Kategori: Erzurum

  • ŞEHİRDER 10 yaşında

    ŞEHİRDER 10 yaşında

    Atatürk Üniversitesi Mavi Salon’da yapılan programda açılış konuşmasını ŞEHİRDER Başkanı Mustafa Uğurlu yaptı. Başkan Mustafa Uğurlu konuşmasında ŞEHİRDER’in kurulduğu günden bugüne yaptığı faaliyetler hakkında bilgi verdi, ŞEHİRDER’e destek olan kişi ve kurumlara teşekkür ederek ŞEHİRDER yayınlarından çıkan kitapları tanıttı. “Muammer Cindilli-Hatıralar” kitabının ortaya çıkış hikayesini anlattı.

    Daha sonra ŞEHİRDER’in 10 yıllık faaliyetlerinin gösterildiği slayt izlendi. ŞEHİRDER’in kurucu başkanı Murat Ertaş, derneğin kurulma sürecinden bahsederek ŞEHİRDER’in 2013’te kamuoyu ile paylaştığı bildiriyi 10 yıl sonra yeniden okudu. Murat Ertaş ŞEHİRDER’in ortak akıl, çalışkanlık ve tevazu ile bugünlere geldiğini söyledi. Aziziye Belediye Başkanı Muhammed Cevdet Orhan ve ETÜ Rektörü Prof.Dr. Bülent Çakmak ise STK’lerin önemine değinip ŞEHİRDER’in Erzurum için ne kadar değerli olduğuna dair değerlendirmelerini paylaştılar.

    10.Yıl programının konuğu ŞEHİRDER İstişare Heyeti Başkanı İş Adamı Muammer Cindilli ise konuşmasında “Hatıralar” kitabının oluşum hikayesinden ve şehirlerin zihinsel kodlarından bahsederek Erzurum’a dair önemli analizlerde bulundu. Program ŞEHİRDER’e destek olan kişi ve kurumlara teşekkür plaketi verilmesinden sonra toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi. ŞEHİRDER katkılarından dolayı İHA Bölge Müdürü Ayhan Türkez’e de bir teşekkür plaketi verdi.

  • Rektör Çakmak, öğrencilerle buluştu

    Rektör Çakmak, öğrencilerle buluştu

    ETÜ’de öğrenim gören uluslararası öğrencilerle tanışmak amacıyla düzenlenen toplantıya Rektör Çakmak’ın yanı sıra Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ceren Sultan Elmalı, Dış İlişkiler Ofisi Koordinatörü Doç. Dr. Eyüphan Manay, Erzurum Uluslararası Öğrenci Derneği Başkanı Ertan Aksakal ve çok sayıda uluslararası öğrenci katıldı.

    Kendisinin de lisansüstü eğitimini yurt dışında aldığını ifade ederek sözlerine başlayan Rektör Çakmak: “Hangi ülkeden olursanız olun hepiniz bizim için çok değerlesiniz. Evinizden kilometrelerce uzakta eğitim hayatınıza devam etmek için üniversitemizi tercih ettiniz. Burada geçireceğiniz süre zarfında kaliteli bir eğitimin yanı sıra güzel dostluklar edineceksiniz. Karşılıklı olarak kültür paylaşımında bulunacaksınız ve mezun olup ülkelerinize döndüğünüzde ise ülkemizin birer gönül elçisi olacaksınız. Deneyimlerinizi anlatacak, ülkemizi ve şehrimizi en güzel şekilde tanıtacaksınız. Bu süreçte bizim kapımız sizlere her daim açık olacak. Sorunlarınızı, görüş ve önerilerinizi çekinmeden bizimle paylaşabilirsiniz” diye konuştu.

    Program, öğrencilerin Rektör Çakmak’a sorularını yöneltmesinin ardından hatıra fotoğrafı çekilmesiyle sona erdi.

