Kategori: Ekonomi

  • Merkez Bankası faiz kararını açıkladı

    Merkez Bankası faiz kararını açıkladı

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, faiz kararını açıkladı. Merkez Bankası bir haftalık repo faizini yüzde 8,25’te sabit bıraktı.

    Merkez Bankası Para Politikası Kurulu: Salgına bağlı birim maliyet artışlarına ilave olarak döviz kuru ve kredilerde yaşanan gelişmeler talep yönlü dezenflasyonist etkileri sınırlamakta ve çekirdek enflasyon göstergelerinin eğilimlerinde yükseliş gözlenmektedir.

    Merkez Bankası Para Politikası Kurulu: Salgının ilerleyişine bağlı olarak iç ve dış talep koşullarının seyrine dair belirsizlikler önemini korumaktadır. Bu çerçevede politika faizinin sabit tutulmasıyla birlikte likidite tedbirlerinin sürdürülmesine karar verilmiştir.

    Ayrıntılar geliyor…

  • Yanlışlıkla 176 milyon dolar havale!

    Yanlışlıkla 176 milyon dolar havale!

    New York merkezli bankacılık devi Citibank, uluslararası alanda faaliyet gösteren yatırım şirketi Brigade Capital Management’a yanlışlıkla 176,2 milyon dolar gönderdi ve şimdi geri alamıyor. Brigade Capital Management’in parayı geri vermeyi reddetmesinin ardından Citibank, yatırım fonuna dava açtı.

    Citibank’ın “operasyonel bir hata” diyerek değerlendirdiği yanlış transfer şu şekilde gerçekleşti:

    1932’de kurulan ABD merkezli çok uluslu kozmetik şirketi Revlon, 900 milyon dolarlık borcunun yapılandırılması için Citibank ile çalışıyor.

    Brigade Capital Management ise Revlon’a borç veren fonlardan yalnızca biri. Hatta Brigade ile birlikte HPS Investment Partners ve Symphony Asset Management, Revlon’un temerrüde düşmesi ve borç yapılandırma taktiklerinden duydukları rahatsızlık nedeniyle kozmetik şirketi ile davalık olmuştu.

    11 Ağustos’ta gerçekleşen olayda ise yönettiği borcun belirlenen kısmını ödemek isteyen Citibank, 900 milyon dolardan daha fazla bir miktarı borç verenlere yanlışlıkla gönderdi. Yarısından biraz daha azını geri alan Citibank, Brigade Capital’in geri ödemesinde sorun yaşadı.

    Zira Citibank, Brigade’in verdiği 174,7 milyon dolarlık kredinin faiz ödemesi 1,5 milyon doları göndermek istemişti ancak 100 katından daha fazlasını transfer etti. Brigade Capital Management ise Revlon’un bu borcu zaten ödemesi gerektiğini söyleyerek kendilerine ulaşan 176,2 milyon doları geri göndermedi ve nakde çevirdi.

    Revlon, borcunun tamamını ödemediğini açıklarken Citigroup’tan yapılan açıklamada ödemenin Revlon’un değil kendi fonları üzerinden gerçekleştiğini belirtti.

    Citigroup’tan yapılan açıklamada “Brigade Capital Management, ana kredi anlaşması çerçevesinde sürpriz bir ödemenin yapılamayacağını bilmesi gerekirdi. Ayrıca açık ki hiçbir şirket, hele ki Revlon gibi sıkıntıdaki bir perakende şirketi, pandemi nedeniyle oluşan finansal problemlerle mücadele ederken bu miktarda bir ödeme yapamaz” denildi. Salgın nedeniyle ekonomik sıkıntı yaşayan Revlon’un toplam borcu 3 milyar dolara ulaşmış durumda.

    Brigade Capital Management’a ihtiyati tedbir uygulayan New York mahkemesi, şirketin söz konusu meblağı geri ödemesini veya 31 Ağustos’taki duruşmaya kadar parayı hiçbir şekilde kullanmamasını hükmetti.

  • “Aşı bulunursa, altın gevşeyebilir”

    “Aşı bulunursa, altın gevşeyebilir”

    Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin, Covid-19 aşısının bulunmasıyla altın fiyatlarının gevşeyebileceğini söyledi. Prof. Dr. Alkin, “Dünyanın önde gelen merkez bankaları ile devletler, parayı bollaştırıp faizi düşürünce altın fiyatları yükseldi” dedi.

    Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Alkin, altın fiyatlarındaki gelişmeleri ve ileriye yönelik beklentileri değerlendirdi. Prof. Dr. Alkin, “Altının yükselmesi önce ABD Merkez Bankası’nın, hemen ardından da Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve Avrupa Birliği (AB) başta olmak üzere tüm merkez bankaları ile devletlerin parayı bollaştırıp faizi düşürmeleri neticesinde gerçekleşti” diye konuştu.

    HASTALIĞIN BİTMESİ DEĞİL, KONTROLÜ ÖNEMLİ

    Piyasaya para enjekte edilmesinin, günün birinde salgına çare olacak ilacın ya da aşının bulunacağı hesabıyla herkesin elindeki tüm kozları masaya sürmesi anlamına geldiğini ifade eden Prof. Dr. Alkin şöyle devam etti:

    “Ekonomilerde düzelme, hastalığın kontrol altına alındığı andan itibaren olur. Pandeminin kendiliğinden kaybolması, onu kontrol altına almak anlamına gelmiyor. Mutlaka tıp biliminin bir çare bulması gerekiyor. Ben de raporlarımda sayısız kez, ‘çare ekonomide değil çare tıpta’ demiştim.”

    WARREN BUFFET BİLE ALTINA YÖNELİRSE…

    ABD dolarına karşı güvenin azalmaya başladığını belirten Prof. Dr. Alkin, “Euro bölgesindeki istikrarsızlık da yatırımcıları tedirgin etmeye devam ediyor. Bu durumda, aşı bulunsa da yaklaşan ABD seçimlerinin belirsizliği, AB ve Brexit sorunu, rekor düşük faizler, yatırımcıların altın konusundaki ısrarına devam edeceğini gösteriyor. Paranın bollaştığı faizlerin düştüğü süreçte altına yönelen yatırımcılarla dalga geçen ABD’li ünlü spekülatör Warren Buffet’ın da altına yatırım yapmaya başlaması dikkat çekici bir gelişme oldu” dedi.

    ALTIN FİYATLARINDA KALICI GEVŞEME İÇİN…

    Geçici inişlere rağmen son zamanlarda hızla yükselen altın fiyatlarının gevşemesi için salgınla mücadelede elde edilecek başarıların da etkili olabileceğini aktaran Prof. Dr. Alkin, “Ancak aşının gerçekten bulunduğuna dair bir haber altın fiyatlarını gevşetebilir” ifadelerini kullandı.

    TÜRK YATIRIMCI KAZANMAYA DEVAM EDER

    Türkiye’deki altın yatırımcılarının, dolar kurları mevcut şekilde devam ettikçe kazanmaya devam edecekleri görüşünü dile getiren Prof. Dr. Emre Alkin “Aşı bulunana kadar gram altının hem yurt dışındaki yüksek fiyat hem de yurt içi dolar kurlardaki artış sebebiyle yatırımcısını memnun edeceğini tahmin edebiliyorum” dedi.

  • TCMB’den sıkılaştırma hamlesi

    TCMB’den sıkılaştırma hamlesi

    Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), bankalar arası para piyasasında bankaların borç alabilme limitlerinin, yarından itibaren geçerli olmak üzere, gecelik vadede yapılan işlemler için yarıya düşürüldüğünü açıkladı.

    TCMB’den yapılan yazılı açıklamada, “Likidite yönetimi kapsamında atılan sıkılaştırma adımları çerçevesinde, TCMB bünyesinde faaliyette bulunan bankalar arası para piyasasında bankaların borç alabilme limitleri (BAL), 19 Ağustos 2020 tarihinden geçerli olmak üzere gecelik vadede yapılan işlemler için yarıya düşürülmüştür” denildi.

  • Kısa çalışma ödeneği emekliliği geciktiriyor mu?

    Kısa çalışma ödeneği emekliliği geciktiriyor mu?

    Kısa çalışma ödeneğine gidilen işyerlerinde faaliyet tamamen durmuşsa kısa çalışma ödeneği alan çalışanlar için emeklilik primi yatmıyor.

    Kısa çalışma ödeneği, koronavirüs tedbirleri nedeniyle işyerinin kapanmasının önüne geçilmesi ya da azalan çalışma süreleri nedeniyle işçilerin gelirlerinin kesilmesinin engellenmesi için çok önemli bir tedbir.

