Kategori: Ekonomi

  • “Temizlik sektörü işçi bulamıyor”

    “Temizlik sektörü işçi bulamıyor”

    İş gücü piyasasında son yılların en hızlı değişimi yaşanıyor. Maaşlar ve iş gücü talepleri değişimin belirleyicileri olarak öne çıkıyor. En fazla işçi talep eden sektörleri ve en fazla işçi aranan meslekleri belirlemek amacıyla İŞKUR tarafından hazırlanan Açık İş İstatistikleri Araştırması’nın 2024 yılı ikinci çeyrek sonuç raporuna göre en yüksek iş açığı imalat sanayinde yaşandı. İmalat sanayini servis elemanları ve temizlikçiler takip etti.

    Allservice Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akyüz, Haziran ayı İŞKUR verileri ile iş gücü piyasasında son yılların en hızlı değişimini değerlendirdi. Akyüz, teknik eleman maaşlarının memur maaşlarıyla yarıştığını belirterek “En büyük istihdam açığının imalat sanayiinde, onu servis elemanlar (garson vs) ve temizlik sektörü takip ediyor. Türkiye genelinde temizlik personeli pozisyonlarına olan ilgi azalırken, şirketler maaş politikalarını gözden geçiriyor. Son dönemde Türkiye’de temizlik personeli pozisyonlarına olan talebin azalması, sektördeki eleman açığını derinleştiriyor. Tesis yönetim hizmetleri şirketleri, asgari ücretin üzerinde maaş teklifleriyle dikkat çekse de, ekonomik koşullar ve alternatif iş olanakları, temizlik personeli bulma ve elde tutma konusunda zorluklar yaşanmasına neden oluyor. Şirketlerin çoğu, temizlik personeli için net 22 bin TL ile 27 bin TL arasında değişen maaşlar öneriyor. Ancak, bu maaşlar, ülke genelindeki asgari ücretin biraz üzerinde olduğu için, işe olan ilgiyi artırmakta yeterli olmuyor. Ekonomik belirsizlikler ve yüksek enflasyon da çalışanların maaş beklentilerini etkileyerek, temizlik personeli açığının artmasına katkı sağlıyor. Teknik personellerde ise durum farklı, tesisatçı, elektrik teknisyeni, mekanikçi gibi alanlarda teknik personellerin maaşları memur maaşlarını geçmiş durumda” dedi.
    Sektörde teknik personel maaşlarının 55 bin liradan başladığını söyleyen Akyüz, “Teknik personel için önerilen maaşlar net 55 bin TL ile 65 bin TL arasında değişirken, bu rakamlar kamu sektöründe çalışan birçok memurun maaşlarını geçmiş durumda. Burada maaşların yüksekliği bu pozisyonlara olan ilgiyi artırıyor. Ancak yine de sektörün bu alanda eleman bulmakta zorlandığını söylemek yanlış olmaz” dedi.

    Tesis yönetim hizmetleri şirketleri, eleman açığını azaltmak için çeşitli çözüm önerileri üzerinde çalıştığını söyleyen Ebru Akyüz, “Bunlar arasında maaş politikalarının gözden geçirilmesi, ekonomik desteklerin sağlanması ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi yer alıyor. Özellikle maaşların asgari ücretin üzerine çıkarılması, şirketlerin bu pozisyonları daha cazip hale getirmesine yardımcı olabilir. Günlük yevmiye işlerinin, temizlik personeli pozisyonlarına göre daha yüksek gelir sağladığı belirtiliyor. Bu durum, temizlik personeli için rekabetçi maaş tekliflerinin önemini vurguluyor. Şirketler, alternatif iş olanaklarını değerlendirerek maaş ve yan haklar konusunda yenilikçi yaklaşımlar geliştirmeye çalışıyor” dedi.

  • “Kira sözleşmeleri e-Devlet sistemine taşınacak”

    “Kira sözleşmeleri e-Devlet sistemine taşınacak”

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz kira kontratlarının yıl sonuna kadar e-Devlet kapısı üzerinden yapılabileceğini açıkladı. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Altın Emlak Global Genel Müdürü Mustafa Hakan Özelmacıklı “Kayıt dışı ekonomiyle mücadele eylem planında yer alan ve kira sözleşmelerinin e-Devlet kapısı üzerinden düzenlenmesine ilişkin düzenleme yıl sonuna doğru devreye alınacak. Özellikle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde, Hazine ve Maliye Bakanlığı Risk Analiz Genel Müdürlüğü ve Gelir İdaresi Başkanlığı’nın çalışmalarında artık sona gelindi. Ev sahibi ile kiracının imzalamış olduğu kira sözleşmesinin bir nüshası, sözleşme tarihinden itibaren 15 gün içinde e-Devlet sistemine kaydedilmiş olacak” dedi.

    “Mal sahibi düzenleyecek, kiracı onaylayacak”

    Kira sözleşmelerinin e-Devlet sistemine nasıl entegre edilebileceğine ilişkin görüşlerini paylaşan Özelmacıklı “Bu kapsamda standart kira sözleşmelerindeki bilgilerin öncelikle malikler tarafından girilmesi istenebilir. Özellikle sözleşmelerde yer alması gereken kiralanan yer, kira bedeli, banka hesap bilgileri, artışlar, kira süresi, başlangıç tarihi gibi birçok bilginin yazılması, hatta ekleri varsa bunların da yüklenmesi gerekecektir. E-Devlet entegrasyonları kapsamında TKGM verileri üzerinden taşınmazın bilgileri alınabilir ve sözleşmenin hangi taşınmaz için yapıldığı da belirlenmiş olur. Doldurulan sözleşme kiracının onayına düşerek, barkodlu bir kira sözleşmesi oluşturulabilir. Bu kontrat da gerekli kurumlar ile paylaşılarak abonelik işlemleri, okul kayıtları, sağlık sistemi gibi birçok kurum ile entegre hale gelebilir” dedi.

