Kategori: Eskişehir

  • Kırık sonrası rehabilitasyon süreci

    Kırık sonrası rehabilitasyon süreci

    Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi doktoru, kırık sonrası rehabilitasyon süreci hakkında bilgiler verdi.

    0

    Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Nurhan Barutçu, kırığı, “Dıştan veya içten etki eden kuvvetlerle kemik dokusunda oluşan ayrılmaya veya bu sebeplerle kemiğin anatomik bütünlüğünün ve devamlılığının bozulmasına kırık denir” diye tanımlarken, kırığın bulunduğu bölgeye bağlı olarak kemiğin yakınlarındaki tendon, sinir, damar, organlar, bağ ve liflerin de yaralanabileceğini aktardı.

    Tedavi sürecinde öncelikle kırılan kemiğin hareketsiz kalmasının iyileşme ve doğru kaynaması açısından önemli olduğunu belirten Dr. Barutçu, “Hareketsizlikle birlikte eklem hareketi kısıtlanır, kas güçsüzleşir, eklemin fonksiyonelliği bozulur, eğer kırık bacak bölgesinde ise yürüme bozulur” diye konuştu.

    “Erken rehabilitasyon önemli”

    Kırık sonrası rehabilitasyona erken başlanmasının önemli olduğunu dile getiren Dr. Barutçu, şunları söyledi:
    “Kırık rehabilitasyonuna, hasta henüz ortopedi servisinde yatarken başlanmalıdır. Erken dönemde ödemi dağıtmak, eklem hareket açıklığını, kas gücünü korumak için mümkün olduğu kadar erken fizik tedaviye başlanmalıdır.” dedi.

    Hastaların genellikle olaydan 2 ay ya da çok daha uzun sürelerden sonra rehabilitasyona gelmeleri sonucunda; kas erimesi ve kontraktürler oluştuğuna dikkat çeken Dr. Barutçu, şöyle konuştu: “Erken rehabilitasyonda amaç; atrofi, kontraktür ve yapışıklıkların önlenmesi, tendonların ve kas liflerinin uzunluğunun korunmasıdır. Rehabilitasyon sürecinde kas becerisini korumak, kas gücünü arttırmak, dolaşım düzenini sağlamak, eklemlerin hareket açıklığını genişletmek, fibröz dokuyu yumuşatmak ve hala var olan ödemi gidermek tedavinin temel amaçlarıdır.”

    “Kırık rehabilitasyonu mutlaka uzman doktor kontrolünde yapılmalıdır”

    Kırık rehabilitasyonuna başlanmadan önce hastaların bir Fizik Tedavi Uzman Hekimi tarafından fonksiyonel açıdan değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Dr. Nurhan Barutçu, şöyle konuştu:

    “Kırık olan bölgede kemik ve kasların erime (atrofi) durumu, kuvveti ve hareket kabiliyeti değerlendirilir. Eklemlerde hareket kısıtlığı varsa not edilir. Genel bir postür ve yürüme analizi yapılır. Kemiklerin kaynama durumu radyolojik olarak değerlendirilir. Eğer bir sinir hasarı varsa EMG çekilerek sinirin durumu değerlendirilir. Tüm bulgular sonucunda rehabilitasyon programı düzenlenir. Kırık rehabilitasyonu mutlaka uzman doktor kontrolünde yapılmalıdır. Aksi takdirde tedavide gecikme olmakta, yanlış uygulamalar yapılmakta ve hastalarda kalıcı hasara neden olmaktadır.”

    Kırık rehabilitasyonu hakkında bilgi veren Dr. Barutçu, bu süreçte yapılanları şöyle aktardı: “Rehabilitasyon sürecinde ağrı ve ödemi azaltmak, eklem hareketini açmak, kasları esnetip güçlendirmek, tendonların kayganlığını sağlamak için, yürüme etkilenmişse yürüme egzersizleri ve genel fonksiyonelliği arttıracak egzersizler yapılır. Bu egzersiz programlarına ek olarak ağrı kesici TENS gibi, kasları güçlendirici elektrik stimülasyonu gibi akımlar, sıcak veya soğuk uygulamalar, ultrason gibi uygulamalar, skar doku masajı ve mobilizasyon teknikleri uygulanabilir.”

