Kategori: Çevre

  • Osmangazi Belediyesi ilk 3 belediye arasına girdi

    Osmangazi Belediyesi ilk 3 belediye arasına girdi

    Çevreyi korumak, yeşili çoğaltmak ve temiz bir gelecek için en etkili projeleri hayata geçiren Osmangazi Belediyesi, elektronik atıkların geri dönüşüme kazandırılması konusunda yaptığı çalışmalarla ödül kazandı.

    Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, atık elektrikli ve elektronik eşyaların yönetimi konusunda yetkilendirilmiş kuruluş olan Aydınlatma Gereçleri İmalatçıları Derneği (AGİD) ve belediyeler işbirliği ile düzenlenen, e-atık toplama çalışmasına katılan Osmangazi Belediyesi’ne elektrikli ve elektronik atıklar ‘5. Grup Aydınlatma Ekipmanları Yönetiminde En Fazla Katkı Sağlayan Belediye Ödülü” verildi. Floresan ve ampul gibi insan sağlığı ile doğa için zarar teşkil eden 5. grup aydınlatma ekipmanları atıklarının toplanarak geri dönüşüme kazandırılması için yaptığı çalışmalarla, ilk üç belediye arasına girmeye hak kazanan Osmangazi Belediyesi, elektronik atık toplama konusunda örnek oldu. Osmangazi Belediyesi, 2018 yılında başlayan atık floresan lamba toplama çalışmaları kapsamında bugüne kadar 2 bin 251 kilogram atık topladı.

    Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, AGİD Yönetim Kurul Başkanı Fahir Gök ile telekonferans görüşmesi gerçekleştirerek ödül için teşekkür etti. Osmangazi Belediyesi olarak çevre konusunda ciddi yatırımları yaptıklarına dikkat çeken Başkan Dündar, “Büyük bir ilçeyiz. Katı atıkları sadece toplamıyoruz aynı zamanda ayrıştırıyoruz. Hizmete açtığımız Atık Getirme Merkezi’nde 14 farklı kategoride atığı ayrıştırıyoruz. Hiçbir atık çöp değildir, diyerek etkin çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çalışmalarımızın yanı sıra, tüm dünyada giderek büyük bir çevre sorunu haline gelen ve kısaca “E-Atık” diye nitelenen elektronik atıklar konusunda da 2008 yılından itibaren etkili bir şekilde çalışıyoruz. Çalışmalar kapsamında 252 elektronik atık toplama noktası oluşturduk. Atık Getirme Merkezimiz Türkiye’nin en kapsamlı ve örnek gösterilen tesisi olarak hizmet veriyor. Tesisimizde 1 yılda 68 bin 442 kg atık toplayarak ayrıştırdık” dedi.

    AGİD Yönetim Kurul Başkanı Fahir Gök de, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’ı, e-atıkların yönetimi konusunda yaptıkları başarılı çalışmalardan dolayı tebrik etti.

  • ‘Doğada asansör olur mu?’ tartışması

    ‘Doğada asansör olur mu?’ tartışması

    Mersin’in Silifke ilçesindeki 135 metre derinliğinde 452 basamaklı merdivenle inilen Cennet Mağarası’na çelik konstrüksiyonlu asansör yapıldı.

    Mitolojide tanrıların en büyüğü Zeus ile canavarların en büyüğü Tifon’un iktidar mücadelesine ev sahipliği yaptığına inanılan Cennet-Cehennem mağaraları için 2018 yılında Kalkınma Bakanlığı tarafından yaşlılar ve engellilere yönelik proje hazırlandı.

    Silifke ilçesindeki obruklar için Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının “2020 Yılı Turizmde Destinasyon Yönetimi Fizibilite Destek Programı” kapsamında, Mersin Valiliği koordinasyonunda, Çukurova Kalkınma Ajansı ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün desteğiyle yürütülen iyileştirme çalışmaları sürüyor.

    İlginç yapının, yeşil tabiatı ve dibinden akan doğal suyu ile “Cennet” olarak adlandırılan 135 metre derinliğindeki obruğuna, yaşlı, engelli ve kronik rahatsızlığı olan ziyaretçiler için asansör inşa edildi.

    Elips biçimindeki 250 metrelik çapıyla dikkati çeken obruğun, 452 basamaklı yürüyüş yolunun da korunacağı projede, tabanda yer alan Meryem Ana Klisesi’nde de iyileştirme çalışmaları yürütülecek.

