Kategori: Çevre

  • Köyün her yerinden su çıkıyor

    Köyün her yerinden su çıkıyor

    Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine bağlı Pınarbaşı köyü, yeraltı su kaynakları zenginliği ile dikkati çekiyor. Kuraklık tehlikesinin ülke gündemini uzun süre meşgul ettiği bir dönemde ‘Bin Pınarlı Dağ’ olarak bilinen Kazdağları’nın eteklerindeki köy, su bolluğuyla dikkat çekiyor.

    ‘Bin Pınarlı Dağ’ olarak bilinen Kazdağları’nın eteklerinde kalan Bayramiç ilçesinin Pınarbaşı köyü ve çevresindeki yeraltı su kaynakları zenginliği şaşırtıyor. Kış mevsiminin gelmesiyle birlikte köyde evlerin temelinden, bahçesinden, sokaklardan hatta futbol sahasından dahi çıkan kaynak suları göletler oluşturuyor. Yeraltı kaynak sularının kapladığı 400 nüfuslu köy, görüntüsü ile Venedik’i andırıyor. Pınarbaşı’nda yaşayanlar, bu doğa olayının, suyun bollaştığı her Ocak ayında tekrarladığını belirtiyor.

    Köy muhtarı Hayrullah Özkan, her yıl kış gelip sular bollaştığında köyün altındaki kaynak sularının yüzeye çıktığını belirterek, “Köyün bir kısmı su altında kalıyor. Spor sahamız, yollarımız, her tarafımız şu anda su içerisinde. Bu nedenle yollarımız bozuluyor. Kış gelince halimiz böyle oluyor. Bu durum hoşumuza gidiyor. Güzel manzaralar oluşuyor. Biz bu şekilde olmasına razıyız. Yeter ki sularımız bol olsun. Her yerde kuralık olurken, köyümüzde şu an bol su var. Bu köyümüze güzellik katıyor” dedi.

    ‘HAYAT SULARIN İÇİNDE GEÇİYOR’

    Pınarbaşı köyünde yalnız yaşayan 83 yaşındaki Ayşe Tenar’ın evinin altında da yeraltı su kaynağı bulunuyor. Evinin içi ve bahçesi kış aylarında sürekli suyla dolan Tenar, “Son yağmurların ardından ev yine sular altında kaldı. Duvarların dibinden kaynıyor, bir baştan diğer başa kadar su doluyor evin içi. Gece gündüz sürekli su akıyor. Napalım böyle böyle hayat geçiriyoruz işte bu suların içinde” dedi.

  • Dünyada bir ilk: Danimarka ilk enerji adasını inşa edecek

    Dünyada bir ilk: Danimarka ilk enerji adasını inşa edecek

    Danimarka’nın Kuzey Denizi’nde ilk aşamada 3 milyon konutun elektrik ihtiyacını karşılayacak dev bir enerji adası inşa edeceği açıklandı.

    Dünya genelinde sürdürülebilir enerjiden yararlanmak adına bir çok proje geliştirilirken, Danimarka’dan kritik bir adım geldi. Danimarka, Kuzey Denizi’nde ilk aşamada üç milyon konutun elektrik ihtiyacını karşılayacak dev bir enerji adası inşa etmek için harekete geçti. Dünyanın ilk enerji adasıyla ilgili proje Danimarka parlamentosundaki siyasi partilerden de onay aldı.

    18 FUTBOL BÜYÜKLÜĞÜNDE OLACAK

    Ülke tarihinin en büyük inşaat projesi olan adanın 18 futbol sahası büyüklüğünde olacak. Bunun daha sonra üç katına çıkarılabileceği belirtiliyor. Projede 200 dev rüzgâr türbini için bir merkez olarak hizmet verecek ada kıyıdan 80 kilometre uzaklıkta inşa edilecek.

