Kategori: Eğitim

  • TEKNOFEST için gelecek hedefleri yüksek

    TEKNOFEST için gelecek hedefleri yüksek

    Yarışma finallerinde yer alan takımların temsilcileri, danışman akademisyenler ve bilimsel değerlendirme heyetlerinde görev alan öğretim elemanlarıyla bir araya gelen Rektör Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, dünyanın örnek aldığı organizasyonun paydaşları arasında yer almanın Bursa Uludağ Üniversitesi için büyük bir kazanım olduğunu vurguladı. TEKNOFEST’in bir bilim şöleni havasında gerçekleştirildiğine işaret eden Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “Ciddi bir takım sayısı ile organizasyonun içerisinde bulunduk. Şahsi olarak TEKNOFEST yarışlarında boy göstermenin ve oradaki havayı solumanın bile öğrencilerimize çok şey katacağına inanıyorum. Ülkemiz gençliğinin bilime, teknolojiye, projelere böylesine ilgi gösterdiğini görmek bizleri mutlu ediyor” diye konuştu.

    Öğrenciler için daha nitelikli çalışma ortamları oluşturulacak

    Her yıl niteliğini daha da artıran bir organizasyona şahit olduklarını kaydeden Rektör Kılavuz; “Üniversite olarak kendimizi 3 yıl öncesiyle kıyasladığımızda TEKNOFEST’in nasıl bir gelişme gösterdiğini anlayabiliyoruz. Önceki hafta öğrencilerimizin finallerde sunduğu projeler, göreve geldiğimizde sunulan projelerden çok daha nitelikli olmasına rağmen arzu ettiğimiz derecelere tam anlamıyla ulaşamadık. TEKNOFEST’in ne kadar ciddi bir organizasyon olduğunu da çok daha iyi anlamış olduk. Üniversite olarak her yıl üstüne koyarak ilerleyeceğiz. Önümüzdeki yıl için ivedilikle öğrencilerimize daha rahat çalışabilecekleri mekânlar oluşturacağız. Büyükşehir Belediyesi bu maksatla kampüsümüzde bir çalışma binası inşa edecek. Proje hazırlıklarının tamamlandığı haberini aldık. Gelecek yıl yarışmalara hazırlanan topluluklarımız için çok daha iyi imkânlar sunmayı arzu ediyoruz” dedi.

    BUÜ’nin 23 araştırma üniversitesi arasında yer aldığını hatırlatan Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, eğitim-öğretim kalitesinin yukarılara çekilebilmesi için öğrencilerin bilimsel çalışmalara gösterdiği ilginin de artırılması gerektiğinin altını çizdi. Akademik çalışmaların yanı sıra lisans ve lisansüstü düzeyde elle tutulur projeler üretilmesi gerektiğini söyleyen Rektör Kılavuz; “Üniversitemizi, Araştırma Üniversiteleri arasında tutabilmek ve bu seviyede kalıcı olmak zorundayız. Öğrencilerimiz, akademisyenlerimiz ve idari personelimize bu kültürü aşılamalıyız. Başarı, topyekün mücadele ile kazanılıyor. Bizler de elimizden gelen katkıyı vermeye devam edeceğiz. Öğrencilerimizin TEKNOFEST yarışları için hazırladıkları projeler gelecek adına hepimizi umutlandırdı. Bu vesileyle organizasyonda yarışan öğrencilerimize ve denetleme kurullarında gönüllü olarak görev alan tüm akademisyenlerimize bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum” şeklinde konuştu.

    Katılımcılara teşekkür belgesi

    BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, TEKNOFEST Biyoteknoloji İnovasyon Yarışması Fikir Kategorisi’nde 3.lük kazanan Araştırma Görevlisi Berkcan Doğan’a, Uluslararası İHA Kategorisi’nde Performans Ödülü kazanan Lunar Takımı üyelerine, finallerde yer alan takımların kaptanlarına ve denetleme kurullarındaki akademisyenlere katkılarından ötürü teşekkür plaketi takdim etti.


    Programda Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Akın Burak Etemoğlu ile Üniversite Genel Sekreteri Osman Dikmen de hazır bulundu.

  • Patent şampiyonları listesine BUÜ damgası

    Patent şampiyonları listesine BUÜ damgası

    Patent veri analizi ile kurumlara inovasyon stratejileri konusunda destekler sunan Patent Effect firması, 2022 Yılı Patent Performansları Listesi’ni açıkladı. BUÜ, TÜRKPATENT ve Avrupa Patent Ofisi verileri ve özel bir veri analiz aracı ile değerlendirilerek hazırlanan listenin “En İyi 10 Üniversite” sıralamasında bir kez daha kendisine yer buldu. BUÜ, 2022 Yılında YayınlananTürkiye (TR) Patent Başvuru Sayısı ile listede 7. sırada gösterildi. ULUTEK ise En İyi Teknoparklar sıralamasında 5.’liğini korumayı başardı.

    Hayata geçirdiği projeler, ortaya koyduğu yeni vizyonve akademisyenlere verilen destekler ile sadece 3 yılda Ar-Ge, patent, faydalı model ve Üniversite-Sanayi işbirliği alanlarında önemli bir çıkış yakalayan BUÜ, 2022 yılını da başarı ile kapatmanın gururunu yaşıyor. Toplam YayınlananTürkiye (TR) Patent Başvuru Sayısında 16. sırada yer alan BUÜ, 2022 Yılı PCT Patent Başvuru Sayısında ise 12.’liğe yükseldi. Açıklanan listede Toplam Tescil EdilenAvrupa Patent (EP) Sayısında 9. sırada bulunan BUÜ, Toplam YayınlananABD (US) Patent Başvuru Sayısında 17. basamakta, Toplam Tescil EdilenABD (US) Patent Sayısında ise 11. sırada gösterildi.


    Başarı alanı genişliyor

    Önceki yıllarda farklı kategorilerde Türkiye’nin en iyileri arasında kendisine yer bulan BUÜ, 2022 verilerinde ise başarılı olduğu alan sayısını genişletti. Üniversite, bu yıl ilk kez Eklemeli İmalat Teknolojileri, Siber Güvenlik, Gıda ve İçecek kategorisinde kendisine yer buldu. BUÜ, önceki yıllarda olduğu gibi Tekstil alanında da en iyi üniversiteler arasında gösterildi. Açıklanan verilere göre Bursa Uludağ Üniversitesi; Eklemeleri İmalat Teknolojileri kategorisinde 4, Siber Güvenlik kategorisinde 8, Gıda ve İçecek kategorisinde 5 ve Tekstil kategorisinde ise 3. sırada yer almayı başardı.
    Ar-Ge ve inovasyon projelerinin çıktıları konusunda da duyarlı davranan Üniversite Yönetimi, patent ve faydalı model çalışmalarında da ciddi bir mesafe kat etti. Bugüne kadar ticarileştirilen patent/faydalı model sayısı ile Türkiye sıralamasında 5. durumda olan BUÜ, 2022 Yılında ticarileştirme sözleşme sayısı ve ticarileştirilen patent/faydalı model sayısı ile 4. sırada yer aldı.


