Kategori: Genel

  • Polis noktasını görünce geri geri kaçmak istedi, çifte ceza yedi

    Polis noktasını görünce geri geri kaçmak istedi, çifte ceza yedi

    İhsan DÖRTKARDEŞ/İSTANBUL, (DHA)- KORONAVİRÜS ile mücadele kapsamında getirilen sokağa çıkma kısıtlamasını denetlemek üzere Avcılar’da görev yapan polisleri görünce durup geri giderek kaçmak isteyen sürücüye çifte ceza kesildi.
    İstanbul Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şubesi A Bölge ekibi D-100 Karayolu Avcılar Köprüsü altında trafik denetimi yaparken, Avcılar yönünden gelen araçları durdurarak, sürücü ve yanında bulunanların izin belgelerini tek tek kontrol etti. Denetim noktasına gelen bağlantı yolunda polisleri uzaktan görünce durup geri gitmeye çalışan sürücüyü fark eden görevliler merdivenleri hızla tırmanarak araca ulaştı. Polisler, araç sürücüsü Kerem Güla’yı durdurarak, denetleme noktasına gitmesini istedi. Sokağa çıkma izni olmadığı belirlenen Kerem Güla, denetim yapan polislere yanlışlıkla D-100 Karayolu’na girdiğini, bu nedenle geri gitmeye çalıştığını öne sürdü. Sürücüye tek yönlü bağlantı yolunda geri giderek trafiği tehlikeye düşürdüğü gerekçesiyle 388 TL trafik cezası kesilirken, sokağa çıkma kısıtlamasına uymadığı gerekçesiyle de 3 bin 150 lira ceza verildi.

    (FOTOĞRAF)
     

  • Sokağa çıkma yasağından muaf çay üreticileri bahçede

    Sokağa çıkma yasağından muaf çay üreticileri bahçede

    Selçuk BAŞAR- Arzu ERBAŞ- Mehmet Can PEÇE/TRABZON, (DHA)- TÜRKİYE genelinde 81 ilde uygulanan sokağa çıkma yasağından muaf tutulan çay üreticileri, Doğu Karadeniz’deki Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun illerinde bahçelere girerek, çay hasadını sürdürüyor.
    Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, 4 ilde yapılan yaş çay hasadı, pazartesi günü başladı. Yıllık 1 milyon 100 bin ile 1 milyon 300 bin ton arasında değişen miktarda ürün elde edilen yaş çayda üreticiler, bahçelerine girerek, ilk hasadı gerçekleştirdi. Koronavirüs salgını nedeniyle Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (Çaykur), tarafından açıklanan 44 maddelik acil eylem planına uyan üreticiler, alınan tedbirler kapsamında çay hasadı yapıyor. Türkiye genelinde 81 ilde uygulanan sokağa çıkma yasağından muaf tutulan çay üreticileri, Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun illerinde bahçelere girerek çay hasadını sürdürüyor. Bazı bölgelerde yağmurlu havaya aldırış etmeyen üreticiler, çay bahçelerinde hasat yapıyor. Bu yıl koronavirüs nedeniyle sınır kapılarının kapatılması sonucu yaklaşık 40 bin yabancı işçinin bölgeye gelememesi ile üreticiler, ailece bahçelere girerek çay hasadını gerçekleştiriyor.
    ‘YAĞMUR ÇAMUR DEMEDEN TOPLUYORUZ’
    Çay üreticisi Murat Sarıusta, 20 yıldır çay tarımıyla uğraştığını belirterek  “Yağmur, çamur bakmaksızın bütün gücümüzle çayımızı toplamaya çalışıyoruz” dedi.
    Halit Öksüz de “Düz arazide çay toplamak daha kolay. Benim arazim dik olduğu için çok zorlanıyoruz. Yağmur yağdığı zaman çayı toplamak, götürmek ve teslim etmekte çok zor oluyor” diye konuştu. 
    Ayşe Asımoğlu ise “Sabah 5’te çay bahçesine giriyoruz. Yağmur çamur demeden hem de oruçlu olarak çay topladık Sabahtan akşama kadar yağmurun altında çay topladık. Ama bir gün önce de güneşten yandık” dedi.
    Gökçe Erhan ise “Bu köyde yaşayan bir ressamım. Çay bahçelerimiz çok fazla. O yüzden çayları genelde işçilere toplatıyorduk. Korona salgınından dolayı artık işçi bulamıyoruz. Bu yüzden bütün araziyi kendim toplamak zorundayım. Akşam da resim çalışmalarımı yapmak durumundayım. Çay toplamak gerçekten çok zor bir iş” diye konuştu.
    ‘MUAFİYET KARARI ÇOK İYİ OLDU’
    Sokağa çıkma yasağında kendilerine izin verildiğini söyleyen Songül Uzun, “Çayın zamanı geldiğinde mecbur toplanması gerekiyor. Kısıtlama var ama 4 gün evde geçiremezdik. Eğer beklersek çayın süresi geçecektir, kalitesi düşecektir. Çay özelliğini kaybedince hem bir zarar ederiz hem de devlet. Bu kısıtlama sürecinde üreticilere muafiyet getirilmesi çok iyi oldu. Şu anda sadece evimizden çay bahçemize gidiyoruz ve geri dönüyoruz bize tanınan hak bu şekilde” dedi. 
    Alim Papaker, “Okul olmadığı için bu yılı çay bahçesinde geçiriyoruz. Ailemize çay taşınmasında yardım ediyoruz. Kısıtlama var ama üreticilere muafiyet tanındı. Biz de bu sürede çayımızı toplamaya devam edeceğiz” diye konuştu.
    YAŞ ÇAY ÜRETİMİ
    Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Rize, Artvin, Trabzon ve Giresun illerinde yaklaşık 830 bin dekar alanda 1 milyon üretici aile tarafından yapılan yaş çay tarımında yıllık 1 milyon 100 bin ile 1 milyon 300 bin ton arasında değişen miktarda ürün elde ediliyor. Üretilen yaş çayın 151’i özel sektör, 46’sı Çaykur’a ait fabrikalarda işlenerek, yılda ortalama 230 ile 250 bin ton arasında kuru çay elde ediliyor. Dünya Çay Komitesi’nin hazırladığı ‘Dünya Çay Raporu’ sonuçlarına göre, yılda kişi başı en çok çay tüketen ülkeler sıralamasında 3,5 kilogram ile Türkiye ilk sırada yer alıyor. Dünya çay üretiminde ise 2 milyon 270 bin ton ile Çin birinci, 1 milyon 210 bin ton ile Hindistan ikinci, 475 bin ton ile Kenya üçüncü, 329 bin ton ile Sri Lanka dördüncü, 250 bin ton ile Türkiye beşinci sırada yer alıyor.

