Kategori: Chp

  • “Çocuklarımızı koruyamayan bir politika kabul edilemez”

    “Çocuklarımızı koruyamayan bir politika kabul edilemez”

    Açıklamaya, CHP Gemlik İlçe Başkanı Servet Pehlivan ve Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren’de ve çok sayıda Cumhuriyet Halk Partili destek verdi.

    CHP Gemlik Gençlik Kollarının açıklaması şu şekilde;

    Türkiye genelinde son dönemde yaşanan çocuk istismarı olayları, toplum vicdanında derin yaralar açmaya devam ediyor. Çocuklarımızın korunması gereken bir ülke, maalesef onların en savunmasız oldukları anda bile yeterince korunmadığı bir hal almıştır. CHP Gençlik Kolları olarak, çocuklarımıza yönelik istismar vakalarına karşı sessiz kalmayacağımızı bir kez daha vurguluyoruz.

    Geçtiğimiz aylarda ülke gündemini sarsan Narinler Rabialar Ecrinler ve Leylalar gibi çocukların başına gelen trajik olaylar, Türkiye’de çocuk haklarının ne denli ihmal edildiğini açıkça göstermiştir. Bu masum çocuklar, maalesef hem adalet sisteminin zafiyetine hem de devletin etkisiz politikalarına kurban gitmiştir. Özellikle Rabia Naz’ın ölümünde yaşanan soruşturma sürecinin yetersizliği, Türkiye’de adaletin ne denli eksik işlediğini gözler önüne sermektedir.

    Hükümetin çocuk istismarlarına karşı uyguladığı mevcut politikalar ve tedbirler, ne yazık ki yeterli değildir. Önleyici sosyal politikaların yok denecek kadar az olması, faillerin cezalandırılmasında yaşanan gecikmeler ve yetersiz cezalar, çocuklarımızı korumasız bırakmaktadır. Her gün bir yenisinin eklendiği istismar vakalarına karşı acil ve kapsamlı önlemler alınmadığı sürece, bu korkunç vakaların önü alınamaz.

    CHP Gençlik Kolları olarak şu çağrıyı yapıyoruz:

    1. Çocuk Koruma Kanunu’nun Güçlendirilmesi: Mevcut yasal düzenlemeler, istismarcılara karşı caydırıcı olmaktan uzaktır. Yargı süreçleri hızlandırılmalı, cezalar ağırlaştırılmalı ve istismarcıların yeniden topluma karışmalarının önüne geçilmelidir.

    2. Sosyal Politikaların Geliştirilmesi: Çocuk istismarını önleyici eğitim programları hayata geçirilmeli, okullarda ve ailelerde bilinçlendirme çalışmaları artırılmalıdır. Ayrıca, risk altındaki çocuklar için sosyal hizmetler güçlendirilmelidir.

    3. Adaletin Tesis Edilmesi: Çocuk istismarına karışan kişiler için hukuk sisteminin bağımsız ve hızlı çalışması sağlanmalıdır. Hiçbir şekilde baskı altında kalmadan, adil bir şekilde bu davalar sonuçlandırılmalıdır.

    4. Sivil Toplumun Güçlendirilmesi: Çocuk hakları savunucusu sivil toplum kuruluşlarıyla daha yakın işbirliği yapılmalı ve onların sesine kulak verilmelidir. Çocuklarımızın geleceğini korumak, sadece hükümetin değil, tüm toplumun sorumluluğudur.

    Çocuklar, bu ülkenin geleceğidir. Onları koruyamayan bir hükümet, geleceğimizi de koruyamaz. CHP Gençlik Kolları olarak, çocuklarımızın güvenliğini ve refahını sağlamak adına mücadelemize devam edeceğiz. Tüm toplumu bu önemli soruna karşı duyarlılığa ve harekete geçmeye davet ediyoruz.

    Sen yeter ki gül çocuk Cumhuriyet Halk Partisi her zaman seninle.

  • CHP Bursa’dan coşkulu 101. yıl kutlaması

    CHP Bursa’dan coşkulu 101. yıl kutlaması

    Cumhuriyet Halk Partisi Bursa İl Başkanlığı’nın partinin 101. yıl dönümü dolayısıyla gerçekleştirdiği kutlama programı Merinos Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Programa Bursa Milletvekillleri Hasan Öztürk, Orhan Sarıbal, Parti Meclisi üyesi Canan Taşer, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren, Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Şükrü Erdem ve Harmancık Belediye Başkanı Haşim Ali Arıkan, çok sayıda partili ve vatandaş katıldı.

    Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından programın açılış konuşmasını gerçekleştiren CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, “Bu parti, savaş meydanlarında kurulan ve yok olmanın eşiğindeki bu ülkeyi, uçurumun kenarından alan partidir. Yüzyıllar boyunca virane kalmış Anadolu’yu tren sesleriyle, fabrika düdükleriyle inleten, tersaneler, demiryolları, köprüler, barajlar, havalimanları inşa eden, okuma yazma bilmeyen bu yoksul halka, okuma yazmayı öğreten, köy enstitülerini, halkevlerini, üniversiteleri kuran, köylülerin sırtındaki vergi yükünü kaldıran, köylüye toprak dağıtan partidir. Bu parti, demiryollarını, elektrik ve gaz şirketlerini, yabancıların elinden alıp millileştiren, 1926 yılında uçak fabrikası açıp, bu ülkeyi, uçak ihraç edebilen 4 ülkeden biri yapan partidir” diye konuştu.

