Kategori: Dünya

  • TBMM Başkanı Kurtulmuş’tan açıklamalar

    TBMM Başkanı Kurtulmuş’tan açıklamalar

    TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Rusya’nın resmi haber ajansı TASS’a röportaj verdi. TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye ve Rusya’nın iki komşu ve dost ülke olduğunu vurgulayarak halklar açısından da kuvvetli bir dostluk ve komşuluk bağı bulunduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in iki ülke arasında bir dostluk köprüsü kurduklarını ve her alanda ortak birtakım hedefleri gerçekleştirmek için düğmeye bastıklarını anlatan Kurtulmuş, “Örneğin, iki ülke arasında 100 milyar dolar ikili ticaret hacmine ulaşılması, enerji alanındaki ortak projelerin gerçekleştirilmesi, kültür ve turizm alanındaki faaliyetlerin yoğunlaştırılması gibi birçok alanda kazan kazan prensibi çerçevesinde komşuluk, iyi niyet, dostluk ve stratejik iş birliği çerçevesinde adımlar atılıyor. Ümit ederim ki bizim bu ziyaretimiz de iki ülke arasındaki bu ilişkileri kuvvetlendiren bir çalışma ziyareti olur” diye konuştu.

    “TBMM devlet kuran bir parlamentodur”

    Türkiye’deki parlamento yapısına ilişkin soru üzerine TBMM Başkanı Kurtulmuş, “TBMM’nin temel özelliklerinden birisi, henüz Cumhuriyet kurulmadan evvel parlamentonun var olmasıdır. Birçok ülkede parlamento devlet tarafından kurulurken, TBMM, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurtuluş mücadelesini vermiş, ondan sonra da devleti kurmuştur. Yani Büyük Millet Meclisi devlet kuran bir parlamentodur, en temel özelliklerinden birisi budur” dedi. Türkiye’de çok partili parlamenter demokrasiye geçişin 1950 seçimleriyle gerçekleştiğini hatırlatan Kurtulmuş, 1950’den bugüne yaklaşık 74 yıllık süre içerisinde de Türkiye demokrasisinin birçok saldırıya karşı çok sağlam bir şekilde dayanabildiğini söyledi. Türkiye’nin bu sürede 5 askeri darbe gördüğünü, bunlardan sonuncusunun da 2016 yılının 15 Temmuz’unda FETÖ’cü hainler tarafından gerçekleştirilen darbe teşebbüsü olduğunu belirten Kurtulmuş, “Bunların hepsinde millet milli iradeden yana olmuş, parlamentonun iradesini savunmuştur ve her seferinde darbeciler bekledikleri sonuçların tam tersini elde etmişlerdir. Dolayısıyla şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki Türk demokrasisi, Türkiye’deki Büyük Millet Meclisi dünyanın en dayanıklı parlamentosudur ve Türk demokrasisi de dünyanın bedeli en ağır ödenmiş demokrasilerinden birisidir” değerlendirmesinde bulundu.

    “Türkiye, yeni alternatif dış politika enstrümanlarını geliştirmek isteyen bir ülke”

