Kategori: Eskişehir

  • Hayvanseverlerden ‘yetersiz hizmet’ tepkisi

    Hayvanseverlerden ‘yetersiz hizmet’ tepkisi

    Geçtiğimiz günlerde Mihalıççık ilçesine bağlı Sazak Mahallesi yakınlarında hayvanseverler bir köpeğin acı çektiğini fark etti. Araçlarını kenara çekerek yol kenarında bulunan köpeğin yanına giden vatandaşlar, talihsiz hayvanın arka ayaklarını kullanamadığı için yürüyemediğini fark etti. Kent merkezine yaklaşık 150 kilometre uzaklıkta olan mahalleden köpeği araçlarına alan vatandaşlar, MANCAHANE Başkanı Nesrin Çiçek’e haber vererek, yaralı hayvanı özel bir veteriner kliniğine getirdi. Burada filmi çekilen köpeğin omurgasının bazı bölümlerinde kırık olduğu, buna bağlı olarak yürüyemediği belirlendi.

    MANCAHANE Başkanı Çiçek, hayırseverlerin özverisine dikkat çekerek, yerel yönetimlerin sokak hayvanları konusunda eksik kaldığının altını çizdi.

    “Belediyelerde herhangi bir bu konuyla ilgili faaliyet yok”

    Buna benzer durumlarda tedavi masrafını ceplerinden karşıladıklarını belirten Çiçek, şöyle devam etti:
    “Bu durumda sadece vicdanımızla cebimiz arasında sıkışan insanlarız. Kısa zaman önce bir yerel seçim atlattık biliyorsunuz. Herkes bol bol vaatlerde bulundu bu yönde. Ama Türkiye’de her şey çok çabuk unutulur. Verilen vaatler de unutuldu. Şu anda rezilliğin tam zirve seviyesindeyiz. Yine kazalı bir can, yine kapı duvar. Belediyelerde herhangi bir bu konuyla ilgili faaliyet yok. Zaten ulaştığımız zaman bize söylenilen ‘Şu an aracımız yok, barınağımız yok, protokolümüz yok.’ Hayvanlar ölüme mahkum ediliyor. Önümüzde bu hayvanla ilgili uzun bir süreç var. Hayvanlar da insanlar gibi et ve kemikten ibaret olduğu için operasyonun yapıldığı ertesi gün ayaklanmıyor. Bu süreçte de işte ameliyat olacak, tedavisi ve bakımı süregelecek. 3, 4, 5 ayı bulabilecek. Bu durumda da maalesef ben ilçe belediyemizin böyle bir kapsamlı veteriner hekim kadrosu olmadığı için biz kendi imkanlarımızla bunu çözmeye çalışacağız. Hayır, bu konuda hiçbir zaman bugüne kadar destek olmadı ya da çok nadir oldu.”

    “Omurga cerrahisi zor bir operasyon”

    Köpeğin durumu hakkında detaylı bilgi veren Veteriner Hekim Evren Fatih Mumcu, “Köpeğimiz dişi ve yaklaşık 1 buçuk yaşında. Bel omurlarının 5. ve 4 omurlarında bir kırığımız var. Buraya bir operasyon yapacağız. Ama bu operasyonlar şans operasyonudur. İnşallah yürütebiliriz. Muhtemelen bir araç çarpmış. Tam arkasından vurmuş. Bel omurları ikiye ayrılmış. Fakat şöyle söyleyeyim, yüzde 80 iyileşme ihtimali var. Durumu çok kötü değil. Ama omurga cerrahisi zor bir operasyon. Getirilmeseydi arka tarafları sürüyerek tamamen kötürüm kalırdı ve sürüye sürüye kasları tamamen dışarı çıkarıp ölürdü” dedi.

  • ETÜ’de Emeklilik Töreni gerçekleştirildi

    ETÜ’de Emeklilik Töreni gerçekleştirildi

    Tören, İstiklal Marşı ve saygı duruşu ile başladı. Ardından, ESTÜ Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden Hatice Nur Güçlü ile Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü’nden Merve Maide Yiğit’in solo piyano konseri gerçekleştirildi. Tören, Doçent Bengi Baraz Çınar ile ESTÜ Kariyer Gelişimi ve Öğrenci Destek Birimi’nden Öğr. Gör. İlayda Karaköse’nin flüt ve piyano konseri ile devam etti.

