Kategori: Chp

  • CHP’den ekonomi için 16 öneri

    CHP’den ekonomi için 16 öneri

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde yapılan Merkez Yönetim Kurulu Toplantısı’nın ardından kameraların karşısına geçti. Kılıçdaroğlu, koronavirüs salgının da etkisiyle iyice kötüye giden ekonomik buhrandan çıkışla ilgili önerilerini paylaştı.

    “Türkiye, ciddi bir ekonomik krizle değil ciddi bir ekonomik buhranla karşı karşıyadır. Özellikle 2018’den bu yana hükümetin ön gördüğü döviz kuru, enflasyon, büyüme, işsizlik gibi hiçbir hedef tutmamıştır. “Önümüzdeki süreçte mevcut ekonomik buhranın aşılması için iktidarın yapısal reformlar konusunda adım atması gereken alanları ve konuları kamuoyunun takdirine sunuyoruz” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, 16 maddeden oluşan ekonomik paket önerilerini sıraladı:

    • Hükümet kamuda israfa son vereceğini taahhüt etmelidir. Tüm döviz taahhütlü sözleşmelerin Türk lirasına dönüştürüleceğini, makam aracı saltanatına son verileceğine söz vermelidir.
    • Yeni bir orta vadeli programı TBMM’ye getireceklerini kamuoyuna açıklamalıdırlar. Yeni bir bütçe ve gerçekçi bir plan gündeme gelmelidir. Bu ekonomide normalleşmenin ilk adımı olacaktır.
    • Yeni bir merkez yerel dengesi kurulmalıdır. Yerel yönetimlerin gelirleri artırılmalı. Merkezi yönetimin denetimi belediyelerin çalışmalarını engelleme amaçlı olmamalıdır. Seçimle gelen belediye başkanlarının ancak seçimle gidecekleri güven altına alınmalıdır.
    • Devlet yönetiminde liyakat sistemi hakim kılınmalıdır. Hükümet kamusal alandaki tüm atama ve işlemlerde liyakati esas alacağını taahhüt etmelidir.
    • Sayıştay gerçek işlevine kavuşturulmalıdır.
    • Özel kurulların güvencesi sağlanmalıdır. Merkez Bankası başta olmak üzere BDDK, Sermaye Piyasası Kurulu gibi kurumların bağımsızlığını yeniden sağlayacağını ve siyasi müdahalede bulunmayacağını açıklamalıdır.
    • Kamu ihale yasası şeffaflığı sağlayacak şekilde yeniden düzenlemelidir. Hükümet kamuda israf ve kayırmacılığı engellemek amacıyla kamu ihale yasasının ivedilikle değiştirileceğinin garantisini millete vermelidir.
    • TBMM’de kesin hesap komisyonu kurulmalıdır. Hükümet kesin hesap komisyonunun kurulacağını bunun yönetiminin de muhalefet partilerine verileceğini açıklamalıdır.
    • Ulusal Vergi Konseyi kurulmalıdır. Konsey her yıl düzenlenen raporların Resmi Gazete’de yayımlanacağını taahhüt etmelidir.
    • Ekonomik ve Sosyal Konseyi çalıştırılmalıdır.
    • Yargı bağımsızlığı kesin olarak sağlanmalıdır. Kuvvetler ayrılığını sağlayacak adımların atılacağını taahhüt etmelidir. Bu bağlamda iktidarın yargı üzerindeki tahakkümüne son verilmelidir.
    • Düşünceyi ifade ve basın özgürlüğü koşulsuz güvence altına alınmalıdır. Evrensel ölçülerde basın özgürlüğüne uyulacağı taahhüt edilmelidir.
    • Seçim barajı kaldırılmalıdır.
    • Siyasi ahlak yasası çıkarılmalıdır. Derhal siyasi ahlak yasası getirilmelidir. Güçlü bir stratejik planlama teşkilatı kurulmalıdır.
    • IMF ile yeni düzen netleştirilmelidir. IMF ile ilişkiler kesilecekse ortaklıktan çekilmeli ve sermaye payının Türkiye’ye getirileceği açıklanmalıdır.
  • Son dakika: CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında soruşturma

    İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Avukatı Sezgin Tunç’un, CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında “suçu ve suçluyu övme, suça teşvik” iddialarıyla yaptığı suç duyurusu üzerine de İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı yeni bir soruşturma başlattığı öğrenildi.

