Kategori: Çevre

  • Bursa’da 425 ağaç kesilmekten kurtarıldı

    Bursa’da 425 ağaç kesilmekten kurtarıldı

    Dönüşebilen atıkların kontrol altına alınması için başlatılan “Sıfır Atık Projesi” kapsamında Bursa Büyükşehir Belediyesi hizmet binasında uygulanan çalışma ile bugüne kadar 25 ton kağıdın geri dönüşümüyle 425 ağaç kesilmekten kurtuldu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından tüm Türkiye’de başta kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere üniversite, okul, hastane, alışveriş merkezleri ve nüfusun yoğun olduğu yerlerde geri dönüşebilen atıkların kontrol altına alınması için “Sıfır Atık Projesi” başlatılmıştı. İsrafın önlenmesini, kaynakların daha verimli kullanılmasını, oluşan atık miktarının azaltılmasını, etkin toplama sisteminin kurulmasını ve atıkların geri dönüştürülmesini hedefleyen proje kapsamında Bursa Büyükşehir Belediyesi de dönüşümde önemli bir mesafe kat etti. Atıkların kaynağında ayrılmasını sağlamak amacıyla Büyükşehir Belediyesi hizmet binasında tüm katlara atıklar için ayrı ayrı toplama kutuları konulurken, tüm personele geri dönüşümün önemi ve sıfır atık projesi hakkında eğitim verildi.

    Büyük tasarruf

    Sıfır atık konusunda sergilediği performans ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden ‘Sıfır Atık Belgesi’ alan Bursa Büyükşehir Belediyesi, hizmet binasında 2019 yılı başından bugüne kadar 25 ton kağıdın geri dönüşümünü sağladı ve böylelikle 425 ağaç kesilmekten kurtuldu. Tasarrufun yanı sıra aynı zamanda önemli bir çevre projesi olan sıfır atık ile yine belediye binasından 18,6 ton plastiğin dönüşümü ile 303 varil petrol kazanımı sağlandı. Proje kapsamında 6,7 ton camın geri dönüşümüyle 8.04 ton hammadde kazanımı, 6 ton metalin geri dönüşümü ile 7,8 ton hammadde kazanımı ve 3852 kilovatsaat enerji tasarrufu sağlanmış oldu.

    Eğitim atağıBüyükşehir Belediyesi yeni hizmet binasının yanı sıra Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı, Hayvanat Bahçesi ve Altınova ek hizmet binasına da Sıfır Atık Belgesi alınırken, bu konudaki eğitim çalışmalarına hız verildi. Büyükşehir Belediyesi sıfır atık yönetim sisteminin tüm Bursa’ya yaygınlaştırılması için hane ve sitelerde de sıfır atık gönüllüleri hareketi başlattı. Bu kapsamda ilk olarak Osmangazi, Yıldırım, Nilüfer ve İnegöl’de hane sayısı 300’ün üzerinde olan yaklaşık 50 siteye sıfır atık belgesi alınması için Büyükşehir koordinasyonunda Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Osmangazi, Yıldırım, Nilüfer ve İnegöl ilçe belediyeleri ile Bursa Kent Konseyi ile toplantılar yapıldı. Bu toplantılar doğrultusunda sitelere konuyla ilgili bilinçlendirme faaliyetleri için görev alacak Bursa Kent Konseyi Sıfır Atık Çalışma Grubu gönüllülerinden 20 kişiye eğitimler verildi. Gönüllüler, bu eğitimlerden sonra belirlenen yaklaşık 60 bin site sakinine konuya ilişkin bilinçlendirme faaliyetlerinde bulunup eğitimler verecek. Bunun yanında 100 BUSMEK personeli ve 15 bin öğrenciye de sıfır atık eğitimleri verildi.

    Kaynak sınırlı, tüketim fazla

    Projenin startını 2018 yılında bizzat kendisi veren Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, nüfus artışına bağlı olarak tüketimin de hızla arttığını, kaynakların sınırlı olması nedeniyle israfın önlenmesinin de büyük önem taşıdığını söyledi. Sıfır Atık Projesi’nin amacına ulaşması için Büyükşehir Belediyesi olarak gerekli çalışmaları yaptıklarını dile getiren Başkan Aktaş, “Sıfır Atık Projesi, Bursa ölçeğinde yürütülen çalışmaların hız kazanmasına ve atık toplama veriminin artmasına katkı sağlayacaktır. Bugüne kadar proje kapsamında sağlanan dönüşümle önemli bir tasarruf elde ettik. Büyükşehir olarak bu konudaki kararlılığımız devam edecek” dedi.

