Kategori: Eskişehir

  • Sevgililer el ele hırsızlık yaptı

    Sevgililer el ele hırsızlık yaptı

    Hırsızlık, gece saat 3 sıralarında Tepebaşı ilçesi Çamlıca Mahallesi Ulusal Egemenlik Bulvarı’nda meydana geldi.

    Güvenlik kamerasına yansıyan olayda, Baksan Sanayi Sitesi’nde bulunan bir büfenin önünden geçen ve el ele tutuşan çiftlerden oluşan toplam 4 şahıstan biri işletme önündeki içecek dolabını görüyor ve o tarafa yöneliyor. Şahıs dolabın kilitli olan kapağı açmaya çalışıyor. Daha sonra 2’si kadın 3 kişi, arkadaşlarının dolap kapağını açmasına yardım etmek için büfenin önüne gidiyor. Uğraşları sonucunda kapağı açan şahıslar dolaptan içecek alıyor. Büfeden uzaklaşan çiftler daha sonra tekrar büfe önüne dönüp dolaptan birkaç tane daha içecek alarak olay yerinden uzaklaşıyorlar. Güvenlik kamerasına saniye saniye yansıyan hırsızlık görüntülerindeki şahısların rahatlığı ‘pes’ dedirtti.

  • İlkokul öğrencileri camiyi gezdi

    İlkokul öğrencileri camiyi gezdi

    Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) projesi kapsamında Gazi ilkokulu öğrencileri, Tepebaşı İlçe Müftülüğüne bağlı Ali Çavuş Cami’ni ziyaret ettiler.

    ÇEDES Okul sorumlusu Psikolojik danışman ve rehber öğretmeni Seher Gökçe, Okul Müdürü Mehmet Yetişğin ve sınıf öğretmeni Şule Talas eşliğinde camiye gelen öğrencileri cami görevlileri Muhammed Mustafa Türe ve Sait Saydan karşıladı. Öğrencilere dini bilgiler verildikten sonra caminin bölümlerini tanıtıldı.

    Cami tanıtımının ardından, camii görevlileri öğrencilerle çeşitli oyunlar oynadı. Etkinliklerin sonunda Filistin için dua edildi. Tepebaşı İlçe Müftülüğünce programa katılan okul müdürü, öğretmen ve öğrencilere teşekkür edildi.

  • Eskişehirli öğrencilerden büyük başarı

    Eskişehirli öğrencilerden büyük başarı

    Eskişehir Şehit Mehmet Şengül Fen Lisesinde danışman öğretmen Halime Avcı Bölek koordinesinde çalışan öğrenciler Arda Çelik, Zehra Alsaran ve Zehra Duymaz, Buca Belediyesinin bilim üssü Buca Bilim ve Sanat Merkezi (BSM) tarafından bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen Buca IMSEF (International Music, Science, Energy, Engineering Fair) Uluslararası Bilim ve Sanat Yarışması’na katıldı. Ekip, sığırkuyruğu bitkisinin kök, gövde ve çiçeklerini işleyerek pankreas kanserli hücreye enjekte etti. Daha sonra hücreyi gözlemleyen proje ekibi, gözle görülür iyileşmeyi fark etti.

    Diğer kanser ilaçlarının aksine kanserli hücreyi iyi ederken sağlıklı hücreye de zarar vermeyen proje için ekip, Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden laboratuvar desteği aldı. 12 ülkeden katılımın olduğu yarışmada biyoloji alanında projelerini sunan Eskişehirli ekip birinci olarak altın madalya kazandı. Birinci olan ekip İngiltere, İran ve Türkiye’de düzenlenecek yarışmalardan davet alarak ülkeyi temsil edecek. Öğrencilerin davet aldıkları yarışmalara gidebilmeleri için sponsor desteğine ihtiyacı var.

