Kategori: Denizli

  • Nesli tehlike altındaki ‘Tavas Kurbağasından’ sevindiren haber

    Nesli tehlike altındaki ‘Tavas Kurbağasından’ sevindiren haber

    Tavas Kurbağası, 1960 yılında Prof. Dr. İbrahim Baran tarafından ilçeye bağlı Cakıroluk mevkiinde sulak bir alanda tespit edildi. Henüz 20 yaşındayken yeni bir endemik tür keşfeden Prof. Dr. Baran, dünyada sadece bu bölgede yaşadığı tespit edilen kurbağaların ismini ‘Rana Tavasensis’ yani Türkçe ismiyle yaşadıkları yerin ismi olan ‘Tavas kurbağası’ koydu. Endemik tür olan Tavas Kurbağası bilim dünyasına tanıtılmasının ardından 300-400 bireyin olduğu tespit edildi.

    Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Eyüp Başkale, Prof. Dr. Serdar Düşen ve Prof. Dr. Olcay Düşen’nin 2010 yılında bölgede yaptıkları yeni incelemede Tavas Kurbağası neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu, sayılarının ise 50-60 arasına kadar düştüğü belirlendi. Akademisyenler, Akdağlar’ın eteğindeki 10 dekar sulak alanda yaşayan endemik türü korumak için harekete geçti. Kurbağaların korunması ve neslinin yaşatılabilmesi için Pamukkale Üniversitesi ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü iş birliğinde eylem planı hazırlandı. Yaklaşık 6 aylık arazi çalışmasının ardından endemik türün korunması ve neslinin ilerletilmesi için bölgeye tabelalar asılarak, etrafı tel örgüyle çevrildi. İlerleyen süreçte fotokapan kurulan bölge tamamen koruma altına alınarak gece gündüz izlendi. Yeni yapılan sayıma göre kurbağaların sayısının 200’e ulaştığı ve korumanın devam ettikçe sayının kademeli olarak artmasının beklendiği ifade edildi.

    “Dağ kurbağası olarak biliniyor”

    Tavas Kurbağasının korunması ve popülasyonunun artırılması için hazırlanan eylem planını takip eden Prof. Dr. Eyüp Başkale ise kurbağanın farklı türlerinin de ilerleyen süreçte ortaya çıktığını belirterek, “Tavas kurbağası ilk 1960 yıllarda tanımlandıktan sonra 1980’li yıllarda altın olarak tanımlanıyor. 2003 yılında su seviyesine çıkartılıyor. O gün Tavas ilçesi Çakıroluk mevkiinde bulunduğu tespit ediliyor. Tabi aradan geçen 10-15 yıl içerisinde birkaç farklı türü daha ortaya çıktı. Yaşam alanı çok dar bir alanı kapsadığı için türümüz nesli tükenmekte olan hayvanlar arasında geçiyor. Tabii Tavas kurbağası bir dağ kurbağası olarak biliniyor. Aslında bulunduğu yer tam bir çayırlık ve meralık bir alandır. Tavas kurbağası bitki varyasyonuyla birlikte çok güzel bir ekosistem içerisinde yaşıyor. Çok dar bir yayılış alanına sahipler ve bulunduğu ortamdaki sivrisinek yavruları, böcekleri tüketerek bizlere de hizmet ediyorlar. Bu çerçevede baktığımız zaman Tavas kurbağası gelecek nesle bırakılacak en önemli canlılar arasında yer alıyor. Koruma çalışmasında alanı te bir tel örgü ile kapattık ve içerisinde şu anda foto kapanımız var. Tel örgüye rağmen yine de orayı kullanmaya çalışan insanlar varsa foto kapana yakalanıyor. Yasağı çiğneyenler ise uyarılar yapılıyor. İlk zamanlar 300- 400 bireyden bir ara 50-61’a kadar düştü. Şuan tekrar 200’lere kadar çıktık. Bu da güzel bir yaklaşım. Bizler bu şekilde korumaya devam ettikçe sayıları kademeli olarak artacaktır” dedi.