    “31 MART BURSA’DA KIRILMA NOKTASIYDI”

    Konuşmasında 31 Mart seçimlerinin Bursa için kırılma noktası olduğuna dikkat çeken İl Başkanı Yeşiltaş, “Bursa’da, çok partili siyasi hayata geçtikten sonraki en büyük başarımızı elde ettik. Bugün, büyükşehirde elde ettiğimiz başarının yanında, ilçeler bazında, bu kentin nüfusunun büyük bölümü, Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları tarafından yönetiliyor. Artık Bursa’da, toplumun geniş kesimleriyle diyalog kurmanın yolu sonuna kadar açılmıştır” dedi.

    Cumhurbaşkanlığı seçimleri için de mesaj veren Yeşiltaş, “Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’de açık ara farkla iktidar olacak. Ve Çankaya’da Cumhuriyet Halk Partili bir Cumhurbaşkanı oturacak” diye konuştu.

    VAR BİR ÇARESİ

    AKP iktidarı yüzünden perişan olan halkın hiçbir zaman endişeye kapılmaması gerektiğini vurgulayan Yeşiltaş, “Her derdin var bir çaresi. Onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi… Önümüzdeki süreçte; öyle sahici, öyle haklı, omuz omuza ve yürek yüreğe bir mücadele vereceğiz ki, Cumhuriyet Halk Partili olmaktan, her geçen gün daha fazla gurur duyacağız” dedi.

    Yeşiltaş’ın konuşmasının ardından program Sunay Akın ve Ferhat Livaneli Orkestrası’nın sahne almasıyla sona erdi.

  • “Çocuklarımızın geleceği bakanların elinde oyuncak edilmiştir”

    “Çocuklarımızın geleceği bakanların elinde oyuncak edilmiştir”

    CHP Bursa İl Başkanlığı tarafından eğitim sistemine ilişkin sorunları ele almak amacıyla basın toplantısı düzenlendi.

    Toplantıda konuşan CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş AK Parti’nin eğitim sistemi stratejisini eleştirerek, “Ne yazık ki ne okullarımız ne de AKP iktidarının eğitim sistemini getirdiği koşullar öğrencilerimizin, velilerimizin, öğretmenlerimizin, idarecilerimizin ve eğitim çalışanlarının heyecanlarını, isteklerini ve ihtiyaçlarını karşılamaya hazır değildir. 22 yıllık AKP iktidarında eğitim sistemi bilerek ve isteyerek siyasallaştırılmış, iktidarın ideolojik hedefleri için araç haline getirilmiştir. Bu süreçte, var olan sorunlar çözülmek yerine, yenileri eklenmiştir” ifadelerine yer verdi.

    Nihat Yeşiltaş konuşmasına şöyle devam etti;

    “Çocuklarımızın geleceği oyuncak edilmiştir”

    22 yılda 9 Milli Eğitim Bakanı değişmiş, Bakanların ortalama ömrü iki buçuk yıl olmuştur. Her gelen bakan bir önceki sistemi eleştirmiş, yerle bir etmiş ve kendi ortaya attığı fikirleri apar topar uygulamaya koymuştur. 9 bakan toplamda irili ufaklı 18 sistem değişikliği yapmış, lise ve üniversite sınavları defalarca değiştirilmiştir. Hiçbir değişiklik etkisini değerlendirmeye yetecek kadar bile uygulamada kalamamıştır. Çocuklarımızın geleceği AKP’nin ve bakanlarının elinde oyuncak edilmiştir.

    Bu yıl okul öncesi, 1., 5. ve 9. sınıf öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz bir eğitim programı olmaktan öte iktidarın çağdışı eğitim manifestosu olma niteliğini taşıyan, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile döneme başlıyorlar. İhtiyaç analizi ve pilot çalışması yapılmamış, hazırlanma ve onaylanma süreci katılımcı ve şeffaf yürütülmemiş, kaynakçası, bilimsel dayanakları ve yazarları belli olmayan, tüm uzmanların karşı çıkmasına rağmen onaylanan bu modele karşı Cumhuriyet Halk Partisi olarak idari işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştayda dava açtık.

    Öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin vakti ve emeği AKP’nin siyasi hırsları nedeniyle daha fazla ziyan edilmeden bir an önce eski programlara dönülmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz. Öğretmenlerimiz bir yandan AKP iktidarının eğitimde yarattığı tahribatla mücadele etmeye çalışırken, bir yandan da kendi haklarına yapılan bir saldırıyla karşı karşıyadır.

    Okullarda öğretmen ihtiyacı devam ediyor

    Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi geçtiğimiz dönem meclise sunulmuş, partimizin milletvekillerinin gösterdiği başarılı muhalefet sonucunda görüşmeler Ekim ayına ertelenmiştir. Teklif öğretmenlik mesleğini düzenleyecek nitelikte değildir; yalnızca atama bekleyen öğretmenleri elemek için hazırlanmıştır. Öğretmenlerin hakları tanımlanmamış, diğer eğitim çalışanlarıyla ilgili bir düzenleme yapılmamış, özel sektörde çalışan öğretmenlere yer verilmemiş, basamaklandırma sistemine çözüm sunulmamıştır. Amaç öğretmenlik mesleğinin itibarını yükseltmek, öğretmenlerimizin ve eğitim bileşenlerinin haklarını tanımlamak değil; öğretmenlerin diplomasını çalmaktır. Üstelik bu yıl okullarımız yeni öğretmen ataması yapılmadan açılmıştır; okullarımızda öğretmen ihtiyacı devam etmektedir.

