Kategori: Çevre

  • Bursa’da sulama sezonu başladı

    Bursa’da sulama sezonu başladı

    Tarım ve Orman Bakanlığı, Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü yaptığı yatırımlarla modern sulama sistemlerini yaygınlaştırmaya, tarımda su tasarrufu sağlamaya, çiftçilerimizin kazançlarını doğrudan ve dolaylı yollarla artırmaya ve ülke tarımına katkı sunmaya devam ediyor.

    Dünyada olduğu gibi ülkemizde de nüfus artışına paralel olarak başta tarım olmak üzere içme, kullanma ve sanayi sektöründeki su taleplerinde büyük artış olmaktadır. Etkileri gittikçe daha fazla hissedilen kuraklık ve iklim değişikliği ile birlikte su miktarında da azalmaların beklenmesi, sulama başta olmak üzere mevcut su kaynaklarımızın azami surette değerlendirilmesini ve en verimli şekilde kullanılmasını gerektirmektedir.

    Bu tablo su kaynaklarımızın rasyonel yönetimini ve verimli kullanımını zorunlu kılmaktadır. Bu kapsamda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün, ülkemizin su kaynaklarının korunması, yönetilmesi, geliştirilmesi ve gelecek nesillere eksiksiz olarak aktarılması maksadıyla projeler üreten Türkiye’nin en büyük yatırımcı kuruluşlarından birisi olduğunu ifade eden DSİ Genel Müdürü Kaya Yıldız, “Bilindiği üzere 2021 yılı Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli tarafından ‘Su ve Sulamada Hamle Yılı’ olarak ilan edildi. Bu sebeple 2021 yılı sulama yatırımlarımızda hamle yılı olacaktır. Bu kapsamda Bölgesel Kalkınma projeleri olan GAP, KOP, DAP ve DOKAP başta olmak üzere özellikle sulama yatırımlarımız hızlandırarak verimli topraklarımızın bereketine bereket katmak için çalışmaktayız. DSİ olarak modern sulama projelerini geliştirerek uygulamaya koymaktayız. Modern sulama ile tarımda sağlanan verim artışları, üretim deseninin çeşitlenmesi, çiftçi gelirlerinde doğrudan ve dolaylı artışa sebep oluyor. Bu durum bir yandan kırsal kalkınmanın hedeflerinden olan yoksulluğun azaltılması amacına hizmet ediyor bir taraftan da yaşam standardını yükseltmektedir” diye konuştu.

    Bu kapsamda Bursa İlinde 20 Nisan tarihinde başlayan 2021 yılı sulama sezonunda toplam 642 bin 840 dekar tarım arazisinin sulanacağını açıklayan DSİ Genel Müdürü Kaya Yıldız, “Bursa İlimizde toplam 642 bin 840 dekar tarım arazisinde yapılacak sulu tarım ile birlikte 2021 yılı birim fiyatları ile ülkemiz ekonomisine 1 Milyar 28 Milyon 5 bin TL katkı sağlanmasının hedeflenmektedir. Çiftçilerimize bol ve bereketli bir sulama sezon dileyerek, bizler DSİ olarak ülke tarımı ve ülke insanı için özveri ile çalışmaya devam etmekteyiz. Tarım arazilerinin suya kavuşmasını, modern sulama sistemlerinin yaygınlaşmasını ve özellikle de su tasarrufu sağlanmasını önemsiyoruz. Çalışmalarımızı da bu yönde kararlılıkla sürdürüyoruz” dedi.

  • Marmara’yı kirleten 16 işletme kapatıldı

    Marmara’yı kirleten 16 işletme kapatıldı

    Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Marmara Deniz’inde yapılan son çalışmaları açıkladı. Kurum, toplam, 5 bin 306 metreküp müsilaj topladıklarını bildirdi. Kurum’un verdiği bilgiye göde, Yalova’da 3, Balıkesir’de 3, Tekirdağ’da 9, Kocaeli’de 1 işletme olmak üzere 16 işletme kapatıldı.

    Marmara Denizi’nde aylardır etkili olan müsilajı temizlemek için gerçekleştirilen çalışmalar devam ediyor. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un verdiği son bilgilere göre bin 500’ün üzerinde personel, 72 tekne ve karadan temizleme ekipmanlarıyla bugüne kadar 5 bin 306 metreküp müsilaj toplandı.

