Kategori: Çevre

  • Türkiye’de içecek ambalajlarında ‘depozito’ dönemi

    Türkiye’de içecek ambalajlarında ‘depozito’ dönemi

    Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşülen Türkiye Çevre Ajansı’nın kurulmasına dair kanun teklifi sayesinde 2022 yılından itibaren içecek ambalajlarında depozito uygulaması başlayacak. Meclis’e kanun teklifini sunan AK Parti Konya Milletvekili Selman Özboyacı, depozito yönetim sistemi sayesinde yılda 2 milyar TL ülke ekonomisine katkı sağlanacağını belirterek, ”Depozito yöntemi sistemiyle beraber biz, bütün bu içecek ambalajlarını atık haline gelmeden kendi aralarında ayrı ayrı toplanarak temiz hammadde halinde yeniden o şişenin döndürülmesini sağlayacağız. Bu sayede enerjide ciddi şekilde tasarruf edilmiş olacak” dedi.

    AK Parti Gençlik Kolları Başkanlığını da yürüten milletvekili Selman Özboyacı’nın öncülüğünde TBMM’ye sunulan Türkiye Çevre Ajansı’nın kurulması ve Çevre Kanunu’nda değişiklikler yapılmasına dair kanun teklifinin, bazı maddeleri Meclis’te görüşüldü. Kanun teklifini değerlendiren Özboyacı, kanun teklifiyle amaçlarının ülke kaynaklarının en verimli ve en doğru şekilde kullanıp gelecek nesillere daha yaşanabilir çevre bırakmak olduğunu kaydetti. Çevrenin siyaset üstü olduğunu ifade eden Özboyacı, şunları söyledi:

    ”Bugün dünya büyük küresel çevre sorunlarıyla karşı karşıya, bununla toplumlar da, bireyler de mücadele etmek için çeşitli formüller arıyorlar. Bizim de bu kanun teklifini hazırlarken çabamız, ülkemizin kaynaklarını en verimli, en doğru bir şekilde kullanıp, gelecek nesillere çok daha yaşanabilir, çok daha temiz bir çevre bırakmaktır. Çünkü çevre, siyaset üstü bir konudur. Hepimizin geleceğini ilgilendiren bir konu. Bugün verilere baktığımızda dünyada şehirleşme yüzde 54 oranına çıkmış. 30 yıl içinde 2050’lerde yüzde 70’lere çıkacağı öngörülüyor. Bu korkunç bir tüketim demek. Nitekim enerji tüketimi üç katına, hammadde tüketimi iki katına çıkmış durumda. Bu sebeplerle çevreye dair yaptıklarımız geleceğe dair yaptıklarımız ve bunları da kesinlikle ortaklaşa, bir bütün halinde, iş birliği yaparak hareket etmek lazım. Çünkü çevre hepimizin ortak değeridir. Çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağımız en önemli miraslardan bir tanesidir.”

    TÜRKİYE ÇEVRE AJANSI

    Kurulması planlanan Türkiye Çevre Ajansı’nın amaç ve faaliyetlerini anlatan Özboyacı, ”Türkiye Çevre Ajansı’nın amaç ve faaliyetlerine baktığımızda; çevrenin iyileştirilmesi, korunması, yeşil alanların korunması, geliştirilmesi, sıfır atık projesinin yaygınlaştırılması, laboratuvarlar kurulmak, müzeler kurmak, bilimsel çalışmalar yapmak. Araştırma uygulama merkezleri kurmak. Bütün basın yayın işlemlerini, tanıtıcı faaliyetlerinde bulunmak. Yurt içi ve yurt dışında özel ve kamu herkesle iş birliği yapabilmek. Kısacası çevreyi içeren bütün konularda alabilecek yapıya büründürülüyor. Ama bizim en çok önemsediğimiz, ajansında ilk iş olarak en çok odaklanması gerekir diye düşündüğümüz depozito yönetim sistemidir” dedi.

    Özboyacı, depozito yönetim sistemi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İstanbul Teknik Üniversitesiyle birlikte 2019 Temmuz ayından itibaren çalışma yaptığını ve kendisinin de 11 aydır bu projenin içinde olduğunu söyledi.

    ‘DEPOZİTO YÖNETİMİ SİSTEMİYLE, İTHALATTA VE ENERJİDE TASARRUF SAĞLANACAK’

    Özboyacı, ”Türkiye’nin geri dönüşüm noktasında attığı büyük adımlar var; ama geri dönüştürülebilir atıkları kendi arasında ayrı toplamadığımız, karışık topladığımız için aslında buradan verimsiz bir ürün elde edilebiliyor. Halbuki biz plastik, cam ve metal şişeleri ayrı ayrı toplayabilsek, inanın bunlar doğrudan hammadde kullanılabilme özelliğine sahip. Depozito yönetim sistemi aslında şunu önceliyor; bugün sektörde baktığımızda plastik şişenin üretimi için yurt dışından granül ithal edildiğini görüyoruz. Cam şişenin üretimi için kuvars dediğimiz, kum dediğimiz materyallerin ithal edildiğini görüyoruz. Hem bunun ithalat masrafı var. Bunun yanında cam şişeyi cam kırığından geri dönüştürmekle, kumdan cam şişe üretmek arasında 5 kat enerji farkı var. Hem ithalata masraf etmek zorunda kalıyoruz hem de ciddi bir enerji üretim kaybı yaşıyoruz her şişenin üretiminde. Depozito yönetim sistemiyle beraber biz, bütün bu içecek ambalajları atık haline gelmeden, kendi aralarında ayrı ayrı toplanarak temiz hammadde halinde yeniden o şişenin döndürülmesini sağlayacağız. Bu sayede ithalatta ve enerjide ciddi bir tasarruf edilmiş olacak” diye konuştu.