    “Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin bir mensubu olmanın gurur ve mutluluğunu taşıyorum”

    Konserin ardından söz alan emekli ESTÜ personeli Celal Çelebi, ESTÜ’deki profesyonel yaşamında Hasan Polatkan Havalimanı Uçak Bakım Hangarı Sorumlusu olarak görev yaptığını belirtti. ESTÜ’nün bir mensubu olmanın gurur ve mutluluğunu taşıdığını da sözlerine ekleyen Çelebi, “Böyle güzel bir tören vasıtasıyla hatırlanmış olmak mutluluk verici. Başta ESTÜ Rektörü Prof. Dr. Sayın Adnan Özcan olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim” dedi.

    “Böyle bir törenle hatırlanmış olmak mutluluk verici”

    Törende konuşan ESTÜ Eski Genel Sekreteri Menderes Ünal, meslek yaşamı boyunca memurluk, şeflik, şube müdürlüğü, daire başkanlığı gibi görevler yürüterek 40 yıllık bir hizmet hayatını tamamlamasının ardından ESTÜ’de Genel Sekreter olarak çalışma şansını elde ettiğini belirtti. 2022 yılında ESTÜ’deki göreviyle birlikte emekliliğe adım attığını da vurgulayan Ünal, “Başta ESTÜ Rektörü Prof. Dr. Sayın Adnan Özcan olmak üzere bu töreni düzenleyen herkese tüm emekli arkadaşlarım adına ayrı ayrı teşekkür ederim. Böyle bir törenle hatırlanmış olmak mutluluk verici” ifadelerini kullandı.

    “Göreviniz, bu güzel ülkeye katkıda bulunmak”

    Zorlu ve emek yoğun bir profesyonel yaşamın ardından emeklilik yaşamına girmiş olmak hakkında duygu ve düşüncelerini paylaşan ESTÜ Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Hoşçan ise şunları söyledi:
    “Kırk dört yıl boyunca zorlu süreçlerden geçerek kurumuma en iyi katkıyı sağlamaya çalıştım. ‘Ben’ yerine ‘biz’ diyerek ekip arkadaşı olduğum meslektaşlarımla büyük başarılara imza attık. Şimdi o dönemleri gurur ve mutlulukla anıyorum. Göstermiş olduğum tüm mücadeleler benim hazinem. Değerli akademisyen dostlarım, mesleğinizi çok sevin. Göreviniz, bu güzel ülkeye katkıda bulunmak. Başta ESTÜ Rektörü Prof. Dr. Sayın Adnan Özcan olmak üzere bu töreni düzenleyen tüm ESTÜ mensuplarına teşekkür ediyorum.”

    “Sürdürülebilir bir başarı için güçlü bir kurumsal hafızaya da sahip olunması gerekmektedir”

    Rektör Prof. Dr. Adnan Özcan, Emeklilik Töreni’ni emekli olan ESTÜ akademik ve idari personeline çalışma hayatları süresince sundukları özverili ve değerli katkıları için teşekkür etmek amacıyla düzenlediklerini belirterek, “Dünyadaki ve ülkemizdeki her kurumsal yapıda olduğu gibi sürdürülebilir bir başarı için güçlü bir kurumsal hafızaya da sahip olunması gerekmektedir. Bu güçlü kurumsal hafıza ise güçlü, her anlamda donanımlı ve özverili çalışan bir insan gücüyle inşa edilebilir. Bugün emeklilik törenimizle kendilerine teşekkür ederek uğurladığımız tüm mensuplarımıza Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin bugünlere ulaşmasında ve kurumsal hafızanın aktarılmasında vermiş oldukları çok değerli katkılar için teşekkürlerimi sunuyorum. 2024 yılının Cumhurbaşkanlığımız tarafından Emekliler Yılı olarak ilan edilmesi vesilesiyle başta siz değerli emeklilerimiz olmak üzere ülkemizin kalkınmasına emekleri ile katkıda bulunmuş olan tüm emeklilerimize saygılarımı sunuyor, emeklilerimizin bilgi ve tecrübelerini kullanabilecekleri ve kendilerini geliştirebilecekleri sosyal ve sağlıklı bir yaşam diliyorum” şeklinde konuştu.

