Kategori: Düzce

  • Ramazan öncesi fırınlara sıkı denetim

    Ramazan öncesi fırınlara sıkı denetim

    Düzce Belediyesi, Ramazan ayının başlamasına günler kala fırın, unlu mamuller ve pastanelere yönelik hijyen ve gramaj denetimlerini sıklaştırdı.

    Zabıta Müdürlüğüne bağlı ekipler tarafından gerçekleştirilen denetimlerde, gıda satışı yapan iş yerlerinde eksik gramaj kontrolü yapıldı. Aynı zamanda iş yerlerinin hijyen şartlarına uygunluğunu da inceledi.

    Toplam 32 işletmeyi denetimden geçiren ekipler, hijyen ve gramaj kontrollerinin yanı sıra depo, personel dinlenme odaları ve banyolarında da detaylı incelemede bulundu.

  • Tezgahların yeni gözdesi: Tirsi

    Tezgahların yeni gözdesi: Tirsi

    Karadeniz’de hamsi sezonu sona ermesinin ardından vatandaşlar farklı balık çeşitlerine yönelmeye başladı. Düzce’de çeşitliliğin fazla olduğu tezgahlarda en çok tercih edilen balık ise kilosu 40 liradan satılan tirsi oldu.


    Hamsi sezonunun tamamen bittiğini söyleyen balıkçı Hülya Kılıç, “Ara ara palamut çıkabiliyor, tezgahımıza koyuyoruz. Karadeniz’de hamsi tamamen bitti. Geçen haftada söylemiştim. Hamsinin artık çok az zamanı kalmıştı. Bol bol yenilmeli demiştim ve artık bu hafta gerçekten bitti. Diğer balık çeşitlerimizde sorun yok. Çeşitlerimiz bol. Hamsi ve palamut harici diğer tüm balıklar tezgahta. Fiyatlarımızda gayet iyi durumda” dedi.

    “Balıklar lezzetli”

    Tezgahta satışa sunulan balıkların lezzetli olduğunu ifade eden Kılıç, “Balıkların her birinin lezzetleri farklı. İnsanların damak zevkine kalmış bir durum. Hepsi çok güzel. Herkes istediği şekilde balık seçebilir. Balıkların her biri birbirinden güzel” diye konuştu.

    “Tirsi balığı şu dönem hamsinin yerini aldı”

    Balıkçı Hülya Kılıç, tirsinin hamsinin yerini aldığını da belirterek, “Tirsi balığı şu dönem hamsinin yerini aldı diyebiliriz. Tirsi yağlı, çinekop ayarında bir balık. Lezzet anlamında çinekop ayarında diyebiliriz. Kılçıksız balık çeşitlerinden birisi. Herkesin sandığı gibi kılçığı yok. Hamsi gibi gayet güzel bir balık” ifadelerini kullandı.

  • Kırmızı yelekliler depremzedelerin yanında

    Kırmızı yelekliler depremzedelerin yanında

    Kırmızı yelekliler olarak bilinen psikososyal destek ekipleri depremden etkilenen çocukların ve ailelerin normal yaşantısına en hızlı ve hasarsız şekilde dönebilmesi için enkaz başında, hastanede, çadır kentlerde, geçici barınma merkezlerinde mücadele veriyorlar.

    Bir yandan da vatandaşların ihtiyaçlarının belirlenmesi ve ihtiyaçlarının giderilmesi için özveriyle görev yapıyor.


    Deprem felaketi nedeniyle Hatay iline koordinatör olarak görevlendirilen Düzce Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürü Ercan Öztürk’te çadır alanlarını ve konteyner kentleri gezerek vatandaşlar ve çocuklarla birlikte zaman geçiriyor.