    “Çok anlamlı değerler bulduk”

    Eskişehir Tepebaşı Şehit Mehmet Şengül Fen Lisesi’nde kimya öğretmeni olan Halime Avcı Bölek, proje ve süreç hakkında,

    “Öncelikle öğrencilerimle bu projeyi Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) yarışması için hazırlanmıştır ve katılmıştık. Ardından orada da bir başarıyı bölge üçüncüsü olduk. Ama bu projeyi biraz daha geliştirerek uluslararası bir yarışmaya katıldık. Orada da altın madalya almayı hak ettik. Projemizden şöyle kısaca bahsedecek olursam; Yani aslında sığırkuyruğu diye bilinen yol kenarlarında çok olan bir bitki. Bu bitkinin belli kısımlarını aldık. Kök, gövde işte yaprak ve çiçek kısımlarını aldık aslında, sonra bunları ekstre ettik. Ardından pankreas kanserli hücre ve sağlıklı hücreye enjekte ettik. Yaptığımız testler ve analizler sonucunda özellikle çiçek kısmının çok etkili olduğunu gördük. Şimdi kanser ilaçlarının en büyük özelliklerinden bir tanesi kanserli hücreleri öldürürken aynı zamanda sağlıklı hücre de çok zarar vermesi. Fakat bizim özellikle çiçek hücresi bu anlamda ciddi anlamda ayırt edicilik gösterdi. Bununla ilgili hesaplamaları da yaptık, istatistiksel olarak. Ve çok anlamlı değerler bulduk. Yani sağlıklı hücreye zarar vermeden pankreas kanseri üzerinde ciddi anlamda öldürücü bir güce sahip olduğunu bulduk. Anadolu Üniversitesi’nden de çok güzel destekler aldık. Ayrıca Eczacılık Fakültesi’ne teşekkür etmek istiyorum. Bize gerçekten laboratuvarlarını açmasalardı, hani biz bu projeyi yapamazdık. Daha sonra İzmir’deki uluslararası bir programa başvurduk. 27 ülke başvurdu bunlardan 12 ülke seçildi. Çocuklar 3 gün boyunca İzmir’de bu etkinliğe katıldılar. Son gününde bir ödül töreni oldu ve biz altın madalya aldığımızı öğrendik” ifadelerini kullandı.

    “Sponsor arayışımız da var”

    Londra’da ve İran’da yapılacak yarışmalara davet aldıklarını belirten Halime Avcı Bölek maliyetlerden dolayı yarışmalara gitme ihtilallerinin az olduğunu ifade etti. Sponsor desteği ile yarışmaya katılabileceklerini belirten Bölek, şöyle devam etti:

    “Londra’da ve İran’da daha sonra temmuz ayında yapılacak olan hem yarışma hem kongre gibi bir organizasyona davet edildik. Aslında bu noktada birazcık bir sponsor arayışımız da var. Çocukların buraya gidebilmesi için ciddi maliyetler var. Sponsor bulabilirsek çok mutlu olurum. Öğrencilerimin o atmosveri yaşayarak görmemesini isterim. Bunu burada destek verebilecek sponsorlar olursa çok sevinirim. Bu bir ön çalışma bunun ilaçlaştırma sürecini devam ettirmek istiyoruz aslında biz. Çünkü lise boyutunda bir proje olduğu için hayvan deneyleri ya da insan deneyleri konusunda izin almamız çok mümkün olmuyor. Ama eğer bu projeyi geliştirip, hani yurtdışında da sunup destek bulursam, bunu ilaçlaştırma aşaması devam ettirmek istiyoruz.”