    Bakan Yusuf Tekin, 2 Eylül’de yaptığı açıklamada “İhtiyacımız açısından şu anda yüzde 95’e yakın öğretmen normumuz dolu” dedi. Bakanın ifadesine ve MEB istatistiklerine göre 48.700 öğretmen ihtiyacı bulunuyor. Ancak 2023-2024 eğitim öğretim yılında valiliklerden alınan bilgiye göre 91 bin norm açığı bulunuyor. Geçtiğimiz yıl ise 85 bin ücretli öğretmen görevlendirildi. Veriler arasındaki tutarsızlıklar sürüyor. Bakanın açıklamasını doğru kabul etsek dahi bu yıl yapılacak olan 20 bin atama ile bu açığın kapatılamayacağı ortadadır.

    Bu açıklamaya dayalı olarak bu yıl en az 50 bin öğretmen ataması yapılmadığı takdirde öğrenciler öğretmensiz, öğretmenler ise öğrencisiz kalacaktır. Öğretmen açığı yine ücretli öğretmenlik adı verilen emek sömürü sistemi ile kapatılmaya çalışılacaktır. Oysa AKP iktidarının seçim dönemlerinde vaatler verdiği KPSS mağdurları, engelli öğretmenler, memur öğretmenler, norm kadro sözü verilen PDR’ciler, çifte mağduriyet yaşayan depremzede öğretmenler, ek atama sözü verilen öğretmenler kendilerine verilen sözlerin tutulmasını bekliyor. AKP iktidarı bol keseden vaatler veriyor, ancak sözünü tutma noktasında hiçbir faaliyet göstermiyor. Öğretmen ataması gibi, okullar açılmasına rağmen okullarımıza temizlik ve güvenlik görevlisi ataması da yapılmamıştır.

    Temizlik ve güvenlik velilere bırakıldı

    Okulların ve çevresinin temizliğinin ve güvenliğinin sağlanması sorumluluğu da okullara, dolayısıyla okul-aile birliklerine, dolayısıyla da velilere bırakılmıştır.

    Okulların kadrolu bir güvenlik görevlisi yoktur. Devlet okullarında 613.785 derslik bulunmaktadır. 10 dersliğe bir temizlik görevlisi ataması yapılması gerektiği göz önüne alındığında yaklaşık 65 bin temizlik görevlisine ihtiyaç olduğu ortaya çıkmaktadır. Son düzenlemelerden anlaşıldığı kadarıyla bu ihtiyaçların İşgücü Uyum Programı kapsamında giderilmesi planlanmaktadır.
    Haftada üç gün çalışma süresi ile okullarımızın temizlenmesi veya güvenliğinin sağlanması mümkün değildir. MEB tarafından sadece liselere bütçe gönderilmekte, ilk ve ortaokulların ise sadece elektrik, su ve ısınma giderleri karşılanmaktadır. Bin öğrencisi olan okulların en az 5-6 temizlik görevlisi ihtiyacı olduğu ve sadece temizlik personeli için aylık yaklaşık 150 bin lira ödeme yapması gerektiği düşünüldüğünde merkezi bütçeden aktarılan kaynak ile değil öğrencilerin ihtiyaçlarının karşılanması, okulların yeterli personel istihdam edebilmesi ve temizlenebilmesi dahi mümkün değildir. Okul yöneticileri bütçe olmadığı için velilerden bağış talep etmektedir.

    Okullar zorunlu bağış alıyor

    Okullarda yeterli bütçe olamadığı için küçük tadilat ve temizlik işlerini yaptırabilmek için yöneticiler zorunlu bağış almaktadır. Milli Eğitim Bakanı “okul yöneticilerinin böyle bir hakkı yok” demek yerine okul bütçelerini oluşturmalıdır. Zorunlu eğitim kapsamında, devlet okullarında örgün eğitim içerisinde 15 milyon 887 bin 296 öğrenci vardır.

    MEB’in bütçesi ise 1 trilyon 92 milyar 129 milyon 668 bin liradır. Okullara her eğitim öğretim yılının başında eğitim öğretime hazırlık amacı ile öğrenci başına en az 1000 lira bütçe gönderilmelidir. Öğrenci başına 1000 lira gönderildiği takdirde MEB’in bütçesinin sadece 15,88 milyar lirası (yüzde 1,45) kullanılmış olacaktır.

    MEB bütçesi yıllar içinde giderek erimiş, yalnızca personel bütçesine dönmüştür. 2016 yılından bu yana MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesi içerisindeki payı giderek azalmıştır. 2016 yılında MEB’in payı yüzde 13,38 iken 2024 yılında bu oran yüzde 9,84’e gerilemiştir.

    Aynı şekilde 2016 yılında MEB bütçesinin gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 2,93’iken 2023 yılında bu oran yüzde 2,65’e gerilemiştir. MEB bütçesinin yüzde 81’i personel giderleri için harcanmaktadır. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17,18 iken, 2024 yılı itibariyle bu oran yüzde 9,15’e gerilemiştir.

    Öğretmenler açlığa ve yoksulluğa mahkum edildi

    Öte yandan öğretmenler açlığa ve yoksulluğa mahkum edilmiştir. Tüm eğitimciler yoksulluk sınırının altında ücretlerle çalışmaktadır. 2002 yılında yeni göreve başlayan öğretmen 540 lira olan maaşı ile 17 çeyrek altın alabilirken, 2024 yılında göreve başlayan öğretmen 41 bin lira olan maşı ile 9 çeyrek altın alabilmektedir.