  • Arama kurtarmanın kadın kahramanı

    Arama kurtarmanın kadın kahramanı

    Kahramanmaraş merkezli meydana gelen iki büyük depremin ardından hemen koordine olan Düzce Arama Kurtarma Ekibi (DAKE), günlerce afet bölgesinde görev yaptı. Yıkıntıların altından birçok canı kurtaran, afetzede vatandaşların ellerinden tutan DAKE’nin gönüllü arama kurtarmacası Yıldız Gür Güner de, enkaz alanında önemli bir rol üstlendi. 1999 depreminden sonra kurulan DAKE’de 10 yıldır gönüllü olarak görev yapan, afetlerde sahada canla başla çalışan, çoğu insanın güçlükle kullanabildiği ekipmanları tek başına kullanan Güner, yaşadıklarını anlattı.

    “Canlara dokunmaya çalıştık”

    Depremin ardından hemen koordine olarak çıkış yaptıklarını, 6 ayrı gruplar halinde afet bölgesine gittiklerini ifade eden Yıldız Gür Güner, “35 kişi ve 6 araçla yola çıktık. Zaman geçirmeden olay yerine intikal ettik. Zor bir çalışmaydı. 10 şehri etkileyen büyük bir afetti. Duygusal ve fiziksel olarak çok zorlandığımız bir çalışma süreciydi. 15 gün kadar kaldık. Canlara dokunmaya çalıştık. Sadece insan değil, kuş bile çıkarttık. Bunlar hayata tutunmak adına bizlere de, yaşayan insanlara da umut oldu” dedi.

    “Hepimiz ailelerimizin narin kız çocuklarıyız”

    Kadın arama kurtarma gönüllüsü olmanın zorluklarına değinen Güner, “Kadın arama kurtarma personeli olmak çok zor. Ruhsal olarak, fiziksel olarak zor, sosyal hayat anlamında zor. Sonuçta hepimiz ailelerimizin narin kız çocuklarıyız ama eşiz, anneyiz, kadınız. Zamanla erkekleşiyorsunuz. Zaten aynı ortamı paylaşıyorsunuz, aynı eğitimleri alıyorsunuz. Fakat bir noktada annelikten dolayı, kadın olmakla ilgili ruhsal anlamda çok yıpratıcı süreçler yaşadık. İnsanların destekleri olmasaydı, onlarında bize verdiği umutlar olmasaydı zor geçebilecek bir süreçti, hiç kolay değildi diye konuştu.

    “Daha hassas, ince yapılı olduğumuz için enkazlar da daha rahat çalışıyoruz”

    Kadınların enkaz alanında erkeklere göre daha avantajlı olduğunu söyleyen Güner, “Fiziksel olarak avantajlarımız var. Daha hassas, ince yapılı olduğumuz için enkazlar da daha rahat çalışıyoruz, daha kıvrak kalabiliyoruz ama fiziksel güç olarak erkek arkadaşlarımızın gücüne ihtiyacımız var. Aletlerimizin kullanılması anlamındaki aynı eğitimi almamıza rağmen tabii ki bu farklılığı yaşıyoruz. Ancak zamanla erkekleşmemize rağmen yine kadınsal duygularımız ön planda oluyor. Zaman içinde ruhsal sıkıntılar yaşıyoruz, daha duygusal yaklaşıyoruz olaylara ve enkazdan sonra çalışmalardan sonra hepimiz erkek arkadaşlarımızla birlikte psikososyal destek almak durumundayız” şeklinde konuştu.