  • Boğazköy Barajı çevresinde kapsamlı temizlik

    Boğazköy Barajı çevresinde kapsamlı temizlik

    Bursa İnegöl Belediyesi, Boğazköy Barajı çevresinde kapsamlı bir temizlik çalışması gerçekleştirdi. Onlarca poşet çöp toplanan bölgede ortaya çıkan tablo sonrası Belediye Başkanı Alper Taban vatandaşlara temizlik konusunda duyarlı olunması mesajı verdi.

    İnegöl’ün önemli değerlerinden biri olan ve benzersiz bir görsel şölen sunan Boğazköy Barajı, ne yazık ki her geçen gün kirlenmeye devam ediyor. İnsan eliyle atılmış çöpler, turizm adına önemli bir değer olabilecek bölgeyi vahşi çöp depolama alanına çeviriyor.

    İnegöl Belediyesi, zaman zaman bu bölgede temizlik çalışması gerçekleştirse de kirlenmeyi önlemek adına bir çözüm bulabilmiş değil. Geçtiğimiz hafta sonu da Temizlik İşleri Müdürlüğü tarafından Boğazköy Barajı çevresinde kapsamlı bir temizlik çalışması yapıldı. İş makineleri ve onlarca personel bölgeye giderek baraj etrafında duyarsız vatandaşların attığı çöpleri saatlerce topladı. Buradan toplanan 30 poşet çöp, bir çöp yığını oluşturdu. Hem doğaya zarar veren hem çevre kirliliği oluşturan çöplerin çoğunun plastik maddeler olması dikkat çekerken, bu acı tablo sonrası Belediye Başkanı Alper Taban sosyal medya hesaplarından vatandaşlara çağrıda bulunarak temizlik konusunda daha dikkatli ve duyarlı olmalarını istedi.

     

  • Marmara Denizi’ni bekleyen felaket

    Marmara Denizi’ni bekleyen felaket

    Marmara Denizi’nin Değişen Oşinografik Şartlarının İzlenmesi Projesi (MAREM) ekibinin lideri hidrolog M. Levent Artüz, “Marmara Denizi’ni kirletmeye devam ediyoruz. Yaptığımız izleme çalışması da müsilajın parçalanma sürecinde bakterilerin etkisi (ki ciddi anlamda bakteriyolojik olarak bu müsilaj aynı bir besiyeri gibi çalışıp parçalanıyor) bu parçalanıp da yok olduktan sonra geriye çok büyük bir biyokütle kalacak. O da bundan sonraki felaketi doğuracak” dedi.

    Marmara Denizi’nin Değişen Oşinografik Şartlarının İzlenmesi Projesi (MAREM) ekibini lideri hidrolog M. Levent Artüz, Marmara Denizi’nin durumu ile ilgili Mudanya’da açıklamalar yaptı. 6 Ocak’tan beri Marmara Denizi’nde çalışmalar yaptıklarını vurgulayan Artüz, “En son Ağustos’un sonu Eylül’ün 15’i arasındaki çalışmayı yürüttükten sonra Tekirdağ’da izleme laboratuvarı kurduk. O da aşağı yukarı bir sene boyunca çalışacak. Esas problem müsilaj değil, esas problem Marmara Denizi’nin kirletiliyor olması. Biz de ağırlıkla kirletiliyor olması üzerine çalışmalarımızı yürütüyoruz. Müsilaja benzer olgularla her zaman karşılaştık bundan sonra da karşılaşacağız. Bu kaçınılmaz bir durum. Çünkü biz tavrımızı değiştirmeden gün geçtikçe artan bir şekilde Marmara Denizi’ni kirletmeye devam ediyoruz. Yaptığımız izleme çalışması da müsilajın parçalanma sürecinde bakterilerin etkisi (ki ciddi anlamda bakteriyolojik olarak bu müsilaj aynı bir besiyeri gibi çalışıp parçalanıyor) bu parçalanıp da yok olduktan sonra geriye çok büyük bir biyokütle kalacak. O da bundan sonraki felaketi doğuracak. Onun ne olacağını şu an itibari ile bilemiyoruz” diye konuştu.

