Kategori: Eskişehir

  • Metruk evin kapısına beddualı uyarı asıldı

    Metruk evin kapısına beddualı uyarı asıldı

    Kurtuluş Mahallesi Boyacılar Sokak üzerinde bulunan eski bir evin kapısına asılan uyarı yazısı görenlerin dikkatini çekti. Kapıya asılan uyarı yazısında, ‘Zarar verenler ve göz yumanlar Allah’ın ve meleklerin lanetine uğrasın’ ibaresi yer aldı. Kullanılmadığı düşünülen, kapısı ve camları tahta ve demir ile örülmüş evdeki beddualı uyarı, görenleri şaşırttı.

    Sokaktan geçen vatandaşlar bu ilginç görüntüyü cep telefonları kameralarıyla kayıt altına alırken, ev sahibinin neden bu yazıyı astığı merak konusu oldu.

  • Yola devrilen ağaç korkuttu

    Yola devrilen ağaç korkuttu

    Olay, Odunpazarı ilçesi Kurtuluş Mahallesi Boyacılar Sokak’ta meydana geldi. İddiaya göre, sokaktan geçen bir kamyonun kasası kaldırım üzerindeki dut ağacına takıldı. Kamyonun verdiği hasarla ağacın gövdesinden kopan kalın dal yere düşerken, elektrik tellerine takıldı. Tellerin taşıyamadığı ağaç tamamen yere devrilirken, ağacın kalın gövdesinin düştüğü noktada o anda hiç kimsenin olamaması muhtemel bir yaralanmanın önüne geçti. Öte yandan, ağaç park halindeki iki otomobilin arasına düşerken, araçlar da şans eseri zarar görmedi.

    Yolu ve kaldırımı kapatan ağaç, yaya ve araç trafiğini olumsuz etkiledi. Kurtuluş Mahallesi Muhtarı Akın Günyüzü, ağacın kaldırılması için yetkililere bilgi verdiğini ifade etti.

    Konuyla ilgili Muhtar Günyüzü, “Vatandaşlarımız ve komşularımız yarım saat önce bu dalın ağaçtan koptuğunu haber verdiler. Geldim, baktım, fotoğrafını çektim ve belediyemize bilgi verdim. Ağacın uç kısımları tellere dayanmıştı. Acil olduğunu bildirdim, onlar da hemen OEDAŞ ile birlikte gelip müdahale edeceklerini söylediler. Bekliyoruz. Şu ağacın kökü düşmüştü ama uç kısmı tellere değiyordu. Sonra zaman içinde düşmüş. Kimse geçmesin diye buraya çöp konteynerini koydum. Komşuların dediğine göre ya kamyon ya da tır çarpmış. Allah muhafaza altından insan ya da araç geçebilirdi ve hem cana hem de mala zarar verebilirdi. Çoluk çocuğun üstüne de düşebilirdi, çok tehlikeli” dedi.

  • Yelkenkanatlar çarpıştı: 1 pilot öldü, 1 pilot yaralı

    Yelkenkanatlar çarpıştı: 1 pilot öldü, 1 pilot yaralı

    Olay, dün akşam saat 17.30 sıralarında Türk Hava Kurumu (THK) İnönü tesislerinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre Yelkenkanat Tekamül Eğitimi’nde pilot Tolga Kandilli ve pilot Murat Demirok’un yelkenkanatları kalkıştan yaklaşık 10 dakika sonra havada çarpıştı. Tolga Kandilli, yelkenkanadının ağır hasar alması sonucu yere çakılarak hayatını kaybetti. Murat Demirok ise kazada yaralandı. İhbar üzerine olay yerine gelen sağlık ekiplerince ilk müdahalesi eğitim alanında yapılan Demirok, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Tolga Kandilli’nin cansız bedeni ise savcılık incelemesinin ardından memleketi Bursa’ya gönderildi. Kazayla ilgili başlatılan soruşturma başlatıldı.