    “Her insanın tatmadan anlayabileceği bir duygu değil”

    10 yıldır arama kurtarma ekibinde aktif görev aldığını dile getiren Yıldız Gür Güner, sözlerini şöyle noktaladı:
    “Sadece deprem değil, su altından, dağ arama kurtarmaya kadar her türlü cana dokunmaya çalışıyoruz. Zaten bir cana dokunmak, bu duyguyu yaşamak çok farklı. Her insanın tatmadan anlayabileceği bir duygu değil. Başladığınız zaman bırakamıyorsunuz. Sonuçta afetler ülkesindeyiz. Deprem olmazsa başka afetlerle karşılaşacağız. O nedenle herkesin gönüllü olmasını, arama kurtarma derneğine kayıt olmasını desteklerim, olsun isterim. Bu eğitimleri zaman içerisinde tamamlasınlar. Bize başvurmaları halinde yardımcı da oluruz”

  • Depremzede çocuklar en kısa sürede günlük rutinlerine dönmeli

    Depremzede çocuklar en kısa sürede günlük rutinlerine dönmeli

    Depremin can ve mal kaybına sebep olan sarsıcı büyük afetlerden biri olduğunu anımsatan Dr. Öz, hem yetişkinlerde hem de çocuklarda büyük travmatik belirtilere neden olabileceğini ve bu belirtilerin kalıcı bir hale dönebileceğini ifade etti. Öz, özellikle küçük çocukların deprem ile ilgili bilgiye sahip olmaması durumunda gelişen sorunların şuuraltına yerleşerek ileri yaşlarda büyük sorunlara neden olabileceğini vurguladı.

    Deprem sonrası gelişebilecek psikiyatrik belirtilerin değişiklik gösterebileceğine işaret eden Büşra Öz, “Belirtiler; çocukların yaşı, gelişim dönemi, yaşadığı travmanın şekli veya depremin olduğu yere uzaklıkları gibi faktörlere bağlı olarak değişebilmektedir. Travmanın olduğu süreçlerde görülebilecek belirtiler aslında travmaya verilen bir yanıttır, hastalık olarak değerlendirilmez” ifadelerinde bulundu.

    “Çocuklar, kendilerini korkmuş kaygılı ve gergin hissedebilirler”
    Deprem yaşayan çocuk ve ergenler, günlük yaşam ihtiyaçlarını ve genel ruh sağlıklarını etkileyebilen sorunlar yaşayabildiğini belirten Öz, “Bu sorunların başında yaşadıkları travmaya bağlı gelişen korku gelir. Deprem gibi ciddi travmatik olaylar yaşayan çocuklar; kendilerini korkmuş, kaygılı ve gergin hissedebilirler. Sürekli depremi tekrar yaşama korkusu ve sürekli tetikte olma durumunda olabilirler. Depremle ilgili kabus görebilir, uykuya dalmakta ve sürdürmekte zorluk çekebilirler. Kendilerine depremi hatırlatan yerlerden, kişilerden veya etkinliklerden kaçınabilirler. Depremde ebeveynini, arkadaşlarını, aile üyelerinden birini veya evlerini kaybeden çocuklar üzüntü ve yas duyguları yaşayabilirler. Yas sürecinde çevrelerine odaklanmakta güçlük yaşayabilir, olaylar karşısındaki düşünce içeriklerini, depremde yaşadıkları kayıpları ile şekillendirebilirler” dedi.