    500 bin turist bekleniyor

    AK Parti Silifke İlçe Başkanı Mehmet Emin Kurt, yaptığı açıklamada, daha önce buralara 250-300 bin turist geldiğini şu anda beklenilen rakamın 500 bin olduğunu belirterek, “Turistler buralara ziyarete geldiğinde bakımsız olduğundan, inip, çıkmanın zor olduğundan, yaşlıların ve engellilerin aşağı inemediğinden, çok yol gelip burayı görememenin üzüntüsü içinde olduklarından şikayetler geliyordu bize. Bu şikayetler dile geldikten sonra burası mimar ve mühendisler tarafından bir proje geliştirildi. Bu proje uluslararası restorasyon teknik ve esaslarına göre uygulandı. Buna en iyi örnek ülke İtalya’dır. İtalya’da buna benzer yapılar görmek mümkün. Doğaya karşı bir aykırılığı olmayan, doğa ile iç içe olan bir tesis gerçekleştirildi. Şu anda misafirlerimiz kafeteryasını, satış merkezlerini, tanıtım için sinevizyon odasını , müracaatları, idare binaları, izlemek için seyir teraslarını ve en önemlisi asansörü kullanabilmektedir. Çok büyük bir yatırım gerçekleştirilmiştir” dedi.

    “2 yıl önce hiçbir ses yoktu”

    Bu yatırımın 2 yıl önce başladığını hatırlatan Kurt şöyle devam etti:

    “2 yıl önce hiçbir ses yokken, yapıldıktan sonra açılma aşamasındayken birtakım kişiler tarafından buralar eleştirilmeye başlandı. İnsanlar doğal olarak şunu sorabilirler, bu güne kadar neredeydiniz. Özellikle Kültür Bakanlığı doğaya zarar vermemek için bütün çalışmaları uluslararası düzeyde takip etmiş, mühendislerini ve mimarlarını ona göre uyarmışlar, ona göre çalışmalar yapmışlardır. Madem böyle bir aksaklık ya da herhangi bir doğaya aykırı durum olduğunda bugüne kadar neden ses çıkmadığını sormak istiyoruz Silifke halkı olarak. Özellikle şunu belirtmek istiyoruz, burası çok eski bir yapı olduğu için taşlar yuvarlanıyordu, insanların kafası yarılıyordu, hatta kalp krizi geçiren vatandaşlarımız vardı aşağı inerken ve yukarı çıkarken. Bu gibi sıkıntılar hiçbir şekilde yaşanmayacak. Çünkü filelerle etrafı temizlendi, daha önce dağcılar tarafından düşmeye yakın çürümek üzere olan taşlar onarıldı, bakımı yapıldı. Tel örgülerle aşağı düşmesi engellendi. Yine yürürken ayağınız kaydığında kenarlardan tutunabileceğiniz bir yer yoktu. Dinlenme yerleri yapıldı. Kilisenin içinde bulunan mozaikler çok eskimiş bir yapıdaydı bunlar doğasına uygun olarak temizlendi, restore edildi. Şu an çok net görüntüler alınabiliyor. Ve çok değişik güzellikler ortaya çıkmış durumda. Daha önce buralara 250-300 bin turist geliyordu. Şu anda beklenilen rakam 500 bin. Biz kendimizi Silifkeliler olarak turizmde ilerletmek isterken bu gibi yıllar sonra ortaya çıkan engellerle bizim hedeflerimizin ortadan kaldırılması bizleri üzmektedir. Turizmin gelişmesini biz yöre halkı olarak istiyoruz.”

    “Gezmekten keyif aldık”

    Adana’dan Cennet ve Cehennem çukurunu görmeye gelen tatilci Gülsen Pars, “Biz çok uzun yıllar önce gelmiştik. O zaman böyle bir tesis yoktu. Merdiven ile inip, çıkıyorduk. Çok zorlandık. Ama şimdi özellikle asansör olması çok kolaylaştırmış. Gezmekten keyif aldık. Çok güzel olmuş. Emeği geçenlere teşekkür ederiz” şeklinde konuştu.