  • Yolcu otobüsü alt geçitte sıkıştı

    Yolcu otobüsü alt geçitte sıkıştı

    Denizli’nin, Arifiye ilçesi Atatürk Caddesi üzerinde bulunan 3 metre yüksekliğindeki alt geçitte meydana gelen kazada, Denizli’den Sakarya’ya gelen şehirlerarası yolcu otobüsü, alt geçitte sıkıştı. Araç içerisinde bulunan yolcular indirildi, durum polis ve itfaiye ekiplerine haber verildi. Olay yerine gelen ekipler, otobüsü sıkıştığı yerden çıkarabilmek için çalışma başlattı.

    Ekiplerce otobüs bulunduğu yerden kurtarıldı. Otobüste ve alt geçitte maddi hasar meydana geldi.

    Öte yandan, yaklaşık 4 ay önce farklı bir firmaya ait yolcu otobüsü yine aynı alt geçide sıkışmış ve bulunduğu yerden uzun uğraşlar neticesinde kurtarılmıştı.

  • İtalyanlar ortaya çıkardı! Cehennem kapısı ziyarete açıldı

    İtalyanlar ortaya çıkardı! Cehennem kapısı ziyarete açıldı

    Dünyanın en önemli kültür miraslarından olan beyaz cennet Pamukkale’nin ziyaretçi akınına uğrayan kültür varlığı Hierapolis Antik Kenti’nde, yeni bir tarihi alan daha ziyaretçilerine açtı.

    İtalyan kazı ekibi tarafından 2013’te bulunan Plütonium (Cehennem Kapısı), devam eden restorasyon çalışmaları sırasında 2018 yılında kısa süreli ziyaretlere açılmış ancak restorasyonun tamamlanması için daha sonra ziyaretler yeniden yasaklanmıştı.

    Yer altından gelen kalsiyumlu sudaki karbondioksitin uçmasıyla zehirlenen canlıların ölmesi nedeniyle antik kaynaklarda ‘Ölüler ülkesine geçiş kapısı’ olarak adlandırılan Plütonyum, dün itibariyle yeniden ziyaretlere açıldı. Milattan önce 2. yüzyılda Bergama Kralı 2. Eumenes tarafından kurulan ve “kutsal şehir” anlamına gelen Hierapolis’te ‘Cehenneminin Kapısı’ olarak kabul edilen ve Eylül ayında resmi açılışı yapılması planlan mağara, daha ilk günden yerli ve yabancı ziyaretçilerin akınına uğradı.

    Antik dönemde kapıdan içeri girmeye çalışırken gazdan zehirlenip ölen boğaların Plüton’a kurban edildiğine inanılarak adak törenleri yapılan Cehennem Kapısında, aslına uygun olarak restore edilen Hades ve cehennemin 3 başlı bekçi köpeği Kerberos’un büyüleyen heykeli özellikle yabancı turistlerin dikkati çekti.

    “Pamukkale’yi arkadaşlarıma önereceğim”

    Pamukkale’yi görmek için Çin’den gelen ve ziyareti sırasında Plütonium’un ziyarete açıldığını öğrenen Bodin Hon, “Bugün burada olmak ve açılışını görmek çok güzel, doğal bir gazın çıkışı ilginç. Burayı tüm arkadaşlarıma ve herkese önereceğim burayı görmeleri gerekiyor. Çünkü burası çok ilgi çekici bir yer. Buraya geldiğim için çok mutluyum. Asya ve Avrupa’nın farklı ülkelerindeki tüm arkadaşlarıma buraya gelip görmelerini tavsiye edeceğim. Bunlara buraya gelin, burayı görmeniz gerekiyor” şeklinde tavsiyede bulundu.

    “İlgi çok”

    Turistlerin ilgili olduğunu belirten profesyonel tur rehberi Bekir Yavuz da, “Buraya her gün Türkiye’nin birçok farklı noktasından turistler geliyor ziyaret ediyorlar. Bizde onlara eşlik ediyoruz. Burada yeni açılan uzun zamandır kapalı olan bugün açılan cehennem kapısı ölülerin geçiş noktası olarak bilinen bir yerdir. Turistlerimizde bugün burayı ziyaret ediyorlar. Bugün yoğun bir ilgi var. Birçok turistimiz bugün açılması sebebiyle gelip ziyaret ediyorlar. Burada çok değişik bir yapısı var. Çünkü yeraltından zehirli gaz geliyor burada turistlerimiz bu durumu öğreniyorlar bizlerde anlatıyoruz” diye konuştu.