    Travma sonrası stres bozukluğuna dikkat!
    Depremin çocukların psikolojileri üzerine önemli ve uzun süreli etkilerinden en önemlisinin ‘Travma sonrası stres bozukluğu’ olduğuna işaret eden Dr. Öz, bu bozuklukta çocuklarda sürekli korku, kaygı duyguları, tetik halinde olma, travmatik olayın hatırlatan durumlardan kaçınma görülebildiğini kaydetti. Deprem sonrası kayıp ve travma yaşayan çocuk ve ergenlerde depresyon gelişebildiğini dile getiren Öz, “Depresyon kendini üzüntü, motivasyon eksikliği, umutsuzluk, uyku ve iştah sorunları ile gösterebilir. Deprem travması sonrası çocuklar, gelecek yaşamlarında başkalarına güvenmek, bağlanmak ve kendilerini güvende hissetmekte zorlanabilirler. Okul öncesi dönemde; yatak ıslatma, bağırsak kontrolünün kaybı, irritabilite, huzursuzluk, aşırı duyarlılık, parmak emme, tırnak yeme, anneye aşırı bağlılık, ayrılık kaygısı, hareketlilikte artma ya da azalma, yeme ve uyku sorunları, yalnız yatamama, kabus görme, somatik yakınmalar, olayı yeniden yaşama gibi belirtiler görülebilmektedir” şeklinde konuştu.
    Okul çağındaki çocuklarda korkuların; huzursuzluk, hırçınlık, ebeveynden ayrılamama, somatik yakınmalar, dikkat sorunları, okul başarısında düşme, okula gitmek istememe, ilgide azalmalar, mutsuzluk, yeme ve uyku sorunları, kabus görme, olayı yeniden yaşantılama gibi belirtilerle gösterdiğini ifade eden Büşra Öz, ergenlik döneminde ise çevreden kendini; soyutlama, içe kapanma, öfke, saldırganlık, riskli davranışlar, somatik yakınmalar, intihar düşünceleri, depresyon, kaygı, korku, akademik başarıda düşme, okula devamsızlık yapma, yeme ve uyku sorunları ile dikkat sorunları şeklinde kendini gösterdiğini kaydetti.

    “Korku ve kaygıyı daha da arttıracaktır”
    Deprem bölgesinde olan, sarsıntıyı hisseden veya konuşulanlar, görüntülerden depremi duyarak etkilenen çocuklar ile deprem hakkında konuşmak gerektiğinin altını çizen Öz, “Çocuklarla konuşmamak, olayları gizlemek korku ve kaygıyı daha da arttıracaktır. Konuşma yapmadan önce çocukların duygularını düşüncelerini dinlemek gereklidir. Konuşmayan çocukların duygu ve düşüncelerini resimlerinden veya oyunlardan anlayabiliriz” dedi.
    Depremi anlatırken basit ve korkutucu olmayan bir dil kullanılmasının önemine vurgu yapan Büşra Öz, “Çocukların gelişim dönemlerine göre anlatım şekli de değişecektir. Okul öncesi dönemde deprem oyunla anlatılabilir. Daha büyük çocuklar ev dışında daha çok vakit geçirdikleri için daha fazla bilgiye maruz kalırlar. Bu dönemdeki çocuklarla depremle ilgili konuşurken; yer kabuğunun hareketliliği ve depremin nasıl bir doğa olayı olarak ortaya çıktığı anlatılabilir. Çocukların yaşları büyüdükçe sordukları soru sayısı ve öğrenmek isteyeceği miktar artacaktır. Bu sorulara doğru ancak kısa ve net cevaplar verilmeye çalışılmalıdır. Deprem ve etkileri konusunda kısaca bilgilendirilen çocuğun ihtiyacı, kendisinin güvende olduğunu hissetmektir. Kendi evi, okulunun güvenliği ile ilgili ne gibi önlemler alındığını bilmek çocuğu rahatlatabilir” ifadelerine yer verdi.
    Deprem nedeniyle diğer illere göç eden çocukların okullarına devam ettiğine dikkat çeken Öz, bu durumda ailelerin çocuklarına sınıfa yeni katılan arkadaşları olabileceğinden bahsetmesi gerektiğinin üzerine durdu. Depremzede veya afetzede gibi damgalayıcı, hatırlatıcı kelimelerin kullanılmaması gerektiğini vurgulayan Büşra Öz, “Yeni gelen arkadaş ya da yeni çocuk olarak bahsedilebilir. Yeni arkadaşında başka bir şehre ve okula geldiği için stres belirtileri olabileceği konuşulmalıdır. Böyle bir durumla karşılaşırsa yeni arkadaşına karşı daha sıcak ve olumlu davranması, oyunlara davet edebileceği belirtilmelidir” şeklinde konuştu.

