlas Okyanusu ile bağlantısından dolayı balinaların sadece Akdeniz ve Ege sularında kaydedildiğini belirten Dr. Türkoğlu, Karadeniz’de sadece mutur, afalina ve tırtak olarak bilinen 3 yunus türü yaşadığını, bu 3 türün İstanbul Boğazı’nda da bulunduğunu dile getirdi.

    AVI YASAK AMA KURŞUNLANIYORLAR

    Uluslararası Balina Avcılığı Komisyonu’nun (IWC), 1986’da balinaların neslini korumak için ticari avı yasakladığını hatırlatan Dr. Türkoğlu, ülkemizde kaçak avcılığa çok sık rastlandığını vurguladı. Gün geçtikçe balinaların popülasyonun hem avcılıktan hem de beslenme alanlarının daralmasından dolayı gittikçe azaldığını belirten Dr. Türkoğlu, “Türkiye’de teknelerin neden olduğu balina ölüm bildirimleri az oluyor, ancak aynı şeyler yunuslar için geçerli değil” ifadelerini kullandı.

    Avı yasak olmasına rağmen sık sık kurşunlanmış yunusların rapor edildiğini hatırlatan Dr. Türkoğlu, “Balinalar ise balıkçı ağları, akıntı, dekompresyon hastalığı, sonar frekansı gibi çeşitli nedenlerden dolayı karaya vurabiliyor. Karada, denizdeki gibi kaldırma kuvveti olmadığı için kendi ağırlıkları üzerine çökerek, iç organları eziliyor ve hayatlarını kaybediyorlar. Bunu görmek gerçekten çok üzücü” diye konuştu.

    ‘TETİĞE DEĞİL, DEKLANŞÖRE BASMALIYIZ’

    Türkiye kıyılarında görülen 6 balina türü ve nesillerine ilişkin Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) Kırmızı Liste verilerini paylaşan Dr. Pedram Türkoğlu, şöyle konuştu:

    “Kaşalot ve ‘uzun balina’ (VU) ‘duyarlı’, Avrupa gagalı balinası, gerçek gagalı balina, gagalı balina ve mink balinası ise ‘asgari endişe’ kategorisinde. Bu şu anlama geliyor; Kaşalot ve uzun balina türlerinin popülasyonu ‘tehdide yakın’ olmaktan çıkıp, ‘nesli tehlikede’ sınıfına giriyor. Diğer türlerin popülasyonu bilindiği kadarıyla tehlikede değil. Fakat bu bir başarı değil. Popülasyonlarını bu konumda tutmak önemli. Birkaç yıl sonra onları da ‘duyarlı’ kategorisinde görmemeliyiz. Bu yüzden yaban hayatını olabildiğince anlatıp, insanları bu konuda bilinçlendirmeliyiz. Tetiğe değil, deklanşöre basmalıyız.”

  • İklim değişikliği etkisi: Bitkiler erken çiçek açıyor

    İklim değişikliği etkisi: Bitkiler erken çiçek açıyor

    İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre iklim değişikliği, ülkedeki bitkilerin ortalama bir ay daha erken çiçek açmasına neden oluyor. Bunun da bahçıvanlar, vahşi yaşam ve tarım için ‘derin’ sonuçlar doğurabileceği belirtildi.

    Cambridge Üniversitesi’nden araştırmaya dair yapılan yazılı açıklamaya göre, üniversitenin liderliğindeki bir araştırma ekibi, 18’inci yüzyılın ortalarına kadar uzanan kayıtların bulunduğu bir halk tabanlı bilim veri tabanını kullanarak, iklim değişikliğinin etkilerinin İngiltere’deki bitkilerin bir ay daha erken çiçek açmasına neden olduğunu buldu. Sonuçları akademik dergi Proceedings of the Royal Society B’de raporlanan araştırmada, 1987’den 2019’a kadar olan ortalama ilk çiçeklenme tarihinin, 1753’ten 1986’ya kadar olan ortalama ilk çiçeklenme tarihinden tam bir ay daha erken olduğu bulundu. Bunun, aynı dönem, insan faaliyetlerinden kaynaklanan küresel ısınmanın hızlanmasıyla da örtüşmekte olduğu ifade edildi.