  • Atıf bilimsel teşvik töreni

    Atıf bilimsel teşvik töreni

    Bilimsel yayınları çeşitlendirmek, geliştirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla üniversite bünyesinde çalışmalarını sürdüren bilim insanlarıyla düzenli olarak bir araya gelen Rektör Çomaklı, bu doğrultuda yaptıkları yayınlarda ortalamanın üzerinde atıf alan öğretim üyeleriyle 2022 Yılı Atıf Bilimsel Teşvik Töreninde buluştu.

    15 Temmuz Milli İrade Salonunda gerçekleşen törende, öğretim üyelerine ödüllerini takdim eden Prof. Dr. Çomaklı, bilime verdikleri katkı ve başarılarından dolayı akademisyenleri tebrik etti.

    “Eser Sayımızı Daha da Çeşitlendirmeli ve Çoğaltmalıyız”

    Köklü bir altyapıya sahip olan Atatürk Üniversitesinin kurulduğu günden itibaren gerçekleştirdiği bilimsel faaliyetlerle önemli bir konuma sahip olduğu ve proje, patent, yayın, Ar-Ge ve toplumsal fayda faaliyetlerinde her zaman önde olmayı gaye edindiğinin altını çizen Rektör Çomaklı, yapılan çalışmalarla da bu amacın hayata geçirildiğini vurguladı.

    Rektör Çomaklı: “Bizler, ‘marifet iltifata tabidir’ düsturuyla elde edilen başarıları hiçbir zaman karşılıksız bırakmıyoruz. Bugün de düzenlediğimiz törenle, yapmış oldukları çalışmalarla ortalamanın üzerinde atıf alan öğretim üyelerimizi ödüllendirmek istedik. Oldukça rekabetçi bir alan olan bilimsel yayınlarda çalışmalarımızı sürdürüyoruz ancak eser sayımızı daha da çeşitlendirmeli ve çoğaltmalıyız. Bu noktada üniversite yönetimi olarak üzerimize ne düşüyorsa bu zamana kadar yaptığımız gibi bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Üniversitemizi uluslararası alanda söz sahibi olacak çalışmalarla temsil ettiğiniz için teşekkür ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum” şeklinde konuştu.

    2022 Yılı Atıf Bilimsel Teşvik Töreni, hatıra fotoğrafı çekilmesiyle sona erdi.

  • Cindilli’nin amca acısı

    Cindilli’nin amca acısı

    Türkiye Elektrik Kurumu’ndan emekli olan bir süredir tedavi gören Osman Cindilli (87) önceki gün hayatını kaybetti.
    Hacı Ahmet Baba Camii’nde kılınan cenaze namazına Erzurum Kent Konseyi Başkanı Hüseyin Tanfer, ERVAK Başkanı Erdal Güzel, Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Saim Özakalın, Kızılay Başkanı Hüseyin Bozhalil, İş adamı Ahmet Çebi, Engin Yılmaz, Erşat Tanfer, ailesi, eş ve dostları katıldı.
    Osman Cindilli’nin cenazesi asri mezarlıkta toprağa verildi.

  • Kar kalınlığı 1,5 metreyi aştı

    Kar kalınlığı 1,5 metreyi aştı

    Aşkale’nin Dağyurdu köyünde kar kalınlığı 1,5 metreye yükselirken, vatandaşlar evlerinden çıkabilmek için kar dağlarını temizlemek durumunda kaldı.

    Köyde yaşayan vatandaşlar yağan kar sonrası ev, ahır ve ot yığınlarının önlerini temizlemek için seferber olurken, park halindeki traktör kar altında kayboldu.

  • “Türk’ün Özü, Akif’in Sözü”

    “Türk’ün Özü, Akif’in Sözü”

    Erzurum Kongre Binasında düzenlenen program; saygı duruşu ve İbrahim Hakkı Kubilay İmam Hatip Ortaokulu öğrencilerinin işaret dili eşliğinde, İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Ardından İstiklal Marşı’nın kabul edildiği 12 Mart 1921 tarihli meclis oturumu, tiyatro oyuncuları tarafından canlandırıldı. Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi ve diğer davetlilerin katıldığı program zaman zaman duygu dolu anlara neden oldu.

