Kategori: Eğitim

  • BUÜ’de öğrenciler için çağrı merkezi

    BUÜ’de öğrenciler için çağrı merkezi

    Kurulacak çağrı merkezi ile öğrencilerin birimler ile daha hızlı, etkin ve çözüm odaklı iletişim kurması sağlanacak.

    ‘Öğrenci Dostu Üniversite’ sloganı doğrultusunda Bursa Uludağ Üniversitesi çeşitli uygulamaları ile diğer üniversitelerden farklılaşmaya devam ediyor. Bursa Uludağ Üniversitesi Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı ile Orhaneli Meslek Yüksekokulu Çağrı Merkezi Hizmetleri Programı işbirliği kapsamında, Program Başkanı Öğr. Gör. Ercan Koçoğlu’nun yazılımını yaptığı bir Çağrı Merkezi sistemi oluşturuldu. Üniversite bünyesinde farklı fakülte, enstitü ve meslek yüksekokulları öğrencilerinin ilgili birimler ile daha hızlı, etkin ve çözüm odaklı iletişim kurabilmesi hedefiyle kurulan çağrı merkezine, ‘Öğrenci İletişim Merkezi’ ismi verildi. Deneme sürecinin ardından ‘Öğrenci İletişim Merkezi’ öğrencilerin hizmetine sunulacak.

    Teknik altyapı çalışmalarının bitmesiyle Öğr. Gör. Ercan Koçoğlu tarafından merkezde görev yapacak personele uygulanan eğitim çalışmasının ilkine BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu ve MEYOK Koordinatörü Prof. Dr. Çağatan Taşkın da katıldı. Konuyla ilgili açıklama yapan BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, “Üniversitemiz için yeni iyileştirmeler ve geliştirmeler yapmaya devam ediyoruz. Çalışmasını yaptığımız bu proje esasen öğrencilerin en çok şikayet ettikleri konulardan birine çözüm getirecek. Bu merkez ile öğrencilerimizin merak ettikleri sorulara telefonla en hızlı şekilde cevap bulmaları sağlanacak. Kullandığımız yazılımın üniversitemiz akademisyenlerinden Öğr. Gör. Ercan Koçoğlu tarafından geliştirilmiş olması da bizim için ayrı bir önem taşıyor. Kendine yeten bir üniversite olmayı önemsiyoruz. Öğrenci İletişim Merkezimizin kurulmasında emeği olan herkese teşekkür ediyorum” dedi.

  • BUÜ’lü akademisyenin projesine TÜBİTAK desteği

    BUÜ’lü akademisyenin projesine TÜBİTAK desteği

    Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) tarafından geliştirilen ve patenti alınan proje, TÜBİTAK 1702-Patent Tabanlı Teknoloji Transferi Destekleme programı kapsamında desteklenmeye hak kazandı. Dünyada ve Türkiye’de ilk kez uygulanan proje; CNC makinelerinde bükülen ürünlerin anlık olarak yarıçap ölçümlerini gerçekleştiriyor.

    Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmettin Kaya’nın geliştirdiği proje, BUÜ Teknoloji Transfer Ofisi’nin çalışmaları neticesinde sanayide uygulanmaya başladı. TÜBİTAK 1702 – Patent Tabanlı Teknoloji Transferi Destekleme 2021-1. Çağrısı değerlendirme süreci tamamlandı. Proje ortağı olan BUÜ Teknoloji Transfer Ofisi ile birlikte hazırlanan ve Prof. Dr. Necmettin Kaya’nın patent sahibi olduğu proje başvurusu destek almayı başardı.

    Projenin hakkında bilgi veren Prof. Dr. Necmettin Kaya, “Sistemimiz silindirik sac, levha ve profil büküm yapılan CNC makinelerinde bükülen ürünlerin anlık olarak yarıçap ölçüm ve hesabını yapan bir uygulama olarak çalışıyor. Bu yöntem ile hesaplama algoritmasının makineler üzerine uygulaması yapılacak. Mevcut durumda mastar ile yapılan ölçümlere gerek kalmadan lazer mesafe sensörlerinden alınacak veriler işlenerek operatörün anlık olarak yarıçap ölçümlerini görmesi sağlanacak. Türkiye’de ve dünyada ilk defa gerçekleştirilecek olan ölçüm sistemi sayesinde büküm süreleri yarı yarıya kısalarak zamandan tasarruf sağlanacak ve geometrik doğruluk hassasiyetleri artmış olacak. Bu makineler ile üretilen silindirik ürünler denizcilik, inşaat, tekstil, gemi sektörü, rüzgâr enerjisi, otomotiv, havacılık, ısıtma havalandırma, güç santralleri ve madencilik sektörlerinde kullanılıyor. 24 ay sürecek olan projede Bursa’da bulunan bir sanayi kuruluşu Müşteri Kuruluş vasfı ile projenin yürütücüsü olacak” diye konuştu.