    Ayrıca 2002 yılında öğretmenler maaşlarının yüzde 32,4’ü kadar (175 lira) eğitim öğretim yılına hazırlık ödeneği alırken, 2024 yılında maaşlarının yüzde 9,9’u kadar (4.085 lira) eğitim öğretim yılına hazırlık ödeneği almaktadırlar. Öğretmenler bu ödenekle hangi ihtiyaçlarını karşılayabilir? Öğretmenin ihtiyaçlarını karşılamayan bir iktidar nitelikli eğitime nasıl erişebilir? Üstelik eğitim öğretim yılına hazırlık ödeneği sadece öğretmenlere ödenmektedir. Oysa bu ödenek tüm eğitim çalışanlarına verilmelidir.

    Okullara bütçe ayırılmadı

    22 yıllık AKP iktidarı çocuklarımıza okullarımızda bir öğün yemek verecek bütçeyi dahi ayırmamıştır. Ülke genelinde okul yemeği tüm öğrenciler için temel bir hak ve talep iken, okul öncesi eğitimdeki okul yemeği uygulaması yalnızca bir dönem uygulandıktan sonra kaldırılmıştır. Okul yemeği programlarının eğitime eşit erişim sağlaması, özellikle dezavantajlı çocukların okula devamlılığını artırması, çocukların sağlığını güçlendirmesi, ailelerin üzerindeki maddi yükü azaltması gibi bu kadar çok faydası varken, her kademede çocuklarımıza en az bir öğün yemek verilmesinin önemi ortadayken, Bakanlık sadece okul öncesiyle sınırlı olan programı bile iptal etti.

    Çocuklarımıza bir öğün yemek verilemediği gibi, çocukların saatlerini geçirdiği okullarda bir bardak temiz içme suyuna dahi erişimi yoktur. Çocuklarımız sularını evden getirmekte, bittiği takdirde ise kantinden parayla su almak durumunda kalmaktadır. Parası olmayan çocuklarımız ise ya susuz kalmakta ya da musluktan akan suları içmek durumunda kalmaktadır.
    Devlet okullarında örgün eğitim kapsamında 15 milyon 887 bin 296 öğrencimiz bulunmaktadır. Bu öğrencilerin 1 milyon 165 bini taşımalı eğitim kapsamında, 284 bin 34’ü ise yatılı ve pansiyonlu okullarda öğle yemeğine erişebilmektedir. Geriye kalan 14 milyon 438 bin 262 öğrencimize ise okullarda öğle yemeği verilmemektedir. Yatılı ve pansiyonlu okullara öğrenci başına her öğün için yaklaşık 52 lira ödenek gönderilmektedir.

    Elbette bu tutar yeterli değildir. Ancak bu tutar üzerinden yaptığımız hesaplamaya göre 14 milyon 438 bin 262 öğrencimizin öğle yemeği gideri yıllık 135 milyar 142 milyon yapmaktadır. Bu tutar da MEB bütçesinin yüzde 12,3’üne karşılık gelmektedir. Milli Eğitim Bakanı artık okul zilinin çocuklarımızın midesinde çaldığını görmelidir.
    Çocuklarımıza öğle yemeği vermediğimiz sürece uluslararası PISA, TIMSS gibi sınavlardaki başarımız her geçen yıl düşecektir. Bu önerimize bütçe yok diye karşı çıkanlar olacaktır. Ancak 2024 yılı için göç yönetimine 21 milyar, Cumhurbaşkanlığına 5,4 milyar, İletişim Başkanlığına 4,1 milyar bütçe aktarılmıştır.

    Devleti yönetenler öncelikle kendi konfor alanlarından fedakarlık yapmalı ve çocuklarımızın hakkı olan öğle yemeği için bütçe ayarlamalıdır.

    Birleşik Kamu-İş’in yaptığı Okula Başlama Maliyetleri Araştırmasına göre; 2023 yılına kıyasla, 2024 yılında okula başlama maliyetleri okul öncesi düzeyde yüzde 98,9; ilkokul düzeyinde yüzde 84,25; ortaokul düzeyinde yüzde 91,91; lise düzeyinde ise yüzde 80,46 oranında artmıştır.

    Tüm kademelerde ortalama artış yüzde 88,8 olmuştur. Asgari ücretle hayatını devam ettiren bir aile, ilkokula başlayan çocuğu için, bir aylık maaşından fazlasını, en düşük maaş alan memur ise maaşının yarısını okul masrafı olarak harcamak zorundadır. Tüm çocuklara eşit ve ücretsiz sunulması gereken nitelikli eğitim için devlet değil aileler para harcar hale gelmiştir. Kamusal ve parasız eğitim bitirilmiştir.

    AKP iktidarında nitelikli eğitim bir hak olmaktan çıkarılmış, satın alınabilir bir hizmet haline dönüşmüştür. Uygulanan sınav sistemleri, kamu okullarında yaşanan nitelik kaybı, okullarda yaşanan güvenlik ve hijyen eksikliği, kalabalık sınıf mevcutları, öğretmen eksikliği gibi sorunlar aileleri özel okullara mecbur hale getirmiştir.

    Çocuklarının nitelikli, bilimsel ve laik eğitim almasını isteyen veliler çareyi özel okullarda bulmuştur. Devlet okulları, toplumun en yoksul ve çaresiz kesimlerinin çocuklarının AKP’nin eğitim politikalarına dolaysız maruz kaldığı mekanlara dönüşmüştür.

    4+4+4 süreci öncesi 4.664 olan özel öğretim kurumu sayısı 14 bin 281’e, 535 bin 788 olan öğrenci sayısı ise 1 milyon 670 bin 729’a yükselmiştir. Özel okul sayısındaki artış oranı yüzde 206 olarak gerçekleşmiştir. Öğrenci sayısı ise yüzde 211 oranında artmıştır.

