Kategori: Genel

  • 9 bayramdır kayıp oğlunun yolunu gözlüyor

    9 bayramdır kayıp oğlunun yolunu gözlüyor

    Tolga YANIK/KONYA, (DHA)- KONYA’nın Akören ilçesinde, 4 yıl önce, evlerinin önünde oynarken kaybolan 6 yaşındaki Yasin Şahin’in aradan geçen süreye rağmen izine rastlanmadı. Bugüne kadar 9 bayramı evlat hasretiyle geçiren Ümmü Şahin, “Dokuz bayramdır Yasin yok. Her bayram yaklaştığında insafa gelirler de Yasinimi bırakırlar diye bekliyorum. Dört çocuğum yanımda, Yasinim eksik. Kucağıma oturtup da kokusunu içime çekmeyi çok özledim. Bana ‘anne’ diye seslenmesini çok özledim” dedi.
    Akören ilçesine bağlı daha önce köy statüsünde olan Belkuyu Mahallesi’nde yaşayan 5 çocuklu Ümmü- Yavuz Şahin çiftinin 6 yaşındaki oğulları Yasin, 4 Nisan 2016 günü, evlerinin önünde oynarken kayboldu. Yasin’in bulunması için aynı gün jandarma ve AFAD ekipleri arama başlattı. Köylülerin de katıldığı arama çalışmalarında, evin çevresi ile su kuyuları, foseptikler, sarnıçlar ve mağaralar arandı. Ağaç ve çalılık dipleri kontrol edildi.
    Askeri helikopter ve AFAD’ın insansız hava aracı (İHA) da kullanılan arama çalışmaları kapsamında, Çarşamba Çayı ve aktığı Apa Gölü girişinde, Mersin’den gelen dalgıç polisler sonar cihazlarıyla tarama yaptı. 80 kilometrelik alanda yapılan tüm aramalara rağmen Yasin’in izine rastlanmayınca, çalışmalar 24’üncü gününde kaymakamlık tarafından sonlandırıldı.
    İçişleri Bakanlığı’nca Ankara’dan gönderilen, polis ve askerlerden oluşan özel ekip, Yasin için yeniden arama çalışması başlattı. Yapılan çalışmalar sonucunda özel ekip de kayıp Yasin’i bulamadı.
    ‘KOKUSUNU İÇİME ÇEKMEYİ ÇOK ÖZLEDİM’
    Ümmü Şahin, Yasinsiz 9 bayram geçirdiklerini, ona çok benzediği için 5 yaşındaki oğlu Yusuf’a sarılarak hasret giderdiklerini söyledi. Anne Şahin, “Dokuz bayramdır Yasin yok. En kötüsü her bayram yaklaştığında insafa gelirler de Yasinimi bırakırlar mı diye bekliyorum. Dört çocuğum yanımda, Yasin’im eksik. Eksikliğinin dolmasını istiyorum. Görenlerden, duyanlardan Allah rızası için kendi evlatlarının yerine koysunlar bize yardım etsinler. Yalvarıyorum. Her zaman içimde bir umut var. İçimdeki umut bitmez. Bu hayvan değil ki arkasını bırakasın. Benim canımdan bir can. Halen daha bekliyorum” dedi.
    ‘UMUDUMU HİÇ YİTİRMEYECEĞİM’
    Umudunu hiç kaybetmeyeceğini belirten Ümmü Şahin, ”Umudumu hiç yitirmeyeceğim. Can bedenden çıkıncaya kadar oğlumu bekleyeceğim. Oğlumu aramayı da sürdüreceğim. Kim ne söylerse söylesin, o benim canımdan bir can. 4 çocuğum yanımda, 5 yaşındaki Yusuf, Yasinime çok benziyor. En çok bu oğlumla vakit geçirip, buna sarılıyoruz. Yasininim eksikliğini doldurmaz ama Yusuf ile vakit geçirmeye çalışıyoruz. Ne yapsak olmuyor. Yasin’in tekrar aranmasını istiyorum. Arama faaliyetleri yeniden yapılsın. Bayramlar benim için çok kötü geçiyor. Kardeşleri ağlıyor. Yasin de yanımızda olsaydı onu da şeker toplamaya getirirdik diyorlar. Her gün Yasin’in ya fotoğrafları ya da kıyafetleri ellerinde oluyor. Bir anne olarak kucağıma oturtup da kokusunu içime çekmeyi çok özledim. Bana anne diye seslenmesini çok özledim” diye konuştu.