    ‘2022 YILINDA İÇECEK AMBALAJLARINDA DEPOZİTO UYGULAMASI BAŞLAYACAK’

    2022 yılında içecek ambalajında depozito uygulamasının başlayacağını belirten Özboyacı, 1 liraya satılan bir şişe suyun üzerine depozito ücreti konularak satılacağını, tüketildikten sonra da geri verildiğinde depozito ücretinin tüketiciye iade edileceğini söyledi. Özboyacı, ”2022 yılının başından itibaren içecek ambalajların girişini zorunlu hale getiriyoruz. Böylece piyasa ürün sürenler, piyasaya sürdükleri ürünlerin depozito bedellerini en başta ajansa yatıracaklar. Daha sonra bunu satacaklar. Satış noktalarından depozito bedeli üzerine konularak paralarını alacaklar. Satış noktaları da, üzerine depozito ücretini koyarak vatandaşa satacak. Bir şu şişesini, meşrubat şişesini alan bir vatandaşımızda, normalde aldığından bir miktar fazlaya aldı, bunu tüketti, geri bu şişeyi otomata atabilir, markete geri verebilir ve bunu yaptığı anda, şişesini geri verdiğinde o fazla ödediği kısmı geri alacak ve aynı ücreti ödemiş olacak. Biz bunu atığın, atık haline gelmeden hammaddeye dönüşmesini sağlamış olacağız. Bu konuda duyarsızlık yapıp, o atığı çöpe atarlarsa kendi depozito bedellerini yakmış olacaklar” dedi.

    ÜLKE EKONOMİSİNE YILLIK 2 MİLYAR TL KATKI SAĞLAYACAK

    Depozito yönetim sisteminin ülke ekonomisine yıllık 2 milyar TL kaktı sağlayacağını ifade eden Özboyacı, ”Almanya’da, İsveç’te, Hollanda’da, Danimarka’da bu sistem yüzde 92’lerin üzerinde bir başarıyla gerçekleşiyor. Biz de 2022 yılında yüzde 70, 2023 yılında yüzde 80 ve 2024’ten sonra en az yüzde 90 olmak üzere bu içecek ambalajlarının geri dönüşümünü sağlamayı hedefliyoruz. Bu sayede yapılan hesaplara göre yılda 2 milyar lira yıllık ülke ekonomisini katkı sağlanacak. Gayrı safi yurt içi hasılaya ve cari açığa yarım milyar lira azalma öngörüyoruz” dedi.

    TÜRKİYE’DE YILDA 200 BİN TON ATIK MOTOR YAĞI

    Meclis’e sundukları kanun teklifinde atık motor yağı hakkında da maddenin bulunduğunu belirten Özboyacı, Türkiye’de yılda 200 bin ton atık motor yağının ortaya çıktığını belirtti. Bu atığın sadece 20 bin tonunun geri dönüştürülebildiğini belirten Özboyacı, şöyle konuştu:

    ”180 bin ton atık motor yağı ya yakılıyor ya da çevreye karışıyor. Halbuki bu yağdan biz baz yağı elde edebiliyoruz. Kalıp yağı ya da gres yağı olarak kullanabiliyoruz. Bugün sektöre baktığımızda yurt dışından atık motor yağından dönüştürülmüş baz yağlarını ithal edildiğini görüyoruz. Halbuki hiç gerek yok. Bizim 180 bin ton atık motor yağımız çevreye karışıyor. Bu maddemizle atık motor yağının çevreye karışmasını önleyip, tamamen geri dönüştürülebilir şekilde izlenmesine, toplanmasına ön ayak oluyoruz. Bundan sonra yetkisi ve lisansı olmayan bir yerde motor yağı değişimi yapılamayacak. O iş yerine denilecek ki; bakın yetki ya da lisans almanız lazım. 60 gün içinde almazsa 10 bin lira ceza uygulanacak. Bu lisans ve belgeyi almak zor değil. Sadece şu iki bilgiyi istiyor bakanlık; ‘Sen ne kadar atık yağ toplayacaksın? Bu topladığın atık yağları ne yapacaksın? Bu iki cevabı verebildikten sonra bütün esnafımız motor yağ değişimini yapabilecek. Yeter ki biz bu motor yağlarını nereye gittiğini izleyebilelim. Buradaki amaç da budur.”

    ATIK MADDEYİ YERE ATANA BİN TL CEZA

    Özboyacı, ”Çevre ve izin lisanlı almayanlar bütün faaliyetler, süresiz durdurulur diye bir hüküm getiriyoruz. Caydırıcılığı artırmak anlamında idari para cezaları da artırılıyor. Türkiye’nin neresinde olursa olsun herhangi bir atığı yere atanlarla çevreyi kirletenlere bin lira ceza öngörülüyor” dedi.

    ÇEVRE ETİKETİ SİSTEMİ

    Özboyacı, getirilmesi planlanan çevre etiket sistemiyle de bütün ürünlerin üretiminden, tüketim ve atık haline gelinceye kadarki bütün hikayesinin anlatılacağını söyledi.

