Kategori: Ekonomi

  • Benzine 15-17 kuruş arası indirim geliyor

    Benzinde, bu gece yarısı 15-17 kuruş arası indirim bekleniyor. Motorinde, bir hareket söz konusu değil.

    ZAM YAPILMIŞTI

    Benzine bu ay, bir haftada 33 kuruş tutarında zam yapılmıştı.

  • Hortum etkisi! Fiyatlar yüzde 5 ila 10 arasından zam gelebilir

    Antalya’da yaşanan hortum felaketi sonrası 26 bin dönümlük alanın etki gördüğü ve sebze üretiminde yüzde 10’luk bir gerileme yaşandığı bildirildi.

    Halde en ucuz domates 4 lira

    Söz konusu düşüşün fiyatları yüzde 5 ile 10 arasında etkileyeceğini kaydeden Antalya Yaş Meyve ve Sebze Komisyocuları Derneği Başkanı Nevzat Akcan, “Ürün olmadığı için ihracat da yapamıyoruz. Kaliteli ürün yok. Bu eksikliği yaşıyoruz şu anda” dedi.

    Antalya ve ilçelerinde yaşanan hortum ve fırtına, sebze ve meyve üreticilerini olumsuz yönde etkiledi. Özellikle örtü altı sebzenin merkezi Kumluca ve Demre ilçelerinde seralar ve ekili alanlar zarar görürken, Finike’de de yine seralar ve narenciye ürünleri fırtına ve hortumdan zarar gördü. Toplamda 26 bin dönümlük alanın zarar gördüğü bildirilirken, bunun 3 bin 200’lük dönümünün örtü altı sebze üretiminin yapıldığı bölgeler olduğu kaydedildi. Söz konusu zarar sonrası sebze üretiminde yüzde 10’a varan bir düşüş yaşandığı ve bu durumun fiyatlara yansıyacağı belirtildi.
    ‘BÜYÜK BİR SIKINTI VAR’
    Sebze üretiminde çiftçinin yaşadığı zorluklara işaret eden Antalya Yaş Meyve ve Sebze Komisyocuları Derneği Başkanı Nevzat Akcan, yaşanan hortum afeti sonrası Antalya toptancı halinde sebzede yüzde 10’a varan bir düşüş yaşandığını söyledi.

    Üretici ve tüketicinin düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Akcan, “Üreticiye de tüketiciye de ihtiyacımız var.

    arım ilçe müdürlüğünden aldığım bilgiye göre, Antalya ve ilçelerinde 26 bin dönümü etkiledi. 3 bin 250 dönümü örtü altı. Diğer kalan bölümü de açık alanda narenciye ve yeşillikleri etkiledi. Zaten ürünümüz kısıtlıydı şimdi daha da azaldı. Büyük bir sıkıntı var.” dedi.

  • Türk-İş açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı

    Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), 2019 yılı Ocak ayı Açlık Yoksulluk Sınırı raporunu açıkladı.

    Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2.008,66 TL oldu.

    Türk-İş’in araştırmasına göre, ocak ayında gıda harcamaları ise aylık yüzde 3,48, yıllık yüzde 24,34 arttı.

    TÜRK-İŞ ARAŞTIRMASININ AYRINTILARI ŞU ŞEKİLDE:

    “Gıda fiyatlarındaki artış devam ediyor. Yürütülen kampanyalar, piyasaya yapılan müdahaleler çarşı-pazar ve marketlerdeki fiyat artışını önlemedi. Piyasanın “görünmez eli” çalışanın cebindeki parayı kemirmeye devam etti. Özellikle dar ve sabit gelirli kesimlerin harcamalarında ağırlıklı yer kaplayan gıda ürünlerindeki fiyat artışı çalışanların geçim şartlarını olumsuz etkilemeye devam etti. Mutfak harcaması kapsamında günlük tüketimi fazla olan yaş sebze ve meyve fiyatları -ileri sürülen çeşitli nedenlere de bağlı olarak- bu ay tekrar yükseldi.

    Oysa TÜRK-İŞ tarafından hesaplanan gıda fiyatları endeksi ile TÜİK tarafından hesaplanan gıda endeksindeki son oniki aylık gelişimin yer aldığı şekilden de görüleceği üzere, piyasaya yapılan müdahale sonucu geçtiğimiz yılın son aylarında gıda fiyatları artışında belirgin bir gerileme yaşanmıştı. Ancak Konfederasyon tespitlerine göre bu ay gıda fiyatlarında tekrar yükselme eğilimi ortaya çıktı.

    DÖRT KİŞİNİN SAĞLIKLI VE DENGELİ BESLENMEMESİNİ İÇİN AYLIK YAPILMASI GEREKEN GIDA HARCAMASI 2 BİN 8 LİRA 66 KURUŞ

    TÜRK-İŞ (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu), çalışanların geçim şartlarını otuz iki yıldan bu yana aralıksız olarak her ay düzenli olarak yaptığı “açlık ve yoksulluk sınırı” araştırması ile ortaya koymaktadır.

    Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2.008,66 TL. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6.542,88 TL,

    Evli olmayan-çocuksuz bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 2.451,97 TL olarak hesaplandı.