    Bu kapsamda Türkiye’deki ilk vakanın görülmesinden yalnızca 14 gün sonra hayata geçirilen kısa çalışma işçilerin gelirlerinin korunması adına çok büyük bir rol üstleniyor. Kısa çalışmadaki işçilerin emeklilik prim günlerinde eksiklikler söz konusu oluyor. Emeklilik için gün sayan kişilerin bu noktadaki hesabı dikkatli yapmaları gerekiyor.

    Emeklilik primi

    Koronavirüs salgını nedeniyle işyerlerinin bir bölümünde kısa çalışmaya gidildi. Kısa çalışmaya gidilen işyerlerinde eğer faaliyet tamamen durmuşsa kısa çalışma ödeneği alan çalışanlar için emeklilik primi yatmıyor. Genel sağlık sigortası primi İŞKUR tarafından yatırıldığı için sağlık hizmetlerine erişim konusunda sorun yok. Ancak emeklilik için prim günü eksik olan kişiler için bu süreçte emeklilik priminin ödenmemesi önemli bir sorun.

    Emeklilik primi ödenmeyince yaşını tamamlamış ancak prim günü eksiği olan kişiler için emeklilik tarihi gecikiyor. Aynı şekilde pandemi ücretsiz iznine gönderilen çalışanlar için de işveren emeklilik primi yatırmıyor. Bu nedenle ücretsiz izne çıkartılan kişilerin de emeklilik tarihleri bu nedenle gecikiyor.

    İşyeri açıksa prim orantılı

    Kısa çalışmaya gidilen ancak faaliyetin tamamen durmadığı işyerlerinde çalışan kişiler çalıştıkları gün kadar emeklilik primine hak kazanıyorlar.

    Örneğin haftanın 6 günü çalışılan işyerinde kısa çalışmaya gidilmiş ve haftanın 3 günü çalışılmaya başlanmışsa bu işçi için işveren 15 gün prim ödüyor. Dolayısıyla aylık 30 prim günü yerine 15 prim günü emeklilik için yatırılıyor. Bu şekilde prim günü hiç yatmayan kişiler olduğu gibi yalnızca çalıştıkları süreye orantılı olarak yatırılan kişiler de var. İşte bu kişiler için borçlanma hakkının kapsamı genişletilirse emekliliğin gecikmemesi sağlanabilir.

    Borçlanma hakkı

    Faaliyetin tamamen durmuş olduğu işyerlerinde çalışanlar ve ücretsiz izne çıkartılan kişiler için bugün itibarıyla kısa çalışma ya da nakdi ücret desteği alınan günleri borçlanma imkanı yok.

    SGK’nın bu konuda bir düzenleme yapması ve emeklilik için gün sayan kişilerin aylığa kavuşturulması mümkün olabilir. Bu konuda yapılabilecek düzenleme ile kısa çalışmaya gidildiği ya da ücretsiz izne çıkartıldığı için emeklilik primi yatmayan işçiler, eğer isterlerse bugünlere ilişkin primleri kendileri yatırarak emeklilik için gerekli prim gün sayısını doldurabilirler. Bu sayede yaşı gelmiş ancak primi emekli olmaya yetmeyen kişiler için emekliliğin daha da gecikmemesi sağlanacaktır. Bu kişiler kısa çalışmaya gidilen ya da ücretsiz izne çıkartıldıkları süreye ilişkin borçlanmalarını yaparak emekli aylığına hak kazanabilirler.

    Emekliliği ertelemeye gerek yok

    Koronavirüs nedeniyle alınan tedbirler çerçevesinde 17 Eylül tarihine kadar iş sözleşmelerinin işveren tarafından feshedilmesi mümkün değil.

    Ancak emekli olmak için istifa eden çalışanların işten çıkış işlemleri yapılabiliyor. Dolayısıyla emeklilik için prim gün sayısını doldurmuş kişiler bu süreçte emeklilik işlemlerini başlatabilirler. Diğer yandan bu kişilerin emekli olduktan sonra sosyal güvenlik destek primi ödenerek çalıştırılmaya devam edilmesi halinde işten çıkış ve giriş işlemi yapılması gerekiyor.