    ALIŞVERİŞLERDE POŞET YÜZDE 80 AZALDI

    Özboyacı, alışverişlerde plastik poşetlerde alınan ücret uygulaması sayesinde poşet alımının azaldığını hatırlattı. Özboyacı, ”Türkiye’de kişi başına yılda 440 tane plastik poşet tüketiliyordu. Bu rakam 90’a düşmüş durumda ve yüzde 80 oranında azalmış” dedi.

  • Dünyanın en büyük buz dağı eriyor

    Dünyanın en büyük buz dağı eriyor

    İngiltere Savunma Bakanlığına ait bir nakliye uçağının çektiği görüntülerde dünyanın en büyük buz dağının son 3 yılda 1800 kilometrekare eridiğinin görüldüğü bildirildi.

    İngiltere Savunma Bakanlığı’na ait bir nakliye uçağının çektiği görüntülere göre Britanya Denizaşırı Bölgesi’ndeki Güney Georgia Adası’nda yer alan dünyanın en büyük buz dağının küresel ısınma sebebiyle erimeye başladığı görüntülendi.

    Haberde, nakliye uçağının söz konusu buz dağındaki çok sayıda çatlağı ve su altında uzanan tünelleri görüntülediği kaydedildi.

    Buz dağının şu an Britanya Denizaşırı Bölgesi’ndeki Güney Georgia Adası’na doğru hareket ettiği ifade edilen haberde, adaya 200 kilometre uzaklıkta bulunduğu ve sığ kıyı sularında sıkışma ihtimalinin olduğu aktarıldı.

    DENİZ YOLU TAŞIMACILIĞI İÇİN İZLENMESİ GEREKİYOR

    Haberde, son haftalarda elde edilen uydu görüntülerinde A68a’nın kenarlarının sert dalga hareketleriyle hızla parçalandığının görüldüğü ve buz dağından ayrılan bu parçaların “deniz yolu taşımacılığı” güvenliği için izlenmesinin gerektiği bilgisine yer verildi.

    A68a buz dağının 2017’de Antarktika’daki buz tabakasından koptuğunda ölçüsünün 6000 kilometrekare olduğu vurgulanan haberde, elde edilen son görüntülerde bunun 4200 kilometrekareye düştüğü kaydedildi.

  • Bursa’da doğa turizminin yeni rotası: Dağyenice

    Bursa’da doğa turizminin yeni rotası: Dağyenice

    Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yap-işlet-devret modeliyle yaptırılan, kır evlerinden macera parkına, karavan kamp alanlarından gençlik merkezine kadar doğada yapılabilecek tüm aktivite alanlarını bünyesinde barındıran Dağyenice Projesi, yapılan imalatlarla şekillenmeye başladı. Çalışmaları yerinde inceleyen Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, projenin ilk etabını önümüzdeki yıl 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nda hizmete açmayı hedeflediklerini söyledi.

    Bursa’nın turizmden hak ettiği payı alması amacıyla Uludağ, sahiller, göller, şelaleler gibi doğal değerleri vitrine çıkaracak projeleri bir bir hayata geçiren Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Dağyenice’yi doğa turizminin yeni merkezi haline getirecek projesi hızla ilerliyor.

    Kent merkezine yakın olmasıyla birlikte bir o kadar şehrin gürültüsünden uzak olan, hafta sonları piknikçilerin akınına uğrayan ve özellikle kampçıların tercih ettiği Dağyenice’nin turizme kazandırılması için Büyükşehir Belediye Meclisi kararıyla BURFAŞ’a devredilen yaklaşık 300 dönümlük alanla ilgili ihaleyi kazanan Rota 16 firması, kısa sürede bölgenin çehresini değiştirdi.

    Yap-işlet-devret modeliyle hayata geçirilen Dağyenice A Tipi Mesire Yeri Projesi’nde, kır lokantaları, kır kahveleri, kır evleri, büfeler, kameriyeler, piknik üniteleri, pergolalar, karavan kamp alanları, çadırlı kamp üniteleri, açık ve kapalı manej alanı, 35 metrelik gözlem kulesi, su sporları alanı, bir çok farklı aktivite bulunduran macera parkı, orman okulu, gençlik merkezi, ibadethaneler, fauna alanları, flora alanları ve hizmet birimleri bulunuyor.

    Doğa dostu proje

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Dağyenice’de proje alanını gezip, proje ortaklarından çalışmalar hakkında bilgi aldı. Bölgenin doğal yapısını değiştirmeden, tamamen doğa dostu ahşap malzemeler kullanılarak yapılan projenin detaylarını dinleyen Başkan Aktaş, elektrik, doğalgaz ve telefon bağlantılarının bir an önce yapılması için ilgili kurum müdürleriyle görüşerek, sürecin hızlandırılmasını istedi. Daha sonra proje alanını gezen Başkan Aktaş, gölet üzerine yapılan yüzer kamelyanın yanı sıra imalatı tamamlanan piknik ünitelerini ve kameriyeleri inceledi.