    FOTOĞRAFLI

  • Sağlıkçıların en farklı bayramı: Bizim için en güzel bayram, onları annelerine kavuşturduğumuz an

    Sağlıkçıların en farklı bayramı: Bizim için en güzel bayram, onları annelerine kavuşturduğumuz an

    Özlem YURTÇU KARABULUT, Ömer HASAR, İbrahim MAŞE / İstanbul, (DHA) YENİDOĞAN yoğun bakım hemşireleri, henüz annelerinin bile koklayamadığı minik bebeklerin bayramda da ailesi oldu. Koronavirüs salgını süresince, bebeklerini haftalarca uzaktan dahi göremeyen aileleri rahatlatmak için hepsine tek tek görüntülü arama ile bebeklerini gösteren fedakar sağlık çalışanları; “Biz de günlerce evimizden ailelerimizden uzak kaldık, bu salgında onlarla aynı kaderi yaşadık. Bu bayramda da beraberiz. Bizim için en güzel bayram, bebeklerimizin annelerine kavuşması oluyor” dedi.
    Koronavirüs salgının başlamasıyla birlikte 15 Mart’tan itibaren pandemi hastanesi olarak hizmet veren Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kovid 19 pozitif veya kovid şüpheli annelerin dünyaya getirdiği bebeklere, Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’nin hemşireleri haftalarca anne babalık yaptı. Çoğu prematüre dünyaya gelen bebeklerin ailelerine sağlıkla kavuşabilmesi için 7/24 çaba sarfeden beyaz melekler, onları doyurdu, gazlarını çıkardı, banyolarını yaptırdı hatta yeri geldi ninniler söyleyerek uyuttu. Bu dönemde onlar da salgın nedeniyle günlerce evlerine gidemediler, ailelerinden, kendi çocuklarından uzak kaldılar ve şimdi de bayramı minik bebeklerle birlikte kutluyorlar. “Onlar bizim bayram şekerimiz” diyen hemşireler, bebeklerini sağlıklı bir şekilde ailelerine teslim edebilmek için salgın sürecinde de canla başla çaba gösterdi. Hemşireler, olağanüstü Kovid pandemisi günleri ve bayram mesailerini Demirören Haber Ajansı’na anlattı.

    ‘KOVİD YÜZÜNDEN BEBEKLER PREMATÜRE DOĞDU’
    Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Sorumlu Hemşiresi Esra Haznedaroğlu (39), 16 yıllık hemşire ve bunun 12 yılını yenidoğan hemşiresi olarak sürdürdüğünü söyledi. Haznedaroğlu, bu pandeminin meslek hayatı boyunca yaşadığı en zorlu süreç olduğunu anlatarak “Buradaki tüm bebekler bize emanet ve biz onların annesi babası oluyoruz. Daha önce hiç böyle bir dönem yaşamadık. Kovid pandemisi herkes için yeni bir süreçti. Kimse hiçbir şey bilmiyor, her şey çok yeni, çok fazla bilinmezlik vardı. Özellikle yenidoğan yoğun bakım açısından çok fazla bilinmezlik vardı. Dünyada bu işler nasıl yürüyor, yenidoğan yoğun bakım açısından pandemide neler yapılıyor, ona göre bir eylem planı oluşturmaya çalıştık. Bu süreçte 94 bebeğin yatışı oldu, bunların 27 tanesi Kovid şüpheli ya da Kovid pozitif annelerin bebekleriydi. Pozitif annelerin bebekleri genellikle prematüre doğuyordu. 30 haftalık, 29 haftalık, 31 haftalık bebekler geldi bu şekilde” dedi.