    Eskişehir Tepebaşı Şehit Mehmet Şengül Fen Lisesi’nde öğrenim gören Zehra Duymaz ise aldıkları altın madalya ve proje hakkında, “İlk başta biz absorbe özelliğine baktık sığırkuyruğunun ve çok iyi ağır metal absorbe ettiğini gördük işte. Bu bitkiyi araştırırken de sonradan kansere antikanserojen etkilere sahip olduğunu gördük. Buna bağlı olarak da buradan şeyler bulabilir miyiz diye bakarken, pankreas kanserine ait bir çalışma yapılmadığını gördük ve bu alana biraz daha yöneldik. Öncelikle kariyer seçimlerini sorgulamaya başladım. Hani biyokimya ya da farmakoloji alanındaki içsel şeyleri gördüğüm için onlar da gayet hoşuma gittiği için belki bu alanda kariyer seçebilirim diye düşündüm ve hani böyle bir birincilik almış olmak da beni hani bu alanda başarılı olabileceğini düşüncesine de itti biraz. Hani grup çalışması yapmayı da öğrendim, makale okumayı işte bilimsel araştırma yapmayı, laboratuvarda nasıl giyinmem, nasıl hareket etmem gerektiğini birçok bilimsel şey öğrenmiş oldum ve çok büyük katkı sağladı bana” dedi.

  • 57 yaşında üniversite mezunu oldu

    57 yaşında üniversite mezunu oldu

    Üniversite eğitimi içinde hep bir ukde kalan Gülersoy Kara, veteriner hekimlik yapan kızı Tuğçe Kara’nın kendisini teşvik etmesi sonucunda 57 yaşında yeniden eline kalem aldı. Klinikteki işlerinde kızına yardım eden Kara, işten geriye kalan boş vakitlerini üniversiteye kayıt olabilmek için ders çalışarak değerlendirdi. Normalde ilkokul mezunu olan Kara, ilk olarak açıktan ortaokul ve liseyi bitirdi.

    Pes etmeyerek Atatürk Üniversitesi Açık ve Uzaktan Öğretim Fakültesi Laborant ve Veteriner Sağlık Ön Lisans Programı’na kayıt olan Kara, geçtiğimiz günlerde eğitim sürecini başarıyla tamamlayarak diploma almaya hak kazandı. Aynı zamanda Veteriner Sağlık Teknikeri unvanını kazanan Kara, eğitimin yaşı olmadığına ve biraz gayret ile her şeyin başarılabileceğine dikkat çekti.

    “Okurken hiçbir sınavıma gitmemezlik yapmadım”

    Azim ederek üniversite mezunu olan Gülersoy Kara, çocukluk dönemlerinde eğitim hayatını sürdürmek istemediğini söyledi. Aradan geçen zaman içerisinde üniversitenin içinde bir ukde olduğunu ve diploma alabilmek için çok çabaladığını ifade eden Kara, “Kızım kendisi veterinerlik okurken beni yönlendirdi, destekledi. Dışarıdan önce ortaokulu, daha sonra liseyi bitirdim. Sonra da üniversite sınavlarına girerek veterinerlik bölümünü bitirmeyi rabbim nasip etti. Kızımla beraber çalışıyoruz, ona destek olmaya gayret ediyorum. Burada çalışırken okulumu bitirdim. Diplomamı aldım. İşleri beraber yürütüyoruz. Tabii çalışmadan, gayret etmeden olmuyor. Allah dilemeden hiç olmuyor. Okurken hiçbir sınavıma gitmemezlik yapmadım. Kış da olsa, zor da olsa hepsine gitmeye gayret ettim” dedi.

    “Hayata bir kere geliyoruz, insan istediğini yapmaya gayret etmeli”

    Her şeye rağmen derslerine çalışmaya gayret gösterdiğini dile getiren Kara, “Bu yaştan sonra kafamın aldığı kadar çabaladım. Allah nasip etti, böylelikle diplomamı alabildim. Sınavı kazandığımda çok güzel hissettim. Eşim, ‘Sen liseyi de bitirsin ama üniversiteyi bitiremezsin’ demişti. Ancak gayret edince her şey oluyor. Mutluluk veren bir duygu. İsteyen herkes şansını deneyebilir, bir zorluğu yok. Okumayı çok isteyip de içinde ukde kalanlar mutlaka denemeli. Sonuçta bir gayret göstermeleri gerekiyor. Hayata bir kere geliyoruz, insan istediğini yapmaya gayret etmeli. Gençlere de söyleyeyim, biraz çabalasınlar. Öyle oturduğun yerden Allah bir şeyleri vermiyor, herkesin gayretine göre veriyor. Gayret edersek olacak, tabii Allah’tan da yardım isteyeceğiz” şeklinde konuştu.