    “Tarih kokuyor”

    Farklı bir ambiyansın olduğunu söyleyen ve Diyarbakır’dan Denizli’ye gelen Fatma Şen ise “Denizli’yi görmeyi çok arzu ediyordum ve gelip gördüm. Çok güzel bir manzarası ve ambiyansı var. Yurdun bütün insanlarının gelip görmesini tavsiye ederim. Gelip gördüğümüz için bizlerde çok memnunuz, güzelde karşılandık. Güzel bir ambiyansı var görülmeye değer tarih kokuyor gelip insanların görmesini tavsiye ediyoruz. Ülkenin her yeri güzel burasıda güzel, Diyarbakır da güzel” dedi.

    Plütonium (Cehennem Kapısı)

    Latince’de ‘Plutonium’, Yunanca’da ise ”Ploutonion” olarak adlandırılan Pluto’nun kapısının, Yunan-Roma mitolojisinde yer altına açılan kapı olduğuna inanılıyordu. Yunan coğrafyacı Strabon’un Antik Anadolu Coğrafyası eserlerinde yer verdiği yapıda, Pluto yani Hades’e kurban edilmek istenen hayvanlar tapınağa getiriliyor ve Cehennem Kapısı’nda zehirli gazlar nedeniyle ölüyordu.

    4. yüzyıla kadar ayakta kaldığına inanılan Plutonium’un Hristiyanlık iyice benimsendikten sonra paganlıktan gelen batıl inancın önüne geçilmek için tahrip edildiği ve bir süre sonra da kentte meydana gelen depremlerden dolayı 6.yy’da tamamen yıkıldığı düşünülüyor.

    Hierapolis’te bulunan bu Plutonium yani Cehennem Kapısı’nın çok önemli bir arkeolojik değeri bulunuyor. Bu son keşif, antik edebi ve tarihi kaynaklardan bulunan bilginin doğruluğunu ispatlar nitelikte. Buradaki termal kaynaklardan çıkan zehirli gaz halen maruz kalan küçük hayvanları ve kuşların öldürüyor. Kazı çalışmaları oldukça zorlaştıran gazdan ziyaretçilerin etkilenmemesi için özel bir mekanizma kuruluyor.

  • Günlerdir aranan gençler kuyuda ölü bulundu

    Günlerdir aranan gençler kuyuda ölü bulundu

    Denizli’de 9 Haziran akşamından itibaren kayıp olarak aranan 17 yaşındaki İsmail Yalçın ve 19 yaşındaki Hasan Akköse’nin 5 gün sonra 30 metrelik kuyuda ölü bulunması sonrası acı haberi alan aileler, çocuklarının cansız bedenlerinin götürüldüğü Pamukkale Üniversitesi Adli Tıp Kurumu’na gitti. Burada beklemeye başlayan gençlerin aileleri zaman zaman sinir krizi geçirdi. Gözyaşlarına hakim olamayan aileleri yakınları da yalnız bırakmazken, Hasan Akköse’nin annesi Aynur Akköse’nin “Oğlumun yüzünü gösterin, Hasan’ım yandım annem, yavrum” sözleri yürekleri burktu.

    “Katillerin çok ağır ceza almasını istiyorum”

    Acı dolu gözlerle bekleyen İsmail Yalçın’ın dedesi Şahin Arnas ise saatlerin nasıl geçtiğini anlamadıklarını söyleyerek, “Acımız çok büyük, yapanları Allah kahretsin. Katillerin çok ağır ceza almasını istiyorum, adalete güveniyoruz. Perşembe günü akşam evden ayrılıyor. Babası arıyor ama ulaşamıyor. Ertesi gün babası şüpheleniyor. 2 gün geçiyor ve kaybolmadan önce İsmail eve bir gün gelip, bir gün gelmiyordu, arkadaşlarıyla geziyordu. Kendisine ulaşılamayınca babası suç duyurusunda bulundu. Gece saat 03.30’da kuyuda bulunmuş. Çalışmalar da bayağı uzun sürdü, kuyunun başındaydık devamlı. Ağlaya ağlaya o saatlerin nasıl geçtiğini bilmiyoruz” dedi.