    FOTOĞRAFLI

  • Polisten, çocuklara bayram şekeri

    Polisten, çocuklara bayram şekeri

    Taha AYHAN/MALATYA, (DHA)- MALATYA’da, sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle Ramazan Bayramı’nda evlerinden çıkamayan çocuklara şeker ve balon dağıtan polis ekipleri aynı zamanda ses sistemi bağladığı drone ile bayram şarkısı çalarak, onları sevindirdi. 
    Koronavirüs tedbirleri kapsamında tüm yurtta Ramazan Bayramı’nda 4 günlük sokağa çıkma kısıtlaması getirildi. Bu bayramda evlerinden çıkamadıkları için şeker toplayamayan çocuklara Malatya Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis ekipleri gitti. Polis, drone ile çocuklara müzik çalıp balon ve şeker dağıttı. İnsansız Hava Araçları Büro Amirliği ile Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü ekipleri Taştepe Mahallesi’ne gitti. Mahallelerine polis ekiplerinin geldiğini gören çocuklar camlara çıktı. Polis ekipleri ise uçurduğu ses sistemi bağlı drone ile ‘Bugün Bayram, erken kalkın çocuklar’ şarkısını çaldı. Polisler, ellerinde balon ve şekerlerle çocukları kapı kapı ziyaret ederek, bayramlarını kutladı. 
    Çocuklar, polis ekiplerinin sürprizi ile çok mutlu olduklarını söyledi. Aileleri ise polis ekiplerine teşekkür ederek, bu yıl buruk bir bayram geçirdiklerini, bayram yaşattıkları için emniyet teşkilatına minnettar olduklarını söyledi. 

    FOTOĞRAFLI

  • Sultangazi’de 100 bin liralık cep telefonu hırsızlığı kamerada 

    Sultangazi’de 100 bin liralık cep telefonu hırsızlığı kamerada 

    Emin YEŞİL/İSTANBUL (DHA)- SULTANGAZİ’de telefon bayisinin otomatik kepengini levyeyle kırarak içeri giren cerrahi maskeli hırsızlar yaklaşık 100 bin lira değerindeki telefon, bilgisayar ve tabletleri çalarak kayıplara karıştı. Hırsızlık anları güvenlik kamerasına yansıdı.
    Olay, 21 Mayıs’ta 50’inci Yıl Mahallesi’nde sabah saat 05.00 sıralarında meydana geldi. Mahallede bulunan cep telefonu bayisine otomobille gelen cerrahi maskeli 5 kişiden 4’ü otomobilden indi. Bir kişi, sokağın başında gözcülük yaparken 3 kişi ise iş yerinin otomatik kepengini levye yardımıyla saniyeler içinde kırarak içeri girdi. Yaklaşık 2 dakika iş yerinde kalan 5 kişi, piyasa değeri 100 bin lirayı bulan çok sayıda cep telefonu, bilgisayar ve tablet çalarak kayıplara karıştı.

    100 BİN LİRALIK TEKLONOJİK ALET 
    Olayla ilgili konuşan iş yeri sahibi Bilgin Akdoğan, “Dün sabah saat 05.50 sıralarında iş yerime 5 kişi bir araçla geliyor. Dükkânımın kepenklerini kırıp 100 bin lira değerindeki cep telefonu, bilgisayar ve tabletleri alıp kaçıyorlar” dedi.