  • Değişen havalar psikolojiyi etkiliyor

    Değişen havalar psikolojiyi etkiliyor

    Sonbahardan kış mevsimine geçişte, hava sıcaklıkları sık sık değişkenlik gösterebiliyor. Bir gün ısınan hava diğer gün soğuyabiliyor. Bu ani hava değişimi insanların ne giyeceği konusunda kararsızlık yaşamasına neden olurken. Grip ve soğuk algınlığı gibi rahatsızlıkların yanı sıra sık değişen hava durumu insan psikolojisini de doğrudan etkiliyor.  Psikiyatri Uzmanı Dr. Sıdıka Oksay, son zamanlarda ani bir biçimde değişen hava sıcaklıklarıyla ilgili konuştu. Doktor Oksay, yağışlı ve kapalı havaların çökkün depresif, çok sıcak havaların ise öfkeli hissetmeye yol açabildiğini söyledi.

    “Kapalı ve yağışlı havalar hüzünlü ruh haline yol açabilir”

    Havaların insan psikoloji üzerindeki etkileri hakkında Psikiyatri Uzmanı Dr. Sıdıka Oksay, “Havanın insan psikolojisi üzerindeki etkileri farklıdır. Sıcak havalar insanlarda öfke artışına yol açabilir. Kapalı ve yağışlı havalar hüzünlü ruh haline yol açabilir. Yağmurlu günlerde iş veriminin, dikkatin, hafızanın arttığı görülüyor. Havanın hızlı değişimi insanda adaptasyonu zorlaştıran bir şey. Güneşli gün sayısının fazlalığı depresyona girmemizi engeller. Güneşli gün daha fazla olan ülkelerde depresyon daha az, yağışın daha fazla olan ülkelerde depresyon fazla görülür. Psikiyatr hastaları da hava değişiminden etkileniyor. Depresyon sonbahar ve kış aylarında gün ışığının azalmasından dolayı daha fazla görülüyor. Genellikle sonbaharda fazla depresyon görürüz. Mani gibi depresyonun tam tersi bipolar iki uçlu duygu durumu bozukluğu bahar ve yaz aylarında duygunun yükselmesiyle birlikte daha çok rastlanılır. İklim değişliği ile ilgili haberler kaygı verici. Gelecekle ilgili hep felaket haberleri veriliyor. Genel olarak kaygımızı artıran şeyler” dedi.

    “Olabildiğince sakin kalmak lazım”

    İklim krizi, mevsim kayması gibi küresel ölçekte yayılan haberlerin de yine insan psikolojisi üzerinde etkilerinin olduğunu belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Sıdıka Oksay şöyle devam etti:

    “Global ısınmanın tam olarak psikolojik etkilerinin ne olduğu, olacağı bilinmiyor. Isı artışının daha fazla öfkeye ve öfke suçuna yol açtığı biliniyor. Uzun yazların daha fazla şiddet içeren bir dünyaya gideceğimizi düşündürmesi beklenebilir bir şey. Mevsimlerin kayması da binlerce yıldır gelen biyolojimizin adaptasyonunu oldukça zorlaştırır düşüncesindeyim. Olabildiğince sakin kalmak lazım. Nefes egzersizleri, kas gevşetme egzersizleri ile kendimizi kaygı ve öfkeyle başa çıkabilecek yöntemleri yeti olarak eklemeye çalışılması lazım.”