    Marmara Denizi’nin Tekirdağ kıyılarında denizanası istilası hakkında da konuşan Artüz, “Marmara Denizi’nde bu tür olgularla her zaman karşılaşıyoruz. Müsilaj gibi belirli türlerin fert adetlerinde çok ciddi artışlar oluyor. Onlar da kırıma uğrayıp ölüyorlar. Biz bunu Kumburgaz’da yengeçlerin ölüp karaya vurmasıyla, Tekirdağ Hoşköy’de balıkların karaya vurmasıyla, Bolayır’ın alt tarafında pelajik balıkların karaya vurmasını gördük ve görüyoruz. Bu süreç içerisinde yadırganmayacak bir olay ama kirlenme süreci ciddi anlamda tam gaz devam ediyor” dedi.

  • Temiz bir Marmara için Bursa’da ‘Mavi Sit’ çağrısı

    Temiz bir Marmara için Bursa’da ‘Mavi Sit’ çağrısı

    Marmara Denizi’in çevresel durumu ve geleceğinin konuşulduğu Mudanya Deniz Çalıştayı, Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde yapıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, Marmara Deniz’i ile ilgili ‘Mavi Sit’ ilan edilmesi için çalışmalar yapacaklarını duyurdu.

    Bursa Mudanya Belediyesi, Mudanya Deniz Çalıştayı’nı düzenledi. Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde düzenlenen çalıştaya CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Ali Öztunç, geçmiş dönem bakanlarından Murat Karayalçın, milletvekilleri, İtalya Pisa Üniversitesi Deniz Biyoloğu, International School for Scientific Diving (ISSD Onlus) Bilimsel Dalış Okulu Kurucu Başkanı Prof. Francesco Luigi Cinelli, WWF Akdeniz Ofisi Temsilcisi, Dr. Paolo Guglielmi, Bursa Uludağ Üniversitesi Arkeoloji / Sualtı Arkeolojisi, Dr. Öğretim Üyesi Serkan Gündüz, Çekül Vakfı Başkan Yardımcısı Mithat Kırayoğlu, Çekül Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Faruk Göksu, Hidrobiyolog Levent Artüz ve davetliler katıldı.

    Evsel ve endüstriyel atıklar sonucu organik ve inorganik toksik kirleticilerin her geçen gün arttığı, deniz yaşamının olumsuz etkilendiği Marmara Denizi’nin geleceği Mudanya’da masaya yatırıldı. Mudanya Belediyesi, “Yeniden Temiz Bir Marmara” için Marmara Denizi’nin mevcut çevresel durumu ve bunun deniz ekosistemine etkilerini, kentsel atıksu yükü, su ürünleri ve arkeolojik kültür mirasını Mudanya Deniz Çalıştayı’nda ele aldı.

    Çalıştayın açılış konuşmasını Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz yaptı. Doğal, tarihi ve kültürel Sit alanlarına sahip Mudanya’nın ‘Mavi Sit’ ilan edilmesi için bugünden itibaren çalışmalara başlayacaklarını dile getiren Türkyılmaz, “Bugün denizimiz ile ilgili bir sit alanı daha olacak. Belki bazılarımızın ilk defa duyduğu deniz Siti bununla ilgili kararlar alınacak. Bilim insanları konuşacak. Benim çok sevdiğim arkadaşım Faruk Göksu, Deniz Siti demeyelim de ‘Mavi Sit’ diyelim dedi. Mudanya’da başlayan bu çalışma Türkiye ve dünyaya örnek olacaktır” diye konuştu.

    Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, bu çalıştayın önemli olduğunu ve tüm denize kıyısı olan şehirlere örnek olacağının altını çizdi. Geçmiş dönem bakanlarından Murat Karayalçın, ‘Glasgow’dan Türkiye’ye İklim Değişikliği’ başlığı ile çalıştaya katkı sundu. CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç da çevre ile ilgili duyarlılıkların artması ve daha fazla ele alınması gerektiğine vurgu yaptı.

    Açılış konuşmalarının ardından çalıştay, panellerle devam etti.

  • Akdeniz’de 62 türün nesli tehlike altında

    Akdeniz’de 62 türün nesli tehlike altında

    Akdeniz’de yüzde 10’u endemik olan 17 bin denizel türden 62’sinin neslinin tehlike altında olduğu kaydedildi. Su altı görüntü yönetmeni Tahsin Ceylan tarafından görüntülenen nesli tehlike altındaki türlerden 22’sinin fotoğrafı, Antalya’da düzenlenen Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi’nin 22’nci Taraflar Konferansı’nda (COP 22) sergileniyor. Bu türlerle ilgili bir de film hazırlandı.