    ‘BEN OLSAM KAPIDA YATARDIM HERHALDE DİYORUM’
    Doğar doğmaz annesine bile gösterilemeden getirilen bebekler olduğunu anlatan Haznedaroğlu, ilk getirilen pozitif anne bebeğinin 30 haftalık olduğunu ancak çok dirençli çıkarak kısa sürede atlattığını söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Anne pozitif olduğu için doğumdan sonra kokusunu bile alamadan bebeği bize getiriyorlardı. Ziyaret kısıtlaması getirdik mecburen. 40 gün bebeğini göremeyen, haftalarca yavrusuna dokunamadan tedavi alan anneler oldu. Ben de anneyim; bu sürecin nasıl olduğunu biliyorum, annelik duygusunun ne olduğunu biliyorum. Anne olmayan hemşire arkadaşlarım da anneliğin ne olduğunu burada öğreniyor. Kendimi o annelerin yerine koyuyordum. Empati kurmaya çalışıyordum. Kapıda yatardım herhalde diyorum.  İnsanlar buradaki makine seslerini duyuyorlar sadece, aileler için de çok ürkütücü bu. O yüzden onların korkularını çok iyi anlıyoruz.”

    ‘ZİYARET YASAK OLUNCA GÖRÜNTÜLÜ ARAMALAR İMDADIMIZA YETİŞTİ’
    Bebeklerin bakım ve tedavilerini sürdürmenin yanında bir süre sonra anneleriyle nasıl buluşturabileceklerinin derdine düşmeye başladıklarını anlatan Haznedaroğlu, “Sağolsun başhekimimiz çok yardımcı oldu ve bir telefon tahsis etti buraya; haftanın belirli günlerini aileleri görüntülü aramaya ayırdık. Anlık videolar çekip ailelere yolladı. Biz bebeklerimizi annelerine teslim ettiğimiz zaman gerçekten çok mutlu oluyoruz” dedi. “Biz burada hepsinden ‘bebeğim’ diye bahsederiz” diyen Esra Haznedaroğlu, “Hatta burada hemşire ablaları, bebeklerine özel, onların klinik durumları ya da o anki psikolojik durumlarına özel ninniler söylerler. Şu an ilk bayramlarını bizimle geçiriyorlar. Bayram için görüntülü arama ile bir anne baba eli öptüreceğiz onlara. Beraber geçireceğiz bu bayramı onlarla, inşallah iyi geçireceğiz” ifadelerini kullandı.

    ‘ANNELERİNE AİT BİR EŞYAYI YANLARINA KOYUNCA SAKİNLEŞİYORLARDI’
    Üç yıldır yenidoğan yoğun bakım hemşiresi olarak çalıştığını anlatan Burcu Coşkunlu (25), bu mesleğin gerçekten özverili ve çok değerli bir alan olduğunu söyleyerek “Bebeklerimiz ilk bayramlarını bizimle geçirecekler. Bu çok değerli. Ama bizim için en büyük bayram, onların iyileşip annelerine kavuştukları zaman oluyor” dedi. Yenidoğan bir bebeğin normal zamanda dahi yoğun bakıma yatırılmasının ailelerde bir travma ve kaygı yarattığına işaret eden Coşkunoğlu, “Kovid pozitif aileler bundan daha fazlasını yaşadı bu süreçte. Doğumdan sonraki ilk yarım saatte bebeklerin anneyle teması çok önemli. Normal stabil bebeklerde annenin herhangi bir eşyasını, bu eşarbı olur başka bir kıyafeti olur, bebeğin yanına koyduğumuz zaman gerçekten sakinleşiyorlar. Ama Kovid yüzünden, özellikle Kovid’li annenin bebeklerinde, anneye ait hiçbir şeyi içeri alamadık. Biz bu dönem tamamen anne ile bebek arasında köprü olduk. Evlerimize gittiğimiz zaman bile, merak edip nöbeti devrettiğimiz arkadaşlarımızı arayıp bebeklerimizin durumunu takip ediyoruz” diye konuştu.