    Prim günü dolan ve bu nedenle emekli aylığı bağlanması için işten çıkışı yapılan kişinin yeniden sosyal güvenlik destek primine tabi olarak işe alınması kısa çalışmaya gidilmiş işyerleri için bu kişinin yerine getirdiği hizmetin kısa çalışma kapsamındaki bir işçi tarafından yerine getirilemiyor olması halinde sorun oluşturmaz. Ancak aksi taktirde işveren açısından bu durum risk oluşturabilir.

    Emeklilik işlemi ‘e – devlet’te

    SSK’lıların emeklilik başvuruları işten çıkışları sonrası SGK’ya yapılıyor. Çalışanların pek çoğu bu işlem için Sosyal Güvenlik Kurumuna şahsen başvuru yapmak gerektiğini düşünüyor. Halbuki bu işlem e – devlet üzerinden yapılabiliyor. E – devlet üzerinden SGK’nın verdiği hizmetler listesinde “Gelir, Aylık, Ödenek Talep Belgesinin Verilmesi” linkinden bu başvuru yapılabiliyor. Dolayısıyla işverenine emekli olmak için ayrılmak istediğini ileten ve işten çıkışı yapılan bir kişi e – devlet üzerinden aylık başvurusunu yapıp, aylığını da bankadan alabilir.

  • Her 100 konuttan 55’inde deprem sigortası var

    Her 100 konuttan 55’inde deprem sigortası var

    Türkiye’deki 17 milyon 682 bin sigorta yapılabilir konutun 9 milyon 719 bin 372’sinin zorunlu deprem sigortası bulunuyor.

    Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan 7,4 büyüklüğündeki Marmara Depremi’nin üzerinden 21 yıl geçti. TBMM Araştırma Komi̇syonunun Temmuz 2010 tarihli raporuna göre, depremde 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti, 43 bin 953 kişi yaralandı.

    Yaklaşık 200 bin kişinin evsiz kaldığı, 66 bin 441 konut ve 10 bin 901 iş yerinin yıkıldığı depremden 16 milyona yakın kişi etkilendi, 285 bin 211 konut ve 42 bin 902 iş yerinde hasar tespit edildi.

    Devletin mağduriyetleri gidermek amacıyla 2001 yılında kurduğu Doğal Afet Sigortalar Kurumuna (DASK) başvuru sayısında son yıllarda yürütülen çalışmalarla ciddi artış oldu.

    DASK verilere göre, Türkiye’de 12 Ağustos 2020 tarihi itibarıyla 17 milyon 682 bin 80 sigorta yapılabilir konuttan 9 milyon 719 bin 372’sinin zorunlu deprem sigortası var. 7 milyon 962 bin 708 konutun sigortası yok. Bir başka ifadeyle, Türkiye’de her 100 konuttan 55’inin deprem sigortası bulunuyor.

    Depremden en çok etkilenen Marmara Bölgesi’nde ise 6 milyon 14 bin 550 konutun yüzde 67,10’una denk gelen 4 milyon 34 bin 292’si sigortalı. Bölgedeki iller arasında sigortalılık oranında yüzde 87,70 ile Yalova ilk sırada yer alırken, Sakarya yüzde 84,80 ile ikinci, Tekirdağ yüzde 84,50 ile üçüncü, Kocaeli ve Çanakkale yüzde 69,30 ile dördüncü, İstanbul yüzde 67,20 ile beşinci sırada bulunuyor.

    “Çok ciddi talep var ama yeterli değil”

    Marmara Depremi’nde eşini ve oğlunu kaybeden DASK Sakarya İl Temsilcisi Ali Esen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, büyük acılar yaşayarak 21 yılı geride bıraktıklarını ama bu depremi unutmalarının mümkün olmadığını söyledi.

    Depremlerin can kaybının yanında ülkelere ciddi ekonomik zararları olduğuna işaret eden Esen, DASK’ın bu zararları ortadan kaldırmak amacıyla kurulduğunu hatırlattı.