    BUÜ Teknoloji Transfer Ofisi Müdür Yardımcısı Nihal Sağlam ise, 2021 yılı içerisinde TÜBİTAK 1702 – Patent Tabanlı Teknoloji Transferi Destekleme Programının yeni çağrısının (2021-2) çıkmasını beklediklerini açıkladı. Akademisyenlere ve proje çalışması yapan herkese seslenen Müdür Yardımcısı Nihal Sağlam, “TÜBİTAK 1702 – Patent Tabanlı Teknoloji Transferi Destekleme 2021-1. Çağrısı toplam 13 üniversite ve 1 teknopark firması tarafından geliştirilen yaklaşık 13 milyon TL değerinde. 20 teknolojinin sanayiye aktarılması amacıyla 18 proje başvuru destek almayı başardı. Eğer sizin de patentiniz, patent başvurunuz, patentlenebileceğini düşündüğünüz bir teknolojiniz var ise Bursa Uludağ Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi ile irtibata geçmenizi önemle rica ediyoruz. Birlikte sizin teknolojinizi de hayata geçebiliriz” dedi.

  • Bursa’da kodlamada yüz yüze eğitim başlıyor

    Bursa’da kodlamada yüz yüze eğitim başlıyor

    Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin çocukların bilim ve teknolojiyi sevmeleri maksadıyla başlattığı ‘Robokod Kodlama ve Yazılım Eğitimleri’ 24 Ağustosta yüz yüze olarak başlıyor.

    Robokod Kodlama ve Yazılım eğitimleri pandemi dolayısıyla online yapılırken, normalleşme sürecinde pandemi kurallarına uygun olarak yüz yüze eğitimlere geçildi. Ücretsiz olan eğitimler, Bursa Bilim ve Teknoloji Merkezinde yüz yüze yapılacak. Eğitimlere 7-10 ( 2014-2011 doğumlu) ve 11-17 yaş arasındaki (2004-2010 doğumlu) öğrenciler katılabilecek. Eğitimler yaz kursu kapsamında 24 Ağustos- 17 Eylül tarihleri arasında 4 hafta süreyle yapılacak. Kodlamaya Giriş Eğitimi (Code.org), Arduino Robotiğe Giriş ve Algoritma Eğitimi, Microsoft Small Basic Eğitimi olmak üzere 3 ana başlıktan oluşuyor.

  • ULUKOZA sayesinde 200 bin lira hibe

    ULUKOZA sayesinde 200 bin lira hibe

    ULUKOZA’dan dört teknoloji girişimine TÜBİTAK desteği verildi. ULUKOZA programı ile TÜBİTAK 1512 programına hazırlanan dört girişimci ekip, her biri 200 bin lira olmak üzere toplamda 800 bin lira hibe desteği almaya hak kazandı.

    Girişimcilerin, teknoloji ve yenilik odaklı iş fikirlerini, katma değer ve nitelikli istihdam üretme potansiyeli yüksek teşebbüslere dönüştürebilmeleri için, fikir aşamasından pazara kadar olan faaliyetlerin desteklenmesi ve uluslararası rekabet gücü olan, yenilikçi, teknoloji düzeyi yüksek ürün ve hizmetleri geliştirebilen başlangıç firmalarının oluşturulmasını amaçlayan TÜBİTAK 1512 BİGG Programı 2020-1 çağrısında sonuçlar açıklandı. Ekipler arasında kahve öğütme makineleri, casual mobil oyun, görüntü işleme teknolojisi ile hayvancılığa yönelik çözümler ve büyük veri ile akıllı üretim makineleri geliştiren ekipler yer alıyor. Bu sene ULUKOZA programında başta Bursa olmak üzere Çanakkale ve Eskişehir’den de girişimciler bulunuyor. ULUKOZA programı ile TÜBİTAK 1512 programına hazırlanan dört girişimci ekip, her biri 200 bin lira olmak üzere toplamda 800 bin lira hibe desteği almaya hak kazandı.

    Son dönem mezunları ile ULUKOZA programı toplamda 42 girişimci ekibin şirketleşmesine ve milyonlarca liralık hibe desteği almasına katkı sağladı. Mentörlük mekanizması ile yüzlerce sektör temsilcisini, akademisyeni ve yatırımcıyı ekosistemine katmış, kendi geliştirdiği metodoloji ve kaliteli insan kaynağı ve altyapısı ile girişimcilere desteklerini hız kesmeden vermeye devam ediyor. Mevcut programı halen devam eden ULUKOZA, yeni başvurularını Eylül ayında almayı planlıyor.

    ULUKOZA Programı son mezunlarından Enes Hüseyin Ergün İTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra Bursa Uludağ Üniversitesi’nde Makine Mühendisliği Bölümü’nde yüksek lisans eğitimini tamamladı. Halen doktora eğitimine devam ediyor. Enes Hüseyin Ergün ekibiyle birlikte daha önce geliştirdikleri kahve değirmeni tasarımını entegre edecekleri ve LOT çözümleri ile nitelikli kahve tüketicisi olan müşterilerine 3. Nesil kahve deneyimini farklı şekilde sunabilecek bir otomat geliştirmeyi hedefliyor. Firma, geliştireceği ürün ile farklı boyutlara getirecekleri çeşitli kahve türlerinin çekirdeklerini ürün haliyle sunabilme, talep edilecek demleme metoduna göre de bu kahveleri hazırlayabilme kabiliyetine sahip olacak. Böylece tüketici taze kahve çekirdeğine ulaşma imkanına sahip olacak ya da istediği kahveyi ancak 3. Nesil kafelerde tadabileceği “pour over” gibi demleme yöntemleri ile deneyimleyebilecek.