    Kuyudan cansız bedenleri çıkarılan gençlerin otopsinin ardından defnedilecekleri belirtildi.

  • Vahşi cinayetten tüyler ürperten detay

    Vahşi cinayetten tüyler ürperten detay

    Acıpayam ilçesinde yaşayan 17 yaşındaki İsmail Yalçın, 9 Haziran akşamı annesi Asuman Yalçın’ı telefonla arayarak harçlık istedi. 20 lira harçlık alarak babasına ait otomobille evden ayrılan İsmail Yalçın, Serinhisar ilçesinde ikamet eden 19 yaşındaki Hasan Akköse ile buluştuktan sonra bir daha geri dönmedi. En son aradığında kendisine “Arabayı yıkıyorum baba” diyen oğlundan bir daha haber alamayan baba Adnan Yalçın, jandarma karakoluna giderek kayıp başvurusunda bulundu. Gençlerin kullandığı otomobilin Serinhisar ilçesi Yenice Mahallesi’ndeki ormanlık alanda terk edilmiş halde bulunması, kayıp gençlerden Hasan Akköse’nin öldürülmeden saniyeler önce telefonunun arama düğmesine gizlice basıp, kız arkadaşına aynı zamanda akrabası olan Mustafa A.’nın adını söylemesi üzerine Mustafa A. ve olayla ilgili olduğu tespit edilen 8 şüpheli gözaltına alındı.

    Biri sırtından diğeri ise başından vurulmuş

    İfadeler doğrultusunda aracın bulunduğu yere 10 kilometre uzaklıktaki Serinhisar ilçesine bağlı Cumhuriyet Mahallesi’ndeki kullanılmayan su kuyusunda arama çalışmaları başladı. İçerisine taş ve toprak atılarak dibi kapatıldığı belirlenen su kuyusunda iş makineleriyle yürütülen çalışmalar, geçen 45 saatin ardından bu sabah acı haberle sonlandı. İlk bakışta tanınamayacak halde olan gençlerden ilkinin cansız bedenine 03.30, diğerininkine ise 05.30 sıralarında ulaşıldı. Gençlerden birinin yakın mesafeden başından, diğerinin ise kaçmaya çalışırken sırtından vurularak öldürüldüğü belirlendi. Mustafa A. ile birlikte 7 şüphelinin tutuklandığı soruşturmada, hayatını kaybeden İsmail Yalçın ve Hasan Akköse’nin cenazeleri Pamukkale Üniversitesi Hastanesi morguna kaldırıldı.

    İzleri soğuk kanlılıkla gizlemeye çalıştı

    Kaybolduktan 5 gün sora ölü olarak bulunan İsmail Yalçın ve Hasan Akköse’nin katili olduğu iddiasıyla tutuklanan ve aynı zamanda Hasan Akköse’nin uzaktan akrabası olan Mustafa A.’nın işlediği cinayeti itiraf ettiği ve kurbanlarla aralarında alacak meselesi yüzünden husumet bulunduğunu söylediği öğrenildi.

    İsmail Yalçın ve Hasan Akköse ile geçtiğimiz Perşembe akşamı ormanlık alanda buluşan Mustafa A.’nın, tartıştığı gençleri tüfekle öldürdükten sonra bölgeden ayrıldığı, ertesi gün emanet aldığı bir araçta tekrar olay yerine gelerek bagaja koyduğu cesetleri su kuyusuna attığı ileri sürüldü. Bir yakıt istasyonunda temizlediği otomobili sahibine teslim eden zanlının, benzin ve tiner dökerek kuyuyu ateşe verdiği, çok derin olan kuyuda yeterli oksijen bulunmaması nedeniyle cesetlerde yanık oluşmadığı belirtildi. Yakma girişimi sonuçsuz kalan zanlının, daha sonra anlaştığı 8 kişiyle bölgeye dönüp su kuyusunun içerisini taş toprakla doldurttuğu öne sürüldü.

  • 5 gündür aranan kayıp gençler ölü bulundu

    5 gündür aranan kayıp gençler ölü bulundu

    Denizli’de kendilerinden 5 gündür haber alınamayan gençlerin cesedi, 45 saatlik çalışmanın ardından yaklaşık 30 metre derinliğindeki su kuyusunda bulundu.