    2033’TE FAALİYETE GEÇECEK

    Projenin inşaatına 2026’da başlanması planlanırken, tesisin 2033’te faaliyete girmesi bekleniyor. Projenin yüzde 51’i devlete ait olacağı belirtilirken, tesisin maliyetinin 34 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor.Yeni adanın enerji üretme kapasitesi 3 gigavat olacak. Kapasitenin zaman içinde 10 gigavata çıkarılması planlanıyor. Adada üretilen elektriğin Belçika, Hollanda ve Almanya’ya da verilmesi hedefleniyor. Öte yandan, Danimarka Enerji Bakanı Dan Jorgensen, projeyle ilgili olarak “Bu dev bir şey. Haritayı değiştiriyoruz.” diye konuştu.

  • Yüzde 57 daha hızlı eriyor

    Yüzde 57 daha hızlı eriyor

    Avrupa merkezli bilim dergisi The Cryosphere tarafından yayınlanan raporda, Dünya’da 1990 yılından itibaren 28 trilyon metrik ton buzulun eridiğine ve buzulların 30 yıl öncesine kıyasla yüzde 57 oranında daha hızlı eridiğine dikkat çekildi.

    Küresel ısınmanın Dünya’ya etkisi giderek artmaya devam ediyor. Avrupa merkezli bir bilim dergisi The Cryosphere, Dünya’da yaşanılan küresel ısınmanın 1990 yılından bu yana etkisi hakkında bir rapor yayınladı. Dergi, buzulların erimesi hakkında yürütülen bir bilimsel araştırmada 1990 yılından bu yana 28 trilyon metrik ton buzulun eridiğine dikkat çekti.

    İngiltere Leeds Üniversitesi’nden Buzulbilimci Thomas Slater tarafında hazırlanan raporda, toplam dağ buzullarının yüzde 22’sinin eridiğine ve küresel atmosferik ısısının artan sanayi nedeniyle 30 yıl öncesi ölçümlerinden iki kat fazla artarak, 1.1 derece yükseldiğine dikkat çekildi.

    Slater, “Sadece 30 yıl içinde böyle bir artış görmek büyük bir sürpriz oldu” ifadelerini kullandı. Slater, yapılan ölçümler sonucunda buzulların erime hızının 1990 yılından bu yana yüzde 57 oranında arttığını ifade ederek, Antarktika’da ve Grönland’deki kara buzulları ile dağlık alanlarda bulunan buzulların erimesi ile küresel su seviyesinin 3.5 santimetre yükseldiğini açıkladı.

    İçme suyuna ulaşmak için dağ buzullarını kullananların veya sahil kesiminde bulunan evlerini fırtınalardan korumak için kış mevsiminde deniz buzuna güvenenler için sonucun açık olduğunu belirten Slater, Dünya’da buzulların erimesinin donmuş bölgeler haricindeki ülkelerin de dikkatlerini üzerine çekmeye başladığını ifade etti.

    İngiliz bilim insanları tarafından 1994 ile 2017 yılları arasında elde edilen uydu verileri ve bilgisayar simülasyonları yardımıyla yürütülen araştırmaların sonucunda 1990 yılında Dünya’nın 0.8 trilyon ton buz kaybettiği, fakat bu sayının son yıllarda 1.2 trilyon tona yükseldiği ifade edildi.

  • Resmi Gazete yayımlandı! Zorunlu hale getirildi

    Resmi Gazete yayımlandı! Zorunlu hale getirildi

    Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle, çatıda toplanan yağmur suyunun bahçe zemini altında bir depoda toplanmasını sağlamak amacıyla yeni binalara “yağmur suyu toplama sistemi” kurulması zorunluluğu getirildi.

    Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hazırlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayımlandı.

    Yönetmelikle, kuraklık sorununun giderek artması da dikkate alınarak artık 2 bin metrekareden büyük parsellerde inşa edilecek tüm binaların çatılarında toplanan yağmur sularının, bahçe sulama veya arıtılarak bina ihtiyacında kullanılmak üzere bahçe zemini altında bir depoda toplaması amacıyla “yağmur suyu toplama sistemi” yapılması zorunluluğu getirildi.

    Yönetmelikle belediyeler ve ruhsat vermeye yetkili diğer kurumlara, daha küçük parseller için de bu konuda zorunluluk getirebilmeleri yetkisi de verildi.