    Gaziantep’ten gelen Türkçe öğretmeni Ali Eren ise “Ben Türkçe öğretmeniyim. Gaziantep’ten geldik buraya. Yaklaşık 10 yıl önce gelmiştim. O zamanki şartlarda merdivenle buraya kadar inmek çok zahmetli bir hale geliyordu. Aslında hep esprisini yaptığımız bir şeydi. Keşke asansör yapılsa diye çok söylemiştik. Şu an bunu görmek beni mutlu etti açıkçası. Bence daha keyifli bir hale gelecektir. Yapılan yatırım fayda sağlayacaktır, buranın gezilip, tanınması ve bilinmesi açısından” diye konuştu.

  • Drone ile ilk kez görüntülendi, binlercesi ortaya çıktı

    Drone ile ilk kez görüntülendi, binlercesi ortaya çıktı

    Avustralya’da, Queensland Çevre ve Bilim Departmanı’ndan (DES) bilim insanları, dünyanın en büyük yeşil kaplumbağa yuvalarını drone ile görüntüledi. Ülkenin Cairns eyaletine yaklaşık 620 km kuzeybatısında olan ve bitkisel mercan cenneti olan Raine Adası’ndaki yüzen yeşil kaplumbağalar ortaya renkli görürüntülerin çıkmasına neden oldu.

    https://youtu.be/63NEYfwcCPk

    SEL RİSKİ ÜREMELERİNE ENGEL OLUYOR

    Bilim insanları, dünya üzerindeki en büyük kaplumbağa yuvası olan Raine Adası’ndaki yuvaların, sel ve bozulan arazisi nedeniyle bekledikleri gibi üremediklerini fark ettiler.

    Ekibinin, kaplumbağaların uçurumlardan düştüğünü ve tuzaklara düştüğünü fark ettiğini açıklayan DES’te görevli doktor Andrew Dunstan, “Bu büyük toplamalar olmasına rağmen, gerçek üremenin çok iyi çalışmadığını fark ettik. Yuvalaları sel olaylarına karşı risk altında” dedi.

    Bilim insanları, mücadele eden kaplumbağalara yardım etmek için bir dizi müdahale uyguladıktan sonra, nüfusu takip etmeye çalıştılar. Aralık ayında yapılan ve Perşembe günü bilimsel bir dergide yayınlanan araştırmada, tehlike altındaki deniz canlılarını belgelemede, insansız hava araçlarının kullanılmasının en doğru yol olduğunu bulundu.

    DOREN’LA İLE GÖRÜNTÜLENDİ

    Drone’ları kullanan ekip, adanın etrafında yüzerek yumurtalarını bırakmak için kıyıya gelmeyi bekleyen yaklaşık 64 bin kaplumbağa ortaya çıkardı. Araştırmacılar, sonuçları kaplumbağa popülasyonunu anlamak ve yönetmek için kullanmayı planlıyor ve gelecekte yapay zeka kullanarak video çekimlerindeki sayıları otomatikleştirebilmeyi planlıyorlar.

  • Kümeste görülünce yılan zannedildi…

    Kümeste görülünce yılan zannedildi…

    Bursa’nın İnegöl ilçesinde tavuk kümesine giren oluklu kertenkele yılan zannedilince paniğe sebep oldu. Tehlikesiz olduğu anlaşılan 1.5 metrelik kertenkele kümesten çıkarılıp doğaya salındı.

    Halk arasında Kör Yılan olarak bilinen tehlikesiz oluklu kertenkele İnegöl’deki bir çiftçinin kümesine girdi. Yumurta toplamak için kümese giren çiftçi kertenkeleyi görünce önce yılan sandı. 1.5 metrelik kertenkeleyi gören çocuklarda panik yaşadı. Ancak daha sonra hayvanın yılan olmadığı kertenkele olduğu anlaşıldı. 1.5 metrelik oluklu kertenkele zarar verilmeden kümesten çıkarılıp doğaya bırakıldı. O anlar ise bir vatandaşın cep telefonu kamerasına yansıdı.

  • Araçlar yaz günü kara saplandı!

    Araçlar yaz günü kara saplandı!

    Dünyanın ikinci, Türkiye’nin ise en büyük krater gölü olan Bitlis’in Tatvan ilçesindeki Nemrut Krater Gölü’ne akın eden onlarca sürücü karda araçlarıyla yaz günü mahsur kaldı.