    Acıpayam ilçesinde yaşayan 17 yaşındaki İsmail Yalçın, 9 Haziran akşamı annesi Asuman Yalçın’ı telefonla arayarak harçlık istedi. 20 lira harçlık alarak babasına ait otomobille evden ayrılan İsmail Yalçın, Serinhisar ilçesinde ikamet eden 19 yaşındaki Hasan Akköse ile buluştuktan sonra bir daha geri dönmedi.

    En son aradığında kendisine “Arabayı yıkıyorum baba” diyen oğlundan bir daha haber alamayan baba Adnan Yalçın, jandarma karakoluna giderek kayıp başvurusunda bulundu.

    Otomobilin bulunması ardından kayıp iki gencin en son görüştükleri kişi olan Hasan Akköse’nin akrabası M.A. ve 8 şüpheli gözaltına alındı. İfadeler doğrultusunda aracın bulunduğu yere 10 kilometre uzaklıktaki Serinhisar ilçesine bağlı Cumhuriyet Mahallesi’ndeki su kuyusunda arama çalışmaları başladı.

    İçerisine taş ve toprak atılarak dibi kapatıldığı belirlenen su kuyusunda, iş makineleriyle kazı çalışması devam ederken, kayıp gençlerden Hasan Akköse’nin öldürülmeden saniyeler önce telefonunun arama düğmesine gizlice basıp kız arkadaşını aradığı, aynı zamanda akrabası olan M.A.’nın adını söylediği ortaya çıktı.

    Devam eden çalışmaları ardında 45 saat sonra gençlerin cesedine ulaşıldı. Yaklaşık derinliği 30 metre olan kuyudan çıkarılan cesetler, yapılan incelemenin ardından Pamukkale Üniversitesi Adli Tıp Morguna kaldırıldı.

    Öte yandan adliyeye sevk edilen M.A. ile beraber toplamda 7 kişi tutuklanırken, 2 kişi ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

    Vahşi cinayetin tüyler ürperten detayları… Okumak için tıkla

  • Karısına kurşun yağdırıp kayıplara karıştı

    Karısına kurşun yağdırıp kayıplara karıştı

    Denizli’nin Merkezefendi ilçesine bağlı Aşağışamlı Mahallesi’nde, 2 yıl önce evlenen ve 1 yaşında bir bebekleri olan Ferhat Evren (27) ile eşi İrem Evren (18) arasında bir süre önce aile içi şiddet nedeniyle geçimsizlik başladı. Kocası tarafından şiddete maruz bırakıldığını iddia eden İrem Evren, geçtiğimiz Ekim ayında mahkemeye başvurdu.

    Hakkında 1 ay önce de evden uzaklaştırma cezası verilen Ferhat Evren, öğle saatlerinde eşinin yaşadığı eve gelerek tartışmaya başladı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesinin ardından üzerinde taşıdığı silaha sarılan öfkeli koca, İrem Evren’i 5 el ateş ederek öldürdü. Silah sesini duyarak eve geldiklerinde genç kadının cansız bedeniyle karşılaşan yakınları, 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarda bulundu.

    Olay yerine gelen ekiplerin çalışmalarının ardından hayatın kaybeden İrem Evren’in cenazesi, otopsi için morga kaldırıldı. Jandarma ekipleri, cinayet şüphelisi firari kocanın yakalanması için geniş çaptı araştırma başlattı.

  • Markette üstsüz alışverişe soruşturma

    Markette üstsüz alışverişe soruşturma

    Denizli’nin Pamukkale ilçesi Çamlaraltı Mahallesinde sabah karşı meydana gelen olayda marketin önüne yanaşan taksiden üstsüz bir şekilde inen kadın, hiçbir şey yokmuş gibi aynı şekilde markete girdi. Görenlerin şaşkına döndüğü kadın, yarı çıplak bir şekilde marketten alışveriş yapmaya başladı. Hayrete düşen market çalışanı ve müşteriyi aldırış etmeyen üstsüz kadın, rahat tavırlarıyla alışverişini yaptıktan sonra geldiği taksiye binerek bölgeden uzaklaştı.