  • Hastanede personeliydi, doktor olacak

    Hastanede personeliydi, doktor olacak

    Eskişehir’de yaşayan Semanur Çetinkaya, 2019 yılında sağlık meslek lisesinden mezun olarak kadro alımında kura ile Osmangazi Üniversitesi’nde işe başlamıştı. Yaklaşık 3 yıldır ESOGÜ’de görev yapmakta olan Çetinkaya, işten çıktıktan sonra kalan vaktini ders çalışmaya ayırarak sınavda başarılı bir sonuç elde etti. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanan Çetinkaya, hem Eskişehir’in hem de Osmangazi Üniversitesi’nin gurur kaynağı oldu.

    “İş çıkışlarından itibaren gece yarılarına kadar ders çalıştım”

    Geçtiğimiz sene Ankara’da fizik tedavi bölümünü kazandığını, ancak daha da hırs yaparak bu başarıyı elde ettiğini belirten Semanur Çetinkaya, “Ben 2019’da sağlık meslek lisesinden mezun oldum ve o sene kadro alımında kurayla çıktım, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde işe başladım. Yaklaşık olarak 3 yıl 2 aydır burada çalışıyorum. Geçen sene Ankara’da fizik tedavi bölümünü kazanmıştım. Ancak bu sene daha fazla hırs yaptım. Zaten hayalimde doktor olmak vardı. Burada 08.00-16.00 saatlerinde çalışıyorum. İş çıkışlarından itibaren gece yarılarına kadar ders çalıştım. O şekilde tıp fakültesini kazandım. Her gün düzenli çalışmaya dikkat ettim. Sadece matematikten özel ders almıştım. O da kısa bir süreliğine oldu. Bunun dışında kendim üstüne ekleyerek ilerledim. Kırıkkale Tıp Fakültesini kazandım” dedi.

    “Çocuk doktoru olmak istiyorum”

    Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden ayrılacağı için üzgün olduğunu dile getiren Çetinkaya, “Burada çalışan doktor ve hemşirelerimizin bana çok yardımı oldu. Onlara teşekkür ediyorum. Hastanemiz için de başhekime, başhekim yardımcılarına ve diğer personel arkadaşlara ayrıca teşekkür ediyorum. Bunu duyan herkes şaşırdı. ‘Nasıl kazandın’ gibi tepkiler aldım. Güzel bir duygu, şu an mutluyum. Ben hastanede çocuk servisinde çalışmaktayım. Zaten çocuk doktorlarına özeniyordum. Bu yüzden çocuk doktoru olmak istiyorum” şeklinde konuştu.

  • Hasan Polatkan unutulmadı

    Hasan Polatkan unutulmadı

    Eskişehirli siyasetçi Hasan Polatkan, 27 Mayıs 1960 yılında gerçekleşen askeri darbede beraberindeki dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakanı Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu ile birlikte halkın düzenini bozmaya teşebbüsten yargılandılar. Yargılama sonucunda ise aralarında Hasan Polatkan’ın da bulunduğu kişiler idam cezasına mahkum edildi. Aslen Kırım Tatarı olan Polatkan, 16 Eylül 1961 yılında idama çarptırılması sonucu hayatını kaybetti. Eskişehir’de halen caddelerde, okullarda ve parklarda ismi yaşatılan Hasan Polatkan’ın şehir için birçok gelişmeye adım attığını söyleyen Eskişehirli vatandaşlar, 46 yaşında vefat eden siyasetçiyi unutamadıklarını ifade ettiler.