    ‘ONLAR BİZİM BAYRAM ŞEKERİMİZ’
    Zeliha Çabuk (27), 6 yıldır yenidoğan yoğun bakım hemşireliği yaptığını anlatarak “Herkes gibi hem bebeklerimiz hem de bizler açısından zor bir süreç oldu bu pandemi dönemi. Biz de onlar gibi ailelerimizden ayrı kaldık haftalarca. Onlarla eğleniyoruz, onlarla gülüyoruz. Bu süreci kolay atlatabilmemizde aslında onlar bize yardımcı oluyor. Çünkü onlara baktıkça insan bütün sıkıntısını, derdini, endişelerini unutuyor. Bayramda da beraberiz. Onlar bizim bayram şekerimiz. İlk bayramlarını bizimle yaşayacaklar” dedi. 
    Senem Erol (26) ise 2016’da mezun olduğunu ve o günden bu yana yenidoğan yoğun bakım hemşiresi olarak çalıştığını söyleyerek “Bebeklerimize bu süreçte anneleri gibi bakmaya çalıştık. Çünkü annelerini hiç görmediler, anne ve baba sevgisini hiç bilemediler henüz. Ağladıklarında bütün dertlerini anlayabiliyoruz artık. Taburcu ederken de bütün bilgilerini annelerine anlatarak eğitimlerini veriyoruz. Çok küçükler ve bu bayram biz de anne babamızdan ayrıyız onlar gibi. Birbirimize destek oluyoruz, birlikte güçlüyüz, hep birlikte atlattık bu süreci. İnşallah bir daha yaşamayız böyle bir salgını” diye konuştu.

    (FOTOĞRAF)

     

  • Yunanistan ve Bulgaristan sınırındaki ‘Hudut Kartalları’ bayramda görev başında

    Yunanistan ve Bulgaristan sınırındaki ‘Hudut Kartalları’ bayramda görev başında

    Ali Can ZERAY- Resul ORUÇOĞLU/EDİRNE, (DHA)- EDİRNE’de, Yunanistan ve Bulgaristan sınırındaki Şehit Onbaşı Özer Camcı Hudut Karakolu’nda Ramazan Bayramı sevinci yaşandı. ‘Hudut Kartalları’ koronavirüs tedbirleri kapsamında yaptıkları bayramlaşma sonrasında Türkiye- Bulgaristan sınırında sorumluluk alanına giren sınırda, dedektör köpek ‘Zorlu ile devriye görevine çıktı.
    Edirne 54’üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı’na bağlı Bulgaristan sınırındaki Şehit Onbaşı Özer Camcı Hudut Karakolu’nda görev yapan Meriç Tugayı ‘Hudut Kartalları’ Ramazan Bayramı sevinci yaşadı. Sınırdan kaçak geçişleri önlemek için büyük bir başarıyla görev yapan ve 24 saat sınırı termal kameralarla gözetleyerek göz açtırmayan Mehmetçikler, Ramazan Bayramı’nda koronavirüs tedbirleri kapsamında sosyal mesafe kurallarına göre bayramlaştı. 3’üncü Hudut Tabur Komutanı Binbaşı Murat Özgan ile 2’nci Hudut Bölük Komutanı Teğmen Yusuf Özçelik, Mehmetçiklerin bayramını sosyal mesafe kuralına göre kutladı.
    Teğmen Yusuf Özçelik, “Değerli silah arkadaşları, Şehit Onbaşı Özer Camcı Hudut Karakolu’nun kıymetli Mehmetçikleri, bugün burada bayram münasebetiyle bir araya gelmiş bulunmaktayız. Sizler ailelerinizden ve sevdiklerinizden uzakta bayram yaşıyorken başta Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları aziz şehitlerimiz, kahraman gazilerimiz önünde saygı minnetle eğiliyor, sizlerin ve aileleriniz bayramını en içten dileklerimle kutluyorum” dedi.
    SINIRDA DEVRİYE
    Bayramlaşmanın ardından karakoldaki askerler Türkiye- Bulgaristan sınırında sorumluluk alanına giren sınırda dedektör ‘Zorlu’ köpekle devriye görevine çıktı. Eller tetikte olan Mehmetçikler, Türkiye- Bulgaristan sınırında devriye görevini yerine getirdi. Görev nedeniyle ailesiyle görüşemeyen erler, Bölük Komutanı Teğmen Yusuf Çelik’in verdiği cep telefonu ile ailelerini arayarak, bayramlarını kutladı.
    SINIR 24 SAAT TERMAL KAMERA İLE İZLENİYOR
    Komutanlar, Türkiye- Bulgaristan sınırındaki gözetleme kulesinden 24 saat sınırını kontrol ederek görev başında bulunan Mehmetçikleri de ziyaret ederek, bayramını kutladı. Termal kameralarla sınırı gözetleyen er Mehmet Yeşilyaprak, vatandaşların Ramazan Bayramı’nı kutladı. Yeşilyaprak, “Ailemden uzak geçirdiğim ilk Ramazan Bayramı. Bugün komutanlarımız ve arkadaşlarımızla ile birlik, beraberlik ve huzur içinde Ramazan ayını geride bıraktık. Buradan en başta şehit ailelerimiz annem babam ve tüm sevdiklerim başta olmak üzere hudut karakollarında vatan görevinde nöbet tutan silah arkadaşlarımın bayramını kutluyorum” dedi.