    Enes Hüseyin Ergün’e tebrik belgesini takdim eden Bursa Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, “ULUKOZA Programını başarıyla tamamlayan genç girişimcilerimizi tebrik ediyorum. Ülkemizi mevcut durumdan daha ileriye taşıyacak olanlar gençlerimizdir. Onların bu başarılarını gördükçe biz de mutlu oluyoruz. Bu ve bunun gibi projelerin hayata geçmesine katkı koyan Bursa Uludağ Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi ekibimize de ayrıca teşekkürü borç biliyorum” dedi.

  • Uzmanlar peş peşe önderdi: Mutlaka aşı olmalılar

    Uzmanlar peş peşe önderdi: Mutlaka aşı olmalılar

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Akın, yüz yüze eğitimin zamanında başlayabilmesi ve sürdürülebilmesi için öğretmenler ile okul çalışanlarının mutlaka aşı olması gerektiğini belirtti. Akın, “Gördüğümüz kadarıyla çocuklardaki enfeksiyonlar erişkinlerden bulaşıyor. O nedenle öğretmenlerin öğrencilerini hastalıktan korumaları için muhakkak korunmuş hale gelmeleri lazım. Aşıyla ilgili yapılan spekülasyonlara itibar etmesinler” dedi.

    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı ve Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Akın, yüz yüze eğitimin başlayabilmesi için öğretmenlere ve okul çalışanlarına aşı çağrısında bulundu. Okuldaki eğitimin sürdürülebilmesi için personelin tamamının çaba harcaması gerektiğini belirten Akın, “Okulda çalışanların muhakkak koruyucu önlemlere itibar etmesi, aşı olması gerekiyor. Zorunlu aşı olabilir mi? Bu çok bambaşka bir konu esasında. Bu konu çok tartışılıyor. Şu anda bazı ülkelerde sağlık personeline zorunlu aşı kavramı getirildi. Amerika Birleşik Devletleri’nde, Fransa’da, İtalya’da, Kuzey ülkelerinde ve Uzak Doğu’nun bazı ülkelerinde buna ait uygulamalar var ama şu andaki hedefimiz toplumdaki herkesin isteyerek, bilerek kendi toplumlarına katkı sağlamak amacıyla aşı olmalarını sağlamak. Bunlara öğretmenler ve sağlık personeli de dahil. Öğretmenlerin aşı olmasının zorunlu hale getirilmesi şu anda belki gündemde değil ama gördüğümüz kadarıyla çocuklardaki enfeksiyonlar öğretmenlerinden çalışanlardan ya da toplumdan bulaşıyor. Öğretmenler pek çok konuda öğrencilerini koruyorlar; yangınlarda, depremlerde onların rehberliklerini yapıyorlar. Hastalıktan da korumak için öğretmenlerin muhakkak korunmuş hale gelmeleri lazım. Aşıyla ilgili yapılan spekülasyonlara itibar etmesinler. Şu anda bilimsel çalışan ve doğru düşünen tüm uzmanlık dernekleri, sivil toplum örgütleri ve Türk Tabipleri Birliği, Sağlık Bakanlığı’yla aynı şeyi söylüyor; ‘Lütfen aşınızı olun” diye konuştu.

    ‘AŞIYA TEŞVİK EDİCİ UYGULAMALARA İHTİYACIMIZ VAR’

    Aşıyı zorunlu hale getirmek yerine aşının insanlara daha iyi tanıtılması ve uygulanması konusuna önem verilmesi gerektiğini dile getiren Akın, şunları söyledi:

    “Aşının zorunlu hale gelmesi için bıçağın kemiğe dayanması lazım. Bıçak şu anda kemiğe dayandı mı; onu bilemiyorum ama hala aşılama oranlarının hızının fena gitmediğini ama bunun biraz daha hızlanması gerektiğini düşünüyorum. O yüzden toplumun gönüllü olarak aşı olmaya gitmesi lazım. Muhakkak aşılama hızımızı artırmamız lazım. Daha fazla kişiye aşı yapacak fırsatları vermemiz ve bu konuda teşvik edici uygulamalara ihtiyacımız var. Öncelikle insanların teşvik edilmesi lazım. Bu teşvikin sonuçlarını gördükten sonra belki zorunlu aşı uygulamaları ile ilgili tartışmalar olabilir ama şu anda teşvik politikaları ya da teşvik uygulamalarını görelim; aşının bu insanlar üzerindeki etkisini yayalım. Aşılama hızlarını görelim, ondan sonra tekrar tartışabiliriz. Zorunlu hale geldiği zaman daha fazla tereddüt yaşayanların bunun hakkında karar vermeleri zorlaşabilir. O yüzden biz doğru bilgileri doğru zamanda, doğru yerde insanlara aktaralım.”

    ’50-60 BİNLERİ GÖRMEK SÜRPRİZ OLMAZ’

    20-25 bin civarındaki vaka sayılarının hoş olmadığına vurgu yapan Prof. Dr. Akın, “Daha ağustos ayındayız. Eğer bu sayılar ağustos ayında böyle olursa kışın 50-60 bin gibi rakamları görmek hiç sürpriz olmaz. O yüzden aşılama programına uyulsun. Bakanlık bu konuda elinden geleni yapıyor. Çok yaygın aşı programlarını uygulamaya çalışıyor. Bilim Kurulu’nda bununla ilgili ‘Ne yapalım, nasıl teşvik edebiliriz, nasıl yönlendirebiliriz’ gibi öneriler oluyor. Ben şu aşamada bir miktar teşvikle önemli bir grubun kabul edeceğini düşünüyorum. Şu aşamada zorunlu hale getirmenin tartışılması toplumda hoş karşılanmayabilir ama eğer aşılanmayan kişiler toplumu tehdit ederse elbette ki bazı önlemler alma ihtiyacımız olabilir” diye konuştu.