    Ayrıca Bakan Kurum müsilajla mücadelede Marmara Deniz’i ve çevresini kirlettikleri tespit edilen 16 işletmenin kapatıldığını açıkladı. Kurum, “Yaptığımız denetimlerle Yalova’da 3, Balıkesir’de 3, Tekirdağ’da 9, Kocaeli’de 1 işletme olmak üzere 16 işletme faaliyetten men edildi” dedi.

    Bakan Murat Kurum, oksijen seviyesini artıracak cihazları da Marmara Denizi’ne bıraktıklarını, olumlu bir ilerleme olursa bunu Marmara geneline yaygınlaştıracaklarını da duyurdu.

  • Yer altına can suyu projesi

    Yer altına can suyu projesi

    Tarım ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) tarafından yer altı suyunun artırılması için hayata geçirilen proje kapsamında Bursa’da 3 yer altı depolama alanı faaliyete geçirildi. Depolamalar sayesinde yer altı su seviyesi arttırılarak, sağanak ve ani kar erimelerinden sonra yaşanacak taşkın riski azaltmış oldu. DSİ 1’inci Bölge Müdürü Yüksel Tazegül, “Kuraklıkla mücadele için buharlaşmanın olmadığı, yer altı depolarının önemi ön plana çıkmaktadır” dedi.

    Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nce küresel ısınma nedeniyle yer yüzündeki suyun buharlaşma oranının artması ve yer altı su seviyesinin çeşitli nedenlerle düşmesinden dolayı 2019 yılında ‘Yer Altı Suyu Suni Besleme ve Yer Altı Barajları Eylem Planı’ hayata geçirildi. Yer Altı Barajları ve Suni Besleme Projeleri kapsamında Bursa’da 3 depolama alanı oluşturuldu.

    3 depolama alanı toplam 860 bin TL’ye inşa edildi. Barakfakih, Dokuzgözler ve Narlıdere Yer altı Depolamaları, kentin su rezervine katkı sağlamaya başladı. Oluşturulan depolama alanlarıyla, derelerden akan fazla su, borular yardımıyla su deposuna aktarılıyor. Burada filtreden geçen su, yaklaşık 30 metrelik kuyuyla yer altı suyuna takviye ediliyor.

    Böylelikle yer altı su seviyesinin yükselmesi sağlanırken, ani kar erimeleri ve sağanak yağışlarda ise olası taşkın riski azaltılmış oluyor. Kentte faaliyete geçen 3 depolama alanında yılda toplam depolanan 4 milyon 450 bin metreküp su ile 70 bin kişinin içme suyu ve sanayicilerin kullanma suyu karşılanıp, 630 dekar tarım arazisinin sulanması sağlanıyor. Düşük maliyetle yapılan depolamalar sayesinde ise yılda 14 milyon TL gelir artışı sağlanması planlanıyor.

    ‘YER ALTI DEPOLARININ ÖNEMİ ÖN PLANA ÇIKTI’

    Su depolama projesini anlatan DSİ 1’inci Bölge Müdürü Yüksel Tazegül, “Küresel iklim değişikliklerinin sonucu sıcaklıkların artması ve bunun doğal sonucu olarak buharlaşmanın artmasıyla birlikte kuraklıkla mücadele için buharlaşmanın olmadığı, yer altı depolarının önemi ön plana çıkmaktadır. Küresel iklim değişikliklerine tedbir amaçlı kış aylarında ani kar erimeleri ve yoğun yağışlarda toprak tarafından süzülemeyen, denizlere akan ve taşkınlara neden olan bu suların yer altına yönlendirilerek biriktirilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığımızca 2023 yılına kadar ülkemizde 150 adet yer altı depolama alanının bitirilmesi planlanmıştır. 2020 yılı sonuna kadar ülkemizde 19 adet yer altı depolaması tamamlanmıştır. Bursa, Kocaeli ve Yalova illeriyle sınırlı DSİ 1.Bölge Müdürlüğümüzce de 12 adet yer altı depolaması taahhüt edilmiştir. 2023 yılına kadar tamamlanacaktır” diye konuştu.