    Aileler okul masraflarına yetişemiyor

    Öte yandan, özel okul ücretlerine yapılan fahiş zamlarla ve kitap, yemek, servis, kıyafet, etüt gibi ekstra ücretlerle aileler özel okulların ücretlerini de karşılayamayacakları bir noktaya gelmiştir.
    Nitelikli eğitime erişim hakkı hem devlet okullarında hem özel okullarda toplumun küçük bir kesiminin erişebileceği bir ayrıcalığa dönüşmüştür. Bakan Yusuf Tekin 2 Eylül’de yaptığı açıklamada, fahiş özel okul ücretleri sorulduğunda özel okulların da haklarının korunması gerektiğini, çoğu okulda fahiş ücretlerin olmadığını, pandemide özel okulların zor duruma düştüğünü, ekstra ücretlerle ilgili denetlemelerin sadece Milli Eğitim Bakanlığıyla ilgili olmadığını söyleyerek özel okulları ve fiyat politikalarını savunmuştur.

    Sayın Bakan aynı tutumunu özel okullarda çalışan öğretmenlerin haklarıyla ilgili de sürdürmektedir. Taban ücreti düzenleyen maddenin kaldırılması ile birlikte özel öğretim kurumlarında çalışan eğitim emekçileri patronların insafına terk edilmiştir. Özel sektör öğretmenleri asgari ücretle, belirli süreli sözleşmelerle, güvencesiz çalıştırılmaktadır. Bakan Tekin bu konuda sorulan bir soruya da “Taban ücretle ilgili yasal düzenlemeye gerek yok.

    Özel okul sahipleri bu konuda söz verdiler, sözlerini tutacaklardır” diye yanıt vermiştir. Bakan özel okullarla ilgili açıklamalarıyla bakanlığın tarafının özel okullarda çalışan eğitim emekçileri, veliler ve öğrenciler değil özel okul sahipleri olduğunu açıkça ortaya koymuştur.

    AKP iktidarında mesleki ve teknik eğitimin itibarı da giderek zedelenmiş, eğitimin niteliği düşürülmüş, bu okullar öğrenciler tarafından tercih edilmez hale gelmiştir. Mesleki ve teknik eğitim kurumları sosyoekonomik olarak dezavantajlı kesimlerden gelen, akademik başarısı düşük öğrencilerin kayıt yaptırıldığı okullar haline gelmiştir. “4 gün işe 1 gün okula” diye yoksul ailelerin çocuklarına tek alternatif haline getirilen MESEM’ler çocuklarımızın devlet eliyle ucuz ve güvencesiz işgücü olarak kullanıldığı, çocuklarımızın yaralandığı ve öldüğü bir projeye dönüşmüştür.
    İSİG meclisi verilerine göre, 2024 yılının ilk 7 ayında MESEM programı kapsamında 9 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. AKP iktidarında İmam-Hatip okullarının sayısı da plansız ve programsız bir şekilde artırılmış, eğitim sistemi içerisinde kapladığı alan genişletilmiştir.

    2002 yılında 450 olan imam-hatip lisesi sayısı 1.714’e, 71 bin olan öğrenci sayısı ise 476 bin 739’a yükselmiştir. Okul sayısı yüzde 280, öğrenci sayısı ise yüzde 570 oranında artmıştır. 4+4+4 eğitim modelinin uygulanmasıyla hiçbir okul türüne ait ortaokul kademesi yokken İmam Hatip Ortaokulları yeniden açılmıştır. 2012-2013 eğitim öğretim yılında 1.099 okul açılmış ve bu okullara 94 bin 467 öğrencinin kaydı yapılmıştır. 2023 yılına geldiğimizde okul sayısı 3.432’ye öğrenci sayısı ise 695 bin 499’a yükselmiştir. Okul sayısı 2012-13 eğitim öğretim yılından bu yana yüzde 212, öğrenci sayısı ise yüzde 632 oranında artmıştır.

    İmamhatip okullarının yanı sıra Bakanlık ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında değerler eğitimi, kuran eğitimi, personel eğitimi gibi çok sayıda protokol imzalanmıştır. “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi İş Birliği Protokolü” kısa adıyla ÇEDES protokolüyle din görevlileri okullarda manevi danışman olarak görevlendirilmiş, çocuklara yaşlarına ve gelişimlerine uygun olmayan etkinlikler yaptırılmıştır.

    AKP iktidarlarında, Diyanet İşleri Başkanlığı, en az Milli Eğitim Bakanlığı kadar eğitimin içinde var olan bir eğitim kurumu haline gelmiştir. 4+4+4 düzenlemesi sonrası, örgün eğitimden açık öğretime geçişler kolaylaştırılmış, hatta Bakanlık tarafından teşvik edilmiştir. Örgün eğitim yaş çağında olan çocuklarımız, okuldan koparılarak, evlerine hapsedilmiştir. Sekiz yıllık kesintisiz eğitim uygulamasını eleştiren, özellikle kız çocuklarını okula göndermek istemeyen muhafazakar velilerce 4+4+4 uygulaması örgün eğitimden kaçış olarak fırsat bilinmiştir.
    İktidar da karma eğitim karşıtı uygulamalarıyla ve düzenlemeleriyle bu duruma çanak tutmuş, çocukların okula devamını sağlamak yerine örgün eğitimin dışında bırakılmasını kolaylaştıracak düzenlemeler yapmıştır. 2012 yılında genel ortaöğretimde 680 bin olan öğrenci sayısı, 2023 yılında 1 milyon 839 bine yükselmiştir.