    “Hasan Polatkan Eskişehir’e çok şey yaptı”

    İlhami Hoca isimli Eskişehir’de yaşayan 78 yaşındaki vatandaş, Hasan Polatkan’ın eğitimine devam ederek devlet adamı olduğunu ve Eskişehir’e birçok hizmet yaptığını belirtti. Dönemin askeri yönetiminin Polatkan ile birlikte aynı düşüncede olanların önünü kesmeye çalıştıklarını dile getiren Hoca, “Hasan Polatkan, Demokrat Parti zamanında milletvekili olarak fakirlikten yetişen, okuyan bir insan. Kendisi çok hizmet yaptı. Ama zamanın askerleri öyle görmedi. Zamanın muhalefet partileri öyle görmedi. Onları alaşağı etmeye uğraştılar. Hasan Polatkan Eskişehir’e çok şey yaptı. Bizim köyümüzde su 40 metre alttan çıkıyordu. Ben en fazla onu biliyorum. İple kuyudan çekiyorduk. Hasan Polatkan, Kemal Zeytinoğlu köyümüze gelerek tespit ettiler. O zaman 15 metreden suyu çıkarttılar. Sivrihisar Yaverören köyüne bu su gelecek dediler. Hasan Polatkan’ın ailesi burada yaşıyor. Ailesi zengindi, kendisi fakirlikten yetişen biriydi. Kendi çabasıyla çalışan bir milletvekili, bir bakan olarak memleketimize hayırlı hizmetler yaptılar. Eskişehir halkı tatar olduğu için çevresi de kendi de tatar. Hanımı da yabancı değil. Eskişehir’de hizmetleri fazla. Bizim çiftçimizin kalkınması onlar sayesinde oldu. Hayvancılıkta motorin devrine geçirdiler. Allah rahmet eylesin. Allah çocuklarına yardım etsin. Huzur içinde yatsın” diye konuştu.

    “Bize göre demokrasiyi onlar getirdi”

    Hasan Polatkan’ın idam edileceği zaman sevinenlerin olduğunu ifade eden İsmail Hakkı Köksal isimli vatandaş, söz konusu döneme ait hatıraları paylaştı. Polatkan’ın Kemal Zeytinlioğlu ile beraber Eskişehir’e çok hizmet ettiklerine dikkat çeken Köksal, sözlerine şöyle devam etti:
    “Bir zaman sonra Mamure mahallesinde cami tamiratı için İstanbul’a varıldığı zaman Polatkan’ın hanımı, “geçmiş olsun, baş sağlığı dilemeye gelmediler” diye şikayet etmiş. Ben buralarda çok gezdim, kara perdeliydi ama şurası diye tespit edemedim. Atalar Caddesi’nde evi vardı. Eskişehir’de o zamanlar asfalt yoktu. Anında asfalt geldi. Kemal Zeytinoğlu ile Eskişehir’e çok hizmet verdiler. İhtilalden biraz evvel Mahmudiye’ye hastane yapıldığı zaman benim abim vardı. Abim, ‘Polatkan’ın bir sefer nasip olsa’ demedi dedi. O sene ihtilal oldu içimizi yaktı gitti. Hala içimizden çıkmıyor. O devirde at arabasıyla Çifteler’de pazara gidiyordum. Anons yapılıyordu. Hava, kara, deniz kuvvetleri iktidarı ele aldılar diye. Meğer konuşan rahmetli Alpaslan Türkeş imiş. Karşı çıkanda oldu. Ben onu yakından görmedim. Ama abimler onu iyi bilir. Rahmetle anıyoruz. Bize göre demokrasiyi onlar getirdi.”

    “Onun gibi insanlar yetişin, özellikle gençler memlekete hizmet etsinler”

    “Her şeyden önce Allah rahmet eylesin” diyerek Hasan Polatkan’ı yâd eden Saffet Maden ise Hasan Polatkan ve arkadaşlarının o dönemin şartlarında yapılabilecek olan atılımları yaptıklarına değindi. Hasan Polatkan’ın bir demokrasi şehidi olduğuna inandığını savunan Maden şunları ifade etti:
    “Hem Eskişehirli hem memleketimize hizmet etmiş. Geçmişini merak ettiğim için biraz inceledim. Hakikaten Eskişehir için de Türkiye için de çok büyük değer. Bu tür olaylar hepimizi üzüyor. Onun gibi insanlar yetişin, özellikle gençler memlekete hizmet etsinler. Dedem de 1950’li yıllarda onunla tanışmış. Kendisinden çok iyi bahsedelerdi. O günün şartlarında yapabileceklerini yapan insanlardı . Türkiye’ye farklı bir şeyler getirmeye çalışmışlar. Ama müsaade edilmemiş veya fırsatlar verilmemiş. Zor bir coğrafyadayız. İnşallah ülkemiz için hayırlısı olur. Hasan Polatkan demokrasi şehidi, bu bir gerçek. Memleket için asıldı. Yoksa Hasan Polatkan’ın veya diğerlerinin ağır bir suçu olduğunu zannetmiyorum.”