    ‘BÖLGEDEKİ YER ALTI SU POTANSİYELİNİN ARTMASI SAĞLANMIŞ OLACAK’

    Bursa’daki 3 adet yer altı depolamasının tamamlanarak depolamaya başladığını belirten Tazegül, “Barakfakih Yer Altı Depolaması, Dokuzgözler Yer Altı Depolaması ve Narlıdere Yer Altı Depolaması olarak bu iç tesisimizde yılda 4 milyon 450 bin metreküp su depolanacaktır. Bu suyla 70 bin nüfusun içme suyu ve sanayicilerin su ihtiyacı karşılanacaktır. 630 dekar tarım arazisi sulanacak, 14 milyon gelir artışı sağlanacaktır. Bu üç tesisin maliyeti ise 860 bin liradır. Bursa Ovası’nın sahip olduğu yer altı su rezervinin tamamı kullanım için tahsis edildiğinden, ilave tahsis yapılamamaktadır. Bu sebeple sanayileşmenin olduğu bölgelerde aşırı yer altı suyu çekilmelerine bağlı olarak, yer altı su seviyelerinde ciddi düşmeler meydana gelmektedir. Bursa’da da 14 adet organize sanayi bölgesi bulunmaktadır. Yer altı su seviyelerinin düşmesini önlemek amacıyla yapılacak olan yer altı depolamalarıyla bölgedeki yer altı su potansiyelinin artması sağlanmış olacaktır” dedi.

  • Marmara Denizi’ne oksijen verilecek

    Marmara Denizi’ne oksijen verilecek

    Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Marmara Denizi’ndeki müsilaj seferberliğine devam ettiklerini belirterek, “22 Haziran Salı günü Kocaeli Körfez’de 4, Pendik Marina’da 1 noktadan Marmara Deniz’imizin 30 metre derinliğine oksijen vereceğiz” dedi.

    Bakan Kurum, Twitter hesabından, Marmara Denizi Eylem Planı kapsamında başlatılan temizlik çalışmalarına ilişkin açıklamada bulundu. Kurum, Marmara Denizi’ndeki müsilaj seferberliğine aralıksız devam ettiklerini belirterek, şunları kaydetti:

    “22 Haziran Salı günü Kocaeli Körfez’de 4, Pendik Marina’da 1 noktadan Marmara Deniz’mizin 30 metre derinliğine oksijen vereceğiz. Marmara Denizi’ni Koruma Eylem Planı çerçevesinde, ileri teknolojideki oksijenlendirme cihazlarıyla denizimizin derinliklerindeki çözülmüş oksijeni artırmayı hedefliyoruz. Pilot uygulamayla yurt dışı örneklerindeki gibi bir çalışma gerçekleştireceğiz. Denizimize oksijen veren cihazları 5 farklı noktada kullanacak ve çözülmüş oksijen değerlerini anlık takip edeceğiz. 6 ila 8 hafta sürecek çalışmamızın sonucuna göre uygulamamızı daha geniş sahada sürdüreceğiz. Marmara Denizi’mizi kaderine terk etmeyeceğiz.”

  • Bursa’dan Marmara Denizi’ne zehir akıyor

    Bursa’dan Marmara Denizi’ne zehir akıyor

    Bursa’dan Marmara Denizi’ne dökülen Nilüfer Çayı; tarım, sanayi ve evsel atıklar nedeniyle siyaha boyandı. Kirli suyun çaya aktığı noktalar dronla havadan görüntülendi. Suda canlı yaşamının kalmadığını belirten DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “Bu artık bir su değil, kimyasal atık” dedi.

    Uludağ’dan başlayıp, ovadaki birçok dere ve Susurluk Çayı ile birleşerek, Karacabey’den Marmara Denizi’ne dökülen yaklaşık 200 kilometrelik Nilüfer Çayı, kirli atıklar nedeniyle siyaha büründü. Bursa Ovası’nda tarım ve hayvancılık ise olumsuz etkilendi. Kirli su, son dönemde deniz salyasıyla gündeme gelen Marmara Denizi’nin de kirliliğinin artmasına neden oluyor. Sudaki siyahlık ve kirli atıkların çaya boşaltıldığı noktalar dronla havadan görüntülendi. Nilüfer Çayı’nda eskiden insanların yüzmeyi öğrendiğini belirten DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “Nilüfer Çayı içinde balığı, kurbağası, kaplumbağası, yılanıyla, su bitkileriyle bir yaşam döngüsüydü, ancak şu an burada yaşam ihtimali sıfır. Çünkü bu artık bir su değil, kimyasal atık” dedi.