    Yapı Kayıt Belgesi alınan binalar

    Yönetmeliğe göre, iskanlı binanın, bir bağımsız bölümünde sonradan yapılan aykırılıklar nedeniyle “Yapı Kayıt Belgesi” alınmışsa diğer bölümlerde de tadilat yapılabilecek.

    Üzerinde birden çok bina yapılma hakkı bulunan parsellerde, mevzuata uygun olmayan ve “Yapı Kayıt Belgesi” bulunan bir binanın aykırı kısımlarının alanı, parselin imar hakkından düşülmeyecek şekilde, kalan imar hakkı içinde yeni bina yapılabilecek.

    Yönetmelikle, yoldan yüksek parsellerde arkası toprak doldurularak yapılan ve zaman zaman yoğun yağışlar neticesinde yıkılabilen ayrıca kaldırımlar üzerindeki yaya trafiği üzerinde baskı oluşturan yüksek bahçe duvarları da düzenlendi.

    Buna göre, yol kotu ile aynı seviyedeki ön bahçelerde yapılacak bahçe duvarı yüksekliği en fazla 50 santimetre olacak, yoldan yüksek ön bahçelerde ise duvar yüksekliği ön bahçenin tabii zemin kotunu en fazla 50 santimetre geçebilecek.

  • 10 şehir küresel risk listesinde

    10 şehir küresel risk listesinde

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve NASA’nın yayınladığı haritalarla Türkiye’nin son dönemde yaşadığı ciddi kuraklık tehdidiyle ilgili bir uyarı da WWF-Türkiye’den (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) yapıldı. WWF’in gerçekleştirdiği Su Riski Filtresi çalışmasına göre Türkiye’de aralarında İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi şehirlerin olduğu toplam 10 kentin küresel ölçekte yüksek su riski taşıdığı açıklandı.

    WWF- Türkiye’den yapılan açıklamada, Türkiye’nin artan nüfusu ve büyüyen kentleri ile su sıkıntısıyla karşı karşıya olduğu, iklim değişikliğinin de etkisiyle su fakiri olma yolunda ilerlediğine dikkat çekildi. Bir nehrin kaynağından denize döküldüğü noktaya kadar başından geçenleri anlatan ‘Suyun Yolculuğu’ belgeselinin de tanıtıldığı online toplantıda ‘Su Biterse Herkes Susar’ kampanyası ile karar vericiler, iş dünyası ve bireyler su kaynaklarımızı koruma seferberliğine davet edildi.

    SU KRİZİ KAPIDA

    Bütün bilimsel verilerin hem küresel ölçekte hem de Türkiye için su krizinin kapıda olduğunu ortaya koyduğuna işaret edilerek, şu uyarıda bulunuldu:

    “Bugün artık iklim değişikliğinin etkilerini ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’nda ortalama sıcaklıkların artması, yağışların azalması ve kuraklık şeklinde yaşıyoruz. Musluğumuzdan akan ve kolayca erişilebilir gördüğümüz suyun değerini ne yazık ki barajlardaki su seviyeleri alarm verdiğinde fark ediyoruz.”

    SULAK ALANLARIN YARISI SAĞLIKLI YAPISINI KAYBETTİ

    WWF- Türkiye Başkanı Uğur Bayar, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2021 yılı Küresel Risk Raporu’na göre, önümüzdeki 10 yıl boyunca dünya ekonomisini etkileyecek ilk beş riskin bulaşıcı hastalıklar, kitle imha silahları ile iklim krizi, biyolojik çeşitlilik kaybı ve su krizini de kapsayan doğal kaynak krizi olduğunu belirtti. Türkiye’nin su kaynaklarının da risk altında olduğunu söyleyen Bayar, “Son 50 yılda Türkiye’deki sulak alanların yarısı, su miktarı ve kalitesi bakımından, sağlıklı yapısını kaybetti. Bir başka deyişle üç Van Gölü büyüklüğünde sulak alan ekolojik işlevini yitirdi” dedi.