  • Konut satışları azaldı

    Konut satışları azaldı

    TÜİK tarafından yayınlanan verilere göre Eskişehir’de 2023 Ağustos ayında konut satışı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,4 oranında azaldı. Edinilen bilgiye göre, Eskişehir genelinde konut satışları 2023 Ağustos ayında, 2022 Ağustos ayına göre yüzde 1,4 oranında azalarak 2 bin 79 adet oldu. Eskişehir’de konut satışlarında 2023 Ağustos ayında konutların 537 adedi ilk defa (ilk el satış), bin 542 adedi ise ikinci el satış olarak gerçekleşti.

    Eskişehir’de satışı yapılan 2 bin 79 konuttan ipotekli satışlar geçen yılın aynı ayına göre yüzde 23,4 oranında azalarak 425 adet, diğer satışlar ise yüzde 6,4 oranında artarak bin 654 adet olarak gerçekleşti. Eskişehir’de ipotekli satış yapılan 425 konutun 84 adedi ilk satış, 341 adedi ise ikinci el satış oldu.
    Türkiye genelinde konut satışları 2023 Ağustos ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1,1 azalarak 122 bin 91 oldu.

  • Eskişehir’de deprem riski

    Eskişehir’de deprem riski

    “Eskişehir fayının üzerinde depremselliği anlamaya yönelik önemli çalışma yapan birileri de olmadı”

    Geçtiğimiz şubat ayında Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler sonrası sıkça konuşulmaya başlayan Türkiye’deki diri faylar ve deprem riski gündemden düşmüyor. Özellikle beklenen Marmara depremi hakkında açıklamalar yapılırken, aktif fay sebebiyle Eskişehir’in de riskli bir bölge olduğu söyleniyor. Son günlerde bazı ünlü deprem uzmanları, yaptıkları açıklamalarda Eskişehir’in deprem riski üzerine konuştu.

    ESOGÜ Genel Jeoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erhan Altunel, Eskişehir’de riskli bir deprem beklendiği iddialarını değerlendirdi. Son yıllarda Eskişehir’de deprem riskinin arttığına yönelik herhangi bir gelişme olmadığına değinen Altunel, “Bu açıklamaları kim yapıyor bilmiyorum açıkçası. Benzer soruları siz geçtiğimiz yıl da sordunuz, 3 yıl önce de sordunuz. Dolayısıyla bu süre içerisinde Eskişehir’deki deprem riskini artıracak herhangi bir gelişme olmadı. Bildiğim kadarıyla da Eskişehir fayının üzerinde depremselliği anlamaya yönelik önemli çalışma yapan birileri de olmadı. Şunu söyleyebiliriz, Eskişehir’in yakınlarından geçen ve orta büyüklükte deprem üretme potansiyeli olan bir fay zonumuz vardır. Örneğin 1956 yılında bir deprem meydana gelmişti biliyorsunuz. Orta büyüklükte deprem üretme potansiyeli olan bir fay var, ama dediğim gibi deprem riskini arttıracak herhangi bir gelişme olmadı. Onun için bu söylenenler ya da bu tür değerlendirmeleri yapanlar neye dayanarak, hangi verilere dayanarak bu tür değerlendirmeleri yapıyorlar, bunu anlamak mümkün değil” dedi.

