Kategori: Chp

  • CHP’nin İzmir adayı Tunç Soyer’e İYİ Parti’den flaş tepki!

    İYİ Parti’den yapılan yazılı açıklamada, şunlar ifade edildi:

    “İzmir İYİ Parti olarak CHP PM’nin kararını parti hiyerarşisi gereği ve teşkilat disiplinimizin sonucu olarak saygı ile karşılıyoruz. İzmir sorunlarını birlikte yaşadığımız ve birlikte aşacağımız bir kenttir. Bu gerçekten yola çıkılarak, bir işbirliğine gidilmiştir. İzmir, iktidar partisinin 17 yıldır hayalinde ve rüyasında olan bir kenttir. Bu bilinçten hareketle, aday tespitlerinde her kesimi kucaklayacak ve aynı zamanda toplumun belirli kesimlerinin de hassasiyetlerini dikkate alarak bir tercihte bulunulması önceliğimiz iken, son CHP PM’de Sayın Soyer’in aday gösterilmesi ile birlikte parti tabanımız ve bazı teşkilatlarımızda tepkiyle karşılanmıştır. Bundan sonraki süreçte Sayın Soyer kendi sorumluluğu alanında ve adaylığında kendi üzerine düşeni yapmalıdır”

  • Sarıbal: Sözleşmeli tarım kanayan bir yara

    Bursa Karacabey’de domates üreticileri ile salça fabrikası arasında mahkemeye taşınan anlaşmazlık meydana geldi. Çiftçilerle sözleşme imzalayan ve sözleşmeye göre çiftçilere avans, gübre ve fide desteği sağlaması gereken salça fabrikası sözleşmeye uymadı. Bunun üzerine üreticiler de ürünlerini başka firmalara sattı. Salça fabrikası ise üreticileri sözleşmeye aykırı davrandıkları gerekçesiyle dava etti. Fabrika üreticilerden 5 ile 10 milyon lira arasında değişen tutarda para talep ediyor.

    Davanın görüldüğü Karacabey Adliyesi’ne giden ve üreticilere destek olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, burada kısa bir konuşma yaptı.

    Siyasal iktidarın ‘sözleşmeli tarım’ uygulamasının üreticiyi mağdur ettiğini belirten Sarıbal, “Sözleşmeli tarım ile sözleşme karşılığı ürettiğiniz ürünü bir firmaya veriyorsunuz. Burada konu olan şey domates. Sanayi domatesi, salçalık. Yıllardır bu bölgede bu yapılıyor. Ama görüyoruz her sene değişik sorunlar yaşıyoruz. Sözleşmeli tarım artık kanayan bir yara olarak karşımızda durmaktadır. Aşağı yukarı her yıl sanayi domates sürecinin ekiminden, sözleşme tarihinden, hasat ve hasat sonrasına kadar sürekli değişik problemler ile karşılaşıyoruz. O zaman bizim, bu sözleşmeli tarım denen mekanizmayı gözden geçirmemiz gerekiyor” dedi.

    Sözleşmeli tarımda üreten ve üreticinin ürününü alan olmak üzere iki taraf olduğunu kaydeden Sarıbal, firmaların sözleşmeyi çok iyi bildiğini ancak üreticinin konuya hakim olmadığını aktardı. Sarıbal, şunları söyledi:

    ÇİFTÇİ ÖRGÜTLENMELİ

    “Hangi firma olursa olsun, alıcı firmalar sözleşmenin bütün maddelerini sonuna kadar hakim. Ne istediklerini biliyorlar. Ama karşı taraf yani çiftçimizi, köylümüz, sözleşmenin değil bütününü bir tek sayfasını bile okuyup oradan hukuki bir sonuç çıkarabilecek durumda değil. Dolayısıyla sözleşmeler iki taraflı imzalanmasına karşın, bir taraf sözleşmenin bütününe hakim, bir tarafsa sözleşmenin içeriğini en basit değimiyle bilmeyerek imza atmaktadır. Burada temel sorun bu sözleşmenin tarafı olan bir alıcı taraf, öbür tarafta çiftçinin örgütlü olmaması, sahibinin olmaması, hukuki ve ekonomik bir denetimden o sözleşmenin geçmemesi.