    Açık öğretim başvuruları arttı

    Açık ortaokullardaki öğrenci sayısı ise 337 bin 174’tür. Açık öğretimde okuyan toplam öğrenci sayısı 2012 yılında 1 milyon 548 bin iken 2023 yılında 2 milyon 55 bine yükselmiştir.

    Köy okullarının kapatılması, okullar arasındaki nitelik farkının artması gibi sebeplerden dolayı milyonlarca öğrencimiz okula ulaşmak için her gün saatlerini yollarda geçirmek zorunda kalmıştır. 2014-15 eğitim öğretim yılında 15.397 okul taşınırken 2022-2023 eğitim öğretim yılında 18.291 okul taşınır olmuştur. Her gün 1,2 milyon öğrencimiz taşımalı eğitim kapsamındaki okullara gitmek zorunda bırakılmıştır. Son yapılan düzenlemeyle birlikte 30 km üzerindeki mesafelerde taşımalı eğitim sonlandırılmış, öğrenciler yatılı okullara yönlendirilmiştir. Köy okullarını açmak, öğrencilerin yaşadığı yerde okula gitmesini sağlamak yerine, taşınan öğrenci sayısını düşürmek için böyle bir düzenlemeye başvurulmuştur.

    MEB verilerine baktığımızda, 2002 eğitim öğretim yılında köylerde 32 bin 401 okul, 3 milyon 275 bin 579 öğrenci bulunmaktaydı.22 yılın ardından 2023 yılında köylerdeki okul sayısı 13 bin 969’a öğrenci sayısı ise 623 bin 902’ye gerilemiştir. AKP iktidarları boyunca 18.432 köy okulu kapatılmıştır. Deprem bölgesinde yıkılan okulların yerine yenileri hala yapılamamıştır. Çok sayıda okulda birleştirilmiş okul uygulamasına devam edilmektedir. Deprem bölgesinin dışındaki illerde de çeşitli nedenlerle okul binası kullanılamaz hale gelen ve bu nedenle başka okullarla aynı binada, eksik ders saatleriyle eğitimi sürdürmeye çalışan çok sayıda okul bulunmaktadır. AKP iktidarı okulların fiziki koşullarını iyileştirmek bir yana, yeterli sayıda okul yapmayı bile başaramamıştır.

    22 yıllık AKP dönemi iktidarı genel olarak Cumhuriyetle ve onun ulusal egemenlik anlayışıyla savaş halinde geçmiştir. Laik ve bilimsel eğitimden giderek uzaklaşılmıştır. Yönetici kadrolar devletin çalışanı değil AKP’nin çalışanı haline getirilmiştir. Liyakatsiz kadrolaşma, mevzuat ve program değişiklikleri, protokol ve özel teşviklerle dini tarikatlarla ilişkili vakıf ve derneklerin eğitimin paydaşı yapılması, Diyanet İşleri Başkanlığının eğitim-öğretim faaliyetlerinin daha fazla içine alınması yoluyla eğitim dinselleştirilmiştir. Tüm kademelerde, tüm paydaşlar için eğitim her geçen gün daha kötüye gitmektedir. Okul öncesinden yükseköğretime kadar eğitimin niteliği her geçen yıl biraz daha düşmüştür. PISA 2022’de, Türkiye tüm branşlarda OECD ülkelerinin ortalamasının altında bir performans sergilemiştir.

    Ülkemizin kurtarıcısı, cumhuriyetimizin kurucusu, başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı esnasında Maarif Kongresini toplayarak eğitimin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Bundan 100 yıl önce, savaş günlerinde, koşullar elvermese dahi eğitimin önemine vurgu yapan Atamızın izinde, biz de eğitim sistemimizi bugünden daha iyiye götürmek, 22 yıllık iktidarın açtığı yaraları sarmak için canla başla çalışacağız. Çocuğun ve gencin üstün yararını gözeten, nitelikli, laik, bilimsel, kamusal ve erişilebilir bir eğitim için mücadele etmeye, Cumhuriyet aydınlanmasından aldığımız ilhamla çalışmaya devam edeceğiz.

  • İlhami Gün’e istifalı tepki

    İlhami Gün’e istifalı tepki

    Cumhuriyet Halk Partisi Yıldırım İlçe Yönetim Kurulu Üyeleri, ilçe başkanının tutum ve davranışlarını gerekçe göstererek istifa etti.

    CHP Yıldırım İlçe Başkanı İlhami Gün’e tepki olarak yönetimden ayrılma kararı alanlar “İstifa kararımızın tek sebebi Yıldırım İlçe Başkanı İlhami Gün’dür. Mücadelemize CHP üyesi olarak devam edeceğiz. Yaşasın CHP” ifadelerine yer verdiler.

  • Özgür Özel, Can Kıraç’ın cenazesine katıldı

    Özgür Özel, Can Kıraç’ın cenazesine katıldı

    Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul’daki Bebek Camii’nde iş insanı Can Kıraç’ın cenazesine katıldı.

    Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel’e İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu eşlik etti. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, cenazede yaptığı açıklamada, “Türk sanayinin çok önemli isimlerinden bir tanesiydi. Bir cumhuriyet sevdalısıydı, bir eğitim gönüllüsüydü. Koç ailesinde çok önemli görevler üstlendi. Türkiye çok önemli bir değerini kaybetti. CHP ailesi olarak hem Koç ailesine, hem Kıraç ailesine hem de Türkiye’deki tüm sanayicilere, Türkiye’nin tüm entelektüel camiasına başsağlığı diliyoruz. Hepimizin başı sağolsun. Yeri kolay kolay doldurulamayacak bir büyüğümüzü kaybettik. Bir kez daha başsağlığı diliyorum” ifadesini kullandı.

