Kategori: Erzincan

  • Tarladan değirmene yolculuk

    Tarladan değirmene yolculuk

    Erzincan’da hasadı yapılan buğday, Karasu Nehrinde yıkanarak değirmenlerde öğütülmek için çeşitli aşamalardan geçiriliyor. Geçimlerini çiftçilikle sağlayan vatandaşlar, kışlık ihtiyaçları olan un ve bulgur hazırlıklarına başladı. Hasadı yapılan buğdayları önce akarsularda yıkayarak güneşte kurutan çiftçiler, daha sonra mahsulleri elekten geçirerek, yemeklik ve ekmek pişirimi için hazır hale getiriyorlar. Çeşitli aşamalarda geçirilen buğday, son olarak değirmenlerde öğütülerek una dönüştürülüyor

    Hasadı yapılan buğday elek yardımıyla temizlediklerini ifade eden çiftçilerden Murat Çakmak, “Rüzgarın yardımıyla buğday arasındaki otlar daha güzel ayıklanıyor. Buğdayımızın belli bir miktarını tohumluk olarak ayırıyoruz. Geri kalan kısmını da değirmene götürüp ihtiyaçlarımızı karşılamak için una dönüştürüyoruz. Kış için hazırlık yapıyoruz. İhtiyaç durumunda da 10-20 teneke kaynatıp bulgur yapıyoruz. Unu da tandır ekmeği yapmak için hazırda bulunduruyoruz” dedi.

    Buğdayın önce yıkamaya alındığını ve sonrasında ise kurutup değirmene götürüldüğünü anlatan Çakmak, “Değirmende, buğdayın içerisindeki taşları ayırıyorlar. Unun yanı sıra bulgur da yapıyoruz. Buğday 2-3 günlük bir aşamadan geçiyor. Kışa hazırlık için bu çalışmaları yapıyoruz. Bu bizim bir geleneğimiz. Her sene devam ettiriyoruz. 6 nüfuslu bir aileyiz, onun için bize 30 teneke buğday yetiyor. Dışarıdan gelen misafirlerimiz olduğu zaman 50 teneke un da bize yetmiyor. Tandır ekmeği daha güzel ve maliyeti de daha düşük. Bunları göz önünde bulundurduğumuz zaman un tüketmek daha mantıklı geliyor” diye konuştu.

  • İkinci el araçlarda dolandırıcılık uyarısı

    İkinci el araçlarda dolandırıcılık uyarısı

    Erzincan Emniyet Müdürlüğü tarafından son dönemde Erzincan sınırları içerisinde araç alışverişinde yaşanan “dolandırıcılık” konularıyla alakalı olarak Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık Dolandırıcılık Büro Amirliğince, Erzincan’da bulunan noter ve çalışanlarıyla görüşülerek konu hakkında yüz yüze bilgi verildi. Noter binalarının dikkat çeken yerlerine dolandırıcılık konularıyla alakalı afişler asılırken kent meydanında ve noterlerde vatandaşlara bilgi maksatlı el broşürleri dağıtıldı.
    Buldukları yeni yöntemlerle her geçen gün çok sayıda kişinin dolandırıcıların tuzağına düştüğünü belirten Erzincan polisi, vatandaşları bu konuda dikkatli olmaya çağırdı.

    Güvenilir yerlerden mutlaka araç alım ve satımının yapılması gerektiğini ifade eden ekipler, kilometre düşürme dolandırıcılığına karşı da kurumsal ekspertizlerden araç kontrollerin yapılmasının önemli olduğunu söyledi.

  • Masabaşı pozisyon iskelet hastalığını tetikler

    Masabaşı pozisyon iskelet hastalığını tetikler

    Uzun süre masabaşında pozisyon değiştirilmeden çalışmanın başta omurga sorunları olmak üzere birçok kas-iskelet hastalığını tetiklediğini belirten uzmanlar, “Bu kişilerde boyun, sırt ve bel ağrıları, boyunda veya belde düzleşme, boyun ve bel fıtığı, dirsekte ulnar sinir tuzaklanması, el bilekte karpal tünel sendromu gelişebilir” dedi.

    Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü uzman hekimleri, masa başı çalışanları bekleyen omurga sorunlarına karşı dikkat çekti. Uzmanlar, “Uzun süre masa başında pozisyon değiştirilmeden çalışmak başta omurga sorunları olmak üzere birçok kas-iskelet hastalığını tetiklemektedir. Bu kişilerde boyun, sırt ve bel ağrıları, boyunda düzleşme, belde düzleşme, boyun ve bel fıtığı, dirsekte ulnar sinir tuzaklanması, el bilekte karpal tünel sendromu gelişebilir.

    Ofis ergonomisinin uygunsuzluğu ve gerekli dinlenme aralıklarının verilmemesi sonucu daha çok aşırı kullanıma bağlı olarak, çalışma pozisyonu kaynaklı kas, iskelet sorunları görülmektedir. Bu sorunları gidermekteki en önemli adım doğru ofis ergonomisinin sağlanmasıdır. Aksi takdirde bu hastalıklar tedavi edilse de tekrarlayacaktır. Kişiler çalışma ofisini kendi fiziksel özelliklerine göre düzenlemeli, belli aralıklarla molalar vermeli, basit egzersizler yapmalıdır” diye konuştu.

    “İşyeri ergonomisine dikkat edilmeli”
    Öncelikle işyeri ergonomisini kişinin fiziksel özelliklerine göre düzenlemek gerektiğini ifade eden Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü Dr. Öğr. Üyesi İlknur Can, “Ayakta dururken koltuğun oturma yerinin en yüksek noktası diz kapağı seviyesinin altında olmalıdır. Muhakkak otururken sırtın doğal kavsini destekleyecek şekilde sırt desteği kullanılmalıdır.

    Koltuğun masaya yanaşmasını engellemeyecek şekilde, dirsekleri baskıyı azaltmak için yumuşak bir malzemeden kolçak olmalıdır. Koltukta otururken kalça, diz ve ayak-bilek 90 derece pozisyonda olmalıdır. Çalışma pozisyonuna her 10 dakikada bir 30 saniye ara vermek gerekir. 2 saatte bir de 15 dakika ara vermek gerekir. Çalışma masasının yüksekliği dirsek hizasında olmalıdır. Eğer masa ayarlanamıyorsa koltuk yüksekliği artırılarak ayak desteği kullanılabilir.

    Klavye önkol ile aynı düzeyde bulunmalıdır. Dirsek ve el-bilek altına koruyucu pedler kullanılabilir. Monitör gözlerden en az 65 cm uzaklıkta bulunmalı, ekran gözün yatay görme hizasından 15-50 derece açıları arasında bulunmalıdır. Ofis çalışanlarında çalışma ortamında doktorunuzun size önereceği postür egzersizleri, germe egzersizleri ve gevşeme egzersizleri yapılabilir” dedi.

    “Kulaktan dolma bilgilerle hareket etmeyin”
    Kulaktan dolma bilgilerle hareket edilmemesi gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Can, “Bu problemlerle karşılaşan kimseler kulaktan dolma bilgilerle hareket etmek yerine muhakkak bir fizik tedavi hekimine başvurmalıdır. Çevrelerinden duydukları, internetten gördükleri eksik bilgilerle hareket etmek kendilerine faydadan çok zarar verebilir.

    Son olarak masa başı çalışan kişilere tavsiyelerimiz; uyku hijyenine dikkat ederek yeterli ve kaliteli bir uyku almaları, işlenmiş gıdalardan, fazla kafeinden ve sigaradan uzak durarak sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturmalarıdır. Bunların yanı sıra ofisteki çalışma şartlarını uygun şekilde yeniden düzenlemeleri, mola ve egzersizleri hayatlarından eksik etmemelerini önermekteyiz” şeklinde konuştu.

  • Patates üretimi devlet eliyle yaygınlaşıyor

    Patates üretimi devlet eliyle yaygınlaşıyor

    Projenin gayesi bölgede patates yetiştiriciliğinin yeniden ayağa kaldırılarak Erzincan ürün deseni içerisinde patatesin de yer almasını sağlamak. Projeyi yüzde 75 oranında finanse eden Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü 450 bin TL kaynak sağladı. Bakanlığın sağladığı 450 bin TL ve çiftçiler tarafından sağlanan 150 bin TL kaynak ile 45 bin 280 kilogram patates tohumluğu toprakla buluşturuldu.