    İnsanların çok düşük bir bedel karşılığında evlerini sigorta ettirebildiklerini dile getiren Esen, “Çok ciddi talep var ama bunu yeterli görmüyorum. Sakarya, Türkiye’ye örnek olacak bir vilayet. Sigortacıların Sakarya’da verdiği özverili çalışma sonucunda şu anda iyi bir noktaya geliyoruz. 12 Ağustos itibarıyla Türkiye genelinde 17 milyon 682 bin sigorta yapılabilir konut var. 9 milyon 719 bin vatandaşımız evine sigorta yaptırmış durumda. Bu yüzde 55 oranına tekabül ediyor. Yani her 100 konuttan 55’i şu an sigortalı, her 100 konutun 45’i şu an sigortasız.” diye konuştu.

    Esen, Marmara Bölgesi’nin birinci derecede risk altında olduğuna işaret ederek şöyle konuştu:

    “Beklenen İstanbul depremi var ki bunun Sakarya’ya, Düzce’ye, o fay hattına vereceği zararları bilmiyoruz. Bugün Marmara Bölgesi’nde 6 milyon 14 bin konut var. Yüzde 41,50 sigortalılık oranımız var. Baktığımızda 4 milyon 34 bin sigorta yapılmış konutumuz var. Şu anda Marmara’da 2 milyon sigortasız konut var. Bu çok ciddi bir rakam. Sakarya’da ilçeler dahil 194 bin sigorta yapılabilir, ayakta kalmış binamız var. Kentte 164 bin vatandaşımız evini sigortalatmış ama Sakarya gibi bir yerde, yerle bir olmuş, kendini ayağa kaldırmaya çalışmış bir ilde 30 bin vatandaşımız sigortasız yaşıyor. Yalova bizden önde gidiyor. Sakarya’nın oranı yüzde 84, Yalova’nın yüzde 87. Biz yüzde 100 olmalıyız.”

    “Deprem sigortası hayati öneme sahip”

    Deprem sigortasının hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Esen, 100 metrekare ev için yıllık 240 lira karşılığında sigorta yaptırılabildiğine dikkati çekti.

    Esen, “Kimseye muhtaç yaşamak istemiyorsanız sigortalı yaşamanız lazım.” dedi.

     

  • İkinci el satışında yeni düzenleme

    İkinci el satışında yeni düzenleme

    Son aylarda hareketliliğin zirve yaptığı ikinci el araç pazarına yönelik yeni bir düzenleme geldi.

    Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan ikinci el motorlu kara taşıtlarının ticareti hakkındaki yeni yönetmeliğe göre kiralama şirketlerine ellerindeki araçları satmak için en az bir yıl boyunca kiralama faaliyeti yapma şartı getirildi.

    Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelikte, “Motorlu kara taşıtı kiralama faaliyetinde bulunan işletmeler tarafından en az bir yıl süreyle kiralanan taşıtların bu işletmelerce satışı” maddesi yer aldı.

    Yönetmelik ile ikinci el araç ticaretine getirilen bir başka yenilik ise, “İkinci el motorlu kara taşıtı ticareti, yetki belgesine sahip işletmeler tarafından yapılır. Bir takvim yılı içinde doğrudan veya aracılık yapılmak suretiyle gerçekleştirilen üçten fazla ikinci el motorlu kara taşıtı satışı, aksi Bakanlıkça tespit edilmedikçe ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti kabul edilir” maddesi oldu. Buna göre, yetki belgesi olmayanlar bir yıl içinde en fazla 3 adet ikinci el araç satışı yapabilecek.

    Resmi Gazete’de yayınlanan yeni yönetmelikte yer alan, “Bakanlık, yetki belgesi verilmesi için mesleki eğitim şartı getirmeye ve bu eğitime ilişkin usul ve esaslar ile bu şarttan muafiyet sağlayan eğitim alanlarını ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerini alarak belirlemeye yetkilidir. Mesleki eğitim, Bakanlık veya Bakanlıkça uygun görülen kurum ve kuruluşlar tarafından verilir” maddesi ise, yetki belgesi almak için eğitim alma şartının getirileceğini işaret ediyor.

  • Merkez Bankası yıl sonu dolar tahminini yükseltti

    Merkez Bankası yıl sonu dolar tahminini yükseltti

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Beklenti Anketi’ne göre, yıl sonu TÜFE beklentisi yüzde 10,82’ye yükseldi.

    TCMB, reel sektör, finansal sektör temsilcileri ve profesyonellerden oluşan 62 katılımcıyla gerçekleştirdiği “2020 yılı Ağustos ayı Beklenti Anketi”ni yayımladı.