    Programda; Mehmet Akif Ersoy’un bestelenmiş tek şiiri olan “Ezelden aşinanım ben” öğretmenler tarafından seslendirildi. Raci Alkır Güzel Sanatlar Lisesi öğrencileri tarafından hazırlanan müzik konseri ile devam eden programda, Fuat Sezgin Anadolu Lisesi öğrencileri bir oratoryo sundu. Mehmet Akif Ersoy temalı resim sergisinin de yer aldığı anma programı, Akif şiirlerinin okunmasıyla sona erdi.

  • AFAD’dan depremzede miniğe sürpriz kutlama

    AFAD’dan depremzede miniğe sürpriz kutlama

    Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Erzurum Gönüllüleri, Nene Hatun Anaokulu’nda duygu dolu ve örnek bir davranışa imza attı. Toplumda afetlere hazırlık ve gönüllülük bilincinin yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmak için ortaya çıkan AFAD Gönüllüleri, sadece afet zamanlarında değil her daim gönüllü hareket ettiklerini bir kez daha gösterdiler.

    Depremden dolayı ailesi ile birlikte Erzurum’a gelmek zorunda kalan ve buraya yerleşen bir ailenin beş yaşındaki çocuğu olan Yiğit Buğra Özer’e doğum günü kutlaması yapan AFAD Gönüllüleri, hep birlikte pasta kestiler ve Yiğit Buğra’ya güzel anlar yaşattı. AFAD Gönüllüleri’nden birçoğu Kahramanmaraş depremi sonrasında bölgede arama-kurtarma çalışmalarında aktif olarak görev aldı.

    Anne Fidan Özer, AFAD Gönüllüleri’nin yaptığı bu güzel davranıştan dolayı teşekkür ederken zaman zaman gözyaşlarına engel olamadı. Doğum günü kutlamasının sonunda AFAD Gönüllüleri, minik Yiğit Buğra’ya hediye verdi.

  • “Riyakârlık, Mehmet Akif Ersoy’da yoktu”

    “Riyakârlık, Mehmet Akif Ersoy’da yoktu”

    Konferansa Hüseyin Turgut Eğitim Merkezi Başkanı Hakim Faruk Mert, Eğitim Merkezi Müdürü Servet Atan, Eğitim Merkezi Psikoloğu Öznur Kömürcü Aksoy, Kurum Şube Müdürü Murat Tozoğlu, Erzurum Kalkınma Vakfı yönetim kurulu üyeleri Abdurrahman Zeynal, Yücel Çil, kursiyerler ve eğitmenler katıldı.

    ‘Tam bir devlet adamı, tam bir vatanseverdi’

    İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından, Mehmet Akif Ersoy’u anma programında açılış konuşmasını yapan ERVAK Başkanı Erdal Güzel, “Mehmet Akif Ersoy, tam bir devlet adamı, tam bir vatansever, ilim adamı, âlim, veteriner, öğretmen, fedakâr bir baba, fedakâr bir kardeş, fedakâr bir evlat, tam vatansever bir insandı. Biz Akif’i hem yaşıyoruz, hem de yaşatacağız. Akif’in İstiklal Marşı’ndaki ilk mısradaki sözü, Korkma! Bizde diyoruz ki; Asım’ın nesli olarak kendi mısralarıyla; ‘ Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım’ ifadelerini kullandı.