    Patates yetiştiriciliğinde kalite ve verimi artırarak pazarlardaki talebe uygun patatesin yetiştirilmesi için Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, bölgeye uygun patates çeşitlerinin tespit edilmesi için çalışıyor. Merkeze bağlı Çağlayan Beldesi ve Karatuş köyünde 65 çiftçi ile 181 dekar alanda yürütülen proje başarılı bir şekilde devam ediyor.

    Ekilen patateslerin sezon boyunca takibini gerçekleştiren Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürlüğü teknik ekipleri, projeye dâhil olan çiftçileri teknik konularda bilgilendirecek.

    Projenin uygulandığı alanlarda incelemelerde bulunan Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürü Murat Şahin, yürütülen projenin büyük önem taşıdığını, gelişigüzel yetiştiriciliği tasvip etmediklerini kaydeden Şahin, tarımda Ar-Ge çalışmalarının büyük önem taşıdığını söyledi. Rastgele yapılan yetiştiricilikte çiftçinin büyük ekonomik kayıplar yaşayabileceğinin vurgulayan Şahin, bunu önlemek için çalışmalarının sürdüğünü de belirtti. İl Müdürü Murat Şahin, ekonomik anlamda yapılan tarımda pazar isteklerinin göz ardı edilemeyeceğini vurgulayarak, pazara uygun patates çeşidinin seçildiğini, 65 çiftçi ile yürütülen projede teknik ekiplerin çiftçilere sürekli rehber ettiklerini kaydetti.


    Çağlayan Beldesi Atatürk Mahallesi Muhtarı Ali Özkaya ve Karatuş köyü Muhtarı Mustafa Gülaçtı ise, Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü ve Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü’nün desteği ile yürütülen projeden son derece memnun olduklarını kaydederek, bölgede patates yetiştiriciliğinin verimli olduğunu ve projenin önümüzdeki yıllarda da sürdürülmesini istediklerini ifade ederek, emeği geçen yetkililere teşekkür ettiler.

  • Cep telefonları kas sıkıntılarına davetiye çıkarıyor

    Cep telefonları kas sıkıntılarına davetiye çıkarıyor

    Uzmanlar, telefonların her an elimizde olmasının ellerin kullanım kapasiteni zorladığını söyledi.
    Genç yaşta birçok el hastalığının arttığına dikkat çeken uzmanlar, hayatımızı kolaylaştıran dijital teknolojilerin aslında aşırı ve şuursuz kullanımının ellerde sinir sıkışmaları ve takılmalara sebebiyet verebildiğine dikkat çekti.

    Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mesut Özcan, parmaklarda uyuşma ve bazen ani kilitlenmeler ile kendini gösteren belirtilerle son dönemde sıklıkla karşılaştıklarına dikkat çekti. Şikâyet konusu belirtiler ile yapılan muayene sonuçlarında tetik parmak ve karpal tünel sendromunun başı çektiğini söyleyen Prof. Dr. Özcan, “Aşırı telefon düçârlığı ile farkına varmadan el, parmaklar ve ön kol bölgesindeki sinirleri ve tendonları yoruyor ve zaman içerisinde yıpranmasına sebebiyet verebiliyor.

    Tetik parmak, parmağın ve parmağa bağlı tendonun aşırı kullanılmasına bağlı yıpranmada gün yüzüne çıkar. Karpal tünel sendromu ise, el bileğinin ortasında bulunan ve ilk üç parmağa dağılan median sinirin bası altında kalması sonucu gelişir” dedi.

    Gün içerisinde parmaklarda açma-kapama zorluğu yaşanması, takılma şeklinde tutukluk, uyuşukluk ve karıncalanma, hatta uykudan uyandıracak şekilde ağrılarla hastaların başvurduğunu belirten Prof. Dr. Özcan, “Bu rahatsızlıklar için erken tanıya bağlı uygun fizik tedavi ile bazen herhangi bir cerrahi operasyona gerek kalmadan gerekli tedavi planı düzenlenebilir. Ancak kişinin yaşam kalitesini bozan şiddetli ağrılar ile ellerin kullanımının güçleşmiş durumda olması cerrahi tedavi alternatifini gerektirir. El ve mikro cerrahinin incelikleri ile gerçekleşecek bir operasyon ile elde edilecek sonuçlar genellikle iyidir” diye konuştu.