    “Sahte sözleşmeler sona erecek, kiralar kayıt altına alınacak”

    Kira sözleşmelerinin e-Devlet sistemin kaydedilmesi ile önemli bir regülasyonun sağlanacağını da ifade eden Özelmacıklı, “Ülkemizde 7 milyonu aşkın kiracı olduğunu düşünürsek sistemin çok önemli bir milat olacağını ifade edebiliriz. E-Devlet entegrasyonu ile 2.6 milyon seviyesindeki kira gelir vergisi mükellef sayısında önemli bir artış olabilir. Bu durum ayrıca kayıt dışı ekonomideki bu açığı kapatabilir. Sistemin kira değer haritalarının oluşmasına da önemli faydaları olacaktır. Ayrıca sahte imza ile yapılan kira sözleşmeleri, alt kiralamalar ile yapılan usulsüz kiralamalar da son bulacaktır” dedi.

    “Emlak işletmeleri sisteme dahil edilmeli”

    Taşınmaz Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında emlak işletmelerinin de sürece dahil edilmesi gerektiğini ifade eden Özelmacıklı, “Kira bedeli ödemeleri ile abonelik işlemlerinin takip edilmesi, tamir, bakım ve onarım gibi hizmetlerin verilmesini sağlamak ve bu hususlarla ilgili süreçler hakkında iş sahibini bilgilendirmek yönetmelik kapsamında emlak işletmelerinin yetkisinde. Yönetmeliğe kira sözleşmelerinin e-Devlet sistemine aktarılmasını sağlama maddesi ilave edilerek emlak işletmelerin bu konuda maliklere ve kiracılara rehberlik etmesi çok faydalı olacaktır. Ülkemizde yetki belgesine sahip 65 bine yakın emlak işletmesinin bu sürece dahil edilmesini oldukça önemli buluyoruz. Yeni regülasyonlarda yetki belgeli emlak işletmelerine bu yetkiler verilmeli” dedi.

  • Aylık en yüksek reel getiri BIST 100 endeksinde oldu

    Aylık en yüksek reel getiri BIST 100 endeksinde oldu

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Temmuz ayı Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları’nı açıkladı. Buna göre, aylık en yüksek reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 2,19, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 0,91 oranlarıyla BIST 100 endeksinde gerçekleşti.
    Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından külçe altın yüzde 1,81, Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 1,55 ve mevduat faizi (brüt) yüzde 1,37 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken; Euro yüzde 0,20 ve Amerikan Doları yüzde 0,86 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde ise; külçe altın yüzde 0,54, DİBS yüzde 0,28 ve mevduat faizi (brüt) yüzde 0,11 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; Euro yüzde 1,44 ve Amerikan Doları yüzde 2,10 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

    BIST 100 endeksi, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 7,70, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 4,64 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu. Aynı dönemde külçe altın, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 3,46, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 6,21 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.
    Altı aylık değerlendirmeye göre BIST 100 endeksi; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 16,49, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 12,92 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken; aynı dönemde Euro, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 7,09, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 9,94 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

    Yıllık değerlendirmede en yüksek reel getiri BIST 100 endeksinde gerçekleşti

    Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde BIST 100 endeksi; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 18,54, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 3,59 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu.
    Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından külçe altın yüzde 7,80 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken; Amerikan Doları yüzde 12,24, Euro yüzde 13,97, mevduat faizi (brüt) yüzde 15,44 ve DİBS yüzde 32,02 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde külçe altın yüzde 5,80, Amerikan Doları yüzde 23,31, Euro yüzde 24,82, mevduat faizi (brüt) yüzde 26,11 ve DİBS yüzde 40,59 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi

  • Paylaşımlı yolculuğa vergi geliyor

    Paylaşımlı yolculuğa vergi geliyor

    Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından getirilen düzenlemeyle, paylaşımlı yolculuk sektöründe sağlanan kazanç kayda alınarak vergilendirilecek. Paylaşımlı yolculuk sektörünün Türkiye’de sağlıklı bir yapıda gelişerek katma değer üretmesi adına Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan önemli bir adım geldi. Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, paylaşımlı yolculuk sektöründe faaliyet gösteren sürücülerin vergi mükellefi olmalarına hükmetti.

    Martı TAG kurucusu Öktem: “Maliye Bakanlığı’na çağrımızı duyduğu için teşekkürler”

    Türkiye’de paylaşımlı yolculuğun resmileşmesi ve kronik taksi sorununun kökten çözümü için uzun bir zamandır çaba sarf ettiklerini kaydeden Öktem, Maliye Bakanlığı’na paylaşımlı yolculuğun önünü açtığı için teşekkür etti. Öktem, “Böylelikle sadece Martı TAG faaliyetlerinden vergi olarak Hazine’ye birkaç yıl içinde yıllık 1 milyar dolar civarında ek kaynak oluşturulacağı hesaplanıyor” dedi.

    Martı TAG’ın 200 bin sürücü ve 5 milyon yolcudan oluşan bir ekosisteme dönüştüğünü, vergi ödemenin bir vatandaşlık görevi olduğunu söyleyen Öktem, vakit kaybetmeden sürücülerin kendi şirketlerini kurmaya ve vergi ödemeye teşvik edeceklerini ifade etti.

  • Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon tahmini belli oldu

    Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon tahmini belli oldu

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, yılın üçüncü enflasyon raporunu açıklıyor…

    Karahan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

    Türkiye’nin dış talep görünümü bir önceki rapor dönemine göre yatay seyretti.