    Temmuz’da yüzde 0,53 olan Ağustos ayı TÜFE beklentisi, bu anket döneminde yüzde 0,68 oldu. Cari yıl sonu TÜFE beklentisi yüzde 10,22’den yüzde 10,82’ye çıktı. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi yüzde 9,33’ten yüzde 9,70’e yükselirken, temmuzda yüzde 8,38 olan 24 ay sonrası TÜFE beklentisi bu dönemde yüzde 8,58 oldu.

    DOLAR BEKLENTİSİ YÜKSELDİ

    Katılımcıların yıl sonu dolar/TL beklentisi 7,0188’den 7,3428’e çıkarken, 12 ay sonrası dolar/TL beklentisi de 7,2580’den 7,6751’e yükseldi.

    Bir önceki anket döneminde 14,6 milyar dolar olan yıl sonu cari işlemler açığı beklentisi, bu dönemde 17,3 milyar dolar oldu. Gelecek yıl cari işlemler açığı beklentisi ise 19,6 milyar dolardan 20,7 milyar dolara çıktı.

    Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay beklentisi yüzde 8,43 oldu

    Gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) 2020 büyüme beklentisi yüzde eksi 1,6’ya düşerken, 2021 yılı büyüme beklentisi yüzde 4,7’den yüzde 4,3’e indi.

    Cari ay sonu TCMB Ağırlıklı Ortalama Fonlama maliyeti beklentisi yüzde 7,74’ten yüzde 9,43’e çıktı.

    TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay ve 12 ay sonrası beklentileri sırasıyla yüzde 8,43 ve yüzde 9,10 olarak kayıtlara geçti.

  • Altında son durum

    Altında son durum

    Çeyrek altın fiyatları bugün ne kadar oldu? 13 Ağustos 2020 anlık ve güncel çeyrek altın alış fiyatı 728,33 lira, satış fiyatı ise 746,48 lira seviyesinde yer alıyor. Gram altında ise alış fiyatı 454,59 lira, satış fiyatı 455,21 liradan işlem görüyor.

  • Türkiye’de ikinci çeyrek pozitif olacak

    Türkiye’de ikinci çeyrek pozitif olacak

    Bakan Albayrak, ”Türkiye 2. çeyrek performansıyla daralma yaşayan ülkeler içinde en az etkilenen ülkelerden birisi olacak. İkinci çeyrek pozitif olacak” açıklamasında bulundu. Kur gelişmeleriyle ilgili de ”Küresel sermaye hareketi kaynaklı süreçlerden Türkiye her ülke kadar etkileniyor, eskisine göre bu etkilenme çok daha az” dedi.

    Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Türkiye’nin milli bağımsızlık mücadelesi yürüttüğünü belirterek, “Ekonomik anlamda bir milli bağımsızlık modeli ortaya koyduk. İki senedir kıyamet bunun için kopuyor. Türkiye ekonomi modelini değiştirdi, artık eski modelden çıkıyor” dedi.

    Albayrak, CNN Türk yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

    Ekonominin kur algısıyla ölçülmeye çalışıldığını aktaran Albayrak, kurun eski dönemlere kıyasla ekonomiyi daha az etkilediği bir sürecin yaşandığını söyledi.

    Albayrak, kurun ekonomiyi daha az etkilemesi için ülkede bir ekonomik dönüşüm yaşandığını belirterek, kurdaki hareketliliğin 2 yıl önce de bu seviyelerde olduğuna dikkati çekti.

    Kurun seviyesinin değil, rekabetçi olup olmamasının önem taşıdığına işaret eden Albayrak, “Kur indi çıktı. Son 1 hafta 15 gündür 6’lardan 7’lere çıktı. İner çıkar. Burada esas konu şu. Finansal güvenlik ve ekonomik altyapı noktasında Türkiye tüm bu dalgalanmaları kontrollü şekilde yönetiyor. Güçlü altyapıya sahip. Kur bugün çıkar, yarın iner.” dedi.