    TÜRK-İŞ hesaplamasına göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı bir ayda 67,50 TL artış gösterdi. Bunda özellikle yaş sebze ürünlerindeki artışın etkisi fazla oldu. Son bir yıl itibariyle -sadece mutfak harcaması için- 393,17 TL daha fazla harcama yapma gereği ortaya çıktı. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam için dört kişilik bir ailenin yapması gereken toplam harcama tutarı ise geçen yılın aynı ayına göre 1.280,70 TL artış gösterdi. Böylece Ocak ayı itibariyle bir önceki aya göre hayat 220 TL daha pahalı duruma geldi.

    2019 YILINDA GEÇERLİ OLMAK ÜZERE YÜZDE 26,04 ARTIŞLA AYLIK NET

    2.020,90 TL olarak belirlenen bekar bir işçinin asgari ücretindeki artış 417,77 TL olmuştu. Böylece asgari ücret uzun bir aradan sonra dört kişilik bir ailenin açlık sınırı tutarının üstünde belirlenmiş oldu.

    Ancak bekar bir işçinin yaşam maliyetini karşılamaktan uzak kaldı.

    Milyonlarca işçinin asgari ücret düzeyinde gelir düzeyine sahip olduğu, milyonlarca emeklinin aylık maaşının asgari ücretin altında olduğu bir yapıda, dar ve sabit gelirli kesimlerin geçim ve yaşama şartlarının iyileştirilmesi gündemin öncelikli konusu olmaya devam etti.

    TÜRK-İŞ’in verileri temel alındığında “mutfak enflasyonu”ndaki değişim 2019 Ocak ayında şu şekilde gerçekleşti.

    Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarı bir önceki aya göre yüzde 3,48 oranında arttı.

    Yılın ilk ayında fiyatlardaki artış yüzde 3,48 oranında oldu.

    Gıda enflasyonunda son on iki ay itibariyle artış oranı yüzde 24,34 olarak hesaplandı.

    Yıllık ortalama artış oranı ise yüzde 17,60 oldu.

    Gıda harcaması çalışmasına temel alınan beslenme kalıbında yer alan ürünlerin fiyatları marketten markete, pazarın bulunduğu semte göre değişiklik göstermektedir. Ancak vurgulanması gereken husus ülke genelinde yürütülen “enflasyonla topyekün mücadele” çerçevesinde kimi yerlerde uygulanan indirim artık yerini fiyat artışlarına bırakmaktadır. Bu durum dikkate alınarak bu ay gerçekleşen fiyat değişiklikleri değerlendirilmelidir.

    OCAK İTİBARİYLE FİYATLARDA Kİ DEĞİŞİM ŞU ŞEKİLDE OLDU:

    Süt, yoğurt, peynir grubunda süt fiyatı artarken, yoğurt ve peynir fiyatında önemli bir değişiklik olmadı. Ancak burada, hesaplamada temel alınan peynirin nispi fiyat düşüklüğü de göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin fiyatı 50 TL olan tulum peyniri, 60 TL olan kaşar peyniri gibi peynir çeşitleri her zaman olduğu gibi hesaplama yapılırken kapsam dışında tutulmaktadır.

    Et, tavuk, balık, sakatat, bakliyat ürünlerinin bulunduğu grupta geçen ay 1’er TL ucuzladığı belirtilen kıyma ve kuşbaşı etin kilogram fiyatı aynı seviyede kaldı. Tavuk fiyatında ise artış tespit edildi.

    Sakatat fiyatı bu ay yine değişmedi. Balık fiyatında bu ay -hamsi ve istavrite bağlı olarak- biraz artış oldu. Yumurta fiyatı tanede 10 kuruş arttı. Bakliyat ürünlerinde (kuru fasulye, kırmızı-yeşil mercimek, nohut, barbunya vb.) bu ay bazı fiyat ayarlamaları yapıldı ve düşük tutarda da olsa ortalama kilogram fiyatı biraz arttı.

    Ortalama yaş sebze-meyve fiyatı mutfak harcamasını bu ay artırdı.

    FİYAT ARTIŞLARI SEMT PAZARLARINA OLUMSUZ YANSIDI

    Mevsim şartlarının elverişsizliği ve üreticiden toptancı haline yapılan sevkiyatın azalmasıyla açıklanan fiyat artışları semt pazarlarına olumsuz yansıdı. Özellikle ortalama sebze kilogram fiyatının bir önceki aya göre yüzde 25,90 oranında artışla 7,00 TL’ye yükselmesi etkili oldu. Üstelik hesaplamada fasulye, patlıcan, sivri biber gibi kilogram fiyatı 10 TL’nin üstünde olan sebzeler de dikkate alınmadı. Meyve çeşidindeki (7 ürün) azalma fiyata olumlu yansıdı.

    Buna rağmen geçen ay 5,22 TL olan ortalama yaş sebze-meyve fiyatı bu ay 6,22 TL olarak hesaplandı. Hesaplama yapılırken -her zaman olduğu gibi- pazarda yaygın bulunan mevsim ürünleri esas alındı. Araştırmada ürünlerin tek tek ağırlığı yerine harcama sepetindeki meyve-sebze tüketiminin toplam miktarından hareket edildi.

    Ekmek, pirinç, un, makarna, bulgur, irmik gibi ürünlerin bulunduğu grupta ekmek fiyatı maliyetlerdeki artışa ve zam kararı alınmış olmasına rağmen uygulamaya girmedi. Ekmek üreticileri zam için iki ay sonrasına gün verdi. Pirinç, bulgur, un fiyatı düşük oran da olsa artarken irmik fiyatı ortalamada biraz geriledi.