    Küresel manşet ve  enflasyondaki düşüşün devam ettiği görülüyor. Gelişmiş ülkelerin genelinde daha hızlı faiz indirimi fiyatlanıyor.

    Ilımlı büyüme ve enflasyon görünümünü merkez bankalarının parasal sıkılığı azaltacağına işaret ediyor.

    Net ihracat 2022 yılının ilk çeyreğinden bu yana yıllık büyümeye ilk kez pozitif katkı verdi.

    Üçüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler iç talepteki normalleşmeye işaret ediyor.

    İç talepteki normalleşme devam ediyor. Gıda, giyim gibi zorunlu harcamalar yatay seyrediyor.

    Sanayi üretimi ikinci çeyrekte düştü. Üretimdeki azalış daha ılımlı oldu. Kapasite kullanımı ve PMI verileri sanayide ivme kaybını teyit ediyor.

    Talepteki dengelenmenin güçlenerek devam edeceğini öngörüyoruz. Bu dengelenmenin etkisiyle cari işlemler açığında düşüş sürüyor.

    Bir önceki Rapor döneminden bu yana değişmeyen tek unsur para politikasındaki kararlı duruşumuz. İlerleyen dönemde de bu duruşumuzu sürdürerek, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde hareket edeceğiz.

    Yurt içi talebin ikinci çeyrekte, halen enflasyonist düzeyde olmakla birlikte, yavaşladığını değerlendiriyoruz.

    Tüketici enflasyonu temmuzda yüzde 61,8 ile önceki Enflasyon Raporunda öngördüğümüz tahmin aralığının içinde gerçekleşti. Enflasyonun ana eğilimindeki zayıflama, öngörülerimizle uyumlu seyretti.

    Temmuz ayında tüketici enflasyonu para politikasının görece etki alanı dışında olan geçici etkiler nedeniyle arttı.

    Hizmet enflasyonu son dönemde yavaşlıyor olsa da bu gruptaki fiyat artışlarının, temel mallara kıyasla güçlü olduğunu görüyoruz.

    Kira yıllık enflasyonu halen yüksek seyir ile dikkat çekiyor. Öncü göstergeler bir süredir yönünü aşağı çevirdi. Göstergeler, önümüzdeki dönemde yıllık kira enflasyonunun azalacağına işaret ediyor.

    Enflasyon beklentilerinin tahmin aralığına yakınsaması, dezenflasyon açısından kritik önemdedir.

    Sıkı para politikası duruşumuzla, beklentilerin dezenflasyon sürecine katkı verecek şekilde oluşmasını sağlamakta kararlıyız.

    “LİKİDİTE KOŞULLARINI YAKINDAN İZLİYORUZ”

    Ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı, parasal aktarımın etkinliğini artırmak amacıyla, makroihtiyati politikaları uygulamaya devam ediyoruz.

    Likidite koşullarını, muhtemel gelişmeleri göz önünde bulundurarak yakından izliyoruz. Gerektiğinde sterilizasyon araçlarını çeşitlendirerek etkin şekilde kullanmaya devam edeceğiz.

    Para politikası duruşumuz ve makroihtiyati çerçevemiz, mevduat faizlerinin, Türk Lirası’na geçişi sürdürecek ve tasarrufları artıracak seviyelerde kalmasını sağlayacak.

    KUR BEKLENTİLERİNDE İYİLEŞME YAŞANDI

    Enflasyon ve kur beklentilerinde önemli bir iyileşme yaşandı.

    Son dönemdeki kredi büyüme gelişmeleri finansal koşullardaki sıkılığın dezenflasyon sürecini destekleyecek düzeyde olduğunu teyit ediyor.

    Mart ayında yaptığımız ilave parasal sıkılaştırma, yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk Lirası’na güvenini artırdı ve rezervlere olumlu yansıdı. 31 Temmuz itibarıyla TCMB taraflı swap bakiyesini sıfıra indirdik.

    ENFLASYON BEKLENTİLERİ DEĞİŞMEDİ

    Orta vadeli tahminler oluşturulurken, enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir iyileşme sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceği ve ekonomi politikalarındaki eşgüdümün korunacağı bir görünüm esas alınmıştır.

    2024, 2025 ve 2026 yıl sonu enflasyon tahminlerimizde değişikliğe gitmedik. Enflasyonun, 2024 yıl sonunda yüzde 38’e gerileyeceğini öngörüyoruz.

    2025 ve 2026 tahminlerini ise sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 seviyesinde koruduk. Orta vadede ise enflasyonun yüzde 5’te istikrar kazanmasını hedefliyoruz.

    SIKI PARA POLİTİKASI VURGUSU

    Para politikasındaki kararlı duruşumuz, yurt içi talepte dengelenme, Türk Lirası’nda reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşürmeye devam edecektir.

    Para politikasındaki temkinli duruşun sürdürülmesiyle, enflasyonun yılın kalanında da istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz.

    Para politikasındaki sıkı duruşumuzu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz.

    Haziranda başlayan dezenflasyon sürecinde, enflasyonu, belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz.

    ENFLASYON HEDEFİ TUTACAK MI?

    Veri akışı tahminlerimizle tutarlı gerçekleştiği için tahminimizi değiştirmedik. Tahminlere noktasal olarak yaklaşmak çok sağlıklı olmayabilir. Tam olarak tahmin hedefi koymak kolay değil, alt üst sınırlar çerçevesinde bakmak faydalı olabilir. Aşağı yönlü riskler de bir miktar mevcut

    RESESYON YAŞANIR MI?

    Ülke olarak büyüme sorunumuz yok. Dezenflasyon sürecinde büyümede bir miktar azalma yaşanabilir.