    Türkiye’nin 2 sene öncesine göre kırılganlıklara karşı çok daha güçlü olduğunu vurgulayan Albayrak, şöyle devam etti:

    “Dünya da salgın nedeniyle öyle bir dönemde ki, dünya tarihinin en büyük ekonomik krizi yaşanıyor. Bu manada Türkiye, dünyadaki bütün ülkelere kıyasla en az etkilenen ülkelerden bir tanesi. Borsa performansıyla pozitif ayrışıyor. Birçok ülke düşmeler yaşamış Türkiye daha iyi noktada. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin kur performansına bakalım. Yüzde 30’lar, 20’ler, 15’ler seviyesinde para birimlerin değer kaybetmiş. Türkiye yüzde 17, yüzde 19 seviyesinde etkilenmiş. Büyümede ikinci çeyrekler açıklanıyor, pek çok ülkede büyük daralmalar yaşanıyor. Türkiye, inşallah ikinci çeyrek performansıyla daralma yaşayan ülkeler içinde en az etkilenen ülkelerden birisi olacak. Bu ay büyüme açıklanacak. Mayıs ve haziran rakamları hızlı toparlanmayı ortaya koymuştu, ikinci çeyrek bu anlamda da pozitif olacak. Dünyada en hızlı normalleşen ve en hızlı toparlayan ülkelerden birisi olacağız.”

    Albayrak, ekonomiye yönelik “batıyor” söylemlerine de tepki göstererek, “Ekonomisi batan bir ülke bütün alanlarda bu kadar güçlü performans ortaya koyabilir mi? Bakan olduğumdan beri her gün ‘battık’ deniyor. ‘Battık’ lobisi gezi döneminde de vardı. Psikolojik olarak algı yaratmaya çalışıyorlar. Anadolu’dan geri dönüşler alıyorum, dönüşler bu şekilde değil” ifadelerini kullandı.

    Ekonomiye yönelik eleştiriler yanında bir de kötü niyetli algı operasyonları bulunduğuna işaret eden Albayrak, şunları kaydetti:

    “Bunların etkileme güçleri her geçen gün azalıyor. Bu bir milli bağımsızlık mücadelesi. Ekonomik anlamda bir milli bağımsızlık modeli ortaya koyduk. İki senedir kıyamet bunun için kopuyor. Türkiye ekonomi modelini değiştirdi, artık eski modelden çıkıyor. Eski model yüksek faiz, düşük kur ve ithalata bağımlı ekonomi modeliydi ve bu artık sürdürülebilir değil. Benim derdim ekonominin kırılganlıkları noktasında daha güçlü rekabet edebilir olması, istihdamı ve üretimi önceliklemesi. Üretim ve ihracata dayalı dönüşümde, çok önemli paradigma değişikliği var. Bu değişiklik siyasi olarak da daha iddialı pozisyona taşıyacak. Ak Parti iktidarı siyasi bağımsızlık mücadelesi ve bunun bedeli olarak farklı ekonomik mücadeleler veriyor. Siz ne kadar ekonomik olarak bu bağımsızlığı ortaya koyarsanız, siyasi olarak da kendi kararlarınızı alırsınız” değerlendirmesinde bulundu.

    Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri de değerlendiren Albayrak, “Birileri Doğu Akdeniz’i parsel parsel uluslararası şirketlere paylaştırırken biz ne yapacağız, oturacak mıyız? Sonra Akdeniz’de ayağımızı suya atamayacak noktaya geleceğiz. Egemenlik ve bağımsızlık noktasında böyle birşey olabilir mi?” diye konuştu.

    Albayrak, kura ilişkin soru üzerine ise “Küresel sermaye hareketlerinden ve küresel iklimden kaynaklı süreçlerden Türkiye, her ülke kadar etkileniyor. Fazla değil ve eskisine göre çok daha az etkileniyor. Türkiye her geçen gün daha da güçleniyor ve güçlenecek. Türkiye her anlamda bağımsızlık mücadelesi veriyor. Olduğundan daha fazla değerli paranız olursa, ithalat cenneti olursunuz. Kimse üretmez, herşey dışardan gelir. Şimdi Türk lirası çok daha rekabetçi” ifadesini kullandı.

    “YILI 2008 KRİZİNDEN DAHA İYİ KAPATACAĞIZ”

    Türkiye’nin sıcak paraya ihtiyacı olmadığına işaret eden Albayrak, pandeminin Türkiye’yi hedeflerinden alıkoymadığını, sadece etkilediğini söyledi.