    HIRSIZLIK ANI GÜVENLİK KAMERASINA YANSIDI
    Telefon bayisinde gerçekleşen hırsızlık olayı başka bir işyerinin güvenlik kamerasına yansıdı. Görüntülerde, beyaz otomobilden inen 3 kişinin iş yerinin otomatik kepengini levye ile kırdığı, bir kişini ise olayın yaşandığı sokağın başında gözcülük yaptığı görülüyor. Otomobili kullanan şüphelinin ise otomobilden inmediği kameralara yansıdı. Kısa bir süre sonra iş yerinin kepengini kıran 3 kişi içeri giriyor. Daha sonra hızlı bir şekilde içeride bulunan cep telefonu, bilgisayar ve tabletleri toplayarak otomobile yüklemeye başlıyorlar. Daha sonra 4 hırsız, otomobile binerek olay yerinden uzaklaşıyor.
    (FOTOĞRAF)

  • Limni Gölü beyaza büründü

    Limni Gölü beyaza büründü

    Selçuk BAŞAR/TORUL (Gümüşhane), (DHA)- GÜMÜŞHANE’nin Torul ilçesi Zigana Dağı eteklerindeki Limni Gölü Tabiat Parkı yaz ayları yaklaşırken, kar yağışıyla birlikte beyaz örtüyle kaplandı, ortaya doyumsuz manzara çıktı.
    Kent merkezine 45 kilometre uzaklıkta, krater özelliğine sahip Zigana Dağı eteklerinde yer alan Limni Gölü Tabiat Parkı, son dönemde Doğu Karadeniz’in dikkat çeken turizm bölgeleri arasında yer alıyor. Binlerce turistin ziyaret ettiği tabiat parkı, yaz aylarında ziyaretçilerini ağırlamayı beklerken, yağan karla beyaz örtüyle kaplandı. Kar kalınlığının 10 santimetreyi aştığı 1700 rakımlı bölgede, sarıçam ve ladin ağaçlarının yanı sıra göl çevresinin beyaz örtüyle kaplanması, seyri doyumsuz görüntüler oluşturdu.

    FOTOĞRAFLI

  • Tatvan’da kısıtlamayı ihlal eden 15 kişiye, 47 bin 250 TL ceza

    Tatvan’da kısıtlamayı ihlal eden 15 kişiye, 47 bin 250 TL ceza

    Ceren KURTYE/TATVAN (Bitlis), (DHA)- BİTLİS’in Tatvan ilçesinde dün sokağa çıkma kısıtlamasını ihlal eden 15 kişiye toplam 47 bin 250 TL ceza kesildi.
    Ramazan Bayramı süresince uygulanacak 4 günlük sokağa çıkma kısıtlamasının ilk gününde, Tatvan ilçe merkezi ile giriş ve çıkışlarında sıkı denetimler yapıldı. Denetimlerde kısıtlamayı ihlal eden 15 kişiye cezai işlem uygulandı. İzin belgesi olmayan 10 kişiye polis yol kontrol noktasında, 5 kişiye ise jandarma bölgesinde idari para cezası verildi. Kişi başı 3 bin 150 lira olmak üzere toplam 47 bin 250 lira idari para cezasının uygulandığı belirtildi.

    FOTOĞRAFLI

  • Doğa dostu muhtar yetiştirdiği keklikleri doğaya salıyor

    Doğa dostu muhtar yetiştirdiği keklikleri doğaya salıyor

    Mustafa ÖNDOĞAN/BESNİ (Adıyaman), (DHA)- ADIYAMAN’ın Besni ilçesindeki Beşyol Köyü Muhtarı Hasan Günaydın, kuluçka makinesinde yetiştirdiği keklikleri, doğaya salarak, tarım arazilerine zarar veren haşerelerle mücadele ediyor.
    Beşyol Köyü Muhtarı Hasan Günaydın, satın aldığı kuluçka makinesinde yetiştirdiği keklikleri, doğaya salıyor. Çiftçilik yapan Günaydın, bitkilere zarar veren haşere sayısını azaltmak için 23 günde bir dünyaya gelen keklikleri, doğaya bırakıyor. Keklik ve yumurtalara büyük talep olmasına rağmen satmadığını belirten Günaydın, amacının çiftçilere destek vermek olduğunu söyledi.
    ‘KEKLİK ÇİFTÇİNİN EN BÜYÜK DOSTUDUR’
    Hasan Günaydın, şunları söyledi:
    “Yumurtalarımızı alıp makinemize koyuyoruz ve 23 günde bu yumurtalar keklik çıkarıyor. Keklikler çıkınca besleme kafesine alıyoruz. Üç hafta da orada kalıp besleniyor. Derecelidir ve kekliğin yemi, suyu içinde. Büyüdükten sonra çiftçiye destek olması için doğaya salıyorum. Bıraktığımız yerlerde kımıl dediğimiz haşere var ve keklikler o haşereleri temizliyor. Tarım arazisinde çiftçinin en güzel ve en büyük dostu kekliktir. Kendi köyümde avlanmayı da yasak ettim ve köye yabancı kimseyi bırakmıyorum. Keklikleri bıraktığımız yerlerde kımıl dediğimiz haşere asla bulunmaz. Bu yıl tarlalarımızda ilaçlama dahi yapmadık, çünkü keliklerin sayesinde kımıl da yok. Keklik o kımılları temizliyor. Kekliklerim 40 veya 50 yumurta yapıyor. Başka bir amaçla keklik beslemiyorum. Para ile satma olayı kesinlikle yok. Kimseye bir tane yumurta dahi vermem. Besler, büyütür ve araziye bırakırım. Sadece çiftçiye destek olması için bu keklikleri besliyorum ve doğaya bırakıyorum. Umarım avcılar keklikleri vurmazlar.”    

