Kategori: Genel

  • ‘Eylül’de koranavirüse özgü anti-serumun bulunması hedefleniyor’

    ‘Eylül’de koranavirüse özgü anti-serumun bulunması hedefleniyor’

    Kaan ULU/ANKARA, (DHA)- TÜRK Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Genel Sekreteri Haluk Aşkaroğlu, aşının genel olarak virüsten koruyucu amaçla kullanıldığını, anti-serumun ise koronavirüse yakalanan kişilerin tedavisinde kullanılacağını söyledi. Aşkaroğlu, “Eylül ayında koronavirüse özgü anti-serumun bulunması hedefleniyor. Fakat uluslararası aşının kabulüyle ilgili kriterleri de baz aldığımızda, aşının bulunması yıl sonunu bulacak gibi duruyor” dedi.
    Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, kısa süre önce Ankara’daki Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü’nü ziyaretinde, koronavirüse karşı yürütülen anti-serum çalışmalarına ilişkin “Anti-serumu hayvanlara vermeye hazırız. Hayvanlar üzerinde çalışmalar başlıyor. Eylül ayına kadar devam edecek” demişti.
    ‘AMAÇ ANTİKOR ELDE EDİP, TEDAVİDE KULLANMAK’
    Türk Veteriner Hekimler Birliği Merkez Konseyi Genel Sekreteri Haluk Aşkaroğlu, söz konusu merkezdeki anti-serum çalışmalarını DHA’ya anlattı. Aşkaroğlu, hastalık etkenlerinin vücuda girdiğinde vücudun antijen denilen antikor üretimine sebebiyet veren etkenler ürettiğini kaydetti. Aşkaroğlu, “Vücudun savunma sistemleri de buna karşı antikorlar üretiyor. Bu antikorlar hastalığı yeniyorsa zaten sorun ortadan kalkıyor; ama bazen bağışıklık sistemi güçlü olmadığı için hastalar hastalığa karşı direnç gösteremiyor ve sonuç ciddi boyutlara taşınabiliyor. Yani sonucu böyle olan özellikle yoğun bakımdaki hastalar için eskiden hastalığı geçirmiş insanlardan kan serumları alınarak, tedavi amaçlı yoğun bakımdaki hastalara kullanıyorlar. Etlik Merkez Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü’nde yapılan çalışmanın da özelliği aslında bu. Yani insanlar üzerinde yapılan çalışmayı ilk olarak hayvanlar üzerinde yapıp, antikor elde edip, bunu da tedavi amaçlı kullanmak amaçlanıyor” dedi.
    ‘SERUMUN İNSANLARA VERİLMESİ HEDEFLENİYOR’
    Aşkaroğlu, her hasta için hastalığı geçirmiş bir donör bulmak ve oradan bu serumu elde etmenin hem pahalı hem de her zaman mümkün olamayan bir durum olduğuna işaret ederek, “Dolayısıyla bu çalışmada Etlik Merkez Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü, öncelikle bir Covid-19 virüsünü izole ediyor. Bunun genetik haritasını çıkartıyor. Hastalık yapabilme gücünü düşürüyor ve hastalık yapabilme gücü düşürülmüş; ama antikor üretme dolayısıyla antijenik özelliği korunan etkeni tavşanlara ve atlara vererek onlardan antikor elde edilmek isteniyor. Eğer bu cevap alınırsa da bir sonraki aşamada bu antikorların saflaştırılması daha sonra sterilite, zararsızlık gibi unsurları giderildikten sonra insanlara tedavi amacıyla hayvanlardan üretilen bu serumların verilmesi hedefleniyor” diye konuştu.
    ‘ANTİ-SERUM EYLÜL’DE’
    Aşkaroğlu, aşının genel olarak virüsten koruyucu amaçla kullanıldığını, anti-serumun ise koronavirüse yakalanan kişilerin tedavisinde kullanılacağını ifade ederek, “Koronavirüse özgü anti serumun bulunması Eylül ayında hedefleniyor. Prosedür burada biraz daha kısa. Burada enstitü müdürü Cevdet Yaralı ve Sayın Bakanımızın da açıklamaları terapötik amaçlı hiperimmun serum üretiminin belki önümüzdeki Eylül ayında sonuçlanabilecek bir çalışma olduğu yönündeydi. Fakat aşının bulunması uluslararası aşının kabulüyle ilgili kriterleri de baz aldığımızda yıl sonunu bulacak gibi görünüyor” diye konuştu.
    ‘TÜRK VETERİNERLER CİDDİ ALT YAPIYA SAHİP’
    Türkiye’de veteriner hekimler tarafından koronavirüs aşısının bulunacağına dair hiçbir şüphesinin bulunmadığını dile getiren Aşkaroğlu, “Bunlar 120 yıllık enstitüler. Cumhuriyetin başından beri var olan enstitülerimiz. Ve şu anda birçok aşıyı, anti-serumları, kitleri üretiyorlar. Yani bilgi birikimi var, teknolojik alt yapıları var. Buna muktedirler. Ama buradaki problem aşının hem uygunluğuyla ilgili test sürecinin uzunluğu hem de bu tip özellikle solunum yolu enfeksiyonu hastalıklarında genetik mutasyonunun çok fazla olması. Halkımız şundan endişe etmesin ki Türk veteriner hekimler gerçekten çok ciddi bir bilgi birikimine ve alt yapıya sahipler. Türkiye’nin geneline yayılmış 8 bölge veteriner kontrol araştırma enstitüsünün 3’ünde biyogüvenlik güç seviyesindeki laboratuvarlar mevcut ve buralarda çalışılıyor, bu büyük bir şans. Bundan dolayı olumlu bir sonuç alınacaktır diye düşünüyorum” dedi.
    FOTOĞRAFLI