    ‘SANAYİCİLER KADAR EVDEKİLER DE SUÇLU’

    DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, “4 milyona yaklaşan nüfusumuzla, 20’den fazla sanayi bölgemizle biz bütün evsel ve sanayi atığımızı Nilüfer Çayı’na bırakıyoruz. Bunu hem evimizde hem de sanayimizde yapıyoruz. Yani sanayicimiz kadar evdeki teyzemiz de suçlu. Çünkü biz lavabolardan döktüğümüz kızartma yağları, bulaşık yağları, deterjan gibi atıklarla kirletiyoruz. Zaten sanayi başlı başına bir kirlilik unsuru, sanayi demek kirlilik demek. O yüzden de Nilüfer Çayı kirli akıyor, su olmaktan çıkmış kimyasal atık halinde akıyor. Bursa’nın kültürel ve doğal mirasında Nilüfer Çayı’nın yeri var. Evliya Çelebi, Bursa’ya geldiğinde Nilüfer Çayı ve çayı besleyen akar suları gördüğünde ‘Bursa sudan ibarettir’ demiştir. Bursa’daki kültür suyla birlikte var olmuştur. 30-40 yıl öncesine kadar Bursa sanayi kenti olmadan öncesine kadar Nilüfer Çayı’nın etrafında şenlikler yapılırmış. Yaşlı teyzelerimiz denize hiç gitmediklerini yüzmeyi Nilüfer Çayı’nda öğrendiklerini söylerdi. Amcalarımız burada 120 kilo yayın balığı yakaladıklarını söylerlerdi. Nilüfer Çayı içinde balığı, kurbağası, kaplumbağası, yılanıyla, su bitkileriyle bir yaşam döngüsüydü, ancak şu an burada yaşam ihtimali sıfır. Çünkü bu artık bir su değil, kimyasal atık”dedi.

    MARMARA DENİZİ ÖLÜME GİDİYOR

    Arıtma tesislerinin öneminden bahseden Demir, “Sanayici kirli teknoloji kullanmamalı, suyu yerinde arıtmalı. Yani suyu daha az tüketen ve hiç kirletmeyen teknoloji kullanmalı. Yani biraz yatırım yapmalı. Biz bir gün yine Marmara Denizi ne olacak, diyeceğiz. Bu su Marmara Denizi’ne aktığı sürece denizin ekosistemi bozulacaktır. Biz bunu yıllardır söylüyoruz ama ne yazık ki son müsilaj olayına kadar sesimizi kimseye duyuramadık. Bizim duyuramadığımız sesi doğa kendisi duyurdu. Marmara Denizi en sonunda gözümüze soktu ve ben ölüyorum dedi. Bu dereler, bu kirlilik evsel ve sanayi atıklarımız Marmara Denizi’ne kirli bir şekilde gittiği sürece Marmara Denizi ölüme, yok olmaya adım adım hızlı bir şekilde gidiyor demiştik, son yıllarda artık koşar adım gitmeye başladı. Sonucu hep birlikte yaşadık gördük” diye konuştu.

  • Bakan Kurum’dan müsilaj açıklaması

    Bakan Kurum’dan müsilaj açıklaması

    Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Marmara Denizi’nde başlatılan seferberlik kapsamında toplam 2684,5 metreküp müsilajın temizlenerek bertarafa gönderildiğini, gerekli şartları yerine getirmeyen işletmelere de 7 milyon 552 bin TL idari para cezası uygulandığını açıkladı.

    https://twitter.com/murat_kurum/status/1404739456582754307

    Bakan Kurum, Marmara Denizi’nde kirliliğe yol açan müsilaj (deniz salyası) sorununu çözmek için başlatılan temizlik çalışmasına ilişkin Twitter hesabından açıklamada bulundu. Kurum, Marmara Denizi’nde başlatılan müsilaj temizliği seferberliğini her gün arttırarak devam ettiklerini belirterek, “14 Haziran’da temizlediğimiz 518 metreküp ile birlikte toplamda 2684,5 metreküp müsilajı bertarafa gönderdik. İllerimizde 7 günün sonunda; İstanbul 629,5 metreküp, Kocaeli 155,5 metreküp, Bursa 123,5 metreküp, Tekirdağ 128 metreküp, Balıkesir 333 metreküp, Çanakkale 251 metreküp, Yalova 1064 metreküp müsilajı temizleyerek Marmara Denizi’mizdeki 2 bin 684 ton müsilajı düzenli depolama alanlarına gönderdik” dedi.