    FOTOĞRAFLI

  • Çocuklarından ayrı bayramı kutlayan hemşire: Sımsıkı sarılmak istiyorum, sarılamıyorum

    Çocuklarından ayrı bayramı kutlayan hemşire: Sımsıkı sarılmak istiyorum, sarılamıyorum

    İsmail AKKAYA- Tolga YANIK/KONYA, (DHA)- KONYA’da pandemi hastanesi olarak belirlenen Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin koronavirüs yoğun bakım ünitesinde görevli hemşire Esra Taşkın(34), bayramda nöbetçi olduğu için çocuklarından ayrı bayram kutluyor. Koronavirüs nedeniyle evde de çocuklarından uzak adeta gurbet hayatı yaşadığını ifade eden Taşkın, ”Çocuklarımızdan ayrı bayram geçirmek zor oluyor. 2 aydır onlara sımsıkı sarılmak istiyorum ama sarılamıyorum. Aynı evin içinde gurbeti yaşıyoruz. Onlar farklı odadalar, ben farklı oda da kalıyorum” dedi. 
    Kentteki koronavirüs vakalarının yüzde 60’ının tedavi gördüğü Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin pandemi hastanesi olarak belirlenen Yazır kampüsünde görev yapan Esra Taşkın, bayramda nöbetçi olduğu için çocuklarından ayrı kaldı. Taşkın, çocuklarının bayramını ise cep telefonundan görüntülü konuşarak kutladı. Meslek hayatının 11’inci yılında olduğunu belirten Esra Taşkın, koronavirüs salgını nedeniyle son dönemlerde yoğun bir tempoda çalışıyor. Koronavirüs yoğun bakım ünitesinde görev yaptığı için stres ve sorumluğu da artan Esra Taşkın, mesaisinden sonra evine gittiğinde de, tedbir amaçlı sosyal mesafe ve izolasyonu korumaya çalışıyor. Bu nedenle çocukları Zeynep Dila (8) ve Ali Asaf’la (4), 2 aydır ilgilenemediğini, çocuklarının her ihtiyacını veteriner eşi Ali Taşkın’ın karşılamaya çalıştığını belirtti. 
    ”AYNI EVİN İÇİNDE GURBETİ YAŞIYORUZ’
    Hemşire bir anne olmanın çok zor olduğunu ifade eden Taşkın,
    ”Anne olmak en zor mesleklerden birisi ve çalışan anne olmak daha zor. Hemşire olmak ise en zoru, tarifi zor. Çünkü hemşirelik çalışma şartları olarak zor ve belirsiz kuralları olan bir meslek grubudur. Herkesin evde olduğu, çocuğuyla, ailesiyle vakit geçirdiği zaman dilimlerinde; akşamları, hafta sonları, yılbaşı ve bayramlarda biz mesleğimizin, görevimizin başında durmak zorundayız. Onlardan ayrı vakit geçirmek çok yıpratıcı ve üzücü” dedi. 
    Koronavirüs nedeniyle evde çocuklarından ayrı kalmak zorunda kaldığını belirten Taşkın, şunları söyledi:
    ”Eve ilk gittiğim anda, mesaiden gelen annelerine sarılmak için koşup gelen çocuklarımı durdurmakla başlıyorum. En acı veren de bu kısım. Aynı evin içinde gurbeti yaşıyoruz. Onlar farklı odadalar. Ben farklı odadayım. Eve ilk girdiğimde kıyafetlerimi steril ediyorum. Daha sonra kendi sterilitemle ilgileniyorum. Mesaiden geldiğim gün onlarla hiçbir şekilde iletişim kurmuyorum. Sosyal izolasyonumuzu evin içinde de devam ettiriyoruz. Ertesi gün de maskemi takmış bir şekilde onlarla belirli saatler içinde ortak alanlarda birlikte vakit geçiriyoruz ama sarılamıyoruz. Ben yine kendimi bir nebze olsun şanslı hissediyorum, 2 aydır çocuklarını görmeyen arkadaşlarımız var. Ben yine aynı evin içinde onları görebiliyorum, ama gurbeti yaşıyoruz. Sürekli mesafeliyiz, sarılmıyoruz. Çok üzülüyorlar, ağlıyor. Küçük çocuğum 4 yaşında, görmediği soyut bir virüs yüzündün bunları yaşadığımızı ona anlatamıyorum. Ağlıyor, sarılmak istiyor, özlediğini belirtiyor. Bunları yaşamak sıkıntılı ama bu süreci hep birlikte atlatacağız. ”
    Taşkın, bu bayramda da nöbetçi olduğu için görevinin başında olduğunu belirterek, ”Bu bayramda nöbetçiyiz, görevimizin başındayız. Çocuklarımızdan ayrı bayram geçirmek zor oluyor. Bu sektörün de sıkıntısı bu, yapacak bir şey yok. Görevimizin başındayız” dedi.  
    ”OĞLUM, ‘SEN BENİM SÜPER KAHRAMANIMSIN’ DİYOR”
    Oğlu Ali Asaf’ın kendisine ‘Sen benim süper kahramanımsın’ diye hitap ettiğini ifade eden Taşkın, ”’Küçük oğlum 4 yaşında ve haberleri izliyor. ‘Anne bu koronavirüs bitince sımsıkı kocaman sarılacağım, hiç bırakmayacağım seni’ dedi. İnşallah oğlum, bitecek bu günler ve iyileşeceğiz. Geriye dönüp baktığımızda biz sürecin kahramanları olarak kalacağız, dedim. ‘Evet sen benim süper kahramanımsın’ dedi. Ona o an sarılmak istedim. Ama sarılamadım” diye konuştu. 