    İFADESİNDE ÇEKTİĞİNİ KABUL ETTİ

    CHP Üsküdar İlçe Başkanı Özçağdaş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun’un evinin fotoğraflarını çektiğini İstanbul Anadolu Başsavcılığı’nın talimatıyla alınan ifadesinde kabul etti. Özçağdaş “İnşaat var mı yok mu” diye fotoğraf çektim” dedi.

    KAFTANCIOĞLU HAKKINDA SUÇA AZMETTİRME SORUŞTURMASI

    Öte yandan CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da dün twitter hesabından bir açıklama yaparak, Özçağdaş’a partisinin talimat verdiğini belirtti. Bunun üzerine Fahrettin Altun’un avukatının Kaftancıoğlu hakkında “suçu ve suçluyu övme, suça teşvik” iddiasıyla yaptığı suç duyurusu üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı yeni bir soruşturma başlattı.

    Olay İletişim Başkanı Altun’un Üsküdar’daki ‘daimi koruma’ altındaki konutunun önüne bir araçla giden Özçağdaş’ın, cep telefonunu çıkarıp evin fotoğraflarını çekmesiyle başladı. Polislerin uyarısı üzerine Özçağdaş, “CHP Üsküdar İlçe Başkanı olduğunu, daha sonraki günlerde tekrar gelerek fotoğraflama yapacaklarını” söyleyerek evin önünden uzaklaşmak istedi. Özçağdaş’ın koruma polislerinin “bekle” uyarısını dinlemeden de olay yerinden ayrıldığı belirtildi.

  • Soylu’nun istifasının kabul edilmemesine muhalif isimlerden ilk açıklamalar

    Soylu’nun istifasının kabul edilmemesine muhalif isimlerden ilk açıklamalar

    Muharrem İnce Twitter’dan yaptığı açıklamada;

    “Sadece 2 gün için ilan edilen sokağa çıkma yasağı henüz başlamamışken süreç Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla yürüyordu, sonra milleti sokağa dökünce İçişleri Bakanı sorumluluk “şahsımın” diyerek istifa etti. Şimdi ise istifası kabul edilmedi. Tam bir saray tiyatrosu.”

    Meral Akşener ise istafının kabul edilmemesinin ardından herhangi bir açıklama yapmazken Soylu’nun istifasının ardından Twitter hesabından şu açıklamayı yapmıştı;

    “Hatayı ve başarısızlığı kabullenmek, sorumluluğunu üstlenmek olgunluk gerektirir. Sayın Süleyman Soylu’ya göstermiş olduğu olgun davranış nedeniyle teşekkür ediyorum. Aynı olgunluğu başarısızlıklarıyla birer marka haline gelmiş Damat’tan ve Tarım Bakanı’ndan da bekliyorum…”

    Kararı destekleyen tek isim ise MHP Lideri Devlet Bahçeli. Bahçeli ise şu mesajları aktardı:

    Türkiye her alanda çok yoğun ve sıcak bir mücadelenin içindedir. Bilhassa yeni tip Koronavirüs (KOVİD-19) salgınını engellemek amacıyla devlet-millet dayanışması en üst seviyededir. Aynı zamanda bugünkü sancılı ortamda seferberlik ruhuyla hareket edilmektedir.

    Terörden ekonomiye, bölgesel sorunlardan küresel dayatmalara varıncaya kadar ülkemiz muazzam bir iradeyle duruş göstermektedir. Böylesi kırılgan bir dönemde İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun istifa niyeti sürdürülen mücadele ruhunu sekteye uğratma riski taşımaktadır.

    Gelişmeler karşısında Sayın Bakanı’nın istifa kararının Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kabul edilmediği anlaşılmaktadır. Elbette takdir ve tasarruf Sayın Cumhurbaşkanımıza aittir. Milliyetçi Hareket Partisi mezkur istifanın kabul edilmemesinden ziyadesiyle memnundur.

    Sayın Süleyman Soylu azimli, inançlı, dirayetli ve mücadeleci kişiliğiyle Türkiye’nin en hassas döneminde üstlendiği bakanlık görevini başarıyla yerine getirmiştir. Bizim temennimiz bu görevine kararlılıkla devamından yanadır.

  • CHP’den Ali İhsan Yavuz’un açıklamalarına yanıt

    Altay, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un yeniden sahneye çıkarak, adeta talimat içerikli değerlendirmelerde bulunduğunu savundu.