    Çiftçi örgütlerine görev düşmekle beraber, çiftçinin de bir an önce tekrar örgütlenmesi ve örgütlülük içerisinde bu sözleşmenin sahici tarafı olması gerekir. Eğer bu sözleşmenin sahici tarafı olamazsa sözleşmede ne yazdığını sayfa sayfa inceleyip neye imza attığını bilemezse elindekini avucundakini kaybeder. Alın teriyle, emekle, tırnakla kazıdığımızın üstüne, – oradan zaten bir şey kazanamadığımız gibi – buradan da tekrar elimizdeki, avucumuzdaki evimizi barkımızı her şeyimizi almaya kalkan bir durum var.

    TAHHÜDÜNÜ YERİNE GETİRMEYEN FABRİKA ÇİFTÇİYİ MAHKEMEYE VERMİŞ

    Domates üreticilerimiz bir sözleşme imzalamışlar, ilgili firmayla. Bu firma avans sözü vermiş. Fide sözü vermiş. Gübre sözü vermiş. Fakat ne avansı ne fideyi ne gübreyi, herhangi birini karşılamamış. Hatta bazı üreticilerimiz hasada bir ay iki ay kala fabrika taahhütlerini yerine getirmediği için onlara protesto göndermiş. Fakat hasat dönemi bitmiş, hasat bittikten sonra hiç ummadıkları bir şeyle karşılaşmışlar. Bir grup üreticiye bir senetle alacak davası açılmış. Ve bu davalar ciddi rakamlar. Tam rakamı bilmiyoruz. 5 ile 10 milyon, yani eski parayla 5 ile 10 trilyon arasında bir rakam.

    Alıcı firma 33 kuruştan önce anlaşma yapmış. Sonra 43 kuruşa çıkarmış kilogram fiyatını. Ama senetler 65 kuruştan, 67 kuruştan, 70 kuruştan işleme girmiş. Dolayısıyla çiftçiden bugün 5 ile 10 milyon TL para talep edilmekte.

    Fabrika taahhüdünü yerine getirmemesine rağmen çiftçinin bu sözleşmede tek taraflı olarak ‘fabrika taahhüdünü yerine getirmedi dolayısıyla ben ürünümü kendi tohumumla ektim, kendi fidemi yetiştirdim, kendi gübremi attım, kendi ilacımı attı, kendi masraflarımı karşıladım’ diyerek, başka bir firmaya, başka bir fabrikaya satmış, teslim etmiş.

    Şimdi sorun şu, bu sözleşmenin içinde, çiftçi farkında olmadan, bir senede imza atıldığı söyleniyor. Öyle bir senet ki 5 değişik kalem ile yazılı. Yine, fabrikanın taahhüdüne uymadığına ilişkin çiftçinin protestosu var. Yine, eğer bu sözleşmenin içinde bir senet varsa ki çiftçi bunu bilmiyor, o senet bir teminat senedi olması gerekir ve sözleşmeye dayalı bir dava açılması gerekir. Ama bir çiftçimiz onu tespit etmiş ve sözleşmeye dayalı davasını açabilmiş. Ama diğer üreticilerimize kambiyo senedi şeklinde yani nakit alacak verecek şeklinde işlem konmuş çiftçi direkt borçlu görünüyor. Bu resmen bir aldatma. Resmen bir hülle. Açıkça olmayan bir parayı talep etme gibi bir durum.

    ALDIĞI ÜRÜNÜN PARASINI VERMEYEN FABRİKA

    Diğer bir konu, aynı firma, aynı yapı, bu taahhütlerini yerine getirmemesine rağmen, üreticiden aldığı ürünlerin parasını hala ödememiş. Diğer bir konu, açılan davalara karşı, üretici teminat yatırıp avukat tutamadığı için ne yazık ki zorunlu yeni bir sözleşme yapmış. Bu fabrikaya ürününü vermek koşuluyla bir miktar senetler geri alınmış, fabrika yaptığı bu dayatmadan kısmen geri adım atmış. Şu anda öyle görünüyor. Ama gelecek yıl o üreticiler, o üretecekleri domatesin fiyatının ne olacağını bilmiyorlar. Karşılığında ne olacağını bilmiyorlar. Nasıl bir ödeme dengesi olacağını bilmiyorlar. O domatesleri nasıl yetiştireceklerini de bilmiyorlar. Hakikaten koşullar ne olacak onu da bilmiyorlar. Yani gelecek yıl da fabrika tarafından ipotek altına alınmış görünüyor. Bu kadar açık bu kadar net.