    “Porsuk Çayı havzasında deprem kaynaklı büyük hasar oluşması bekleniyor”

    Deprem hasarının en büyük etkenlerini üst yapı planlaması olduğuna değinen Prof. Dr. Erhan Altunel, planlamanın doğru yapılması için şehir idarecilerinin durumu kontrol etmesi gerektiğini söyledi. Eskişehir’de Porsuk Çayı havzasında deprem kaynaklı büyük hasar oluşması beklendiğini dile getiren Altunel, “Deprem 2 türlü hasar veriyor, bir, yüzeyde yırtılma meydana gelirse, o yırtık üzerinde, yani fayın üzerindeki binalar yıkılır çünkü onun kaçışı yok. Bir de şiddetli yer sarsıntısı var. İşte bu yer sarsıntısında binaların bulunduğu yerin jeolojik özellikleri son derece önemli, bir de üst yapının kalitesi önemli. Gelelim şimdi Porsuk Havzasına. Sonuçta Porsuk dağlardan, taşlardan yüksek enerjili iken, içerisine aldığı malzemeleri gelip Eskişehir ovasında akarken bırakıyor çünkü enerjisi azalıyor. Onun için havzada ince, silt, kil ve kumdan çakıl boyutuna kadar bir sürü gevşek çökel bulunuyor. Bunlar deprem sırasında tehlikeli, sıkılaşmaya neden olan zeminlerdir. Bu tür zeminler üzerinde zemin özelliklerini araştırmadan üst yapıyı oluşturursanız, deprem sırasında hasar kaçınılmaz olur. Antakya’da da örneğini gördük. Eskişehir’de yetkilerimizi hep uyarıyoruz, belediye başkanlarımızı mümkün olduğunca havzanın dışına, yüksek yerlere kaymak, yoğunluğu oralara vermek lazım diye. Ama ne yazık ki şu ana kadar dikkate alınmadı. Bunun mutlaka idareciler tarafından dikkate alınması gerekir” ifadelerini kullandı.

    “Herkes kendi sınırları içerisinde işini yaparsa depremde insan ölmez”

    Depremler sonucunda hasar meydana gelmesinin en büyük sebebin plansızlık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Erhan Altunel, bilgililerin ve yetkililerin işlerini doğru bir şekilde yapmaları gerektiğini söyledi. İdarecilerin, zemin özellikleri ve üst yapı planlamasında jeologların ve jeofizikçilerin çalışmaları istikametinde karar vermesi gerektiğinin altını çizen Altunel, “Zemin özelliklerini bildikten sonra, o zemin özelliklerine uygun şartlarda üst yapıyı gerçekleştirirseniz, ülkemizde hiç kimse depremden ölmez. Örneğin, depremsellik konuşurken hep ya jeologlar konuşur ya da jeofizik konuşur. Ben örneğin bir jeoloğum, biz jeologlar herhangi bir yerin jeolojik durumunu ortaya koyarız. O durumu ortaya koyduğumuzda bizim işimiz biter. Ondan sonra işte üst yapıcılar bizim ürettiğimiz verileri alarak, üst yapıyı ona göre planlamaları lazım. Dolayısıyla böyle bir disiplinler arası, yani meslekler arasında da bir işbirliği olursa. Herkes birbirinin alanına böyle tecavüz etmeden kendi sınırları içerisinde işini yaparsa, bu ülkede yani ben çok net söylüyorum depremden insan ölmez. Örneğin 100 kilometre uzakta bir deprem oluyor. Onun sarsıntısından Eskişehir’de bina yıkılıyor. Biraz önce dedik ki, örneğin Eskişehir’de de orta büyüklükte deprem üretme potansiyeli olan bir fay var. Orta büyüklükteki bir depremin Eskişehir’de olduğunu düşünün, çok daha yakın olacak. Hele ki bir de yine daha önceki çalışmalarda da hep söylendiği gibi Eskişehir’in fay zonu üzerinde muhtemelen yerleşim yerleri vardır, eğer bunun üzerinde bir deprem meydana gelirde, yüzeyde kırık oluşursa, fay zonunun üzerindeki binalarda doğal olarak hasar olacak. Bir de onun dışında deprem çok yakın olduğu için, 1999 yılında da burada yorulan binalarda hasar görebilir. 99 depreminde bile merkez üssü uzakta olmasına rağmen bildiğim kadarıyla 200 üzerinde bina oturulamaz hale geldi. Orta büyüklükteki bir depremin Eskişehir fayında meydana gelmesi doğal olarak hasarı arttıracaktır. Allah korusun biz can kaybı olmasını istemiyoruz tabii ama bu da yani gerçek, yani yorulan binaların yıkılması muhtemel. Depremin hangi saatte, ne zaman meydana geleceğini bilemiyoruz, işte Kahramanmaraş’ta deprem sabaha karşı, herkes yataklarındayken oldu. Benzer şey burada da olursa kaçınılmaz olacak” ifadelerini kullandı.