    ULUTEK, bir kez daha en iyi 5 Teknokent arasında

    Patent Effect firması tarafından hazırlanan analizlerde teknokentlerin performanslarına da özel bir başlık altında yer veriliyor. Bünyelerindeki firmaların gösterdiği patent grafiğine göre en iyi 10teknokentsıralanıyor. Zirvenin ilk 5 sırasında; Teknopark İstanbul (77), Yıldız Teknopark (70), İTÜ Arı Teknopark (69), ODTÜ Teknokent (55), ve ULUTEK Teknopark (37) yer aldı.2022 Yılı Patent Performansları Listesi’nde patent çalışmaları yürüten Startup’lara da yer verildi. Listede ULUTEK Teknopark bünyesinde faaliyetlerini yürüten RePG Enerji 2, Kul Elektronik firması ise 7. sırada gösterildi. RePG Enerji firması, aynı zamanda Yatırım Alan Patentli Startup’lar listesinde 1. sırada gösterildi.


    Açıklanan liste hakkında görüşlerini paylaşan BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, elde edilen başarının kendilerini bir kez daha gururlandırdığını vurguladı. Görev sürelerinin sonuna geldiklerine dikkati çeken Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz; “Üniversitemizin en üstünden en alt kademedeki görevlisine kadar takım halinde hareket ediyoruz. Bugün geldiğimiz noktanın ana kaynağı da budur. Akademisyenlerimizi yoran ve odak noktalarından koparan gereksiz sorunları ortadan kaldırdık. İdari personelimiz için huzurlu bir çalışma ortamı sağladık. Öğrencilerimizle doğru tekniklerle iletişim kurduk. Temel hedefimiz; Üniversitemizin layık olduğu yerlere ulaşabilmesiydi. Bu konuda adımlar attık. Diğer yandan Üniversite-Sanayi işbirliğini yeniden hareketlendirdik. Görevine odaklanan akademisyenlerimiz ile sanayicilerimizi bir araya getirdik. Talepleri dinledik, yapabileceklerimizi aktardık. Ortaya çok kıymetli projeler çıktı. Bu projelerde Ar-Ge var, Ür-Ge var, planlama var. Nihayetinde ülkemiz, milletimiz ve akademik camiamız kazandı. Açıklanan listede de üniversitemizin akademik ve bilimsel anlamda 4 yılda geldiği noktayı kolaylıkla görebilmek mümkün. Başarımızda katkısı olan herkese gönülden teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

  • Fen Lisesinden Uluslararası etkinlik

    Fen Lisesinden Uluslararası etkinlik

    Bilecik’te düzenlenen Model Birleşmiş Milletler (MUN) konferansına Bursa ve ilçelerinde oturan fen lisesini kazanan öğrencilerde katıldı.
    Refik Arslan Öztürk Fen Lisesi konferans salonunda düzenlenen etkinlikte konuşan Okul Müdürü Fadıl Ağdağ, “ Burada amacımız öğrencilerimizi dünya siyasetinden haberdar etmektir. Öğrencilerimiz burada her ülke adına ülkenin delegasyonu adına bu etkinliğe katılıyor. Belirlemiş olduğumuz konu sürdürülebilir kalkınma üzerine slaydını hazırlıyor ve sunum gerçekleştiriyorlar. Bu projede öğrenciler kendilerine olan güvenini kazanıyor hem de dünya siyasetinden haberdar olmuş oluyorlar” diye konuştu.


    Projeye katılan okul öğrencisi Zeynep Nazoluğ, “Model Birleşmiş Milletler (MUB) projesine İngilizce bilgisi olan bütün öğrencilerin katılmak istediği çok önemli proje içinde olarak bizleri çok mutlu etti. Emeği geçen başta okul müdürümüz Fadıl Ağdağ olmak üzere herkese arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum. Bu proje bizlere büyük katkı sağlıyor. Toplum karşısında daha rahat konuşma sağlarken kendimize olan güvenimizin artmasına vesile oluyor” dedi.

  • Genom düzenleme teknolojisi başarıyla uygulandı

    Genom düzenleme teknolojisi başarıyla uygulandı

    BUÜ Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü’nde çalışan öğretim üyeleri Prof. Dr. Meryem İpek, Prof. Dr. Ahmet İpek, Doç. Dr. Asuman Cansev ve doktora öğrencisi Deniz Zahide Altınşeker Acun’dan oluşan proje ekibi, yeni nesil genom düzenleme teknolojisi olan CRISPR/Cas9 tekniğini üniversitede ilk kez uyguladı. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenen FGA-2021-201 No’lu proje çerçevesinde önemli veriler elde edildi. Akademisyenler, bu yöntem sayesinde geliştirilen havuç genotipleri kullanılarak havuç yetiştiriciliğinde önemli bir sorun olan yabancı ot mücadelesinin daha etkin ve sürdürülebilir bir şekilde yapılabileceğini açıkladı.

    Proje sonuçları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Meryem İpek, “Bugün tıp, gıda, veterinerlik, ziraat gibi birçok alanda başarılı ile uygulanabilen CRISPR/Cas9 teknolojisi genom bilgisi mevcut hemen her organizmada uygulanabiliyor. Bu genetik mühendisliği teknolojisinde genomda hedeflenen gende kontrollü mutasyonla susturma ya da söz konusu gende değişiklik yaparak istenilen özellikler organizmalarda elde edilebiliyor” dedi.


    Proje yürütücüsü Prof. Dr. İpek, bu yöntemi kullanarak asetolaktat sentez (ALS) geninin aktivitesini bozan herbisitlere (yabancı ot ilacı) karşı tolerans sağlayacak nokta mutasyonunu havuç genomunda yaptıklarını söyledi. İpek, “ALS enzimin gen bölgesini etkileyen herbisitler, bitkilerin ölmesine sebep oluyor. Havuç bitkisindeki ALS gen bölgesinde CRISPR/Cas9 teknolojisi kullanarak meydana getirmeyi başardığımız nokta mutasyonu ile elde ettiğimiz havuç bitkileri, klorsülforon içeren herbisitlere karşı tolerans kazandı. Bu yöntemle geliştirilen havuç genotipleri kullanılarak havuç yetiştiriciliğinde önemli bir sorun olan yabancı ot mücadelesi daha etkin ve sürdürülebilir bir şekilde yapılabilecek’’ şeklinde konuştu.