    İLK ÇİÇEKLENME TARİHLERİ AYLIK İKLİM KAYITLARI İLE KARŞILAŞTIRILDI

    Araştırmacıların analizlerini, İngiltere’nin en büyük ormanlık koruma yardım kuruluşu olduğu belirtilen Woodland Trust tarafından sağlanan Doğa Takvimi’ndeki (Nature’s Calendar) 406 bitki türünün 400 binden fazla gözlemine dayandırdıkları ve ilk çiçeklenme tarihlerini enstrümantal sıcaklık ölçümleriyle karşılaştırdıkları belirtildi. Gözlemlerini konuma, yüksekliğe ve kentsel veya kırsal alanlardan olup olmadıklarına göre çeşitli şekillerde sınıflandıran araştırmacıların, daha sonra ilk çiçeklenme tarihlerini aylık iklim kayıtları ile karşılaştırdığı ifade edildi.

    BİYOÇEŞİTLİLİK KAYBINA YOL AÇABİLİR

    Ayrıca açıklamada, erken çiçeklenmenin İngiltere’nin ekosistemleri ve tarımı için sonuçlar doğurabileceği ve göçlerini veya kış uykularını buna göre senkronize eden diğer türlerin, bel bağladıkları çiçekler ve bitkilerin olmamasıyla karşı karşıya kalabileceği belirtildi. Bunun da popülasyonlar yeterince hızlı uyum sağlayamaması halinde biyoçeşitlilik kaybına yol açabileceği ifade edildi. Öte yandan değişikliklerin, çiftçiler ve bahçıvanlar için de sonuçlar doğurabileceği; meyve ağaçlarının ılıman bir kıştan sonra erken çiçek açması halinde, çiçeklerin daha sonra geç dona maruz kalırsa tüm mahsullerin yok olabileceği vurgulandı.

    “EKOLOJİK RİSKLER NEDENİYLE SONUÇLAR ENDİŞE VERİCİ”

    Açıklamada, çalışmanın baş yazarı, Cambridge Coğrafya Bölümü’nden Profesör Ulf Büntgen’in açıklamalarına da yer verildi. Büntgen, iklim değişikliğinin dünyaya ne yaptığını ‘gerçekten’ anlamak için, ekosistemlerin tamamını uzun bir süre boyunca inceleyen çok daha büyük veri kümelerine ihtiyaç olduğunu belirterek, “Daha erken çiçeklenme zamanlarıyla ilişkili ekolojik riskler nedeniyle sonuçlar gerçekten endişe verici. Bitkiler çok erken çiçek açtıklarında, geç don onları öldürebilir – çoğu bahçıvanın bir noktada deneyimleyeceği bir fenomen. Ancak daha büyük risk, ekolojik uyumsuzluktur. Bitkiler, böcekler, kuşlar ve diğer vahşi yaşam, gelişim aşamalarında senkronize olacakları bir noktaya birlikte evrimleşmişlerdir. Belirli bir bitki çiçek, belirli bir kuş türünü çeken belirli bir böcek türünü çeker, vb. Ancak bir bileşen diğerlerinden daha hızlı tepki verirse, uyumsuz olma riski vardır ve bu da türlerin yeterince hızlı uyum sağlayamazlarsa çökmesine neden olabilir” ifadelerini kullandı.

  • Bursa’da derelerden zehir akıyor

    Bursa’da derelerden zehir akıyor

    Türkiye önce Marmara, sonrasındaise Ege’de etkili olan müsilajı aylarca konuşurken, bu yıl aynı tehdit bir kez daha kapımızda. Bursa’da sanayi bölgelerinde bazı fabrikalarda kimyasalların arıtılmadan derelere oradan da Marmara’ya akıtılıyor.