  • “Türkçe telaffuz hataları, kültür eksikliğinden kaynaklanıyor”

    “Türkçe telaffuz hataları, kültür eksikliğinden kaynaklanıyor”

    İSTANBUL (DHA) – Sosyal medyada yapılan yayınlarda, televizyonlardaki dönem dizilerinde Türkçe’nin doğru kullanılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Osman Bülent Yorulmaz, özellikle gençlerin ve aldıkları eğitimin önemine vurgu yaptı. Yorulmaz, “Bugün sosyal medyada, dizilerde ve haber kanallarında spikerlerin dilinde gördüğümüz Türkçe telaffuz hataları, maalesef bir kültür eksikliğinden kaynaklanmakta. Biz, az okuyan bir toplumuz ve bu yüzden kelimeleri öğrenemiyoruz. Bunun eğitimini de almıyoruz” diye konuştu.

    Sosyal medya kullanımının hızla artmasıyla birlikte kullanıcıların kendi dijital kanalları ve online yayınlar da gündemimizi daha fazla meşgul etmeye başladı. Bu noktada özellikle Türkçe’nin yanlış kullanımı ve yanlış telaffuzlarla çok sık karşılaştığımızı ve gençlerin de bu durumdan etkilendiğine dikkati çeken Yeditepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Bülent Yorulmaz, TV. dizilerinde de birçok kelimenin yanlış telaffuz edildiğini vurgulayarak oyuncuların eğitim alması gerektiğini söyledi.

    “TELAFFUZ HATALARI KÜLTÜR EKSİKLİĞİNDEN KAYNAKLANIYOR”

    Sosyal medyada, dizilerde ve haber kanallarındaki Türkçe telaffuz hatalarının bir kültür eksikliğinden kaynaklandığının altını çizen Yorulmaz, “Biz, az okuyan bir toplumuz ve bu yüzden kelimeleri öğrenemiyoruz. Bunun eğitimini de almıyoruz. Eğitimini almadığımız için de yanlışlar yapıyoruz. Diksiyon, güzel konuşma sanatıdır. Eğer siz bu alanda bir eğitim almadıysanız, düzgün, hatasız konuşamazsınız. Çok basit bir örnekle; sanat derken kelimeyi doğru söylemiyoruz, vurgu ikinci hece üzerine gidiyor, halbuki kelimenin aslında san’at biçiminde, üstte kesme işareti var. Bu kesme işareti kalktığı için kelimede vurgu yer değiştirdi. San’at diye vurguluyorum. Örneğin, pandemi nedeniyle televizyonlara yansıyan ‘vaka’ kelimesi var. Vaka derken, a harfini uzatarak söylüyorlar (vaaka). Bu yanlıştır. Çünkü aslı vak’adır; ama çok kuvvetli vurgulamamak lazım. Yani, iki “a” yı da kısa söylemek gerekir en azından. Bizim bugün, dilimizde Osmanlı Türkçesi döneminden kalma kullandığımız pek çok kelime var. Maalesef biz, bu kelimeleri yanlış telaffuz ediyoruz. Bunları düzeltmiyorlar, düzeltemiyorlar. Fakat düzeltmeleri lazım, kelimeleri yanlış söyleyemeyiz” dedi.

    “ÇOCUKLAR ANADOLU AKSANINI KULLANMAYA BAŞLADI”

    Dizilerde yapılan yanlışlar hakkında konuşan Yorulmaz, “Bugün tarihi dizilerde, döneminin kelimelerini kullananlar yanlış yapıyorsa, eğitimini almak mecburiyetindeler. “Kavî” yerine “kâvi”(kuvvetli), “tazminat” yerine “tanzimat” diyemezsiniz. Bu tür diziler için mutlaka bir dil uzmanından yardım almak gerekir. Televizyonu, tiyatroya benzetebiliriz. Bugün tiyatroya gitmiyoruz. Zaten tiyatro da çok azaldı ve televizyon nedeniyle câzibesini de kaybetti. Bizim gençliğimiz tiyatrolarla geçti. Bundan 150-200 yıl önce Namık Kemal, tiyatro; eğlencedir ama eğlencelerin en faydalısıdır demişti. Bunun nedeni de dünyanın en büyük hatiplerinin tiyatrodan yetişmesidir. Tiyatro hem kulağa hem de göze hitap ediyor. Bir çocuk neyi seyrediyor? Televizyonu seyrediyor. Bir zamanlar televizyonlarda, Anadolu aksanı yasaklanmıştı. Bugün seyrettiğimiz dizilerde, çok fazla Anadolu aksanı var. Çocuklar da maalesef bu aksanı kullanmaya başladı” ifadelerini kullandı.

    Yorulmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Anadolu aksanı bizim dilimiz. Anadolu ağızlarımız.  Onları tabii ki yok farz edemeyiz. Onlar, Türkçe’nin bir güzelliğidir. Fakat ‘geliyi’, ‘gidiyi’ olur mu? Bunlar çok fazla vurgulanıyor. Geliyor, gidiyor demek varken, biz ‘r’ harfini telaffuz etmek isterken, ‘bi’ değil ‘bir’ diyeceğiz derken herkes bu aksanı izliyor ve maalesef etkileniyor.”

    “TÜRKÇE KELİMELERİ ÇIKARTTIK”

    Gençlerin, batıdan gelen kelimelere yöneldiğini ve birçok kelimeyi kısaltarak kullandığını da kaydeden Yorulmaz, “Batıdan gelen kelimeler de var. Kişi, ‘bro’ yazıyor. Bro ne demek? ‘Brother’ (erkek kardeş) kelimesinin kısaltılmışı. Kardeş nereye gitti? Bu kelimeler neden benim dilimden çıktı? Türkçe kelimeleri çıkarttık. İşte bunlar, gençlerin diline yerleşmiş vaziyette. Tüm bunların sebebi, ortaokul ve liselerde verilen kültür derslerinin yoksunluğu. Öte yandan eğitim sisteminin, öğrenciyi tamamen test çözmeye yöneltmesi. Lise sonda öğrenci sadece test çözüyor. O kadar mekanikleşiyor. Düşünmeyen insan, insan değildir” diye konuştu.

    “ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ 300-400 KELİME İLE KOMPOZİSYON YAZIYOR”

    Üniversite öğrencilerinin kelime hazinesinin eksikliğine dikkati çeken Yorulmaz, “Bir öğrenciye kompozisyon yazdırın. Bakalım bir paragraf yazabiliyor mu. Öğrenci kaç kelime kullanıyor. OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) raporuna göre üniversite öğrencileri 300-400 kelime kullanarak yazıyorlar. Daha fazlası yok. Bu nedenle bazı yazarlarımızı okurken sıkılıyorlar. Yaşar Kemal’i, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı okuyamıyorlar. Yaşar Kemal’in kelime hazinesi 2 bin 500. Tanpınar’ınki ise 4 bin. Nasıl okuyacak? Roman oku deyince, sıkılıyor çocuk. ‘Okuyamıyorum hocam’ diyor. Okuyamaz tabii. Çünkü kelime bilmiyor yani bu kelimeler yabancı değil, Türkçe, ama derinliği, üslubu, anlamı çözemediği için okuyamıyor” dedi.

    Yorulmaz, sözlerini şöyle noktaladı:

    “Ben gençlere kabahat bulmuyorum. Onlar öğrenmeye çok hazır. Bir şey söylediğinizde çok mutlular. Açıklar, her şeyi öğrenmek istiyorlar. Ne söylerseniz, ondan büyük bir keyif alıyorlar. Hatta şaşkınlıklarını da gizlemiyorlar. “Nasılsın?”diyince, “iyidir” diyor. Ben de o zaman “kim iyidir?” diyorum. Kendini üçüncü şahıs yerie koyuyor, farkında değil. Ama ben, “Ahmet’i, Ayşe’yi sormuyorum ki sana, seni soruyorum” diyince birden duraksıyor, düşünüyor. Ama bizim bu bilgileri, gençlere ulaştırmamız lazım. Onları iyi anlamamız lazım. Gençleri iyi anladığımızda, neye gereksinim  duyduklarını farkettiğimizde ve onlarla çok iyi empati kurduğumuzda çok mutlu oluyorlar. Onları öyle öğrenme heyecanı içinde görünce ve arka arkaya akıllarına takılanları sormaya başladıklarında siz de mutlu oluyorsunuz.”

  • YÖK’ten ‘yüz yüze eğitim’ açıklaması

    YÖK’ten ‘yüz yüze eğitim’ açıklaması

    ANKARA, (DHA)- YÜKSEKÖĞRETİM Kurulu’nca (YÖK), 2021-2022 eğitim ve öğretim döneminde örgün programlarda ‘yüz yüze eğitime’ başlanması için gerekli bütün çalışmaların yürütüldüğü belirtilerek, “Salgının seyrine, altyapı imkanları ve yerleşkelerin kapasitelerine göre, Covid-19 salgınına yönelik tedbirler kapsamında yükseköğretim kurumlarımız tarafından gerektiğinde program özelinde yüz yüze ve çevrim içi öğretim yapılabilecektir” denildi.
    YÖK’ten yapılan yazılı açıklamada, 2019 yılının sonlarında başlayan Covid-19 küresel salgını ile birlikte yükseköğretim kurumlarında uzaktan eğitime geçildiği anımsatıldı. Uygulamalı eğitimlerin bir kısmına devam edilmesi ve özellikle harmanlanmış (hibrit) öğretimin de yaygınlaşması ile birlikte geçen yıl ‘Küresel Salgında Yeni Normalleşme’ çalışmaları yapıldığı belirtildi. Açıklamada, “Salgının dinamik bir süreç olduğu göz önünde bulundurulduğunda, üniversitelerin ilgili kurulları tarafından salgının bölgesel ve yerel seyrine göre farklı programların farklı uygulamaları özelinde planlama yapılması gerektiği belirtilmiştir. Buna göre üniversitelerimizde ‘Koronavirus Komisyonları’ oluşturulmuş, hızlı karar mekanizmaları tesis edilmiştir” denildi.
    Yüz yüze eğitimin başlaması için çalışmaların yürütüldüğü belirtilerek, “2021-2022 Eğitim ve Öğretim döneminde, Yükseköğretim Kurulu olarak örgün programlarda ‘yüz yüze eğitime’ başlanması için gerekli çalışmalarımız yürütülmektedir. Salgının seyrine, alt yapı imkanları ve yerleşkelerin kapasitelerine göre, Covid-19 salgınına yönelik tedbirler kapsamında yükseköğretim kurumlarımız tarafından gerektiğinde program özelinde yüz yüze ve çevrim içi öğretim yapılabilecektir” denildi.