    “Belediyelerin halkına yapabileceği en iyi hizmet vatandaşı maddi manevi güvende tutmak”

    Depremler olmadan idarecilerin sorumlulukları olduğunu belirten Prof. Dr. Erhan Altunel, bunun bir görev olduğunu söyledi. Yerel idarecilerin, yönettiği kentlerde zemin özelliklerini bilerek üst yapı planlaması gerektiğini ifade eden Altunel, şöyle konuştu;
    “Dediğim gibi biz yerleşimciler artık Türkiye’nin neresinde deprem olur? Fay dediğimiz şey nerelerden geçiyor, hangi pay tehlikelidir, hangisi değildir? Bütün bunları biliyoruz. Biz bunları ortaya koyduktan sonra, zemin özelliklerini ortaya koyduktan sonra idarecilerin yapacağı tek şey, benim yönettiğim yerleşim yerinin jeolojik durumu bu, zemin özellikleri böyle. O zaman üst yapılara diyecek ki ‘buna uygun üst yapıyı geliştirin ya da bakın.’ Onlar da ona uygun üst yapıyı geliştirdiklerini de hiçbir sıkıntı kalmayacak ve aslında bir idarecinin yani yerel yönetim açısından örneğin belediyelerin halkına yapabileceği en iyi hizmet, o yaşadığı, yönettiği yerdeki insanların maddi olarak ve manevi olarak güvenli midir değil midir? Hesaplamak. Çünkü düşünün, Kahramanmaraş’taki deprem ne kadar süreli oldu? Deprem 90 saniye civarında yaşandı, 90 saniyede 10 binlerce insanı kaybettik. Maliyeti ne kadar? Milyarlar dolar. 90 saniyede bu kadar maddi kaybımız oluyor işte. Eğer her yerel idareci, idare ettiği yerin jeolojik özelliklerini belirlerse, ona uygun üst yapı geliştirirse ne can kaybı olur, ne maddi hasar olur. İnsanlar da kendi canlarının güvende olduğunu hissettiklerinde, mallarının güvende olduğunu hissettiklerinde o zaman mutlu mutlu yaşayacaklar ve bir idarecinin halkının yapabileceği en iyi hizmet, onların can güvenliğini ve mal güvenliğini garantiye almaktır. Yoksa en iyi sosyal aktivite olsun, insanların kendi canlarının güvenliğini hissetmedikten sonra eğlence olsa ne olur olmasa ne olur? Çünkü öncelik can ve mal güvenliğidir.”

  • 6 erkekten 1’i prostat kanseri

    6 erkekten 1’i prostat kanseri

    Üroloji Uzmanı Dr. Münir Ali Bilgehan Dünya Sağlık Örgütü’nün en son verilerine göre prostat kanserinin erkeklerde en sık rastlanan ikinci kanser türü olduğuna değinerek, eylül ayının Prostat Kanseri Farkındalık Ayı olması vesilesiyle önemli bilgiler verdi. Ülkemizde de erkeklerde akciğer kanseri ile birlikte en sık görülen kanser olmakla beraber, her yıl ortalama her 6 erkekten 1’inin prostat kanseri tanısı aldığını belirten Dr. Bilgehan “Yapılan çalışmalarda bir erkeğin yaşam boyu prostat kanserine yakalanma riskinin yüzde 15-20 arasında olmasına karşın bu hastalığa bağlı ölüm riskinin yüzde 3 civarında olduğu rapor edilmektedir” dedi.