    RİSK HEM YÜZEY HEM YER ALTINDA

    Riskin sadece yüzey sularıyla da sınırlı olmadığı, yer altı su seviyelerinin de alarm verdiğini kaydeden Bayar, “Orman alanlarımızı kaybetmemiz de kuraklığa zemin hazırlayan bir başka etken. Su kaynaklarının yönetiminde ve kentleşme, tarım, gıda, üretim, enerji gibi alanlarda doğayı gözardı eden yaklaşımlar, hidrolojik müdahaleler ve sürdürülebilir olmayan uygulamalar karşısında susuzluk riskini daha ciddi ve sistemli ele almak zorundayız” diye konuştu.

    10 KENT KÜRESEL YÜKSEK RİSK LİSTESİNDE

    Akarsular ve göllerin sadece barındırdıkları canlılar için değil, insan için de yaşam kaynağı olduğunu belirten WWF Küresel Tatlısu Programı Başkanı Stuart Orr, WWF’in gerçekleştirdiği Su Riski Filtresi çalışmasına göre küresel ölçekte su riski yüksek şehirlerin arasında Türkiye’den 10 şehrin yer aldığını vurguladı. Orr, bu şehirleri İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Diyarbakır, Bursa, Mersin, Konya, Adana ve Antalya olarak açıkladı.

    SEFERBERLİK ZAMANI

    Türkiye’de susuzluğun bireyler, iş dünyası ve karar vericiler için ortak bir risk olduğunu söyleyen WWF- Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli, “Şimdi suyumuz için seferberlik zamanı. Doğada suyun doğduğu ve geçtiği doğal alanları koruyarak, tarımda sulama yöntemlerimizi iyileştirerek, acilen damla sulamaya geçmemiz gerekiyor. Sanayide suyu kirletmeden, verimli kullanarak, temiz üretim yatırımları teşvik edilmeli. Jeotermal enerji üretiminde açığa çıkan yüksek kimyasal ve ağır metal içeren atık suların geri basılması yerine yüzeysel su kaynaklarına bırakılmasının önüne geçilmeli. Denetimlerde sıfır tolerans yaklaşımı benimsenmeli. Kentlerimizde dağıtım kayıplarını ve kaçakları önlenmeli ve evlerimizde her damla tasarruf edilmeli. Tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek suyumuzu korumayı birlikte başarabiliriz” şeklinde konuştu.

    BÜYÜK MENDERES SU RİSKLERİNE AYNA TUTUYOR

    WWF- Türkiye, Ege Bölgesi’ne hayat veren Büyük Menderes Nehri’nde kritik seviyeye ulaşan kirliliğin önüne geçmek için su sorununu doğa koruma açısından ele alan bir dönüşüm hareketi yürütüyor. Bugün incirin yüzde 61’i, zeytinin yüzde 28’i ve pamuğun yüzde 14’ü, Büyük Menderes Nehri’nin suladığı Aydın ilinden geliyor. Ancak yıllık 1,7 milyar metreküplük su potansiyeli ile Büyük Menderes, ‘su riski taşıyan havza’ kategorisinde. Yüzyılın sonuna doğru havza sularının yüzde 50 oranında azalması öngörülüyor. Bunun yanı sıra hızla kirlenen suyun kalitesi de düşüyor. Büyük Menderes örneğinden hareketle Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu su risklerine dikkat çekilen toplantıda, nehrin zorlu yolculuğu üzerinden su kaynaklarının durumuna ayna tutuldu.

    İLHAM OLACAK

    Büyük Menderes Havzası’nda su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetimi için yürütülen çalışmalara değinen WWF- Türkiye Tatlı Su ve Sulak Alan Programı Kıdemli Uzmanı Eren Atak ise hedeflerinin havzada doğayı korurken suyun daha verimli kullanıldığı yöntemlere geçişi sağlamak olduğunu söyledi. Atak, “Yağmur suyu hasadından tarımda verimli sulama yöntemlerine, sanayide temiz üretim uygulamalarından, doğa koruma çalışmalarına kadar iş birliği ortaklarımızla birlikte attığımız adımlarla Türkiye’nin diğer akarsu havzalarına ilham verecek bir çabanın içindeyiz” dedi.