    Tedavi yöntemleri

    Kırık rehabilitasyonunda kullandıkları tekniklere ilişkin de bilgi veren Dr. Barutçu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Özellikle ödemin çok olduğu durumlarda, uygulandığı dokularda eksi 60 dereceye kadar ısıyı düşürebilen ‘kriyoterapi tedavisi’; şişliklerle mücadele etmeye çok destek olur. ‘Robotik lazer’ uygulamamız ise; hem ödemin azaltılması, hem de hasarlanan dokuların iyileşmesini hızlandırması bakımından çok etkilidir. Eğer opere olmadan veya vücutta kalıcı platin kalmasını gerektirmeyen bir kırık ise hem kırık iyileşmesine, hem kas ve kemik güçlenmesine, hem de ağrı azaltılmasına yardım eden ‘manyetik alan tedavisi’ çok etkin olarak kırık rehabilitasyonunda kullanılmaktadır. Fazla yüklenmeden ve ağrısız egzersiz yaptırabilmek için ‘hidroterapi’ de kırık rehabilitasyonunda sık sık tercih ettiğimiz tedavi yöntemlerinden biridir.”

  • Öksüz yavruların annesi oldu

    Öksüz yavruların annesi oldu

    Sivrihisarlı Hayati Ölçekli yaklaşık 50 yıldır küçükbaş hayvan ve Akbaş köpekleri ile ilgileniyor. Ölçek’in beslediği köpekler genellikle koyun sürüsünün başında bekçilik görevi yapıyor. Geçtiğimiz aylarda yeni doğum yapan Akbaşlardan biri koyunlara yaklaşan bir kurtla boğuştu ve hayatını kaybetti.

    Ölen köpeğin öksüz kalan yeni doğmuş Akbaş yavruları süt ihtiyaçları bir süre sahibi Hayati Ölçekli tarafından karşılandı. Daha sonra yavrular bir başka yeni doğurmuş Sultan isimli Akbaş cinsi köpek tarafından sahiplenildi. İçgüdüsel olarak öksüz yavruları sahiplenen Sultan, toplam 8 yavruya bakmaya başladı. Sultan isimli anne köpeğin yaptığı davranış sahibini şaşırttı.

    “Başka yavruları kendi yavrularından ayırmaz”

    Öksüz kalan 4 yavru Akbaş köpekle birlikte toplam 8 yavruya bakan Sultan hakkında konuşan Hayati Ölçekli, “Bu görmüş olduğunuz köpeğimizin ismi Sultan. Buradaki küçük olan yavrular Sultan’ın kendi yavrusu. Büyük olanların ise anneleri öldü, tedavi edemedik, iyi edemedik. Ama bu Akbaşlar öyle uysal hayvanlar ki bunlar kendi yavrusu dışında başka köpeklerin de yavrularını emzirip büyütüyor. Sultan’ın dört yavrusu var, ölen köpeğimizin de dört yavrusu vardı. Şimdi Sultan’ın sekiz yavrusu olmuş oldu. Bu Akbaş köpekleri başka yavruları kendi yavrularından ayırmaz. Sanki hepsi kendi yavrusu gibi bakıyor hiç ayırt etmiyor. Ben yıllardır burada bir sürü köpek yetiştirdim fakat Akbaş köpekleri gibi uysalını görmedim. Bunlar birbirlerinin yavrularını emzirebiliyor” ifadelerini kullandı.

  • Büyük Önder Atatürk ESOGÜ’de anıldı

    Büyük Önder Atatürk ESOGÜ’de anıldı

    Anma programı üniversite akademik ve idari personeli ile öğrencilerin katılımlarıyla, Rektör Prof. Dr. Kamil Çolak tarafından ESOGÜ Atatürk ve Gençlik Anıtı’na çelenk konulması, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı.