    Bursa’nın yeni cazibe merkezi

    Turizmin önemli önceliklerinden biri olduğunu ve turizmin çeşitlendirilmesi için farklı projeleri hayata geçireceklerini daha önce söylediğini hatırlatan Başkan Aktaş, “Sadece tarih ve kültür turizmi ile alakalı değil özellikle doğa turizmi ve kırsal turizmle alakalı çalışmalarla ilgili altyapı oluşturacağımızı daha önce ifade etmiştim. İşte bu cennet köşelerinden biri olan Dağyenice ile alakalı projemiz devam ediyor. Özelikle şu son 7-8 aylık pandemi süreci ile beraber doğaya, kırsala olan yakınlık ve yatkınlık insanlar tarafından çok daha fazla artmakta. Dolayısıyla da kırsal turizmin çok daha fazla gelişeceğini tüm uzmanlar gibi ben de ifade etmek istiyorum. Burasıyla ilgili ihaleyi kazanan Rota 16 firmamız onaylanan projeler doğrultusunda imalatlara devam ediyor. Burası hem Bursa halkının günübirlik olarak kullanabileceği hem de yurtiçi ve yurt dışından gelecek misafirlerimizin de ihtiyacını karşılayacak bir cazibe merkezine dönüşüyor. Burada doğa muhafaza edilirken, doğa dostu imalatlarla yeni bir yaşam alanı oluşturuluyor” dedi.

    Bayram hediyesi

    Başkan Aktaş, çalışmaların hızla devam ettiği, kır lokantaları, kır kahveleri, büfeler, kameriyeler, piknik üniteleri, pergolalar, karavan kamp alanları, çadırlı kamp üniteleri, 35 metrelik gözlem kulesi, orman okulu, gençlik merkezi, ibadethaneler, fauna alanları, flora alanları ve macera parkının bir bölümünü önümüzdeki yıl 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nda hizmete açmayı hedeflediklerini söyledi. Manej açık ve kapalı alanları ve kır evlerinden oluşan ikinci etabın da daha sonra tamamlanacak hizmete açılacağını dile getiren Başkan Aktaş, “Eski halini hepimiz biliyoruz. Çöplerin sağa sola atıldığı, bakımsız bir alandı. Açıldığında inşallah hep birlikte göreceğiz, burası her yaştan vatandaşın gelip, gönlünce eğlenebileceği, doğa ile iç içe dinlenebileceği bir aktivite alanı olacak. Bursa’mıza hayırlı olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.

  • Bursa’da tırtıl istilası kontrol altına alındı

    Bursa’da tırtıl istilası kontrol altına alındı

    Bursa’nın İnegöl ile Kütahya’nın Domaniç ilçeleri arasındaki ormanlık alanın büyük bölümüne yayılan zararlı tırtıllarla mücadele başarıyla sonuçlandı.

    Bölgede ilk kez 2018’de İnegöl’ün Arapoturağı mevkisinde tespit edilen kızıl kuyruklu tırtıl zararlısı, özellikle kayın ağaçları ile bitkilerin yapraklarına zarar verdi.

    Geçen yıl yaklaşık 450 hektar alanda ağaçları yapraksız bırakan tırtıllara karşı Bursa Orman Bölge Müdürlüğü ve Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) Orman Fakültesince biyolojik mücadele başlatıldı.

    Bu kapsamda, yüksek çözünürlüklü 10 santimetre detayında ortofoto haritalar üretilerek, zarar değişimi izlendi. 15 gün aralıklarla yapılan drone uçuşlarıyla zararlılar takibe alındı.

    İnegöl Orman İşletme Müdürlüğü teknik personelinin de desteğiyle ışık tuzakları kuruldu, zararlının yumurtaları toplandı, hem havadan hem de karadan “bacillus thrungiensis” bakterisi salındı.

    Ayrıca, kuş yuvaları asıldı ve ormanda bakım yapılarak besin miktarı azaltıldı.

    Çalışmalar sonucunda, zararlının popülasyon yoğunluğunda büyük ölçüde azalma kaydedildi. Sahadaki kayın ağaçları tekrar sağlıklı görünümüne kavuştu ve zararlı böceğin popülasyonu zararsız olacak düzeye indirildi.

     “Popülasyon dengesini kurmayı başardık”

    Bursa Orman Bölge Müdürü Yalçın Akın, AA muhabirine, kayın ormanlarına ekonomik ve biyolojik zarar veren tırtıllarla mücadeleyi bir yılda tamamlayıp drone ölçümleriyle tespitlerde bulunduklarını söyledi.

    Bu durumun salgına benzediğini belirten Akın, “Çalışmayı geçen yıl yürütmemiş olsaydık daha büyük alanlarda bu zararlının tahribat yapması ve kayın ormanlarını yok etmesi söz konusu olabilirdi. Zararlının bulunduğu ormanlarımız şu anda yemyeşil bir şekilde karşımızda duruyor.” dedi.

    Projenin yürütücüsü BTÜ Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuzhan Sarıkaya da normalde kayın ormanlarında büyük ölçekte böcek zararlarıyla çok sık karşılaşmadıklarını dile getirdi.

    İnegöl ve Domaniç arasındaki sahada ağaçların kuruduğu gibi bir izlenim oluştuğunu ancak sadece yapraksız kaldıklarını anlatan Sarıkaya, şöyle devam etti:

    “Geldiğimiz süreçte bu ağaçların tekrardan yeşillendiğini görebiliyoruz. Projeyle beraber epideminin önüne geçilmesi için entegre savaş yöntemlerini uyguladık. Burada birkaç metodu bir arada uyguladık. Popülasyon dengesini kurmayı başardık. Zarar görülmez noktaya geldi. Tırtıl popülasyonu zarar seviyesinin altına çekildi. Tırtıllar tamamen yok edilmedi ancak ekosistem içindeki dengesi yapılan müdahalelerle tekrar sağlandı.”