    “Hukuksuzluğun metastaz yaptığına bir kez daha tanık olduklarını” öne süren Altay, YSK’ye yönelik baskı, basınç, etkileme, zorlama sürecine yargının da dahil olduğunu iddia etti.

    Altay, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın, mahkemenin kuruluş yıl dönümünde, “Hakim, hiçbir şart ve ahval altında aklını ve vicdanını başkasına emanet edemez.” şeklinde güzel bir değerlendirme yaptığını ancak bunun eksik olduğunu, Arslan’ın buna savcıyı da eklemesi gerektiğini belirtti.

    “Bunu deseydin, belki bugün bir talimatla kimi sandık kurulu başkan ve üyeleri hakkında soruşturma başlatan savcı, bu aymazlığı yapmazdı. İpe un sermeye devam ediliyor.” ifadesini kullanan Altay, “Maltepe, Kadıköy ve Ataşehir’de Anadolu yakası Cumhuriyet başsavcılığı bir soruşturma açmış, çeşitli ihbarlar üzerine. Bu talebi YSK, bir suç duyurusu olarak yapsa belki anlarız. Ama bunun pazartesi karar gününden önce YSK’nin kararına bir destek olmak amacıyla bu soruşturmanın başlatıldığı çok açık. Bu soruşturmayı, bu suç duyurusunu AK Parti mi talep etmiştir, bu suç duyurusunda AK Parti mi bulunmuştur, YSK mi bulunmuştur? Başsavcılığın buna açıklama yapması lazım.” diye konuştu.

    Altay, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un, “Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu.” şeklinde sözler sarf ettiğine dikkati çekerek, bu türden gerekçelerle yapılan başvurular üzerine YSK’nin “dosyanın kapağını bile açmadan iade etmesi gerektiğini” savundu.

    Engin Altay, AK Parti’nin, “Ben Büyükçekmece’ye itiraz ettim iptal edilsin, İstanbul Büyükşehir Belediye sonuçlarına itiraz ediyorum, iptal edilsin.” dediğini, belgelerin istenmesi halinde ise “Onlar yok, ben sonra onları bulup geleceğim.” cevabını verdiğini savunarak, bunun adının, siyaset ve hukuk literatüründe “kepazelik” olduğunu iddia etti.

    “YSK, TAHKİKAT KURUMU, MUHAKKİK DEĞİLDİR”

    CHP Grup Başkanvekili Altay, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bulamadım bir şey, ben başsavcıya talimat vereyim, bir soruşturma başlatsın, sen bu soruşturmayı esas al, seçime şüphe, şaibe karıştı de, seçimi iptal et… Bunun adı talimattır, yargı takviyeli olarak YSK, bir basınç ve tasallut altındadır. YSK’nin saygıdeğer üyeleri, anayasadan aldığınız yetkiyi kullanıyorsunuz, kanunlara uygun kullanmak zorundasınız. İnsan içine çıkacak yüzünüz olsun, çocuklarınızın, torunlarınızın yüzüne bakacak yüzünüz olsun. Kızılay’da sizi yürütmezler, yüzünüze tükürürler. Bu basınca, baskıya Cumhuriyet başsavcılığı destekli bu tasalluta boyun eğmeyin. Önünüzde kanun, anayasa var. İşinizi buna göre yapın. YSK, bugüne kadarki içtihat ve kararlarına uymak zorundadır. Dün ak dediğine bugün kara, dün kara dediğine bugün ak diyen YSK’nin bundan sonra yapacağı hiçbir seçim güvenli seçim olmaz. YSK, İçişleri ve Adalet bakanlıkları üzerinden üretilen, yasa dışı, delil sayılamayacak kağıt parçalarını dikkate alarak toplanmamalıdır bile. Velev ki toplandı, bu itirazları peşinen reddetmesi lazım. YSK, tahkikat kurumu, muhakkik değildir. YSK, önündeki belgeye göre karar verir. Şüphe, şaibe var diyerek, bir siyasi partinin bütün taleplerine, ‘Emredersiniz, buna da şuna da bakalım’ demez. Türkiye’de ben kazanmazsam seçim meşru değildir anlayışını tesis edemez, bunun içtihadını oluşturamaz. YSK, sarayın değil hukukun üstünlüğü esastır diyebilmelidir. Bunu yapmayan bir YSK’nin meşruiyeti her zaman tartışılacaktır.”