  • Hayvansever vatandaşlara yönelik yazılı uyarı

    Hayvansever vatandaşlara yönelik yazılı uyarı

    Tepebaşı İlçesi Ömerağa Mahallesi Yardım Sokak’ta yaşayan vatandaşlar kapılarının önünde besledikleri hayvanlar sebebiyle komşularıyla yaşadıkları problemden müzdarip.

    Hava sıcaklıklarının düşmeye başladığı kış günlerinde sokak hayvanlarının üşümemesi için yuva yapan ve apartmanın yanına koydukları mama ile suları sürekli tazeleyen vatandaşlar bir gün duvara asılan, “Buraya kedi evi koyarsan seni bulurum. Kendi evine al, besle. Saldan Apartmanı’nın önü pislikten geçilmiyor. Kedi pisliklerini senin kapının önüne koyarım, bunu bil. Kokuyu çeken biziz” yazılı kağıtla karşılaştı. Bahsi geçen kağıdı yapıştıran kişilerin sokak hayvanlarının sığınması için ustalar tarafından atölyede yapılmış kulübeden, minder ve karton kutuya kadar her şeyin yok ettiğini öne süren hayvanseverler, içerisinde hasta bir kedinin beslendiği yuvanın da çöpe atıldığını iddia etti.

  • Esnaftan ‘kara mürver’ tavsiyesi

    Esnaftan ‘kara mürver’ tavsiyesi

    Kış aylarında kendini grip, nezle, soğuk algınlığı gibi hastalıklardan korumak isteyen vatandaşlar doğal çözüm yolları için aktarların yolunu tutuyor. Vatandaşlar kekik, limon, adaçayı, zencefil gibi ürünlere yönelirken, kara mürver bitkisine ayrı bir ilgi gösteriyor. Aktarlar koyu renkli tanelerden oluşan bitkinin halk tarafından fazla bilinmediğini söylüyor. Aktar esnafı, kış günlerinde hastalıklara karşı kara mürverin çeşitli şekilde tüketilebildiğini ifade etti.

    “Bir tutam kara mürver sapı çay gibi demlenerek tüketilebilir”

    Eskişehir’de aktarcı esnafı olan Metin Ağılönü, kurutulmuş bitkiler arasında kara mürverin vücutta mikrop kırıcı özelliğinin olduğunu belirterek, bitkinin tüketimi hakkında tavsiyeler verdi.

    Ağılönü, kara mürverin en önemli özelliğinden birinin antioksidan olduğunu ifade ederek, “Kışın ıhlamur, kekik, nane, limon, adaçayı, zenfecil gibi ürünler çok tercih ediliyor. Bunlar halk tarafından biliniyor. Kışın bağışıklık güçlü tutulursa hastalıklar gelmez. Bu ürünler haricinde mürver rağbet görüyor. Halk bu bitki hakkında bilgi sahibi pek değil. Aslında bunlar da bağışıklığı güçlendiriyor. Bu bitkiler tüketilirse vatandaşlar hastalıklara karşı kendilerini korur. Bir tutam kara mürver sapı çay gibi demlenerek tüketilebilir. Bir de meyvesi de kaynatılarak içilebilir. Bunun en büyük özelliği antioksidan olmasıdır. Mikrop kırıcı özelliğe sahip bir bitkidir. Vatandaşlar kara mürveri tüketirse faydalı olur” dedi.