    FOTOĞRAFLI

  • Köyde harikalar yaratan ‘çalı kuşu’ öğretmen çift

    Köyde harikalar yaratan ‘çalı kuşu’ öğretmen çift

    Ramazan DEMİR/ AĞRI, (DHA)- AĞRI’nın Tutak ilçesi Dağlıca köyünde öğretmenlik yapan Altun (33)  ve Eren (36) Oruç çifti, okul bahçesine kendi imkanlarıyla kurdukları bostanda, öğrencilerle organik tarım yapıyor. Öğrencileriyle ürettikleri ürünleri turşu ve konserve yapıp satan Oruç çiftçi, hem okulun hem de öğrencilerin çeşitli kırtasiye ihtiyaçlarını karşılıyor.
    İlçe merkezine 30 kilometre uzaklıkta deniz seviyesinden 2 bin metre yükseklikteki 30 haneli 300 nüfuslu Dağlıca köyünde, öğretmen Eren Oruç 10, eşi Altun Eren ise 7 yıldır öğretmenlik yapıyor. Öğrencileri için çok iyi birer öğretmen olmanın yanında bölge insanını da aydınlatan Oruç çifti, kısa sürede köy halkının gönlünde taht kurdu. Dört yaşındaki çocuklarıyla yaşayan, öğrencileri ve köylülerle de mutlu bir hayat kuran Oruç çifti, köyden ayrılmayı düşünmüyor.
    OKULA GİTMEYEN ÇOCUK KALMADI
    Görevinin ilk yılında, eksikleri bulunan köy okulunda, öğrencilerin daha iyi koşullarda öğrenim görmesi için çalışma başlattığını belirten Eren Oruç, zaman içinde eşiyle okulun su sorununu çözüp, duvarları çocukların sevdiği çizgi film karakterleri ve renklerle süslediklerini anlattı. Köyde, başta kız çocukları olmak üzere okula gönderilmeyen öğrencilerin aileleriyle görüşüp ikna ettiklerini ve şu an köyde okula gitmeyen bir tek öğrenci olmadığını vurgulayan Eren Oruç, okuldaki çalışmalarıyla ilgili de şunları söyledi:
    “Milli eğitim müdürümüzün desteğiyle ana sınıfı öğretmeni olan eşim ve öğrencilerle birlikte 3 yıl önce okul bahçesine çeşitli spor alanları ve bostan kurduk. Her gün burada spor yapıp, yetiştirdiğimiz ürünlerin bakımını yapıyoruz. Karpuz, kavun, kabak, domates, biber gibi 20’den fazla sebze yetiştirerek bunları konserve ve turşu yapıp satıyoruz. Elde ettiğimiz parayla hem okulun ihtiyaçlarını hem de öğrencilerin kırtasiye masraflarını karşılamaya çalışıyoruz. Bu yıl pandemi nedeniyle okuldan uzak kalan öğrenciler için başlatılan telafi eğitimleri kapsamında organik tarımının yanında kümes hayvancılığına da başladık. Okulun bahçesinde kavun ve karpuzu gören, hem bizim hem de çevre köylüler evlerinin önünü bastona çevirdi. Zamanımız dersle birlikte dolu dolu geçiyor. Okulumuzdaki öğrenciler, hem sportif faaliyetler hem de organik tarımda çok iyiler. Okula 15 tane de tavuk aldık. Önümüzdeki yıl hem tavuk sayını artıracak hem de bostanı büyüteceğiz. Kuluçkaya yatan tavuklar yakında civciv verecek ve onlara öğrenciler bakacak. Bugün bir öğrencimiz hayatta tek başına kalsa aç kalmaz. Çapadan, sulamaya ve bakımına kadar her şeyi en ince ayrıntısına kadar biliyorlar.”
    ‘BURADA ÇOK MUTLUYUZ’
    Evlenince sınıf öğretmeni eşinin yanında anaokulu öğretmeni olarak göreve başladığını söyleyen Altun Oruç, “Ben Vanlı, eşim ise Ağrılı. Öğrencileri, halkını ve okulu çok seviyoruz. Köy halkıyla bir aile gibiyiz. Amacımız burada çok iyi bir eğitimle birlikte öğrencilere hayat dersi vermek. Çalışkanlığı onlara aşılamak. Çok mesafe katettik. Ben zaman zaman köydeki kadınlara okuma yazma öğretiyorum. Onlara merak ettikleri sorunların cevaplarını sorup, soruşturup anlatıyorum. Çocuklar bazen okul saatinden önce gelip bostanla ilgileniyorlar. 2 bin rakımda karpuz ve kavun yetiştiğini gören köylülere örnek olduk. Burada çok mutluyuz. Köy okullarında görev yapmak çok güzel bir duygu” diye konuştu.
    TABULARI YIKTILAR
    Tutak İlçe Milli Eğitim Müdürü Necmi Karaoğlan ile köy okulunu ziyaret edip öğrenciler ve Oruç çiftiyle bostandan meyve ve sebze toplayan Ağrı İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Faruk Tekin, öğretmenleri tebrik etti. Öğretmenlerin yaptıklarıyla, aynı zamanda “Burada hiçbir şey yetişmez” düşüncesinde olan bölge insanına da örnek olduğunu dile getiren Tekin, “Telafi eğitimlerinde özellikle bizler çocuklarımızın sahada olmasını önemsiyoruz. Bu okulumuzda da öğretmenlerimiz hakikaten çocuklarla birlikte çok güzel bir bahçe oluşturmuşlar. Burada çocuklarla yetiştirdikleri ürünleri konserve ve turşu yapmak suretiyle satıp hem okulun hem de çocukların ihtiyaçlarını karşılıyorlar. O yüzden çok mutlu oldum. Kendilerini tebrik ediyorum” dedi.
    ‘OKULA GELMEYİ ÇOK SEVİYORUZ’
    Köyde arkadaşlarıyla, neredeyse günlerinin tamamını okulda geçirdiklerini söyleyen 4’üncü sınıf öğrencisi Sabahattin Taşdemir, “Okula gelmeyi çok seviyoruz. Öğretmenlerimizle voleybol, basketbol, masa tenisi ve futbol oynuyoruz. Bostanda sebze yetiştiriyoruz. Çapa yapıyoruz. Ağaçlara bakıyoruz. Sulama yapıyoruz. Tavuklarımız var. Yumurtaları kuluçkaya veriyoruz ve civcivlerimiz oluyor. Tavukların yemlerini veriyoruz. Bunların hepsini öğretmenimiz bize tek tek anlattı. Köyde canımız çok sıkılıyordu. Şimdi hep okuldayız. Bir an evvel sabahın olmasını ve okula gitmeyi istiyoruz. Öğretmenimizi ve okulumuzu çok seviyoruz. Derslerimizdeki başarımız bile arttı. Ben büyüyünce doktor olmak istiyorum” ifadesini kullandı.