  • Dünyada popülasyonu 3 bine düştü; Hatay’da sayıları her geçen yıl artıyor

    Dünyada popülasyonu 3 bine düştü; Hatay’da sayıları her geçen yıl artıyor

    Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan, dünyada sadece 3 bin dolayında kaldığı belirtilen dağ ceylanlarının sayısı Hatay’da bin 141’e ulaştı. Türkiye’de sadece Hatay’da yaşayan dağ ceylanları, özel olarak korunuyor.

    Hatay’ın Kırıkhan ve Kumlu ilçelerinde 13 bin 288 hektarlık alanda yaşayan, resmi kurum ve kuruşların yanı sıra yöre halkı tarafından da korunan ‘gazella gazella’ türü dağ ceylanlarının sayısı 2021 yılının ilk ayında yapılan envanter çalışmasıyla yüzde 23’lük bir artışla, bin 141’e ulaştığı belirlendi.

    TÜRKİYE’DE SADECE HATAY’DA YAŞIYOR

    Hatay dağ ceylanı olarak bilinen ‘gazella gazella’ türünün, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği tarafından nesli tehlike altında olarak kaydedildiğini söyleyen Doğa Koruma ve Milli Parklar Hatay Şubesi Kırıkhan Şefi Nuri Akın, “Dünyada sadece 3 bin adet kaldığı belirtilen bir türümüz. Bu türümüz değerli bir tür, Türkiye’de sadece Hatay’da yaşamaktadır ve Hatay’ın da Kırıkhan ve Kumlu ilçeleri sınır bölgesi dediğimiz alanda yaşamlarını sürdürmektedir” dedi.

    2013 YILINDA 235 OLAN SAYI, 2021 YILINDA BİN 141’E ULAŞTI

    Bu yıl 8, 9 ve 10 Ocak tarihlerinde Bakanlığın talimatıyla envanter çalışması yaptıklarını ifade eden Akın, “Bu envanter çalışmasında, 49 gözlem noktasında 35 kişi ile saha üçe bölünerek üç gün devam eden güzel bir çalışmamız oldu. Bunun sonucunda, bin 141 adet birey olduğunu gördük. Geçen sene 925 adet sayılmıştı. Yaklaşık yüzde 23’lük bir artış olduğunu gördük, bu da sevindirici bir haber bizim için, ilimizin için. 2013 yılında yapılan envanter çalışmasında ise 235 adet dağ ceylanı sayılmıştı. O zamandan bu zamana kadar her geçen gün sayıları arttı” diye konuştu.

    AVLAYANA, BESLEYENE YÜKLÜ CEZALAR UYGULANIYOR

    Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Hatay Şube Müdürlüğü’nce üretim tesisi kurulduğunu ve bu tesiste ceylanların neslinin devamının sağlandığını belirten Akın, şunları söyledi:

    “Buradaki amaç, belli bir sayıya ulaştıktan sonra uygun habitat sağlanarak, dağ ceylanlarının neslinin devamının sağlanmasıdır. Ayrıca bulunduğumuz saha, dağ ceylanı geliştirme sahası ilan edildi, 13 bin 288 hektar bir alan. Bu da Kumlu’nun Akpınar Mahallesi ile Kırıkhan’ın Karatepe Mahallesi arasında bölgelerdir. Bizim şu an tespit ettiğimiz bu bölgelerde yaşamlarını sürdürüyorlar. Bölgenin askeri bölge olması büyük bir avantaj, tabi kaçak avcıların da bu sebeple giremeyeceği bir bölge. Ayrıca neslinin tehlike altında olması hasebiyle de bu türün doğadan toplanması, alıkonulması, beslenmesi, avlanması yasak. Bunun için yüklü ceza miktarları uygulanıyor.”

  • Kuraklık uyarısı! NASA’dan Türkiye paylaşımı

    Kuraklık uyarısı! NASA’dan Türkiye paylaşımı

    NASA, resmi internet sitesi üzerinden Türkiye’deki yer altı sularının haritasını paylaştı. NASA’nın paylaştıklarına göre Türkiye’nin büyük bir bölümünde yer altı suları ortalama seviyenin altında.