  • CHP’de yerel yöneticiler için eğitim atağı

    CHP’de yerel yöneticiler için eğitim atağı

    Cumhuriyet Halk Partisi Parti Okulu ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’nın işbirliğiyle güncel, pratik, yasal ihtiyaçlara yönelik, vizyoner bir bakış açısı geliştirmek hedefiyle hazırlanan “Belediye Meclis Üyeleri İçin Yerel Yönetim Eğitimi”ne Türkiye çapındaki tüm CHP’li belediye meclis üyeleri katılacak.

    Bir hafta içerisinde 10 ilde gerçekleştirilen eğitimler, belediye meclis üyeleri tarafından ilgiyle izleniyor ve katılımcı çözüm önerileri tartışılıyor. Yerel yönetim eğitimlerinin geniş yankı uyandırdığını belirten Dr. Özcan Baripoğlu, Türkiye’nin dört bir yanında hızla devam ettiğini iletti. Eğitimde, CHP’nin yerel yönetim vizyonu çerçevesinde mevzuat ve uygulamalara dair teknik bilgiler ve iletişim dersleri anlatılıyor. Dersleri, en az bir dönem belediye meclis üyeliği yapmış, tecrübeli CHP Parti Okulu eğitmenleri anlatıyor.

    Eğitimlerin Türkiye çapında tamamlanmasının ardından, CHP’li belediye meclis üyeleri için gelişim seminerleri ve uzmanlık alanlarında özel eğitimler de geliştirilecek.

  • Akşener’in “gitmez” dediği isim CHP’de

    Akşener’in “gitmez” dediği isim CHP’de

    ROZETİNİ BİZZAT ÖZEL TAKTI

    Genel Başkan Özgür Özel’in kürsüye davet ederek rozetini bizzat taktığı Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu‘nun bir hayli keyifli olduğu dikkatlerden kaçmadı.

    “AYŞE HANIM ÇAĞRIMIZA UYDU VE BABA EVİNE GELDİ”

    Özel, CHP’ye katılan Yanıkömeroğlu için “İstanbul üçüncü bölgede zaten bir milletvekilinin çok eksikliğini hissediyorduk, depreme karşı verilecek çalışmalarda meclisteki yapıcı muhalefetimizde kendisine çok yük düşecek. Kendisini grubumuza hoş geldin diyorum. Ayşe Hanım çağrımıza uydu ve baba evine geldi” dedi.

    SERT İFADELERLE PARTİDEN AYRILMIŞTI

    İstanbul Milletvekili Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu geçtiğimiz aralık ayında “Kuruluş amaç ve ilkelerimizden bir süredir uzaklaşmış olmanın üzüntüsü içerisindeyim” ifadesini kullanarak İyi Parti’den istifa etmişti.

    AKŞENER PARTİDEN AYRILMAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORDU

    İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener istifa sonrası Yanıkömeroğlu’nun partiden ayrılacak son kişilerden olduğunu düşündüğünü söylemiş, “Şimdi Ayşe Sibel Hanım Allah şahittir herhalde partimizden benim gözümde en son ayrılacak arkadaşım diyebilirdim, çünkü bir kadındı iş insanıydı ve parti kurulurken o dönemin şartlarında gelip bize kurucu oldu.” ifadelerini kullanmıştı.

  • CHP’den seçim iptaline itiraz

    CHP’den seçim iptaline itiraz

    Pınarbaşı İlçe Seçim Kurulu tarafından Pınarbaşı Belediye ve Meclis Üyesi seçimleri iptal edilmişti. CHP yetkilileri de bugün İl Seçim Kurulu’na gelerek seçimin iptal edilmesini kabul etmediklerini söyleyerek, itirazda bulundu.

    İtiraz öncesi yapılan basın açıklamasında konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, “31 Mart günü yapılan seçimde, Pınarbaşı’nda halkın teveccühü ile seçilen Deniz Başkanımız, maalesef hem MHP İlçe Başkanı hem de belediye başkanı adayının baskılarıyla, ilçe seçim kurulu hakimi üzerinde yaptıkları darp girişimleriyle hakimin aldığı bir karar var. Deniz Başkanımızın 319 oyla açık şekilde kazanmış olduğu seçim gasp edilmek üzere. Biz buna müsaade etmeyiz. Çünkü ıslak imzalı belgeler elimizde. MHP’nin sandıktaki görevlisi imzasını atmış, İYİ Parti’nin ki atmış, diğer siyasi parti temsilcileri de imzalarını atmış. Tutanaktaki sonuçlarla oy çuvallarındaki çıkan sonuçlar birebir örtüşüyor. Tekrar sayılıyor yine bire bir örtüşüyor. Demek ki burada bir gasp yok. Deniz Başkan’ın belediye başkanlığını kazandığının açık belgesi vardır. MHP Milletvekilinin de etkisinin olduğu biliniyor. Biz burada ne hakkımızı yediririz ne de hak yeriz” ifadelerini kullandı.

    CHP Kayseri İl Başkanı Feyzullah Keskin ise açıklamasında, “31 Mart’ta halkın iradesine resmen darbe vuruldu. Fakat bu ilk değil. Deniz Başkan 5 yıl önceki seçimi yine kazanmıştı. Ancak zorbalıkla belediye başkanlığı masa başında kaybettirilmişti. Bu kez Pınarbaşı örgütü bir önceki gibi masa başında kaybetmeyeceğiz diye 40 saate yakın uyumadan sandıklarına sahip çıkmışlardır. İstanbul seçimleri sonuçlanmıştır ancak halen daha Pınarbaşı seçimleri sonuçlanmamıştır. Çünkü kabullenemiyorlar. Bunun bir hizmet yarışı olduğunu bilmiyorlar. Bunu bir savaşmış gibi düşünüyorlar” dedi.