    FİYATLARDA GEÇİCİ SIÇRALAMALAR OLACAK MI?

    Son 2 yıldır enerji fiyatları çeşitli sübvansiyonlarla büyük ölçüde sabit kaldı. Enflasyonist ortamda enerji harcamalarının hanehalkı bütçesinde payı düştü. Kurumlararası eş güdüm üst düzey seviyede. Önümüzdeki dönem verileri değerlendireceğiz. Arz-talep dengesi yerine geldi, geçici etkileri daha düşük görüyoruz.

    İLK FAİZ İNDİRİMİ NE ZAMAN?

    Faiz indirimi olduğunda da sıkı duruş sürdürülebilir. Uzun süre sıkı duruşu korumamız gerekecek. Faiz indirim döngüsüne girildiği zaman sıkı duruş korumamız gerekiyor. Faiz indirimi için iki koşul gözetiyoruz. Aylık enflasyona vurgu yapıyoruz. Ana eğilime bakıyoruz; belirgin ve kalıcı düşüş olmasını değerlendiriyoruz. Aylık enflasyonda düşüşün kalıcı olduğundan emin olmak istiyoruz.. Hanehalkı beklentileri azalma eğilimi, reel sektörde henüz bir ilerleme yok.

  • “Sözleşmeli üretim, hem üreticinin hem sanayicinin haklarını teminat altına alan önemli bir araçtır”

    “Sözleşmeli üretim, hem üreticinin hem sanayicinin haklarını teminat altına alan önemli bir araçtır”

    Bakan Yumaklı, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, hasat sezonu devam ederken teknik ekiplerin gözlemleri ve üretici örgütlerinin bilgilendirmeleri sonucu bazı üreticilerin haksız uygulamalarla karşı karşıya olduğunun tespit edildiğini bildirdi. Sözleşmeli üretimin hem üreticinin hem de sanayicinin haklarını teminat altına alan önemli bir araç olduğunu ifade eden Yumaklı, dikkat edilmesi gereken hususun bakanlık tarafından üretim konularına göre ayrı ayrı hazırlanan tip sözleşmelerin kullanılması olduğunu vurgulayarak, “Öte yandan bugün sahada yaşananlar, üreticimizin hakkını korumak için sözleşmeli üretimin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha ortaya koymuştur. Bakanlık olarak bu uygulamanın yaygınlaşması için somut adımlar atmayı kararlılıkla sürdüreceğiz” diye konuştu.

    “Üretim planlaması arz-talep dengesizliklerine çözüm olacaktır”

    Bu konuyla ilgili bir seferberlik başlatıldığına da dikkati çeken Yumaklı, şunları kaydetti:

    “Bu anlamda başarılı uygulamalara imza atan sanayicilerimize ve üreticilerimize de teşekkür ederim. Buna rağmen sözleşme dışına çıkan fırsatçılara ve üretimdeki dengeleri bozmaya yönelik girişimlere müsaade etmeyeceğiz. İlgili bakanlıklar olarak piyasa gözetim ve denetim yetkilerini bundan önce olduğu gibi sıkı bir şekilde kullanmaya devam edeceğiz. Tüm bunlar dikkate alındığında, sözleşmeli üretimi de içinde barındıran Tarımsal Üretim Planlaması, bu tip arz-talep dengesizliklerine çözüm olacaktır. Üretimden sorumlu bir bakanlık olarak bugüne kadar olduğu gibi alın terini emeğiyle buluşturan üreticimizi kollayan, güvenli gıdaya ulaşması en doğal hakkı olan tüketicimizi de koruyan politikalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz.”

  • “Yerli ceviz kuraklıktan nasibini alıyor”

    “Yerli ceviz kuraklıktan nasibini alıyor”

    Tarımın sürdürülebilir olması sadece ekolojik ve çevresel açıdan değil, insan yaşamındaki gelişmeler açısından da büyük önem taşıyor. Türkiye, önemli ceviz üretim merkezlerinden biri. Cevizin yüksek kalorisi ve besin içeriği göz önüne alındığında, tüm dünya genelinde erişiminin artırılması gerekmekte. Ceviz yetiştiriciliğinde toprak ve su yönetimi büyük rol oynarken, ilkbahar geç donları da en önemli faktörlerden biri olarak öne çıkıyor. Ancak, iklim değişikliği projeksiyonlarına göre ceviz yetiştiriciliğine uygun alanlar azalıyor; 2050’de riskli, 2080’de ise çok riskli alanlara kayması öngörülüyor.

    Bu durum, ceviz üreticileri için büyük bir sorumluluk anlamına geliyor. İklim değişikliğinin tarımı etkileyen sorunlarını Ceviz Üreticileri Derneği (CÜD) Başkanı Ömer Ergüder ile konuştuk. Ergüder, “Yerli ceviz kuraklıktan etkileniyor. Kuraklık ve iklim değişikliği, sadece ceviz yetiştiriciliği değil, tüm tarım sektörü için en büyük tehditler arasında” diyor.

    Üreticiler, masraflarını 6-8 yılda, yatırımlarını ise 12-14 yılda geri alıyor

    Çeşitliliğinin satış kanallarına da avantaj sağladığını vurgu yapan Ceviz Üreticileri Derneği Başkanı Ömer Ergüder ceviz pazarını şöyle yorumluyor:

    “Son derece dinamik ve hızlı büyüyen bir kuruyemiş pazarının tam ortasındayız. Ülkemizde, diğer birçok ülkede pek rastlanmayan çeşitli satış kanalları bulunuyor. Bu geniş ve çeşitli satış kanalları, bize birçok avantaj sağlıyor. Günümüz koşullarında, dünya ile rekabet edebilecek verimli bir ceviz bahçesi yatırımı yapmak ve bu bahçeleri bilimsel yöntemlerle işletmek, yerli üreticiler için büyük önem taşıyor. Ceviz üreticileri masraflarının karşılığını 6-8 yılda, yatırımlarının karşılığını ise 12-14 yılda alabiliyor.