    “En az 2-3 bin hektar alan tırtıldan kurtuldu”

    BTÜ’de görevli Doç. Dr. Ali İhsan Kadıoğulları ise proje kapsamında bir yıl boyunca her 15 günde bir drone uçuşu yapıldığını aktardı.

    İzleme ve takipten kendisinin sorumlu olduğunu bildiren Kadıoğulları, şunları kaydetti:

    “4 gündür arazi uçuşları yapıyorum. Bu sahanın yaklaşık 850 hektarlık alanını komple tekrar 10 santimetre çözünürlükte ortofoto harita üreterek analiz ettik. Salgınla ilgili bir tepki olmadığını ortaya koyduk. Şu anda popülasyonun dengelendiğini görebiliyoruz. İnsan gözünün göremediği zararları bile çok bantlı kameralarla tespit etmeyi başardık. 2018 yılında 50 hektar, 2019 yılında 450 hektar zarar vardı. Bu hesaplamayla en az 2-3 bin hektar alan tırtıldan kurtulmuş oldu.”

  • Usulsüz avlanan 54 kişiye ceza yağdı

    Usulsüz avlanan 54 kişiye ceza yağdı

    Sivas’ta, Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından gerçekleştirilen denetimlerde, usulsüz avlanan 54 kişiye toplam 70 bin lira para cezası uygulandı.

    Doğa Koruma ve Milli Parklar Sivas İl Şube Müdürlüğü ekiplerince, 2 ve 3’üncü grup kuşlar ile 1’inci grup memelilerin av sezonunun başlaması nedeniyle Sivas genelinde av koruma kontrol faaliyetleri kapsamında avcılara yönelik denetim yapıldı. Denetimlerde 477 avcı kontrol edildi. Kontrolde usulsüz avlandığı belirlenen 54 kişi hakkında yasal işlem yapılarak, toplam 70 bin lira para cezası kesildi.

    52 av hayvanına ve 2 av tüfeğine el konuldu. Av sezonu süresince denetimlerin devam edeceği bildirildi.

  • Santa Harabeleri, ‘kesin korunacak hassas alan’ olarak tescillendi

    Santa Harabeleri, ‘kesin korunacak hassas alan’ olarak tescillendi

    Gümüşhane’nin Dumanlı köyü sınırlarında yer alan ve ‘Gökyüzüne yakın saklı kent’ olarak da bilinen, arkeolojik doğal sit alanı Santa Harabeleri, ‘kesin korunacak hassas alan’ olarak tescillendi. Definecilerin kazılarıyla tahribata uğrayan, bakımsızlıktan kaplanan otlarla görsel güzelliğini kaybeden tarihi yapıların, restore edilerek turizme kazandırılması planlanıyor.

    Dumanlı köyü sınırlarında yer alan, geçmişi Orta Çağ’a kadar uzanan, ‘Gökyüzüne yakın saklı kent’ olarak da bilinen arkeolojik doğal sit alanı Santa Harabeleri, taştan inşa edilen tek katlı yapılar ve kiliselerden oluşuyor. Rum sivil mimarisine özgü eserleri barındıran ve bugüne kadar ayakta kalan yapılar, son yıllarda kaçak define kazıları ile tahrip edilirken, bakımsızlıktan kaplanan otlarla da görsel güzelliğini kaybediyor. Santa Harabeleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla ‘kesin korunacak hassas alan’ olarak tescillenerek korumaya alındı. Ekim ayında Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren kararla birlikte; bölgeyi turizme kazandırmak için restorasyon çalışmaları da başlatıldı. Rum sivil mimarisine özgü eserler, taştan inşa edilen tek katlı yapı, kilise gibi pek çok tarihi yapıyı barındıran ve kaçak definecilerin kazılarıyla tahribata uğrayan Santa Harabeleri’nin restore edilerek bölge turizme kazandırılması hedefleniyor.

    ‘DİPSİZ GÖL DE SINIRLARI İÇERİSİNDE’

    Doğal ve Tarihi Değerleri Koruma Derneği Başkanı, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) öğretim üyesi Dr. Coşkun Erüz, tescil kararıyla Santa Harabeleri’ndeki koruma alanının bin 300 hektara kavuştuğunu söyledi. Erüz, “Santa, ‘Karadeniz’ deyince aklınıza gelebilecek kültürel alt yapıya sahip, hırçın bir coğrafyayı gösteriyor. Karadeniz denince akla gelen her daim yeşil, içinden akarsu geçen, etrafı ormanlarla kaplı hem yayla hem köy hem de kültür merkezi olduğu için gidenleri cezbediyor. Santa’nın fotoğraflarına bakanlar bunu hissederler. Burası son dönemde ünlü olan Dipsiz Gölü de sınırları içerisinde barındırıyor. Hem arkeolojik hem de doğal sit alanı. Sayın Cumhurbaşkanımızın onayıyla birlikte koruma alanı bin 300 hektarlık bir alana kavuştu. Bu alan içerisindeki kültürel alanların haricindeki alanın tamamı doğal sit alanı kapsamında. Bu doğal sit de kesin korunacak ve nitelikli korunacak doğal sit olarak ayrılıyor. İçerisindeki köy yerleşimlerinin olduğu yer ise sürdürülebilir kullanım alanı olarak tescillenmiş durumda. Santa aslında hem doğal hem de kültürel anlamda arkeolojik sit alanı pozisyonunda olan bir yer” dedi.