    Son grup içinde yer alan gıda maddelerinden tereyağı fiyatı aynı kaldı, margarin fiyatı ise kampanyayla biraz düşürüldü. Zeytinyağı ile ayçiçeği yağı fiyatı değişmedi. Zeytin fiyatı yeşil ve siyah zeytin ortalaması olarak aynı kaldı. Yağlı tohum (ceviz, fındık, fıstık, ayçekirdeği vb.) ürünleri de indirim kapsamında fiyatı değişmeyen ürünler oldu. Baharat (kimyon, nane, karabiber, vb.) ile şeker, bal, pekmez, salça fiyatı da aynı kaldı. Reçel fiyatı düştü, tuz fiyatı arttı. Çay ve ıhlamur fiyatı ise değişmedi.”

  • Bursa’da Yabancıya Konut Satışı Rakamları Açıklandı

    AA muhabirinin TÜİK istatistiklerinden derlediği bilgilere göre, yabancıya konut satışı, 2018’de önceki yıla göre yüzde 78,30 artarak 22 bin 234’ten 39 bin 663’e yükseldi.

    Yabancıların konut alımında geçen yıl en çok tercih ettiği il 14 bin 270 konutla İstanbul oldu. İstanbul’u, 7 bin 938 konutla Antalya, 2 bin 720 konutla Bursa, 2 bin 133 konutla Ankara ve 2 bin 63 konutla Yalova izledi.

    Geçen yıl ilk defa bin adetlik konut satış sınırını aşan iller; bin 366 ile Sakarya, bin 344 ile Trabzon, bin 70 ile Aydın ve bin 22 ile Mersin olarak belirlendi. Türkiye genelinde 2017’de sadece 4 ilde yabancılara satılan konut sayısı bini geçerken, bu sayı geçen yıl 8 oldu.

    Yabancıların en çok konut aldığı İstanbul ve Antalya’da satılan konut sayısı 22 bin 208’e yükseldi. Böylece toplam satışın yarısından fazlası, İstanbul ve Antalya’da gerçekleşti.

    Türkiye’den en çok konutu 8 bin 205 adetle Irak vatandaşları aldı. Iraklıların toplam satıştaki payı yüzde 20,7 oldu. Iraklıları, 3 bin 652 konut alımıyla İranlılar, 2 bin 718 adetle Suudiler, 2 bin 297 adetle Ruslar, 2 bin 199 Kuveytliler ve 2 bin 84 adetle Afganlar takip etti.

    – En yüksek artış Samsun, Ankara ve Yalova’da

    Yabancıya konut satışında geçen yıl en yüksek artış yüzde 253 ile Samsun’da kaydedildi. Samsun’da 2017’de 271 adet olan yabancıya konut satışı, geçen yıl 956’ya yükselerek bin sınırına dayandı.

    Samsun’u, yüzde 161 ile Ankara, yüzde 91 ile Yalova, yüzde 85,5 ile Bursa, yüzde 77,5 ile Sakarya ve yüzde 74,5 ile İstanbul takip etti.

    Yabancılara satışı gerçekleştirilen konut sayısı Ankara’da 817’den 2 bin 133’e, Yalova’da bin 79’dan 2 bin 63’e, Bursa‘da bin 474’ten 2 bin 720’ye, Sakarya’da 770’den bin 366’ya, İstanbul’da 8 bin 182’den 14 bin 270’e yükseldi.

    Geçen yıl en fazla artışın olduğu ve yabancıya toplam satışın yüzde 87’sinin gerçekleştiği ilk 10 içerisinde yer alan Mersin 70,5 ile 7’nci, Antalya yüzde 69 ile 8’inci, Trabzon yüzde 37,5 ile 9’uncu ve Aydın yüzde 29,5 ile 10’uncu sırada yer aldı.

    Mersin’de satışlar 600’den bin 22’ye, Antalya’da 4 bin 707’den 7 bin 938’e, Trabzon’da 978’den bin 344’e ve Aydın’da 826’dan bin 70’e yükseldi.

    İlk 10 dışında yer alan 71 ildeki konut satışı ise yüzde 121’lik artışla 2 bin 167’den 4 bin 781’e ulaştı.

    – Muğla ilk 10’dan düştü

    Verilere göre, önceki yıl listede ilk 10’da bulunan Muğla, 2018’de yerini koruyamadı. 2017’de 634 satışla 9’uncu sırada yer alan Muğla, geçen yıl listede ilk 10’a giremedi. Muğla yerine ilk 10’a giren il, yüzde 253 artış kaydeden Samsun oldu.

    Sektör temsilcileri, yabancıya konut satışının 2019’da da artmaya devam edeceğini belirterek, hükümetin verdiği destek ve teşviklerin yanı sıra vatandaşlık hakkının 250 bin dolara düşürülmesinin de bu artışta etkili olacağını kaydediyor.

    – “İstanbul dışı iller de ciddi tercih edilmeye başlandı”

    Beyttürk Yönetim Kurulu Başkanı Muhammet Uğurcan Barman, dolar kurunun yükselmesi sonrası Türk gayrimenkul ürünlerinin ciddi avantaj içerdiğini, yabancıların daha düşük rakamlarla konut veya iş yeri alabildiğini söyledi.

    Yurt dışına konut satışının bir nevi ihracat kalemi gibi ele alınması gerektiğini belirten Barman, vatandaşlık hakkının 250 bin dolara düşürülmesinin de bu satışlarda etkili olduğunu kaydetti. Barman, “Özellikle Körfez ve Orta Doğu ülkelerinin vatandaşları, 250 bin dolar ödeyip gayrimenkul alarak Türk vatandaşlığı almak için yarış halindeler.” dedi.