  • ‘Covid-19, böcek ve sineklerle taşınabilir’

    ‘Covid-19, böcek ve sineklerle taşınabilir’

    Mehmet Mucahit CEYLAN- Nurettin FİDANCAN/DİYARBAKIR, (DHA)- DİCLE Üniversitesi Zooloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Satar, karasinek ve hamam böceklerinin birçok virüs, bakteri ile mantar kökenli hastalıkların ‘ajanları’ olarak görev yaptığını, Covid-19 taşıma ihtimalilerinin de mekanin olarak yüksek olduğunu söyledi.
    Yaz mevsimi, insanların böcek ve sineklerle temasımızın en yüksek olduğu dönem. Koronavirüsün yayılmasında sinek ve böceklerinin etkisinin olup olmadığı merak konusu olurken Dicle Üniversitesi Zooloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Satar, karasinek ve hamam böceklerinin koronavirüslerinin diğer türlerini taşıdıklarının bilindiğine dikkat çekti. Satar, bu canlıların virüs bulaşan maddeler ile temasıyla, koronavirüsü mekanik olarak taşıyabilme ihtimallerinin yüksek olduğunu söyledi.
    ‘YERLERE ATILAN MASKE VE ELDİVENLERE TEMAS EDEREK TAŞIYORLAR’
    Prof. Ali Satar, şunları kaydetti:
    “Karasinek ve hamam böcekleri, birçok virüs, bakteri ve mantar kökenli hastalıkların ajanları olarak görev yapıyorlar, yani taşıyorlar. Hatta yapılan çalışmalarda tabi Kovid-19 değil de koronavirüslerinin de taşındığını görüyoruz. Covid-19’un taşındığını ispat etmek için kontrollü deneyler yapılması lazım. Bilimsel makaleler yayınlayan yazarların görüşleri şu şekilde, bunlar mekanik olarak virüsü taşıdıkları için Covid-19’u da taşıyabilme ihtimalleri üzerinde duruyorlar. Bununla ilgili önlemler almak lazım. Çevremize bakıyoruz görüyoruz, kullanılan maske ve eldivenler yerlere atılıyor düzensiz bir şekilde. Tabi buraya konan sinekler nereye geleceklerdir, solunum salgılarına gelip konacaklardır, buradan kalktıklarında eğer virüs taşıyorsa bu virüsü mekanik olarak başka bir yere iletmeleri söz konusu. Diyelim balkonda oynayan bir çocuğun suratına gelip konarsa, burun mukozasına yaklaşırsa ve belli bir orandaki virüsü de taşıyorsa neden olmasın diye düşünüyorum.”
    ‘COVİD-19, İNSAN GAİTASINDA 33 GÜN YAŞIYOR’
    Dışarıya eldiven ve maskelerin atılmaması gerektiğinin önemine değinen Satar, virüsün iyileşmiş bir insanın gaitasında 33 gün pozitif olarak yaşamaya devam ettiğini söyledi. Satar, “Böyle bir şeyle karşılaşmamak için dışarıya eldiven ve maske atmayacağız, yerlere tükürmeyeceğiz. Ayrıca şunu biliyoruz, hamam böcekleri ve sinekler, insanların dışkılarıyla da besleniyorlar. Yapılan çalışmalar bize şunu gösteriyor, bazı insanların iyileşme sonrasında bile yaklaşık 33 gün gaitalarında bu virüsün pozitif olduğunu görüyoruz. Bunla temas eden hamam böceklerinin ve sineklerin bu virüsü taşıyabilme ihtimalleri yüksek” dedi.