    Anıttaki törenin ardından ESOGÜ Kongre ve Kültür Merkezi’nde, ESOGÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi (ATAM) ile ESOGÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanlığı tarafından hazırlanan protokol katılımlı anma programına geçildi. Program ESOGÜ Yönetimi’nin yanı sıra Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Muharip Hava Kuvveti ve Hava Füze Savunma Komutanı Hv. Org. İsmail Güneykaya, Hava Savunma Komutanı Hava Pilot Tümgeneral Ali Özmen, Hava Kontrol Grup Komutanı Hava Tuğgenral Hakan Cirit, BHHM ve Müş. Kuv. Hv. (JFAC) K. Havav. Pilot. Tuğgeneral. Ahmet Seyfi Selçuk, Eskişehir Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Özel, Anadolu Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Ali Resül Usul, Eskişehir İl Jandarma Komutanı Tuğg. Erhan Demir, Eskişehir İl Emniyet Müdürü Yaman Ağırlar ve protokolün katılımlarıyla gerçekleşti.

    Anma programı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Bozkurt’un konuşmacı olduğu “Atatürk’ün Dış Politika Anlayışı” konulu konferansın ardından, ESOGÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanlığı tarafından ESOGÜ Kongre ve Kültür Merkezi’nde açılan bir gün süreli “Atatürk ve Cumhuriyet Afişleri” sergisinin topluca gezilmesi ile sona erdi.
    (SK-AS-Y)

  • UİB’de ‘Erasmus Toplantısı’ düzenlendi

    UİB’de ‘Erasmus Toplantısı’ düzenlendi

    Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Birimi (UİB) tarafından ‘Erasmus+ Öğrenim Hareketliliği’ programına katılacak öğrenciler için 2’inci oryantasyon etkinliği düzenlendi. UİB erasmus + giden öğrenci sorumluları Öğr. Gör. Seçil Yaman, Ayşe Tuğba Ayrancı ve Öğr. Gör. Merve Dombaycı’nın katıldığı etkinlik, Anadolu Üniversitesi Öğrenci Merkezi Nasrettin Hoca Salonu’nda düzenlendi.

    Uluslararası İlişkiler Birimi erasmus + giden öğrenci sorumluları oryantasyon toplantısında öğrencilere yönelik hibelendirme, vize mektubu, kabul mektubu ve sigorta işlemleri ile ilgili sunumlarını gerçekleştirdiler.

    Etkinlik, öğrenciler tarafından yöneltilen soruların cevaplanmasının ardından sona erdi.

  • Anma töreninde gözyaşı

    Anma töreninde gözyaşı

    Odunpazarı İlçesi İstiklal Mahallesi İki Eylül Caddesi’nde sabah saat 09.05’te vatandaşlar, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 85’inci yılı olması sebebiyle siren eşliğinde saygı duruşunda bulundu.

    Sirenler çaldığı an bütün esnaf işini bırakarak Ata’sını andı. Bu esnada yoldan geçen vatandaşlar ise esnafa eşlik etti. Saygı duruşunda bulunan bir kadın, gözyaşlarına hakim olamadı.

  • “Rus Toplumunda Atatürk’ün Yeri”

    “Rus Toplumunda Atatürk’ün Yeri”

    Yozgat Bozok Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Esra Elmacıoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı seminere, Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. B. Yelda Uçkan ve Rus Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Makbule Sabziyeva başta olmak üzere çok sayıda kişi katılım sağladı.

    Prof. Dr. Uçkan: “Böyle bir konunun ilk kez konuşulacak olması bizi heyecanlandırdı”

    Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Yelda Uçkan etkinliğin açılış konuşmasında şu sözlere yer verdi:

    “10 Kasım bizim için özellikle Cumhuriyetimizin 100. Yılında daha da anlamlı. Atatürk’ün bedeni aramızdan ayrılsa da, ortaya koyduğu ilkeleri ülkemizde hala benimsenmiş şekilde korunmaya devam ediyor. Biz de onun yolundan giderek eğitim öğretimimize devam ediyoruz. Fakültemizde daha önce Rus toplumu tarafından Atatürk’ün ne şekilde anıldığını konu alan bir etkinlik gerçekleştirilmemişti. Bu konu bizi çok heyecanlandırdı.”