    ‘YERLEŞİMCİLERİN DUYARLI OLMASI GEREKİR’

    Santa’daki yaşam alanlarının yalnızca yaz aylarında kullanıldığı için bölgenin korunmasız kaldığını ve kaçak definecilerin hedefi olduğunu belirten Erüz, “Sadece yaz mevsiminde 3- 4 aylığına iskan ediliyor. Onun dışındaki dönemlerde hemen hemen boş. Maalesef bölgedeki köprüler, çeşmeler, kiliseler hatta insanların yaşadığı evleri dahi korumasız kalarak diğer mevsimlerde büyük tahribata uğruyor. Devletin bunu fark edip, gidip tedbir alması çok kolay değil. O yörede yaşayan, alanın esas sahibi olan yerleşimcilerin duyarlı olması gerekir. Gerekli ihbarı yaparak oranın kontrol altında tutulmasını sağlamalı” diye konuştu.

    ‘ÖNCE PLANLAMA SONRA YAPILAŞMA’

    Santa bölgesinin turizme kazandırma çalışmaları yapıldığını da aktaran Erüz, “Koruma imar planı ile alan yönetim planı çalışmalarının yıllar içinde yapılacağı düşünülüyor. Yakın bir zamanda restorasyon kapsamına alınma durumu da var. O tarihi yapıların bir kısmının turizme kazandırılması durumunda Santa’da yılın 12 ayı turizm yapılabilecek hem tarihi hem doğal bir coğrafya. Ayder ve Uzungöl’ün başına gelen önce yapılaşma sonra planlama değil de önce planlama sonra yapılaşmayı başarırsak, Santa ve hemen arka vadide bulunan Kurum ve İmera gibi tarihi yerleşimler hem Trabzon hem Gümüşhane’ye büyük potansiyel oluşturacak” ifadelerinde bulundu.

    SANTA HARABELERİ

    Doğu Karadeniz’deki Rum- Pontus Devleti’nin kültürel mirası olan Santa Harabeleri’nin, 17’nci yüzyılda inşa edildiği biliniyor. Rumların bölgeden 1923 yılında göç etmesiyle kaderine terk edilen harabeler, Gümüşhane’ye 72, Trabzon’a ise 42 kilometre uzaklıkta; Gümüşhane’nin Dumanlı köyü sınırlarında yer alıyor. Rum sivil mimarisine özgü eserleri barındıran ve 1999’da arkeolojik doğal sit alanı ilan edilen Santa Harabeleri, 7 mahallede taştan inşa edilen tek katlı konutlardan ve her mahalledeki en az 1 kiliseden oluşuyor. 1700- 1900 yıllarında 5 bine yakın kişinin yaşadığı harabeler, ulaşım zorluğu nedeniyle az sayıda yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor. Çevresinde az sayıda nüfus ve yaban hayatından pek çok canlıyı barındıran tarihi harabeler, bölgenin önemli turistik noktaları arasında da yer alıyor.

  • Bursa Gemlik’teki çevre kirliliği temizlenecek

    Bursa Gemlik’teki çevre kirliliği temizlenecek

    Bursa’nın Gemlik ilçesinde doğal alanlara döküldüğü belirlenen hafriyat ve çöpler kaldırılacak. Umurbey Mahallesi’nde yeşil alanlara ve yol kenarlarına kimliği henüz belirlenemeyen kişilerce bir süredir döküldüğü belirlenen hafriyat kirliliğe neden oldu.

    Mahalle sakinlerinin de tepkisi üzerine, ormanlık alana kadar uzanan hafriyat ve çöplerin toplanması için çalışma başlatıldı. Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan, yaptığı açıklamada, konunun takipçisi olduklarını belirtti.

    Çevrenin kirletilmesine tepki gösteren Sertaslan, “İlçemizde bazı bölgelerin gelişigüzel hafriyat alanı haline dönüştüğünü tespit etmiş bulunmaktayız. Gerekli temizlik çalışmalarına başladık. Sorumluları bulup gereğini yapacağız.” ifadesini kullandı.

  • Salda Gölü’nün Beyaz Adalar kısmı ziyarete kapatıldı

    Salda Gölü’nün Beyaz Adalar kısmı ziyarete kapatıldı

    Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un 15 Ekim’den itibaren girişlere kapanacağını açıkladığı Burdur’un Yeşilova ilçesinde bulunan Salda Gölü’nün Beyaz Adalar bölümüne ziyaretçi girişi yasaklandı.

    Beyaz kumu ve turkuaz mavisi suyuyla son yılların en önemli cazibe merkezleri arasında yer alan, Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nce (NASA) Mars’taki Jezero Krateri’yle benzer özellikler gösterdiğinin açıklanması ile daha fazla ilgi gören Salda Gölü’nün Beyaz Adalar kısmına ziyaretçi girişi bugün itibarıyla yasaklandı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum geçen ay yaptığı açıklamada, “Bilimsel araştırmalar ve raporlar doğrultusunda aldığımız kararla bu yapıların ezilerek azalmasının önüne geçiyoruz. Buna göre, 15 Ekim itibarıyla ‘Beyaz Adalar’ kısmında göle girilmeyecek, yüzülmeyecek ve plaj kullanılmayacaktır. Bakanlık olarak, Beyaz Adalar bölgesinde yaklaşık 1,5 kilometrelik sahil şeridindeki taşıma kapasitesine bağlı olarak ziyaretçi sayısını belirleyecek çalışmamızı da başlattık” demişti. Bakan Kurum’un açıklaması doğrultusunda Burdur Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ile Yeşilova Kaymakamlığı tarafından Beyaz Adalar kısmı girişine ahşap bariyerler yerleştirildi.