    Yabancıların artık İstanbul dışı illeri de tercih etmeye başladığını ifade eden Barman, “Sadece gayrimenkul alıp bununla yetinme düşüncesinde değiller. Farklı bölgelerde de yatırım yapıyorlar. Samsun Ankara, Yalova ve Sapanca gibi bölgelere yakın zamanda Ordu da eklenecek. Özellikle yeşilin, suyun, denizin olduğu bölgeler dikkati çekiyor.” diye konuştu.

    Barman, geçmiş dönemde Samsun’un, şu anda da Ordu’nun reklamının yapıldığını belirterek, yeşilin ve suyun olduğu her yere talebin artacağını, yabancının konut almak için doğudaki illere de gideceğini vurguladı.

    Türkiye’nin halihazırda dünya gayrimenkul piyasasından yeterli payı alamadığını vurgulayan Barman, “Ben çok daha yüksek noktalara, 100 binlere çıkmamız gerektiğine inanıyorum. 2019’da 50 bin satış adedini geçeriz.” dedi.

    – “Samsun İranlılar, Mersin Iraklılar için cazip”

    İstanbul Gayrimenkul Değerleme ve Danışmanlık Yönetici Ortağı Ahmet Büyükduman da Samsun’un öne çıkmasında İran etkisinin olduğunun söylenebileceğini, İranlıların özellikle Atakum bölgesinde yoğunlaştığını söyledi.

    Büyükduman, “İstanbul ve Antalya’nın toplam satışların yarısını alması önemli. Turizm destinasyonu olarak da bu 2 il başı çekiyor. Bursa, Yalova, Trabzon, Sakarya Arap turist ağırlıklı. Mersin, Irak vatandaşları için cazip.” dedi.

    Nevita International Yönetim Kurulu Başkanı ve Fuzul Grup Yönetim Kurulu Üyesi Faruk Akbal ise yabancıya konut satış adedinin 40 bine yaklaştığını hatırlatarak, pazarın hızla büyüdüğünü vurguladı.

    Bu büyümede devlet desteğinin katkısına işaret eden Akbal, “Ancak net döviz girdisinde birçok sektörün önünde olmamıza rağmen ihracatçı teşviklerinden faydalanamıyor olmamız hızımıza ket vuruyor. Bu konuda sektör olarak bir düzenleme, yurt dışı tanıtım ataklarında bir destek bizi daha hızlı yukarılara taşıyacaktır.” diye konuştu.

     

    Kaynak: Anadolu Ajansı
  • Garip Tavukçuluk Konkordato Talebinde Bulundu

    Lades Piliç markasıyla bilinen, Adana merkezli ve bölgenin ihracat şampiyonu olan 40 yıllık tavuk firması Garip Tavukçuluk, yüksek faiz oranları ve yem ham maddesi stokçuluğundan kaynaklı Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurarak konkordato talep etti. Mahkeme, Garip Tavukçuluk’a 15 Ocak itibarıyla 3 aylık geçici mühlet tanıdı.

    Garip Tavukçuluk’un, Adana’da 6000 m2 kapalı alan üzerinde kurulu yıllık 100.000 ton piliç eti işleme kapasitesine sahip kesimhane tesisleri; 20.000 metrekare kapalı alana sahip damızlık işletmeleri; 400.000 adet/hafta kapasiteli kuluçkahane; çok sayıda yetiştirme çiftliği ve yılık 200.000 ton yem üretim kapasitesine sahip yem fabrikası bulunuyor.

    İşlerini kaybetmek istemeyen işçiler ve yetkililer, açlıktan ölme riskiyle karşı karşıya olan 3 milyon canlı tavuğun olduğunu belirterek firma önünde eylem yaptı.

    Yaklaşık 650 çalışanımız ve bunların aileleri herkesin bir mağduriyeti söz konusu. Bizim tek derdimiz firmamız kapanmasın. çalışanlarımızdan memnunuz, insanlar burada ekmek yemeye devam etsin. Bu konuda devlet büyüklerimizden destek bekliyoruz

    Planlama Şefi Serkan Dönmez, ekonomik sıkıntılardan dolayı konkordato talebinde bulunduklarını kaydederek, “Talebimiz kabul edildi fakat gerekli desteği alamadık. Sahada canlı hayvanlarımız mevcut fakat onlara maddi imkansızlıklardan dolayı yem gönderemedik. Onları yemsiz bırakmak zorunda kaldık. O hayvanların ölüm riski mevcut. ” şeklinde konuştu.

    “Burada bölgenin ihracat şampiyonu olmuş bir firmadan bahsediyoruz”

    Firmada şef olarak çalışan Yılmaz Börçün de işçi ve işveren olarak aile ortamında çalıştıklarını ifade ederek, “Bu işverenler neden bu duruma geldi? Neden bankalar faizlerini bu kadar arttırdı? Neden yem hammadde stokçuları ortaya çıkıp da uçuk rakamlar çıkardı? Devletten istediğimiz burada üretim olması. 40 bin kesimden 120 bin kesime çıkmış, devletine kaynak oluşturmuş ve bu bölgenin ihracat şampiyonu olmuş bir firmadan bahsediyoruz burada. Basit bir fabrika değil burası” dedi.