    Kurtulmuş, BRICS’e katılmasının Türkiye’ye nasıl getirileri olacağına yönelik bir soruyu şu şekilde cevapladı:
    “Artık dünya çok kutupluluğun gerçekleşmeye başladığı yeni bir döneme girmiştir. Bunun henüz başlangıcındayız. Nasıl Berlin duvarının yıkılması Soğuk Savaş döneminin sonunu getirdiyse ABD’nin apar topar Afganistan’dan çekilmesiyle başlayan süreç de dünyada yeni bir dönemin kapılarını açtı. Bu yeni dönemin en belirgin özelliği çok kutupluluktur. Artık hiçbir ülkenin tek başına dünyayı domine etmesi, dünya sistemini yönetmesi mümkün değildir. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde bu çok kutupluluğun gerektirdiği çok sayıda yeni oluşuma şahit olacağız. Türkiye de hem jeostratejik konumu hem Doğu-Batı arasındaki köprü vazifesi gören konumuyla hem kültürel geçmişiyle ve geleceğe ait perspektifleriyle bölgesel bir aktör, hatta küresel sistemde etkili rol oynayan bir aktör olma sürecine girmiştir. Bunun için biz BRICS’i bundan sonraki çok kutuplu dünya sisteminin önemli oluşumlarından birisi olarak telakki ediyoruz. Türkiye’nin BRICS’e girmesi Türkiye’yi kısıtlamayacak, tam tersine Türkiye’nin elindeki dış politika imkanlarını fazlalaştıracaktır ve Türkiye’nin BRICS’le olan irtibatı dünya barışına da çok daha ciddi bir katkı sunacaktır.”
    TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye’nin eş zamanlı olarak birçok iş birliği projesinin içerisinde olduğuna dikkati çekti. Türkiye’nin yeni alternatif dış politika enstrümanlarını da geliştirmek istediğinin altını çizen Kurtulmuş, Türkiye’nin böyle bir oluşumun içerisinde olmasının çok kutuplu dünya sisteminde dünya barışının daha iyi sağlanabilmesine katkıda bulunacağını ifade etti.

    “Türkiye, küresel ölçekte barışın sağlanması için elinden geleni ortaya koyuyor”

    Türkiye’nin dünya barışı için neler yapabileceği sorulan Kurtulmuş, “Türkiye, bölgede barışın ve istikrarın sağlanması, dünyada da küresel ölçekte barışın sağlanması için elinden geleni ortaya koyuyor” dedi. Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilimde Türkiye’nin arabuluculuk rolünü hatırlatan Kurtulmuş, “Bildiğiniz gibi Dolmabahçe’de neredeyse anlaşmanın imzalanacağı noktaya gelinmişti, fakat bazı ülkeler Ukrayna’nın barış imzalamasını istemediği için Ukrayna barış masasından kalktı. Bu süre içerisinde Türkiye, Rusya’yla da Birleşmiş Milletlerle de iş birliği içerisinde, Tahıl Koridoru’nun açık tutulması için olağanüstü bir gayret sarf etti ve böylece özellikle Afrika’daki milyonlarca insanın açlık kriziyle karşı karşıya kalmamasını temin etmiş oldu. Ayrıca, esir takası konusunda da fevkalade ciddi bir şekilde gayret sarf etti” ifadelerini kullandı.
    Kurtulmuş, Gazze’de soykırım boyutlarını aşmış katliamlar karşısında Türkiye’nin tavrına işaret ederek Türkiye’nin ateşkesin sağlanması, Gazze halkına insani yardımların ve sağlık imkanlarının ulaştırılması için elinden gelen her türlü çabayı ortaya koyduğunu söyledi. Burada Rusya ve Türkiye hükümetlerinin ortak kanaatleri ve yaklaşımları olduğunu büyük bir memnuniyetle gördüğünü ifade eden Kurtulmuş, “Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanına başvurusuna Türkiye de müdahil olarak Netanyahu ve çetesinin işlediklerinin savaş suçu olarak kabul edilmesi için gayret sarf etti. Tabiri caizse 1 yıldır Sayın Cumhurbaşkanımız, bizler, bütün imkanlarımızla bütün uluslararası platformları Gazze ile ilgili bir barış diplomasisi platformuna çevirmek için gayret sarf ediyoruz” dedi. Türkiye’nin hem bölgedeki hem dünya siyasetindeki ana perspektifinin barış ve istikrar olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Barışın olmadığı yerde istikrar olmaz, istikrarın olmadığı yerde kalkınma olmaz, kalkınmanın olmadığı yerde halkların refah içerisinde yaşaması mümkün olmaz. Dolayısıyla öncelikli olarak barışın temin edilmesi için bu perspektife sahip olan bütün ülkelerle, bütün anlayışlarla iş birliği yapmaya hazır olduğumuzu bir kere daha Rusya’dan ifade etmiş olayım” diye konuştu.