    Türkiye ve Orta Asya, cevizin anayurdu. Türkiye, yılda ortalama 150 bin ton ceviz tüketimi (kişi başı yaklaşık 3,3 kg.) ile dünyada en fazla ceviz tüketen ülkelerin başında gelmesine rağmen, maalesef tükettiğimiz cevizin yaklaşık yüzde 70’lik kısmını farklı ülkelerden ithal ediyoruz. Ülkemiz kendi ceviz ihtiyacının büyük bir kısmını ithalat yoluyla karşılıyor.
    Türkiye’ye en çok ABD (Kaliforniya), Şili ve Çin’den ithal ceviz geliyor. Eski mahsul ithal ürünler, mevcut yatırımcıları hayal kırıklığına uğratırken, yeni yatırımcıların ceviz yetiştiriciliğine adım atmasını da engelliyor. Bu durum, yerli üreticilerin rekabet gücünü zayıflatıyor ve ceviz üretimindeki potansiyelin tam olarak kullanılmasının önüne geçiyor.
    Yerli ceviz üreticilerinin desteklenmesi hem ülkemizin dışa bağımlılığını azaltacak hem de yerli üreticilerin sürdürülebilir bir şekilde büyümesini sağlayacak. Bilimsel ve modern tarım teknikleri kullanılarak yapılan yatırımlar, yerli ceviz üretiminin artırılmasına ve Türkiye’nin ceviz pazarında daha güçlü bir konuma gelmesine destek olacak.”

    Yerli üretici, ucuz ve kalitesiz ithalata karşı korunmalı

    “Ceviz bahçelerinin kurulup üretiminin artırılabilmesi ve Amerika, Şili, Çin gibi ülkelerle rekabet edilebilir hale gelmesi için yerli üreticinin ucuz ve kalitesiz ithalata karşı korunması büyük önem taşıyor. Bu korumanın sağlanabilmesi için ilk olarak cevize yönelik uygulanan gümrük vergilerinin, üretim ihtiyacını karşılayana kadar yükseltilmesi gerekli.
    Ticaret Bakanlığı ile yaptığımız görüşmeler sonucunda 2023 yılının kasım ayından itibaren tekrar yüzde 15’e çıkarıldı. Gümrük vergisi oranlarının 2018 yılı öncesindeki seviyelere revize edilmesi, yerli ceviz üretimine büyük fayda sağlayacak. Yüksek gümrük vergileri, yerli üreticilerin maliyetlerini dengelemesine ve kaliteli ceviz üretimine odaklanmasına olanak tanıyacak.
    Böylece, Türkiye’de yapılacak yeni ceviz yatırımları artacak ve oluşacak ölçek ekonomisi sayesinde hem üretim maliyetleri düşecek hem de satış fiyatları dünya pazarında rekabet edebilir seviyelere gelecek.”

    Türkiye 2070 yılında su kıtlığı yaşayabilir

    “İklim değişikliği, sürdürülebilir tarımın önündeki en büyük tehlike. Geçtiğimiz aylarda İspanyol Ziraat Mühendisi ve ceviz danışmanı Federico López Larrinaga’nın düzenlediği ‘İklim Değişikliği Sonucu Ceviz Üreticilerinin Alması Gereken Önlemler’ başlıklı seminere ev sahipliği yaptık.
    Federico López Larrinaga’nın verdiği bilgilere göre; iklim değişikliği nedeniyle artan sıcaklıklar, yağışlardaki düzensizlikler, zararlılar ve hastalıklar, coğrafi dağılımdaki değişiklikler, karbondioksit, fotosentez gibi ceviz ağaçlarının büyümesi ve gelişmesi için ihtiyaç duyulan çevresel koşulları değiştirilebilir.

    İklim değişikliğinin, Türkiye, Çin, Kaliforniya, Şili, Avustralya, İran ve Avrupa’daki ceviz bahçelerini, coğrafi özelliklerine bağlı olarak farklı şekillerde etkileyebilir. İklim değişikliği nedeniyle ülkemizde yağış miktarı azaldı. 1979 ile 2019 yılları arasında yıllık yağış miktarı 60 santimetreden 45 santimetrenin altına düştü ve yıllık ortalama sıcaklıklar 4 derece değişti.
    Türkiye, zaten su sıkıntısı çeken bir ülke. Kişi başına düşen su miktarı yaklaşık olarak, bin 500 metreküp. 2010, 2018 ve 2020, Türkiye’de kaydedilen en sıcak yıllardı. İklim değişikliğinden diğer ülkelere oranla çok daha ciddi şekilde etkileneceği tahmin edilen Türkiye’de; aşırı yağışlar arttı, hava koşulları daha da sertleşiyor. 2021’de güneyde büyük yangınlar, kuzeyde ise seller yaşandı. Mevsimsel olarak kış aylarında daha fazla yağış olabilir, ancak ilkbahar ve sonbaharda yüzde 50 daha az yağış görülüyor. Sıcak hava dalgaları ve kuraklık artıyor. Nüfus artışı ve iklim değişikliği nedeniyle Türkiye’nin 2070’li yıllarda su kıtlığı yaşaması kuvvetle muhtemel. Özellikle ceviz fazlasıyla su ihtiyacı olan bir ürün. Bu nedenle de yağışın az olduğu yaz aylarında su kullanımı kritik önem taşıyor. Özellikle kış mevsimlerinde ve ilkbahar aylarındaki yağmurlar hem bahçelerimiz hem de topraklarımız için yüksek değer taşıyor. Ne yazık ki bizler de kuraklıktan nasibimizi almış durumdayız. Derneğimizin üyeleri bahçelerinde yıllardır damlama sulama sistemleri kullanıyor. Dernek olarak veya bireysel olarak aldığımız tüm tedbirlere ve çabalarımıza rağmen gidişat endişe veriyor.”