    ADALET İSTİYORUZ

    Dolasıyla ortada ciddi bir mesele var. Ciddi bir sorun var.

    Ben, üretici birliklerini, ziraat odalarını, bu konuda sözü olan, dili olan, mesleği olan herkesi göreve çağırıyorum. Elbette, burada adaleti de göreve çağırıyorum. Adaletin kapısının önünde adalet istiyoruz. Çünkü üreticilerimiz mağdur, çünkü üreticilerimiz perişan, sahibi yok, adaletin, gerçek sahiplerine adaleti teslim etmelerini, onların haklarını korumasını bekliyoruz.

    Bu anlamda,

    1- Başta sözleşmeli tarımın tekrar gözden geçirilmesi,

    2- Çiftçilerin bir an önce örgütlenip sözleşmeleri hukuki süreçten ve ekonomik süreçten geçirdikten sonra imzalaması,

    3- Eğer anında yerine getirilmeyen taahhütler varsa derhal hukuki boyutuyla tepki verilmesi, itiraz edilmesi ve dolasıyla böyle durumlara, böyle ortamlara bir daha düşülmemesini bir kez daha kamuoyuyla paylaşmak isterim.

    Bozuk düzende sağlam çark olur mu, olmaz. Bu sözleşmeli tarım düzeni de bozuktur. Bunun baştan aşağı yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

    Burada görülen dava için de hakimlerin, savcıların önce bilime, önce hukuka ve adalete, sonra, bu ülke insanının, çiftçisinin göstermiş olduğu bu zahmete bu emeğe karşı vicdanlı davranmaları talebimizdir.”

  • Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a MİT eleştirisi

    CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın Biz belediye başkan adaylarını belirlerken Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan, Emniyet’in istihbaratından bilgi alıyoruz’ sözünü anımsatarak “Bir siyasal partinin belediye başkan adaylarının şu ya da bu şekilde sorgulanması devletin önemli kurumlarının görevi midir? Siz Uğur Mumcu’nun katillerini bulmuyorsunuz ama devletin istihbarat örgütlerini başka bir amaçla kullanıyorsunuz” dedi.

    Demokrasi gelişmiş bir ülkede kalemini eğmeyen, kalemini dik tutan, onurlu, korkuya boyun eğmeyen, baskıya boyun eğmeyen Uğur Mumcu ve onun gibi pek çok düşünür katledildi ve bu katillerin bulunması gerekirdi. Ama bu yapılmadı. Siyasal iktidarlar görevlerini yerine getirmediler. Üzgünüz. Gerçekteten de anlatırken ifade ederken büyük zorluk çekiyorum. Bir ülkenin tepe konumundaki yöneticisi ‘Biz belediye başkan adaylarını belirlerken Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan, Emniyet’in istihbaratından bilgi alıyoruz’ diyor. Eğer siz bu devleti adaletle yönetecekseniz o istihbarat örgütlerini katillerin yakalanması için seferber etmeniz gerekirdi. Kalemini eğmeyen bükmeyen insanların katillerinin yakalanması için seferber etmeniz gerekirdi. Bir siyasal partinin belediye başkan adaylarının şu ya da bu şekilde sorgulanması devletin önemli kurumlarının görevi midir? Nasıl bir Türkiye’de yaşıyoruz biz. Nasıl bir devlette yaşıyoruz biz. Bir istihbarat devleti mi burası? Bir aile şirketi mi yönetiyoruz biz? Uğur Mumcu bütün dünyanın önünde saygıyla eğildiği bir gazeteci. Kalemini dik tutan, ülkesinin bağımsızlığı için mücadele eden… Haksızlığa direnen bir kişi. Ve siz onun katillerini bulmuyorsunuz ama devletin istihbarat örgütlerini başka bir amaçla kullanıyorsunuz. “

  • CHP Binali Yıldırım İçin Harekete Geçti

    CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, Meclis TV’nin yayınları nedeniyle Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanlığı’na başvurdu. Bulut, TBMM Başkanı Yıldırım’ın AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı sıfatıyla yaptığı konuşmaların TBMM TV’de yayınlanmasının yasaya aykırı olduğunu ve haksız rekabete yol açtığını ifade etti.