    87 yıl önce bu gün, hafif kar yağışı altında Beyazıt Camii’nin musallasına çıplak bir tabut konulduğunu söyleyen Başkan Güzel, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Mehmet Akif’i siroz ahstalığından kaybettik. Baş Komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü de aynı siroz hastalığından kaybettik. Mehmet Akif burada parasız pulsuz bakımsız bir şekilde son nefesini verdi. Etraftakiler bir fukaranın cenazesi olduğunu zannetmişlerdi. Bir müddet sonra, naaş’ın milli şairimiz M. Akif Ersoy’a ait olduğu duyulunca coşkulu ve inançlı guruplar bir anda Beyazıt Camii’nin avlusunu doldurdular. Ömrünü milletine adamış, örnek insan Mehmet Akif Ersoy’u son yolculuğuna bayraklar içinde, eller üstünde tekbirlerle uğurladılar. Son gününde olmamıştı ne çelengi, ne top arabası, ne de devlet töreni, zaten bu tür seramonileri ömrü hayatında hiç sevmemiş ve tasvip etmemişti. Mütevazi bir kişiliğin elbette ki böyle bir arzusu olamazdı. Aldı götürdüler onu, inanmış insanlar. Kendisi de böyle bir uygulamayı arzu ederdi diye düşündüler. Ne mutlu bana ki: “Peygamber’in ölüm yaşında (63) öleceğim” demişti

    Son zamanlarında. serilmiş görünen gölgesine imrenmekteydi. Ömrünü yüksek değerler uğrunda geçiren sarsılmaz bir dava adamıydı. Ahlâki meziyetleri, insani vasıfları şairliğinden ve bilgeliğinden daha yüksekti. İnandığı gibi yaşayan, yaşadığı gibi dünyayı terk eden insan-ı kâmil ender bir kişilikti. O Türk-İslam kültürünün tüm fevkaladeliklerini yaşamına sığdırma ve bunları gelecek nesillere aktarma gayretinde olan idealist bir insandı.“Türk eriyiz, silsilemiz kahraman Müslüman’ız Hakk’a tapan Müslüman.”Mısralarında bu düşüncesini ne güzel ifade etmişti. Düşünmez başlar, aldırmaz yürekler, paslı vicdanlar, kirli yüzler, secdesiz alınlar en nefret ettiği kişiliklerdi.

    ‘Hurafelerin, cahillerin yönlendirdiği eksik islam anlayışı çok rahatsız ediyordu’

    Taassuba, cehalete ve sapıklığa hiç tahammülü yoktu. Zulmü alkışlamadı, zalimi asla sevmedi, siyasetten Allah’a sığındı. Çökmekte olan bir imparatorluğun sıkıntılarına çareler arıyordu. Bağımsızlık savaşımızda büyük görevler yaptı. Şu anda millet olarak okuduğumuz İstiklâl Marşımızın yazarıydı. Onu sadece bu özelliği ile tanımak ne kadar büyük bir eksikliktir. Hurafelerin, örf ve geleneğin hâkim olduğu, cahillerin yönlendirdiği eksik bir İslami anlayış onu çok rahatsız ediyordu. “Peygamber’e atf ile binlerce yalan uydurdun / Yıktın da dini mübini, kendine yeni bir din kurdun” diyerek bu endişesini dile getiriyordu. Gelişmeye engel gördüğü bu Kuran dışı anlayış karşısında asrın idrakine İslam’ı söyletmeye çalışıyordu. Gelişen yeniliklere karşı direnen bağnazlara “ Eski, eski olduğu için atılmaz, fena olursa atılır. / Yeni, yeni olduğu için alınmaz, iyi olursa alınır” düşüncesiyle kalemini kullandı.

    ‘Kuran kaynaklı, aslından sapmamış gerçek İslam’ın arayışındaydı’

    “Ah o din nerede, o azmin dini, o yerin gökten inen dini, hayatın dini?” mısraları kesinlikle bu özlemin ifade ile, kaderci ve teslimiyetçi bir din anlayışını “Ölüler dini değil, sende bilirsin ki; bu din, diri doğmuş duracak! Dipdiri durdukça zemin” diyerek eleştiriyorum. Kuran’ın evrensel mesajlarının Müslümanlarca yeteri kadar bilinmemesi, onu son derece rahatsız ediyordu.