    Konuşmaların ardından Rektör Prof. Dr. Adnan Özcan tarafından ESTÜ emekli akademik ve idari personeline emeklilik plaketi ve teşekkür belgesi takdim edildi. ESTÜ Emeklilik Töreni, fuaye alanında ikram servisinin ardından çekilen toplu hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi.

    Törene, Rektör Prof. Dr. Adnan Özcan, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Yunus Özdemir, Prof. Dr. Onur Kaya, Genel Sekreter Cengiz Kaçal, ESTÜ Senatosu Üyeleri, ESTÜ öğretim elemanları, emekli akademik ve idari personeli ile aileleri katıldı.

  • OEDAŞ’ta Ar-Ge çalışmaları devam ediyor

    OEDAŞ’ta Ar-Ge çalışmaları devam ediyor

    Afyonkarahisar, Bilecik, Eskişehir, Kütahya ve Uşak’ta elektrik dağıtım hizmeti sağlayan OEDAŞ, hayata geçirdiği Ar-Ge projeleri ile akıllı enerji sistemlerini devreye alıyor. Bu çerçevede OEDAŞ, son olarak Uzaktan Aydınlat Projesi (Kırsal Kesim Sokak Armatürleri için Uzaktan Güvenli Aktif Etme Sistemi Ar-Ge Projesi) üzerinde çalışıyor.

    “Bölgemize daha hızlı hizmet verirken karbon ayak izimizi de azaltacağız”

    Projenin çıkış noktası hakkında bilgi veren OEDAŞ Direktörü Muzaffer Yalçın, “Hizmet verdiğimiz 5 il yaklaşık 50 bin kilometrekarelik bir alana yayılıyor ve bu şehirlerimizde toplam bin 826 köy bulunuyor. OEDAŞ olarak bölgemizin her bölgesine eşit hizmet götürebilmek için Uzaktan Aydınlat isimli yeni bir Ar-Ge projesi üzerinde çalışıyoruz. Elektrik dağıtım hatlarında ağaç dalı teması veya rüzgar gibi nedenlerle fiziki onarım gerektirmeyen ancak bizim geçici arıza olarak tanımladığımız, sokak aydınlatmalarının sönmesine yol açan arızalar oluşabiliyor. Bu arızalar sonucu atan sigortanın kaldırılması için ekiplerin bölgeye gitmesi gerekiyor. Ancak bu durum arızanın giderilme süresini uzattığı gibi hem fazla yakıt harcanmasına hem de zaman ve verimlilik kaybına yol açıyor. Özellikle kar, heyelan gibi zorlu şartlarda geçici arıza yaşanan bölgeye ulaşmak daha da zorlaşıyor. Üstelik iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle önümüzdeki süreçte karşılaşabileceğimiz zorlu hava şartları nedeniyle bu geçici arızaların artma ihtimali de bulunuyor. OEDAŞ olarak tüm bunları değerlendirerek Uzaktan Aydınlat Projesi için Ar-Ge çalışmalarımıza başladık. Bu projeyle birlikte amacımız teknolojik imkanlar sayesinde bölgemize daha hızlı hizmet verirken, daha az araç kullanacağımız için karbon ayak izimizi de azaltmak” dedi.

    “Aydınlatma hattındaki bilgiler sistemin hafızasında tutulacak”

    Laboratuvar çalışmaları devam eden projede, bu çalışmaların başarıyla sonuçlanması durumunda saha çalışmalarına başlayacaklarını söyleyen Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Arıza süresini kısaltmak ve ekiplerimizin sadece bir sigorta kaldırmak için uzun bir yol gitmesini önlemek için hat direnci kontrol cihazı ile her gün otomatik olarak aydınlatma hattının enerjisi yokken direnç bilgisi alacağız. Bu bilgiler sistemin hafızasında tutulacak. Eğer o gece aydınlatmalarda bir arıza oluşmuş ise enerji verilmeden önce kısa devre kontrolü, hattın kopması gibi problemler olup olmadığı kontrol edilecek. Sistem tarafından normal raporu verilmesi durumunda uzaktan açma işlemini yapacağız. Bu sayede kırsal bölgelerdeki geçici arızaları en kısa sürede, güvenli bir şekilde giderecek teknolojiye kavuşacağız.”