    Marmara Denizi ve kıyıları kurtarmak için gerçekleştirilen denetimlerin de hız kesmeden devam ettiğini kaydeden Kurum, “14 Haziran itibarıyla yaptığımız 1438 denetimde, gerekli şartları yerine getirmeyen işletmelere 7 milyon 552 bin TL idari para cezası uyguladık. Marmara Denizi’ni Koruma Eylem Planı’mız kapsamında müsilaj temizliğine hep birlikte devam ediyoruz. Cennet ülkemiz, denizimiz ve deniz canlılarımız için el birliğiyle çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Bakanlıktan valiliklere müsilaj genelgesi

    Bakanlıktan valiliklere müsilaj genelgesi

    Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Marmara Denizi’nde müsilajdan kaynaklanan kirliliğin 7 gün 24 saat esaslı çalışılarak deniz ortamından giderilmesi, toplanması ve yönetimine ilişkin yarın en büyük deniz temizliği seferberliğinin başlatılacağını duyurdu.

    Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un imzasıyla ilgili bakanlık, valilik ve belediyelere “Marmara Denizi Eylem Planı”nın uygulanmasına ilişkin genelge gönderildi.

    Genelgede, Marmara Denizi’nde son günlerde sıcaklık, deniz suyundaki durağanlık ve azot-fosfor bolluğuna bağlı ortaya çıkan ve Marmara Denizi’nde doğal yaşamı etkileyen afet niteliğinde deniz salyası (müsilaj) kirliliğinin görülmeye başlandığı anımsatıldı.

    Söz konusu kirliliğin giderilmesi amacıyla Bakanlık koordinasyonunda Marmara Denizi havzasında yer alan valilikler, yerel yönetimler, ilgili kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerin katılımıyla hazırlanan Marmara Denizi Eylem Planı’nın 6 Haziran’da kamuoyu ile paylaşıldığı hatırlatılan genelgede, şu ifadelere yer verildi:

    “Söz konusu müsilajdan kaynaklanan kirliliğin 7 gün 24 saat esaslı çalışılarak deniz ortamından giderilmesi, toplanması ve yönetimine ilişkin 8 Haziran 2021 tarihinde en büyük deniz temizliği seferberliği başlatılacaktır. Bu çerçevede, Marmara Denizi’ne kıyısı olan valiliklerin koordinasyonunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı tüm merkez, bağlı ve taşra teşkilatları, büyükşehir belediyeleri, il ve ilçe belediyeleri ve katı atık belediye birlikleri, sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşlarca bu çalışmanın başlatılması ve tamamlanıncaya kadar koordineli şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Tüm çalışmaların izlenmesi, kontrolü ve denetimi Bakanlığımızca yürütülecektir. Bu kapsamda bakan yardımcısı başkanlığında İstanbul’da Koordinasyon ve Bilgilendirme Merkezi oluşturulacaktır.”

    Koordinasyon ve Bilgilendirme Merkezi’nde Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü temsilcileri ile Marmara Denizi’ne kıyısı bulunan illerin çevre ve şehircilik il müdürlüklerinden çevreden sorumlu şube müdürü veya teknik personel görevlendirileceği bildirilen genelgede şunlar kaydedildi:

    “Merkezin sekretaryası Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yapılacaktır. İl bazında yapılan ve yapılacak çalışmaların yürütülmesi ve koordinasyonun sağlanması için valiliklerde valinin başkanlığında koordinasyon merkezi oluşturulacaktır. Koordinasyon merkezinin sekretarya hizmetleri, çevre ve şehircilik il müdürlüklerince yürütülecektir. Bu çalışmada Marmara Denizi Eylem Planı’nda öngörülen eylemlerle ilgili tüm kurum, kuruluşlar ve taşra teşkilatları ile yerel yönetimler personel, makine, ekipman ve benzeri bütün imkanlarıyla çalışmalara destek verecektir. Bununla birlikte, büyükşehir belediyeleri, il ve ilçe belediyeleri ve katı atık belediye birlikleri ayrıca denizden toplanan müsilaj ve atıkların taşınması ve bertaraf tesislerinde yönetimi konusunda gerekli tüm çalışmaları yürüteceklerdir.”

  • Deniz salyası Karadeniz’e de sıçradı

    Deniz salyası Karadeniz’e de sıçradı

    ORDU’nun Fatsa ilçesinde, Karadeniz’de önceki gün küçük çaplı alanda deniz salyası görüldü. Balıkçıların ihbarı ile belediye ekipleri, deniz yüzeyindeki kirliliği temizledi. Ordu Üniversitesi (ODÜ) Fatsa Deniz Bilimleri Fakültesi Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Aydın, “Çay ve fındık tarımında gübre olarak çok fazla azot ve fosfor kullanılıyor. Marmara kadar yakın zamanda böyle etki göstermez ama kirliliğe devam edersek 3, 5, 30 yıl sonra biz de karşı karşıya kalacağız” dedi.