    ‘Riyakârlık ve dalkavukluk Akif’in hayatında olmayan kavramlardı’

    Ülkeyi içinde bulunduğu, karanlık günlerden aydınlığa çıkaracak, yeni bir nesil peşindeydi. Namusunu çiğnetmedi ve çiğnetmeyecek Asım’ın nesliydi o nesil. M. Akif ismi geçtiği anda; hangi birimizin yüreğinde ve hafızasında saygınlık, onur, erdem, fazilet vs. gibi müsbet kavramlar oluşmaz ki, genellikle çocuklarımıza M. Akif ismi vermemizin altında yatan ideal bir kişilik arzusu değil midir? Onun istediği bir nesil oluşturabildiğimizi söylemek oldukça güç olsa gerek. İçimiz acıyor, maalesef Akif’in aziz hatırasına yeterince sahip çıkmadığımızı utanarak ifade etmek durumundayız. M. Akif’in çocuklarından ve torunlarından ne kadar haberimiz oldu. Akif’in emanetleri olan bu insanlara vefa borcumuzu ödeyebildik mi? İlelebet payidar olacak bir ülkeye, İstiklâl Marşı’nı kazandıran bu ulvi kişiliğin manevi mirasına sahip çıkmadığımız ortadadır. Bu vatan topraklarında şanlı bayrağımız dalgaldığı sürece Mehmet Akif’e sahip çıkmalıyız. İstiklal Marşı Türk Milletinin kükreyen sesi olmuştur’…

    Riyakârlık ve dalkavukluk Mehmet Akif’in hayatında olmayan kavramlardı. Onun düşüncelerini ve şiirlerini siyasetlerine alet eden yalakaların, sahte Akif sevgileri de; ne yazık ki şahit olduğumuz bir durumdur. 1967’de bir çöp bidonunun yanında cesedi bulunan beş parasız Emin Ersoy ile 1985 yılında cenazesi Üsküdar Belediyesi tarafından kaldırılan Tahir Ersoy’un, Mehmet Akif’in çocukları olduğundan, 1991 yılında kirada oturdukları bir Gayri Müslim’in evinden sokağa atılan Akif’in kızı ve torunlarının durumlarından ne kadar haberdarız. Bu utanç tablosu karşısında; M. Akif’e verdiğimiz kıymeti sorgulamak durumunda değil miyiz. Mehmet Akif’in manevi mirasına nasıl sahip çıktığımız, ahde nasıl vefa gösterdiğimiz ortadadır. Bu tabloya bakıldığında riyakârlık, münafıklık, dalkavukluk, korkaklık gibi kavramları görmekteyiz.

    Sevgili kursiyerler, birileri, ‘Vatan toprağı kutsaldır kaderine terk edilmez’ diyerek ortaya çıktılar. Milli Mücadeleyi başlattılar. İşte o Milli Mücadelinin uğrunun nabzının attığı yer bu şehirdir, Erzurum’dur. Bu şehri çok iyi tanıyın ve analiz edin, şahıslar üzerinden asla değerlendirme yapmayın. İşte o işgal günlerinde, çaresizlik günlerinde Erzurum insanının bir marşı var. İstiklal marşı bestelenmemiş, Erzurum insanı Dadaşlar Hürriyetlerine düşkün insalar, çare arıyorlar, bu böyle olmaz ‘Tarih ağlar vatan yanarken, Eller öz vatanda nara atarken, Ufukta ümidin nuru batarken,İlk sesi haykıran yüce Erzurum’ Vatanı kurtaran yüce Erzurum’ Müştak Sıtkı Dursunoğlu’nun yazdığı bu şiirle Erzurum’da okullar da resmi dairlerde bu marşı biz okuyorduk’