    Dünya sulak alanlar günüde Bursa’nın sulak alanlarını besleyen derelerden zehir akmaya devam ediyor.

    Normalde arıtma işlemi yapılarak salınması gereken sanayi atığı sular merkez Yıldırım ilçesi Samanlı deresine arıtılmadan yapmadan salındı. Özellikle Gürsu, Kestel ve merkez Yıldırım ilçelerinin kesişme noktasında bazı sanayi kuruluşları atık sularını arıtmadan deşarj ediyor.

    Normalde arıtılarak salınması gereken sular arıtılmadan salındı. Derelerde atık sulardan dumanlar çıkınca arıtılmadığı anlaşıldı. Havaların soğuk olması sebebiyle atık suların döküldüğü dereden dumanlar yükselmeye başladı.

    Atık suların boşaltıldığı alanı inceleyen DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “Burası Nilüfer çayını besleyen en önemli kollardan biri olan Samanlı deresi. Bu derede sanayi atıklarının boşaltıldığı iki tane deşarj noktası görüyoruz. Birinden sıcak su akıyor. Bu arıtılmadan suyun dereye salındığını gösteriyor. Bu atık sular dereleri kirletiyor. Bugün dünya sulak alanlar günü. Sulak alanlarımızı besleyen sular kirletilmiş durumda. Geçtiğimiz yıl Marmara Denizindeki müsilajı konuştuk. Marmara Denizi’ne akan kimyasal atık taşıyan dereleri konuştuk. Bu dereler bu yıl da kimyasal sularla Marmara’ya akmaya devam ediyor. Bu kimyasal atıklar derelere salındığı müddetçe bu yıl da müsilajla karşı karşı geleceğiz” dedi.

  • Petrol sızıntısı Amazon ormanlarına yayıldı

    Petrol sızıntısı Amazon ormanlarına yayıldı

    Ekvador’da boru hattının patlaması ile meydana gelen petrol sızıntısı, Amazon ormanlarında koruma altındaki bölgeye yayıldı.

    Ekvador’un Fiedra Fina bölgesinde patlayan boru hattının ardından Çevre Bakanlığı, meydana gelen petrol sızıntısından Amazon ormanlarında koruma altında olan bölgenin etkilendiğini ve petrol sızıntısına neden olan boru hattını işleten şirket hakkında yasal işlem başlatılacağını bildirdi.

    Petrol şirketi tarafından cumartesi günü ham petrol pompalanmasının durdurulduğu bildirilerek, bölgede temizlik ve iyileştirme çalışmaları için üç şirketle sözleşme imzalandığı aktarıldı.

    Ekvador’un Sucumbios eyaleti Panduyaku topluluğu Başkanı Patricia Vargas, “Bir kez daha kirlendik ve bu konuda OCP ile savaşıyoruz. Petrol zaten Coca Nehri’nin kıyılarını kaplıyor ve acil eylem çağrısında bulunuyoruz” dedi.

    Geçtiğimiz cuma günü Piedra Fina bölgesinde etkili olan yağmurların ardından bir kayanın düşmesiyle bölgede bulunan OCP ağır ham petrol boru hattı zarar görmüş ve petrol sızıntısı yaşanmıştı. Sızıntıdan 21 bin metrekare alan etkilenmişti. Bölgede daha önce de erozyon nedeniyle hem OCP hem de SOTE boru hatlarının patlamasının ardından Nisan 2020’de büyük bir petrol sızıntısı meydana gelmiş ve bölgede ciddi ölçüde kirlilik yaşanmıştı.

  • Milyarlarca ton su okyanuslara karıştı!

    Milyarlarca ton su okyanuslara karıştı!