    “Çocukların oyuna ihtiyaçları vardır”
    Çocukların oyuna ihtiyacı olduğunu işaret eden Dr. Öz konuşmasına şöyle devam etti; “Öncelikle çocuklara güvenli barınak, yiyecek, temiz suya erişimin sağlanması, ihtiyaç duydukları tıbbi tedavilerin sağlanması, bunlarla birlikte kaos ortamında muhtemel şiddet ve sömürüden korunmaları gerekir. Çocukların duygularını ifade etmek, olayları zihinlerinde yeniden işlemleyebilmek için oyuna ihtiyaçları vardır. Bu ortamı sağlamak, onlara oyun arkadaşı olmak, oyunu onların yönetmesine izin vermek faydalıdır. İlk fırsatta çocuklara düzenli yemek, uyku ve eğitim saatleri belirleyerek bir rutin oluşturmak güven ve normallik hissini artıracaktır. Çocuklar yaşlarına uygun biçimde yardım çalışmalarına dahil edilebilir. Bölgedeki çocuklar kaldıkları ortamın toplanması, eşyaların düzenlenmesi gibi etkinliklerde görevlendirilebilir; bunlar kontrol duygusu hissetmelerini sağlar, dayanıklılık ve iyileşmeyi teşvik edebilir.”

    “Çocuklar için okul düzeni sağlanmaya çalışılmalıdır”
    Çocukların travmalarının kalıcı olmaması için en kısa sürede günlük rutinlerine dönmesinin önemine vurgu yapan Dr. Öz, “Bu deprem bölgesinde kalan çocuklar kadar, uzakta olan diğer çocuklar için de geçerlidir. Tatilin uzaması; çocukların haberlere daha fazla maruz kalmasına, kaygılarının artmasına ve okuldaki destekleyici sistemden uzak kalmalarına sebep olur. Deprem bölgesindeki çocuklar için uygun alanlar oluşturup okul düzeni sağlanmaya çalışılmalıdır. Deprem bölgesi dışındaki çocukları travmadan korumak için onların haberleri izlemeleri kısıtlanmalı, onlarla vakit geçirilmeli ve konuşulmalıdır” dedi.

    Profesyonel desteği alması gerekli
    Deprem sonrası çocuk ve ergenler ebeveynlerine önerilerde bulunan Dr. Öz, “Erken dönemde bazı belirtilerin gelişebileceğini bilmek, öncelikle çocukları desteklemek, kendi aileleri ve akranları ile birlikteliklerini sağlamak, resim çizmelerini ve oyun oynamalarını teşvik etmek, bulunduğu yerdeki şartlara uygun bir rutin oluşturmak, deprem bölgesi dışındakilerin de günlük rutinlerini devam ettirmesini sağlamak, özellikle okula göndermek travmanın etkilerini azaltmada yeterlidir. Eğer korku ve endişe hali tüm gün kalıcı olarak devam ediyorsa, çocuk arkadaşları ve ailesi dahil kendini sosyal çevresinden geri çekiyor ve içine kapanıyorsa, gün içinde ruh hali geniş bir dalgalanma gösteriyorsa, saldırgan ve yıkıcı davranışlar gösteriyorsa, uyumak, yemek gibi günlük işlevlerde sorun yaşıyorsa, depremle ilgili üzücü hatıralar zihninde sık sık yeniden canlanıyorsa, kendine zarar verme davranışı varsa profesyonel bir ruh sağlığı desteği alması gereklidir” diyerek sorumluları uyardı.
    Son olarak Büşra Öz, Düzce Üniversitesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği’nde Düzce’ye göç eden depremzede çocuk ve ergenlere randevusuz muayene imkanı sunduklarını da sözlerine ekledi.