    Akkuyu Nükleer Santrali

    Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) Projesi’nin Türkiye’nin ekonomisine ve enerji güvenliğine nasıl bir etkide bulunacağına yönelik soruyu cevaplayan Kurtulmuş, “Akkuyu Projesi kendi istikametinde olumlu bir şekilde ilerlemektedir. Bu sadece iki ülke arasında önemli bir iş birliği alanı değil, aynı zamanda Türkiye’nin enerji güvenliğine büyük katkıda bulunacak olan bir projedir. Maalesef bu süre içerisinde Rusya’ya uygulanan yaptırımlar dolayısıyla bazı Batılı şirketler Akkuyu’da gerekli olan, bize teslim etmeleri gereken malzemeleri, ihtiyacımız olan unsurları teslim etmedikleri için projede bir miktar gecikme olduğunu biliyoruz. Ümit ediyorum ki 2025 yılı içerisinde Akkuyu Nükleer Santrali’nin en azından ilk bölümü elektrik üretimine başlamış olacaktır” ifadelerini kullandı.

    “Geçtiğimiz yıl 6.3 milyon Rus, Türkiye’yi ziyaret etti”

    Türkiye’de tatil yapmak isteyen Rus vatandaşlarına önerileri sorulan Kurtulmuş, “Türkiye’yi ziyaret eden Rus turistlerinin bilmediği bir yer olduğunu zannetmiyorum” dedi. Kurtulmuş, kültür, sağlık, dağ, doğa, kış turizminin de Türkiye’nin çok zengin olduğu alanlar olduğunun altını çizdi. Kurtulmuş, 2023’te 6,3 milyon Rus vatandaşının Türkiye’yi ziyaret ettiğini hatırlattı.
    TBMM Başkanı Kurtulmuş, akademisyenliği bırakarak siyaset yapmanın kendisine nasıl bir katkısı olduğunun sorulması üzerine, “Ben hayatı akademisyenken başka bir hayat, siyasetçiyken başka bir hayat diye ayırmıyorum. Esasında ne olursak olalım, mesleğimiz ne olursa olsun ana hedefimiz, yaptığımız işi en iyi şekilde yapmak için gerekli donanımları kazanmak olmalıdır” dedi. “Milletimizin huzuru, refahı, bütün insanlığın iyiliği için neler yapabiliriz?” diyerek çalıştığını anlatan Kurtulmuş, hayatı boyunca hep aynı duyguyu taşıdığını ve bu istikametten hiç ayrılmadığını söyledi.

  • Gazze’de can kaybı 41 bin

    Gazze’de can kaybı 41 bin

    İsrail, Gazze Şeridi’ndeki katliamlarına 356 gündür devam ediyor. Filistin Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Gazze Şeridi’ne son 24 saatte düzenlenen 4 saldırıda 39 Filistinlinin hayatını kaybettiği, 86 Filistinlinin de yaralandığı belirtildi. İsrail’in 7 Ekim’den bu yana düzenlediği saldırılarda hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısının toplam 41 bin 534’e, yaralıların sayısının 96 bin 92’ye yükseldiği kaydedildi.