    Eriyen devasa buzdağı A68 ile ilgili yeni bir araştırmaya göre, erimenin en yüksek seviyeye ulaştığı dönemde, okyanusa her gün 1,5 milyar tondan fazla tatlı su karıştı.

    Kısa süre önce dünyanın en büyüğüydü

    Bu, tüm Birleşik Krallık vatandaşları tarafından günlük olarak kullanılan su miktarının yaklaşık 150 katı. A68, kısa bir süre öncesine kadar dünyanın en büyük buzdağıydı. 2017’de Antarktika’dan ayrıldığında yaklaşık 6 bin km2’lik bir alanı kaplıyordu. Ancak 2021’in başlarında ortadan kaybolmuştu. Bir trilyon ton buzun tamamı eridi. Araştırmacılar, A68’in erimesinin çevre üzerindeki etkisini anlamak için farklı çalışmalar yürütüyor. Leeds Üniversitesi’nden bilim insanlarının oluşturduğu bir ekip, Beyaz Kıta Antarktika’dan kuzeye, Güney Okyanusu boyunca Güney Atlantik’e doğru hareket ederken dev buzdağının boyutlarının nasıl değiştiğini hesaplamak için var olan tüm uydu verilerini inceledi. Bu görüntüler, ekibin mega buz dağının üç buçuk yıl boyunca erime oranlarının nasıl değiştiğini değerlendirmesine yardımcı oldu.

    Araştırmacılar tahminlerini açıkladı

    Erime için kilit dönemlerden biri A68’in İngiltere’nin Denizaşırı Toprakları’ndan biri olan ve sıcak bir iklime sahip Güney Georgia’ya yaklaştığı zamanlardı. Bir süreliğine, dev buz bloğunun çevresindeki sığlıklara yerleşerek, burada yaşayan milyonlarca penguen, fok ve balinanın yiyecek arama yollarını kapatabileceğinden endişe edildi. Ancak bu gerçekleşmedi, çünkü yeni veriler A68’in burada ayakta kalabilmek için yeterli omurga derinliğine sahip olmadığına gösteriyor. Leeds Üniversitesi araştırmacılarından Dr. Anne Braakmann-Folgmann BBC’ye verdiği demeçte, “Kıta sahanlığına kısa bir süre dokunmuş gibi görünüyor. Bu sebeple bir bir dönüş yaptığını ve küçük bir parçanın ondan koptuğunu gördük. Ancak bu, A68’i sabitlemek için yeterli değildi.” dedi. Araştırmanın ortak yazarı Prof. Dr. Andrew Shepherd, “Ve sanırım kalınlık tahminlerinde bunun nedenini görebiliyorsunuz.” dedi ve ekledi: “O aşamada, buzdağının omurgası ortalama 141 metreydi ve bölgedeki batimetri (derinlik) çizelgeleri 150m’yi gösteriyordu. Yani ikisi arasında çok az bir fark vardı.”

    Sayısız küçük parçalara bölündü

    A68, Nisan 2021’e kadar takip edilemeyecek kadar sayısız küçük parçaya bölündü. Ancak bunun ekosistemler üzerindeki etkileri çok daha uzun ömürlü olacak. Büyük yassı veya düz tepeli buzdağlarının, dolaştıkları her yerde önemli bir etkiye sahip oldukları artık yaygınlıkla kabul ediliyor. Eridikleri yere karışan tatlı sular buradaki su akıntılarını değiştirecek. Yaşamları boyunca topladıkları ve ardından eriyerek okyanuslara bıraktıkları demir, diğer mineraller ve hatta organik maddeler planktonların çoğalmasına sebep olacak. İngiltere’nin Antarktika Araştırması ekibi, buz kütlesi tamamen yok olmadan önce buradaki koşulları izlemek için A68 civarına bazı robotik planörler yerleştirmeyi başarmıştı. Biyolojik oşinograf Prof. Dr. Geraint Tarling, bu ve diğer araçlardan elde edilen verilerin henüz tam olarak analiz edilmemiş olmasına rağmen bazı ilginç özellikleri ortaya çıkardığını BBC’ye verdiği şu demeçle aktardı: “A68 etrafındaki fitoplankton türlerinin değişen florasına ve ayrıca okyanusun daha derin kısımlarına biriken gerçek maddeye dair güçlü sinyaller olduğunu düşünüyoruz. Planördeki parçacık sensörü, buzdağından çok güçlü madde birikim sinyalleri alıyordu.”