  • Esnaftan veresiye sorununa esprili çözüm

    Esnaftan veresiye sorununa esprili çözüm

    Geçmiş yıllardan bu yana esnaf dükkânlarında bir kültür haline veresiye her geçen gün azalıyor. Müşterilerin borç paralarını ödememesi sebebiyle peşin ödeme yapılmasını isteyen pek çok esnaf, pandemi döneminden sonra kullanımı daha da yaygınlaşan kredi kartları ile taksit yapılabilmesi nedeniyle veresiye sistemini kaldırdı. Bu işletme sahiplerinden birisi olan Mithat Gelici ise, kasanın arkasına yapıştırdığı ‘Değerli dostumuz veresiye vefat etmiştir. Ödemelerinizi kredi kartıyla yapabilirsiniz’ yazılı mesajı ile görenleri güldürdü.

    “Kredi kartlarının kullanımının arttırmasıyla veresiye isteyenlerin azaldı”

    Eskişehir’de kamp ve av malzemeleri satan esnaf Mithat Gelici, “Vatandaşlar eskiden beri hep veresiye isterler. Biz de bunları defterlere yazardık. Aslında eskiden de bu tarz kağıtlar asılıyordu, ama ben işin içine kredi kartını da dâhil ettim. Günümüzde kredi kartlarının kullanımının arttırmasıyla birlikte veresiye isteyen vatandaşların sayısı da azaldı. Parası az olanlara taksitlendiriyoruz, ya da direkt karttan çekiyorlar” dedi.

  • 7’den 70’e herkes 23 Nisan coşkusunu yaşadı

    7’den 70’e herkes 23 Nisan coşkusunu yaşadı

    Tepebaşı Belediyesi milli günlerde vatandaşlar için özel etkinlikler düzenlemeye devam ediyor. Bu çerçevede, Vecihi Hürkuş Havacılık ve Teknoloji Parkı’nda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı şenliği gerçekleştirildi. Şenlik, İki Elin Sesi Var Çocuk ve Gençlik Senfoni Orkestrası’nın konseri ile başladı. Orkestra şefliğini Simay Pala’nın üstlendiği konserde yer alan 35 çocuk, Can -Can, Radetzky March, İzmir Marşı, 10. Yıl Marşı, Bugün 23 Nisan adlı eserlerini seslendirdi. Orkestra, katılımcılardan tam not aldı.

    “Sizlere hizmet etmekten gurur duyuyorum”

    Konser sonrası konuşan Başkan Ataç, “23 Nisan deyince ilk akla çocuklarımız geliyor. Kreşlerimizden sanat merkezlerimizden gelen çocuklarımızla birlikteyiz. İki Elin Sesi Var Gençlik ve Çocuk Orkestramız ile Eskişehir olarak ne kadar övünsek azdır. Çünkü çocuklarımız 7 yaşında orkestra için müracaat ettiler. Hiçbir yetenek sınavı yapılmadan orkestraya dahil edildiler. 4 bin 300 çocuğumuz orkestradan geçti, bugün en az 3 orkestramız var. Türkiye’de ilk yapılan bir çalışmadır bu. Anne, babalar çocuklarıyla ne kadar övünse azdır. Gerçekten müthiş bir başarı yakaladılar. Bütün Türkiye ve yurtdışından övgüler alarak yolumuza devam ediyoruz. Böyle bir çalışmanın ülkemize verdiği katkı, şehrimize verdiği katkı çok farklıdır. Büyük kurtarıcımız, 23 Nisan 1920’de meclisi açtı ve bu tarihi çocuklarımıza armağan etti. Dünyada eşi benzeri olmayan tek çocuk bayramı. Atamızın vizyonu ne kadar büyük ki çocuklarımıza verdiği değer o kadar büyük ki Bizler de kendi çocuklarımıza katkıda bulunarak onun yolunda gidiyoruz. Tepebaşı Belediyesi ülkede bu konuda rakipsiz belediyelerden biridir. Burası Eskişehir. Eskişehir farklı bir il. Çağdaşlığı, özgürlüğü, insanca yaşamayı seven insanların toplandığı bir şehir. Ben de sizlere hizmet etmekten gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı.
    Şenliğe, Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet Ataç’ın yanı sıra meclis üyeleri ve çok sayıda çocuk ile velileri katıldı.