    Antalya’da düzenlenen, COP 22 kapsamında ele alınan Akdeniz’deki kirlilik, biyoçeşitlilik kaybı, yabancı türlerin varlığı ve iklim değişikliğine ilişkin Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca, su altı görüntü yönetmeni Tahsin Ceylan tarafından çekilen görüntü ve fotoğraflarla Akdeniz’de nesli tehlike altındaki türlere ait fotoğraf sergisi ve kamu spotu film hazırlandı.

    17 BİN DENİZEL TÜRÜN 1700’Ü ENDEMİK

    Akdeniz’de günümüze kadar tanımlanan denizel tür sayısının 17 bin olduğunu belirten Tahsin Ceylan, bu türlerin yüzde 10’unun endemik olduğunu söyledi. Akdeniz’deki denizel türlerden 1700 civarının endemik tür olduğunu açıklayan Ceylan, “Kıyılarımızdaki endemik deniz balıklarının sayısı ise sadece 70-80 civarında. Buradan denizel canlı kaynaklarını ne kadar özveriyle korumamız gerektiğini kolaylıkla anlamak mümkün” dedi.

    62 TÜRÜN NESLİ TEHLİKEDE

    Akdeniz’deki denizel türlerden 62’sinin neslinin yok olma tehlikesi altında olduğuna dikkat çeken Tahsin Ceylan, bu türlerden 22’sine ait su altı dalışlarda çektiği fotoğraflardan oluşan sergi hazırlandığını söyledi. Ceylan, nesli tehlike altındaki 62 tür arasında kum köpekbalığı, caretta caretta, lahoz, yeşil deniz kaplumbağası, tarak midyesi, triton, ahtapot, uçan kırlangıç, vatoz kazık kuyruk, domuz köpekbalığı, şişe burunlu yunus, ıstakoz, Akdeniz foku, mercan, kırmızı mercan, orfoz, pina, kemane balığı, mığrı ve denizatının yer aldığını açıkladı.

    TEHLİKEDEKİ TÜRLER FİLMDE

    9 Aralık Perşembe günü konferansa katılacak olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan tarafından açılışı yapılacak fotoğraf sergisindeki nesli tehlike altındaki türlere, Akdeniz’e kıyısı olan 21 ülkenin temsilcilerine de gönderilen kamu spotu niteliğindeki filmde de yer verildi. Akdeniz foku, orfoz, caretta caretta, denizatı, vatoz, deniz çayırları ve tritona dikkat çekilen filmde, köpekbalıklarının nesli tehlike altındaki türlerin başında geldiği vurgulandı.

    AKDENİZ’DE EKOLOJİK KIRILMA

    Kamu spotu filminde, doğal afetler, küresel ısınma, kontrolsüz insan faaliyetleri ve son olarak tüm dünyayı saran Covid 19 pandemisi nedeniyle baskılanan doğanın, insanlığa her zamankinden fazla ihtiyacı olduğu vurgulanıyor. Bunlardan birinin de Akdeniz olduğu belirtilerek, “Dünyadaki ekolojik kırılmanın en somut izlendiği yerlerden biridir Akdeniz. Yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan pek çok türe ev sahipliği yapmaktadır” denildi.

    DENİZ ÇAYIRLARI AKDENİZ’İN AKCİĞERİ

    Filmde özellikle deniz çayırlarının Akdeniz’in akciğerleri olduğuna vurgu yapılarak, şu bilgiler verildi:

    “Soluduğumuz havanın içindeki oksijenin yüzde 70’ini denizlere borçluyuz. Her metrekaresi 15 litrenin üzerinde oksijen üreten bu su altı ormanları, karbonu emme, depolama konusundaki üstün kapasiteleri ile en az orman ekosistemi kadar değerlidir. Kıyı erozyonunun bariyeri olan bu çiçekli bitkiler, pek çok türün beslenme, barınma ve üreme alanı. Pinalar ise bir diğer Akdeniz endemiği. Deniz suyunu temizleyen bu türlere, ‘denizlerin doğal filtresi’ de diyebiliriz”