  • Dilek ağacına çaput yerine kendini bağladı

    Dilek ağacına çaput yerine kendini bağladı

    Baksı Müzesi kurucusu Hüsamettin Koçan tarafından ilk kez gerçekleştirilen “Ütopya Atölyeleri”nde ağırlıklı olarak deprem bölgelerinde ve diğer üniversitelerdeki güzel sanatlar fakültelerinde lisans ve lisansüstü eğitimi alan öğrencilere burslu olarak yer verildi. Ulusal ve uluslararası platformlarda dikkat çekici bir şekilde yer alan 7 sanatçının gerçekleştirdiği atölye etkinlikleri de devam ediyor.

    Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı sanatçı ve akademisyen Mehmet Kavukcu; daha önce “şiddet, terör, ölüm, sonsuzluk, Covid-19, mülteci, orman yangınları, atık, israf, iklim, doğa” gibi konular ve toplumsal problemler üzerine, ulusal ve uluslararası alanda, yerleştirmeler ve performanslar gerçekleştirmiştir. Sanatçı; bu kez Çoruh’un büyüleyici manzarasında, adeta insanı sarıp sarmalayan doğanın dokusunun ve kültürünün bir dili olarak Baksı Müzesi’nde yer alan Ütopya Atölyeleri çerçevesinde Mehmet Kavukcu atölyesinde yer alan öğrencilerin de katılımıyla performans ve enstalasyonlar geçekleştirdi. Aynı zamanda, Baksı doğası üzerinden yüzyılların geleneğini yaşatan dilek (huykesen) ağacında bireysel olarak yeni bir performans sergiledi. Dilek ağacı, Bayburt’ta Baksı Müzesini ve köyü belli bir mesafeden izleyen doğada, insanların ümitlerini ve dileklerini yaşatan yönüyle sanatçının ilgi alanında yerini aldı. Doğanın koruyucu ve yaşamın vazgeçilmez bir unsuru olması, inanç ve geleneklerin de doğa üzerinden temellenmesini sağlayarak doğanın en etkileyici canlılarından biri olan ağaçta sembolik ve kültürel olarak çeşitli anlamlara sahip olmasından dolayı, ağacın türeyiş beslenme, Allah ile kurulan bağlantı, cennete ulaşma, şifa ve dilek gibi anlamlar ve roller üstlenmesi, dilek ağacının ortaya çıkmasını sağladı. Doğada tek başına yetişen bir ağaca bağlanan çaputla dileklerin kabul olduğuna inanılması ve onun üzerinden umut oluşturulması, sadece bizim toplumumuzda değil, dünyada da birçok toplumda geleneksel bir dil olarak yerini alıyor. Yüzyıllara dayanan bu gelenek, evrensel yönüyle varlığını sürdürüyor. Bağlanan çaputların insanların dileğini temsil ettiği, bir anlamda da insanların kendisi olduğu gerçeğiyle hareket eden sanatçı, bir dilek tutarak çaput yerine kendisini ağaca bağlayarak bu gerçeğe vurgu yaptı. Çaputların rüzgârın etkisiyle salınmasına benzer şekilde bir davranış sergilemesi metaforik bir algı taşıyor. Sanatçının baş aşağı olacak şekilde olması, eleştirel yönüyle bu duruma işaret de ediyor.

    Kavukcu, aynı zamanda doğanın korunması, geleceğe sağlıklı bir şekilde taşınması ve insana emanet edilen bir sorumluluk olduğu düşüncesi üzerinden bir dilek de tutmaktadır. Ama burada doğal bir durumun tersiyle, baş aşağı salınması, bugünlerde birçok yerde duyduğumuz orman yangınlarına da tepkisini sergiliyor. Kimi zaman vurdumduymazlık, umursamazlık, dikkatsizlik, kimi zaman da şiddet, terör ya da çıkar ilişkileri için çıkan ya da çıkarılan yangınlar, yaşanılan doğaya belki de onarılmaz zararlar vermektedir. Kavukcu konumlasında, “Doğayı tahrip etmeyi bir “huysuzluk” olarak da değerlendirmemiz mümkündür. Sanatçı, burada yapmış olduğu performansla ağacın efsanevi anlatım diline göndermede bulunarak huy kesen ağacında doğayı zarar veren düşüncenin yok edilmesi adına performansıyla dileğimi diledim. Dilek ağacı üzerinden bu duruma tepki vermek ve kendini dilek yerine koyarcasına ağaca bağlamak tepkisel bir dil oluşturmanın yanı sıra geleceğe dair umut adına bir dilek de tutmaktır” dedi.
  • 24Erzincanspor Teknik Direktör Bülent Akan ile anlaştı