    Prof. Dr. Meryem İpek, teknolojinin diğer bitkilere farklı agronomik özelliklerin kazandırılmasında da kullanılabileceğini ve bitki ıslahı çalışmalarında umut verici olduğunu vurguladı. Projede yer alan akademisyenler, CRISPR/Cas9 genom düzenleme teknolojisinin bitki ıslahı alanında BUÜ’de ilk kez uygulandığına işaret ederek, kendilerine katkı sunan BAP Komisyonu ve BAP Birimi’ne teşekkür etti.

  • YDS sonuçları açıklandı

    YDS sonuçları açıklandı

    Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezince (ÖSYM) 9 Nisan’da gerçekleştirilen Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı (2023-YDS/1) sonuçları açıklandı.

    Adaylar sınav sonuçlarını T.C. Kimlik Numaralarını ve şifrelerini kullanarak ÖSYM’nin https://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden ve mobil uygulamalarından öğrenebileceklerdir.

    Adaylara sonuç belgesi gönderilmeyecektir.

  • 25 üniversiteye öncelikli alan misyonu

    25 üniversiteye öncelikli alan misyonu

    Yüksek Öğretim Kurumu tarafından üniversitelerin Türkiye’nin kalkınma hedefleri doğrultusunda doğrudan katkıda bulunma çerçevesinde, henüz bir özel bir misyon yüklenmemiş üniversitelerin belirli bilim alanlarındaki uzmanlıklarıyla öne çıkmış olan bölüm ve programlarının, YÖK vasıtasıyla desteklenmesi amaçlayan “Öncelikli Alanlarda Uzmanlaşan Üniversiteler Projesi Tanıtım Toplantısı” düzenlendi. Toplantı kapsamında, ulusal ölçekte nitelikli beşeri kaynakların geliştirilmesi ve uluslararası ölçekte nitelikli bilimsel çıktıların artırılması hedef olarak gösterildi. Proje çerçevesinde desteklenecek öncelikli bilim ve Ar-Ge alanlarının YÖK tarafından saptandığı ve 15 öncelikli bilim alanında 25 devlet ve vakıf üniversitesinin ilgili bölüm ve programlarına uzmanlaşma misyonu verildiği açıklandı.

    Burada bir konuşma yapan YÖK Başkanı Özvar, araştırma Üniversiteleri programındaki üniversitelerin araştırma kapasitelerinin artırılmasına yönelik özel destek sağlanması kapsamında, 17 Mart 2022 tarihinde, Yükseköğretim Kurulu ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığımız arasında imzalanan protokolle Araştırma Üniversiteleri Destek Programı (ADEP) hayata geçirildiğini hatırlatarak, “Belirli uzmanlık alanlarında kendilerine çeşitli misyonlar yüklenmiş olan 23 Araştırma Üniversitesi, 22 Bölgesel Kalkınma Odaklı Üniversite, 3 Sağlık Bilimleri Üniversitesi, 2 Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, ve 2 Güzel Sanatlar Üniversitesi bulunmaktadır. Bunun yanında, belirli bilim alanındaki uzmanlıklarıyla öne çıkmış bölüm ve programlarımız bulunmaktadır. Bu bölüm ve programlarımızın, yükseköğretim ekosistemimiz tarafından desteklenmesi; nitelikli insan kaynağımızın geliştirilmesi ve uluslararası düzeyde nitelikli bilimsel çıktıların artırılması için önemli olduğu açıktır” diye konuştu.
    Özvar, “Öncelikli Alanlarda Uzmanlaşan Üniversiteler Projesi”ni tanıtmaktan memnuniyet duyduğunu ifade ederek, “Bu kapsamda desteklenecek Öncelikli Bilim ve Ar-Ge Alanlarını belirlemek için, Başkanlığımız tarafından 11. Kalkınma Planı’nda yer alan öncelikli sektör, alan ve alt alanlar, üniversitelerin alan bazlı yetkinlik analizi raporu, öncelikli ve kilit teknolojilerde teknoloji yol haritaları, Ar-Ge ve yenilik konuları gibi çeşitli rapor ve politika dokümanları incelenmiştir” ifadelerini kullandı.

    “15 bilim alanında 25 üniversiteye öncelikli alan misyonu verilmesi kararlaştırıldı”

    Bu çalışmanın ardından, 43 Devlet Üniversitesinin ve 78 Vakıf Üniversitesinin değerlendirmeye alındığını söyleyen Özvar, “Bu alanlarda uzmanlık ve yetkinlik gösteren üniversite Bölümleri-Programları 2018-2022 tarih aralığındaki yayın ve atıf performansları ile TÜBİTAK tarafından hazırlanan Üniversitelerin Alan Bazlı Yetkinlik Analizi Raporu çerçevesinde incelenmiştir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda; 15 bilim alanında 25 devlet ve vakıf üniversitesinin ilgili bölüm-programlarına öncelikli alan misyonu verilmesi Yükseköğretim Kurulumuz tarafından kararlaştırılmıştır” değerlendirmesinde bulundu.

    Özvar, şu şekilde devam etti:
    “31 Mayıs 2022 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklik ile Araştırma Üniversiteleri Destek Programı kapsamında aktarılan kaynağın kullanımına ilişkin önemli bir esneklik getirdik. Buna göre, Araştırma Üniversiteleri Destek Programı kapsamındaki projeler için ön ödeme limitleri on katına kadar artırılabilmektedir. Başka bir deyişle, Bilimsel Araştırma Projelerinde 2023 yılı için 38.200 TL olan ön ödeme limiti, Araştırma Üniversiteleri Destek Programı kapsamında hazırlanan projeler için 382 bin liraya yani 10 katına çıkarılmıştır.”
    Başkan Özvar, konuşmasının ardından ilgili bölüm-programlarına öncelikli alan misyonu verilmesi kararlaştıran 25 üniversite temsilcisine plaket takdim ederek hatıra fotoğrafı çekildi.