    Teknoloji ile verim artırılabilir

    “Tarım teknolojisi, zaman içerisinde yüksek nüfusun gıda talebini karşılayabilmek adına otomasyon ve yapay zekâ sistemler ile ortak çalışıyor ve daha az iş gücü gerektirecek şekilde çözümler sunuyor. Özellikle gıda üretimi açısından tahmin edilemeyen hava koşulları üreticilerin en büyük problemleri arasında.
    Bu açıdan her türlü riski minimize edebilecek teknolojik yatırımlar, günümüzün olmazsa olmazı. Bu yatırımları; sulama ve enerji tasarruflarından, sürdürülebilirlik faydaları ve hatta üretim kalitesini artırmaya yönelik olmak üzere farklı açılardan değerlendirmek mümkün. Teknolojik tarım ile verimi artırmak mümkün. Bitki koruma, sulama ve gübreleme uygulamalarının doğru zamanlarda yapılması, sadece o yıla ait olan rekolteyi değil uzun yıllar boyu mevcut ağaçlardan yüksek verim almasını sağlayabilir.”

    Tüketici cevizin hangi tarihte, hangi bahçede üretildiğini görebilecek

    Ergüder, ithal cevizde tüketicilerin karşılaştıkları tehditleri ise şöyle değerlendiriyor: “Tüketicilerin yerli cevize karşı talebini artırmak için geçtiğimiz sezon yerli cevizin markalaşması adına önemli bir adım attık. Ancak ithal cevize karşı ilgi devam ediyor. Hâlbuki yerli ceviz kalite ve sağlık açısından ithal ürünlere kıyasla çok daha üstün. Ancak her bahçenin tek tek zincir marketlerde yer alarak tüketicilerle buluşması oldukça zor. Bu nedenle geçtiğimiz yıl bu işin anahtarı olacak olan CÜD AŞ’yi kurduk.

    Ceviz Üreticileri Derneği üye bahçelerden hasat edilen kabuklu yerli ceviz ürünlerini tüm Türkiye’de satışa sunduk. En büyük amacımız, tüketicilerimizi yerli cevizle yakınlaştırmak ve talebi artırmak. Paketlerin üzerinde yer alan barkodlar aracılığıyla satın alınan cevizin hangi bahçede üretildiği de görülebiliyor.

    Böylece tamamen şeffaf bir tedarik zinciri oluşumuna katkı sağlamış oluyoruz. İthal ürünler haşerelere ve böceklenmeye karşı kimyasal bir uygulamaya (fümigasyon) maruz kalıyor.

    Cevizde tazelik son derece önemli. İthal ürünlerin gelmesi ise aylar sürüyor ve nakliye esnasında ürünlere birtakım koruyucular uygulanıyor. Nakliye sırasında ortaya çıkabilecek küflenme (Aflatoksin) sorununu ortadan kaldırmak adına daha fazla kurutuluyor ve bu nedenle de lezzeti azalıyor. Yerli üreticiler olarak, kurutma işlemini daha yavaş yapıyoruz. Bu da cevizimizin daha az kuru ve daha çok lezzetli olmasına neden oluyor.
    Öte yanden sürdürülebilirlik açısından da ithal cevizlerin yüklenme aşamasından Türkiye’ye geliş safhasına kadar yarattıkları karbon ayak izi oldukça fazlayken bizim ürünlerimizde neredeyse yok denecek kadar az.

    KAYNAK:Ceviz Üreticileri Derneği

     

     

     

     

     

     

     

     

  • Ticaret Bakanı Bolat’tan Pakistan ziyareti

    Ticaret Bakanı Bolat’tan Pakistan ziyareti

    Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Türk iş dünyası çatı kuruluşlarının başkanları ve iş insanlarından oluşan bir heyet ile birlikte 7-9 Ağustos tarihlerinde Pakistan’a resmi bir ziyaret gerçekleştirecek.
    İki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin daha da güçlendirilmesi hedefleneceği ziyaret çerçevesinde Bakan Bolat, ziyaretin ilk gününde İslamabad’da Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif tarafından kabul edilecek. Aynı gün, Pakistan Maliye Bakanı Muhammad Aurangzeb ile ikili görüşmeler yapacak olan Bolat, Türkiye-Pakistan İş Dünyası Yuvarlak Masa Toplantısı’na katılacak. Bu toplantıda, iki ülke arasında ekonomik iş birliğinin artırılmasına yönelik stratejiler ele alınacak. Ayrıca, DEİK Dünya Türk İş Konseyi ve İslamabad Büyükelçiliğimizin organizasyonunda düzenlenecek toplantıda, Pakistan’da yatırımları bulunan Türk iş insanları ile bir araya gelinecek.
    Bolat, 9 Ağustos tarihinde ise Karaçi’de Pakistan Ticaret Bakanı Jam Kamal Khan ile görüşecek. Bu görüşmenin ardından, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif ile birlikte Karaçi 2. Uluslararası Gıda ve Tarım Fuarı’nın (FOODAG ’24) açılışını gerçekleştirecek ve fuar alanını ziyaret edecek.
    Öte yandan son yıllarda savunma sanayi, müteahhitlik ve enerji gibi alanlar başta olmak üzere birçok alanda gelişen iki ülke arasındaki ilişkilerin yapılacak ziyaretler çerçevesinde daha da derinleştirilmesi ve gerçek potansiyelini yansıtacak seviyelere taşınması amaçlanacak.