    ‘SEYİRCİ KALMAYALIM’ ÇAĞRISI

    Mavi ve yeşilin iç içe geçtiği Akdeniz’in, küresel iklim değişikliği ve buna bağlı ekosistemdeki kırılmanın olumsuz etkileriyle karşı karşıya olduğuna da dikkat çekilen filmde, “Taraf ülkeler, tehdit altındaki bu özel coğrafyanın küresel hedeflerle iyileştirilmesi, havzanın ve üzerinde yaşayan canlıların en doğal haliyle korunması için çalışıyor. Bu sevimli dostlarımızın ve benzersiz Akdeniz ekosisteminin tahrip edilmesine seyirci kalmayalım. Denizel ve kıyısal ekosistemin korunması için birlikte mücadele edelim. Ekolojik sorunlarla baş etmek ancak bölgesel iş birlikleri ile mümkündür. Medeniyetlerin beşiği olan, tarih boyu kıyısında yer alan uygarlıkların gücüne güç katan Akdeniz’e olan minnettarlığımızı, onu koruyarak gösterelim” çağrısı yapıldı.

  • Konya’da obrukların sayısı 2 bine ulaştı

    Konya’da obrukların sayısı 2 bine ulaştı

    Konya’da yer altı sularının çekilmesi ve toprağın yer altına çökmesiyle meydana gelen obrukların sayısı yapılan son araştırmalara göre 2 bine ulaştı. Konya Teknik Üniversitesi Obruk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Fetullah Arık, “Günümüzde olan obrukların büyük bir çoğunluğu yer altının düşümüne de bağlı olarak tarım alanları, yerleşim alanları gibi daha çok risk oluşturacak noktalara doğru gelmeye başladı” dedi.

    Konya’nın Karapınar ilçesi ve çevre ilçeler ile illerde obrukların oluşumu her geçen gün daha da artıyor. Obruk oluşan bölgelerde araştırma yapan AFAD ve Konya Teknik Üniversitesi Obruk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü iş birliği yaparak obrukların oluşumu ve alınabilecek önlemler hakkında çalışmalar yapmaya devam ediyor. Yapılan çalışmalarda Konya genelinde farklı noktalarda oluşan irili ufaklı obruk sayısının 2 bine ulaştığı tespit edildi. Çalışmalar sırasında obrukların büyük bir çoğunluğu yer altının düşümüne de bağlı olarak tarım alanları, yerleşim alanları, enerji yatırım alanları gibi daha çok risk oluşturacak noktalarına doğru ilerlediği raporlandı.

    “2021 yılı sonuna doğru 2 bine yakın obruk oldu”

    Yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Konya Teknik Üniversitesi Obruk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Fetullah Arık, “Konya’daki obruk alanlarının tespit edilmesi için bir projemiz var. AFAD ile Konya Teknik Üniversitesi Obruk Uygulama Araştırma Merkezi olarak geçtiğimiz yıl yapmış olduğumuz ölçümlerde Karapınar ilçesinde 600 obruk tespit edilmişti. Bu yıl Halkapınar, Ereğli, Emirgazi, Çumra, Karatay ve Selçuklu ilçesinin önemli ölçüdeki yerlerinde çalışmalarımızı gerçekleştirdik. Bu çalışmalar neticesinde kuyu şeklinde çöken obrukların yanı sıra yüze oturma derinlikleri 20 ile 30 santimetreden başlayan bir ve bir buçuk metreye kadar giden yüzeyde yarılma şeklinde izlenimleri çok sayıda yüzey deformasyonlar ölçtük. Toplam sayıda 2021 yılı sonuna doğru 2 bine yakın obruk oldu. Özellikle bazı bölgelerde toplu olarak yoğun bir çökme yapıların olduğunu gözlemledik” dedi.

    Obruklar daha çok risk oluşturacak noktalara gelmeye başladı

    Son oluşan obrukların ilçelere yakın alanlarda oluştuğu ve riskin arttığını anlatan Obruk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Fetullah Arık, şöyle devam etti: “Geçmişte yer altı su seviyeleri yüksekken daha yüksek dağlık alanlarda falan meydana geliyordu. Günümüzde olan obrukların büyük bir çoğunluğu yer altının düşümüne de bağlı olarak tarım alanları, yerleşim alanları, enerji yatırım alanları gibi daha çok risk oluşturacak noktalara doğru gelmeye başladı. Son birkaç yıl içerisinde oluşan obrukların, önemli bir bölümü gerek tarım alanlarında gerek yerleşim alanlarının orada yayla diye tabir edilen küçük yerleşim yerleri var, bu yerleşimlerin ortasında obruk meydana gelebiliyor. Hatta evlere, araçlara, ağıllara zarar veren obruklar var. Ama şuana kadar çok şükür can kaybı yok.”