    FOTOĞRAFLI

  • ‘Koronavirüs hayatımızın ön planına çıkarsa, kaygı ve depresyon artacaktır’

    ‘Koronavirüs hayatımızın ön planına çıkarsa, kaygı ve depresyon artacaktır’

    Gizem KARADAĞ- Muhammet BAYRAM/ANKARA, (DHA)- PSİKİYATRİST Prof. Dr. Ali Bozkurt, “Koronavirüs hastalığının bulaşıcılığını biliyoruz. Bununla birlikte eğer biz bu hastalıkta çok fazla uğraşmaya başlarsak ve hastalık hayatımızın ön planına çıkarsa, anksiyete (kaygı) ve depresyon artabilir” dedi.
    Psikiyatrist Prof. Dr. Ali Bozkurt, koronavirüs tedbirleri kapsamında bir süredir sokağa çıkması yasak olan 65 yaş üstü ve 20 yaş altı vatandaşların, yeni normalleşme sürecinde haftada bir gün belli süre dışarıya çıkmaya başlamalarını değerlendirdi. Prof. Dr. Bozkurt, yeni normalleşme süreci ile birlikte bu yaş grubunun ‘kapatılma’ duygusu içerisinde hissettiğini, bu düşüncenin kaygı ve sıkıntı verici, aynı zamanda mutsuzluk duygusunun oluşmasına neden olabileceğini belirtti.
    ‘DAHA YAVAŞ, DİKKATLİ YAŞAM TARZI’
    Prof. Dr. Ali Bozkurt, bu yaş gruplarıyla pandemi sürecinde video üzerinden görüntülü görüşmeler gerçekleştirdiklerini belirterek, “Bu yaş grupları keyifsiz ve mutsuz olduklarını dile getiriyorlar. Kendi kızım 13 yaşında, o bile ‘baba senin hayatın normal devam ediyor, her gün işe gidip geliyorsun’ şeklinde konuşmaları oluyor. Bu dönemde 65 yaş üstü ve 20 yaş altı gruba ev içerisinde iletişimi artırmalarını söyleyerek, kısıtladığımız internet kullanımını onlar için açtık. Bu yaş grupları dışarı çıktığında inanılmaz bir özgürlük hissi yaşıyorlar. Dolayısıyla 65 yaş üstü ve 20 yaş altı popülasyon birden kısıtlanmış hissinin dışına çıkmak ile ilgili bir yaşam tarzına dönecekler. Bu süreçte daha yavaş, dikkatli ve mesafeli yaşam tarzına geçeceğiz. 65 yaş üstü ve 20 yaş altı grup için yaşamın devam ettiğini yavaş yavaş öğretebilmemiz lazım. Bunun tatlı bir geçiş olduğunu da göstermemiz lazım” ifadelerini kullandı. 
    ‘DEPRESYON ARTABİLİR’
    Prof. Dr. Bozkurt, 65 yaş üstü ve 20 yaş altı grubun yeni normalleşmede adaptasyon sürecine ilişkin “Yaşamın devam ettiğini bilmelerini, bundan kaçınmamaları gerektiğini ve üzerine gitmenin çok önemli olduğunu bilmeliler. Öncelikleri maske takıp, dışarı çıkmaları gerekiyor. Günlük yeni hasta sayımızda düşüşler devam ediyor. Daha dikkatli olacaklar. Kaygı durumlarında ise, meditasyon ve nefes egzersizine yönelebilirler. Onun dışında normal yaşamın sürdüğünü bilecekler. Bu durum daha çok ilerlerse profesyonel destek almalılar. Koronavirüs hastalığının bulaşıcılığını biliyoruz. Bununla birlikte eğer biz bu hastalıkta çok fazla uğraşmaya başlarsak ve hastalık hayatımızın ön planına çıkarsa, anksiyete (kaygı) ve depresyon artabilir. Bunun riski çok daha fazladır. Onun için gerçekçi bakış açısıyla dünyaya bakmamız lazım” diye konuştu.