    Marmara Denizi’nin karşı karşıya kaldığı ‘deniz salyası’ olarak adlandırılan müsilaj, Karadeniz’de de gözlendi. Ordu’nun Fatsa ilçesi Yalıköy Limanı’nda önceki gün küçük çaplı alanda deniz salyası görüldü. Balıkçıların ihbarı ile belediye ekipleri, deniz yüzeyindeki kirliliği temizledi. Denizdeki salya tehdidi uzmanlarca takip ediliyor.

    Fatsa Deniz Bilimleri Fakültesi Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydın, deniz salyasının insan kaynaklı doğa olayı olduğunu söyledi. Karadeniz’e akan evsel ve tarımsal atıkların yanı sıra sanayi, kanalizasyon gibi atıkların denizi kirlettiğini belirten Aydın, “Marmara kapalı deniz, Karadeniz de kapalı deniz. Bu sonuç itibarıyla doğa olayı ama bizden kaynaklı etkilerle gerçekleşmiş bir olay. Azot ve fosfor, evsel atık, kimyasal atık, sanayi atıkları ya da tarımsal kaynaklı kirlilikten dolayı oluşan bir olay. Karadeniz’de çay ve fındık tarımında gübre olarak çok fazla miktarda azot ve fosfor kullanılıyor. Dolayısıyla bunlar zamanla belki Marmara kadar yakın bir zamanda böyle etki göstermez ama bu kirliliğe devam edersek yarın öbür gün 3, 5, 30 yıl sonra bunlarla biz de karşı karşıya kalacağız” diye konuştu.

    ‘BİYOLOJİK ARITMA SİSTEMİNE GEÇİLMELİ’

    Karadeniz’deki illerin arıtma sistemini biyolojik artıma sistemine dönüştürmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Aydın, “Karadeniz’deki bütün illerin arıtma ya da kanalizasyonları denize döküyoruz. Düzgün arıtma sistemi de yok zaten. Kanalizasyonları veya arıtmaları derin deşarj, diyerek 20 metre derinliğe gidip bırakıyoruz. Bunların tamamı Karadeniz’i kirletici unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Bu arıtmaları biz biyolojik yüksek arıtma sistemine dönüştürmediğimiz müddetçe Karadeniz’de zaman içinde kirlilik unsuru olarak kendini gösterecektir. Bu salya olmaz, başka bir şey olur. Gübrelemeyi düzene sokmamız lazım. Vahşice gübreleme yapılmaması lazım. Topraklarımızı verimsiz hale getirdik ve Karadeniz’de kullanılan gübrelerin tamamı ya da kullanılmış olan kimyasalların tamamı yağmur, yüzeysel sularla derelerle ve sonuç itibarıyla denize geliyor. Karadeniz zaten çok sağlıklı ekosistem değil” dedi.

    ‘KARADENİZ’DE ÇÖKÜŞ VAR’

    Balık popülasyonlarının azaldığını da kaydeden Prof. Dr. Aydın, “Her geçen gün Karadeniz’de çöküş var. Çöküş olmaya da devam ediyor. Nüfus artışı ile kirletme unsurları artıyor. Zamanla Karadeniz daha da kirlenecektir. Balık popülasyonlarımız da her geçen gün azalıyor. Hiç yukarı giden eğilim yok. Stoklarımızın tamamı çöküş eğiliminde. Eğer hamsiyi 40 TL’ye, 50 TL’ye yiyorsak demek ki Karadeniz sistemi çöküyor demektir. Bunun başka anlamı yok. Deniz salyasının Marmara’da etkisi 5 yıl sürebilir çünkü ciddi oranda sadece suyun yüzeyinde gözüken değil zeminde bu çökecek ve zemin yapısındaki birçok canlının ölmesine neden olacak. Bu zamanla balıkları bile öldürecek. Bunun ötesinde bütün deniz bitkilerine, süngerlere, kabuklulara, yavaş hareket eden moloz grubu olan salyangozlara, yengeçlerine olumsuz etki yapacaktır. Uzun süre bunun olumsuz etkisini çekeceğiz. Bunlar denizel ekosistemde sonuçta zinciri kırıyor. Bir şekilde balık popülasyonlarına da olumsuz etki gösterecektir” diye konuştu.