    ANAYASA’NIN 94. MADDESİNİ HATIRLATTI

    CHP’li Burhanettin Bulut, RTÜK’e başvurusunda, TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın 31 Mart’ta gerçekleştirilecek yerel seçimlerde AK Parti’den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı gösterildiğini hatırlattı. Bulut, Anayasa’nın 94. maddesinde yer alan “TBMM Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasi partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine; görevlerinin gereği olan haller dışında, Meclis tartışmalarına katılamazlar; Başkan ve oturumu yöneten Başkanvekili oy kullanamazlar” ibaresine rağmen Yıldırım’ın Anayasaya aykırı bir şekilde TBMM Başkanlığı’ndan istifa etmediğini savundu.

    ‘TBMM TV, YILDIRIM’IN SEÇİM ÇALIŞMALARINI EKRANINDAN DUYURMAKTA’

    Sputnik’te yer alan habere göre, RTÜK’e başvuru dilekçesinde TBMM TV’nin görevlerini tek tek sıralayan CHP’li Bulut, şu görüşleri dile getirdi:

    “Ancak 31 Mart Yerel Seçimleri öncesi TBMM TV kuruluş amacının dışına çıkarak, TBMM imkanlarıyla haksız bir seçim kampanyası yürüten Yıldırım’ın Anayasa’ya aykırı çalışmalarına eşlik etmektedir. AK Parti İstanbul Belediye Başkan Adayı Yıldırım’ın propaganda aracı, havuz medyasının bir yayın organı gibi hareket eden TBMM TV, Yıldırım’ın İstanbul’da yürüttüğü seçim çalışmalarını ekranından duyurmaktadır.

    ‘RTÜK YASASI’NIN 8. MADDESİNE AYKIRI’

    Bu çerçevede AK Parti İstanbul Belediye Başkan Adayı Yıldırım’ın, İstanbul’da Kız İmam Hatip Lisesi’ni aday sıfatıyla ziyaret ettiği görüşmede konuşma ve görüntüleri, 8 Ocak, Salı saat 14.45’te TBMM TV’de ayrıntılı olarak gösterilmiştir. ‘Seçim siyasi bir faaliyet değildir’ diyen AK Parti Adayı Yıldırım’ın hukuk ve Anayasa tanımazlığına halkın vergileriyle yayın yapan TBMM TV de alet olmaktadır.

    Bu durum, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un ‘Yayın hizmeti ilkeleri’ başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrası (j) bendinde yer alan ‘Haksız çıkarlara hizmet eden ve haksız rekabete yol açan unsurlar içeremez’ hükmüne aykırıdır. Bu sebeple Binali Yıldırım’ın her ne kadar anayasaya aykırı biçimde kullansa da TBMM Başkanı sıfatıyla yürüttüğü programları, iş ve işlemleri yayımlamakla yükümlü olan TBMM TV’nin, Binali Yıldırım’ın İstanbul adayı sıfatıyla yaptığı görüşmelere de yer vermesi haksız rekabete yol açmaktadır. Yayın hizmetlerini denetleme görevi üstlenen bir kurum olarak, bu konuya ilişkin bir değerlendirme yapmanız gerektiği açıktır.”

  • Osmangazi Köprüsü Maliyeti Ne Kadar?