    FOTOĞRAF

  • Destekleme ve Yetiştirme Kurslarına Başvurular 24- 30 Ağustos’ta yapılacak

    ANKARA, (DHA)- MİLLİ Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından 8’inci ve 12’nci sınıflar ile mezun öğrencilere yönelik yürütülen Destekleme ve Yetişme Kurslarına başvurular 24 Ağustos ile 30 Ağustos tarihlerinde yapılacak.
    Bakanlıktan yapılan açıklamada “8’inci ve 12’nci sınıflar ile mezun öğrencileri kapsayan 2021- 2022 eğitim ve öğretim yılı Destekleme ve Yetişme Kurslarının iş akış takvimi belli oldu. Destekleme ve Yetiştirme Kurslarına başvurular 24- 30 Ağustos’ta alınacak” denildi.
    Açıklamaya göre; 2021-2022 eğitim öğretim yılı Destekleme ve Yetiştirme Kursları iş akış takvimine göre kurs merkezi başvuruları, 16-19 Ağustos’ta alınarak onaylanacak. Öğretmen başvuruları 20-23 Ağustos’ta, öğrenci başvuruları 24-30 Ağustos’ta tamamlanacak.
    Kurs sınıfları ise 31 Ağustos-3 Eylül tarihleri arasında oluşturulacak.
    Destekleme ve Yetiştirme Kursları 6 Eylül 2021’de başlayacak, 10 Haziran 2022’de dersler son bulacak.

    FOTOĞRAFLI

  • Üniversite tercihleri için son bir hafta

    Üniversite tercihleri için son bir hafta

    İSTANBUL, (DHA) – Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) 2021 tercih tarihleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla 20 Ağustos’a uzatıldı. İstanbul Kent Üniversitesi Tanıtım Müdürü Uğur Göktürk, adaylara tercihlerini son güne bırakmamaları uyarısında bulundu. Bu yıl yoğun katılım nedeniyle barajı geçen öğrenci sayısının düştüğünü belirten Göktürk, kontenjanlarda boşluklar olacağına dikkat çekerek, profesyonel destek alarak başarı sıralamasına göre tercih yapmanın önemine vurgu yaptı.

    İstanbul Kent Üniversitesi Kurumsal İletişim ve Halkla İlişkiler Direktörü Banu Gökçe Ünlü ve Tanıtım Müdürü Uğur Göktürk, üniversite tercihi yapacak adaylara önerilerde bulundu.

    ÜNLÜ: GÖNLÜNÜZDEN GEÇEN BÖLÜMÜ TERCİH EDİN

    Öğrencilerin aileleriyle tercih yaptığını belirten Ünlü, “Anne ve babalar çocuğun meslek seçiminde etkili oluyor. Gençler, meslek yaşamlarını tek başına devam ettirecekler o nedenle gönüllerinden geçen bölümü tercih etsin. Kişi mesleğini yaparken mutlu olmayacaksa dayatmanın anlamı yok. Üniversite seçimi yaparken birkaç önemli nokta var. Akademik kadro, üniversitenin konumu ve okulun öğrencilere sunduğu imkanlara bakmak lazım. Ayrıca üniversitenin öğrenme metoduna da baksınlar. Öğrenci kulüpleri aktif mi diye de araştırmak gerekiyor” diye konuştu.