    Koronavirüsün gölgesinde geçirdiğimiz şu günlerde koronavirüs kadar önemli bir durum daha söz konusu; O da ortalamanın altında gerçekleşen yağışlar. Özellikle 2020’nin son aylarında Türkiye’de yağış oranları neredeyse her ayın ortalamasının altında kaldı. Birçok barajın daha önce suyla kaplı olan bölgesinde, hayvanların otlatıldığı görüldü. Son günlerde etkili olan kar yağışlarının barajların doluluk oranlarını artırması beklense de NASA’nın paylaştığı haritaya bakılırsa odaklanılması gereken tek nokta baraj suları değil.

    İŞTE NASA’YA GÖRE TÜRKİYE’NİN YER ALTI SULARININ DURUMU

    Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Gravity Recovery and Climate Experiment Follow on (GRACE-FO) uydularıyla 11 Ocak 2021 itibarıyla Türkiye’deki yer altı su rezervlerini gösteren bir harita hazırladı. Haritayı resmi sitesi üzerinden paylaşan NASA, Türkiye’deki yer altı sularının ne durumda olduğunu gözler önüne serdi. Haritadaki mavi kısımlar normalden fazla su olan bölgeleri oluştururken, kırmızı ve turuncu renkli kısımlar ise normalden az su olan bölgeleri gösteriyor.

    ORTALAMA SEVİYENİN ALTINDA

    Türkiye’nin geneline baktığımızda ise renklerin kırmızıdan oluştuğu görülüyor. Bu da Türkiye’deki yer altı sularının ortalama seviyenin altında olduğunu gösteriyor. Ülkemizde yer altı suları, sulama ve içme suyu konusunda oldukça önemli bir yer tutuyor.

  • Çizgili Gerdanlı Kırlangıç, Türkiye’de ilk kez görüldü

    Çizgili Gerdanlı Kırlangıç, Türkiye’de ilk kez görüldü

    Hataylı Kuş Gözlemcisi ve Fotoğrafçısı Orhan Gül, önceki gün Hatay’ın Samandağ ilçesinde Akdeniz kıyısında yaptığı kuş gözlemi sırasında Türkiye’de ilk kez görülen Çizgili Gerdanlı Kırlangıç’ı belgelemeyi başardı. Yaşam olanı Hindistan olan bu kırlangıç türünün Ortadoğu’dan nadir kaydı olduğu kaydedilirken kuşun Türkiye’de görülmesiyle birlikte Türkiye kuş listesi 489’a yükseldi. Türkiye kuşçularının hedefi ise 500 türe ulaşmak.

    Geçmişte de önemli ve nadir kayıtların alındığı Hatay’ın Samandağ sahillerinde çıktığı kuş gözlem turu sırasında tek uçan bir kırlangıcı fark eden Dr. Orhan Gül, hemen fotoğraf makinesiyle kırlangıçtan görüntü aldı. Kuşun fiziksel özelliklerini ilginç bularak ilk olarak Hatay’da faaliyet gösteren Subaşı Kuş Gözlem Ekibine yollayan Gül, çok geçmeden türün Türkiye’de ilk kez gözlenen Çizgili Gerdanlı Kırlangıç olduğunu öğrendi.

    Kısa sürede bir çok kuş gözlemcisinin Hatay sahillerine gelmesine neden olan bu keşif, yurtdışındaki kuş gözlem gruplarında da büyük ses getirdi. Çizgili gerdanlı kırlangıcı fotoğraflayan Gül, “Hatay’ın Samandağ kıyılarında yer alan ve daha önce birçok nadir türün kaydedildiği Milleyha’ya doğru giderken, karşılaşacağım bomba tür ile ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Önümde uçan bir kırlangıç dikkatimi çekti. Ülkemizde görülen bazı kırlangıç türlerinin bölgede kışladığına şahit olmuştum. Açıkçası bu bireyin de onlardan biri olabileceğini düşündüm ilk anda. Ama yine de dürbünle bakınca bildiğimiz türlerden oldukça farklı bir görünümde olduğunu anladım. Bu kuş, daha önce gördüğüm kırlangıçlara hiç benzemiyordu. Fiziksel özellikleri de bunu gösteriyordu. Türkiye için yeni bir kayıt olacağını düşünüp heyecanlanmaya başlamıştım. Hemen Subaşı Kuş Gözlem Ekibi’nden arkadaşlarım Ali Atahan, Mehmet Atahan ve Mehmet Gül’e fotoğrafları yolladım. Ve değerli ekip arkadaşlarım kuşun Çizgili Gerdanlı Kırlangıç (Petrochelidon fluvicola) olduğunu ve Türkiye için yeni bir tür olduğunu bildirdi. Bu sevimli kuşun, esas dağılımı Hindistan olan ancak Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere Orta Doğu’dan da az sayıda kaydı bulunan hatta Mısır’da da gözlenmiş bir tür olduğunu anladık. Bilinen dağılımının ve kayıtlarının oldukça uzağından kaydedilmişti bu kez, Hatay’dan!” dedi.