  • ‘Kıyamet Buzulu’ eriyor: Bilim insanları tarih verdi

    ‘Kıyamet Buzulu’ eriyor: Bilim insanları tarih verdi

    İklim krizinin etkileri nedeniyle Batı Antarktika’da bulunan dev Thwaites buzulunun her geçen gün erimesinin hızlandığı açıklandı. 2000 yılından bu yana 1 trilyon tondan fazla buz kaybına uğrayan ve son 30 yılda iki kat daha hızlı eriyen buzulun tamamen erimesi durumunda küresel deniz seviyesini 65 santimetre yükselteceği belirtildi. Oregon Eyalet Üniversitesi’nde buzul bilimci olan Erin Pettit, dev buzulun doğudaki buz sahanlığının yüzeyinde çatlaklar tespit edildiğini ve on yıl içinde çökebileceğini söylerken bilim insanları bunun sonun başlangıcı olduğunun altını çizdi.

    Küresel ısınmanın ortalama sıcaklıkları artırmasıyla birlikte Antarktika’daki buzulların erime hızının her geçen gün arttığı açıklandı.

    İklim krizinin etkileri nedeniyle özellikle Batı Antarktika’da bulunan dev Thwaites Buzulu’nun erimesinin hızlandığı ve son 30 yılda iki kat daha hızlı erimeye başladığı belirtildi.

    2000 yılından bu yana 1 trilyon tondan fazla buz kaybına uğradığı aktarılan ‘Kıyamet Buzulu’nun tamamen erimesinin ise küresel deniz seviyesini 65 santimetre yükselteceği aktarıldı.

    NEW YORK, ŞANGAY VE TOKYO GİBİ ŞEHİRLER SULAR ALTINDA KALABİLİR

    Bilim insanları tarafından yapılan son araştırmalar, buzulun giderek daha fazla erimesi nedeniyle uzun vadeli istikrarının şüpheli olduğunu gösterirken, buzulun erimesinin Şanghay, New York, Miami, Tokyo ve Mumbai dahil olmak üzere dünyanın birçok büyük şehrini sular altında bırakacağının altı çizildi.

    Şehirleri sular altında bırakması öngörülen buzul erimesinin deniz seviyesinden yüksekliği az olan Kiribati, Tuvalu ve Maldivler gibi alçak ada ülkelerini büyük ölçüde yutacağı bildirildi.

    BRİTANYA ADASI KADAR BÜYÜK

    Thwaites Buzulu, yaklaşık olarak Büyük Britanya büyüklüğünde donmuş bir buz nehri ve halihazırda küresel deniz seviyesindeki artışın yaklaşık yüzde 4’üne katkıda bulunuyor.

    2000 yılından bu yana, buzul net 1 trilyon tondan fazla buz kaybına uğrarken, erime hızı son otuz yılda istikrarlı bir şekilde artarak ikiye katlandı.

    130 KİLOMETRE GENİŞLİĞİNDEKİ BUZUL PLATFORM TARAFINDAN TUTULUYOR

    Bu durum da buzulun okyanuslara 1990’lara kıyasla iki kat daha fazla su bıraktığı anlamına geliyor.

    130 kilometre genişliğiyle dünyanın en geniş buzulu olan Thwaites Buzulu, buz rafı adı verilen ve buzulu tutan ve daha az hızlı akmasını sağlayan yüzen bir buz platformu tarafından tutuluyor.