    “Kontrol edebileceğimiz en önemli faktör, yoğun yeraltı suyu kullanımı”

    Bölgedeki bu doğal olayla ilgili önlem konusunda bilgi veren Prof. Dr. Fetullah Arık, “Sadece Konya’ya özgü değil obruk oluşumu. Memleketin birçok yerinde oluşuyor. Ama Konya’daki obrukların temel oluşum nedeni; suyla karşılaştığı zaman çözünebilir kayalar, yeraltı suyunun varlığı, hidro kimyasal ve yapısal jeolojik özelliklerdir. Dolayısıyla bunlarla ilgili doğal jeolojik süreçler olduğu için önlem alma şansımız yok. Buradaki yapıyı değiştiremiyoruz ama yeraltı su seviyesini değiştiren önemli faktörlerden bir tanesi de havza içerisindeki çok yoğun yeraltı suyu kullanımı. Havza çevresindeki belgeli 30-35 bin kuyuya karşılık bunun 3 katı kadar belgesiz kuyu var. Bu belgesiz kuyularda ne kadar su ürettikleri ile ilgili veriler mevcut değil. Bilinen en önemli veri yeraltı su seviyesinin her geçen yıl düşmeye devam ettiği. 1960’lı yıllardan itibaren santimetreyle ifade edilen düşümler, 2000’li yıllardan sonra yarım metre-1 metre seviyesinde, 2010’lardan sonra da 1,5-2 metre seviyesindeyken sadece 2021 yılında bazı gözlem kuyularında 20 metrenin üzerinde yeraltı su seviyesinde düşümler var. Bu düşümler neticesinde su-kayaç etkileşiminin yoğun olduğu bölgeler daha aşağı kotlara düşüyor. Böylece yerleşim alanlarını daha ciddi bir şekilde tehdit ediyor. Burada jeolojik, iklimsel koşulları değiştirme şansımız yok. Kontrol edebileceğimiz en önemli faktör, yoğun yeraltı suyu kullanımının biraz daha düzenli hale getirilebilmesi. Bunun için de hepimize ortak görevler düşüyor” ifadeleri kullandı.

    “20 metrelik düşüşün temel nedeni yağışların çok çok az olması”

    Prof. Dr. Arık, Konya kapalı havzasının akarsuyunun olmadığını kaydederek, “Dışarıdan gelen herhangi bir destek yok. Konya kapalı havzasında su varlığı doğrudan yağışlara bağlı. Kapalı havzanın içerisindeki dağlık alanlardan havzaya doğru gelen sular ve yağışlar bu havzanın su kaynaklarını oluşturuyor. Son yıllarda yoğun bir şekilde yapmış olduğumuz dağlık alanlardaki barajlar, göletler, havzaya gelen su beslenme açısından biraz olumsuzluklar içeriyor, bölgelere faydalı olsa da. Havzanın içerisindeki yağışlar da Türkiye’deki genel iklim değişikliği ve kuraklığa bağlı olarak oldukça düşmüş vaziyette. Biraz önce ifade ettiğimiz 20 metrelik düşüşün temel nedeni aslında bu yılki yağışların çok çok az olması. Hem 2020 yılında, hem de 2021 yılında yağışlar çok düştüğü için doğal olarak yeraltı seviyesi de daha çok düşüyor ve obruk oluşumu da artıyor” diye anlattı.

    Obruk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Fetullah Arık, “Konya kapalı havzasındaki bu sene gözlemlemiş olduğumuz bir çok yüzey yarıkları var. Oldukça da endişe veriyor. Bunların oluşma nedenlerinden bir tanesi devam eden çökme hareketi artı aşırı yeraltı suyu kaybı gerçekleştiği için de orada meydana gelmiş olan bir düşmelerden kaynaklı. Dolayısıyla Konya kapalı havzasında olumsuzluk birden fazla olarak etki ediyor. Zaten bu havzanın kenarındaki faylara bağlı olarak zaman zaman orta büyüklükteki depremler de meydana gelebiliyor. Bu 50 kilometrelik Konya fay zonunun parça halinde kırılması neticesinde, deprem büyüklüğü biraz daha fazla olacaktır” diye konuştu.