  • Haydar Aliyev’in 100. doğum günü BUÜ’de konuşuldu

    Haydar Aliyev’in 100. doğum günü BUÜ’de konuşuldu

    Tek Millet İki Devlet ana başlığında Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen kongreye Azerbaycan eski Başbakanı, eski Dışişleri Bakanı ve Türk Devletleri Teşkilatı Aksakkalları Şurası Azerbaycan Başkanı Hasan Hasanov, Azerbaycan İstanbul Başkonsolosu NarminaMustafayeva, BUÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Adem Doğangün, Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Ali Mersin, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cafer Çiftçi, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, akademisyen ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

    Programın açılış töreninde konuşan Azerbaycan Eski Başbakanı Hasan Hasanov, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin üçüncü cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in hayatı hakkında görüşlerini aktardı. Aliyev’in 3 farklı döneminden bahseden Hasan Hasanov; “Onun birinci devrinde de yardımcısı oldum, üçüncü devrinde de yardımcısı oldum. Moskova’da çalışırken de tez tez alakadar oldum. Size diyebilirim ki bu devirlerde değişmeyen tek bir şey vardı; O’nun değişmemesidir. Zaman değişiyordu, hakimiyet değişiyordu, dünya değişiyordu. Aliyev değişmiyordu. Moskova’da Gorbaçov ile tek başına mücadele ediyordu. Tüm etrafı Ermenistan taraftarlarıyla çevriliydi. En büyük cesaretle, akılla ve en uygun şekilde meselelere yaklaşıyordu. Neticede halk onu Milli Önder olarak adlandırdı ve bu şekilde değerlendirdi. Onun esas politikası, büyük ülkelere tabi olmak değildi. O, bütün meselelerde tek bir şey düşünürdü; bu mesele halkıma ne kazandırır? Her meselede bu konuyu düşünürdü” şeklinde konuştu.


    “Türkiye her zaman kardeşinin yanında oldu”

    Türk devletlerinin tarih boyunca birbiri ile dövüştüğünü vurgulayan Azerbaycan eski Başbakanı Hasanov; “Nihayet 20. Asırda anladılar ki bu boşunadır. Çünkü o asırda Türkiye Cumhuriyeti’nden başka Türk halkının devleti kalmadı. Diğerleri Rusya’nın eyaleti oldu ve bu halkların tek ümidi Türkiye olmuştu. Azerbaycan bağımsızlığını ilan ettiğinde yanında ilk olarak Türkiye yer aldı. Bakü, Ermenilerin elindeydi. Onu azat etmeye yardım eden Türkiye oldu. Nitekim o zamanki Azerbaycan ordusunun oluşturulmasında da Türkiye büyük yardımlarda bulundu. İlk Başbakanı Neriman Nerimanov’un ilk müracaatı Atatürk’e oldu. Atatürk, O’na gardaş dedi, O da Atatürk’e gardaş dedi. 1989 yılında başlayan hareketler sonucunda 1991 yılında Azerbaycan bağımsızlığa doğru gitti. O zamanlarda da bugün de yanımızda her zaman Türkiye yer aldı. Türklerin bize sevgisine her zaman yakından şahit olduk. Telefon, televizyon kanalları, havayolları hep Türkiye sayesinde dünyaya açılabildi. Son olarak Karabağ’da da aynı durum meydana çıktı. Burası için bir savaşa girme ihtimali olduğunda Azerbaycan, Rusya’nın hangi tarafta duracağını kestiremiyordu. Ancak ne zamanki Recep Tayyip Erdoğan; “Gardaş, yanındayım” dedi. Rusya o zaman tarafsız kaldı. Zaferin en önemli faktörlerinden birisi bu önemli çıkıştır. Şimdi yeni bir tarih yazıyoruz. Nihayet 2021 yılında Türki Cumhuriyetlerin Devlet Başkanları, Türk Devlet Teşkilatlarını oluşturdu. Orada alınan kararları iyi incelemenizi rica ediyorum. Kararların ana teması, birlik ve beraberlik vurgusudur. Azerbaycan halkı, son gelişmeler çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e minnettardır” dedi.

    “Bir millet, iki devlet ve tek yumruk”

    Törende konuşan Azerbaycan İstanbul Başkonsolosu Narmina Mustafayeva ise Haydar Aliyev’in iktidara gelmesinin ardından Türk devletleriyle ilişkilerin farklı bir boyuta taşındığını vurguladı. Aliyev’in ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yaptığına işaret eden Mustafayeva; “Bu ziyarette 70 yıla yakın bir kopukluk olduğuna, ancak bu uzun süreye rağmen milletlerimiz arasında hiçbir kopukluğun yaşanmadığına vurgu yapıldı. Bizim milletimiz birbirine her zaman gönülden bağlıdır. Bugün çağdaş Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin mimarlarından olan Haydar Aliyev, iki devlet ve millet arasında gelinen seviyeyi görse herhalde çok büyük bir mutluluk duyardı. Çünkü artık tamamen başka bir aşamadayız. Dostuz, kardeşiz ve en önemlisi de sıkı birer müttefikiz. Bu durum da ülke yöneticilerinin yürüttüğü politikalardan ileri gelmektedir. Üç gün önce Cumhurbaşkanımız Sayın İlhan Aliyev TEKNOFEST’e katıldı. Orada Haydar Aliyev’in sözlerini tekrarladı: “Bir millet, iki devlet ve tek yumruk” dedi. Artık bu durumu böyle görüyoruz ve böyle devam ettireceğiz. Bu kardeşliği en yakın zamanda Ermenistan ile yapılan savaşta gördük” açıklamasında bulundu.

    En fazla misafir öğrenci Azerbaycan’dan

    BUÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Adem Doğangün de konuşmasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılı ve Haydar Aliyev’in 100. Doğum günü vesilesiyle gerçekleştirilen kongreye ev sahipliği yapmaktan ötürü büyük bir memnuniyet duyduklarını söyledi. Üniversitede en fazla misafir öğrencinin Azerbaycan’dan geldiğini açıklayan Rektör Yardımcısı Doğangün; “İnşaat Mühendisliği’nde öğretim görevlisi olarak çalışıyorum. Bölümümüzde 45 farklı ülkenin bayrağı var. Hepsi giriş kısmında ayrılan bölmede standart şekilde sergilenir. Orada ülkemizin ve Azerbaycan’ın bayrağının yeri istisna olarak üst kısımda durur ve standartlardan daha büyük bayraklardır. Kardeş ülkemizin bayrağını özel tutuyor ve ona karşı her zaman farklı bir saygıyla bakıyoruz. Şahsi olarak da Azerbaycan halkını ayrıca seviyoruz. Yurt dışı görevlerimizde de farklı ülkelerde Azerbaycan Türkü kardeşlerimizle karşılaştığımızda bize olan sevgilerini gözümüzle görüyoruz. Bu yakınlığın ilelebet bozulmamasını diliyorum” diye konuştu.