  • Alkollü sürücü makas atarken kaza yaptı

    Alkollü sürücü makas atarken kaza yaptı

    Alınan bilgiye göre, Vişnelik Mahallesi Atatürk Bulvarı’nda Melih D. idaresindeki otomobil, Atatürk Bulvarı üzerinde seyir halindeyken, makas atarak önce Rasim I. idaresindeki otomobile, ardından da Yunus D’nin kullandığı otomobile çarptı. Çarpmanın etkisiyle otomobil kontrolden çıkarak park halindeki araca çarparak durabildi. Kazada bir kişi yaralanırken, kazaya sebep olan sürücü Melih D.’ye olay yerinde yapılan alkol testinde 0.63 promil alkollü olduğu belirlendi. Alkollü araç kullanmaktan dolayı Melih D.’ye 6 bin 439 TL para cezası kesildi.

    Kaza ile ilgili inceleme başlatıldı.

  • İkinci Kadir Şeker vakası: Kadın ve çocuğunu kurtarmak istemişti

    İkinci Kadir Şeker vakası: Kadın ve çocuğunu kurtarmak istemişti

    Odunpazarı ilçesi Emek Mahallesi’nde 5 Şubat 2022’de meydana gelen olayda, eşi Shannaz Nazari ve kızı Nasimgül Ahmadi’yi bıçaklayan Afganistan uyruklu Abdulkadir Ahmadi’ye, o esnada yakınlardan geçen Tolga Daşkıran ve arkadaşı Hüseyin Şahin müdahale etti.

     

    Abdulkadir Ahmadi, çıkan arbedede Hüseyin Şahin’i bıçakla yaralarken, kendisi de Tolga Daşkıran tarafından bıçaklanarak yaralandı. Olayın ardından başlatılan soruşturma sonucu tutuklandıktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Tolga Daşkıran’ın devam eden yargılama sürecinin sonunda ‘Kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan haksız tahrik ve iyi hal indirimiyle 5 yıl hapis cezası verildi.

    Eskişehir 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılan davada, Tolga Daşkıran’ın avukatı ve Cumhuriyet Savcısı tarafından Ankara Bölge Adliye Mahkesi’ne itiraz dilekçesi verildi. Cumhuriyet Savcısı, Tolga Daşkıran’a verilen 5 yıl hapis cezasına ilişkin hazırladığı itiraz dilekçesinde Daşkıran’ın ‘meşru savunma’ hükümleri çerçevesinde hareket ettiğini belirterek, beraatını talep etti. Mahkeme heyeti, 13 Temmuz 2023 tarihinde yapılan itiraz rağmen Tolga Daşkıran’a verilen 5 yıllık hapis cezası onadı. Ayrıca sanık Abdulkadir Ahmadi, eşini kasten öldürmeye teşebbüs suçundan iyi hal indirimiyle 12 yıl 6 ay hapis cezası, Daşkıran’ın arkadaşı Hüseyin Şahin ise 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı.

    “Üzüldüm, tam da hayatımın güzel noktasındaydım”

    Kararın ardından Tolga Daşkıran ile arkadaşı Hüseyin Şahin, aileleri ve arkadaşları ile birlikte Eskişehir Adliyesi’ne gelerek, teslim olmadan önce gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yaşanan hadisede kadınlara zarar gelmemesi için insanlık görevlerini yerine getirdiklerini düşündüğünü ifade eden Daşkıran, “Arkadaşlarımla birlikte insanlık görevimizi yaptığımızı düşünüyorum, gerisi Türk adaletine kalmıştır. İnşallah hakkımızda hayırlısı olsun. Üzüldüm, tam da hayatımın güzel noktasındaydım, inşallah çıkınca da hayatıma devam ederim. En kısa sürede çıkmamı temenni ediyorum” ifadelerini kullandı.