    Türkiye’nin en büyük kuş gözlem ve fotoğraf platformu Trakus.org, bugüne kadar Türkiye’de kaydedilmiş tür sayısını 488 olarak listeliyordu. Bu son kayıtla birlikte bu rakam 489’a yükseldi. Trakuş üyeleri ise bu rakamın en az 500 olmasını umut ediyor.

  • Sular 50 metre çekildi: “Beyşehir Gölü ağlıyor”

    Sular 50 metre çekildi: “Beyşehir Gölü ağlıyor”

    Konya ve Isparta topraklarındaki Beyşehir Gölü’nde su, kıyıdan yaklaşık 50 metre çekildi. Su seviyesinde beklenenin üstünde azalma olduğunu belirten Beyşehir Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Hasan Kurt, ”Beyşehir Gölü, ağlıyor diyebiliriz. Akdeniz’in yaylası, Konya’nın denizi, olarak tabir ettiğimiz Beyşehir Gölü’nde kıyıdan 50 metre suların çekildiğini görebilirsiniz. Ciddi bir şekilde Beyşehir Gölü ağlıyor ve alarm veriyor” dedi.

    Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olarak bilinen 656 kilometre yüzölçümüne sahip Beyşehir Gölü, Çarşamba Çayı ile Konya Ovası’nın sulanmasına katkı sağladığı gibi 466 balıkçının da geçim kapısı oluyor. Ancak bu yıl yağışların yetersiz olması nedeniyle gölde kuraklık alarmı başladı.

    ‘BEYŞEHİR GÖLÜ AĞLIYOR’

    Beyşehir Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Hasan Kurt, Beyşehir Gölü’nün de diğer göller gibi küresel ısınmadan nasibini aldığını söyledi. Göldeki suyun kıyıdan yaklaşık 50 metre geri çekildiğini belirten Kurt, şunları söyledi:

    ”Dünya çapında küresel ısınmadan dolayı bütün göl ve göletlerimizde çekilme meydana geldiği gibi aynı Beyşehir Gölü’nde de beklentilerin çok üstünde bir suyun azaldığını görüyoruz. Beyşehir Gölü, ağlıyor diyebiliriz. Akdeniz’in yaylası, Konya’nın denizi olarak tabir ettiğimiz Beyşehir Gölü’nde şu an da gördüğünüz gibi beklentinin çok altında ve kıyıdan 50 metre suların çekildiğini görebilirsiniz. Ciddi bir şekilde Beyşehir Gölü ağlıyor ve alarm veriyor. Kırmızı çizgiye geldi diyebiliriz”

    Göldeki suyun azalması nedenleri arasında bilinçsiz sulamanın da yer aldığını ifade eden Kurt, ”Bu duruma küresel ısınmanın yanı sıra birincisi hoyratça sulamalardan meydana geldi. İkinci sebebi Beyşehir Gölü’nü besleyen dere ve akarsuların bazılarının önüne barajların yapılması ve yapılan barajlarında su tutmamasıdır. Şu an ki yapılan barajlar su tutmuyor. Tam tersine Beyşehir Gölü’ne gelen akarsularında damarları kesildi” diye konuştu.