  • 8 ayrı kablo hırsızlığı yapan 2 şüpheli tutuklandı

    8 ayrı kablo hırsızlığı yapan 2 şüpheli tutuklandı

    Sivrihisar ve Seyitgazi ilçelerinde tarım alanlarını sulama amacıyla kurulan trafolardan piyasa değeri yaklaşık 50 bin TL olan 165 metre enerji nakil kablosunun çalındığı 8 ayrı hırsızlık olayı ile ilgili Eskişehir İl Jandarma Komutanlığı Jandarma Suç Araştırma Timi ile Sivrihisar ve Seyitgazi ilçe jandarma komutanlıkları tarafından çalışma başlatıldı. Yürütülen çalışmalar sonucunda hırsızlık olaylarını, Afyonkarahisar’a bağlı Emirdağ İlçesi’nde benzer suçlardan adli işlem yapılan 2 şüphelinin gerçekleştirdiği tespit edildi. Cumhuriyet Savcılığı talimatları ile Emirdağ’da gerçekleştirilen çalışmalar neticesinde 2 şüpheli yakalanarak gözaltına alındı.

    Sivrihisar İlçe Jandarma Komutanlığı’nda işlemleri tamamlanan şüpheliler, ‘Haberleşme ve Enerji Nakil Kablosu Hırsızlığı’ suçundan adliyeye sevk edildi. Savcılık ifadesinin ardından hakim karşısına çıkan şüpheliler, tutuklanarak Eskişehir H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na gönderildi.

  • Aktaş engel tanımıyor

    Aktaş engel tanımıyor

    Eskişehir’de yaşayan evli ve 2 kız çocuğu olan Ümit Aktaş, yaşam azmi ile pek çok insana örnek oluyor. Doğduktan 20 gün sonra geçirdiği ateşli havale sonrasında engelli olan Aktaş, önceleri yürüyebiliyorken sonrasında geçirdiği trafik kazası ile yürüme yetisini de kaybetti.

    1977 yılından bu yana işportacılık yaparak yaşamı sürdüren Aktaş, “Ben 62 yaşındayım ama insanlar daha genç olduğumu düşünüyor, çalıştığım için daha dinç ve sağlıklı kaldım. 36 ve 20 yaşında iki kızım var. Tüm belediyeler bana destek oluyorlar. Engeller, çalışmanın önünde bir engel değil. Herkesin kendi yetenekleri ölçüsünde çalışabileceğini, üretebileceğini böylece yaşamdan kopmayacağını düşünüyorum. Bazı insanlar hiçbir sakatlığı, sorunu olmadığı halde sokaklarda dileniyor, ben bunu doğru bulmuyorum. Herkes çalışmak için koşullarını zorlamalı, birilerine el açmak yerine kendi emekleri ile para kazanmanın yollarını bulmalı” dedi.

  • 11 yıllık özlem son buldu

    11 yıllık özlem son buldu

    2019 yılında hizmet vermeye başlayan Yunus Emre Devlet Hastanesi Tüp Bebek Merkezi, tüp bebek alanında yüzde 50 ile 55 arasında başarı oranı göstererek bu konuda öne çıkıyor. Kurulduğu günden bu yana 38 bin hasta kabulü gerçekleştiren merkez, aylık 90 ila 100 hastaya tedavi uygularken 250’nin üzerinde canlı doğum ile bu alanda son derece başarılı kabul ediliyor. Özellikle komşu illerden yoğun hasta kabulü yapan merkez, yurtdışından da talep görüyor. İkinci basamak devlet hastaneleri içinde ikinci olarak açılan Merkezde 2 tüp bebek uzmanı ve 2 laboratuvardan sorumlu embriyoloji uzmanı olmak üzere 4 hekim, yardımcı sağlık personelleri ile görev yapıyor.

    Eskişehir’de eşi Atilla Kütük (47) ile yaşayan Filipinli 41 yaşındaki Maria Rosa Kütük, anne olmak için 11 yıldır birçok hastaneye başvurmasına rağmen bir sonuç alamadı. Yunus Emre Devlet Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nin hizmete girdiğini duyar duymaz buradan randevu alan Maria Rosa Kütük, Dr. Teoman Haluk Minsin’in başarılı tüp bebek tedavisi ile hamile kalarak 12 Nisan 2022 tarihinde yine tedavi olduğu Yunus Emre Devlet Hastanesinde doğum yaptı. Çiftin Baran Ali Benedict isimli bebekleri şu an 18 aylık.