    FOTOĞRAFLI

  • Şehit oğullarının odasını müzeye dönüştürdüler

    Şehit oğullarının odasını müzeye dönüştürdüler

    Fatih YILMAZ- Halil İbrahim YEL/TURHAL (Tokat), (DHA)- BİNGÖL’de teröristlerin yola yerleştirdiği el yapımı patlayıcının, yol kontrolü yapan askerlerin geçişi sırasında infilak ettirmesi sonucu şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Emrah Çeçen’in Tokat’ın Turhal ilçesinde yaşayan ailesi, oğullarının hatırasını yaşatmak için, odasını müzeye dönüştürdü.
    Turhal ilçesine bağlı Müftü Mahallesi’nde Lalesi Sokak’ta 5 katlı apartmanın en üst katında oturan İpek ve Metin Çeçen çiftinin 3 çocuklarından biri olan Jandarma Uzman Çavuş Emrah Çeçen, 25 Ekim 2016 yılında Bingöl’ün Genç ilçesinde teröristlerin yola yerleştirdiği el yapımı patlayıcının, yol kontrolü yapan askerlerin geçişi sırasında infilak ettirmesi sonucu şehit oldu. Acılı aile, oğullarının hatırasını yaşatmak için onun odasını kişisel eşyalarıyla donatarak müzeye dönüştürdü. Aile odaya, Şehit Emrah Çeçen’in saat, bileklik, yüzük, telefon, kişisel bakım eşyaları, not defterleri, vatani görevi sırasında aldığı takdirname ve başarı belgeleri, kamuflaj ile botları, bebekliğinden şehit düştüğü ana kadar olan fotoğrafları gibi malzemeleri ve oğlu Yiğit Ferman’ın fotoğrafını yerleştirdi.
    ‘ŞEHİT AİLELERİ BAYRAM YAPMAZ’
    Oğlu ile şehit olmadan bir gün önce telefonda konuştuğunu söyleyen Metin Çeçen, “Halini hatırını sordum. Annesi İstanbul’da kızının yanındaydı. Görevinin ne zaman biteceğini sordum. Ertesi gün ben sanayi sitesindeyken Belediye Başkanımız Yılmaz Bekler aradı. Görüşmek istediğini, benimle bir işi olduğunu söyledi. Ama benim içime bir ateş düştü. Sonra beni eve getirdiler. Milletin kapıya yığıldığını görünce ben yıkıldım. O acıyı Allah kimseye yaşatmasın. Ama çok şükür oğlum şehit olduğu için gururluyum. Allah devletimize zeval vermesin. Özellikle Allah Cumhurbaşkanımıza uzun ömür versin. Bizim her gittiğimiz yerde kapılar bize açılıyor. Her dediğimiz yerine geliyor. Bu köşeyi annesi istedi. ‘Çocuğumun hatıralarını orada saklayacağım’ dedi. Biz de bu odayı hazırladık. Bu odaya girdiğimizde duygulanıyoruz. Kolay bir şey değil. Allah böyle bir şeyi düşmanıma bile yaşatmasın. Biz bayram yapmıyoruz. Bizim bayramlarımız hep hüzünlü geçiyor. Herkes bayram yapar ama şehit alileri bayram yapmaz. Çünkü her zaman gözümüz kapıda, tekrar gelecek mi diye” dedi.
    ‘ŞAKA YAPIYORSUNUZ DİYE TELEFONU KAPATTIM’
    Oğlu Emrah Çeçen ile her zaman gurur duyduğunun söyleyen İpek Çeçen ise “Evladıma Rabbim şehitlik makamı verdi. Emir büyük yerden. Gururluyum evladımla. Yavrum şehit olduğunun da ben burada yoktum. İstanbul’da kızımın doğumu vardı. Kızım 3 günlük doğum yapmıştı, ben orada haberini aldım. Telefonda oğlumun şehit olduğunu söylediler. Şaka sandım.  5 -10 dakika önce kızım ile telefonda görüşmüşlerdi. Bebeğin resmini istemişti. ‘Yalan diyorsunuz, şaka yapıyorsunuz’ diye telefonu kapattım. Ama kızıma da aynısını anlatmışlar. Olduğumuz yere yıkıldık” diye konuştu.
    ‘BEN OĞLUMA DOYAMADIM, VATAN SAĞ OLSUN’
    Oğlunun hatıralarını yaşatmak için bu köşeyi yaptırdıklarını söyleyen İpek Çeçen, “Buraya gelip resimlerin öpüyorum, seviyorum, konuşuyorum. Burada odasını açıyorum, Kuran okuyorum. Gözlerinin içine bakarak konuşuyorum oğlumla ama doyamıyorum ki, evlat acısı zor. Resimlerimle avutuyorum kendimi. Burada en çok bayrağını severdi. Yavrum Kurban Bayramı izine gelmişti. İzini bitti görevine gidecekti. Oradaki bayrağı ve sarı tespihi çıkardı. Bu odada bir ayna vardı, o aynanın üzerine ikisine de taktı. ‘Anne bunu buradan alma’ dedi. Niye diye sorunca ‘Ben şehit olursam sana bu bayrakla geleceğim’ dedi. Bayrağını astı gitti. Daha sonra da şehitliği geldi. Bayramlar bizim için çok zor. Bizim bayramımız hüzünle geçer. Sevinçle geçer mi? Neyse ki gelinim var, çocuklarım var, onlarla avutuyorum kendimi. Emrah çok iyi bir çocuktu. Efendi, terbiyeli, saygılı, tüm çevresini, her zaman edebi ve terbiye ile karşılardı. Köyde oturmayı çok severdi. İzine geldiğinde arkadaşları çağırırdı. Mesleğini çok seviyordu. ‘Keşke ben şehit olsam’ diyordu. ‘Şehitlik makamı ne kadar güzel, seni şehit annesi yapacağım’ derdi. Ben de ‘Oğlun var öyle söyleme’ demiştim. Bana, ‘Anne, o oğlan babasız büyür de, vatansız büyümez’ demişti” ifadelerini kullandı. 