    İSTEDİĞİNİZ ÜNİVERSİTEYİ ZİYARET EDİN

    Ünlü, “Tercih dönemi 20 Ağustos’a uzatıldı. Adaylar tercih etmeği düşündüğü üniversiteyi imkanları varsa mutlaka ziyaret etsin. İsteyen adaylar web sitemiz üzerinden de detaylı bilgiye ulaşabilir. Akademik kadronun yayın sayısı ve sektör tecrübesi önemli, buna bakmalarını öneririm. Artık her şey sosyal medya üzerinden yayınlanıyor, üniversitelerin geçmişte yaptığı kültür, sanat etkinliklerine ulaşabilirler” ifadelerini kullandı.

    ‘BİZ BİZE TERCİH BURSU’ KAMPANYASI BAŞLATILDI

    İlk 5 tercihe yüzde 20 burs verdiklerini anlatan Ünlü, “Buna ek olarak ‘biz bize tercih bursu’nu başlattık. Aday tercih listesini kampüste bizimle oluşturup, listeyi bize teslim ederse ya da kampüse gelmeden web sitemizdeki platformdan listeyi yüklerlerse ekstra yüzde 20 burs daha veriyoruz. Pandemi döneminde öğrencilere destek olmak istedik. Kampüsümüz Taksim’de, 30 aktif öğrenci kulübümüz bulunuyor. Kariyer Gelişim ve Mezunlar Ofisi sayesinde de öğrencilerimiz sektör liderleriyle buluşturuyoruz. Mentor ve mentir eğitim sürecimiz var, öğrenciler bir üst sınıflarıyla kampüs yaşamını öğreniyor” dedi.

    GÖKTÜRK: KONTENJANLARDA BOŞLUKLAR OLABİLİR

    Tanıtım Müdürü Uğur Göktürk ise “Bu yıl üniversite sınavına giren öğrenciler son 3 yılın mezunları. O nedenle çok yoğun bir katılım oldu. Puan ve başarı sıralamasında ciddi değişiklikler oldu. Geçen yıl sınavda sayısal puan türünde 180 barajını geçen öğrenci sayısı 685 binken, bu yıl 390 bin olmuş. Eşit ağırlıkta ise 988 bin öğrenci geçen yıl barajı geçmiş. Bu yıl bu rakam 587 bin öğrencide kalmış. Sözelde de geçen yıl 817 bin öğrenci 180 barajını geçti. Bu yıl barajı geçen öğrenci sayısı 563 bin oldu. Dolayısıyla bu yıl üniversitelerin birçok bölümünde kontenjanlarda boşluklar bekliyoruz. Geçen yıl her 4 öğrenciden 1’i üniversiteye yerleşirken, bu yıl her 2 öğrenciden 1’i üniversiteli olacak” diye konuştu.

    PROFESYONEL DESTEK ALIN

    Öğrencilerin tercih yaparken mutlaka profesyonel bir destek almasını öneren Göktürk, “Lisans bölümlerinde başarı sıralaması çok önemli. Hukuk, tıp ve dış hekimliği bölümlerinde başarı sıralaması şartı vardır. Ön lisansta ise başarı sıralamasının yanı sıra puana da dikkat etmek gerekiyor. Öğrenciler, tercih yaparken 40 puan kadar aldığı puanın üstüne çıkabilir. Başarı sıralamasında da 50 bine kadar yukarı çıkmasında sakınca yoktur. Ama daha üstüne çıkmalarını önermiyoruz, ölü bir tercih listesinden uzak durmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    24 TERCİH HAKKINIZI DA DOLDURUN

    Öğrencinin 24 tercih hakkı bulunduğunu aktaran Göktürk, “Hepsini doldurmalarını öneriyoruz. Fakat doldururken dikkat etmelerini gereken noktalar var. İstedikleri bölüm ve üniversiteyi tercih etmeleri lazım. İstediğiniz bölüm ve üniversite 24 tane değilse, sırf doldurmak için tercih yapmayın. İstemediği bölüme yerleşen öğrenci kayıt yaptırmıyor, ÖSYM’de okuldan gelen puanlarda yüzde 50 kesintiye gidiyor” dedi.

    TERCİHİ SON DAKİKAYA BIRAKMAYIN

    Tercih süreci 20 Ağustos’a uzatılınca öğrencilere rahatlama geldiğini söyleyen Göktürk, “Biz millet olarak her şeyi son dakikaya bırakıyoruz. Hem psikolojik olarak öğrencinin gerginliği artar hem de sistemdeki yoğunluk nedeniyle donmalar meydana gelebilir. Tercihi son güne bırakmayın. Üniversiteyi gezme, bilgi alma ve tercih listesini hazırlama sürecini en geç 18 Ağustos’ta tamamlamış olmaları gerekiyor. Son 2 günde yapılan her türlü çalışma hem öğrencinin kafasını karıştırır hem de listede oynama yaparak istemediği bir mesleği seçebilir” diye konuştu.