    ‘ON YIL İÇERİSİNDE ÇÖKEBİLİR’

    Oregon Eyalet Üniversitesi’nden bir buzul bilimci olan Erin Pettit, doğudaki buz sahanlığının yüzeyini çaprazlayan çatlakların olduğunu ve bunun on yıl içinde çökebileceğini söyledi.

    Thwaites’in buz sahanlığının çökmesinin buzul için sonun başlangıcı olacağını söyleyen bilim insanları, buz rafının yok olmasının on yılın ardından bütün buzunu okyanuslara boşaltacağını belirtti.

    Oregon Eyalet Üniversitesi buz bilimcisi Erin Pettit, Thwaites’in üç şekilde eridiğini belirtirken, “Buzul, okyanus suyuyla aşağıdan eriyor. Buzulun kara kısmı, deniz tabanına bağlandığı yerdeki tutuşunu kaybediyor bu nedenle büyük bir yığın okyanusa çıkıp daha sonra eriyebilir. Son olarak da Thwaites’in buz sahanlığı, hasarlı bir araba ön camı gibi yüzlerce çatlak oluşturacak şekilde kırılıyor. Bu sadece bir yıl içinde oluşacak 10 kilometre uzunluğundaki çatlaklar sebebiyle en tehlikelisi” diye konuştu.

    ABD VE İNGİLTERE İNCELEME İÇİN 50 MİLYON DOLAR AYIRDI

    Otuz iki bilim insanı ise bugün, eriyen devasa Thwaites Buzulu’nun Amundsen Denizi’ne bakan kritik alanını araştırmak için bir Amerikan araştırma gemisinde iki aydan uzun sürecek bir göreve başlayacak.

    Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere, dünyanın en geniş buzulu olan ve hızla eriyen Thwaites’i incelemek için 50 milyon dolarlık ortak bir misyon üstlendi.

    Thwaites’e sahip olduğu buz miktarı ve erirse oluşturacağı potansiyel tehdit nedeniyle “kıyamet buzulu” da deniliyor.

  • Çekilme arttı, İznik Gölü’nde adacıklar oluştu

    Çekilme arttı, İznik Gölü’nde adacıklar oluştu

    Bursa’da Türkiye’nin en büyük tatlı su kaynaklarından biri olan İznik Gölü, son yıllarda kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Küresel ısınmaya bağlı yağışların azalması ile birlikte göldeki su seviyesi de düştü. Göldeki çekilme yer yer 100 metreye ulaşırken, balıkçı kayıkları da karaya oturdu.

    Marmara Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin ise 5’inci büyük doğal gölü olan, 297 kilometrekarelik İznik Gölü’nde, küresel ısınma kaynaklı mevsimsel kuraklık yaşanıyor.

    Kuraklığın tek nedeninin küresel ısınma olmadığı belirtiliyor. İznik Gölü’nün aynı zamanda bölgedeki tarım arazileri için de su kaynağı olduğunu hatırlatan yöre halkı, bilinçsiz ve vahşi sulamaya dikkat çekiyor. Köylere kurulan göletlerin de İznik Gölü’nü besleyen su kaynaklarına zarar verdiği belirtiliyor. Sanayide kullanılması için çekilen suyun da göldeki çekilmelere neden olduğu iddia ediliyor.

    İznik Gölü’ndeki çekilme, özellikle Çakırca Mahallesi’nde net bir şekilde görülüyor. Balıkçı kayıklarının karaya oturduğu mahallenin kıyı bölgelerinde ayrıca adacıkların oluştuğu gözlendi.