  • İsrail’den ateşkes çağrısına yanıt

    İsrail’den ateşkes çağrısına yanıt

    ABD, Avustralya, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere, Katar ve Avrupa Birliğinden yapılan ortak açıklamada, tansiyonun giderek yükseldiği ifade edilerek “Lübnan ile İsrail arasında 8 Ekim 2023’ten bu yana yaşanan durum tolere edilemez ve kabul edilemez daha geniş bir bölgesel gerilim risk teşkil ediyor. Bu hiç kimsenin, ne İsrail halkının ne de Lübnan halkının çıkarına değildir. Sınırın her iki tarafındaki sivillerin güvenli bir şekilde evlerine dönmelerini sağlayacak diplomatik bir anlaşmaya varmanın zamanı geldi. Ancak diplomasi, çatışmanın tırmandığı bir ortamda başarıya ulaşamaz. Bu nedenle diplomasiye alan sağlamak amacıyla Lübnan-İsrail sınırında derhal 21 günlük bir ateşkes çağrısında bulunuyoruz” ifadeleri kullanıldı. Açıklamaya İsrail tarafından yanıt ise İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz’dan geldi. İsrailli Bakan “ateşkes yok” dedi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ABD gezisi sırasında yerine vekalet eden Katz sosyal medyadan yaptığı açıklamasında, “Kuzeyde ateşkes olmayacak. Zafere ve kuzey sakinlerinin evlerine güvenli bir şekilde dönmelerine kadar terör örgütü Hizbullah’a karşı tüm gücümüzle mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.

    Lübnan’dan cevap

    Lübnan Başbakanı Necip Mikati, 21 günlük ateşkes çağrısını memnuniyetle karşıladı. Mikati, ateşkesin uygulanmasının, askerlerini Lübnan’a yaklaştıran İsrail’in uluslararası kararları uygulama konusunda kararlı olup olmamasına bağlı olduğunu ifade etti.

    ABD ve Fransa öncülük etti

    Ortak açıklamadan önce ABD Başkanı Joe Biden ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından yazılı açıklama yapıldı. Açıklamada, “İsrail-Lübnan sınırında sivillerin evlerine dönmelerine imkan tanıyacak ve güvenliği sağlayacak bir çözümün zamanı geldi. 7 Ekim’den bu yana ve özellikle son iki haftadır yaşanan karşılıklı ateş, çok daha geniş bir çatışmayı tehdidi oluşturuyor ve sivillere zarar veriyor. Bu nedenle diplomasiye şansını vermek ve sınır ötesi gerilimin daha fazla artmasını önlemek için geçici bir ateşkes yönünde ortak bir çalışma yürüttük. Müzakere ettiğimiz bildiri ABD, Avustralya, Kanada, Avrupa Birliği, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere ve Katar tarafından onaylandı. İsrail ve Lübnan hükümetlerinin onayını ve derhal desteğini talep ediyoruz” ifadeleri kullanıldı.

  • İdama mahkum edildi, 46 yıl sonra serbest kaldı

    İdama mahkum edildi, 46 yıl sonra serbest kaldı

    Japonya’nın Shizuoka eyaletinde 1966 yılında 4 kişiyi öldürdüğü gerekçesiyle idama mahkum edilen ancak 46 yıl hapiste ölümü bekledikten sonra delil yetersizliği nedeniyle serbest bırakılan 88 yaşındaki eski boksör İwao Hakamata’nın yeniden yargılandığı davada karar verildi.

    Shizuoka Bölge Mahkemesi, Hakamata’nın olay sırasında giydiği iddia edilen beş parça kıyafet ve polisin zorla ifade alması da dahil “uydurma kanıtların” soruşturma dosyasında yer aldığına hükmederek Hakamata’nın beraatine karar verdi. Kararın ardından Hakamata’dan özür dileyen Mahkeme Başkanı Koshi Kunii, “Mahkeme olarak, davanın bu kadar uzun sürmesinden dolayı gerçekten üzgünüz” ifadelerini kullandı.

    Kardeşi destekçilerine teşekkür etti

    Geçtiğimiz Ekim ayında başlayan yeniden yargılama davasında Hakamata’yı duruşmalarda temsil eden 91 yaşındaki kız kardeşi Hideko Hakamata ise kararın ardından yaptığı açıklamada, “Beraat ettik. Yıllar boyunca bize destek olan herkese teşekkür ederiz” dedi. Kararın ardından gözlerin çevrildiği Shizuoka Valiliği Polis Merkezi’nden yapılan açıklamada ise, kararın detaylı olarak incelenmesinin ardından kamuoyuna gerekli açıklamanın yapılacağı belirtildi.