    “Bir anne olarak ciğerim yanıyor”

    Oğlunun adliyeye teslim olmak için geldiği sırada gözyaşlarına hakim olamayan anne Nazire Kurt, “Bir anne olarak benim ciğerim yanıyor, benim oğlum bunu hak etmedi. Ben adalete güveniyorum, benim oğlum 5 yıl hapis cezasını hak etmedi. Benim oğlum kötü bir şey yapmadı, can kurtardı. 2 kadını kurtardı, bu suçsa bir şey demiyorum. Kötü bir şey mi yaptı? Adam öldürmedi. Bu çocuklar oraya mı yakışıyor? Ben Türk adaletine güveniyorum, benim oğlum çıkacak. Girdiği gibi de gelecek, kötü bir şey yapmadı ben ona inanıyorum. alnımızın akıyla gidecek gelecek” şeklinde konuştu.

    “Bu gençlerin hayatı kararacak belki de”

    Tolga Daşkıran’ın Avukatı Muhammed Serkan İleli ise yaptığı açıklamada, “Tolga 2 sene önce bir olaya karışmıştı. Aslında olayda dememek lazım bu bir müdahale, kendi arkadaşları ve iki kişinin canını kurtarmak için bir müdahalede bulundu. Bundan kaynaklı bir yargılama sürdü ve 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırıldı. Bunu da istinaf mahkemesi onadı. Karar neticesinde Tolga’yı üzülerek teslim etmek zorundayız. Bizim karara saygımız sonsuz ancak herkes vicdanlara ters bir karar olduğunu düşünmekte. Diyeceklerimiz bu kadar yani 20 yaşında bir genç 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırılacak. Hüseyin 1 ay sonra üniversite sınavına girecek. Bu gençlerin hayatı kararacak belki de, karar saygımız sonsuz, bekleyip göreceğiz” dedi.
    Tolga Daşkıran ve Hüseyin Şahin, adliyedeki işlemlerinin ardından tutuklanarak cezaevine gönderilirken Daşkıran ile Şahin’in aileleri ve arkadaşları gözyaşlarına boğuldu.

  • Hırsızlar 4. kez makinelerini çaldı

    Hırsızlar 4. kez makinelerini çaldı

    Tepebaşı ilçesi Yeşiltepe Mahallesi’nde çamaşır makinası tamiri yapan Rüstem Uzun’un bu yıl 4’üncü defa makinası çalındı.

    Oldukça durumdan mustarip olan Uzun’a adeta dadanan hırsızlar, dün yine hırsızlık girişiminde bulunarak iki çamaşır makinasını el arabasına yükleyerek kaçırdılar. Rüstem Uzun’un oğlu komşularının haber vermesiyle aracıyla şüphelileri takip etmeye başladı. Takip edildiklerini anlayan şüpheliler, Özgürel Sokak’ta el arabasını bırakıp kaçtı.

    “İki makinamı almışlar”

    Makinalarının sürekli çalındığını belirten Rüstem Uzun, “Komşularım telefon ettiler. Evden eşya çalınıyor diye. Ben çıkıp eve gidene kadar kaçmışlar, oğlum görmüş. Sonra da el arabasının üzerine bizim makineleri tanıyınca, otomobilimizle takibe başlamış. İki makinamı almışlar, el arabasıyla kaçmışlar. Şuanda şüphelileri bilmiyoruz. Güvenlik kamerası kayıtlarını takip ettireceğiz. Vallahi benim bu yıl bu 4., dün de aynı şekilde bir makinamı götürmüşler. Dün ben şehir dışındaydım” dedi.

  • Frig Vadisi’nden kartpostallık görüntüler

    Frig Vadisi’nden kartpostallık görüntüler

    Frigya medeniyetinden izler taşıyan ve içerisinde çok sayıda kilise ile kral mezarı bulunduran Frig Vadisi, ziyaretçilerine hem tarihi hem görsel şölen sunuyor. Özellikle yaz aylarında yoğun şekilde ziyaretçi akını alan bölgeye giden fotoğrafçılar, karşılaştıkları kartpostallık manzaraları fotoğraflamayı ihmal etmiyorlar. Özellikle yeşil ile kahverengi tonlarının birbirine uyumunu ve yerli halkın tarihi dokularla bir arada devam eden yaşantısını fotoğraflara yansıtan fotoğrafçılar, seyrine doyum olmayan kartpostallık görüntüler ortaya çıkartıyor.