    ‘SIĞ OLAN BÖLÜMLERDE ÇEKİLME DAHA ÇOK OLUYOR’

    İznik Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Konur Genç, Çakırca Mahallesi’nde gölün 150 metreye kadar çekildiğini söyleyerek şunları kaydetti:

    “Küresel ısınmadan dolayı su giderek azalıyor. Yağışların yetersiz kalması, kış aylarında kar ve yağmurun az yağmasından dolayı, gölümüzün suyu sürekli olarak çekiliyor. Gölümüzün sığ olan bölümlerinde çekilme daha çok oluyor. Çakırca bölgesinde çekilme, 100-150 metreleri buldu. Gölümüzün derin bölgesi Göllüce’de ise çekilme 30-40 metrelerde kaldı. Teknelerimizi koyduğumuz yer artık karada kaldı.”

    Turizm işletmecisi Ali Karaman ise gölün çekilmesinin en büyük nedenlerinden birinin bilinçsiz sulama olduğunu söyledi.

    ‘SU KAYBININ NEDENİ ARAŞTIRILSIN’

    Tarımsal sulamada kapalı sisteme geçilmesi gerektiğini ifade eden Karaman, şöyle konuştu:

    “Geçmiş yıllara göre, bu sene suda ciddi bir alçalma var. Maalesef hemen hemen her köyde göletler yapıldı. İznik Gölü’nü besleyen su kaynakları, bu göletlerden dolayı kesilmiş oldu. İznik aynı zamanda tarım bölgesi olduğu için bunun da etkisi var. Tarımsal sulamalarda artık kapalı sulama sistemine geçilmesi lazım. Çünkü açık sulamalarda ciddi oranda su tüketimi oluyor. Orhangazi ve Gemlik tarafındaki sanayi kuruluşlarına da su veriliyor. Hatta orada gölden su çekmek için döşenen borular da var. Geçtiğimiz yaz biraz kurak geçti, daha önceki yıllarda da kuraklık vardı ama bu kadar çekilme olmamıştı. 10 günden beri yağış var ama gölün suyunda en ufak bir hareketlilik, yükselme yok. Su kaybına neyin yol açtığının araştırılmasını istiyoruz. Gölümüzü kaybetmek istemiyoruz. İznik Gölü’nü kurtarmamız lazım.”

    ‘ÖLMÜŞ BALIKLAR KIYIYA GELMEYE BAŞLADI’

    Çekilmeye bağlı olarak İznik Gölü’ndeki kuş popülasyonunun azalmasına ve toplu balık ölümlerine dikkati çeken Karaman “İznik’te balıkçılık üst seviyededir. Özellikle yayın, sarı balık, aynalı sazan çok meşhurdur. Ama maalesef suyun alçalması ile beraber gölde oksijen eksikliği oluştuğundan ölmüş balıklar da kıyıya gelmeye başladı. İznik Gölü aynı zamanda kuşların barınağı. Özellikle leyleklerin uğrak yeri. Sazlıkların içerisinde kuşlar, barınak yapar. Aynı zamanda balıklar da sazlıklara yumurtalarını bırakır. Gölün çekilmesi, yavaş yavaş balıkların da yok olmasına sebep oluyor. Hem balıkçılık yok olmaya başladı, hem de kuşlar gelmemeye başladı. Balıkçı arkadaşlarımız da gölün alçalmasıyla beraber teknelerle açılamıyor. Çünkü su seviyesi baya düştü. Teknelerin altı sürtmeye başladı. Sığlaştığı için olta balıkçılığı da yapılamıyor” dedi.

    AZİZ NEOPHYTOS BAZİLİKASI SU YÜZÜNE ÇIKTI

    2014 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin İznik’te başlattığı ‘Tarihi Kültürel Mirası Tespit ve Havadan Fotoğraflama Çalışmaları’ sırasında tespit edilen Aziz Neophytos Bazilikası da İznik Gölü’nün çekilmesi ile birlikte su yüzüne çıktı. Suyun 2 metre derinliğindeki bazilika, dron ile net bir şekilde görüntülendi. Bazilikanın bulunduğunu hatırlatan Ali Karaman “Bazilika bile çekilmeden dolayı su üstüne çıktı. Su altı müzesi beklerken, su üstü müzesine dönüştü” ifadelerini kullandı.