  • Bursa Mudanya Belediyesi’nden ‘Deniz Çalıştayı’

    Bursa Mudanya Belediyesi’nden ‘Deniz Çalıştayı’

    Bursa Mudanya Belediyesi, pek çok akademisyen, bilim insanı, Marmara’ya kıyısı olan belediyelerin yetkililerini, siyasetçi ve bürokratı “Mudanya Deniz Çalıştayı”nda buluşturacak.

    Marmara Denizi’nin mevcut durumu ve bunun deniz ekosistemine etkileri, atıksu yükü, su ürünleri ve arkeolojik kültür mirasının ele alınacağı Mudanya Deniz Çalıştayı, 11 Aralık Cumartesi günü Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde düzenlenecek.

    Evsel ve endüstriyel atıklar sonucu organik ve inorganik toksik kirleticilerin her geçen gün arttığı, deniz yaşamının olumsuz etkilendiği Marmara Denizi’nin geleceği Mudanya’da masaya yatırılacak. Mudanya Belediyesi, “Yeniden Temiz Bir Marmara” için pek çok akademisyen, bilim adamı, Marmara’ya kıyısı olan belediyelerin yetkililerini, siyasetçi ve bürokratı “Mudanya Deniz Çalıştayı”nda buluşturacak. Marmara Denizi’nin mevcut durumu ve bunun deniz ekosistemine etkileri, kentsel atıksu yükü, su ürünleri ve arkeolojik kültür mirasının ele alınacağı Mudanya Deniz Çalıştayı, 11 Aralık Cumartesi günü Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde düzenlenecek.

    Belediye Başkanı Hayri Türkyılamz, Marmara’ya kıyısı olan belediyelerle iş birliği yapmak için önemli bir adım attıklarını söyledi. Türkyılmaz, “Marmara Denizi; kıyılarında yoğunlaşan kentleşme, turizm faaliyetleri, artan endüstriyel faaliyetler, deniz taşımacılığı, nehir ve dereler vasıtasıyla gelen tarımsal, evsel ve endüstriyel kirlilik gibi çeşitli kaynaklardan kirlenmeye maruz kalıyor. Kirlenmenin kontrol altına alınabilmesi için alanında uzman isimleri Mudanya’da bir araya getirerek, tüm Marmara için hep birlikte yol haritası çıkarmayı hedefliyoruz. Marmara’nın geleceği için güç birliği yapıyoruz” diye konuştu.

  • Bursa’da yeşil atıklar gübre oluyor

    Bursa’da yeşil atıklar gübre oluyor

    Bursa Mustafakemalpaşa Belediyesi, kurduğu kompost üretim tesisi sayesinde pazaryeri atıklarını organik gübreye dönüştürüyor. Elde edilen gübreler park ve bahçelerde kullanılıyor, tarımsal üretim yapan çiftçilere dağıtılıyor.

    Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 600 bin liralık hibe desteği ile hayata geçirilen kompost üretim merkezine getirilen atıklar 1 aylık süreç sonunda gübreye dönüştürülerek üreticilerin istifadesine sunuluyor. Park ve bahçelerde kullanımına başlanan organik gübreler hem ekonomiye hem çevre temizliğine önemli katkı sağlıyor.

    Çevreye duyarlı belediyecilik anlayışıyla hizmet ürettiklerini belirten Belediye Başkanı Mehmet Kanar, “Yeşil atık projesi ile doğayı koruyor, israfın önüne geçiyor, geleceğe nefes oluyoruz. Pazar yerlerinden toplanan meyve sebze atıklarını kompost üretimiyle yeniden toprağa döndürüyoruz” dedi.
    Yıllık 18 ton organik gübre

    Mustafakemalpaşa’da kurulan semt pazarlarından geriye kalan atıkları toplayarak organik gübreye dönüştürdüklerini söyleyen Belediye Başkanı Mehmet Kanar, “Yıllık 18 Ton organik gübreyi park-bahçelerde ve tarım arazilerinde kullanarak bu topraklara katma değer sağlıyoruz. Toprağa hayat veren kompost mücadelemiz artarak devam edecek” ifadelerini kullandı.