    2014’te serbest bırakılmıştı

    Shizuoka’da bir fabrikada üst düzey yönetici olan Fumio Hashiguchi 30 Haziran 1966’da eşi ve iki çocuğuyla birlikte ölü bulunmuş, fabrikada yatılı olarak çalışan Hakamata ise cinayetlerden 2 ay sonra tutuklanmıştı. İlk ifadesinde cinayet, soygun ve olay mahallindeki yangından kendisinin sorumlu olduğunu kabul eden Hakamata, daha sonra ise işkence altında ifade verdiğini iddia ederek suçsuz olduğunu savunmuştu. 1968’de idama mahkum edilen Hakamata, 2014’te delil yetersizliği şüphesiyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.

    Yeniden yargılama kararı verilmişti

    Suçsuz olduğunu kanıtlamak üzere ailesi ile birlikte hukuk mücadelesi başlatan Hakamata’nın çabaları geçen yıl sonuç vermiş, Tokyo Yüksek Mahkemesi delil yetersizliği nedeniyle Hakamata’nın yeniden yargılanmasına hükmetmişti. Ayrıca Hakamata’nın cezaevine geri gönderilmemesi yönündeki alt mahkeme kararı da onanmıştı. Hakamata, idam cezası aldıktan sonra hapishanede en uzun süre infazını bekleyen mahkum olarak biliniyordu.

  • ABD’den Ukrayna’ya 8 milyar dolarlık askeri yardım

    ABD’den Ukrayna’ya 8 milyar dolarlık askeri yardım

    ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin bugün gerçekleştireceği Beyaz Saray ziyareti öncesinde yeni yardım paketini duyurdu. Biden yaptığı yazılı açıklamada, bugün Beyaz Saray’da Zelenskiy’i yeniden ağırlayacak olmaktan memnuniyet duyduğunu belirterek, “ABD, yaklaşık 3 yıldır Rus saldırganlığına karşı özgürlüklerini savunan Ukrayna halkının yanında yer almak için dünyayı bir araya getirdi. Ukrayna’ya galip gelmesi için ihtiyacı olan desteği sağlamak yönetimimin en önemli önceliği oldu. Bu dönemde Ukrayna, Kiev savaşını kazandı, savaşın başında ele geçirdiği toprakların yarısından fazlasını geri alarak egemenliğini ve bağımsızlığını korudu” ifadesini kullandı.

    Ukrayna’nın kazanması için daha yapılacak çok iş olduğunu belirten Biden, bu nedenle güvenlik yardımında artış yapılacağını ve kazanmasına yardımcı olacak bir dizi ek eylem kararı alındığını açıkladı. Başkanlık görevi sona erene kadar Ukrayna için ayrılan güvenlik yardımının kalan kısmını tedarik etmek için Savunma Bakanlığı’na talimat verdiğini ifade eden Biden, “Bu çabanın bir parçası olarak Savunma Bakanlığı, Ukrayna Güvenlik Yardım Girişimi fonlarının geri kalan kısmını bu yılın sonuna kadar tahsis edecek” dedi.

    Ukrayna’ya bu çerçevede yaklaşık 8 milyar dolar yardım sağlanacağını ifade eden Biden, yardımın Savunma Bakanlığı tarafından sağlanan 2,4 milyar dolarlık kısmının ek hava savunma, insansız hava aracı sistemleri, havadan karaya mühimmatın yanı sıra Ukrayna’nın savunma sanayiini güçlendirmek ve gereksinimlerini desteklemek üzere tahsis edileceğini kaydetti. Ukrayna’nın hava savunmasını güçlendirmek için Savunma Bakanlığı’na ek bir Patriot hava savunma bataryası ile ek Patriot füzeleri sağlanması yönünde talimat verdiğini belirten Biden, bakanlığa ayrıca Ukrayna Hava Kuvvetlerinin kapasitesini geliştirmek amacıyla gelecek yıl 18 F-16 pilotunun daha eğitiminin desteklenmesi emrini verdiğini ifade etti.