    Yarı çıplak vaziyette alışveriş yapan kadına ait güvenlik kamerası kayıtlarının, market görevlileri tarafından sosyal medyada paylaşılması sonrası güvenlik güçleri harekete geçti. Araştırma sonucunda taksiciye ulaşan güvenlik güçleri, üstsüz bir şekilde markete giren kadının kimliğini tespit etti. Adresinde bulunamayan ve il dışında olduğunu söyleyen kadın, ifadesi alınmak üzere karakola davet edildi.

  • Türk tarihini değiştirebilecek keşif

    Türk tarihini değiştirebilecek keşif

    Denizli’nin Bekilli ilçesi kırsalında, M.S. 3 ve 4’üncü yüzyıllara ait olduğu belirlenen kaya resimleri bulundu.

    Doğada yürüyüş yaparken kaya resimlerini fark eden amatör sporcu Ümit Şıracı’dan eserlerin varlığını öğrenen ve aynı zamanda Çal Yöresi Derneği 2. Başkanı olan Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Topuz, konuyu sanat tarihi bölümüne iletti. Bölgede inceleme yapan Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mustafa Beyazıt ve ekibi, kayalar üzerine kazıma yöntemiyle işlenmiş en eskisi M.S. 3 ve 4’üncü yüzyıllara ait olduğu saptanan 33 adet kaya resmi ile Göktürk alfabesiyle işlenmiş yazıtlar tespit etti.

    Prof. Dr. Mustafa Beyazıt, yaklaşık 1800 yıllık kaya resimlerinden yola çıkarak Türklerin 1071’den önce de Anadolu’da yaşamış olabilecekleri ihtimalinin ortaya çıktığını belirtti. Beyazıt, alana yayılmış vaziyette bulunan resimler içerisinde insan figürleri, süvariler, hayvan figürleri, silahlar, yazıt olabilecek metinler ve Türk boylarına ait damgaların belirgin olarak tespit edildiğini açıkladı. Bulunan izlerin yazılı belgelerin olmadığı dönemlere, kültürel ve dini değişimlere, savaş, doğum, av, toy, inanç gibi pek çok hususa şahitlik ettiğinin belirlenmesi ardından PAÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kutluhan da bölgeye giderek incelemelerde bulundu. Eserleri teker teker inceleyen Rektör Kutluhan, Türkiye’nin ilk kaya resimleri merkezinin Denizli’de kurulacağın da müjdesini verdi.

    “Kaya resimleri, Türklerin 1071’den önce burada bulunduğunu gösteriyor”

    Bulunan kaya resimlerinde kullanılan alfabenin Göktürk yazıtları ile birebir örtüşmesinin Türklerin 1071 yılı öncesinde Anadolu’da olduğunu kanıtladığını belirten Prof. Dr. Mustafa Beyazıt, “Türk tarihi yeniden yazılacak” dedi.

    Kaya resimlerindeki tasvirlerin sorulara net cevaplar oluşturduğunu kaydeden Prof. Dr. Beyazıt, envanter çalışması tamamlanan tasvirlerin tarihlendirilmesine yönelik çalışmalara devam edildiğini söyledi. Beyazıt, “30’dan fazla nokta da bugüne kadar tespit edilmiş kaya resimleri bulunmuştur. Bizler Denizli’de de kaya resimlerinin olduğunu düşünüyorduk. Bizlere arkadaşlarımız tarafından burada kaya resimleri olduğuna yönelik haber geldi. Biz de hemen buraya gelip araştırmalarımıza başladık. Burada yaptığımız araştırmalarımızda, kaya resimlerinin olduğunun tespitini yaptık. Şu anda buradaki alanda 33 tane figür tespit ettik. Bu figürlerin her birinin ayrı ayrı değeri var. Bu figürlerin milat öncesi çağlardan günümüze kadar yapıldığına dair ipuçlarımız var. Genel resimler içerisine baktığımız zaman insan figürleri, süvariler, hayvan figürleri, silahlar, yazıt olabilecek metinler ve Türk boylarına ait damgalar şimdilik belirgin olarak tespit edilebilen tasvirlerdir. Bunların olması bizleri ortak fikir olarak Orta Asya’ya götürdüğü konusunda eminiz. Aynı zamanda kaya resimlerindeki kazılar, Osmanlı döneminde de devam edilmiş ve bu kazılan motiflerin içerisinde sürahi de yer alıyor.