  • Deprem bölgelerine yardımlar sürüyor

    Deprem bölgelerine yardımlar sürüyor

    1999 yılında iki büyük deprem yaşayan Düzce, afetzedelere yardımlar ulaştırmayı sürdürüyor. Düzce Valiliği, Düzce Belediyesi ve Kızılay iş birliğiyle toplanan yardımlar başta Kahramanmaraş ve Hatay olmak üzere 11 şehre ulaştırılıyor. Aynı zamanda Düzce’de 3 ayrı noktada konteyner üretimi yapılıp, bölgelere gönderiliyor. Halk Eğitim Merkezinde üretilen uyku tulumlarına ek olarak fabrikalarda yapılan battaniyeler ve uyku setleri de deprem bölgelerine gidiyor. Depremin olduğu ilk günden bugüne kadar Düzce’den deprem bölgelerine 305 panelvan araç ile 421 konteyner ve yardım malzemesi yüklü tır gönderildi.

  • Düzceliler 474 evini açtı

    Düzceliler 474 evini açtı

    Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerden etkilenen vatandaşlara ülke genelinde bir çok kişi evlerini açtı. Akrabalarının ve yakınlarının yanlarına giden depremzedelere Düzceliler de destek verdi. Asrın felaketinde depremden etkilenen aileleri yuvasız bırakmayan Düzceliler, il genelinde 474 evini depremzedelere açtı. Evini kaybeden vatandaşlara kendi evlerine kavuşana kadar sıcak yuvalar kurulmasını sağlayan Düzceliler, yaraları birlikte sarmak için evlerine aldığı depremzedelerin de tüm ihtiyaçların giderilmesi için çalışmalarını sürdürüyor.

  • Ağır tonajlı araçların geçiş güzergahı olacak

    Ağır tonajlı araçların geçiş güzergahı olacak

    Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü, Düzce şehir merkezindeki araç trafiğini şehrin dışına taşıyacak projelerin yapımı konusunu büyük bir titizlikle takip ediyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın yıllık yapım işleri içinde yer alan Çamköy- Hal Kavşağı arası bağlantıyı sağlayacak Melen çevreyolunda geçtiğimiz aylarda çalışmalar başlamıştı. Başkan Özlü’nün açıklamalarının ardından altyapı çalışmaları süren yatırım programda olan güzergah üzerinde ki 12 adet menfezden 9’u tamamlandı.

    “Kuzey’den batı’ya bağlantı sağlayacak”

    Proje alanında açıklamalarda bulunan Başkan Özlü, yatırımın Düzce ulaşım ağı bakımından büyük önem taşıdığını belirterek şehrin lojistik ağındaki yeri ve öneminin benzer yatırımlarla daha da artacağını söyledi. Başkan Özlü açıklamalarında şu ifadelere yer verdi: “Melen Çevreyolu olarak adlandırdığımız bu yatırım D-655 Karayolu Çamköy Kavşağı üzerinden yapılacak bağlantı ile Batı tarafındaki Düzce girişi olarak adlandırabileceğimiz Hal Kavşağı arasındaki ulaşımı sağlayacak.
    Akçakoca ve Kuzey’den Düzce üzerine ve buradan Sakarya, Kocaeli, İstanbul’a yönelen özellikle ağır tonajlı lojistik araçların şehir merkezine girmeden geçiş yapmasını sağlayacak bu yatırım bizim için büyük önem taşıyor. Şu anda güzergahı belli olan yolun üzerinde planlanan 12 menfezden 9’u tamamlandı. Diğerlerinin yapımı devam ediyor.”

    Çalışmaları karayolları yürütüyor

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yatırım programı dahilinde Karayolları tarafından yürütülen çalışmaların yıl sonunda bitmesinin planlandığını aktaran Başkan Özlü, “Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız yatırım programına bu yatırımı aldı ve 2023 sonuna kadar bitirilmesi hedefleniyor. Bu çalışma alanı Karayolları tarafından yürütülüyor. Biz de yakından takip ediyoruz. Bağlantı yolunun tamamlanması ile Düzce lojistik geçiş güzergahı özelliğini daha da önemli hale getirecek. Hem şehir merkezimiz ağır tonajlı araç trafiğinden kurtulacak hem de ulaşım ağımız genişlemiş olacak. Bu da düzenli ve planlı şehirleşme çalışmalarımıza katkı sağlayacak. Biz işin özü çalışmak, çok çalışmak dedik, böyle yatırımlarımıza inşallah devam edeceğiz. Emeği geçen değerli çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum” dedi.