    FOTOĞRAFLI

  • Tarihi külliyenin duvarına 500 yıl önce çizilen hayvan figürleri hayat buldu

    Tarihi külliyenin duvarına 500 yıl önce çizilen hayvan figürleri hayat buldu

    Ali Can ZERAY- Resul ORUÇOĞLU/EDİRNE, (DHA)- EDİRNE’de, 1488 yılında 2’nci Selim’in yaptırdığı akıl hastalarının tedavisi için kullanılan Sultan 2’nci Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi’ndeki Darüşşifahane’de, 5 asır önce hastaların duvarlara resmini kazıdıkları tavuskuşları, müze yönetiminin girişimleriyle tarihi yapının bahçesinde alınıp, beslenmeye başladı. Müzeye gelen ziyaretçilerin ilgiyle izlediği tavuskuşlarını özenle besleyen görevliler, beslenmelerinden temizliklerine kadar tüm ihtiyaçlarını karşılıyor.   
    Edirne’de Sultan 2’nci Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi’nde bulunan Darüşşifahane bahçesinde, 1982 yılındaki restorasyon çalışmaları sırasında ortaya çıkan tavuskuşu figürleri tarihi yapıda hayat buldu. Trakya Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrenciler tarafından yapının duvarında fark edilen ve 5 asır önce hastaların çizdiği düşünülen figürlerden yola çıkılarak, müzenin bahçesinde tavuskuşu beslenmeye başladı. Sultan 2’nci Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi Müdürü Hakan Akıncı, 500 yıl önce külliyede beslenen tavuskuşlarını bugün de besleyerek o tarihi canlandırmaya çalıştıklarını söyledi.
    ‘DÖNEMİN HASTALARI GÖRDÜKLERİ TAVUSKUŞLARINI DUVARA KAZIMIŞ’
    Tavus kuşu figürlerinin ilk olarak 1982 yılında fark edildiğini söyleyen Akıncı, “Trakya Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrenciler tarafından duvarda hayvan resimlerinin çizildiği fark ediliyor. Duvarlara baktığımızda özelikle ağırlıklı olarak tavuskuşu resmini fark ettik. Bu grafiklerden o dönemde burada tedavi gören ve zaman zaman hava almak için iç bahçeye çıkarıldıkları esnada orada görmüş oldukları göze hoş gelen tavuskuşlarını duvara kazıdıkları düşünülmektedir. Biz de buradan hareketle gelen misafirlerimize burada yapılan uygulamaları da hatırlatmak adına tavus kuşlarını beslemeye başladık” dedi.
    ‘SÜREKLİ BAKIMLARI YAPILIYOR’
    Kuşların sürekli olarak görevlileri tarafından beslenip bakımlarının yapıldığını söyleyen Akıncı, “Bunların kümesleri var, o kümeslere akşam olduğu zaman hepsi giriyor. Gündüz olduğu zaman kapıları açılır ve toplu olarak bahçede toplanıyorlar, akşam olduğu zaman da yine hepsi gece barınacakları alana geliyorlar. Koronavirüs dolayısıyla müzemiz kapalı ama buna rağmen, burada görev yapan arkadaşlarımız peyderpey gelip onların bakımını devam ettirmekteler. Beslenmelerini, barınmalarını ve temizliğini yerine getiriyorlar” diye konuştu.
    ‘500 YILLIK TARİHİ CANLANDIRIYORUZ’
    Akıncı, Pazarkule Sınır Kapısı’nda Yunanistan’a geçmek için gelen göçmenlere, Yunan asker ve polislerinin attığı gaz bombalarından etkilenen bölgedeki tavuskuşlarını da külliyenin bahçesine aldıklarını söyledi. Akıncı, “Pazarkule Sınır Kapısında yaşanan olaylarda atılan gaz bombalarından etkilenen tavuskuşlarını da buraya alarak bizim tavuskuşlarıyla birlikte hoş bir ortam yarattık.  Trakya Üniversitesi olarak bu hayvanlarımızın bakımını üstlenmekteyiz. Yani 400- 500 yıl önce külliyede beslenen tavuskuşlarını bugün bizler de besleyerek o tarihi canlandırmaktayız” diye konuştu.
    KAYIP OSMANLI SÜSÜ SULTAN TAVUĞU DA BAKILIYOR
    Külliye’nin bahçesinde, tavus kuşlarıyla birlikte Osmanlı’nın bir başka kayıp süsü olan sultan tavukları da beslendiğini belirten Akıncı, “Burada tavuskuşlarımızla birlikte sultan tavuklarımız da var. Onlar da Osmanlı Sarayları’nın kayıp süsleridir. Özellikle 17’inci yüzyıldan sonra İngiltere’ye gönderilmesinden sonra ülkemizde nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan tür olan sultan tavukları yine aynı titizlikle Sultan 2’nci Bayezid Külliyesi bahçesinde bakılmakta. Onlar da külliyemize gelen, Osmanlı kültürünü en iyi şekilde yansıtan bu yapılar topluluğu içinde yine Osmanlı’nın bir taltif nişanesi olan, padişah tarafından yükseltilen bir memura gönderilen bu tavukların da gelen ziyaretçilerin beğenisine sunulmasını da bir başka incelik olarak görüyoruz” dedi.

    FOTOĞRAFLI

  • Bilim Kurulu Üyesi Özkan: Ankara, İstanbul, İzmir’de yeni normale geçiş daha sonra

    Bilim Kurulu Üyesi Özkan: Ankara, İstanbul, İzmir’de yeni normale geçiş daha sonra