    Kayaların üzerinde Osmanlıca yazı ve isimler de bulunuyor. Yunan işgali döneminde, Yunanlılar tarafından yapılmış azda olsa yazı ve alfabe gördük. Bu yönüyle Denizli bölgesinde kaya resimlerinin daha çok tespit edilebileceğini düşünüyoruz. Dünyada kaya resimleri ile ilgili çok sayıda enstitüler bulunuyor. Türkiye’de de böyle bir enstitü merkezi kurulmasına yönelik müjdeyi rektör hocamız verdi. Kaya resimleri hakkında şunu net olarak söyleyebilirim. Kaya resimlerini incelediğimizde Türklerin 1071’den öncesi burada bulunuyordu. Çünkü kaya resimleri üzerine yazılmış birer mektuptur, okumasını bilene çok şey anlatır. Biz ise bu okumalardan şunu anladık. Orta Asya’da gelen gelenek kaya resimlerinin yapıldığı yerlerde devam etmiştir. Bu figür, damga ve yazıt olarak karşımıza çıkıyor. Bazı karşımıza çıkan yazıtlardaki alfabe, Göktürk alfabesiyle birebir örtüşüyor” diye konuştu.

    “Bu çalışmayı başarabilirsek ülkemiz açısından bir ilk olacak”

    Prof. Dr. Beyazıt başkanlığındaki ekibin kaya resimleri üzerinde yaptıkları çalışmaları inceleyerek bilgiler alan PAÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kutluhan ise Türkiye’nin ilk kaya resmi merkezinin Denizli’ye kurulacağı müjdesini verdi. Bölgedeki kaya resmi çalışmalarının Türk tarihi açısından önemli olduğuna vurgu yapan Rektör Kutluhan, “Bu yerin özelliği düz kayaların üzerinde değişik figürlerin olmasıdır. Gerçekten burada bulunan kaya resimleri araştırmaya değer bir konudur. Bu konunun değeri ülkemiz dışında birçok ülkede anlaşılmıştır. Dünyanın farklı birçok ülkesinde kaya resimleri ile ilgili merkezler kurulmuş. Bizler de en kısa sürede merkez kurmayı planlıyoruz. Kaya Resimleri Araştırma Merkezi adı altında enstitü kurmayı planlıyoruz. Pamukkale Üniversitesi’nde ilk çalışmalar yapılmaya devam ediliyor. Bu çalışmayı başarabilirsek ülkemiz açısından bir ilk olacak” şeklinde konuştu.

     

  • Denizli’de çakıl taşı dökerken, römorktan düşen işçi öldü

    Denizli’de çakıl taşı dökerken, römorktan düşen işçi öldü

    Denizli’nin Sarayköy ilçesinde, çakıl taşı dökme çalışması sırasında hareket halindeki traktörün römorkundan düşen Engin Akyol (28), hayatını kaybetti.

    Kaza, dün Sarayköy ilçesi Beylerbeyi Mahallesi’nde meydana geldi. Engin Akyol, sondaj çalışması yapılan kuyu ve çevresine traktör römorkundan çakıl taşı dökmeye başladı. Bu sırada Akyol, hareket halindeki traktörün römorkundan dengesini kaybedip, düştü. Römork tekeri altında kalan Akyol, ağır yaralandı. Yardıma koşan mesai arkadaşları, sağlık ve jandarma ekiplerine haber verdi.

    İhbarla gelen sağlık ekibinin ilk müdahalesinin ardından Akyol, ambulansla Denizli Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Sağlık durumu kritik olan Akyol, doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamadı. Akyol’un cansız bedeni, otopsi için Pamukkale Üniversitesi Hastanesi Adli Tıp Kurumu morguna gönderildi. Otopsinin ardından yakınlarına teslim edilen Akyol’un cenazesi, bugün Çameli ilçesindeki Yaylapınar Mahallesi Mezarlığı’nda toprağa verildi. Jandarma, Engin Akyol’un ölümüyle ilgili soruşturma başlattı.