    Kış sezonu ve sonrasında yaşanan korona virüs salgını nedeniyle uygulanan tedbirler kapsamında uzun bir süredir ziyarete kapalı olan Nemrut Krater Gölü, normalleşme sürecine girilmesiyle tekrardan ziyarete açıldı. Uygulanan yasak nedeniyle uzun bir süredir Nemrut Krater Gölü’ne hasret kalan yerli ve yabancı turistler, hafta sonunu fırsat bilip soluğu Nemrut’ta aldı. Ancak haziran ayına girilmesine rağmen hala metrelerce karın bulunduğu Nemrut’ta birçok araç kar engeline takıldı. Stres atıp aileleriyle birlikte doğada güzel bir hafta sonu geçirmek üzere yola çıkan onlarca sürücü, zirveye yakın bir bölgede hiç beklemedikleri bir anda kar sürpriziyle karşılaştı. Bazı araçlar karda mahsur kalırken, kara saplanan araçların yolu kapatması sebebiyle arkadan gelen birçok araç ise yolda kaldı.

    Kara saplanan araçlarını kurtulmak için mücadele veren sürücülerin imdadına diğer araç sürücüleri ve vatandaşlar yetişti. Karda mahsur kalan araçları kurtarmak için hep birlikte kolları sıvayan vatandaşlar, araçları bir bir kurtarmayı başardı. Hafta sonu tatilini fırsat bilip Nemrut Krater Gölü’nü ziyaret etmek istediklerini, ancak haziran ayı olmasına rağmen birçok aracın karda mahsur kaldığını belirten Ömer Uğur, buna rağmen Nemrut’u ziyaret etmenin tam zamanı olduğunu ifade etti.

    Nemrut yolundaki kar engelini aşmayı başaran ziyaretçiler, daha sonra kalderada muhteşem Nemrut Krater Gölü manzarasını izlemenin tadını çıkardı. Şimdiden ziyaretçi akınına uğramaya başlayan dünyanın ikinci, Türkiye’nin ise en büyük krater gölü Nemrut Krater Gölü’nü Bitlis’in yanı sıra her yıl binlerce yerli ve yabancı turist ziyaret ediyor. Avrupalı Seçkin Destinasyonlar Projesi (EDEN) kapsamında “Mükemmeliyet Ödülü” alan 2 bin 250 rakımlı göl, doyumsuz manzarası ve doğal güzelliğiyle ziyaretçilerini kendisine hayran bırakıyor.

  • Bakireler Manastırı defineciler tarafından talan edildi

    Bakireler Manastırı defineciler tarafından talan edildi

    Van’ın Gürpınar ilçesindeki Bakireler Manastırı olarak da bilinen tarihi Saint Marinos Manastırı, defineciler tarafından talan edildi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Top, manastırın inanç turizmine kazandırılması gerektiğini belirtti.

    Gürpınar ilçesi, birçok tarihi esere ev sahipliği yapıyor. Tarihi yapılar zaman zaman doğa olaylarına yenik düşerken, bazen de defineciler tarafından tahrip ediliyor. Osmanlı döneminde yaşayan Ermeniler tarafından yapılan Akboyu Mahallesi’ndeki Saint Marinos Manastırı, defineciler tarafından talan edildi. 20’nci yüzyılın başlarında yaklaşık 300 Ermeni rahibenin inziva için kaldığı manastırın, kubbesinin dıştan taşlardan ve bu taşların daha çok balçık denilen çamur harcından oluşturulduğu dikkat çekiyor.

    Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Top, ilçeye 7, mahalleye ise 3 kilometre mesafede bulunan manastırın Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermeniler tarafından yapıldığını ifade etti.

    MANASTIRDA, 200 RAHİBE EĞİTİM ALMIŞ

    Manastırın 1648 yılında meydana gelen Van depreminde zarar gördüğünü belirten Mehmet Top, şunları söyledi:

    “Bu manastır, tarih boyunca bakireler manastırı olarak adlandırılmaktadır. İçerisinde bir kilise ve diğer manastır yapılarından oluşan bir yapılar topluluğu. Burası daha çok Osmanlı döneminde, yani Van’da yaşanan 1648 depreminden sonra bir yapı olarak tarihi kayıtlarda geçmekte. Saint Marinos manastırı, bakireler için özellikle rahibelerin kaldığı bir manastır olarak, inziva yeri olarak karşımıza çıkıyor. Manastır, bu bölgede Hristiyan dini mimarisinin yapı türüdür. Daha çok inziva amaçlı ve Hristiyanların teorik olarak dini eğitimlerini sürdürdükleri, talebelerini yetiştirdikleri bir yer. Tabi erkek, kadın ayrı ayrı manastırda yetiştiriliyor. Burası da zaten adından da anlaşılacağı üzere, daha çok rahibelerin kaldığı ve yetiştirildiği bir manastır olarak dikkatimizi çekiyor. Son döneme kadar, yani 20’nci yüzyıl başlarına kadar faaliyette olan manastırda en son 200-300 rahibenin burada kaldığı biliniyor. Bu açıdan önemli. Tabi daha sonra Hristiyanların bölgeden ayrılmasından sonra kendi kaderine terk edilmiş olan bu manastır, günümüzde definecilerin yoğun bir biçimde tahrip ettiği bir yer olarak dikkatimizi çekiyor. Kilisenin içinde birçok tahribatı ve yıkıntıyı açık ve net bir şekilde görebiliyoruz. Bu anlamda bulunduğu yer itibariyle inanç turizmine kazandırılabilecek bir yapı. Bu açıdan yapının belki bakımının yapılıp, patika yolu düzenlenip, çevre düzenlenmesiyle, içerisindeki tahribatın kaldırılarak rahat bir şekilde turizme kazandırılabilir.”

    BAKİRELER MANASTIRI OLARAK ADLANDIRILIYOR

    Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Top, manastırın kilise kısmında ibaret edilen kısmın da bulunduğuna dikkat çekti. Manastırda Ermeni rahibelerin barınma yerlerinin de olduğunu anlatan Top, “Burada rahibelerin barınma yerleri var. Burası yüksek taş duvarlarla çevrilmiş korunaklı bir yer şeklinde, yani adeta kale gibi korunmuş bir yer. Burada daha çok ibadet ediyorlar. Hristiyan dini mimarisinde, özellikle Ermeni dini mimarisinde manastırın doğu tarafı, yarım daire şeklinde ibadetlerin yapıldığı kilise var. Yanlarında Hristiyanların günah çıkarma odaları veya din adamlarının girdiği odalar, hücreler yer alıyor. Kilise bölümünün bulunduğu kısım, kubbeyle örtülmüş. Kubbe dıştan taşlardan yapıldığını görüyoruz. Ama bu taşlar daha çok balçık dediğimiz çamur harcıyla oluşturulmuş. Yani yapıda kesinlikle kireç ve benzeri malzeme kullanılmamış. Tabi 18’inci yüzyıldan sonra özellikle 1648’de meydana gelen depremden sonra kilise büyük bir tahribat görmüş. O dönemde kilisenin yeniden ayağa kaldırıldığını söyleyebiliriz. Van’ın birçok yerinde bu tür Hristiyan dini mimarisine ait manastır yapılarıyla karşılaşıyoruz. Bu manastır, bakireler manastırı olarak adlandırılıyor. Etrafında yerleşim yerinin olmaması, iki vadi arasında ovaya bakan eğitimli arazide kurulan bu manastır, kilise ve rahibelerin kalmış olduğu barınma odalarından oluşuyor” dedi.

    TARİHİ ESERE SAHİP ÇIKILMASI GEREKİR

    Akboyu Mahallesi sakinlerinden Abidin Görentaş (70) ise, “Mahallemiz 600 yıl önce kurulmuş. Benim dedemin dedesi Şeyh Abdulkadir Geylani’nin torunudur. Bu kilise, Ermenilerin kilisesi. Benim dedemin dedesi, onların kirvesiydi. Rahibeler de her yıl nenemi davet edip, inek hediye ediyorlardı. Buradaki kilise onarılırsa çok iyi olur. Defineciler burayı kazıp tahrip etmişler. Burası tarihi bir eser. Yapılmasında fayda var” dedi.

  • Cennet gibi yere dikilen kaçak villa yıkıldı

    Cennet gibi yere dikilen kaçak villa yıkıldı

    Antalya’nın Demre ilçesine bağlı Kekova Koyu’nda bulunan Koyun Adası’nın karşısındaki koya, sokağa çıkma yasağının olduğu 9- 10 Mayıs tarihlerinde kaçak olarak 48 saatte villa inşa edildiği belirlendi. Demre Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri, Sahil Güvenlik ekipleri gözetiminde 11 Mayıs Pazartesi günü kaçak villayı mühürledi. Mühürlemenin ardından Demre Belediyesi daimi encümeni, villanın birinci derecede korunması gereken doğal kültür varlığı olan birinci derecede doğal sit alanına inşa edildiği için yıkılmasına karar verdi. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından villa için beyana dayanılarak alınan Yapı Kayıt Belgesi de iptal edildi.