    FOTOĞRAFLI

  • Zekiye Nine salgın döneminde torunlarıyla ‘örme’ yapıyor

    Zekiye Nine salgın döneminde torunlarıyla ‘örme’ yapıyor

    Mehmet KOCACIK/HASSA (Hatay), (DHA)- HATAY’ın Hassa ilçesinde Zekiye Delioğlu (71), salgın dönemini evinde torunlarıyla birlikte ‘örme’ yaparak geçiriyor.
    İlçedeki Arpalıuşağı köyünde yaşayan Zekiye Delioğlu, koronavirüs tedbirleri kapsamında sokağa çıkma kısıtlaması getirilmesinin ardından torunlarıyla birlikte evde örgü yaparak zaman geçiriyor. Yasağa uyup, kendilerini izole ederken 4 torununun eğitimi için kazanç sağlayan Zekiye Nine, eski ve kullanılmayan kazaklardan elde ettiği ipleri geleneksel yöntemlerle değerlendirerek, kullanışlı hale getiriyor.
    Unutulmaya yüz tutmuş mesleği yeniden yaşatmanın heyecanını yaşayan Delioğlu, kazaklardan çözdüğü ipleri, terşi denen aletle bükerek, kirmen dediği aletle eğiriyor. Eğirdiği ipleri, torunlarının yardımıyla örerek, halk dilinde ‘örme’ diye adlandırılan halat haline getiriyor. Yaptığı örmeleri, 20 TL’ye satan Delioğlu, bunlardan elde ettiği gelirlerle torunlarını okutuyor.
    Salgın sürecinde uzaktan eğitim alan ve evde kalan 20 yaş altı torunlarının yardımıyla orman köylülerinin çalı ve odun taşıma da sıkça kullandıkları ‘örme’leri yapan Zekiye Delioğlu, “Boş zamanlarımızı örme örerek değerlendiriyoruz. Torunlarımı da yanıma alıyorum, onlara da öğretiyorum ve örmeleri birlikte yapıyoruz. Örmelerden kazandığım parayla onlara da okul harçlığı veriyorum. Bunlarla teselli oluyoruz” dedi.