    Pelin ÜZEK KILIÇ- Fatih ERDOĞAN/ANKARA, (DHA)- SAĞLIK Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Seçil Özkan, yeni normale geçerken önlemlerin adım adım kaldırılacağını, nüfusu yoğun şehirlerde vaka ve ölüm sayılarının bir bütün olarak değerlendirilerek karar verileceğini aktardı. Prof. Dr. Özkan, “Yeni normale geçerken Ankara, İstanbul, İzmir gibi nüfusu yoğun olan şehirlerimizde geçişlerin biraz daha sonra olmasını bekliyoruz” dedi.
    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Öğretim Üyesi ve Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Seçil Özkan, koronavirüs salgını çıktığında okulların kapanması, bazı işyerlerinin vardiyalı çalışmaya geçmesi, 65 yaş üstü nüfusun evde kalması gibi adım adım bazı önlemlerin alındığını hatırlatarak, Türkiye’nin 11 Mayıs’tan itibaren ise yeni normal döneme adım attığını söyledi.
    ‘ADIM ADIM KALDIRILACAK’
    Yeni normal döneme geçişte alınan önlemlerin adım adım kaldırılacağını belirten Prof. Dr. Özkan, şu anda 15 ilde seyahat kısıtlamasının olduğunu, bayramda ise 81 ilde uygulanacak sokağa çıkma yasağının olumlu etkilerinin olacağını ifade etti. Prof. Dr. Özkan, “11 Mayıs’ta başlayan bu adımlara 4-8 hafta içerisinde adım adım devam edeceğiz. Bunları planlarken ‘şu il yarın açılır bu il 3 gün sonra açılır’ diye bir şey söz konusu değil, verileri takip etmemiz gerekiyor. Vaka sayımız nasıl gidiyor, ölüm sayıları nasıl gidiyor, iyileşen sayısı vaka sayısının üstünde mi bütün bunları takip ederek, hatta il il değerlendirmek gerekiyor. Türkiye’deki olguların yaklaşık yüzde 60’ı İstanbul’da. İstanbul belki biraz daha geç bu sürece adım atabilir. Vaka sayılarını ve ölüm sayılarını, virüsün bulaştırıcılık kat sayısını da inceleyerek ilerlememiz gerekiyor”  ifadelerini kullandı.
    ‘ANKARA, İSTANBUL, İZMİR’DE GEÇİŞLER DAHA SONRA’
    Kononavirüs salgınına yakalananların hepsinin belirti göstermediğini, bazı kişilerin asemptomatik olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özkan, yeni normale geçerken onlarla karşılaşma ihtimali olduğu için kısıtlamaların kaldırılması konusunda nüfusu yoğun şehirlerde vaka ve ölüm sayılarının bir bütün olarak değerlendirilerek karar verileceğini anlattı. Prof. Dr. Özkan, “Nüfus yoğunluğu çok önemli. Çünkü bu yeni normale geçerken vaka sayısına, ölüm sayısına bakarken nüfusu yoğun olan şehirleri de çok dikkate alacağız. Bunlar arasında Ankara, İstanbul, İzmir gibi nüfusu yoğun olan şehirlerimizde geçişlerin biraz daha sonra olmasını bekliyoruz. Bütün bunların ayrıntılı değerlendirilmesi gerekecek” dedi.