  • Kıyıdaki tıbbi atıklar denize sürükleniyor

    Kıyıdaki tıbbi atıklar denize sürükleniyor

    Zonguldak’ta 2009 yılında yeni katı atık depolama tesisi yapılması ile çöp dökümüne kapatılan alanda oluşan ‘çöp dağı’, yıllar geçmesine rağmen kaldırılmadı. TEMA Zonguldak Temsilcisi Berran Aydan, dalgaların çöp dağının altını oyarak evsel ve tıbbi atıkların denize karışmasına neden olduğunu, Karadeniz’in yıllardır bu şekilde kirlendiğini söyledi.

    Kentte belediyelerin topladığı evsel atıklar, 1980 yılından 2009 yılına kadar Kozlu ilçe girişindeki sahil yolu üzerindeki alana döküldü. Daha sonra çöpler, Sapça mevkisinde Katı Atık Depolama Tesisi’ne taşındı. Zonguldak Belediyesi, eski çöp bölgesini yeşil alana dönüştürülerek halkın kullanımına açılmasına karar verdi. Ancak geçen sürede atıklar toplanmadığı gibi, üzeri toprakla ve hafriyatla örtülen alan adeta ‘çöp dağı’ oldu. Uzun yıllardır dökülen evsel atıkların yanı sıra tıbbi atıklar da bölgede kirlilik oluşturdu. Atıklar, dalgalarla birlikte denize karıştıktan sonra sahillere yayılıyor. Sahil şeridinde açıkta görülen şırınga, enjektör, serum şişeleri, plastik atıklar çevre kirliliğinin yanı sıra insan sağlığını da tehdit ediyor. Çöp dağının kıyı şeridinde toprak aralarından sarkan poşet, plastik ve tıbbi atıklar dikkat çekiyor.

    ‘ARTIK BİR ÇÖZÜM BULUNMASI GEREKİYOR’

    TEMA Zonguldak Temsilcisi Berran Aydan, çöp döküm alanının kapatılmasının ardından 12 yıl geçtiğini ancak bölgenin temizlenmediğini söyledi. Alanın bir an önce deniz ile irtibatının kesilmesi gerektiğini belirten Aydan, “Son yıllarda iyi bir gelişme olarak buraya artık atık dökülmüyor. Belediye başka bir tesis yaptı. Ancak burada çok uzun yıllar biriktiği için çöpler, üzerleri toprakla kapatılsa dahi dalgalarla rüzgarda ve her fırtınada bu atıklar denize karışıyor. O bizim çöplerimizi alıyor ve sahillere taşıyor. Bu çok ciddi bir sorun. Buranın içerisinde enjektör gibi tıbbi atıklar da var. Buraya en kısa sürede artık çözüm bulunmasını istiyoruz” dedi.

    ‘TEPE OLARAK GÖRÜLEN YER ASLINDA ÇÖP DAĞI’

    Sahile olta ile balık tutan Yavuz Turak (54), eski çöp döküm alanından denize karışan atıkların bölgede çevre kirliliğine yol açtığını belirterek, “Buradaki çevre kirliliğin en başında buraya dökülen çöplerin denize karışması. Denizin altı bu bölgede olduğu gibi çöp. Kozlu sahilini yürüdüğünde şerit, tıbbi atıklarla dolu. Serumlar, enjektörler her şey var. Deniz artık dışarı atmaya başladı. Yıllardır biriken çöpler. Burada görülen tepe; doğal değil. Altı hep çöp. Ayrıca metan gazı da olduğunu düşünüyorum. Dalga vurdukça buraya atıkları olduğu gibi alıyor” diye konuştu.

  • 6 yıllık erime süreci uzaydan görüntülendi

    6 yıllık erime süreci uzaydan görüntülendi

    Antarktika’nın en hızlı eriyen Pine Island Buzulu’nun (PIG) uzaydan çekilmiş 6 yıllık görselleri, hızlandırılarak video haline getirildi. Buzulun hızlı erime süreci, videoda net şekilde tespit edildi.

    Avrupa Birliği Dünya Gözlem Programı Copernicus kapsamında Pine Island Buzulu, uzaydan 6 yıl boyunca fotoğraflandı. Görsellerden elde edilen videoda, 2015 ila 2021 arasında buzulda meydana gelen hızlı erime gözler önüne serildi. Pine Island Buzulunun denize doğru hareketi, 1990 ile 2009 yılları arasında; yılda 2,5 kilometreden yılda 4 kilometreye kadar hızlandı. Buzulun hızı, daha sonra on yıl boyunca bu yüksek oranda sabitlendi.