    “KRİZİ SONLANDIRMAYA DAVET EDİYORUZ”

    Sandık kurulu başkanlarının 22 Şubat, üyelerin ise 24 Şubat’ta, AK Parti ve MHP’li üyelerin de olduğu ilçe seçim kurullarında, kaymakamlıktan gönderilen listelerden kura çekilerek belirlendiğini anımsatan Altay, bunlara yönelik 28 Şubat- 4 Mart’a kadar itiraz sürecinin bulunduğunu söyledi. Altay, 10 gün boyunca AK Parti ve MHP’nin elinde sandık kurulu üye listelerinin bulunduğunu, Yavuz’un, “Bizde yok” diyerek, kamuoyuna yanlış bilgi verdiğini savundu.

    YSK’nin ilan ettiği seçim takvimine göre bütün iş ve işlemlerin yürüdüğüne işaret eden Altay, muhalefetin talebine göre “Bu takvim kesin”, iktidarın talebi halinde ise “Bir bakalım” denilemeyeceğini dile getirdi.

    Altay, şöyle devam etti:

    “Böyle YSK olur mu? Tam kanunsuzluk için itiraz edebileceğimiz YSK’nin bizatihi kendisi, tam kanunsuzluk hali içindedir. YSK’nin AK Parti’nin, hiçbir şey yoksa bile bir şey olmuştur tezinden yola çıkarak işlem yapması, ilçe seçim kurullarına yazı yazması bile görevi ihmaldir, suistimaldir. Bunları yapamaz. Ama öyle görülüyor ki YSK, yürütmenin, sarayın, tasallut, baskı, basıncına teslim olmuştur. YSK’nin böyle bir hakkı yoktur. Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimi 6-7 saatte bitiriliyor, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi bize göre bitmiştir ama YSK’nin ilanı noktasında 30 günü aşkın süredir bitirilemiyorsa burada ipe un serme, çamura yatma, tam kanunsuzluk vardır. AK Parti’nin bütün iddiaları mesnetsizdir. YSK’yi hukuka uymaya, anayasada kendisine verilen görevleri kanuna uygun olarak yerine getirmeye, bu krizi bir an önce sonlandırmaya davet ediyoruz.”

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na Çubuk’taki şehit cenazesi sırasında yapılan saldırıya da değinen Altay, “Linç girişimine karşı TBMM’nin salı günü üç maymunu oynadığını, AK Parti ve MHP’nin parmak çoğunluğuyla linç girişimine yönelik araştırma önergesinin reddedildiğini” öne sürdü. Altay, organize suçun, organize örtbas yöntemleriyle ortadan kaldırılamayacağını söyledi.

    Seçimlerin yenilenmesi durumuna yönelik bir soru üzerine de Altay, “31 Mart yerel seçimlerinin, kendileri için tamamlandığını, bundan sonrasının gasp olacağını, YSK’nin eliyle bile bu gaspın yapılamayacağını” kaydetti. Altay, gündemlerinde “seçim yenilenmesinin olmadığını, olamayacağını” vurguladı.

  • Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a çağrı: Sözleşmeyi iptal et 50 milyon doları ben sana bulacağım

    Ankara’nın Keçiören ilçesinde konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, yerel seçim sürecindeki sert söylemleri, “Sanki savaşa gidiyoruz. Altı üstü yerel seçime gidiyoruz. Neredeyse birbirimizi gırtlaklayacağız” sözleriyle eleştirdi.

    Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

    — İşsizlik almış başını gidiyor. Her evde bir işsiz var. Son bir yılda işine son verilen kişi sayısı 1 milyon 11 bin kişi. 1 milyon 11 bin eve yemek girmiyor, tence kaynamıyor. Saray’dakiler bunun farkında mı? Bu acının farkında mı?

    — Getirmişler gündeme; Türkiye’nin beka sorunu var. 10-15 yıl önce Türkiye’nin beka sorunu yoktu. Kim getirdi bu beka sorununu gündeme. İyi yönetemediniz ülkeyi. Beka sorunu varsa sebebi iktidardakilerdir.

    — Sabah akşam bize saldırıyorlar. Sanki savaşa gidiyoruz. Altı üstü yerel seçime gidiyoruz. Neredeyse birbirimizi gırtlaklayacağız. Hepimiz gideceğiz bütün bunların sebebi olan siyasi iktidara dersini vereceğiz.