    FOTOĞRAFLI

  • Prof. Dr. İlhan Çetin: Türkiye’de 24 Nisan’da koronavirüsün seyri değişti

    Prof. Dr. İlhan Çetin: Türkiye’de 24 Nisan’da koronavirüsün seyri değişti

    Hüsnü Ümit AVCI- Mert Taha VAROL/SİVAS, (DHA)- SİVAS Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlhan Çetin, Türkiye’nin koronavirüste pik noktayı 11 Nisan’da gördüğünü belirterek, “24 Nisan ise vaka ve iyileşen hasta sayısının buluştuğu noktaydı. Ardından iyileşen hasta sayısı hızla yükselmeye başladı” dedi. Çetin, 11 Haziran’dan itibaren günlük vaka sayısının 300’lere kadar düşebileceğini belirtti.
    Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Tıp Fakültesi Dekanı ve İl Pandemi Kurulu üyesi Prof. Dr. İlhan Çetin, Demirören Haber Ajansı’na (DHA), Türkiye’de koronavirüsün son durumunu grafiklerle anlattı. Prof. Dr. Çetin, Dekan Yardımcısı Mustafa Karademir, Doç. Dr. Ahmet Altun ve Fakülte Sekreteri Binali Koç ile birlikte hazırladıkları grafiklerle hastalığı yakından takip ettiklerini belirtti. Prof. Dr. Çetin, üniversite olarak oluşturdukları epidemiyoloji ekibi ile hem dünyanın hem de Türkiye’nin koronavirüs istatistiklerini yakından takip ettiklerini söyledi. Son günlerdeki vaka sayısındaki düşüşün ciddi manada herkesi ümitlendirdiğini belirten Prof. Dr. Çetin, “Hazırladığımız, Covid-19 Türkiye Günlük Vaka Sayısı grafiğimizde bir çıkan kol bir de inen kolu var. Grafiğimize göre 11 Nisan pik noktası diye hep düşünüyorduk. 11 Nisan sonrası vakalarda azalma eğilimi görmekteyiz. Biz şu ana kadar büyük şehirlerde 6 kez sokağa çıkma kısıtlaması yaptık. Bu kısıtlamaları yaptığımız dönemlerde 7 gün sonra yeni dalgalanmalar olduğunu gördük. Yalnız pazartesi ve salı günleri birtakım yoğunlukların artması ve tedbirlerin gevşetilmesi, aynı şekilde insanların da gevşemesinden sonra dalgalanmaların tepe noktalarını görüyoruz. Geçen haftaki sokağa çıkma yasağının etkisini de bu cumartesi, pazar ve pazartesi gününden itibaren göreceğiz. Bunun sevindirici bir yönü ise biz sağlıkçılar olarak bu şekilde günlük vakalar üzerinden pek konuşmayız. 3 günlük, 5 günlük ve 7 günlük ile 14 günlük ortalamalar üzerinden konuşuruz. Hiçbir haftamızın ortalaması bir önceki haftanın ortalamasını geçmedi. Bu bizim için bir kazançtır” dedi.
    İyileşen hasta sayısı grafiği üzerinden değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Çetin, “Hastalık ilk çıktıktan yaklaşık 14 gün sonra iyileşen sayımız başlıyor. Başlangıçta yavaş başlıyor, daha sonra hızlı bir şekilde yükseliyor. Bizim için önemli olan tarih 24 Nisan tarihidir. Bu tarih bizim günlük bulduğumuz vaka sayıları ile aynı şekilde iyileşen hasta sayısının çakıştığı tarihtir. Bu halk sağlıkçılar olarak önemli bir noktaydı. Bu tarihten itibaren iyileşen sayısı hızlıca yukarıya çıkmaya başladı” dedi. 
    ‘VİRÜSÜN TARZINDA HİÇBİR DEĞİŞİKLİK YOK’
    Virüste herhangi bir değişiklik olmadığını belirten Prof. Dr. Çetin, “Son zamanlarda vaka sayılarının azalmasıyla ‘acaba virüsün etkisinde bir azalma mı oldu?’ diye tartışıp konuşuyoruz. İnsanlar ister istemez bu soruyu birbirlerine soruyorlar. Ondan ziyade şu anda Brezilya’da, Rusya’da ve özellikle Güney Amerika’ya geçen bir vaka sayıları var. Virüsün davranış tarzında hiçbir değişiklik yok. Sadece bu değişiklik bizim davranış tarzımızdan geliyor. Biz virüsü tanıdık. Virüsün olmazsa olmaz 3 tane düşmanı vardır. Bunların bir tanesi izolasyon, ikinci sosyal mesafenin korunması ve üçüncüsü maske takılması. Tedbirlerimiz ise iki türlüdür. Bunlardan bir tanesi toplumsal tedbirler, diğeri de kişisel tedbirlerdir. Toplumsal tedbirler toplu kullanım alanlarının kapatılmasıdır. Bir de kendi tedbirlerimiz var. Mesafeli, maskeli ve evde kalmaktır. Toplumsal tedbirleri gevşettikçe birtakım açılmalar yapıldı. Bunları biz de olumlu karşılıyoruz. Bizim kişisel tedbirlerimizi sıkı tutmamız gerekiyor. Hem toplumsal tedbirleri hem de kişisel tedbirleri de gevşetirsek yine günlük 5 binli rakamları görürüz. Bu bizim için Allah korusun çok kötü olur” dedi.
    ‘BAYRAMDA HASTALIĞIN BELİNİ KIRACAĞIZ’
    Bayram tedbirlerinin hastalıkla mücadelede etkin sonuçlar verebileceğini hatırlatan Prof. Dr. Çetin, “Biz eğer tedbirlerimize dikkat edecek olursak 4’te 1 oranında daha az hastalanmış oluyoruz. Biz toplumsal olarak öğrendik. Bizim milletimiz şu anda bilgileri davranış haline getirdi. Bu bizim için önemli ve değerlidir. Biz bu şekilde tedbirli olmaya devam edelim. 11 tarihleri bizim için çok önemliydi. Yani 11 Mart’ta biz ilk vakamızı gördük, 11 Nisan tarihinde pik yaptık, 11 Mayıs tarihinde açılımlarımızı yaptık. İnşallah 11 Haziran itibariyle de 300’lü rakamları göreceğimizi düşünüyoruz. Bugünden itibaren 4 günlük bayramla ilgili bir karar alındı. Bunu çok olumlu ve değerli buluyorum. Bu dönemde tedbirleri sıkı tutarsak hastalığın belini kıracağız. Arkasından da Haziran’ın ilk haftası 500-600 rakamları, yine 11 Haziran tarihi itibariyle de 200-300’lü rakamları göreceğiz. Millet olarak bu sıkıntılarımızı en az seviyeye indireceğiz diye düşünüyorum” diye konuştu.