    ‘Akif’in düşünceleri ve uyarıları herkes tarafından dikkate alınmalıdır’…

    Özellikle son yıllarda yapılan Akif’i anma toplantılarında bu samimiyetsizliğin en somut örneklerine şahit olmaktayız. Büyük üstat, seçkin kişilik, milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, toplum olarak sana helâl edecek bir hakkımızın olmadığını biliyoruz. Yalnız senin uğrunda bir ömür tükettiğin bu topluma, hakkını helâl edeceğinin endişesini taşıdığımızı da söylemek isteriz.“Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince, günler şu heyhûlâyi da er geç silecektir/ Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma; sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir. Bu şafaklarda yüzen al sancak olduğu müddetçe, sen milletinin kalbinde ebediyen yaşayacaksın. Nur içinde yat! Büyük insan, Allah cennetiyle şereflendirsin. Bir hilal uğruna güneşlerin battığı bugünlerde, Akif’in düşünceleri ve uyarıları herkes tarafından dikkate alınmalıdır. Bu duygu ve düşüncelerle vefatının 87’inci yıl dönümünde Vatan Şairi Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle anıyorum.”

    Konuşmanın ardından Hüseyin Turgut Eğitim Merkezi Başkanı Hakim Faruk Mert, ERVAK Başkanı Erdal Güzel’e teşekkür ederek çini porselen hediye etti.

  • İMO Erzurum Başkanlığına akademisyen aday

    İMO Erzurum Başkanlığına akademisyen aday

    10 Şubat 2024 tarihinde yapılacak olan seçimlere yönetim kuruluyla beraber katılacak olan Atalay, 6 Şubat’ta yaşanan asrın felaketini hatırlatarak inşaat sektörünün ve bu alanda çalışacak olan insanların önemine dikkat çekti.

    Yaşanan büyük yıkımların herkese ders olması gerektiğini kaydeden Ahmet Atalay, “Şehirlerimizin yapı stokları inşaat mühendisliği ilkelerine göre yeniden değerlendirilmeli, projecilik ve yapı denetim hizmetlerini yürüten meslektaşlarımızın da önemi bu noktada bir kez daha ortaya çıkıyor” diye konuştu.

    “Genç mezunlara fırsat tanınmalı”

    Son yıllarda üniversitelerin inşaat mühendisliği bölümlerinden mezun olan öğrencilerin fazlalığından ve mezun olanların iş sıkıntısı yaşadığına dikkat çeken Atalay, genç mezunlara umut olacaklarını ifade ederek, “Genç meslektaşlarımız mühendislik yapamadıkları için başka meslek alanlarına yönelmektedirler. Bu durum yerel manada meslek ve meslek itibarını zedelerken, genel anlamda inşaat sektörünü ve ekonomiyi de etkilemektedir. Çözüm noktasında yeni mezun olan inşaat mühendislerinin kişisel özelliklerinden mesleki bilgiye, sosyal yeteneklerinden bilgisayar ve yazılım bilgisine kadar geniş bir alan içerisinde kendini geliştirmesine fırsat tanınmalıdır” dedi.

    Şehirlerdeki artan nüfusla oluşan sorunlara da değinen Atalay, “İnşaat mühendisleri tarafından oluşturulacak çalışma grupları tarafından çözüm raporlarının hazırlanması ve ilgili belediyelere sunulması, İMO’nun faaliyetleri arasında yer almaktadır. İMO Erzurum Şubesi olarak Erzurum ili ve şubemize bağlı temsilciliklerin bulunduğu iller için bu doğrultuda çalışmalar yapmak gerekmektedir.” dedi.

    “Yönetime talip olduk”

    Bugüne kadar görev yapmış oda yönetim kurullarına teşekkür eden Ahmet Atalay, “Çalışmalarımızı ileriye taşımak, kamunun ve ülkenin yararları, mesleğin gelişmesi, meslek mensuplarının şeref ve onur, yetki ve çıkarlarını korumak adına katkı sağlayacak çalışmalar yapmak için şubemizin yönetim kuruluna arkadaşlarımla birlikte talip olduk” diye konuştu.