    ‘SİLAH FABRİKASINI SATANA OY VERENE MİLLİYETÇİ DENMEZ’

    – Şimdi sıra geldi Sakarya’daki silah fabrikasını satmaya. Benim imzam değil onun imzası var. ‘Kılıçdaroğlu ispat ederse cumhurbaşkanlığını bırakırım’ diyor. Bir devletin silah fabrikalarını yabancı orduya satıyorsan bu milletin namusunu satıyorsun demektir. Ülkücü kardeşlerime sesleniyorum. Silah fabrikasını yabancı orduya peşkeş çekene milliyetçi denmez. Bunlara oy verene de milliyetçi denmez.

    — Fabrikayı 50 milyon dolar para bulamadı diye Katar ordusuna verdiğini söylüyor. Erdoğan’a çağrı yapıyorum. Sözleşmeyi iptal et 50 milyon doları ben sana bulacağım. Bütün Türkiye şahit olsun. Tank palet fabrikasını satarken askerlerin görüşünü aldın mı? Orada subaylar var. Fabrika satıldığında askerlerimiz Katar ordusunun emrinde mi çalışacak? İster Erdoğan cevap versin, ister sözcüsü Bahçeli.

    ‘BAY KEMAL OLMAK KOLAY DEĞİL’

    – Milliyetçi olmak için Ankara’da seymen olmak gerekir. İthal adayla belediye mi yönetilir? Bir tane belediye başkan adayı bulamadınız mı? Kayseri’den geliyor. Bütün bunları Ankaralıların düşünmesi lazım. Eğer bu ülkede beraber yaşayacaksak, dostça yaşayacaksak alın teriyle, gönül rahatlığıyla oyumuzu kullanacağız.

    — Fabrika için 50 milyon dolar bulamıyosun da Suriyeliler için 35 milyon dolar buldun. Ben böyle konuştuğum için Erdoğan çok rahatsız. Bay Kemal konuşuyor diyor. Bay Kemal olmak kolay değil. Bay Kemal olmak için dürüst olmak lazım. Oğlunu bedelli askere göndermemek lazım. Bay Kemal olmak için kul hakkı yememek, komşusu açken tok yatan bizden değildir kültürüne sahip olmak lazım.

    — Sana verilen bedava uçak yüzünden devletin fabrikası mı satılır? Bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tarihine hakarettir.

  • ‘Halka bağışlanan ürünler tanzimde ücretli satıldı’

    CHP Antalya Milletvekili Aydın Özer, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda sebze ve meyve fiyatlarının düşmesi amacıyla başlatılan tanzim satış uygulamasına ilişkin konuştu. Özer, 12 Şubat 2019 tarihinde Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin resmi Twitter hesabından yaptığı bir paylaşıma dikkat çekerek şu ifadelerde bulundu:

    “Bakan; Kaş ve Kınık’ta tüccarlık yapan Vahit ve Ali Uçak isimli kardeşlere teşekkür ederek ‘Halkımızın cebine ve mutfağına göz dikenleri boşa çıkarmak için iki TIR ürünü bedelsiz olarak tanzim mağazalarına teslim ettiler’ paylaşımında bulunmuştur. Buradan sormak istiyorum: Bu iki TIR malın karşılığı irsaliyelerle tespit 36 bin 526 kilogram yapmaktadır. Bu bağış yapılan ürünler halkımıza bedava verilmesi gerekirken tanzim satış mağazalarında niye satışa sunulmuştur? Bunun karşılığı da 109 bin lira civarında para yapmaktadır. Bu para nerede kullanılmıştır?”

    ‘KAÇ TON ÜRÜN BEDELSİZ ALINDI?’

    Konuyla ilgili Bakan Bekir Pakdemirli’ye bir de soru önergesi veren CHP’li Aydın Özer, şu soruları yöneltti:

    “Tarım Bakanı’nın Twitter hesabından da teşekkür ettiği Uçak Kardeşler, tanzim satışlar için toplamda kaç ton ürünü bedelsiz olarak teslim etmiştir? Uçak Kardeşler gibi başka kimler ‘halkımızın cebine ve mutfağına göz dikenleri boşa çıkarmak için’ bedelsiz ürün tesliminde bulunmuştur? Halkımızın cebine ve mutfağına göz dikenler kimlerdir?”