    “Kardeşliğimiz güçlenerek devam etsin”

    Programa katılan Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Ali Mersin, Haydar Aliyev’in iki ülke arasındaki bağları güçlü tutmaya çalışan son derece kıymetli bir devlet adamı olduğunu söyledi. Günümüzdeki dostluk ve dayanışmanın temelinde Aliyev’in bu vizyonunun yattığına işaret eden Bakan Vekili Mersin; “Türkiye ve Azerbaycan, bugün iki devlet, tek millet ve ortak ruh ile birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Bu vesile ile Haydar Aliyev’in doğumunun 100. yılını kutluyor, kendisini saygı ve şükranla anıyorum. Ayrıca iki ülke arasındaki dostluk ve kardeşliğin daha da güçlenerek devam etmesini temenni ediyorum” şeklinde konuştu.

    Etkinliğin açılış konuşmasını Azerbaycan Türkçesi ile yapan Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cafer Çiftçi de düzenlenecek kongrede emeği bulunan ve katkı koyan tüm akademisyenlere teşekkür etti. Dekan Çiftçi, ülkeler arasındaki akademik ilişkilerin zaman içerisinde çok daha gelişeceğine inandığını sözlerine ekledi. Program Düzenleme Başkanlığı görevini üstlenen BUÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdülkadir Çüçen ile Prof. Dr. KhatireGuliyeva da kısa birer açılış konuşması gerçekleştirdi.

    3 farklı oturumda konuşuldu

    Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Haydar Aliyev’in Doğumunun 100. Yılı Kongresi çerçevesinde 3 farklı oturum düzenlendi. Başkanlığını Prof. Dr. A. Kadir Çüçen’in yaptığı ilk oturumda Prof. Dr. A. Kadir Çüçen: Cumhuriyetimizin Arkasındaki Aydınlanma Felsefesi, Prof. Dr. KhatireGuliyeva: Azerbaycan – Türkiye. “Bir Millet İki Devlet”in Yenilmezlik Felsefesinin Siyasi ve Tarihi Esasları, Prof. Dr. Saime Yüceer: Türkiye Azerbaycan Kardeşliğine Bir Örnek: Bakü’nün İşgalden Kurtarılışı, Prof. Dr. Havva Memmedova: Azerbaycan’ı Dünyaya Tanıtan Dahi Lider Haydar Aliyev ve Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan: Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Dünyası konulu sunumlar gerçekleştirdi.

    İkinci oturumun başkanlığını ise Doç. Dr. Huseynİbrahimov üstlendi. Oturumda Doç. Dr. YeganeMammadova: Ulu Önder Haydar Aliyev’in Kadın Hakları Politikası, Prof. Dr. EyyubKerimov: Haydar Aliyev ve Azerbaycanlılığın İdeolojisi, Doç. Dr. Faik Elekberov: Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda Azerbaycan Türklerinin Yeri ve Rolü, Dr. Gökçe Süzgün Işık: Atatürkçü Düşünce Ve Haydar Aliyev’ in Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki Konuşmaları başlıklı sunumlar yaptı.

    Dr. Bünyamin Seyidov ‘un başkanlık ettiği son oturumda ise Prof. Dr. Kerime Üstünova: Cumhuriyetin 100. Yılında Türkçe, Doç. Dr. Mine Ersevinç: Milli Mücadele ve Erken Cumhuriyet Dönemlerinde TBMM-Azerbaycan İlişkileri, Prof. Dr. SevincAbbasova: Ulu Önder Haydar Aliyev ve Azerbaycan Kadınlarının Toplumdaki Rolünün Genişletilmesi Stratejisi sunumları yapıldı.
    Program kapanış değerlendirmesinin ardından sonra erdi.

  • “Söz istiyoruz, atama istiyoruz”

    “Söz istiyoruz, atama istiyoruz”

    Ücretli öğretmenler, kadro talebiyle bugün Ankara Ulus’ta eylem yaptı. Ücretli öğretmenler adına yapılan açıklamada, “Bizler tecrübe ile piştik. Adeta saf altın gibi parlıyoruz, tecrübemiz bizim kıdemimiz, bizler kıdemliyiz. Buraya alandan söz almaya geldik, atamayı bizlere verecek misiniz? Söz istiyoruz, atama istiyoruz” denildi. CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ise “Sana söz öğretmenim, senin kaybolan haklarını vermek bizim boynumuzun borcu. Size söz olsun ki 15 Mayıs’ta sizi unutmayacağız” diye konuştu.

    Ücretli öğretmenler, yaşadıkları sigorta, asgari ücret altında maaşlar ve kadro sorunu nedeniyle bugün Ankara’daki Ulus Meydanı’nda basın açıklaması yaptı. Ücretli Öğretmenler Dayanışma Derneği tarafından yapılan açıklamaya, CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya da katıldı.

    Basın açıklamasını, Ücretli Öğretmenler Dayanışma Derneği Başkanı Levent Atasoy ve dernek yöneticisi Gülcan Akdoğan okudu ve şunları kaydetti:

    “Mücadelemiz daha yeni başlıyor”

    “Bizle bugün, şimdi bir bile geç olmadan atama almak için buradayız, alandayız, sabırla bekledik. Umutla bekledik; bir ay önce geldik, üç ay önce geldik, geldik de geldik… Çocuklarımızın rızkı için toplandık, geldik. Seçimden önce atama diye yine geldik.

    Ücretli Öğretmenler Dayanışma Derneği ve Bursa Ücretli Öğretmenler Dernekleri, Emektar Ücretli Öğretmenler Platformu olarak biz bugün burada yine toplandık. Sayısız basın açıklamaları ve görüşmeler yaptık. Konumuz hep aynıydı, ücretli öğretmenlik adı altında ezildik. Bakan hocamız, bir avuç emektarın atamasına karşıymışsınız, KPSS ile atama ayrı, biz emektarlar ayrı. Bizi ve tecrübemizi KPSS ile mi kıyaslıyorsunuz? Hatalısınız… Yıllarca emek verdik, tecrübe ile uzmanlaştık. Devletimizin pek çok alanda KPSS olmadan alımlarını, devam ettirirken dershane öğretmenleri, taşeron işçiler gibi bize gelince mi KPSS puanı istiyorsunuz? Hatalısınız… Mevzuat ile birikmiş tecrübe arasındaki ayrımı siz bizden daha iyi bilmelisiniz.