    FOTOĞRAFLI

  • Japon prensin diktiği sakura 27 yıldır iki ülkenin dostluğunu simgeliyor

    Japon prensin diktiği sakura 27 yıldır iki ülkenin dostluğunu simgeliyor

    Burak GEZEN- Mustafa SUİÇMEZ/ÇANAKKALE, (DHA)- ÇANAKKALE Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ), Eğitim Fakültesi Japon Dili Eğitimi Anabilim Dalı’nın kuruluşunda, 17 Eylül 1993’te Japon Altes Prensi Takahito Mikasa tarafından dikilen sakura ağacı, 27 yıldır iki ülkenin geleneksel dostluğunun simgesi oldu. Üniversite yönetiminin yıllardır özenle koruduğu Anafartalar Yerleşkesi bahçesindeki sakura, Japonya İmparatoru adına Prens Mikasa’nın Türkiye’de kendi eliyle diktiği birkaç ağaçtan biri olma özelliğini taşıyor.
    Japon kültüründe büyük bir öneme sahip olan ve ülkenin ulusal simgelerinden biri olarak bilinen sakura, Türkiye’nin gündemine Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin video konferans yöntemiyle katıldığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını gerçekleştirdiği Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’yle birlikte geldi. Türk halkı, bu açılışın ardından sakuranın ne olduğunu merak edip, araştırmaya başladı. Türkçe karşılığı kiraz çiçeği olan sakura, meyve vermeyen bir tür kiraz ağacı olarak da biliniyor. Çiçek açması baharı müjdeleyen ve yaşam döngüsünü de temsil eden sakuranın, Çanakkale için ise özel bir yeri var.
    27 YIL ÖNCE PRENS MİKASA ELLERİYLE DİKMİŞTİ
    ÇOMÜ Eğitim Fakültesi Japon Dili Eğitimi Anabilim Dalı’nın açılışı için 1993 yılında Çanakkale’ye gelen Japon Prensi Takahito Mikasa ve eşi, Türk- Japon geleneksel dostluğunun simgesi olarak Anafartalar ve Terzioğlu yerleşkelerine kendi eliyle birer sakura ağacı dikti. Anafartalar Yerleşkesi’ndeki Eğitim Fakültesi bahçesinde dikilen ağaç, 27 yıldır Türk- Japon geleneksel dostluğunun simgesi olarak yaşıyor. Fakülte binalarının yenilendiği Anafartalar Kampüsü bahçesindeki sakura ağacının etrafına da çevre düzenlemesi yapıldı.
    TÜRK- JAPON DOSTLUĞUNUN SİMGESİ
    Ağacın dikildiği yılda ÇOMÜ Eğitim Fakültesi’nde öğrenci olan, bugün de aynı fakültenin dekanı olarak görev yapan Prof. Dr. Salih Zeki Genç, “O dönemde Japon prens burayı ziyaret ettiğinde bu ağaç dikilmişti. Fakültemiz bahçesindeki bu sakura ağacı, Türkiye’de bildiğim kadarıyla imparatorluk ailesinin diktiği birkaç ağaçtan bir tanesi. Yanılmıyorsam bir tanesi Ankara’daki Türk- Amerikan Vakfı bahçesinde, diğeri de Kırşehir Kaman’da Kalehöyük arkeoloji araştırma alanındaki Japon botanik bahçesinde. Bir tanesinin de bizim fakültemizin bahçesinde bulunuyor olması önemli. Sayın Cumhurbaşkanımızın açmış olduğu hastanede sakura adının zikrediliyor olması bu anlamda bir birlikteliği, güzel olayı bize tekrar yaşatmış oldu. Fakülte binalarımız yenilendi. Bu anlamda çevre düzenlememiz henüz oturmadı ama Japon imparatorluk ailesinin bu ağacı dikmesi ve geleneksel anlamda Japonların barış, dostluk bağlamında önem verdiği bir değer olması hasebiyle çevre düzenlemesini yaptığımız ve koruma altına aldığımız ilk ağaçlardan bir tanesi budur” dedi.
    ​JAPON YETKİLİLER, SAKURA ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYOR
    Geçen yıl kasım ayında Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Akio Miyajima’nın ’21. Yüzyılda Asya ve Japonya’ başlıklı bir konferans vermek için ÇOMÜ’ye geldiğini belirten Prof. Dr. Salih Zeki Genç, büyükelçinin ziyaret ettiği ağacın karşısında gösterdiği saygıdan çok etkilendiğini söyledi. Prof. Dr. Genç, şöyle konuştu:
    “Büyükelçi, konferansa katılmadan önce ilk olarak Anafartalar kampüsümüzü ve bu ağacı ziyaret etti. Göstermiş olduğu saygıyı, uygulamış olduğu geleneksel ritüelleri gözlemledim. O zaman öğrenciydim, 1993 yılında bu ağaç küçük bir fidandı, bu seviyeye geldi. Japonların geleneklerine çok bağlı olduklarını biliyoruz ama bu derece etkili olduğuna burada bizzat ben de şahit oldum. Bu ağaç niye burada diye düşünülebilir. Türkiye’de Japonca öğretmenlik programı olan tek Eğitim Fakültesi biziz. Kurucu Rektörümüz Prof. Dr. Mete Tunçoku, Japonya’da doktorasını yaptığı için bu anlamda Japonca öğretmenliğinin kuruluşuna da ev sahipliği yaptı fakültemiz. Öğretmenlik olarak eğitim fakültelerinde bulunan tek Japonca öğretmenliği bölümü bizde olduğu için bu ağaç burada. Çok farklı etkinlikleri de Japon Günleri kapsamında gerçekleştiriyoruz. Bu bağlamda Japonya’dan farklı vesilelerle üniversitemizi ve fakültemizi ziyaret eden üst düzey yöneticilerimiz ilk olarak fakültemizdeki sakura ağacını ziyaret ediyorlar.”
    ÇİÇEK AÇIYOR AMA MEYVESİ YOK
    Eğitim Fakültesi bahçesindeki sakura ağacının, Türk- Japon dostluğu simgesi ve Japon kültürünün aktarılması noktasında önemli bir değer olduğunu belirten Prof. Dr. Genç, “Bu ağaç 20 gün önce diğer doğal ağaçlar gibi çiçekliydi. Meyvesi olmuyor. Bildiğimiz geleneksel, klasik ağaçlar gibi rengarenk, çiçekleri beyaz, pembe tomurcukları olan bir ağaç. Ürettiğimiz geleneksel kirazdan biraz daha farklı ama o geleneksel Japon iklimine ya da oranın iklim yapısına bağlı, geleneksel Japon kiraz ağacı olarak biliniyor” diye konuştu. 