    Girişin yasaklanmasına rağmen Salda Gölü’nü ziyarete gelenler oldu. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekipleri de yasaklanan bölgede kaçak giriş yapanları engellemek için dronla kontrol yaptı.

    ‘BAKANLIĞIN KARARINI DOĞRU BULUYORUM’

    Almanya’dan gelen İbrahim Aydınlı, “Millet kullanmasını bilse sıkıntı değil. Millet kullanmasını bilmiyor. Üzücü olan millet çöpünü bırakıp, gidiyor. Burada doğal bir güzellik var. Ne kadar çok insan gelirse o kadar çok kir bıraktığı için sıkıntılı. Bu güzelliğin bozulmaması gerekiyor. Benim şahsi düşüncem kota olması gerekiyor. O da biraz zor. O yüzden bu güzelliği korumak amacıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kararını doğru buluyorum” dedi.

    ‘ÇAMURLARINI ÇALIP, GİDİYORLARDI’

    Salda Gölü halkından Rahime Akalın (68), “Gölümüz eskiden çok daha güzeldi. Tertemizdi. İnsanlar biraz kirletti, yasak geldi. Yasak gelmesi gölümüz açısından iyi oldu. Gölümüz kirlenmişti. Çamurlarını çalıp, gidiyorlardı. Kumunu çalıyorlardı. Bu şekilde de güzel oldu, tertemiz oldu gölümüz. Hayırlısı” diye konuştu.

    Salda’yı görmek için geldiğini söyleyen Tatiana Davydova da “Burası muhteşem. Uygulama yerinde, kesinlikle doğru bir uygulama” dedi.

  • Pandemi döneminde yüzde 500 artan hobi bahçeleri yıkılacak

    Pandemi döneminde yüzde 500 artan hobi bahçeleri yıkılacak

    Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin görüşmelerine önümüzdeki hafta TBMM Genel Kurulu’nda başlanacak. Komisyon Başkanı Yunus Kılıç, teklifin yasalaşmasıyla birlikte, pandemi döneminde yüzde 500 talebin arttığı tarım arazilerindeki hobi bahçelerinin kaldırılması için sahiplerinin ikiz kez uyarılacağını, kaldırılmaması halinde de belediye ve il özel idareleri tarafından yıkılacağını söyledi.

    TBMM Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonu Başkanı ve AK Parti Kars Milletvekili Yunus Kılıç, 34 maddeden oluşan ‘Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin önümüzdeki hafta Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlanacağını belirtti. Yunus Kılıç, söz konusu kanun teklifinde halk arasında ‘hobi bahçesi’ olarak bilinen tarım arazilerine izinsiz inşa edilmiş yapıların kaldırılmasına ilişkin bir madde de bulunduğunu belirtti. Kılıç, tarım terminolojisinde ‘hobi bahçesi’ diye bir tanım olmadığını belirterek, “Biz buna ‘tarım arazilerinin tarım dışına çıkarılması’ diyoruz. Hobi bahçeleri bunun içerisindeki parçalardan bir tanesi; ama bu alanda sıkıntı büyük olduğu için söz konusu kanun maddesi daha çok bununla anılır olmaya başladı. Biz tarım alanlarını korumaya çalışıyoruz. Türkiye’de tarım arazileri kendine ucu ucuna yeten hoyrat kullanılmaya müsaade edilmeyecek kadar var. Bunu korumamız lazım” dedi.

    ‘ÜRETİM YAPMAYI DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ ALANLAR İŞGAL EDİLMİŞ’

    Dünyada tarımda üretilen ürünlerin depolanamaması nedeniyle zayi olduğunu vurgulayan Kılıç, “Bu nedenle medeni kent yakınındaki tarım arazilerini üretime açtılar dünyada. Kent tarımı, metropol, şehir tarımı yapıyorlar. Burada ürettiklerini şehre hemen getirip taze taze satıyorlar. Hem nakliye masrafı yok hem zayi olmuyor ürünler. Biz de bunu planlıyoruz ülke olarak ve buna geçmek istiyoruz. Ama bir bakıyorsunuz ki sizin hayal ettiğiniz üretim yapmayı düşündüğünüz alanlar çok çeşitli gayelerle işgal edilmiş, kuşatılmış, izinsiz yapılmış yapılarla dolmuş” diye konuştu.

    ‘HALA KANMAYANLAR KENDİLERİNİ KORUSUNLAR’

    Yunus Kılıç, özellikle pandemi döneminde bu yapılara olan talebin arttığını ifade ederek, “Hele pandemi zamanında insanlar evlere kapanınca bu alanlar çok daha kıymetli oldu. Ve müthiş de bir talep artışı oldu. Yüzde 500’e kadar talep artışı oldu. Özellikle pandemi döneminde insanlar apartmanlara tıkanınca şehirleri de yapay yapılaşmaya tam anlamıyla açamadığımız için binalarda sıkıştılar. Elinde daha önce hobi bahçesi yapmak suretiyle arsa biriktirmiş olan uyanıkların, kanunun çıkacağı endişesiyle ‘yıllardır konuşulur; ama kanun çıkmaz, tarım arazileri parçalanır gider yaparlarsa, siz gelin alın’ söylemleriyle arsaları ellerinden çıkarmaya çalıştıklarını biliyoruz. O yüzden son bir uyarıdır; halen bu söyleme kanmamış olan insanlar kendilerini korusunlar” dedi.