    Prof. Dr. Sabziyeva: “Sovyetler bile 70 yıl ayakta durdu ama Cumhuriyetimiz 100 yaşında”

    Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Makbule Sabziyeva ise “Bugünler bizim için özel günler. Kasım ayı bana hep hüzünlü gelse de başımı dik tutacak bir gurur hissetmek çok güzel. Düşman baskısında olan bir toprağın 100 yaşında bir cumhuriyete dönüşmesi çok gururlu hissettiriyor. Sovyetler Birliği, Amerika’ya kafa tutan bir devletti. Bu imkânlara sahip bir ülke bile 70 yıl ayakta durabildi ama Cumhuriyetimiz 100. yaşında! O yüzden özellikle siz gençler, bunu korumak için elinizden geleni yapın.” şeklinde konuştu.

    Dr. Öğr. Üyesi Elmacıoğlu: “Atatürk’ün ileri görüşlülüğünü burada da görüyoruz”

    Yozgat Bozok Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yabancı Diller Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Esra Elmacıoğlu seminerde şunları aktardı:

    “Bu konuyu bir Rus Edebiyatçısı olarak nasıl değerlendiririm diye düşündüm. 10 Kasımda Atatürk’ü her türlü anıyoruz fakat ben kendi alanımda da Atatürk’ü incelemek istedim ve sonuçları kendimce derledim. Tarihi süreçte Osmanlı-Rusya ilişkisi çok da sıcak değil. İki ezeli düşman bile diyebiliriz ama Atatürk nasıl geleceği gördü de bu durumu tersine çevirdi? Atatürk’ün ileri görüşlülüğünden burada da söz edebiliriz.”

    Seminer katılımcıların görüşlerini paylaşması ve sorularının cevaplanmasının ardından son buldu.

  • Sular boşa akıyor ESKİ sıraya alıyor

    Sular boşa akıyor ESKİ sıraya alıyor

    Odunpazarı ilçesi Emek Mahallesi Yeniyurt Sokakta yaşayan vatandaşlar içme suyu hattındaki patlak nedeniyle suların boşa aktığını belirttiler. Vatandaşlar, patlağı sabah saat 07.30 sıralarında fark edip ESKİ’yi aradıklarını anlattılar.

    Bölgeye gelen ekiplerinin ’Başka bir yere bakmamız lazım, sizi sıraya alıyoruz’ deyip gidildiği anlatan vatandaşlar suyun boşa aktığını ve bir an önce yapılması gerektiğini söyleyerek yetkilere çağrıda bulundu.

  • Eskişehir güne ‘sis’ altında başladı

    Eskişehir güne ‘sis’ altında başladı

    Kış aylarının gelmesiyle olumsuz hava şartları da etkisini arttırmaya başladı. Sabah saatlerinden itibaren etkili olan yoğun sis, vatandaşlara zor anlar yaşattı. Görüş mesafesi bazı bölgelerde 50 metrenin altına düşerken, sürücüler tedirgin şekilde yollarına devam etti.

    Yoğun kavşaklarda ise trafik sıkışıklığı meydana geldi.

  • Hurdaydı, ilgi odağı oldu

    Hurdaydı, ilgi odağı oldu

    Eskişehir’de yaşayan Mesut Boru, 4 yıl önce atıl bir durumda 1963 model bir aracı komşusunun bahçesinde fark etti. Aracın sahibi ile iletişime geçen Boru, aracı satın aldı. Oldukça kötü bir durumda aldığı 60 yaşındaki aracı tepeden tırnağa yenileyen Boru, uzun uğraşları sonucunda aracı çalışır duruma getirdi.

    Dedesiyle yaşıt araca “Dede” ismini veren ve aracını orijinal rengi kırmızıya boyayan Mesut Boru, trafikte ilgi odağı oluyor. Aracını korunaklı garajında saklayan ve çok fazla kullanmayan Boru, otomobilini gözünden sakınıyor. Mesut Boru, otomobile ise gelen teklifleri ise tek tek reddediyor.