    “Çok memnunum ve müteşekkirim”

    Tedavisi hakkında konuşan Filipinli 41 yaşındaki Maria Rosa Kütük, “Birçok hastaneye ve doktorlara başvurduk. Ama çok iyi bir sonuç alamadım. İnternette araştırma yaparken Yunus Emre Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nin yeni açıldığını gördüm. Haluk Minsin’i gördüm. Çok memnunum ve müteşekkirim. Doktor Haluk Minsin’den, hemşirelerden ve ekibinden çok memnumum. Onun tedavisi ve yaklaşımıyla bu merkezde şimdi 18 aylık bebeğimizi kucağımıza aldık. Hiçbir hastanede tüp bebek denemesinde bulunmadım. Sadece aşılamayla bilgim vardı. Doktora söylediğim zaman direkt tüp bebek tedavisi yapacağını söyledi. Doktora çok güvendim” dedi.

    “Özel hastane kadar ilgi gösterdi”

    10 yıldır çocuğu olmayan Eskişehir’de yaşayan 29 yaşındaki Nazlı Öztürk, ise Yunus Emre Devlet Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nde aldığı tedavinin ardından hamile kaldı. Şuan 9 aylık hamile olan Öztürk süreç hakkında şöyle konuştu:
    “Buraya hocamızı duyup geldik. Çok şükür tedavimiz yolunda gitti. Şu an hamileliğimin 9’uncu ayındayım. Hamilelik sürecim de burada geçti. Her şey gayet yolunda. Gayet başarılı ilgili bir yer. Tüp Bebek Merkezi’ne özel hastane kadar ilgi gösterdiği için teşekkür ediyoruz. Bu süreç zor değildi. Çok şükür rabbim nasip etti. Herkese de nasip etsin. Her şey çok güzeldi. Hamilelik sürecimi de burada hocam takip etti. Nasip olursa doğumum da burada olacak. Ben başka bir hastaneye gitmiştim. Orada fakülte olduğu için ne olacağını bilmiyorduk. Buraya doktorumuzun adını duyup geldik. Her şey yolunda gitti, o yüzden mutluyuz.”

    “Hastalarımızın memnuniyeti üst seviyede”

    5 yıldır ÜYTE’de görev yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı ve Tüp Bebek Uzmanı Dr. Teoman Haluk Minsin, aynı zamanda ünite sorumlusu. Merkezin başarısı hakkında, “Türkiye’ye ve Dünyaya benzer oranla gebelik başarısı gösteren, yaklaşık 38 binin üzerinde hasta kabulü yapan ve 250’nin üzerinde canlı doğum gerçekleştiren bir tüp bebek merkezi olarak son derece başarılı bir konumda. Bundan ötürü gerçekten gururluyuz. Hastalarımızın memnuniyeti üst seviyede. Giderek artan oranlarda merkezimize başvuru var. Yaklaşık olarak aylık 100 siklusta doğru gidiyor. 90 ila 100 siklusta arasında bir tedavi gerçekleştiriyoruz. Sadece tüp bebek yok, aşılama tedavisi de yapıyoruz. Yılda yaklaşık 250 civarında aşılama tedavisi de gerçekleşiyor. Bunlardaki gebelik oranları dünyadaki oranlarla benzer. Tüp bebekle ilgili olarak özellikle yüzde 50-55 seviyelerinde oran var” ifadelerini kullandı.