    FOTOĞRAFLI

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Ramazan Bayramı tebriği

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Ramazan Bayramı tebriği

    İSTANBUL (DHA) CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan Ramazan Bayramı dolayısıyla sosyal medya hesabından tebrik mesajı yayımladı. Erdoğan’ın mesajında, “İslam aleminin ve milletimizin mübarek Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyor, Rabbimden bizi bir sonraki Ramazan ayına sağlıkla, esenlikle, huzurla kavuşturmasını diliyorum.” ifadeleri yer aldı.

     

  • ‘Teras kort’ta şampiyonluk için raket sallıyorlar

    ‘Teras kort’ta şampiyonluk için raket sallıyorlar

    Tolga YILDIRIM/ANTALYA, (DHA)- ANTALYA’da tenisçi kardeşler Melisa (13) ve Yasemin Pilatin (9), koronavirüs nedeniyle evden dışarı çıkamadıkları için apartman çatısını korta dönüştüren babasının hazırladığı düzenekle antrenman yapıyor. Tenis topunu lastik ipe bağlayıp raketle atış yapan kardeşler, güneş paneli, baca direği ve antenlerin arasında şampiyonaya hazırlanıyor.
    Antalya’da yaşayan Melisa ile Yasemin Platin kardeşler, ailesinin yönlendirmesiyle spora başladı. Jimnastik yapan ve basketbol oynayan Melisa, başka branşta spor yapmak isteyince babası Mustafa Pilatin eğitimi mesai saatlerinin dışında kalacak zamana göre branş seçimi yaparak kızını tenis kursuna yazdırdı. 3 yıl önce iki kardeş babalarının yönlendirmesiyle başladığı Antalya Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nün tenis eğitimi kursunda antrenör Çağlar Özkan yönetiminde çalışmalara başladı. Kısa sürede farklı turnuvada yaş gruplarında birincilikler kazanan iki kardeş, başarılarıyla ailesini gururlandırdı.
    KIZLARI İÇİN TERASI KORTA DÖNÜŞTÜRDÜ
    Farklı illerde düzenlenen turnuvalarda 5 birincilik elde eden Melisa ile Türkiye Kış Kupası şampiyonu Yasemin, koronavirüs nedeniyle spor alanlarının kapanmasıyla antrenmanlara ara vermek zorunda kaldı. Antrenör eşliğinde uzaktan eğitimle tenis çalışmalarına devam eden kardeşler, babalarının desteğiyle oturdukları 6 katlı apartmanın terasını tenis kortuna dönüştürdü. Güneş panelleri, anten ve baca direkleri arasında antrenman yapan iki kardeş için baba Mustafa Platin tenis topuna delik açıp lastik ip bağladı. İpi de taşa bağlayıp yere sabitleyen baba Pilatin, kızlarının raketle atış yapabilmesine olanak sağladı.
    LASTİK İP İLE FIRÇA SAPI KULLANDI
    Raketleriyle topa vurarak atış yapan kardeşler, topa falso verme çalışması için de boya fırçası sapını kullanıyor. Beton zemine sabitledikleri fırça sapına topu geçirip, raketle vuran kardeşler topa yön verme kabiliyetini geliştiriyor. Babalarının evdeki eşyalarla antrenman gereçleri yaptığı kardeşler, jimnastikte kullanılan atlama ipine bağlayıp oluşan düğümü savurarak da servis atışı çalışması yapıyor. İki kardeş koşu ve ısınma hareketlerini de çatıdaki anten ve klima motorları arasında yapıyor. Renkli kapaklardan istasyon oluşturan kardeşler formda kalıyor.
    SABAH- AKŞAM ÇİFTE ANTRENMAN