    “Tarihi dokunun ve doğanın güzelliği birbirini tamamlıyor”

    Tarihi dokusuyla vatandaşların ilgi odağı olan bölgede çektiği fotoğraflarla beğeni toplayan fotoğraf sanatçısı Hadi Mousavi, “Frig Vadisi ve benzeri alanlar, biz fotoğrafçılar için büyük fırsatlar hatta görevler oluşturuyor. Özellikle yeşil ve kahverengi uyumunun rahatlıkla yakalandığı bölgeye yapılan gezilerde muhteşem fotoğraflar çekme imkanımız oluşuyor. Tarihi dokunun ve doğanın güzelliği birbirini tamamlıyor. Ben bir fotoğrafçı olarak imkanım olan her zaman bu tarz yerlere gitmeye ve kırsal turizmin tanıtımına destek olmaya çalışıyorum. Frig Vadisi son zamanlarda gittiğim bölgeler arasında görsel açıdan en zengin olanlardan birisiydi” dedi.

  • Sahnede o acıları anlattılar

    Sahnede o acıları anlattılar

    Odunpazarı Belediyesi Tiyatro Ekibi tarafından hazırlanan oyun, Hasan Polatkan Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu. ‘Hasret’, Kırım – Tatar ailelerinin 18 Mayıs 1944 yılında yurtlarından alınıp başka ülkelere zorla sürgün edilmesini anlatan bir tiyatro oyunu.

    Senaristliğini Derya Dobrişan’ın üstlendiği oyun, Elçin Karaahmet ve Süleyman Karaahmet tarafından yönetildi. Ceren Tüysüz, Ferhat Karataş, Hüseyin Demir, İpek Uzkalan ve Tuğçe Güney’in rol aldığı ve 4’üncü defa sahnelenen oyunun, daha önce günümüzde yaşamakta olan Kırım Tatarlı ailelere yönelik oynanmıştı. Son oyunun seyirciler üzerinden duygusal anlar yaşattığı gözlemlendi. Beş kişilik oyuncu kadrosu ile sanatseverler karşısına çıkan ekip, kendileri için çok büyük bir tecrübe olduğunu ve unutulmaz bir anı olarak kaldığını söyledi. ‘Hasret’ oyununu 4’üncü kez sergileyen oyuncu kadrosu yaşadıkları heyecanı, tecrübeyi ve başka insanların acılarını benimseyişlerini dile getirdi.

    “Kırım-Tatar sürgününü anlatan bir oyun olmadığını duyunca bilekleri sıvadık”

    Tiyatro oyuncusu Ceren Tüysüz, Yönetmen Elçin Karahmet’in daha önce hiçbir ekibin Kırım-Tatar Türklerinin bu sürgününü tiyatro olarak oynamadığını söylediğini ve bunu duyunca çok heyecanlandıklarını dile getirdi. Tüysüz, nasıl bir süreçten geçtiklerini şöyle anlattı:

    “Yönetmenimiz bize ‘Bu projeyi yapalım mı?’ diye sordu ve bir fikir ortaya çıktı. Daha sonra hep birlikte araştırmasını yaptık. Projeyi bir taslak halinde hazırladık. Sonra arkadaşımız Derya Dobrişan yazıya döktü ve bu proje ortaya çıktı. Aslında Kırım-Tatar sürgününe dair bir oyun olmadığını duyunca bilekleri sıvadık. Bunu da duyduktan sonra çok heyecanlandık ve araştırma sürecimiz daha da hızlı gerçekleşti. Çünkü belgeseller var, kısa filmler var, şarkılar var. Ama gerçekten Kırım-Tatar sürgününü anlatan bir tiyatro yoktu. Bunun üzerine de biz hemen harekete geçmiş olduk.”

    “Bu sürgün tiyatroya yansıtılacağı için Kırım Tatarlı aileler de bizim kadar heyecanlıydı”

    Oyunun senaryosunun yazılma aşamasında en büyük rolü oynayan Kırım Tatarlı ailelerden senaryoyu oluşturabilmek adına yardım aldıklarını ve bu süreçte ailelerin, sürgünün tiyatro sahneline taşınasını duyduklarında çok heyecanlandıklarını dile getiren Ceren Tüysüz, “Rüstem Bey ile görüştük, birebir yaşayanlarla ya da daha üst jenerasyonda yaşayanlar, tanık olanlar var Hasan Bey gibi. Onlarla konuşmuştuk biz. Rüstem Bey vagonla Kırım’dan gittiğinde 2 yaşındaydı. O görüşme de bizim için çok duygusaldı. Onlar için de öyleydi. Tiyatroya yansıtılacağı için bence onlar da çok heyecanlıydı ve bize bir an önce o bilgileri aktarmaya çalıştılar. Değerli bir süreç geçirdik onlarla ve çok duygusaldı. Bize yardım edebilmek için gerçekten belediye başkanımızdan tutun da Kırım-Tatar Müzesi, Kırım-Tatar Derneği herkes seferber oldu” şeklinde konuştu.