  • “İhracatçıya ek destek veriyoruz”

    “İhracatçıya ek destek veriyoruz”

    İstanbul Hazır Giyim ve Moda Fuarı’nın (İstanbul Fashion Connection-IFCO) 6’ncısı başladı. Fuara, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, İstanbul Valisi Davut Gül, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, İHKİB Başkanı Mustafa Gültepe ve Başkan Vekili Mustafa Paşahan katıldı. Fuarda konuşan Ticaret Bakanı Ömer Bolat, “Türkiye’nin kaliteli ve geniş ürün çeşitliliği ile esnek ve hızlı üretim kapasitesinin, rekabet avantajı sağlayarak küresel pazarda kendisini öne çıkardığını belirterek, “Yatırım, üretim, istihdam ve ihracatta hedeflerine emin adımlarla ilerliyoruz. Geçen yılı ihracatta 255,4 milyar dolar mal, 101,2 milyar dolar hizmet ihracatıyla kapattık, dış ticaret açığını 110 milyar dolardan 106 milyar dolara düşürdük. Geçen yıl Türkiye 1 trilyon 118 milyar dolarlık milli gelire ulaştı ve kişi başına düşen milli gelirin 13 bin 110 dolara yükseldi. Bu yıl da göstergeler olumlu ilerliyor. İlk çeyrek itibarıyla milli gelirimizin toplamının 1 trilyon 159 milyar dolara yükseldiğini memnuniyetle ifade etmek istiyorum. Yüzde 5,7 büyüme oranıyla Türkiye, dünya çapında önde gelen ülkelerden oldu. Bu 5,7 büyümenin 1,6’sını siz kıymetli ihracatçılar sağladınız” dedi.

    “İhracatçılardan daha fazla gayret göstermelerini istiyoruz”

    Bu yıl ihracatın iyi yolda ilerlediğini vurgulayan Ticaret Bakanı Ömer Bolat, ”Yıl sonu için 267 milyar dolar mal ihracatı, 110 milyar dolar hizmet ihracatı hedefi ortaya koyduk. Temmuz itibarıyla son 12 aylık ihracatın 261,5 milyar dolar rakamına ulaştı. Bu bir rekor. Hizmetler ihracatı da yıllık 106,5 milyar dolara yükseldi. Demek ki hedeflerimizi gerçekleştirmeye biraz daha gayret, mücadele gerekiyor. Bu noktada Ticaret Bakanlığı olarak, hükümetimiz olarak her daim yanınızdayız. Yılın 7 ayında mal ihracatı 2023’ün aynı dönemine göre yüzde 4,1 artışla 150 milyar dolara, hizmet ihracatı ise yüzde 9 yükselişle 55 milyar dolara yaklaştı. Hedefi gerçekleştirmek için ihracatçılardan daha fazla gayret göstermelerini istiyoruz” şeklinde konuştu.

    “İhracatçılarımızın başarılı olması için bütçe imkanlarımızı sonuna kadar zorluyoruz”

    İhracat hedeflerine giden yolda bakanlık olarak tüm bütçe, teşkilat ve mevzuat ile ihracatçıların yanında olacaklarını kaydeden Bolat, “Yılbaşında bütçemiz 38 milyar liraydı. Bütçemizin yüzde 60’ını ihracat desteklerine ayırmıştık. Şimdi şunu ifade etmek istiyorum ki size ayırdığımız bütçeyi daha da artırmak için Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığından ilave 5 milyar liraya yakın bir bütçe desteği daha talep ettik. İnşallah onu da alınca sizlere daha çok ihracat destekleri vereceğiz. Sene içerisinde ihracatçılarımıza bir yılda yurt dışında 5 fuara katılma desteği verirken, yüzde 50’ye kadar, şimdi fuar sayısını 10’a çıkardık. Hedef ülkelerde yüzde 70 destek veriyoruz, hedef sektörlerde bu yüzde 75’e çıkıyor. Dolayısıyla IFCO da dahil bütün uluslararası fuarlarda ihracatçılarımızın başarılı olması için bütçe imkanlarımızı sonuna kadar zorluyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Türk tekstili, Türk konfeksiyonu dünya çapında bir üne sahiptir”

    Konuşmasına devam eden Bolat, “32,5 milyar dolar ihracatı olan tekstil ve konfeksiyon sektörü Türkiye için gerçekten lokomotif bir sektördür, dünya çapında meşhur olmuştur. Artık Türk tekstili, Türk konfeksiyonu dünya çapında bir üne sahiptir. Türkiye, İstanbul moda merkezi olmuştur. Avrupa Birliği ülkelerinin üçüncü en büyük tedarikçi ülkesiyiz. Dünyada tekstil ve konfeksiyonda 7’nci en büyük tedarikçi ülkeyiz. Bu başarılar sizlerin on yıllarca süren emekleriniz, gayretleriniz ve bizim de hükümet olarak 21 yıldan fazladır sizlere olan desteklerinizin birleşmesiyle gerçekleşmiştir. Onun için konfeksiyoncularımız, hazır giyimciler, tekstilciler morallerini her zaman yüksek tutsunlar. Özellikle AB ve Amerika’daki ithalat talebinde bir düşüş var son 1,5 senedir. Bu konfeksiyon sektöründe de kendini gösteriyor. Yüzde 15’ler civarında ama sonbahardan itibaren gerek ABD’nin gerekse AB’nin faiz indirimlerini hızlandırarak ekonomilerini canlandırma arayışına girecekleri artık iyice belli oldu. Bu, küresel talebe de yansıyacak. İnşallah tekstil ve konfeksiyonumuz için de yeni pazar imkanları ve kapıları açılacak” diyerek sözlerini tamamladı.