    “İşverenim, ‘elinize sağlık arkadaşlar buraya kadarmış’ dedi ama biz gidemedik”

    İşçilerden İlhan Ünal ise çok üzgün olduklarını söyleyerek, “Biz işimizi, ekmeğimizi bu fabrikaya borçluyuz ve bunları hak etmiyoruz. Bugün bana işverenim ‘elinize sağlık arkadaşlar buraya kadarmış’ dediler ama biz gidemedik. Bizim ekmeğimizi aşımızı verdi bu insanlar. Devletimiz elini bizden çekerse biz ne yapacağız?” diye konuştu.

  • Yemeklik yağa litre başı vergi getirildi!

    Türkiye paralı poşet uygulamasını tartışırken, yemeklik yağda da ‘atık yağ’ vergisi gündeme geldi. Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği (BYSD) Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, paralı poşet uygulamasına ilişkin kanunla yemeklik yağ için de litre başına 10 kuruş atık yağ bedeli getirildiğini söyledi.

    Büyükhelvacıgil, bir grup gazetecinin, sektörün sorunlarıyla ilgili sorularını yanıtladı.

    50 KURUŞ ÖNGÖRÜLÜYORDU

    Marketlerde poşetin paralı olmasına ilişkin Çevre Kanunu’nda yağ için de litre başına 10 kuruş atık yağ vergisi konulduğunu belirten Büyükhelvacıgil, başlangıçta bitkisel yağ ile madeni yağ için aynı tutarda, litre başına 50 kuruş vergi öngörüldüğünü, girişimleri sonucu bunu 10 kuruşa indirdiklerini anlattı.

    SANAYİCİNİN VERGİSİ 3’E KATLANACAK

    Aslında buna da gerek olmadığını, çünkü Türkiye’de sadece fast-food restoranlarında 50 bin ton atık yağ çıktığını kaydeden Büyükhelvacıgil, “100 bin — 150 bin ton kapasitesi olan orta ölçekli bir işletme yıllık 8.5 milyon TL geri dönüşüm katkı payı ödeyecek. Daha önce ödediği vergi normalde yıllık 4.5 milyon TL civarında. Yani sanayicinin vergisi 3’e katlanacak” dedi.

    ‘FİYATLARI ETKİLEYECEK’

    Büyükhelvacıgil, ambalajcıların da üretim için devlete ambalaj geri dönüşüm katkı payı ödeyeceklerine dikkat çekti. Büyükhelvacıgil, “Ambalaja zam, yağa geri dönüşüm katkı payı, bunlar fiyatları etkileyebilecek kalemler. Eğer 2019 yılında bu yönetmelik yürürlüğe girerse, enflasyonu etkiler” diye konuştu.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan sert sözlerle uyardı: Hazırlıklarımız var! Bunun adı ihanettir

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi adayları açıkladı. İşte adaylar;

    Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı: Fatma Şahin

    Araban: Mehmet Özdemir

    İslahiye: Kemal Vural

    Nizip: Mehmet Sarı

    Nurdağı: Ökkeş Kavak

    Şahinbey: Mehmet Tahmazoğlu

    Şehitkamil: Muhammet Rıdvan Fadıloğlu

    Yavuzeli: Mustafa Kemal Sakaroğlu

    Oğuzeli: Mehmet Sait Kılıç – MHP (Cumhur İttifakı Adayı)

    Karkamış: Mehmet Seydi Yılmaz – MHP (Cumhur İttifakı Adayı)

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle;

    31 Mart akşamında Gaziantep ile birlikte yeni destanlar yazacağız. Gaziantep tüm dünyaya insanlık dersi verdi. Ülkemizin huzurunu bozmak, fitne sokmak için çırpınan gafillere, teröristlere, ajanlara itibar etmeyen Gaziantepli kardeşlerime şükranlrımı sunuyorum. Bugüne kadar belediyelerimizde görev yaparak, Gaziantep’e hizmet etmiş kardeşlerimize şahsım ve milletimiz adına şükranlarımı sunuyorum.

    Cumhur İttifakı’yla kurduğumuz gönül birliğine özellikle sahip çıkacak ve hep birlikte en yükseğe çıkaracağız. Gaziantep’ten rekor bir oy bekliyorum. Hükümetlerimiz döneminde, Gaziantep’e bugüne kadar 35 katrilyon yatırım yaptık. Eğitimde 10 bin 830 derslik inşa ettik. Gaziantep’e ikinci devlet üniversitesini kurduk. 33 bin seyircili kapasiteli stadyum inşa ettik. 546 bin metrekarelik bir alanda her türlü sosyal ve spor tesisimize sahip nillet bahçesine Hasan Celal Yücel’in adını verdik. İçinde millet kıraathanesinin de olduğu 65 bin metrekarelik ikinci bir millet bahçesini de eski stadyumun yerine yapıyoruz.

    Gaziantep’te yerel ve yatay mimari ilkesiyle 50 bin konutluk yeni bir şehri, tüm ticari sosyal ve kültürel alanlarıyla birlikte kuruyoruz. Sağlıkta Gaziantep’te 19’u hastane toplam 80 sağlık merkezi inşa ettik. Şehir hastanesi dahil 6 tesisin inşası devam ediyor. Gaziantep’te 203 bin dekar araziyi sulamaya açtık. Gaziantepli çiftçilerimize 1,5 katrilyon lira tutarında tarımsal destek verdik.