    Belediye daimi encümeni kararının villa sahibi M.A.’ya ulaşmasının ardından, M.A. önce telefonla sonra da avukatı aracılığıyla villanın kendisi tarafından yıkılacağını belirterek, gerekli taahhüdü yazılı olarak verdi. Ardından 21 Mayıs Perşembe günü villanın yıkımına başlandı. Araya Ramazan Bayramı’nın girmesi, olumsuz hava koşulları nedeniyle villanın yıkımı geç de olsa tamamlandı. Demre Belediye Başkanı İYİ Partili Okan Kocakaya, beraberinde Demre’ye bağlı Üçağız Mahallesi Muhtarı Durali Aliçavuşoğlu, Demre Belediyesi Zabıta Müdürü Hüseyin Kartın ve belediye görevlileriyle kaçak villanın yıkım alanında inceleme yaptı. Villanın tabanındaki betonların kırılarak kaldırılmadığı belirlendi.

    ‘BURASI ESKİ GÜZEL GÖRÜNÜMÜNE KAVUŞACAK’

    Belediye Başkanı Okan Kocakaya, “Demre’mizin Kekova Bölgesi’ndeyiz. Uzun süre burayla ilgili bir yapı vardı. Kaçak yapı. Yapı buranın güzelliğini, tarihini, dokusunu bozması, birinci derecede doğal sit alanı olması nedeniyle, bu yapıyı biz sahibi tarafından kaldırttık. Bilindiği gibi Kekova güzellikleriyle doğasıyla nam salmış bir yer. Benim buradan çağrım şudur; hiç kimse bu tür yerlere, doğal güzelliği olan, bundan sonraki çocuklarımıza aktaracağımız bir miras olan bu yerlere bu tür yapılar yapmaya kesinlikle kalkışmasın. Buna asla belediyemiz olarak izin vermeyeceğiz. Bu yerleri korumak boynumuzun borcu. Hep birlikte bize verilen bu nimeti korumakla mükellefiz. O yüzden herkesin hassasiyet göstermesini bekliyorum. Bulunduğumuz yerde hala betonun kalkmadığını görüyorum. Bunu da en kısa zamanda sahibi kaldırmazsa, belediyemiz müdahale edecek. Burası eski güzel görünümüne kavuşacak” dedi.

    48 SAATTE TAMAMLANDI

    48 saatte yapılan, yapımından 10 gün sonra yine yaptıranlar tarafından yıkılmaya başlanan kaçak villanın Koyun Adası karşısındaki arazisi, 1990 yılında H.E.İ.’ye satıldı. Zilyetlik olan arazi, içindeki 98,50 metrelik yapı ile beraber 1304 metrekarelik büyüklüğe sahip. H.E.İ., yapılaşmanın kesinlikle yasak olduğu yere beyana dayalı olarak 7 Kasım 2018 tarihinde yapı kayıt belgesi aldı. H.E.İ., 6 Nisan 2020 tarihinde ise noter kanalıyla araziyi M.A.’ya devretti. M.A. ise 98,50 metrekarelik yapıyı yıkarak, yerine çelik konstrüksiyon, ahşap balkonlu villa inşa etti. Villa yapımı sırasında, deniz kıyısından villaya kadar malzeme taşımak için ray kurulduğu ortaya çıktı. 48 saate bitirilen villa, Demre Belediyesi ekipleri tarafından mühürlendi.

    Ayrıca, villa için Demre Belediyesi tarafından Demre Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulacağı ve belediyenin ilk encümen toplantısında burası için cezai işlem uygulamasının beklendiği öğrenildi.

  • Flamingolar Tuz Gölü’nde büyülü görüntüler oluşturdu

    Flamingolar Tuz Gölü’nde büyülü görüntüler oluşturdu

    Türkiye’nin ikinci büyük gölü olan Tuz Gölü’ne her yıl olduğu gibi bu yıl da göç yoluyla gelen flamingolar, renkli görüntüler oluşturdu. Geçen yıl 21 bin flamingoya ev sahipliği yapan Tuz Gölü, normalleşme dönemiyle birlikte ziyaretçilerini bekliyor.