    FOTOĞRAFLI

  • Kayıp İbrahim’in ailesinin hüzünlü bayramı

    Kayıp İbrahim’in ailesinin hüzünlü bayramı

    Esra AKSU/SİNOP, (DHA)- SİNOP’ta, evlerinin penceresinden kaçtıktan sonra kaybolan otizmli İbrahim Ay’dan (5), 35 gündür haber alınamıyor. 400 kişilik ekibin bir aydır aradığı küçük çocuğun ailesi, bayrama gözü yaşlı oğullarından gelecek haberi bekleyerek girdi. Acılı anne Şükran Ay, “Oğlum bayramda keşke çıksa gelse” dedi. 
    Merkeze bağlı Eymir köyünde, 20 Nisan Pazartesi günü sabah saatlerinde, evlerinin penceresinden kaçtığı tahmin edilen ikiz kardeşlerden otizmli İbrahim Ay, kayboldu. Yakınları, tüm aramalara rağmen İbrahim’e ulaşamayınca, polise haber verdi. İhbar üzerine İbrahim Ay’ın bulunması için çalışma başlatıldı. İbrahim Ay jandarma, polis, asker, AFAD ve avcılar ile off road ekiplerinden oluşan yaklaşık 400 kişi ile köyün çevresi ve ormanlık alanlarda arandı. Arama çalışmalarında iz takip köpekleri de kullanıldı. Ormanlık alandaki aramalar sırasında yaban hayvanlarının izlerine rastlandı, kemik parçaları bulundu. Jandarma ekiplerince alınan parçalar, incelemek üzere Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. İbrahim Ay’ı arama çalışmalarından henüz sonuç alınamadı.
    ‘OĞLUM BAYRAMDA KEŞKE ÇIKSA GELSE’
    Kayıp İbrahim Ay’ın annesi Şükran Ay (32), oğlundan gelecek umutlu haberi beklediğini belirterek, “Çocuğumdan haber yok. Benim ellerim doluydu şimdi boş kaldı. Bir elim boş kaldı. İbrahim’in ikizi İsmail’i görünce yüreğim sızlıyor. İbrahim gelsin bir elimi doldursun. Bilen, gören, duyan varsa söylesin çocuğumun yerini. Bayramlarda İbrahim’i görünce mutlu olurdum. Anne olarak o yanımdayken mutluluk hissediyordum. Şimdi yok. Bu bayrama İbrahim olmadan girdik. Oğlum bayramda keşke çıksa gelse” dedi.
    Kayıp İbrahim Ay’ın yengesi Şehri Ay da (39) “Her bayram bizim için güzel geçerdi. Bu bayram buruk geçecek. Bu bayramda eski bayramlara benzesin. Çifte mutluluk yaşayalım. Bir an önce bulunsun istiyoruz. İnşallah İbrahim bir an önce bulunur da herkes rahata kavuşur” diye konuştu.

    FOTOĞRAFLI

  • 5 ilde ‘Covid-19’u yenen 97 kişi immün plazma bağışladı

    5 ilde ‘Covid-19’u yenen 97 kişi immün plazma bağışladı

    Yaprak KOÇER- Hüseyin KALAY/SAMSUN, (DHA)- TÜRK Kızılay Orta Karadeniz Bölge Kan Merkezi sorumluluğunda bulunulan 5 ilde, ‘Covid-19’ hastaları için toplam 97 immün plazma bağışında bulunuldu.
    Sağlık kuruluşlarında ‘Covid-19’ teşhisi konulan birçok hasta, immün plazma tedavisiyle sağlığına kavuşuyor. ‘Covid-19’u yendikten sonra 14 günlük karantina süresini de tamamlayan vatandaşlar, aynı hastalıkla mücadele edenlerin tedavisi için immün plazma bağışında bulunuyor. Türk Kızılay Orta Karadeniz Bölge Kan Merkezi sorumluluğunda bulunulan Samsun, Ordu, Amasya, Sinop ve Tokat illerinde ‘Covid-19’ hastaları için toplam 97 immün plazma bağışında bulunuldu. 
    Türk Kızılay Orta Karadeniz Bölge Kan Merkezi Müdürü Dr. Muhsin Yıldırım, immün plazma bağışının çok önemli olduğunun altını çizerek, “Covid-19’a yakalanıp iyileşen vatandaşlarımız aynı hastalıkla mücadele eden başka insanların tedavilerine bir katkı sunuyorlar, bu insanlara umut oluyorlar. Covid-19′ hastalığına yakalanıp iyileşen herkesi immün plazma bağışında bulunmaya davet ediyoruz. Hem İl Sağlık Müdürlüklerimiz hem Türk Kızılay’ının bir arama ekibi var. ‘Covid-19’u yenen vatandaşlarımızı telefonla aramaktayız gerekli şartları taşıyan bağışçı adaylarını bağış merkezlerimize davet ediyor, gerekirse ulaşımlarını sağlıyoruz. Bölgemizde 97 kişiden immün plazma bağışı aldık. Bu sayı her geçen gün artıyor” dedi.