    Doç. Dr. Ahmet Atalay Kimdir?

    1977 Yılında Erzurum’da dünyaya gelen Ahmet Atalay, ilk ve ortaokulu Ilıca’da, liseyi Erzurum Lisesi’nde tamamladı. 1996-2000 yılları arasında Atatürk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği bölümünde lisans öğrenimini tamamladı.

    2000-2004 yılları arasında İnşaat Mühendisliği Ulaştırma Bilim Dalı’nda yüksek lisans öğreniminin ardından 2004-2010 yılları arasında İnşaat Mühendisliği Ulaştırma Bilim Dalında Doktora öğrenimi gördü. 2002 yılında Atatürk Üniversitesi Narman Meslek Yüksekokulu İnşaat Programına Araştırma Görevlisi olarak başladı. 2011-2012 Yıllarında Siirt’te bulunan 2’nci Ordu İstihkam İnşaat Bakım Onarım Birliğinde 339. Dönem Yedek Subay olarak askeri görevini tamamladı.

    2012-2018 yıllarında Yrd. Doç. Dr. Olarak Narman Meslek Yüksekokulunda görev yaptı. 2018 yılından itibaren Atatürk Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Ulaştırma Kürsüsü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babası olup, yabancı dili İngilizcedir.

  • Bere tır şoförünü ele verdi

    Bere tır şoförünü ele verdi

    07.12.2023 tarihinde Mehmet Ç. (31),  tırla E-80 karayolunda yürüyen Nurullah Soysal’a (52) çarpıp kaçmıştı. Yol kenarında Nurullah Soysal’ın hareketsiz yattığını gören vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edilmişti. Olay yerine gelen sağlık ekipleri, Nurullah Soysal’ın hayatını kaybettiğini belirlemişti. Nurullah Soysal’a çarptıktan sonra kaçan tır sürücüsü ise Bingöl girişinde gözaltına alınmıştı.

    İddianamede şok eden detaylar

    Tutuklu olarak yargılanan Mehmet Ç.’nin E-80 karayolu üzerinde seyir halinde iken cep telefonundan navigasyonu açmaya çalıştığı sırada bir anlık direksiyon hakimiyetini kaybetmesi üzerine yol kenarında yaya olarak yürüyen Nurullah Soysal’a çarptığı ortaya çıktı. Polis güvenlik kameralarından şüpheli araç ve sürücüyü tespit etti. Mehmet Ç. daha sonra verdiği ifadede kaldırıma vurduğunu ya da çukura düştüğünü düşünerek yoluna devam ettiğini söyledi. Bir süre sonra yolun sağında durarak aracından inen Mehmet Ç., aracının sağ kısmında hasar olduğunu fark etti, yerde bir bere gördü ve bunu yanına alıp Bingöl istikametine doğru devam etti. Mehmet Ç. yola devam ederken kolluk görevlileri kendisiyle irtibata geçti ve yakaladı.

    Babasının beresini teşhis etti

    Mehmet Ç., Karlıova’da güvenlik görevlilerini gördüğü esnada bularak yanına aldığı bereyi aracından dışarı doğru fırlattı. Ancak güvenlik güçleri bunu fark etti. Delil olarak alıkonulan ve Nurullah Soysal’a ait olan bereyi oğlu da teşhis etti. Hazırlanan iddianamede olayın Mehmet Ç.’nin 27 AHF 461 plaka sayılı aracı ile seyir halinde iken trafikte dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak taksirle hareket etmesi sonucu yaya vaziyetteki Nurullah Soysal’a çarparak ölümüne neden olma şeklinde gerçekleştirdiği belirtildi. İddianamede Mehmet Ç.’nin 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 85/1 maddesinde “Taksirle Bir Kişinin Ölümüne Neden Olma” suçunu işlediğine dair hakkında kamu davasının açılması istendi. Mehmet Ç.’nin tutukluluk hali devam ediyor.