    Konya, Ankara ve Aksaray sınırları içinde yer alan Tuz Gölü, su çıkışı olmadığı için kapalı göl olma özelliğini taşıyor.  Derinliği birçok yerde yarım metreden az olan göl, ilkbahar aylarında suyun çoğalmasıyla 164 bin 200 hektar alana ulaşıyor.

    Kendine özgü doğal yapısı ve tarihi değerlere sahip bölge, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alıyor. Göl, ülkenin tuz ihtiyacını büyük bir oranda karşılarken, kuşların göç yolu üzerinde olmasından dolayı da birçok kuş türü ilkbahar ve yaz aylarında burada konaklıyor. Göl, en fazla konaklayan kuş türü flamingo olduğu için de halk tarafından flamingo cenneti olarak da adlandırılıyor.

    Aksaray’ın Eskil içesinin kuzeyinde konuşlanan flamingolar, yerli ve yabancı turistler tarafından gözetlenebiliyor. Eskil Belediye Başkanı Necati Belgemen, Tuz Gölü’nün, flamingoların, Türkiye’de düzenli olarak kullandıkları en önemli koloniden birisi olduğu belirtti.

    Belgemen, şunları söyledi:
    ”Tuz Gölü’nü tanıtmaya çalışıyoruz. Flamingolara giden 11 kilometrelik yolu yaptık. Halk arasında bizler bu kuşlara allı turna deriz. Tuz Gölü’nün güneyi ve Eskil’in kuzeyinde kalan bu bölge, el değmemiş doğasıyla flamingolar için güvenli bir kuluçka alanı sunuyor. Flamingolar için de her türlü önlemlerimizi aldık. Koronavirüs nedeniyle büyük şehirlerden seyahatler açıldığı için de misafirlerimizi bekliyoruz. Türkiye’nin her yerinden vatandaşlarımızı flamingo cenneti Eskil’e davet ediyoruz. Flamingoların ilçemize daha yakın yerlere inmesi için göle su akıtıyoruz. Bu flamingolar için Türkiye’nin dört bir tarafından gelen ziyaretçilere de gönüllü rehberlik yapmaya hazırız.”

  • Bursa Büyükşehi̇r’den çevre içi̇n güç bi̇rli̇ği̇

    Bursa Büyükşehi̇r’den çevre içi̇n güç bi̇rli̇ği̇

    Bursa’nın daha sağlıklı ve yaşanılabilir bir kent olması için çevre yatırımlarına ağırlık veren, su, kanalizasyon, yağmur suyu hatları ve dere ıslah çalışmalarının yanında büyük ölçekli yeni yeşil alanları kente kazandıran Büyükşehir Belediyesi, diğer taraftan doğayı kirletici unsurlara karşı da yoğun bir mücadele veriyor.

    Özellikle dere kenarları ve verimli tarım alanlarına kaçak olarak dökülen hafriyatların önüne geçmek için Büyükşehir Belediyesi’nce il genelinde 28 adet hafriyat depolama sahası oluşturuldu. Hafriyat atıklarını kontrollü döküm sahalarına getirenlerden ton başına 5,50 TL ücret alınırken, bu kadar az parayı ödememek için kaçak dökümle çevre katliamına yok açanlar da hem havadan hem de karadan takip altına alınıyor.

    UKOME kararıyla hafriyat taşıyan araçlara, uydu araç takip sistemine uyumlu, damper hareketlerine duyarlı GPS cihazı taktırılması zorunluluğu getirilirken, bugüne kadar bine yakın kamyon GPS’le takibe alındı. 2019 yılında gerek uydu takibi gerekse saha denetimlerinde kaçak olarak hafriyat dökümü yaptığı tespit edilen 21 şahıs ve 17 firmaya toplam 5 milyon 259 bin 502 TL idari para cezası uygulandı. Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı tarafından denetimlerde bu yılın ilk 5 ayında ise 10 kişi ve kuruma toplam 2 milyon 348 bin 952 TL para cezası uygulandı.

    Denetimde güç birliği

    Bugüne kadar Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı’nca yürütülen denetimlerde yeni bir döneme geçildi. Çevre katliamıyla etkin bir mücadele hedefiyle denetim noktasında Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi, Zabıta Dairesi ve Burkent şirketi arasında güç birliği sağlandı. Her 3 birimin katılımıyla oluşturulan ekipler, haftanın 7 günü boyunca kesintisiz bir şekilde denetim yapacak. Denetimlerde, Taşıma İzin Belgesi olmayan hafriyat kamyonları ile izinsiz alanlara yapılan kaçak hafriyat dökümleri tespit edilerek çevre kirliliğine sebebiyet veren kişilere 88 bin 499 TL, şirket ve kuruluşlara ise 265 bin 497 TL para cezası uygulanacak.