    CHP Kocaeli Milletvekili Haydar Akar, Osmangazi Köprüsü’ne ilişkin 2017 yılının bilançosunu açıkladı. Günlük 40 bin araç garantisinin verildiği Osmangazi Köprüsü’nde hedefin tutturulamadığını belirten Haydar Akar, Hazine’nin 1 yılda 1.3 milyar lira işletmeci firmaya ödeme ile karşı karşıya kaldığını söyledi. Akar, 2017’de köprüden geçen araç sayısının toplam 8.5 milyon, planlananın aksine geçmeyen araç sayısının ise 6.1 milyon olduğunu ifade etti. Akar, işletmeci firmayla yapılan anlaşmaya göre köprüden geçen her araç için 35 dolar artı yüzde 8 KDV ödenmesi gerektiğini belirtti.

    ‘GEÇİŞ ÜCRETİNDE YAPILAN İNDİRİM FARKI DA HAZİNEDEN ÇIKIYOR’

    Akar, köprü geçiş ücretinde yapılan indirim nedeniyle Hazine’nin geçen araçlar için de ücret ödediğini hatırlatarak, şu açıklamada bulundu: “Geçiş ücretinde yapılan indirim farkı da Hazine’den çıktığı için, geçen araçlar için de para ödeniyor. Hazine’nin geçen araçlar için 578 milyon lira, araç garantisi nedeniyle geçmeyen araçlar için ise ödeyeceği tutar 811 milyon 300 bin lira olacak. Toplamda Hazine’nin 2017 yılı için işletmeci firmaya ödeyeceği tutar 1 milyar 389 milyon 300 bin lira.”

    CHP Kocaeli Milletvekili Haydar Akar, sözleşme gereği 35 dolar artı KDV olan geçiş ücretinin 2 Ocak 2017 itibari ile dolar kurunun 3.53 olduğunu, bunun da 133 liraya denk geldiğini, 2 Ocak 2018 itibari ile 3.76 olan dolar kurunun 141 lirayı bulduğunu belirtti. 2018 yılında tablonun daha da karanlık olduğunu söyleyen Akar, sözleşmeden kaynaklanan ve garanti edilen araç sayısının yarısının yakalanmasının millete fatura edildiğini, geçen geçmeyen 80 milyon Türk vatandaşından geçiş bedeli alındığını söyledi. İktidarın çözüm olarak bütçeden köprü, otoyol ve şehir hastaneleri için 6.2 milyar ayırdığını belirten Akar, “Başbakan her yerde ‘Yap- İşlet- Devret- projeleri’ için devletin cebinden 1 kuruş çıkmıyor diyor. Ödenen para belli” dedi.

  • Kılıçdaroğlu’ndan Levent Gök Gafı! Son Harfini Yanlış Söyleyince…

    Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin Ankara aday tanıtım toplantısında konuştu.

    MUHARREM İNCE DE ORADAYDI

    Toplantıya CHP’nin 24 Haziran seçimlerindeki cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce de katıldı. Siyasilerin eşleri de toplantı da yer aldı. Ancak CHP Ankara milletvekili Meclis Başkanvekili Levent Gök, toplantıya mazaret bildirerek katılmadı.

    “GÖK” YERİNE “G.T” DEDİ

    Kılıçdaroğlu da kürsüye çıktığında bunu dile getirmek isterken, bir gafın altına imza attı. Kılıçdaroğlu, “Bu toplantıda bir eksiğimiz var, sayın Levent g.t” ifadesini kullandı.

  • Kılıçdaroğlu’nun Kaybettiği Tazminat Davalarını Ödemek İçin Fon Oluşturuldu

    CHP TBMM Grubu basına kapalı olarak, Grup Başkanvekili Engin Özkoç başkanlığında toplandı. Toplantıda, Kılıçdaroğlu hakkında açılan tazminat davaları gündeme geldi. CHP Grubunda, Kılıçdaroğlu’nun kaybettiği tazminatları ödemek üzere bir fon oluşturulması kararlaştırıldı.

    5’ER BİN LİRA YATIRACAKLAR

    Toplantıda, milletvekillerinin üç ayda bir aldığı maaşlarından 5’er bin liranın bu fona aktarılması oy birliğiyle kabul edildi.

    PARTİ ÜYELERİ DE FONA KATILMAK İSTİYOR

    Ayrıca, parti üyelerinden de bu tazminatları karşılamak üzere talep geldiği belirtildi. Parti yönetiminin, bu fona üyelerin de dahil edilebilmesi için bir çalışma başlatması benimsendi.