  • Bursa’da deniz atıklarından ahtapot heykeli yaptılar

    Bursa’da deniz atıklarından ahtapot heykeli yaptılar

    Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Dünya Çevre Haftası münasebetiyle Uludağ Üniversitesi iş birliğiyle Mudanya’da düzenlediği organizasyonda dalgıçlar denizi, çevreciler ise sahili temizledi. Gemlik sahilinde ise atık maddelerden ahtapot heykeli yapıldı.

    Dünya Çevre Haftası, Bursa’da birbirinden farklı faaliyetlerle kutlanıyor. Büyükşehir Belediyesi’nin Dünya Çevre Haftası dolayısıyla düzenlediği ilk faaliyet Mudanya sahilinde gerçekleştirildi.

    Uludağ Üniversitesi işbirliğinde düzenlenen etkinlikte Çevre Mühendisliği Öğrenci Topluluğu (UÇET) öğrencileri ve vatandaşlar sahildeki atıkları toplayıp, çöp torbalarına doldururken, Uludağ Üniversitesi Sualtı Topluluğu’nun (USAT) balıkadamları da deniz yüzeyindeki atıkları gün yüzüne çıkardı. Denizden çıkarılan şişeler, maske, eldiven gibi atıklar, çevre konusunda farkındalık oluşturulması için sahilde sergilendi.

    Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Arzu Teksoy, Deniz Çöpleri İl Eylem Planı kapsamında dalış etkinliğinin yapıldığını belirterek, “Son zamanda deniz yüzeyince gördüğümüz müsilâjın etkisini su altında da görmüş olduk. Öğrencilerimiz müsilâj sebebiyle su altında görüş mesafenin çok kısıtlı olduğunu söyledi. Yaptığımız çalışmada su altından şişe, cam parçaları, eldiven ve maske gibi atıkları topladık” dedi.

    Mudanya’daki çevre seferberliğine katılan Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç, çevreye karşı sorumluluğunun şuurunda olan herkese teşekkür etti. Bursa’nın her konuda olduğu gibi çevre temizliği konusunda da örnek olması gerektiğini belirten Kılıç, “Çevreye karşı bilinçli ve sorumlu davranmalıyız. Vatandaşlarımızdan aldığımız destekle bu tür etkinliklerin yayılmasını arzu ediyoruz. Çevreyi ve doğayız korumaz hepimizin görevidir. Bu etkinliği düzenleyen Büyükşehir Belediyesi’ne ve Uludağ Üniversitesi’ne, katılımcılara teşekkür ediyorum” dedi.

    Atıklardan ahtapot heykeli yaptılar

    Dünya Çevre Haftası’nın ikinci etkinliği de Gemlik’te gerçekleştirildi. USAT tarafından gerçekleştirilen dalış sonucunda deniz dibinden çıkarılan atıklar, Büyükşehir Belediyesi Kent Estetiği Şube Müdürlüğü tarafından tasarlanan ahtapot heykeliyle sergilendi. Teneke kutular, plastik ve cam şişeler, ağlar, bilgisayar ekranı, cep telefonları ve araba lastikleri gibi atıklarla doldurulan ahtapot heykeli, çevrenin insan eliyle nasıl kirletildiği bir kez daha gözler önüne serdi. Park ve Bahçeler Daire Başkanı Muhammet Ali Akaç, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin her sene olduğu gibi de Çevre Haftası’nı bu sene de farklı faaliyetlerle değerlendirdiğini söyledi. Toplum nezdinde çevre duyarlılığını arttırmak maksadıyla hazırlanan ahtapot heykelinin de dalgıçlar tarafından denizden toplanan malzemelerle doldurularak sergilendiğini anlatan Akaç, bütün halkı çevre kirliliğine karşı duyarlı olmaya davet etti.

  • “Marmara Denizi foseptik çukuru haline döndü”

    “Marmara Denizi foseptik çukuru haline döndü”

    Bursa Uludağ’dan doğup Marmara Denizi’ne dökülen Nilüfer Çayı, sanayi ve evsel atıklar nedeniyle siyaha boyandı. Doğayı ve Çevreyi Koruma Başkanı Sedat Güler, Nilüfer Çayı’nda hiçbir canlının yaşamadığını belirterek, “Bursa’daki derelerin çoğunluğu denize dökülürken kirletiliyor. Marmara Denizi, Marmara Bölgesi’nin foseptik çukuru haline döndü” dedi.