    BALIKÇIK DA ETKİLENDİ

    Gölden balıkçılıkta geçimini sağlayanlarında durumdan etkilendiğini belirten Kurt, ”Beyşehir Gölü’nde, balıkçılık yapan 466 tane ruhsatlı teknenin şu an da ciddi bir şekilde para kazanamıyor diyebiliriz. Balık tutamıyorlar. Arkadaşlarım uzağa gidemiyorlar. Yakın mesafelerde acaba bir ya da iki balık çıkar mı diye balıkçılık yapıyorlar. Suyun olmadığı yerde balık olur mu? Tabi ki avcılıkta dibe vurmuş vaziyettedir” dedi.

  • Meke Gölü haritadan silinme noktasında

    Meke Gölü haritadan silinme noktasında

    Konya’nın Karapınar ilçesinde ‘Dünya’nın nazar boncuğu’ olarak bilinen, krater yapıya sahip Meke Gölü’ kuruyunca haritadan silinme noktasına geldi.

    Bölgede 27 yıldır TEMA Vakfı’nın gönüllü temsilciliğini yapan Musa Ceyhan (68), havzada yer altı suyunun çekilmesiyle gölün güzelliğini oluşturan suyun tamamen kuruduğunu belirterek, ”Gölümüz ‘Dünya’nın nazır boncuğu’ olarak biliniyordu.

    Kuraklık ve bilinçsiz tarımsal sulama nedeniyle yer altı su seviyesinin hızla azalması sonucu göl kurudu. Meke Gölü yer altı suları çekilmeden önce, masmavi gölümüz vardı. Çeşitli kuş türleri gelir, yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeriydi. Ancak Meke Gölü kuruyunca ne kuşlar, ne de turistler gelmez oldu” dedi.

    Meke Gölü, 5 milyon yıl önce volkanik patlamayla meydana gelen kraterin, zamanla suyla dolması, 9 bin yıl önce ise gölün ortasında ikinci patlamanın olması ve buranın da suyla dolması sonucu oluştu. Yeraltı su kaynaklarından beslenen ve suyu tuzlu olan Meke’nin ortasında, 50 metre yükseklikte volkan konisi bulunuyor. Daha önce 12 metre derinliğinde su bulunan Meke Gölü, 2000’li yılların başından itibaren kuraklık ve bilinçsiz tarımsal sulama sonucu yer altı su seviyesinin her geçen gün azalması sonucu kurudu.

    ‘KUŞLAR DA TURİSTLER DE ARTIK GELMİYOR’

    Karapınar’da oturan ve TEMA Vakfı’nın 27 yıldır gönüllü temsilciliği ile bölgeye gelen turistlere gönüllü rehberlik yapan Musa Ceyhan, masmavi suyun olduğu ve kuş türlerine ev sahipliği yapan Meke Gölü’nün kurumasının kendisini üzdüğünü belirterek şunları söyledi:

    “Dünyanın gözü ve nazar boncuğu olarak adlandırılan Meke Gölü, yer altı suları çekilmeden önce masmavi bir gölümüzdü. Çeşitli kuş türleri gelir, yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeriydi. Ancak Meke Gölü kurumaya yüz tuttukça kuşlar da gelmez oldu, yerli ve yabancı turistler gelmez oldu. Burada yer altı sularımızın muhakkak yükselmesi gerekiyor. Eğer Meke Gölü’nün eski canlılığına kavuşmasını istiyorsak suların muhakkak eski seviyesine gelmesi gerekiyor. Konya kapalı havzada yüzbinlerce su kuyusu var. Sular çekildikçe de haliyle burası da kurudu.”

    ‘HARİTADAN SİLİNECEK NOKTAYA GELDİ’

    Gölün haritadan silinecek duruma geldiğini ifade eden Ceyhan, “Meke Gölü haritadan silinecek noktaya geldi. Gölümüzün kurumasına çok üzülüyoruz. Meke Gölümüz dünya harikası bir göldü. Bu bölgede çok sayıda su kuyusu var. Tabi ‘Hazıra Hasan Dağı dayanmaz’. Yer altı sularını yükseltmek için dış havzalardan su getirilmesi gerekiyor. Buraya gelip Meke Gölü’nün halini gördükçe çok üzülüyoruz. Bütün Karapınar halkı üzülüyor. Meke Gölü’nün eski canlılığına kavuşmasını istiyoruz” dedi.