    Biden, Rusya’nın yaptırımları delmesini ve kara para aklamasını önlemek amacıyla Adalet Bakanlığı, Hazine Bakanlığı ve ABD Gizli Servisi’nin uluslararası ortaklarla koordineli olarak küresel kripto para ağını bozmak için harekete geçtiğini kaydetti. Rusya’ya karşı Ukrayna’yı destekleyen 50’den fazla ülkenin çabalarını koordine etmek amacıyla önümüzdeki ay Almanya’da Ukrayna Savunma Temas Grubu’nun liderler düzeyinde toplanacağını vurgulayan Biden, “Bu eylemlerle mesajım net; ABD Ukrayna’ya bu savaşı kazanması için ihtiyaç duyduğu desteği sağlayacaktır” dedi.

  • İsrail, 88 Filistinlinin cenazesini iade etti

    İsrail, 88 Filistinlinin cenazesini iade etti

    İsrail Gazze Şeridi’nde ölümcül saldırılarını sürdürüyor. Bölgede 356 gündür soykırım faaliyeti yürüten İsrail güçleri, ara vermeksizin sivillerin üstüne bomba yağdırıyor.

    Filistin Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “İsrail, Gazze Şeridi’nde dün gerçekleştirdiği saldırıda katlettiği 88 Filistinlinin cenazesini bir konteyner içinde iade etti” denildi. Bakanlık, İsrail kontrolündeki bölgeden gönderilen bedenlerin kimliklerinin ve nerede öldürüldüklerinin bilgisini talep ederken, bu bilgiler açıklanmadan defin işlemlerinin yapılmayacağını aktardı. Bakanlık açıklamasında, “Sağlık Bakanlığı, yakınlarının kimliklerini tespit edebilmeleri için cesetlerle ilgili tüm veri ve bilgiler tamamlanana kadar konteyneri teslim alma işlemlerini durdurdu” denildi.

    Gazze Şeridi’ndeki Hükümet Sözcüsü İsmail Al-Thawabta ise, “Uluslararası insancıl hukuka göre ve şehitler ile ailelerinin onurunu koruyacak şekilde hareket etmeliler” ifadelerini kullandı.
    Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) tarafından yapılan açıklamada ise, ICRC’nin nakil sürecine dahil olmadığı belirtilerek, “Tüm ailelerin sevdiklerinden haber alma ve onları saygılı bir şekilde ve geleneklerine uygun olarak defnetme hakkına sahip olduğunu yineliyoruz” denildi.

  • İsrail’in Lübnan’a saldırısında 23 Suriyeli hayatını kaybetti

    İsrail’in Lübnan’a saldırısında 23 Suriyeli hayatını kaybetti

    İsrail ordusu, Lübnan’a saldırılarını sürdürüyor. İsrail savaş uçaklarının gece saatlerinde Lübnan’ın doğusundaki Beka Vadisi’nde yer alan Baalbek’e bağlı Yunin kasabasında bulunan bir binaya gerçekleştirdiği saldırının bilançosu belli oldu. Belediye Başkanı Ali Kassas yaptığı açıklamada, binadan 23 Suriyelinin cansız bedeninin çıkarıldığını ifade etti. Kassas ayrıca saldırıda 4’ü Lübnanlı olmak üzere 8 kişinin yaralandığını aktardı.

  • Lübnan’dan Suriye’ye göç başladı

    Lübnan’dan Suriye’ye göç başladı

    İsrail ve Hizbullah arasındaki karşılıklı saldırılar yaklaşık 2 haftadır devam ediyor. Lübnanlı ve Suriyeli aileler, İsrail’in yoğun saldırıları nedeniyle Suriye’ye kaçmaya başladı. Lübnan’dan yola çıkan binlerce kişi, yıllarca süren iç savaş nedeniyle insani ve ekonomik krizin yaşandığı Suriye’ye geçmek için trafikte saatlerce bekledi. Pazartesi gününden bu yana sınıra akın eden otobüs ve araçlar nedeniyle Jdeidat Yabous geçişinde kilometrelerce uzunlukta trafik oluştu. Araç bulamayan bazı aileler ise yürüyerek sınırı geçmek zorunda kaldı.

    Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNCHR) Orta Doğu ve Kuzey Afrika Sözcüsü Rula Amin yaptığı açıklamada, göç eden bazı Lübnanlıların yaralı olduğunu belirterek, “Birçok kişi sıralarını beklemek için geceyi dışarıda geçirmek zorunda kalacak” dedi.

    Suriye’ye ulaşan ailelerin işlemlerinin yapılması için görevliler tarafından bekletildiği ve kendilerine yiyecek, su ve battaniye dağıtıldığı öğrenildi. Ulaştırma yetkilisi Alaa Al-Sheikh yaptığı açıklamada, çarşamba günü itibarıyla 3 bin 800’ü Lübnanlı olmak üzere 17 bin 700 kişinin sınırdan Suriye’nin Şam kırsalına geçtiğini ifade etti.

    Öte yandan 2011’de başlayan iç savaştan kaçan 1 milyondan fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Lübnan’dan yaşanan son göç akını, tarihin tersine dönüşü olarak yorumlandı.
    Son verilere göre İsrail’in 23 Eylül Pazartesi gününden bu yana Lübnan’a gerçekleştirdiği saldırılarda toplam can kaybı 654’e ulaştı.

  • İsrail, Filistinli cenazeleri iade etti

    İsrail, Filistinli cenazeleri iade etti

    İsrail Gazze Şeridi’nde ölümcül saldırılarını sürdürüyor. Bölgede 356 gündür soykırım faaliyeti yürüten İsrail güçleri, ara vermeksizin sivillerin üstüne bomba yağdırıyor. Filistin Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “İsrail, Gazze Şeridi’nde dün gerçekleştirdiği saldırıda katlettiği 88 Filistinlinin cenazesini bir konteyner içinde iade etti” denildi. Bakanlık, İsrail kontrolündeki bölgeden gönderilen bedenlerin kimliklerinin ve nerede öldürüldüklerinin bilgisini talep ederken, bu bilgiler açıklanmadan defin işlemlerinin yapılmayacağını aktardı. Bakanlık açıklamasında, “Sağlık Bakanlığı, yakınlarının kimliklerini tespit edebilmeleri için cesetlerle ilgili tüm veri ve bilgiler tamamlanana kadar konteyneri teslim alma işlemlerini durdurdu” denildi.

    Gazze Şeridi’ndeki Hükümet Sözcüsü İsmail Al-Thawabta ise, “Uluslararası insancıl hukuka göre ve şehitler ile ailelerinin onurunu koruyacak şekilde hareket etmeliler” ifadelerini kullandı.

    Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) tarafından yapılan açıklamada ise, ICRC’nin nakil sürecine dahil olmadığı belirtilerek, “Tüm ailelerin sevdiklerinden haber alma ve onları saygılı bir şekilde ve geleneklerine uygun olarak defnetme hakkına sahip olduğunu yineliyoruz” denildi.

  • İsrail’in Lübnan’a saldırısında 23 Suriyeli hayatını kaybetti

    İsrail’in Lübnan’a saldırısında 23 Suriyeli hayatını kaybetti

    İsrail ordusu, Lübnan’a saldırılarını sürdürüyor. İsrail savaş uçaklarının gece saatlerinde Lübnan’ın doğusundaki Beka Vadisi’nde yer alan Baalbek’e bağlı Yunin kasabasında bulunan bir binaya gerçekleştirdiği saldırının bilançosu belli oldu. Belediye Başkanı Ali Kassas yaptığı açıklamada, binadan 23 Suriyelinin cansız bedeninin çıkarıldığını ifade etti. Kassas ayrıca saldırıda 4’ü Lübnanlı olmak üzere 8 kişinin yaralandığını aktardı.