    “Duygusal anlamda ağır bir süreçten geçtik”

    Oyunun yazılma ve çıkarılma aşamasında derin bir araştırma yaptıklarını dile getiren oyuncu İpek Uzkalan ise, “Yaşanan olaylar çok acı olduğu için aslında, yani okuduğumuz, izlediğimiz her şey bize çok acı verdi ve bir oyuncu olarak empati kurmak, nasıl yansıtacağımızı düşünebilmek çok acılı bir süreçti. Ama bunları bilmeyen insanlara aktaracağımız için de heyecanlıydık. Biz de birçok şey öğrendik aslında projede. Bence Eskişehir’de bile birçok kişi bilmiyor Kırım-Tatar ailelerinin hikâyesini. Bu anlamda seyirciye de ulaşmak çok değerli. Biz bile projeyi araştırırken aa bunlar mı olmuş diye çok içine aldı bizi proje. Öte yandan bu acı olayları, Tatar sürgününü araştırırken, aynı zamanda Kırım-Tatar sürgününü de araştırmak gerekti. Bizim için zor olmadı ama duygusal anlamda ağır bir süreçten geçtik” ifadelerine yer verdi.

    “Yaşadıkları acılardan bahsetmektense kültürlerinden bahsetmeyi daha çok seviyorlar”

    Hüseyin Demir de, Kırım-Tatar Türklerinin memleketlerinden sürgün edilmesini konu edinen tiyatro oyunun dekor ve kostüm anlamında nasıl bir yol izlediklerini ve Kırım Tatar ailelerinin kültürlerine ne kadar düşkün olduklarını belirtti. Odunpazarı Belediyesi tiyatro oyuncusu Demir, “Kırım-Tatar müziklerini araştırdık, enstrümanları araştırdık ve bu araştırma sonucunda da o enstrümanlardan oyunun orijinal müziklerini ortaya çıkarmaya çalıştık ve onların türkülerinden de, tarih boyunca gelmiş müziklerinden de faydalandık. Dekoru da Çiğdem arkadaşımız yaptı. Kostümlerimizi ve dekorlarımızı da yönetmenimizle birlikte yaptı. Mesela bu olayları yaşayan insanlarda genel olarak şöyle bir durum var; yaşadıkları acılardan bahsetmektense, kültürlerinden bahsetmeyi daha çok seviyorlar. Zamanında çok ağlamışlar zaten, artık ağlamak yerine ayakta durmak varlıklarını tekrardan ortaya çıkarmak, kültürünün varlığını sürdürmek adına bir durum içerisindeler. Onlar da sağ olsunlar hem dekorumuzda hem kostümümüzde bize çok fazla materyal verdiler” dedi.

    “Oyundan ağlayarak çıkıyorlar”

    Bir diğer oyunca, Ferhat Karataş, oyunda Kırım – Tatar ailelerinin yaşamış oldukları zorlukları ve nasıl mücadele ettikleri anlatılırken, içerisinde sürgünü bizzat yaşamış olan insanların da olduğu salonda duygusal anlara şahitlik ettiğini belirterek, “Kırım -Tatar aileleri geldiğinde bunlar hâlâ içlerinde bir yara olduğu için oyundan çok etkileniyorlar. Oyundan ağlayarak çıkıyorlar. Yorum yazmışlar, Kırım Tatar aileleri dışında Hatay depreminden göç eden insanlar da gelmiş geçen oyunda ve ortak bir acı var. İnsanlar, bugün olmasa bile o aileden ayrı kalmanın acısını alıyorlar. O acıyı bizimle birlikte hissedebilmeleri çok kıymetli. O yüzden acıyı yansıtabilmişiz ne mutlu bize” dedi.