    “SENİN HAYALLERİN BİLE ULAŞAMAZ”

    Şanlıurfa-Gaziantep hızlı tren projesinin etüt çalışmaları sürüyor. Gaziray’ın yapımı devam ediyor. CHP’nin yapabileceği bir iş değil. Gaziantep Havalimanı’nın yolcu sayısı geçtiğimiz yıl 2 milyon 655 bine ulaştı. Bay Kemal bizim icraatlarımızın ulaştığı yere senin hayallerin bile ulaşamaz.

    Rehavete kapılmayacağız. Aynı kararlılıkla yola devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde sizlerden alacağımız güçle çok daha büyük projelere imza atacağız.

    “BİR GECE ANSIZIN GİRER GEREĞİNİ YAPARIZ”

    Türkiye’nin Suriye, Irak, Balkan politikalarını anlamak isteyenler gelip Gaziantep’e baksınlar. Bir gece ansızın gider gereğini yaparız. Türkiye’yi Suriye’den uzak tutmak isteyenlerin derdi bataklığı derinleştirmek. Biz burada huzur içinde yaşarken yanıbaşımızdaki insanları zalimlerin varil bombalarına bırakamayız.

    Diyorlar ki Türkiye’nin Suriye’de ne işi var? Türkiye baba Esad ile 1998’de mutabakatı imzaladı. DEAŞ ile mücadelede somut başarıları olan tek ülke Türkiye’dir. Burada çok daha derin bir oyun var. Ama unutmayın herkesin bir hesabı varsa, Allah’ın da bir hesabı var. Şu ana kadar Suriye’ye dönen sığınmacıların sayısı 300 bine yaklaştı. Fırat’ın doğusunu teröristlerden arındırdığımızda milyonlarca kardeşimiz evlerine dönebilecek.

    “OLDU OLDU, OLMADI…”

    Gerektiğinde askeri harekatlardan kaçınmayacağımızı gösterdik.  Önceliğimiz elbette siyaset ve diplomasi yollarını sonuna kadar kullanmak. Mesela İdlib meselesini bu şekilde çözüm yoluna koyduk. Oldu oldu, olmadı bir gece ansızın oralardayız.

    “KAPILARIMIZI AÇTIK”

    Yeni bir seferberlik ilan ediyoruz. Sanayiciden esnafa her kesime üretimlerini ticaretlerini destekler teşvikler muafiyetler veriyorum. Üretimi artırmanın yolu yatırımdır. Yatırım yapmak isteyenlere kapılarımızı açtık.

    “BUNUN ADI TİCARET DEĞİLDİR”

    Dolar düştü, borsa yükseldi. Marketlere bakıyoruz, çarşı pazara bakıyoruz. Maalesef fiyatlar alıcılar vasıtasıyla tırmandırılıyor. Fiyatlar birbirini tutmuyor. Belediyecilere önemli görevler düşüyor. Bunları hesaba çekmeniz lazım. Hazırlıklarımız var ve bu uygulamayı da yapacağız. Bunun adı ticaret değildir, bunun adı olsa olsa tefeciliktir, riyakarlıktır hatta ülkeye ve millete ihanettir.

    ADAY TANITIM TOPLANTISI ÖNCESİ VATANDAŞLARA HİTAP ETTİ

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gaziantep’te aday tanıtımının yapılacağı salona sığmayan binlerce kişiye seslendi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhur İttifakı’nın zillet ittifakına gerekli dersi vereceğini belirterek, “20 yıl önceki Gaziantep’i düşünün, bir de bugünkü Gaziantep’i düşünün. Nereden nereye geldik ve şu 16 yılda 35 katrilyon Gaziantep’e yatırım yaptık. Çünkü Gaziantep buna layıktır. Gaziantepli buna layıktır. Yeni yönetim sistemiyle, yeni Cumhurbaşkanlığı sistemiyle daha farklı bir döneme giriyoruz. 31 Mart akşamına hazır mıyız? Sandıkları patlatıyor muyuz? Bu zillet ittifakı mıdır, İllet ittifakı mıdır nedir? Bunlara Cumhur İttifakı olarak gereken dersi veriyor muyuz? Gelin Rabiamızı burada yapalım ve ısınalım” diye konuştu.

  • Sarıbal: Sözleşmeli tarım kanayan bir yara

    Bursa Karacabey’de domates üreticileri ile salça fabrikası arasında mahkemeye taşınan anlaşmazlık meydana geldi. Çiftçilerle sözleşme imzalayan ve sözleşmeye göre çiftçilere avans, gübre ve fide desteği sağlaması gereken salça fabrikası sözleşmeye uymadı. Bunun üzerine üreticiler de ürünlerini başka firmalara sattı. Salça fabrikası ise üreticileri sözleşmeye aykırı davrandıkları gerekçesiyle dava etti. Fabrika üreticilerden 5 ile 10 milyon lira arasında değişen tutarda para talep ediyor.

    Davanın görüldüğü Karacabey Adliyesi’ne giden ve üreticilere destek olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, burada kısa bir konuşma yaptı.

    Siyasal iktidarın ‘sözleşmeli tarım’ uygulamasının üreticiyi mağdur ettiğini belirten Sarıbal, “Sözleşmeli tarım ile sözleşme karşılığı ürettiğiniz ürünü bir firmaya veriyorsunuz. Burada konu olan şey domates. Sanayi domatesi, salçalık. Yıllardır bu bölgede bu yapılıyor. Ama görüyoruz her sene değişik sorunlar yaşıyoruz. Sözleşmeli tarım artık kanayan bir yara olarak karşımızda durmaktadır. Aşağı yukarı her yıl sanayi domates sürecinin ekiminden, sözleşme tarihinden, hasat ve hasat sonrasına kadar sürekli değişik problemler ile karşılaşıyoruz. O zaman bizim, bu sözleşmeli tarım denen mekanizmayı gözden geçirmemiz gerekiyor” dedi.