  • ‘İtfaiyeci siyasi parti reklamında oynar mı?’

    AK Parti’nin 31 Mart’ta yapılacak seçimlere yönelik ‘Gönülden yaparsan gönüller kazanırsın’ adıyla yayınlanan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) itfaiye personeli ile araç gereçlerinin kullanıldığı reklam filmi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) gündemine taşındı.

    CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye sunduğu soru önergesinde, kamu personelinin bir siyasi parti ve adaylar lehine reklam amaçlı kullanıldığını savundu. Önergede, “Bu durum yasalara aykırı değil midir? Reklam filminde yer alan kamu personeli, filmin ne amaçla çekildiği konusunda önceden bilgilendirilmiş midir? Filmin masrafları kim tarafından karşılanmıştır?” soruları yöneltildi.

    BELEDİYE PERSONELİ KULLANILIYOR’

    Tekin, Sözcü’den Başak Kaya’ya yaptığı açıklamada da “Kanunlarımız çok açıktır. Memur ve hizmetlileri ile, her türlü araç-gereç ve imkanlarının, bir siyasi bir parti veya adayın emrinde ya da herhangi bir siyasi faaliyette çalıştırılmaları, kullanılmaları veya kullandırılmaları yasaktır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi personel ve araç gereçlerinin bir siyasi partinin reklam filminde kullanılması yasalara göre suçtur” dedi. Tekin, “İtfaiyeci siyasi parti reklamında oynar mı?” tepkisini yöneltti.

  • Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Fabrikaları sattın, şimdi domates satıyorsun

    Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sözlerine Zeytin Dalı Harekatı’ndan hayatını kaybeden askere başsağlığı dileyerek başladı.

    Kılıçdaroğlu, “Öteden beri Suriye politikasının doğru olmadığını söyledik. Suriye bataklığına girmeyin dedik. Suriye’de bir şehidimiz var. Zeytin Dalı operasyonunda şehit olan Umut Özlütepe kardeşimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Şehit hepimizin şehididir. Bir eve ateş düştü, sabırlar diliyorum” diye konuştu.

    ‘OZAN ARİF’İN NEŞET ERTAŞ’TAN FARKI YOK, ÂŞIK VEYSEL GİBİ’

    Geçen hafta yaşamını yitiren ‘Ozan Arif’ olarak tanınan Arif Şirin için “Erzurumlu Emrah’tan, Neşet Ertaş’tan bir farkı yok” diyen Kılıçdaroğlu, ülkücü türkücüye rahmet diledi.

    Kılıçdaroğlu, “Her ölüm aslında başka bir başlangıçtır. Mevlana ölümü farklı dillendirir. Şeb-i Arus dediği Düğün Gecesi olarak dillendirir. Bizim Anadolu kültüründe ozanlar vardır, âşıklar vardır. Ozanlar ve âşıklar, halkın sesini sazlarıyla dile getirirler. Onların özelliklerinden bir tanesi zulme karşı baş eğmezler. En büyük silahları sazları ve sözleridir. Bütün mücadeleyi bunun üzerine yaparlar. Sevigiyi, hoşgörüyü, haksızlığa karşı direnmeyi şiirleriyle, sözleriyle, sazlarıyla dile getirirler. Böyle bir ozan hayatını kaybetti. Ozan Arif. Ona da Allah’tan rahmet diliyoruz. Ozan Arif’in diğer ozanlardan bir farkı yok. Âşık Veysel gibi” ifadelerini kullandı.

    Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:

    ‘AYDINLARI, GAZETECİLERİ HAPSE ATIP NE YAPACAKSINIZ?’

    – Aydınlarımıza yeni bir tehdit. İstinaf mahkemesi Cumhuriyet gazetesinin cezasını onadı. Cumhuriyet gazetesi çalışanlarını, kalan cezalarını da yatmaları için tekrar cezaevine gönderecekler. Tekrar hapse atmak, Türkiye’nin itibarını zedelemekten başka ne işe yarayacak?

    — Aydınları, gazetecileri hapse atıp ne yapacaksınız? Türkiye’nin itibarını zedeliyorsunuz. Türkiye’de yargının bağımsız olduğunu kimse söyleyemiyor. Bu kararın hakka ve hukuka uygun bir karar olduğunu kabul edebilir miyiz? Hayır.