  • Öztrak: “Vatandaşın 25 kuruş ödeyecek hali olmadığı ortaya çıktı”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin MYK toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi.

    “VATANDAŞIN 25 KURUŞ ÖDEYECEK HALİ OLMADIĞI ORTAYA ÇIKTI”

    Öztrak ücretli poşet uygulamasıyla ilgili olarak “Vatandaşın 25 kuruş ödeyecek hali olmadığı ortaya çıktı” dedi.

    İşte Öztrak’ın açıklamaları;

    Çevreyi korumak için iki tane yöntem vardır. Ya kirleteni cezalandırırsınız ya da kirletmeyeni ödüllendirirsiniz. Vatandaşımızın daha fazla mağdur olmasını önlemek için poşet kullanmayanı ödüllendirecek bir yöntemi poşet kullananı cezalandıran yöntem yerine mutlaka getirmelerini öneririm.”

    “UCUBE BİR BÜTÇE”

    Öztrak, 2019 bütçesini de eleştirerek gerek hazırlanışı, gerekse hedefleri açısından bütçenin “ucube bir bütçe” olduğunu söyledi.

    Hükümetin IMF ile dirsek temasında bulunduğu iddiasını yenileyen Faik Öztrak şunları kaydetti:

    “Bu konuyla ilgili iktidardan tık yok. Siz IMF ile söz kesmişsiniz. Nişanı ve nikahı birlikte 31 Mart’tan sonra yapacaksınız. Saray, seçimi kazanmak için ekonominin tüm dengelerini dağıtacak sonra toplamak için IMF’ye teslim edecek. Türkiye’nin çok büyük bir ekonomik potansiyele sahip olduğunu bilelim. Bu ülke iyi yönetildiği zaman başaramayacağı hiçbir şey yok. Bu ülkenin tarım toprakları hepimizi doyurabilir. Bu ülkenin sanayisi hepimize iş verebilir. Bu ülkeden çok yüksek kazançlar elde edebiliriz. Ama hukuk tanımayan bu iktidarın elinde ülkemiz her gün savruluyor. Keçiören’deki evden milletin parasıyla yapılan Beştepe’deki saraya taşınan AKP genel başkanı milletimizi unuttu. Yaklaşan sandık, kibir abidesine dönüşen bu iktidara bir uyarı yapma fırsatıdır. Milletin göstereceği sarı kart, kibir abidesi saraya ve onun bekçisine kendilerine gelme fırsatını verecektir. Ben milletin bunu yapmak için artık sabırsızlandığını görüyorum. Tüm milletin yeni yılını kutlarken, ‘ülkemizde martın sonu bahar olacak’ diyorum.”

  • ‘Kendime metrobüs alacağım’ demişti… CHP’li İmamoğlu ile birlikte yolculuk yaptı

    Yılbaşı öncesi Eminönü’nde Milli Piyango bileti alan vatandaşlarla röportaj yapan CNN TÜRK muhabiri Fulya Öztürk, bir vatandaşa, ‘büyük ikramiyenin kendisine çıkması halinde ne yapacağını’ sormuş ve ilginç bir yanıt almıştı. Vatandaşın verdiği, “İstanbul gibi büyük bir şehirde benim en büyük hayalim kendime özel metrobüs almak” yanıtı sosyal medyada gündem olmuştu.

    ‘YILIN İLK GÜNÜNE BERABER BAŞLADIK’

    CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, bugün o vatandaşla birlikte metrobüs yolculuğu yaptığı anların görüntülerini sosyal medya hesabından paylaştı.

    Ekrem İmamoğlu mesajında, “Milli Piyango’dan ikramiye çıkarsa, kendime metrobüs alacağım’ diyen Bahattin Çağış hemşehrimle yılın ilk gününe beraber başladık. Tatil olduğu için metrobüste oturabildik, sohbet edip dertleştik. Ulaşım başta, İstanbul’un tüm sorunlarını konuşarak ve anlayarak çözeceğiz” dedi.