    Ücretli öğretmenlerin hiçbir özlük hakkı olmadan ucuz işçiler gibi çalıştırmak, yarım SGK primi ile emekli olma hayallerini ellerinden almak ve sonrasında hadi, senle işimiz bitti diye ortada bırakmak bizce en büyük hatadır, vebaldir. Sizin karşı olmanız gereken sistem, işte bu sistemdir Bakan hocamız… Kesemize küsmeyeceğiz, mücadelemiz daha yeni başlıyor.

    “Bir öğretmen asgari ücretin altında, üç beş altı bin liraya çalışıyor”

    Buradan, alandan bütün toplumun önde gelen her kesimine sesleniyoruz. Bir öğretmen asgari ücretin altında, üç beş altı bin liraya çalışıyor. Duyun bizi, duyun. Sendikalara sesleniyoruz, bir öğretmen asgari ücret altında çalışıyor. Siz buna nasıl müsaade edersiniz, bizler öğretmen değil miyiz? Ülkemiz aydın kesimlerine, gazetecilerine, yazarlarına, siyasilerine, her alanın önde kişilerine sesleniyoruz. Bir öğretmen sizi yetiştiren, topluma kazandıra bir öğretmen, hiçbir özlük hakkı olmadan, bu kast sistemi içinde çalıştırılıyor. Duyarlı her bir vatandaşımıza sesleniyoruz, bizler öğretmeniz, emekli olamıyoruz bilmiyor musunuz? Yıllarca köy okullarında, tercih edilmeyen her okulda çalıştık. Milli eğitimin emektar, candan neferi olduk. Alanımızda uzmanlaştık, bizler atamaya layık olamadık. Bizler tecrübe ile piştik. Adeta saf altın gibi parlıyoruz, tecrübemiz bizim kıdemimiz, bizler kıdemliyiz. Buraya alandan söz almaya geldik, atamayı bizlere verecek misiniz? Söz istiyoruz, atama istiyoruz.

    Yıllardır sesimizi duyurmak için canla başla uğraştık; şu anda geldiğimiz nokta ise sıfır. Haklarımızı istiyoruz. Özlük haklarımız yok, mağduruz. Hiçbir düzenleme yok, hala asgari ücret altında ve yarım SGK primi ile çalışıyoruz. Ne zaman buna çözüm bulacaksınız? Hangi meslekte bu şartlar var? Adımız öğretmen, statümüz yok. Kadro yok. Neyiz biz? Adımız yok. Eğitim fakültesi mezunuyuz, formasyon sahibiyiz, atamayı emek vererek hak ettik.”

    “Sana söz öğretmenim, senin kaybolan haklarını vermek bizim boynumuzun borcu”

    Yıldırım Kaya da burada şunları söyledi:

    “Dün sizinleydik, bugün sizinleyiz. Yarın da sizinle olacağız. Biz, sizin ne yaşadığınızı biliyoruz. Mahmut Hocan Ordu’da seçim çalışması yürütüyor. Hocan seni duymaz. Hocanın seni duyabilmesi için seçim meydanlarında annen, ablan, abin, çocuğun, amcan, dayın yakasına yapışmalı siyasetçilerin. 90 bin ücretli öğretmen kölelik ücreti ile yıllarca açlığa mahkûm edildi. Bugün siz buraya söz almaya geldiniz. Sana söz öğretmenim, senin kaybolan haklarını vermek bizim boynumuzun borcu. Çünkü siz, alın terinizi istiyorsunuz. Bu çocuğun hakkını istiyorsunuz, bakın bu annemiz bu bayrağa sahip çıkmış. Siz cumhuriyete sahip çıkıyorsunuz. Siz, Türkiye’ye sahip çıkıyorsunuz, siz laik, demokratik, çağdaş, bilimsel, kamusal eğitim görsün çocuklarımız diyorsunuz. Siz, depremde barınma hakkınız olmadığı halde, arabanızın içinde yatıp öğrencinize sahip çıktınız. Bu devlet, size çıkmak zorunda. Size söz olsun ki 15 Mayıs’ta sizi unutmayacağız.”

  • Öğrenciler için devamsızlık kararı

    Öğrenciler için devamsızlık kararı

    12. sınıf öğrencileri devamsızlıktan sınıfta kalmayacak. Açıklama Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’den geldi.

    CNN Türk’te konuşan Bakan Özer, 12. sınıf öğrencilerinin devamsızlıktan muaf olacağını açıkladı.

    Özer, “Rahat bir şekilde Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na hazırlansınlar.” dedi.

    Bakanlığın her yıl bu kararı YKS’den sonra açıkladığını belirten Özer, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle bu yıl kararı sınavdan önce açıkladıklarını belirtti.

    Yükseköğretim Kurumları Sınavı, 17-18 Haziran tarihlerinde yapılacak.

  • “Kadınların okullaşma oranı erkekleri geçti”

    “Kadınların okullaşma oranı erkekleri geçti”

    Bakan Mahmut Özer, Ticaret Bakanı Mehmet Muş ile birlikte Samsun’da Olgunlaşma Enstitüsü Kültür Sanat Merkezi açılışına katıldı. Burada konuşma yapan Bakan Özer, eğitim alanında son 20 yılda yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Samsun’da olmaktan mutlu olduğunu dile getiren Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, “Bakanımız Mehmet Muş da Samsun’da. Gerçekten çok hızlı bir şekilde ülkemizin ticari kapasitesinin artmasındaki engelleri birer birer aşan kıymetli bakanımızın bulunmuş olduğu şehirde bir açılış yapmak bana ayrı bir keyif veriyor. Ben inanıyorum ki bakanımla Samsun çok büyük bir ekonomik kalkınmaya, sadece ekonomik anlamda da değil, üretimde, kültürde, sanatta, diğer alanlarda da çok büyük bir hamleye tanıklık edecek. Biz de Ordu’dan kendisine merhaba diyeceğiz ama tatlı bir rekabet içerisinde olacağız. Birbirimize destek olacağız. Karadeniz’in sahilinde inşallah Samsun’da, Ordu’da, Trabzon’da kıymetli bakanlarımızla birlikte farklı bir renk, farklı bir iklimle ülkemizi kalkındırmak, daha güçlü kılmak için elimizden gelen çabayı sarf edeceğiz” dedi.