    Prostatın, erkeklerde mesanenin altında yer alan, genellikle ceviz büyüklüğündeki bir salgı organı olduğunu ifade eden Dr. Bilgehan, prostat kanserinin, prostat dokusunu oluşturan bazı hücrelerin anormal seyir göstererek tümör yapıları oluşturması sonucu meydana geldiğini, bu durumun prostatın sadece bir kısmından veya birden çok kısımda ortaya çıkabileceğini dile getirdi.

    “En sık görülen belirtiler: Sık idrara çıkma ve kesintili idrar yapma”
    Prostat kanserinin erken dönemde belirti vermediğini, ancak ilerleyen evrelerde ve tedavi edilmediği takdirde büyük sorunları beraberinde getirdiğine dikkat çeken Dr. Bilgehan gözlemlenebilen belirtileri ise “Geceleri sık idrar çıkma ihtiyacı; idrar yaparken veya dururken zorlanma; kesintili, damla damla idrar yapmak; ereksiyon sırasında zorlanma; cinsel ilişki sırasında ve boşalma anında hissedilen ağrı, acı, yanma; boşalma miktarında azalma; idrar veya menide kan görülmesi” olarak sıraladı.

    Yıllık tarama testleriyle erken dönemde prostat kanserinin saptanabileceğini vurgulayan Dr. Bilgehan “Prostat kanserinin erken dönemde teşhisi için belli aralıklarla muayene ve kan tetkikleri yaptırmak çok önemlidir. Hiçbir şikayeti olmayan kişilerde de prostat kanseri olabilir. Bu yüzden erkeklerin 50 yaşından itibaren takip ve kontrol edilmesi şarttır. Ailede bu hastalıklar varsa daha erken yaşta, genellikle 40 yaşından itibaren testlerin yapılması gerekir. Erken yaşta yapılan testler ileriki yıllarda bu hastalıktan korunmak için oldukça önemli” diye konuştu.

    “PSA testi ve muayene ilk adım”

    Dr. Bilgehan, prostattan salgılanan ve kana belli oranda geçen PSA adlı proteinin kandaki düzeyinin ölçülmesi ile prostatın makattan parmakla muayenesinin tanıda ilk basamağı oluşturan yöntemler olduğunu söyledi. “PSA düzeyinin yüksek olmasının mutlaka kanser olduğu anlamına gelmezken, düşük olması ise kanser olmadığı anlamına gelmez” diyen Dr. Bilgehan, bu iki muayene metodunda prostat kanseri şüphesi uyandıracak bulgular tespit edilirse kesin tanı için MR ve gerekirse çekilen bu MR görüntüleri eşliğinde akıllı prostat biyopsisi denilen yönteme başvurarak, prostat kanseri olup olmadığını tespit edebildiklerini anlattı.

    “Hastanın durumu ile tümörün evre ve derecesi tedaviyi belirliyor”

    Prostat kanserinde tedavi yönteminin, tümörün evre ve derecesi gibi patolojik özelliklerin yanı sıra hastanın yaşı ve genel sağlık durumuna göre seçildiğine değinen Dr. Bilgehan şunları söyledi: “Cerrahi tedavi (radikal prostatektomi), ışın tedavisi (radyoterapi), hormon tedavisi, HIFU gibi fokal tedaviler, ilaç tedavisi (kemoterapi) veya aktif izlem gibi tedavi seçenekleri mevcut olup, yukarıda belirtilen kriterler göz önüne alınarak, hasta, ailesi ve doktor tarafından birlikte verilmiş bir karar en doğru yaklaşım olacaktır. Radikal prostatektomi ameliyatı, prostatın tümüyle çıkarılması işlemi olup, yayılım yapmamış hastalıkta tedavi yöntemleri arasında en etkin olanıdır. Radikal prostatektomi operasyonu geçiren hastaların 10 yıllık sağkalım oranları yüzde 90’ın üzerindedir. Bu nedenle radikal prostatektomi tüm tedavi yöntemleri arasında en çok tercih edilendir”.