    24Erzincanspor Teknik Direktör Bülent Akan ile anlaştı

    24Erzincanspor sezon sonunda eski teknik direktör Ahmet Yıldırım ile yollarını ayırmasının ardından takımın başına Bülent Akan’ı getirdi. 24Erzincanspor kulüp binasında gerçekleştirilen imza töreninde konuşan 24Erzincanspor’un yeni kulüp başkanı Ömer Akyürek, “Hep birlikte 24Erzincanspor için elimizden geleni yapacağız. Biz bu sene yılımızı feda yılı olarak ilan edeceğiz. Bunun adı fedakarlık yılıdır” dedi.

    Konuşmanın devamında Başkan Akyürek sözlerine şu şekilde devam etti: “24Erzincanspor’da görevimize başladık. Genel kurul sonrası çalışmalarımıza hız verdik. Bu çalışmalarda futbolcu ve hoca çalışmamamızı yaptık. Bütün görüşmelerimizi yaptıktan sonra Bülent hocamızla yola çıkmaya karar verdik. 2023-2024 futbol sezonunda Bülent Akan hocamızla çalışacağız. Biz kulübe başarı endeksli bir yönetici kimliğiyle geldik buraya. Bülent Akan ile birlikte başarılarımıza başarı katacağız. Hep birlikte 24Erzincanspor için elimizden geleni yapacağız. Biz bu sene yılımızı feda yılı olarak ilan edeceğiz. Bunun adı fedakarlık yılıdır. Herkesi kuş misali bir damlada olsa kulübümüze desteğe bekliyoruz’ dedi.

    Ardından konuşmasını yapan 24Erzincanspor yeni Teknik Direktörü Bülent Akan: “Yıllar sonra tekrardan 24Erzincanspor ile yollarımız kesişti. Burada olmaktan mutluyum. Burası benim evim. Bizler profesyonel olarak gittiğimiz bütün takımlarda orayı benimseyen ve çalışan kişileriz. Bizleri kimse yanlış anlamasın ve niyetimizden kimse şüphe etmesin. Biz burada 24Erzincanspor’u iyi bir noktaya getirmek için varız. Bugünde buradayız. Başkanımız bir feda yılı dedi. Bizlerde elimizden geleni yönetim olarak ekip olarak yapacağız. 24Erzincanspor marka değeri olan bir takımdır. Herkesin de geçmişten bugüne emeği vardır. Bizlerde bu marka değeri arttırmaya devam edeceğiz. Futbolda takım olmak şehri işin içine sokmak bir bütün olmak gerekiyor. Feda yılında başarılar elde etmeye çalışacağız’ diye konuştu.
    Konuşmaların ardından sözleşmeler imzalanarak toplu fotoğraf çekimi gerçekleştirildi.

  • Ünlü fotoğrafçılardan asırlık işletmeye ziyaret

    Ünlü fotoğrafçılardan asırlık işletmeye ziyaret

    Kemah ilçesindeki tesislerde 3 bin yıllık geleneklerle, sera görünümlü havuzlara su ekip tuz üretiyorlar. Kemah ilçesine bağlı Kömür köyünde 455 yıllık olan tuz ocağı üretime devam ediyor. Havalar ısındıkça 3 bin yıllık Kemah tuzuna bereket geliyor. Kemah ilçesine 4 kilometre uzaklıkta bulunan Kömür köyünde yıllarca Tuz İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından işletildikten sonra özelleştirilen tuz ocağında Doğu Anadolu Bölgesi’nin tuz ihtiyacı karşılanıyor. Osmanlı döneminde Ermeniler tarafından işletilen tuz ocağında yaklaşık 100 metre derinlikteki tünelden gelen tuzlu su sayıları 150’yi bulan göletlerde bekletiliyor. Su buharlaştıktan sonra havuzlar içerisinde kalan tuzlar işçiler yardımı ile toplanıyor.

    Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde övgü ile bahsettiği tuz ocağının geçmişi 455 yıl öncesine dayanıyor. Yaklaşık 250 bin metrekare arazi üzerine kurulu tuz ocağında, havaların ısınmasıyla üretim de artı. İşçilerin zahmetli uğraşları sonucu üretilen Kemah tuzu, Doğu Anadolu ve çevredeki iller başta olmak üzere İstanbul, Bursa, Ankara, Erzurum, Trabzon ve İzmir’in de yer aldığı birçok kentte satışa sunuluyor.
    Yörede yıllardır üretildiği belirtilen ve lezzetinin yanı sıra gıda ürünlerinin raf ömrünün uzatılmasını sağlayan Kemah tuzu, Doğu’da peynirciler, yaylacılar ve salamuracılar tarafından tercih ediliyor.

    İşletme sahibi Sefa Tanrıkulu, Kemah tuzunun içerisinde ağır metalleri barındırmadığı için kaliteli olduğunu ifade ederek, şu bilgileri aktardı:
    “Doğal olarak elde edilen bu tuzda hiçbir kimyasal katkı bulunmamaktadır. Kaynağından suyla erimiş olarak gelen tuz, havuzlara alınarak burada güneşin sıcaklığı ile buharlaştırılarak tekrar kristalize ediliyor. Tabii bunun için havanın sıcak olması önemli. Buradaki üretim haziran ayı ortasından eylül ayı ortasına kadar sürüyor. Zor şartlarda ve 3 ay gibi kısa sürede Erzincan ve çevresinin tuz ihtiyacını karşılıyoruz.”
    Öte yandan asırlık tuz işletmesi iki ünlü fotoğrafçının ziyaretine ev sahipliği yaptı. Gezi ve belgesel fotoğrafçıları Faruk Akbaş ve Emrah Karakoç, asırlık tarihi olan tuz işletmesinin kaynak noktasından başlayan doğal üretim sürecini ve işçilerin emeğini yansıtan fotoğraflar çektiler ve tuz madeninin tarihi ve kültürel önemine vurgu yaptılar.

    Gezi ve belgesel fotoğrafçısı Faruk Akbaş, “Ülkemiz doğal kaynaklarıyla, doğal zenginlikleriyle şaşırtıcı durumda. Aynı zamanda bunlar önemli fotoğraf potansiyelimizi oluşturuyor. Tuz madenindeyiz. Küçük küçük havuzlar var. Burada da çalışan işçiler var. Beyaz su, beyaz tuz öbek haline. Grafik özelliği oluşturan havuzlar peş peşe. Tepeye tırmandık cephe ışığında çekmeye çalıştık. Oradaki derinliği ve dokuyu daha iyi alabilelim diye. Sonra yerimizi değiştirip ters ışık yaptık. Işık yansımalarıyla nefis siluetler ortaya çıktı. Ana kaynağın geldiği tünele girdik. Güzel fotoğraflar ortaya çıktı” dedi.

  • Çöpleri yakarken yangın kontrolden çıktı

    Çöpleri yakarken yangın kontrolden çıktı

    Olay, Erzincan merkeze bağlı Çatalören köyünde meydana geldi. Alınan bilgiye göre, kendi bahçesinde temizlik için yaktığı ateş büyüyerek çevresine sirayet etti. Kendi çabaları yetersiz kalan vatandaş durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbar üzerine bölgeye giden itfaiye ekipleri yangını daha fazla büyümeden kontrol altına alarak söndürdü. Uzun süre de soğutma çalışması yapan ekipler köylüleri anız, bahçe ve orman yangınlarına karşı da tekrardan uyardı. Yangında maddi hasar oluştu.
  • Kiraz ağacından düşme vakaları arttı

    Kiraz ağacından düşme vakaları arttı

    Erzincan’da bu sene kirazda görülmemiş rekolte yaşanırken hasat sürüyor. Geçen yıl 300 kilo veren kiraz ağaçları bu yıl 2,5 ton civarında mahsul veriyor. Kiraz rekoltesi üreticilerin yüzünü güldürürken kiraz ağacından düşme vakaları da diğer yıllara göre bu sene oldukça arttı. Erzincan’da son 1 haftada kiraz ağacından düşen 15’e yakın kişi hastanelik olurken Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi Servisinde tedavi altına alındılar.

    Son 1 haftada sadece Bayırbağ’da 7 kişinin kiraz ağacından düşüp kol, bacağını kırdığını belirten çiftçi, “Bu sene verim çok kaza da çok. Bayırbağ’da 7 kişi bu hafta düşerek yaralandı. Hastanede yatıyorlar. Ağaçların dalları kiraz veriminden kırılıyor.” dedi.