    Sözleşmeli tarımda üreten ve üreticinin ürününü alan olmak üzere iki taraf olduğunu kaydeden Sarıbal, firmaların sözleşmeyi çok iyi bildiğini ancak üreticinin konuya hakim olmadığını aktardı. Sarıbal, şunları söyledi:

    ÇİFTÇİ ÖRGÜTLENMELİ

    “Hangi firma olursa olsun, alıcı firmalar sözleşmenin bütün maddelerini sonuna kadar hakim. Ne istediklerini biliyorlar. Ama karşı taraf yani çiftçimizi, köylümüz, sözleşmenin değil bütününü bir tek sayfasını bile okuyup oradan hukuki bir sonuç çıkarabilecek durumda değil. Dolayısıyla sözleşmeler iki taraflı imzalanmasına karşın, bir taraf sözleşmenin bütününe hakim, bir tarafsa sözleşmenin içeriğini en basit değimiyle bilmeyerek imza atmaktadır. Burada temel sorun bu sözleşmenin tarafı olan bir alıcı taraf, öbür tarafta çiftçinin örgütlü olmaması, sahibinin olmaması, hukuki ve ekonomik bir denetimden o sözleşmenin geçmemesi.

    Çiftçi örgütlerine görev düşmekle beraber, çiftçinin de bir an önce tekrar örgütlenmesi ve örgütlülük içerisinde bu sözleşmenin sahici tarafı olması gerekir. Eğer bu sözleşmenin sahici tarafı olamazsa sözleşmede ne yazdığını sayfa sayfa inceleyip neye imza attığını bilemezse elindekini avucundakini kaybeder. Alın teriyle, emekle, tırnakla kazıdığımızın üstüne, – oradan zaten bir şey kazanamadığımız gibi – buradan da tekrar elimizdeki, avucumuzdaki evimizi barkımızı her şeyimizi almaya kalkan bir durum var.

    TAHHÜDÜNÜ YERİNE GETİRMEYEN FABRİKA ÇİFTÇİYİ MAHKEMEYE VERMİŞ

    Domates üreticilerimiz bir sözleşme imzalamışlar, ilgili firmayla. Bu firma avans sözü vermiş. Fide sözü vermiş. Gübre sözü vermiş. Fakat ne avansı ne fideyi ne gübreyi, herhangi birini karşılamamış. Hatta bazı üreticilerimiz hasada bir ay iki ay kala fabrika taahhütlerini yerine getirmediği için onlara protesto göndermiş. Fakat hasat dönemi bitmiş, hasat bittikten sonra hiç ummadıkları bir şeyle karşılaşmışlar. Bir grup üreticiye bir senetle alacak davası açılmış. Ve bu davalar ciddi rakamlar. Tam rakamı bilmiyoruz. 5 ile 10 milyon, yani eski parayla 5 ile 10 trilyon arasında bir rakam.

    Alıcı firma 33 kuruştan önce anlaşma yapmış. Sonra 43 kuruşa çıkarmış kilogram fiyatını. Ama senetler 65 kuruştan, 67 kuruştan, 70 kuruştan işleme girmiş. Dolayısıyla çiftçiden bugün 5 ile 10 milyon TL para talep edilmekte.

    Fabrika taahhüdünü yerine getirmemesine rağmen çiftçinin bu sözleşmede tek taraflı olarak ‘fabrika taahhüdünü yerine getirmedi dolayısıyla ben ürünümü kendi tohumumla ektim, kendi fidemi yetiştirdim, kendi gübremi attım, kendi ilacımı attı, kendi masraflarımı karşıladım’ diyerek, başka bir firmaya, başka bir fabrikaya satmış, teslim etmiş.

    Şimdi sorun şu, bu sözleşmenin içinde, çiftçi farkında olmadan, bir senede imza atıldığı söyleniyor. Öyle bir senet ki 5 değişik kalem ile yazılı. Yine, fabrikanın taahhüdüne uymadığına ilişkin çiftçinin protestosu var. Yine, eğer bu sözleşmenin içinde bir senet varsa ki çiftçi bunu bilmiyor, o senet bir teminat senedi olması gerekir ve sözleşmeye dayalı bir dava açılması gerekir. Ama bir çiftçimiz onu tespit etmiş ve sözleşmeye dayalı davasını açabilmiş. Ama diğer üreticilerimize kambiyo senedi şeklinde yani nakit alacak verecek şeklinde işlem konmuş çiftçi direkt borçlu görünüyor. Bu resmen bir aldatma. Resmen bir hülle. Açıkça olmayan bir parayı talep etme gibi bir durum.