    Yetkililer basın açıklamasının ardından İl Seçim Kurulu’na giderek, seçimin iptal edilmesine yönelik itirazlarını iletti.

  • Şükrü Erdem: “İlahi adalet illaki tecelli edecek”

    Şükrü Erdem: “İlahi adalet illaki tecelli edecek”

    Eski bakanlardan CHP’li Mustafakemalpaşa Belediye Başkan adayı Şükrü Erdem hakkında Mustafakemalpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı, Türk Ceza Kanunu’nun 215. maddesi uyarınca resen soruşturma başlattı. Başsavcılık, suçu ve suçluyu övme suçundan Şükrü Erdem’e ifade vermek üzere davet gönderdi. Şükrü Erdem ifade vermek üzere adliyeye gelirken, partililer de adliyede toplandı.

    Erdem, savcılığa verdiği ifadenin ardından yaptığı açıklamada, “Tarafıma kumpas kurulmak amacıyla yapılan bu asılsız gerçek dışı videolar neticesinde bugün itibarıyla yasal süreç başladı. Biz de suç duyurusunda bulunduk. Kötü niyetli şekilde basın yayınlarını kullanarak beni bütün Türkiye’ye linç ettiler. Hakkımda yanlış haberler yayan ve bu haberleri tüm sosyal medyalarda çekinmeden paylaşarak senelerce ailemden, hayatımdan ödün vererek alnımın akıyla hizmet ederek milletimde yer ettiğim saygı ve itibarı 2 dakikada yalan haberlerle yerle bir etmeye çalışanlara izin vermedim, vermeyeceğim. Şüphe yok ki ilahi adalet illaki tecelli edecek. Tarafıma kurulan bu kumpasta yine dürüstlük kazanacak. Kirli zihniyet ve kirli siyasetinizle kendi kazdıkları bu çukurda onlar ve onlar gibiler boğulacaktır. Hayatım boyunca gururla taşıdığım onurumu ve kimliğimi böylesine aşşağılık gerçek dışı suçlamalarla kirletmeye çalışan kim varsa hakkımı helal etmiyorum. Mustafakemalpaşa için iyi olacağını düşünerek kendisine oy attığım, ismini anmaya gerek duymadığım şahsiyete oyum da, hakkım da haram olsun. Çünkü anladım ki onların koltuk sevdası onurlarından da, şereflerinden de daha öte. O yüzden onlara üzülüyorum” dedi.

  • Özgür Özel’den Artvin adayına tam destek

    Özgür Özel’den Artvin adayına tam destek

    Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, 31 Mart öncesi Doğu Karadeniz’deki ilk yerel seçim mitingini bugün Artvin’de yaptı. Valilik önünde bulunan 15 Temmuz Milli İrade Meydanında gerçekleştirdiği mitinge az sayıda CHP’li parti bayrağıyla katıldı. Seçim otobüsünden konuşma yapan Özel, Artvin merkez ve ilçe belediye başkanları için alanda bulunanlardan oy istedi.

    “Eski partilime kötü söz söylemem ama parti aday yapınca çok iyi de yapmayınca kötü”

    Özel, konuşmasının devamında önceki dönem Millet İttifakı belediye başkanı olan ve 31 Mart 2024 seçimlerinde CHP’den aday gösterilmeyen Belediye Başkanı Demirhan Elçin’in İYİ Parti’den Belediye Başkan adayı olması konusuna değindi. Özel ” ‘Biz bir adayın yeniden aday olup olmamasına memnuniyet anketleriyle bakacağız’ dedik. Bir anket gördük beğenmedik, inanmadık bir daha baktık. Buraya ekipler yolladık. Sorduk soruşturduk dediler biraz yorgunluk var halkta biraz kırgınlık var. Yeni bir enerji yeni bir nefese ihtiyaç var. Ricada bulunduk dedik ki tercihi siz yapın. Eski dosttan düşman olmaz. Eski partilime kötü söz söylemem ama parti aday yapınca çok iyi de yapmayınca kötü. Bu partiden birisi gider, o gidişin peşinden partiden hatrı sayılır yada bir miktar, yada birazcık bile gidiş olunca dersin yanlış yaptık. Ama görüyorum ki giden gidiyor ama Cumhuriyet Halk Partililer partisinin arkasından kaya gibi duruyorsunuz” diye konuştu.

    “Sağ omuzunda Mansur, sol omzunda İmamoğlu, arkasında ben”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, konuşması sırasında Artvin Belediye Başkanı adayı Bilgehan Erdem’i yanına alarak “Hocanın Artvin için yapacağı çok işi var. Artvin’in eğitimde, öğretimde, çocuklar için, gençler için nasıl bir proje geliştirirse, bakın hocanın iki omuzu var. Sağ omuzunda bundan sonra Mansur Yavaş’ın eli olacak; size söz veriyorum. Sol omuzunda Ekrem İmamoğlu’nun eli olacak; size söz veriyorum. ‘Kardeşim hoca önemli işler yapacak. Sağında Mansur Yavaş, solunda Ekrem İmamoğlu sen neredesin?’ Ben de tam arkasındayım” ifadelerini kullandı.

    Genel Başkan konuşmasının ardından il ve ilçe başkanlarıyla seçim otobüsünden selfi çekerek Rize’nin Pazar ilçesindeki programı nedeniyle ilden ayrıldı.