    ‘HOBİ BAHÇELERİNİN TAMAMI İZİNSİZ, RUHSATSIZ’

    Yunus Kılıç, hobi bahçesi denilen alanların tamamının ilgili bakanlıklardan izin alınmadan yapıldığını, ruhsatsız olduğunu kaydederek şunları söyledi:

    “İnsanların bu alanlara ihtiyacı var; ama asıl problem bu alanların planlanmış, programlanmış, alt yapıları götürülmüş, mutlak tarım arazilerimizin dışında oluşturulmuş alanlarda olması lazım. İtiraz bunadır. Şu anda yapılmış olanların tamamı izinsizdir, ruhsatsızdır. Peki nasıl yapıyorlar? Adamın 20 dönüm bir tarlası var. Domates, patates ekiyor, üretimde kullanıyor. Dönümü 10 bin liraya diyelim. Uyanığın birisi gidiyor bu tarlayı 200 bin liraya hobi bahçesine dönüştürüyor. Orayı 40 kişiye noter aracılığıyla satıyorlar. Ama tapuya gidiyorsun beyanlar kısmında burasının tarım arazisi olduğu görünüyor zaten. Bu şekilde satıyorlar ve milyarlarca para kazanıyorlar. Fakat alanların birçoğu bunların kanunsuz olduğunu bilmiyor. Tapuda değiştirildiğini zannediyor, sonra başına büyük problemler çıkıyor. Biz diyoruz ki insanların bu ihtiyaçları karşılansın, yerel yönetimler burada ön ayak olsunlar, bakanlık katkı versin. Planlı, alt yapısı götürülmüş marjinal tarım alanlarında yani gözümüz gibi korumamız gereken tarım alanları dışındaki alanlara yapsınlar. Ve hukuki olsun, kimseyle de başları derde girmesin.”

    ‘VALİLİKLER HOBİ BAHÇELERİNİ TESPİT ETMEYE BAŞLADI’

    Yunus Kılıç, kanunun yasalaşmasıyla birlikte hobi bahçelerinin yıkılmasıyla ilgili sahiplerine uyarı ve para cezası verileceğini, bu yapıların kaldırılmaması halinde de belediye ve il özel idareleri tarafından yıkılacağını belirtti. Kılıç, “Kanun çıkar çıkmaz valilik tespit yapacak, yapmaya başlayan valiliklerimiz de var. Sonra bunlara 1 ay süre verecek, diyecek ki ruhsatsız olanlara, ‘Eski haline getir, yapıyı kaldır’. Eğer bunu yapıyorsa tamam. Ama ilk başta yapmış olduğu usulsüzlükten dolayı metrekaresi 10 lira bir ceza gelecek. Bunu ödeyecekler. Sonra 2 ay içinde kaldırırlarsa sorun yok. Kaldırmazlarsa bunlara 3 katı ceza verilecek. Yani metrekaresi 30 lira. Eğer kaldırırlarsa ödemeyecekler. Ama kaldırmazlarsa artık belediyeler ve özel idareleri tarafından yıkılması gerekiyor. Eski haline getirilmesi gerekiyor. Yapılırsa bu sorumsuzluğu yapanlar tarafından ödenecek. Ancak çeşitli korkularla siyasi korkularla veya bir takım teknik imkansızlıklarla özel idareler veya belediyeler bu işi yapamaz, savsaklar, süreyi geçirirlerse Tarım ve Orman Bakanlığı işi kendisi bizzat yapacak ve ortaya çıkan masrafı görevlerini yapmadıkları için belediyelerden ve özel idarelerden iki katı ile alacak” ifadelerini kullandı.

  • Kırgızistan’ın cazibe merkezi: Çunkurçak Vadisi

    Kırgızistan’ın cazibe merkezi: Çunkurçak Vadisi

    Kırgızistan’da doğal güzellikleri ve temiz havasıyla bilinen Çunkurçak Vadisi, kayak ve at sütü tedavi merkezleriyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.

    Başkent Bişkek’ten 30 kilometre uzaklıkta, Tanrı Dağları’nın yamacında yer alan Çunkurçak, kışın kayak yapma, yazın serinleme ve at sütü tedavisi görme imkanı sunuyor.

    Deniz seviyesinden 2 bin 400 metre yükseklikte yer alan ve ismi “oyuk” anlamı veren Çunkurçak, Bişkek’e yakın yüksek dağlık vadilerden olmakla dikkati çekiyor.

    Kışın vadiye kayak yapmak için gelen Bişkek sakinleri, yaz aylarında burada at sütü içiyor, piknik ve yürüyüş yapıyor. At turu severleri için vadide at turları düzenleniyor.

    Vadide yer alan geleneksel ev yapımı konforlu çadırlar 24 saat boyunca hizmet verebiliyor.

    Çunkurçak, nadir lale çeşitlerini korumak amacıyla oluşturulan Ulusal Biyolojik Parkı, kayak merkezleri ve altyapısıyla turizmin tüm çeşitleri için uygun koşullar oluşturuyor.

    Kayak merkezi teleferikleri, yazın gelenler için yukarından manzara izleme imkanı sunuyor.

    Çunkurçak, kil topraklı yollarıyla bisiklet ve diğer dağ spor çeşitleriyle ilgilenmek için de uygun ortam oluşturuyor.