    “2000’lerde 300 bin olan derslik sayısı 857 bine çıktı”

    Derslik sayısında çok önemli bir artışa gittiklerinin altını çizen Bakan Mahmut Özer, “Türkiye son 20 yıl içerisinde eğitim de gerçekten devrimsel bir dönüşüme tanıklık etti. Eğitim olmazsa üretim olmaz. Eğitim olmazsa geçmişten geleceğe iddialı bir şekilde yolda yürümek mümkün olmaz. Eğitim olmazsa, sanat olmaz, eğitim olmazsa hiçbir şey olmaz. Onun için bugün rekabet etmiş olduğumuz ülkeler 2. Dünya Savaşı’ndan sonra eğitimde okullaşma oranlarını arttırmak için yani tüm eğitim kademelerinde çocuklarını, gençlerini eğitimle buluşturmak için devasa yatırımlar yaptılar. Okullaşma oranlarını yüzde 100’lere ulaştırdılar. 2000’li yıllara geldiğimiz zaman Türkiye’de eğitimin manzarası çok kötüydü. Bugün şaka gibi geliyor. 2000’li yıllarda 5 yaşındaki okullaşma oranı yüzde 11’di. Okul öncesi eğitimde 100 çocuktan sadece 11 tanesi okuldaydı. 89 tanesi dışarıdaydı. O eğitim alanlar da sosyoekonomik seviyesi güçlü olan ailelerdi. Yani garibanlar, eğitime erişimle ilgili dezavantajları olanlar, eğitime erişemiyordu. Ortaöğretimde yani lisede okullaşma oranı sadece yüzde 44’tü. Yani lise çağı nüfusunun 100 gencimizin 56 tanesi liseye devam edemiyordu, kayıt dışıydı. Yükseköğretimdeki net okullaşma oranları yüzde 14’tü. Türkiye 2000’li yıllara gelirken beşeri sermayesini hoyratça kullanan, ona eğitim üzerinden gerekli değeri vermeyen bir ülke konumundaydı. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde eğitimle ilgili devasa bir seferberlik başlatıldı. Derslikler yapıldı. Okullar yapıldı. 2000’li yıllarda Türkiye’deki 81 ilde, 920 ilçedeki derslik sayısı sadece 300 bindi. Bugün 857 bin dersliği olan bir ülkeyiz” diye konuştu.


    “Okullaşma oranları yüzde 100’e yanaştı”

    AK Parti iktidarı öncesi çok altlarda olan okullaşma oranlarının yüzde 100’e kadar çıkarttıklarına değinen Milli Eğitim Bakanı Özer, “Bu okullaşma oranını artırmak için yapılan hamle eğitimin demokratikleştirilmesi hamlesi oldu. Yani eğitimin önündeki tüm antidemokratik uygulamalar kaldırıldı. Bu ülkede başörtüsü yasağı vardı. Kadınlarımızın başörtüsü nedeniyle en temel anayasal hakkı olan eğitime erişim yasaklanmıştı. Yüksek öğretim kurumlarının önünde, ikna odalarında kadınlarımıza şiddet uygulanıyordu. Bugün kadına şiddetle ilgili konuşanlar o gün hiç konuşmuyordu. İmkanı olan kadınlarımız yurt dışlarına gidiyordu. Bugün beyin göçüyle ilgili konuşanlar da o gün konuşmuyordu. Beyin göçü var. Bu kadınlarımız niye kendi ülkelerinde eğitim alamıyor? Başka ülkelere gidiyor diye. Hiç gündem bile olmuyordu. Başka ne? Bu yasak kaldırıldı bu dönemde. Başka ne vardı? İmam hatip liselerinin ve meslek liselerinin yükseköğretime erişimini engelleyen bir yasa vardı. Bu yasa da 12 yıl uygulandı. 2012’de o da zorla kaldırılıyor. Danıştay iptal ediyor, tekrar değiştiriliyor, tekrar iptal ediliyor. Bugünlere öyle kolay gelinmedi. Bugün konuşuyorlar. ‘Tüm eğitim kademelerinde ücretsiz yemek vereceğiz’ diyorlar. Yani bunu başlatan zaten bu dönem. Bundan önce ücretsiz yemek diye bir şey yoktu. 1,8 milyon öğrenci ücretsiz yemek yiyordu. 6 Şubat’ta biz bunu 5 milyona çıkarttık. Okul öncesi eğitimdeki tüm çocuklarımıza, tüm yavrularımızı ücretsiz olarak yemek veriyoruz. Bu sosyal politikaların bugünkü maliyeti, son 20 yıldaki sosyal politikaların maliyeti 525 milyar TL. Neticede 5 yaştaki okullaşma oranı yüzde 11’den yüzde 99,86’ya çıktı. Ortaöğretimdeki net okullaşma oranı yüzde 44’ten yüzde 99,17’ye çıktı. Yükseköğretimdeki net okullaşma oranı yüzde 14’ten yüzde 47’lere çıktı. Yani son 20 yıl bu ülkenin beşeri sermayesini en bereketli bir şekilde kullandığı bir döneme tekabül etti. Bunun iki tane kazananı vardı. Birincisi garibanlar. Hani o Türkiye Yüzyılı şarkısında ‘Mazlumlar söylesin şarkılarını’ diyor ya, mazlumlar şarkılarını söyledi bu dönemde. İkincisi de kadınlar oldu. Ortaöğretimdeki kızlarımızın okullaşma oranı ortalama yüzde 39’du. Şu anda yüzde 99’a yükseldi. Kız çocuklarının okullaşmalarını, kadınların okullaşma oranları ilk kez erkekleri geçti. Yükseköğretimde 2014’ten tarihinden itibaren kadınların okullaşma oranı erkekleri geçti” şeklinde konuştu.