    “Yurtdışından gelen hastaların artmasını istiyoruz”

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı ve Tüp Bebek Uzmanı Dr. Merdan Ali Merdanoğlu ise merkeze çevre illerden sık sık hasta geldiğini belirterek, “Adı Tüp Bebek Merkezi olarak geçse de aslında bir kısırlık teşhis ve tedavi merkezi. Bize çocuk sahibi olmak için başvuran hastalara yardımcı oluyoruz. Hastanın ihtiyacına göre bir tedavi modeli belirliyoruz. Bazı hastalara kısırlıkla ilgili gerekli tetkikleri yaptıktan sonra sorun varsa tespit ediyoruz ve buna göre de tedavi uyguluyoruz. Bazı hastalara hap tedavileri bazılarına aşılama tedavisi, bazı hastalara da tüp bebek tedavileri ile yardımcı olabiliyoruz. Tüp Bebek Merkezimiz tam teşekküllü bir merkez. Bugün dünya standartlarında bir tüp bebek merkezine verilen tüm hizmetler veriliyor. Gayet donanımlı bir laboratuvarımız var. Gebelik başarı oranı olarak baktığımız zaman da başarılı oranlarımız var. Bu sadece tüp bebek uzmanlarını değil aynı zamanda arkamızda çok sağlam bir laboratuvar desteği olduğunu da gösteriyor. Yabancı hasta olarak çok yoğun bir sirkülasyonumuz olduğunu söyleyemeyiz ama tek olarak Türkiye Cumhuriyetlerden hastalarımız olabiliyor. Yurtdışından gelen hastalarımız oldu. Rus kökenli bağlantılı ülkelerden gelen hastalar oldu. Türkiye’nin her yerinden hasta geliyor. Hakkari’den Van’dan İstanbul’a, batı şehirlerden hastalar geliyor. Özellikle Kütahya, Bilecik, Eskişehir eksenli hasta yoğunluğumuz var. Sadece Eskişehir’e değil bölge halkına hizmet ediyoruz. İlk açıldığımız zamandaki tedaviyle gebe kalan hastamız sonrasında tekrar başvurdu. İkinci çocuğunu doğurdu. Yurtdışından gelen hastaların artmasını istiyoruz” diye konuştu.

    “15 gün sonra hastadan gebelik testi istiyoruz”

    Merkezde 4 yıldır Laboratuar Sorumlusu olarak görev yapan Embriyolog Dr. Ayça Işık ise şöyle konuştu:

    “Başladığımızdan bu yana giderek artan sikluslar yapıyoruz. Burada yapılan işlemler dünyada yapılan işlemlerle birebir aynıdır. Herhangi bir eksiklik ya da olmayan bir işlem yok. Gerek cihaz farkımız gerek ekibimizin tecrübesi sayesinde son derece başarılı sonuçlar alıyoruz. Kısırlık nedeniyle kliniğe başvuran hastaların laboratuvar tedavisine kadarki aşamalar kadın doğum uzmanları tarafından organize ediliyor. Laboratuvarın sorumlulukları, erkek hastalardan toplanan spermlerle ilgili işlemler yapmak. En ön planda yapılan işlem mikro enjeksiyon. Tüp bebek merkezlerinde iki ana laboratuvar bulunur. Androloji laboratuvarı ve embriyoloji laboratuvarı. Androloji laboratuvarında spermler hazırlanır. Embriyoloji laboratuvarın sorumluluğu ise kadın doğum uzmanları tarafından yapılan tedavide kadın hastalardan elde edilen yumurtalardan embriyo elde etmek. Bu işlemin ismi mikro enjeksiyondur. Embriyolar donuyor, çözülüyor, sperm dondurma, hazırlama işlemleri var. Yumurta toplama işlemleri var. Yumurtanın mikro enjeksiyon için hazırlanması işlemi var. Transferden 12 ya da 15 gün sonra hastadan gebelik testi istiyoruz. Laboratuvar ekibi olarak gebelik testinin sonucunun pozitif olmasını bekliyoruz. En istenen sonuç da canlı doğum. İlk gebelik testinin sonucunun pozitif olması herkesi elbette mutlu eder. Ama nihai sonuç sağlıklı bebeğin annenin kucağına verilmesidir.”