    “En kıymetli markamız İstanbul ve Türkiye”

    İstanbul Valisi Davut Gül ise, “Hazır giyim sektörü, hem ihracatımızın hem sanayimizin lokomotif sektörlerinden biri. Siz tekstilcilerin başarısı aslında ülkemizin başarısı demektir. Her birinizin çok kıymetli markalarınız var fakat ama bunların içerisinde en kıymetli markamız İstanbul ve Türkiye. İstanbul’un marka değeri, Türkiye’nin güvenli bir liman olarak dünyadaki bütün olumsuzluklara rağmen yerinde durması orta ve uzun vadede emeklerinizin karşılığını verecek” dedi.

    “Kurun ihracatçının nefes alacağı bir seviyeye gelmesini bekliyoruz”

    Fuarın açılış konuşmasında açıklamalarda bulunan Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, “Bu fuarın tek bir rakibi var oda kendisi. Bundan sonra bu fuarın en önemli görevi kendini geliştirmek ve uluslararası güzel yerlere gelmek. İhracatımızı daha iyi yerlere taşımak için, mutlaka enflasyonla döviz kuru arasındaki korelasyonun daha makul bir yere gelmesini bekliyoruz. Bir yıl içerisinde enflasyonla kur arasındaki makas yüzde 50’lere geldi. Paralel bir korelasyon olmasını beklemiyoruz. Makul bir şekilde kurun ihracatçının nefes alacağı bir seviyeye gelmesini bekliyoruz” diye konuştu.

  • Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı yenileniyor

    Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı yenileniyor

    İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda düzenlenen basın toplantısında gazetecilerle buluşan İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı CEO’su Alp Er Tunga Ersoy, havalimanının yapım aşamasından günümüze uzanan gelişimini ve geleceğe yönelik hedefleri aktardı.
    Türkiye’nin ikinci Avrupa’nın dokuzuncu en yoğun havalimanı olan İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’nın yeni CEO’su Alp Er Tunga Ersoy oldu. Basın mensuplarına ağırlayan Ersoy, havacılık sektöründeki gelişmeleri değerlendirdi. İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’nın mevcut çalışmalarını ve ileriye dönük hedeflerini aktaran Ersoy, “Toplamda 24 proje aynı anda devam ediyor. Amacımız burada yolcunun en kısa zamanda uçuşunu sağlamak” dedi.

    “Hava trafiğinde bir rahatlık olacak”

    Yürütülen çalışmalara ilişkin konuşan İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı CEO’su Alp Er Tunga Ersoy, “35 milyon Euro yatırımla 24 tane projeyi hayata geçirdik. Amacımız girişten başlayarak uçağa kadar yolcuların sorunsuz bir şekilde geçişini sağlamak. Bu kapsamda hem metro girişinden hem de ana girişlerdeki X- Ray sayısını arttırdık ve alanları büyüttük. Hem gelende hem giden de pasaport sayısını arttırdık. Bu sayede yolcularımızın geçişleri rahatladı. Bazı ticari alanları da kaldırarak yolcu geçişlerini rahatlatacağız. Bizim ön nokta dediğimiz yolcunun fazla kullanmadığı yerleri kullanıma katıp, buraları yeniden dizayn edip hem bekleme alanlarını genişletmek istiyoruz hem de yolcunun yürüdüğü alanı genişletmeyi planlıyoruz. Tuvaletlerde şikayet vardı. Yenilemeye başladık 5 tanesi bitti, 4 tanesini bu yıl içerisinde tamamlayacağız. Toplamda 24 proje aynı anda devam ediyor. Otoparkımızın kapasitesini yükseltiyoruz. 5 bin 300 kapasiteli otoparka bin 100 araçlık daha yer yapıyoruz. İkinci pist devreye girdi. Hava trafiğinde bir rahatlık olacak. Biz de terminaldeki bu rahatlamayı sağlayınca yolcularımızın buralardan geçişi daha hızlı daha efektif ve konforlu olacak” dedi.

    “Biz İstanbul’un yükünü kaldırıyoruz”

    Sözlerine devam eden Ersoy, “Geçen sene iç ve dış hatlar olmak üzere toplamda 37.1 milyon yolcu ağırladık. Bu yıl yüzde 18’lik bir artış var. Avrupa’da kendi kategorimizde en yüksek yolcu artışı gösteren ikinci havalimanıyız. Burada entegre bir sistem var. Burada hava yolu şirketleri, yer hizmetleri, kule hep beraber çalışıyoruz. Amacımız burada yolcunun en kısa zamanda uçuşunu sağlamak. Tabii başka etkenler de var. Avrupa hava sahasının, olimpiyatlar gibi nedenlerle fazla kullanılması gecikmelere neden olabiliyor ancak hava yollarımız önlemlerini aldılar. Bir ay öncesine göre bakarsanız şu an durum çok daha iyi. Avrupa’da bile Temmuz ayındaki en yüksek zamanında kalkış oranı yüzde 56 civarında. Bugün hava yollarımız bu rakamı yüzde 80’lere çıkarttılar. Biz İstanbul’un yükünü kaldırıyoruz. Geçen yıl 20.2 milyon turist yolcu geldi. 16 milyon da yaşayan var. Böyle bir metropolde 2 havalimanı olarak bir yükü kaldırıyoruz. İlerleyen dönemlerde iş birliği de yapabiliriz. Özellikle müşteri memnuniyeti konusunda” diye konuştu.