    — Gazetecilerin hele hele aylardır hapiste olup iddianamesinin yazılmadığı birçok kişi Türkiye’de demokrasinin kan kaybettiğini anlatıyor aslında. Parti meclisi üyemizin de aylardır haksız yere içeride tutulması ayrı sorundur. Eren Erdem’i serbest bırakan mahkeme tutukluluğuna devam dedi. Bunlar hakim mi? Merak ediyorum. Adalete en büyük zararı adalet mensupları veriyor.

    ‘HERKESE VERİLEN ZAM, SÖZLEŞMELERİ ER-ERBAŞLARA VERİLMEDİ, NEDEN?

    — Şu anda görev yapan sözleşmeli er, erbaşların sorunları var mı? Bu sorunlardan söz edeceğim. Uzman çavuş veya astsubay mesai bitiminde akşam evine gider. Orduda 7 yıl görev yapan sözleşmeli er erbaşlar evlerine gidemiyorlar. 7 yıl evlerine gidemiyorlar. Ancak yılda 30 gün izin var veya 15 gün mazeret izni veya doğum ölüm izni, 7 günlük evlilik izni var. Sonra 7 yıl kışlada bekleyeceksin tıpkı erler gibi. 7 yıl boyunca kışlada er koğuşunda kalmak zorundalar. Neden? Bunlar insan değil mi?

    – Ocak 2018’de uzman çavuş astsubay ve üst kademeye 400 lira iyileştirme zammı yapıldı. Herkese zam sözleşmeli er, erbaşlara bu zam verilmedi. Neden? Sözleşmeli er, erbaşlara aile çocuk yardımı yapılmaz. Askerler bir yerden bir yere görevlendirilebilirler. Giderlerken tayin izni, yol harcırahı alırlar. Sözleşmeli er, erbaşlara bu hak da yok. Bunlar robot değil bunlar da insan. Bunlarda eş durumu tayini de yok. Neden?

    — Şehit olduklarında yakınlarına ayda 4200 lira veriyorlar. Sözleşmeli er, erbaş dışında şehit olursa 5600 lira veriyorlar. Şehit şehittir. Haksızlık değil mi bu? 15 Temmuz şehitleri için soru sormuştum, ‘toplanan paralar nereye gitti’ diye. Şu ana kadar tık yok. Toplanan milyonlar nereye gitti? Şu ana kadar hiçbir haber yok. Şehit yakınlarına, gazilere kira yardımı yapılıyor. Ama şehit sözleşmeli er, erbaşların ailelerine kira yardımı yapılmıyor.

    — Çözüm; uzman er ve uzman onbaşıya verilen haklar bunlara da sağlansın. Uzman er ve uzman onbaşıya verilen haklar bunlara verildiği zaman bu sorun da büyük ölçüde çözülmüş olacak. Ordu milletvekilimiz araştırma önergesi hazırladı Meclis’e verdi.

    ‘BUGÜN ‘ANADOLU KAPLANLARI’NDAN SÖZ EDEN YOK, KAPLAN KALMADI ÇÜNKÜ’

    – İş arayan bütün kardeşlerime sesleniyorum; 17 yıldır iktidardalar, onların çocukları işsiz değil. Sarayda işsizlik yok. Saray çevresinde de işsizlik yok. Fakirin, arkası olmayanın çocuğu işsiz. Ama sen hâlâ gidip oyunu ona vereyim diyorsan yarın ağzındaki lokmayı da alır.

    — Bunlar iktidar olmadan önce ‘Anadolu Kaplanları’ diye bir laf vardı. Bugün ‘Anadolu Kaplanları’ndan söz eden yok, kaplan kalmadı çünkü. Çift dikiş maaş alanlar var. Emeklilikte yaşa takılan, işsiz kalan yüz binlerce kişi var. Bunların derdi ile ilgilenen var mı bizim dışımızda? Hayır yok.

    — Sosyal hukuk devleti ne demek? Sosyal devlet fakirin yanında olan devlet anlamına gelir. Devlet hangi fakirin fukaranın yanında oldu? Kişi başına yıllık milli gelir ortalaması 11 bin dolarmış. Nerede bu para? Kim alıyor bu paraları?