    FOTOĞRAFLI

  • Sokağa çıkma kısıtlamasında sürücü belgesi olmadan direksiyona geçti

    Sokağa çıkma kısıtlamasında sürücü belgesi olmadan direksiyona geçti

    İhsan DÖRTKARDEŞ/İSTANBUL, (DHA)- KORONAVİRÜS nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma kısıtlamasında ehliyetsiz olduğu halde fenni muayenesiz aracın direksiyonu başına geçen halı yıkama şirketi sahibine 2 bin 761 TL ceza kesildi.
    D-100 yan yol Avcılar Köprüsü altında denetim yapan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şubesi A Bölge ekibi içi halı dolu hafif ticari aracı durdurdu. Direksiyondaki Hacı A., halı yıkama şirketini kısa süre önce devraldığını, sürücünün aracı bırakıp gitmesi üzerine kendisinin direksiyon başına geçtiğini söyledi.  Ayrıca kullandığı hafif ticari aracın fenni muayene tarihinin geçtiği belirlendi.  Sokağa çıkma kısıtlamasını ihlal etmediği belirtilen sürücüye toplam 2 bin 761 TL para cezası kesildi.
    Aynı noktada yapılan denetimde sokağa çıkma izin belgesi bulunmadığı belirlenen otomobil sürücüsü Doğukan B,ye Umum Hıfzıssıhha Kanunu’nun 282’nci Maddesi’ni ihlal suçundan ceza tutanağı düzenlendi. Avcılar Kaymaklığı’nca belirlenecek ceza tutarının 3 bin 150 TL’yi bulabileceği belirtildi.

    (FOTOĞRAF)

  • Van’da inci kefali ölümleri araştırıldı

    Van’da inci kefali ölümleri araştırıldı

    Behçet DALMAZ/VAN, (DHA)- VAN Gölü’nün tuzlu ve sodalı suyundan suyundan göç ederek yumurtalarını bırakmak üzere Muradiye ilçesindeki Bendimahi Çayının tatlı sularına gelen, inci kefalinin ölüm nedeni araştırıldı. Yapılan araştırmada, göç yolculuğu boyunca aç bir şekilde yoğun bir enerji harcayarak azalan kondisyona bağlı olarak öldükleri, dişi balıklarda ölüm oranının erkek balıklara göre 5 kat daha fazla olduğu, bunun nedeninin dişi balıkların yumurta taşıyarak daha fazla enerji harcadıkları ve ölümlerin doğal ölümler olduğu belirlendi. 
    Van Gölü ve bölgenin ikinci büyük gölü olan Ercek Gölü’nün tek balık türü inci kefali, üreme dönemi olan 15 Nisan- 15 Temmuz’da tatlı sulara göç ediyor. Bu göç yolculuğu görsel bir şölen sunarken, kaçak avcıların yakalanması için de jandarma ve Tarım Orman Müdürlüğü ekipleri, gece- gündüz denetim yapıyor. İnci Kefali balığının yumurtlama göçü sırasında yaşanan olumsuzluklar da Tarım Orman Müdürlüğü ekipleri tarafından sürekli kontrol edilmeye çalışılıyor. Van Gölü’nün tuzlu ve sodalı suyundan çıkarak yumurtalarını bırakmak için Muradiye ilçesinin Bendimahi Çayına gelen inci kefali ölümleri Tarım ve Orman Müdürlüğü ekiplerini harekete geçirdi.
    TATLI SULARA GÖÇ EDEN İNCİ KEFALİNİN ÖLÜM NEDENİ ARAŞTIRILDI
    Bunun üzerine Van Tarım ve Orman İl Müdürlüğü Balıkçılık ve Su Ürünleri Şube Müdürü Muhammet Demir ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dr.Öğr.Üyesi Ataman Altuğ Atıc, bölgeye giderek incelemelerde bulundu. Suyun içeresindeki materyaller, tatlı su kaynağının etrafında herhangi bir kirletici, kimyevi maddelerin olup olmadığını incelendi. Ekipler tarafından tatlı su kaynağının farklı noktalarından numune alınarak yeni parametreler ölçülmek üzere üniversite laboratuvarına götürüldü. Ölmek üzere olan bir adet inci kefalinin solungaçlarına bakıldı. Daha sonra balığın karnı açılarak iç organları incelendi.  Balık üzerinde yapılan incelemelerde herhangi bir anormallik görülmedi. Yapılan araştırmada, göç yolculuğu boyunca aç bir şekilde yoğun bir enerji harcayarak azalan kondisyona bağlı olarak öldükleri, dişi balıklarda ölüm oranının erkek balıklara göre 5 kat daha fazla olduğu, bunun nedeninin dişi balıkların yumurta taşıyarak daha fazla enerji harcadıkları ve ölümlerin doğal ölümler olduğu belirlendi. 
    Tarım ve Orman İl Müdürü İbrahim Görentaş, Muradiye ilçesinde bulunan Bendimahi Çayı’nda balıkların öldüğü haberi üzerine harekete geçtiklerini, yapılan araştırmada inci kefali ölümlerinin doğal olduğunu söyledi.

    FOTOĞRAFLI