    “Aracımız en sonunda bu şekle geldi”

    Aracı nereden bulduğunu ve nasıl yeniledğini anlatan Mesut Boru, “Bu aracı nereden buldum? Bizim şehir dışından uzak konumda bir bahçemiz var. Oraya gidip gelirken devamlı görüyordum ama hurda bir şekildeydi. Lastikleri patlaktı ve çok kötü konumdaydı. Ondan sonra araştırdım, babamla beraber orada komşulara falan sorduk. Öğrendik ki bir yaşlı amca almış ama kendisi vefat etmiş. Onun da verasetçileri varmış. Biz oğluyla görüştük. Yalnız aracı almak için 4 sene uğraştık çünkü 7-8 tane verasetçisi vardı. Aralarında problem küslük olmuş. Onlar Ankara, İstanbul ve diğer şehirlerde oldukları için aracı satın almamız 4 sene sürdü. Ondan sonra zorlu süreç başladı. Babam kumlamasını kendisi yaptı çünkü bu işleri biliyor. Komple kumladık, aracı soyduk. Araçta hiçbir şey kalmadı, sadece motoru üstündeydi. Motorunu çalıştırdık ama verimli bir motoru yoktu çünkü araç 7 sene yatmış. Antalya’da 85 yaşında eski bir ustaya rast geldik. En sonunda toplama aşamasına geçtik tabii ki. Eskişehir’de bir usta bulamadık. Aracı Antalya’daki bu işlere hâkim olan bir el dövmesi dediğimiz usta olan Haydar ustaya gönderdik. Haydar usta da koronaya denk geldi, belli sıkıntılar oldu. 2 sene sonunda da aracı o topladı. Komple Haydar ustanın emeği var. Aracımız en sonunda bu şekle geldi” dedi.

    “Araca ilgi bayağı fazla”

    1 milyon TL harcadığı aracına gelen tekliflerle ilgi de konuşan Boru şöyle devam etti:

    “Araç 1963 model, 60 yaşında. Dedemle yaşıt. Manevi olarak paha biçemem. Yaptığım masrafların hiçbirini yazmadım ama bir sıfır araç parası harcadım. Araca ilgi bayağı fazla. Zaten kırmızı direkt dikkat çekiyor. Fotoğraf çekenler, el sallayan ve kornaya basanlar oluyor. Çünkü böyle bir araç görmeye alışık değiller. Tabii ki teklifler de geliyor. Özellikle klasik araç sevdalıları çok ilgi gösteriyor ama ben aracımı satmayı düşünmüyorum çünkü çok emek verdim. Ben bu araca çocukluğumu harcadım. Aracım 1 milyonu gördü. Şu anda o paraya güzel bir araç alabilirim. Sıfır araç da alabilirim ama sıfır aracın keyfini bu araçtan alamam. Satmayı düşünmüyorum. Nasipse ilerde çocuğum olursa aracımı onlara bırakmak istiyorum. Muhafaza ederken zaten kapalı dükkânda duruyor. Tekerleklerinin altında kartonlar, aracın üstünde brandası var. O şekilde duruyor. Ne su, ne nem, ne de güneş görüyor. Kapalı konumda bekliyor. Gözümden kıskanıyorum yani, aracım kıymetli.”