    FOTOĞRAFLI

  • İHH, savaş mağduru Suriyelilere 5 ayda 63 milyon ‘ekmek’ gönderdi

    İHH, savaş mağduru Suriyelilere 5 ayda 63 milyon ‘ekmek’ gönderdi

    Ferhat DERVİŞOĞLU/REYHANLI (Hatay), (DHA)- SURİYE’deki iç savaş nedeniyle evlerini terk ederek Türkiye sınırındaki güvenli bölgelere yerleşen sivillere, İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH), İnsani Yardım Vakfı tarafından yılın ilk 5 ayında toplam 63 milyon ekmek gönderildi.
    İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından, Suriye’deki iç savaş sırasında saldırılardan korunmak amacıyla evlerini terk eden ve Türkiye sınırına yakın güvenli bölgelerde kurdukları çadırlarda yaşam mücadelesi veren siviller için ekmek üretimi yapılıyor. İHH Suriye Çalışmaları Medya Sorumlusu Selim Tosun, Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki Lojistik Merkezi’ndeki fırın olmak üzere, Kilis ve Suriye tarafındaki fırınlarda üretilip kamplarda ve merkezi yerleşimlerde yaşayan savaş mağduru sivillere ücretsiz olarak ekmek dağıtımı yaptıklarını söyledi. Günlük ortalama 500 bin ekmek üretimi yapıldığını belirten Tosun, ekmeklerin el değmeden üretildiğini ve 3 gün bozulmadan kaldığını kaydetti.
    AĞIZ TATLARINA UYGUN
    Türkiye’de ve Suriye tarafındaki fırınlarda haftanın 6 günü üretilen ve paketlendikten sonra savaş mağduru Suriyeli sivillere ulaştırılan ekmeklerin, Suriyelilerin yıllardır tükettikleri ağız tatlarına uygun olarak üretildiğini belirten Tosun, “İç savaşın ilk başladığı günden bu yana savaş mağduru sivillere çeşitli insani yardımların yanı sıra ekmek üreterek gönderiyoruz. Bu yılın ilk 5 ayında toplam 63 milyon ekmek gönderdik. Bu konudaki yardım çalışmalarımız aralıksız devam ediyor” dedi.