    Kurallar sağlıklı gelecek için

    Daha yeşil, daha yaşanabilir Bursa için her bireyin üzerine düşen sorumluluklar olduğunu ifade eden Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, “Çevre konuşumdaki kuralların tamamı sağlıklı bir gelecek için. Bu kurallardan taviz vermemiz kesinlikle söz konusu değil. Denetimlerin daha etkin yapılması için sürece zabıta dairemizi ve Burkent şirketimizi de dahil ettik. Bu noktada kimsenin mağdur olmaması için çok küçük bedellerle bu işi halletmek varken, sırf ‘bedava yapayım’ diye hem çevreye zarar verildiğini hem de çok ağır cezai müeyyidelerin olduğunu hatırlatmak istiyorum” dedi.

  • Doğa harikasına girişler artık randevulu olacak

    Doğa harikasına girişler artık randevulu olacak

    Türkiye’nin önemli doğa turizmi merkezlerinden Abant ve Gölcük Tabiat Parkları ile Yedigöller Milli Parkı, normalleşme planı çerçevesinde 2 aylık sürenin ardından yeniden ziyaretçilere açıldı.

    Türkiye’nin her yerinden yıl boyunca yüz binlerce turistin geldiği doğa harikalarında oluşacak yoğunluğu önlemek amacıyla İl Hıfzıssıhha Meclisi, girişlerin randevulu olması yönünde karar aldı.

    1 ay içinde uygulamaya geçirilmesi beklenen karar kapsamında ziyaretçiler Gölcük, Abant ve Yedigöller’e gelmeden önce randevu alacak. Belli bir ziyaretçi kapasitesinin üstüne çıkılmayacak.

    Kararla ilgili Bolu Valiliği’nin resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, randevulu sistem hazırlıklarının yapıldığı belirtilerek, “İlimizdeki Abant, Gölcük, Yedigöller gibi Milli Parkların yıl boyu aşırı yoğunluğu göz önünde bulundurularak, ziyaretçi yığılmalarının önüne geçmek ve sosyal mesafe kuralına uyum sağlamak amacıyla, ziyaretçi kapasitesinin ilgili kurumlarca tespit edilmesine, yine ilgili kurumlarca yoğunluğu önlemek için Valilik Makamıyla koordineli olarak, Türkiye’nin her bölgesinden görülüp kullanılabilecek teknik içerikli randevulu sistem oluşturulmasına, randevulu sistem hazırlıklarının yapılarak 1 ay içinde uygulamaya konulmasına karar verilmiştir” denildi.

    ZİYARETÇİ SAYISI BELİRLİ BİR KAPASİTEDE TUTULACAK

    Bolu Valisi Ahmet Ümit de uygulamanın alt yapısını hazırlamak için çalışmaların sürdüğünü ifade ederek, “Bugün itibariyle tabiat ve milli parklarındaki yoğunluğu görerek daha iyi karar verme imkanımız olacak. Buraların kesinlikle kontrol altına alınması gerekiyor. Vatandaşlarımız buralara gelmeden önce elektronik sistem üzerinden müracaatlarını yapacaklar ve gidecekleri yerler için izinlerini alacaklar. Gerekli izin alındıktan sonra gittikleri yerlerde izin belgelerini göstererek giriş yapabilecekler. Belirlenen kapasiteye göre ziyaretçi alınacağı ve kapasitenin üzerine çıkılmayacağı için her isteyen istediği yere gelme şansına sahip olmayacak” dedi.

    BOLU VE DIŞARIDAN GELENLER İÇİN KONTENJAN BELİRLENECEK

    Parklara ziyaretlerde Bolulu ve dışarıdan gelen ayrımı yapılacağını kaydeden Vali Ümit, “Tabiat ve milli parkların bir bölümünü Bolulu vatandaşlara ayıracağız. Yerli ve yabancılar için ayrı ayrı kontenjanlar belirlenerek durum planlı bir şekilde kontrol altına alınacak. Çalışmalar başladı. Mümkün olan en kısa süre içerisinde bu işlemler devreye girecek” diye konuştu.