  • Obezite cerrahisi sonrası diyete dikkat

    Obezite cerrahisi sonrası diyete dikkat

    Nur Ateş Şahinkaya yaptığı açıklamada, “Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) obeziteyi sağlığı bozacak şekilde vücutta aşırı yağ birikimi olarak tanımlamaktadır. Dünyayı saran bir salgın olan obezite ile mücadeleye olabildiğince erken başlamanın bu mücadelenin başarısına katkı vereceğini biliyoruz. Obezite ile mücadelede diyet tedavisi, egzersiz tedavisi, yaşam tarzı değişikliği tedavisi, farmakolojik tedavi kullanılsa da son dönemde artan obezite vakalarında obezite cerrahisi veya bariatrik cerrahi olarak da bilinen cerrahi tedavi de oldukça tercih edilir duruma gelmiştir. Sağlık otoritelerinin belirlediği kriterleri sağlayan hastaların ilgili hekim tarafından detaylı değerlendirilmesi ile uygulanan ve obezite ile mücadelede önemli bir yöntem olan obezite cerrahisi sonrasında, diyet yapılması gerekmektedir. Diyet polikliniğine gelen çoğu hasta uygulayacağımız diyet protokolünden bahsedince şaşırmaktadır. Birçok hastamızın beklentisi cerrahi sonrasında iştahlarının olmaması, canlarının tekrar tatlı, hamur işi vb. yiyecekleri istememesi ve diyet yapmadan zayıflayıp istedikleri bedene kavuşmaktır. Ancak obezite cerrahisi sonrasında belli bir disiplin içerisinde uygulanması gereken bir diyet protokolü mevcuttur. Bu diyet protokolünün öncelikli iki hedefi; cerrahi travma sonrası doku iyileşmesi ve yağsız doku (kas) kaybının minimum düzeyde olmasının sağlanması ile yeterli enerji ve besin öğesi gereksinimlerinin karşılanması için besinlerin; erken doygunluk sağlayacak, reflü ve dumping sendromunu minimum düzeyde tutacak, ağırlık kaybı sağlayacak, kaybedilen ağırlığın geri kazanımını engelleyecek özellikte seçilmesidir. Bedenin yağsız dokusu yani kas dokusunun korunması için Amerikan Endokrin Topluluğu, Bariatrik Cerrahi Hastalarında Postoperatif Beslenme ve Endokrin Yönetimi Kılavuzu; postoperatif uzun dönemde yağsız vücut kütlesini koruyabilmek için obezite cerrahisinin hangi yöntemle yapıldığı fark etmeksizin tüm hastaların diyetlerinin günde 60 ila 120 gram protein içermesini önermektedir” ifadelerini kullandı.

    “Obezite cerrahisi sonrası en kolay şey kilo vermektir zor olansa verilmiş olan kiloyu sağlıklı bir şekilde vererek bir ömür boyu koruyabilmektir”

    Uzman Diyetisyen Nur Ateş Şahinkaya, obezite cerrahisi sonrasında diyet yapmanın sağlığı korumakta çok önemli olduğunu söyledi.

    Her hasta için kişisel diyet planlaması yapılması gerektiğini dile getiren Şahinkaya, “Protein gereksinimini tamamlayacak şekilde planlanan hastaya özel diyet, her bir aşaması hastadan hastaya değişiklik gösterecek şekilde 5 basamaktan oluşmaktadır. Bu basamakları 1’inci evre-Açık Sıvı Diyet, 2’nci evre-Tam Sıvı Diyet, 3’üncü Evre-Püre Diyeti, 4’üncü evre-Yumuşak Diyet, 5’inci evre-Devam Programı (Normal Katı Diyet) olarak sınıflamaktayız. Her bir basamağın uygulanma süresi yaklaşık iki hafta olarak düşünülse de hangi hastanın hangi basamakta ne kadar süre kalması gerektiği, bir üst basamağa geçişi veya herhangi bir beklenmedik durumla karşılaşılınca (kusma, ishal, mide bulantısı vs.) gereksiyorsa bir alt basamağa geri dönme aşamaları da obezite cerrahisi sonrası diyet tedavisinin mutlaka diyetisyen tarafından kontrol altında olmasını zorunlu kılar. Obezite cerrahisi sonrası ilk ay, 3’üncü ay, 6’ncı ay ve 1 yıllık süreç oldukça kıymetli bir süreçtir. Özellikle bu süreci bariatrik cerrahi alnında çalışan bir diyetisyen desteğiyle geçirmeniz, cerrahi sonrası gelişebilecek kusma, bulantı, kan şekeri dengesizlikleri, reflü vb. gastrointestinal sistem problemlerinin önlenmesine, kas kütlenizin korunmasına ve saç dökülmesi, tırnakların kırılması gibi vitamin-mineral eksikliklerinin sebep olabileceği diğer komplikasyonların en aza indirilmesine yardımcı olur. Obezite cerrahisi sonrası en kolay şey kilo vermektir, zor olansa verilmiş olan kiloyu sağlıklı bir şekilde vererek bir ömür boyu koruyabilmektir. Tekrar kilo almanın önüne geçmek için de yılda bir diyetisyeninizi ziyaret etmenizi tavsiye edebilirim” dedi.