    FOTOĞRAFLI

  • Yaralanan yaban hayvanları Ormanya’da tedavi ediliyor

    Yaralanan yaban hayvanları Ormanya’da tedavi ediliyor

    Dinçer AKBİR- Selda Hatun TAN/KARTEPE (Kocaeli), (DHA)- KOCAELİ Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Ormanya Doğal Yaşam Parkı’nda bulunan klinikte, yaralanan veya bitkin düşen yaban hayvanları tedavi ederek doğaya bırakılıyor.
    Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın dördüncü en büyük doğal yaşam parkı olan Ormanya’daki klinikte yaban hayvanlarının tedavileri yapılıyor. Başka bir hayvan tarafından saldırıya uğrayarak yaralanan veya doğada yiyecek bulamayıp bitkin düşen hayvanlar, Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ekiplerince Ormanya’daki hayvan kliniğine getirilerek tedaviye alınıyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olan Ormanya’da karacadan, göç yolunda bitkin düşen leyleklere kadar her türden hayvanın tedavisi yapılabiliyor. Ormanya’nın bugünlerdeki en önemli misafirleri ise annesinden ayrı düşerek yolunu kaybettikten sonra kliniğe getirilen yavru karaca ile doğada bitkin düştüğü için destek tedavisi uygulanan sincap oldu. Doğada kendi başına yaşayabilecek kadar güçlenmesi için özel besinlerle beslenen yavru karaca, yeterince büyüyene kadar Ormanya’nın misafiri olacak. Destek tedavisini tamamlayan sincap da yeniden doğaya bırakıldı. 
    ‘KARACA BULDUĞUNUZDA ANNESİNİN YAKINDA OLDUĞUNU UNUTMAYIN’
    Yavru karacanın gelişimi hakkında bilgi veren Ormanya Doğal Yaşam Alanları Şefi Önder Alioğlu, “Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Ormanya Yaban Hayatı Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezimizde özellikle doğada bulduğumuz karaca yavrularımızın tedavilerine devam ediyoruz. Bu karaca yavrumuz da doğada bulunan bir yavrumuz. Kandıra bölgesinde bulunarak Milli Parklar ekiplerine teslim edilmiş ve onlar da bize getirdi” dedi.
    Karacaları bulanları uyaran Alioğlu, “Tarımla uğraşan bir vatandaşımız bulmuş bu yavrumuzu. Bu dönemde vatandaşlarımızı uyarmak istediğimiz bir konu var. Karaca yavruları doğada bulunduklarında annelerinin yakında olduğunun unutulmaması gerekiyor. Yardıma ihtiyacı varmış gibi gözükebilir, ancak annesi çok yakındadır. O yüzden bulunduğu gibi hemen bir merkeze ya da başka bir yere götürülmesi doğru bir hareket olmayacaktır. Bu yüzden vatandaşlarımızı uyarıyoruz. Karaca yavruları eğer bulundukları yerlerde bir hayvan saldırısı altında değillerse veya bir yarası yoksa, orada bırakılmaları onlar için yapılacak en doğru şey olacaktır. Yavrularımız anneden uzaklaştığında anne sütünü tam olarak alamadığı için ve o ilgiyle büyüyemediği için bağışıklık sistemi çok düşük oluyor. Bununla beraber yakalanmaya bağlı olarak depresif bir davranış içerisine giriyorlar. Bu da onların ileriki hayatlarında birçok sıkıntı yaşamasına sebep oluyor. Fakat en büyük problem, bağışıklık sistemi gelişmediğinden dolayı hastalıklara daha kolay yakalanmaları oluyor. Yaşama tutunmaları oldukça güçleşiyor” diye konuştu. 
    ‘DESTEK TEDAVİSİ UYGULADIK’
    Doğaya geri bırakılan sincabın tedavi sürecinden de bahseden Alioğlu, “Sincabımızı Milli Parklar’a yapılan ihbar sonucunda Doğa Koruma ve Milli Parklar ekiplerimiz teslim alarak bize getirdi. Geldiğinde çok bitkin bir haldeydi. Kendisine destek tedavisi uyguladıktan sonra bugün doğaya geri bıraktık. Çeşitli vitaminlerle kendisini destekledik. Çok bitkin ve yorgun düştüğü için özellikle beslenmesine çok dikkat ettik. Sonrasında çok kısa bir süre içinde kendisini toparladı. Birkaç gün içinde doğaya geri dönecek güce ulaştı. Bugün de tekrar doğaya geri döndü” dedi. 

    FOTOĞRAFLI