    Prostat kanserini önlemenin tek yolunun düzenli kontroller olduğunun altını çizen Dr. Bilgehan, bu kanserin erkeklerde en sık rastlanan ürolojik kanser olmasına rağmen mesane ya da böbrek kanserindeki belirgin sigara etkeni gibi belirli bir nedeni veya alınabilecek belli önlemler olmadığını da belirtti. Ancak her hastalıkta olduğu gibi riski azaltmak için sağlıklı bir yaşam sürmenin; dengeli beslenme ve dengeli fiziksel aktivitenin sağlığı olumlu etkilediğini sözlerine ekledi.

  • Kenevir yetiştiren şahıslar hakkında işlem başlatıldı

    Kenevir yetiştiren şahıslar hakkında işlem başlatıldı

    Eskişehir İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü (KOM) ekiplerince Tepebaşı ilçesi ormanlık arazide bir şüpheli şahsın uyuşturucu madde elde etmek amacı ile kenevir bitkisi yetiştirdiği ve elde edeceği uyuşturucu maddeleri piyasaya sürerek satış yapacakları bilgisi alındı.

    KOM Şube Müdürlüğü ve Tepebaşı İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerince orman arazisinde yapılan aramada, saksılar içerisinde 8 kök kenevir bitkisi ele geçirildi. Cumhuriyet Savcısı’nın talimatıyla şüpheliler hakkında işlem başlatıldı.

  • İşler yoğun, ancak eleman yok

    İşler yoğun, ancak eleman yok

    Yaz aylarında bisiklet vatandaşlar tarafından en çok tercih edilen ulaşım araçlarından biri olarak öne çıkıyor. Kolay ulaşım sağlayan ve ekonomik olarak cazip hale gelen bisiklet bazı arızaları beraberinde getirebiliyor. Bisikletinde jant kopması, zincir arızası, akort, fren, vites bozulması, sele kırılması, tekerlek aksamında bozulması gibi arızalarla karşılaşan sürücüler tamircilerin yolunu tutuyor. Tamircilerde her çeşit bisiklet arızaları onarılırken, bebek arabası, pazar arabası gibi el araçları da tamir ediliyor. Bisiklet tamircileri kendilerine gelen arızalı bisikletlerin tamiri için yoğun mesai harcarken, yeterli yardımcı elemanın bulamamalarından yakınıyor.

    “İşlerimiz bu günlerde yoğun ama yardımcı eleman bulamıyoruz”

    Eskişehir’de 37 yıldır bisiklet tamiri işleriyle uğraşan İbrahim Deliktaş, son günlerde bisiklet arızalarında artış yaşandığını belirtti. İşlerinin yoğun geçtiğini ifade eden Deliktaş, “Bisiklet arızaları bu dönemde artışta. Vatandaşlar çok kullanıyor. Bir yerden bir yere giderken pratik ulaşım aracı oluyor. Scooterlar da var, ama bisiklet yıllardan beri kullanılıyor. İşlerimiz bu günlerde yoğun ama yardımcı eleman bulamıyoruz. Her türde bisiklet arızası bize geliyor. Orta göbek, arka teker, akort, fren ve vites arızalar oluyor. Yeterli eleman bulamadığımız için işlere yetişemiyoruz. Biz birilerinin yanında yetiştik, işi öğrendik. Şimdi ise işe merak yok. Aileler çocuklarını okutuyor ama bir meslek sahibi olmaları da gerekiyor. Bisiklet tamirciliği 10 sene sonra bitecek bence. Sürücüler bisikleti biraz daha dikkatli kullanmalı. Havalar da sıcak ilerliyor, kazalara dikkat edilmeli” dedi.