    ALDIĞI ÜRÜNÜN PARASINI VERMEYEN FABRİKA

    Diğer bir konu, aynı firma, aynı yapı, bu taahhütlerini yerine getirmemesine rağmen, üreticiden aldığı ürünlerin parasını hala ödememiş. Diğer bir konu, açılan davalara karşı, üretici teminat yatırıp avukat tutamadığı için ne yazık ki zorunlu yeni bir sözleşme yapmış. Bu fabrikaya ürününü vermek koşuluyla bir miktar senetler geri alınmış, fabrika yaptığı bu dayatmadan kısmen geri adım atmış. Şu anda öyle görünüyor. Ama gelecek yıl o üreticiler, o üretecekleri domatesin fiyatının ne olacağını bilmiyorlar. Karşılığında ne olacağını bilmiyorlar. Nasıl bir ödeme dengesi olacağını bilmiyorlar. O domatesleri nasıl yetiştireceklerini de bilmiyorlar. Hakikaten koşullar ne olacak onu da bilmiyorlar. Yani gelecek yıl da fabrika tarafından ipotek altına alınmış görünüyor. Bu kadar açık bu kadar net.

    ADALET İSTİYORUZ

    Dolasıyla ortada ciddi bir mesele var. Ciddi bir sorun var.

    Ben, üretici birliklerini, ziraat odalarını, bu konuda sözü olan, dili olan, mesleği olan herkesi göreve çağırıyorum. Elbette, burada adaleti de göreve çağırıyorum. Adaletin kapısının önünde adalet istiyoruz. Çünkü üreticilerimiz mağdur, çünkü üreticilerimiz perişan, sahibi yok, adaletin, gerçek sahiplerine adaleti teslim etmelerini, onların haklarını korumasını bekliyoruz.

    Bu anlamda,

    1- Başta sözleşmeli tarımın tekrar gözden geçirilmesi,

    2- Çiftçilerin bir an önce örgütlenip sözleşmeleri hukuki süreçten ve ekonomik süreçten geçirdikten sonra imzalaması,

    3- Eğer anında yerine getirilmeyen taahhütler varsa derhal hukuki boyutuyla tepki verilmesi, itiraz edilmesi ve dolasıyla böyle durumlara, böyle ortamlara bir daha düşülmemesini bir kez daha kamuoyuyla paylaşmak isterim.

    Bozuk düzende sağlam çark olur mu, olmaz. Bu sözleşmeli tarım düzeni de bozuktur. Bunun baştan aşağı yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

    Burada görülen dava için de hakimlerin, savcıların önce bilime, önce hukuka ve adalete, sonra, bu ülke insanının, çiftçisinin göstermiş olduğu bu zahmete bu emeğe karşı vicdanlı davranmaları talebimizdir.”

  • Paralı poşet uygulaması e-ticarete yönlendirdi

    Her altı ayda bir kategori bazında Türkiye’nin alışveriş trendlerini inceleyen e-ticaret sitesi Hepsiburada, 2018 yılının süpermarket kategorisi trendlerini de paylaştı.

    Rapora göre, bir önceki yıla kıyasla 2018’de yüzde 78 artış gösterdi. Bu anlamda en çok talep gören ürün, 2017’de olduğu gibi bebek bezi oldu. Bebek bezlerini çamaşır ve bulaşık deterjanı, kahve ve çay takip etti. Önceki yıla göre en çok artış gösteren ürünler ise bal, reçel, zeytin, peynir, yumurta gibi kahvaltılıklar, şarküteri ürünleri ve kahveler oldu. En çok 30-45 yaş aralığı tarafından yapılan alışverişlerde, kadınların talebi 2017’ye göre yüzde 84 artış gösterdi.

    2018’de gerçekleşen her 3 talebin 1’i İstanbul’dan gelirken onu sırasıyla Gaziantep, Ankara, İzmir, Bursa, Kocaeli, Antalya, Hatay, Adana, Konya takip etti.

    REKOR YUMURTADA

    Geçtiğimiz yıl sofraların vazgeçilmezi yumurta 10 katın üzerinde bir artış yaşayarak talep artış rekoru kırdı. Kahvaltı masasının vazgeçilmezleri arasında yer alan zeytin satışları 6, peynir 5, reçel 3, bal ise ise 2 kat artış gösterdi. Aynı sürede dökme çay satışları 3 kat, kahve satışları ise 4 kat artış kaydetti. Trend raporuna göre kahvaltı keyfine eşlik eden şarküteri ürünlerine talep yaklaşık 6 kat arttı.

    BEBEK BEZİ BİRİNCİLİĞİNİ KORUDU

    Bebekli ailelerde, aile bütçesinin önemli bir bölümünü oluşturan bebek bezi 2018’de de birinciliği kaptırmadı. Bebek bezi ardından çamaşır ve bulaşık deterjanı ikinci ve üçüncü sırada yer aldı.

    Öte yandan 1 Ocak’tan itibaren yürürlüğe giren paralı poşet düzenlemesi sonrasında, internetten yapılan market alışverişlerinde artış gözlemlendiği açıklandı. 2018’in son 10 günüyle 2019’un ilk 10 günü karşılaştırıldığında, süpermarket kategori satışlarında yüzde 32 artış olduğu da raporda yer aldı.

  • Koç Holding, 3 yıl sonra yurt dışından borçlanacak

    Koç Holding’in uluslararası tahvil ihracı için bankalara teklif talebi ilettiği belirtildi. Kaynaklara dayandırılan haber Refinitiv servislerinden IFR’da yer aldı.

    Reuters’ın aktardığı Koç Holding’in IFR’a konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Finansman seçeneklerimizi sürekli olarak analiz ediyoruz. Şu anda, açıklama gerektiren herhangi bir karar alınmadı” denildi.

    Koç Holding en son Mart 2016’da uluslararası piyasalardan borçlandı. Koç Holding bu tarihte 2023 vadeli tahvil ihracıyla 750 milyon dolar borçlanmış, getiri yüzde 5.40 olmuştu.