  • Depremzede çocuklara yüzme eğitimi

    Depremzede çocuklara yüzme eğitimi

    Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle aileleriyle Düzce’ye gelen depremzede vatandaşlara yönelik Gençlik ve Spor Müdürlüğü tarafından etkinlikler yapılmaya devam ediliyor. Gençlik ve Spor Bakanlığının ‘Yüzme Bilmeyen Kalmasın’ projesi dahilinde Zahidül Kevseri Yurdu’nda kalan depremzede çocuklara yüzme eğitimi veriliyor.


    Depremzede çocukların ilk yüzme eğitimini Gençlik ve Spor Müdürü İsa Yazıcı yakından takip etti. Çocuklara mayo, havlu, bone ve terlik hediye eden İsa Yazıcı, çocuklarla yakından ilgilendi.

  • Topuk Yaylası’nda gölet dondu

    Topuk Yaylası’nda gölet dondu

    Düzce’nin yüksek kesimlerinde soğuk hava etkili oluyor. Kaynaşlı ilçesi yaylalarına yağan kar, doğal güzelliklerin ortaya çıkmasına neden oldu. Fenerbahçe Spor Kulübünün tesislerinin de bulunduğu Bıçkıyanı köyü sınırları içerisinde yer alan Topuk Yaylası Göletinin çevresi, güzel doğası ve temiz havasıyla doğa tutkunlarına gezi ve tatil imkanları sunuyor. Bölgeyi etkisi altına alan soğuk hava, bin 300 rakımlı Topuk Yaylası Göletini dondurdu. Hava sıcaklığının sıfırın altında 10 dereceye kadar düşmesi nedeniyle buz tutan gölden kartpostallık görüntüler ortaya çıktı. Topuk Yaylası’na gelenler, göletin çevresinde yürüyüş yaparak manzaranın ve temiz havanın tadını çıkardı. Bazı vatandaşlar ise göletin kenarında cep telefonlarıyla hatıra fotoğrafı çektirdi. Karla kaplanan eşsiz güzelliklere sahip yayla drone ile görüntülendi.

    “Havası mis gibi harika”

    Tatil için Balıkesir Altınoluk’tan gelen Fırat ve Gizem Yıldırım çifti, “Bizim bölgemiz yazlık. Bu bölgeyi seçtik, çok sevdik sessiz sakin huzurlu çok güzel bir yer. Her zaman gelmeye çalışıyoruz mart ayındayız bu sefer göleti donmuş halinde gördük yazın başka bir güzel herkese tavsiye ederiz. Havası mis gibi harika” ifadelerine yer verdi.

    “Yağış bekliyoruz inşallah yağar sezonumuz nisan ayına kadar uzar”

    Yaylaya gelen tatilcilere kayak eğitimi veren Ferhat Cengiz, “Burası Topuk Yaylası, bin 300 metre yüksekliğinde kış turizmine çok uygun kayak kızak kar motorumuz mevcut. Göl buz tutmuş durumda iklimlerde değişmiş durumda ocak sonunda kar yağdı şu an yavaş yavaş erimeye yüz tuttu. Pazar günü inşallah bir yağış bekliyoruz inşallah yağar sezonumuz nisan ayına kadar uzar. Yaz aylarında aktiviteler değişiyor göl çevresinde turlar düzenleniyor binlerce kişi buraları ziyarete geliyor. Arazi araçlarıyla turlar düzenleniyor, orman içinde koşu, yürüyüş parkurları mevcut çocuklar için oyun parkı var” diye konuştu.