    ‘FABRİKALARI SATTIN, ŞİMDİ DOMATES SATIYORSUN’

    – Ben işsizliği çözeceğim demekle işsizlik çözülmez. Herkes işçi alsın diyen Erdoğan’dı, çözüldü mü? Üniversiteyi bitirdiğinde iş bulursun, biraz oku… Binlerce ünivesite öğrencisi var iş bulamıyorlar. Plan-program olmazsa işsizlik sorunu çözülmez. 3.5 milyon Suriyeliyi Türkiye’ye getirirsen işsizliği çözemezsin, Hazine’yi damada verirsen işsizliği çözemezsin. Fabrikaları sattın, şimdi domates satıyorsun. Çiftçiyi üretemez hale getirirsen, işsizlik sorununu çözemezsin.

    — Terörist ilan ettikleri hal esnafının kullandığı ürünlerin fiyatlarına ne kadar zam gelmiş? Gübreye yüzde 80, zirai ilaçta yüzde 100’ün üzerinde. Seraların kaplandığı naylona yüzde 80-90. Çiftçi üretemiyor, borç batağı içinde. İşsizlik sorunu akılla, programla çözülür. Devlettte likayak kalmadı, hepsini yok ettiler.

    ‘KİM YAPIYORSA ALLAH BELASINI VERSİN’

    — Ahkam kesmekle işsizlik çözülmez. İşsizlik akılla çözülür, planla çözülür. İşsizlikle mücadelenin temel anahtarı üretmektir. Hayatın her alanında üreteceksin ki işsizlik olmasın.

    — ‘Bu yüksek binaları kim yapıyor’ diyor. Sanki Güney Kore’den gelip yaptılar. Şikayet eden kim, Erdoğan. Kim izin verdi bu yüksek binalara, izin verenin Allah belasını versin diyorum ne diyeyim başka.

  • İnce: Bu kadar depresyon, intihar, iflas hiçbir dönemde olmadı

    Muharrem İnce, Samsun’un Tekkeköy ilçesinde CHP’nin belediye başkan adayı Tansu Çıkış’a destek vermek için düzenlenen programa katıldı.

    Tekkeköy Düğün Salonu önünde toplanana vatandaşlara hitap eden İnce, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’yi eleştirdi. İnce, “2002’de ilk seçimle geldiğinde manevi kalkınmamız eksik diyordu. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana bu kadar depresyon bu kadar intihar, bu kadar tecavüz, bu kadar iflas, bu kadar hırsızlık, bu kadar uyuşturucu hiçbir dönemde olmadı biliyor musunuz, merhamet kalmadı. İbadet tören oldu. Artık törenle ibadet yapılıyor. Vicdanlar yok oldu. Bu gidişata birlikte ‘Dur’ diyeceğiz” dedi.

  • Kılıçdaroğlu: Türkiye sosyal devlet kavramını unuttu

    CHP lideri Kılıçdaroğlu, Ankara’da düzenlenen ‘Sokak Ekonomisi ve Güvencesizler Çalıştayı’nda konuştu.

    “Biz bugün bu toplantıyı yaparak ‘görünmüyoruz’ denilen kesimi görünür kılmaya çalışıyoruz” diyen Kılıçdaroğlu, hak arayanların terörist ilan edildiğini söyledi.

    Kılıçdaroğlu, “Gelirler arasında uçurumlar var. Sosyal devlet nedir? İnsan haklarına dayanan, kişilerin huzur refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan, kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir denge kuran, çalışanları koruyan, milli gelirin adalete uygun bir biçimde dağılması için gerekli önlemleri alan, sosyal adalet ve dengeleri gözeten devlete sosyal devlet denir. Bugün hak arayanların terörist ilan edildiği bir dönemde yaşıyoruz” diye konuştu.

    ‘SİMİT SATAN DA 754 LİRA YATIRACAK, DOLARLA GEÇİMİNİ SAĞLAYAN DA’
    Herkesin emekli olma hakkı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Emekli olmak için SGK’ya prim yatırması gerekir. Bunun en az rakamı 754 liradır. 754 liranın sokakta para kazanan birisi için ne kadar büyük bir para olduğuna dikkatinizi çekerim. Simit satan da 754 lira yatıracak, dolarla geçimini sağlayan da. Şu gerçeği de herkesin bilmesi lazım. Sokaktan para kazananın 754 lira vermesi çok güçtür. Türkiye sosyal devlet kavramını unuttu. Türkiye sosyal bir devlet değil. Sosyal devletin ne olduğunu vatandaşımıza anlatamadık” diye konuştu.