    Ülkenin hızlı şekilde yola koyulacağını aktaran Albayrak, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Pandemi olmasaydı, yüzde 5 büyüme, enflasyon ve cari denge hedefleri başta olmak üzere hedeflerimizin bir çoğunu çok rahat tutturacaktık. Şimdi bir kısmında sapma olacak. Bu sürecin dünyada çoğu ülkeyi bu konuda etkileyeceğini gösteriyor, pandemi ülkemizde de enflasyonu 1-2 puan etkileyebilir. Tahminlere baktığımızda yüzde 8-9, 11-12 arası bir enflasyon beklentisi oluştu piyasada. Bugün bütün bunlara, küresel etkilerine rağmen, 4 ay boyunca sıfır gelir, iş yerlerinin kapalı olmasına rağmen yılı da en kötü çeyreğimizi de 2008 krizinden daha iyi kapatacağız. Görüşler, bu yaşananların büyük buhrandan da çok daha büyük kriz olduğu yönünde.”

    Albayrak, reel yatırımlar açısından sermaye hareketlerinin henüz normalleşmediğini bildirerek, “Ancak Türkiye pozitif ayrışacağı için bu yatırımcıları daha fazla çekmeye talip olduğu güçlü bir döneme giriyor.” dedi.

    Büyümedeki öngörüsünün sorulması üzerine de Albayrak, “Türkiye ikinci çeyrekte dünyadan daha az etkilenecek, üçüncü çeyrek toparlanma, dördüncü çeyrekle birlikte birçok yabancı kuruluşun yüzde 5 küçülecek tahmininin aksine, iddia ediyorum, yine yanılacaklar. Biz pozitif ayrışacağız. Tahminler eksi 2 ile 1 arası tahmine doğru gidiyor. Dünya ortalamasından çok daha iyi. Yine orada da pozitif ayrışacağımız bir yıl” ifadesini kullandı.

    Albayrak, haziran, temmuz ve ağustos aylarındaki bazı verilerin toparlanmanın başladığını gösterdiğine dikkati çekerken, “İhracat, PMI, güven endeksleri, sanayi endeksi, vergi gelirleri, kapasite kullanı toparlanmanın güçlü şekilde başladığını gösteriyor. Virüsün etkisi normalleşme sürecinde atılan her adım bize pozitif yansıyor” değerlendirmesinde bulundu.

    Para basılması taleplerine de tepki gösteren Albayrak, ” ‘Para basın’ diyorlardı ki intihar, bu oyuna girmedik. Anlı şanlı insanlar para basalım diye twitler attılar. En büyük tuzak. Para bassaydık yüzde 25-30 enflasyonu konuşurduk. Faizler kaç olurdu o zaman” dedi.

    “İHTİYAÇ OLURSA KÜÇÜK DOKUNUŞLAR YAPARIZ”

    Albayrak, ağustos ayı itibariyle piyasanın hızlı şekilde normalleşmeye doğru gittiğini belirtierek, ihtiyaç olması halinde kendilerinin de küçük dokunuşlar gerçekleştirececeğini söyledi.

    Kısa çalışma ödeneğinin de bu süreçte normalleşme desteğine dönüştüğünü aktaran Albayrak, bu dönemde hazırlanan istihdam paketinin ise Meclis’in yoğunluğundan yasalaşamadığını anımsattı.

    Albayrak, ikinci dalga beklentilerine yönelik olarak da “Dünyada hiçbir ülkede ekonominin tamamen kapanma söylemi yok.Gelecek ne gösterir bilemeyiz. Her türlü senaryoya hazır olmamız lazım” dedi.

    Türkiye’nin Gezi olaylarından beri bir mücadele verdiğine de dikkati çeken Albayrak, “Bu mücadelenin öncesi de var. O süreçten bugüne ülkenin başındaki lideri başta olmak üzere ülkeyi esir almaya yönelik operasyonlarla karşıya kaldık. Berat Albayrak çok farklı süreçlerde rol oynadı çok insanın ayağına bastı. Konu ülkenin menfaatiyse sonuna kadar hepsi bir tarafa mücadele vermek bizim boynumuzun borcu. Taşın altına elimizi değil, bedenimizi koyacağız. Bir mücadele veriyoruz ama bunun bir bedeli olacak. Dolayısıyla bağımsızlığın bir bedeli var. Bizim ecdadımız bu bedeli sayısız defa ödedi. Bu ülkenin menfaatinden başka yere Rabbim döndürmesin” değerlendirmesinde bulundu.