    Uludağ’dan doğup, ovadaki birçok dere ve Susurluk Çayı ile birleşerek, Karacabey’den Marmara Denizi’ne dökülen Nilüfer Çayı, evsel, sanayi ve tarım atıkları nedeniyle siyaha boyandı. Havzasında birçok sanayi bölgesinin bulunduğu çayda, kirlilik nedeniyle canlı yaşamı ve bölgedeki tarım ve hayvancılık olumsuz etkilendi. Bölgede yaşayan vatandaşlar ve doğaseverler, yarın kutlanacak olan Dünya Çevre Günü öncesi nehrin kirletilmesine tepki gösterdi.

    DOĞADER Başkanı Sedat Güler, Uludağ’dan çıkıp, 200 kilometreden fazla yol kat ederek Marmara Denizi’ne dökülen Nilüfer Çayı’ndaki tehlikeyi yıllar önce gördüklerini söyledi. Bursa’da, doğa savunucularıyla birçok kitlesel eylem yaptıklarını belirten Güler, hazırladıkları raporları o dönemin yöneticilerin verdiklerine ifade etti. Güler, şöyle konuştu:

    “Nilüfer Çayı’ndan şu anda akan su Uludağ’dan gelen su değil. Bu su, yol boyunca sanayi atıklarının kimyasalları ile kirletilen gider haline dönüştü. Nilüfer Çayı bunun en başlıca örneği. İçerisinde hiçbir canlı yaşamıyor. Köylüler, kullanmak için ellerini suya sokunca yara oluyor. Bu kimyasal su denize gitmeden müsilajı artıran etken haline geldi. Nilüfer Çayı bunun bariz bir örneği. Bursa’daki derelerin çoğunluğu denize dökülürken kirletiliyor. Marmara Denizi, Marmara Bölgesi’nin foseptik çukuru haline döndü. Sorunun çözümü, yerinde bertaraf etmek. Eski arıtma tesislerini modernize etmek. Bu yapılamıyorsa eskiyen tesisleri kapatmak gerekiyor. Bunlar gerçekleşirse, Marmara Denizi, ekolojik sistem içerisinde yıllar sonra eski haline gelebilir.”

    ‘BU SUDA HİÇBİR CANLI YAŞAMIYOR’

    Karacabey Boğazı’nda bulunan kırsal Hayırlı Mahallesi’nde yaşayan Orhan Durmaz ise, “Bursa’nın bütün evsel, sanayi ve kimyasal atıkları bu suyun içinde. Bu suda yaşam sıfır, hiçbir canlı yaşamıyor. Nilüfer Çayı, Çapraz Çayı’yla birleşerek Karacabey Longoz Ormanları’na oradan da Marmara Denizi’ne dökülüyor. Bu pislik Marmara Denizi’ne gidiyor ve deniz salyası olarak dönüyor” dedi.

    ‘KATRAN GİBİ MARMARA DENİZİ’NE AKIYOR’

    Bölge mahallelerde tarım ve hayvancılığın temel geçim kaynağı olduğunu söyleyen Hayırlar Mahallesi muhtar azası İsmail Aydemir ise, “Biz bu dereyle arazimizi suluyorduk ancak şu an arazi sulama işi bitti. Bu suyun bu kadar kirli olmasının nedeni, çiftliklerdeki pisliklerin arıtılmadan buraya salınmasıdır. Bu da direkt Marmara Denizi’ne giden kirli bir su. Bunun 30 metre ilerisinde bir içme suyu kuyumuz var, suyu 80 metre aşağıdan alıyoruz. Bu akarsuyun kirliliğinden dolayı bizim içme suyumuzun kokusu ve tadı da değişti. Bu kirlilik insanlara da zarar veriyor artık” diye konuştu.

    Nilüfer Çayı’nda canlı yaşamın bittiğini öne süren Aydemir, kirli suyun Marmara Denizi’ndeki canlı yaşamı da olumsuz yönde etkileyeceğini söyledi. Aydemir, “Bölgedeki akarsuların kirliliği Marmara Denizi’nde toplanıyor. Nilüfer Çayı, Uludağ’ın kar suyuydu, en temiz suyumuz oydu. Biz oradan içme suyu alırdık. Şimdi bırakın içme suyunu, elinizde yara varsa suya elinizi soktuktan sonra yara kapanmıyor, mikrop kapıyor. Bursa sanayisinin bütün atıklarının verildiği bir akarsu, katran gibi Marmara Denizi’ne akıyor, suda bir canlı bile yaşamıyor, suyun vasfı bitti” diye konuştu.