    “Yaptıklarımızı hükümsüzleştirip, kendileri yapacaklarmış gibi anlatıyorlar”

    Kendi yaptıkları yenilik ve çalışmaların yok sayılıp muhalefet tarafından hükümsüzleştirildiğini vurgulayan Bakan Özer, “Hatırlayın, biraz hafızanızı tazeleyelim. Hanımefendilerin, çocukların, kız çocuklarının okullaşmasıyla ilgili seferberliklerini o zamanki tartışmalara bakın. Muhafazakar kesim sürekli töhmet altında bırakıldı. ‘Kızlarını, çocuklarını, kadınlarını okutmuyor’ diye. E sen hem okul yapmayacaksın hem başörtüsü yasağı uygulayacaksın, hem de kenara çekileceksin. Rahat bir şekilde ‘ya bu muhafazakar kesim çocuklarını okutmuyor, kız çocuklarını’ diyorlar. E peki problem kaldı mı bugün? Bugün problem kalmadı. Demek ki muhafazakar kesimin eğitimle ilgili bir sorunu yok. Sorun olan onu, sorun olarak dillerine pelesenk eden o vesayet odaklarıydı. Bugün aynı kesim sanki bu ülkenin her derdine dertleniyormuş gibi bizim yaptıklarımızı yapacağız diye öne çıkan kesim. Yani 5 yaştaki okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranını son 1 yıldaki hamleyle 6 bin 700 yeni anaokulunu yaparak yüzde 65’ten yüzde 99,86’ya çıkarttık. Onların beyannamesine baktığınız zaman şunu görüyorsunuz. ‘5 yaşı zorunlu yapacağız’ diyorlar. 5 yaş zaten defakte olarak zorunlu oldu. Yüzde 100’e ulaştı okullaşma oranı. Yani Allah’a şükür eğitimle ilgili söyleyecekleri bir şey yok. Sadece bizim yaptıklarımızı hükümsüzleştirip, kendileri yapacaklarmış gibi anlatmaları aslında bizim yaptıklarımızın da bir teyidi. Zımnen bir teyidi, bu da çok keyifli bir şey” ifadelerini kullandı.

    Olgunlaşma enstitülerinin öneminin de altını çizen Mahmut Özer, “Olgunlaşma enstitüleri çok kritik kurumlar. Baktığınız zaman cumhuriyetin kuruluşundan sonra hızlı bir şekilde devreye alınan kurumlar. Amacı çok sembolik, tarihine bakarsanız İstanbul’da Türk-Müslüman kadın terzi yok. Hep azınlıklar var o dönemde. Sadece yerli el sanatları becerisi olan kadınları yetiştirmek için kuruldular. Bu kadar aslında yerli, milli bir başlangıcı var ve zaman içerisinde Türkiye’nin farklı noktalarında dağılarak o geçmişten günümüze dokumanın, el işlerinin, sanatın, modanın taşındığı kurumlar, taşıyıcı kuruluşları, kurumları olarak hizmet vermeye başlıyor. Emine Erdoğan hanımefendiyi buraya da dokundu. Burayı farklı bir konsepte taşımaya çalıştı. Yani sadece geleneksel üretim teknolojileriyle sınırlı kalmasın. Günümüzde de kullanılabilir ürünlere dönüştürüp geleceğe yani günümüze taşımayla ilgili bir misyon üstlendi. Bu kapsamda işte İstanbul’da, Beyoğlu Olgunlaşma Enstitüsü’nün bohçayla yeni bir markayla tanışılsın. Diğer alanlardaki olgunlaşmayan enstitülerinde de farklı açılımlarla bu devreye girdi” açıklamasında bulundu.

    Ticaret Bakanı Mehmet Muş: “1,6 milyar dolarlık ihracatı yukarı çekmek istiyoruz”

    Programda konuşan Ticaret Bakanı Mehmet Muş ise “Samsun bir turizm, sanayi kenti. Ticaret ve üretim merkezi aynı zamanda ama şimdi kültür merkezi olma noktasında emin adımlarla ilerliyor. Bu açılışını yaptığımız eser mutlaka Samsun’a önemli katkılar sunacaktır. İnsanların burada sosyalleşmesini, becerilerin geliştirilmesini belki burada küçük işletmelerin kurulmasına kadar gidecek daha sonra onların belki büyük bizim alanımız da ihracat olduğu için belki ihracatçılara dönüşecek kadın girişimcilerin çıkacağı bir kuluçka merkezine dönüşebileceğini biliyoruz. Bu anlamda emeğinizden, katkılarından dolayı ve çok kısa bir süre içerisinde tamamlanması için yaptığınız çalışmadan dolayı şehrimiz adına teşekkür ediyoruz. Samsun, Karadeniz’in en büyük şehri. Türkiye’nin sayılı şehirlerinden önemli bir sahil kenti. İki tane önemli ovası var. Hem tarımsal üretim noktasında ülkenin önemli yerlerinden birisi. Hem de bu yapılarla beraber iyi noktaya geleceğiz. Biz tabi üretim olarak geçen sene 1,3 milyar dolar ihracat yapan bir şehiriz. Bunu üretim merkezi olarak baktığımızda 1,6 milyara tekabül ediyor. Dolayısıyla bu rakamı ciddi bir şekilde yukarı çekmek istiyoruz. Bazı çalışmalarımız söz konusu. Onları hayata geçireceğiz. Tabi sanayi tarafını güçlendiriyorken bir de kültür sanat tarafı var bunun bir turizm ayağı var. Bunları bir entegre paket olarak değerlendirilmesi kanaatindeyim. O açından bir taraftan sanayiyi, üretimi, turizm, tarımı güçlendiriyorken bir taraftan da kültürel ve sanatsal faaliyetleri de güçlendireceğiz” dedi.
    Programa ayrıca Samsun Valisi Doç. Dr. Zülkif Dağlı, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir, AK Parti Samsun Milletvekilleri Çiğdem Karaaslan ve Fuat Köktaş katıldı.

    Samsun Olgunlaşma Enstitüsü Kültür Sanat Merkezi özellikleri

    Açılışı yapılan Olgunlaşma Enstitüsü Kültür Sanat Merkezi, 2 tarihi bina ile bu binaların orta kısmında bulunan iç bahçeden oluşuyor. 2022 yılına kadar çeşitli eğitim kurumlarına ev sahipliği yapmış olan binalar, 2022 yılında Samsun Olgunlaşma Enstitüsü’ne tahsis edilerek tadilat ve teşrifatları yapıldıktan sonra Kültür Sanat Merkezi’ne dönüştürüldü. Binanın A bloğunda satış reyonları (Çini ürünleri satış reyonu, moda tasarım-kuyumculuk ürünleri satış reyonu, seramik -cam ürünleri satış reyonu, el sanatları- sanat tasarım ürünleri satış reyonu, müze ve sergi salonları, Samsun Olgunlaşma Enstitüsü Müzesi, Anadolu Selçuklu temalı koleksiyon ve sergi birimi, Osmanlı temalı koleksiyon ve sergi birimi, Atatürk ve Cumhuriyet temalı koleksiyon ve sergi birimi ve Anadolu geleneksel kadın ve erkek giysileri temalı koleksiyon ve sergi birimi) yer alıyor. B blokta mutfak (Kafeterya, kitap kafe, mescit, çini atölyesi, elde Maraş işi (puşide) atölyesi ve el sanatları çiçek atölyesi) bulunuyor.