    Korona günlerinde çocuklara yönelik dışarı çıkma kısıtlaması ve spor alanlarının kullanımının yasaklanması nedeniyle evde kalan kızlarının performansını koruması için evdeki gereçleri kullanarak tenis antrenmanı yapmasına çaba gösterdiğini anlatan Mustafa Pilatin, “Kızlarımın tenisteki formunu kaybetmemesi için çözüm bulmaya çalıştık. Sokağa çıkma yasağı olduğu için alanım sınırlı olunca oturduğumuz apartmanın terasını değerlendirmeye karar verdik. Tenis topuna delik açıp lastik ip aracılığıyla vuruş çalışması yapmaları için düzenek kurdum. Servis atışları için ipe düğüm attım. Raketle vuruş sırasında topu döndürme hareketi için boya fırçası sapı kullandık. Kızlarım çatıda bunlarla çalışarak formunu koruyor. Sabah ve akşam antrenman yapıyor. Kızlarım koronavirüs sürecini en az performans kaybıyla geçirmeleri için çatıda antrenman yapıyorlar” dedi.
    DÜNYA ŞAMPİYONLUĞU İÇİN RAKET SALLIYOR
    Koronavirüs nedeniyle evde kalmak zorunda oldukları günleri tenis oynayarak geçirdikleri için kendini şanslı hissettiğini anlatan Melisa, “Teniste formdan düşmemek için babam çatıda tenis oynayabileceğimiz düzenek oluşturdu. Lastikli topla antrenman yapıyoruz. Koronavirüs sonrası yarışmalara katılıp şampiyonluk kazanmak, ilerleyen yıllarda da dünya birincisi olmak istiyorum. Teniste idolüm Serena Williams, onun gibi başarılı olmak istiyorum” dedi.
    MİLLİ TAKIMI HEDEFLİYOR
    Çok sayıda turnuvada yaş gruplarında birincilik elde eden, 2 yıl önce de Türkiye şampiyonu unvanını kazanan Yasemin ise çatıda ablasıyla antrenman yaparak formda kaldıklarını söyledi. Koronavirüs nedeniyle evde kaldıkları günleri hem spor yaparak hem de eğlenerek geçirdiğinden bahseden Yasemin, babasının oluşturduğu düzenekte lastikli topa raketle vurarak, sıkıntı ve stres attığını söyledi. Milli takıma seçilerek, uzun yıllar Türkiye’yi başarıyla temsil etmeyi istediğini dile getiren Yasemin, Maria Sharapova’yı örnek aldığını söyledi.

    FOTOĞRAFLI

  • Salgın döneminde kitaplara ilgi arttı

    Salgın döneminde kitaplara ilgi arttı

    Hakan TÜRKTAN- Caner AKSU/ESKİŞEHİR, (DHA)- ESKİŞEHİR’de, koronavirüs tedbirleri kapsamında evde geçirilen vakit, kitaplara olan ilgiyi de artırdı. Kitapevi yetkilisi Ercan Şen, Eskişehirlilerin kitaba ilgisinin her dönem yoğun olduğunu ancak koronavirüs sürecinde ilk kez kitapla tanışan çok kişi olduğunu ifade ederek, “‘Hiç kitap okumadım, almadım. Bu fırsatı değerlendirmek istiyorum’ diyerek hayatında ilk kez kitap almaya gelenler var” dedi.
    Koronavirüs salgını nedeniyle alınan önlemler kapsamında evlerinde kalan Eskişehirliler, vakit geçirmek için puzzle ve çocuk oyunları gibi birçok etkinliğe merak sardı. Ancak bu süreçte en çok yapılan etkinlik ise kitap okuma oldu. Özellikle toplu şekilde kitap alımlarının başladığı bu dönemde, her tür kitaba olan ilgi arttı. Porsuk Bulvarı’ndaki kitapevi yetkilisi Ercan Şen, daha önce hiç kitap almamış, okumamış insanların koronavirüs nedeniyle evlerine kapanmalarının ardından kitaplara yöneldiğini söyledi. Eskişehirlilerin kitap konusunda çok duyarlı olduğunu ancak koronavirüs sürecinde yeni müşteriler, yeni yüzler görmeye başladıklarını ifade eden Şen, “Eskişehir zaten okur kitlesinin yüksek olduğu bir şehir. Bundan dolayı kitap satışlarımız güzel seviyedeydi. Tabi ki bu koronavirüs günlerinde insanlar evlerinde vakit geçirmek için genellikle toplu olarak kitap aldılar. Evlerinde stok yaparak, aile fertleriyle birlikte vakit geçirmek istedikleri için satışlar bu yönde arttı” dedi.
    ‘İLK KEZ KİTAP ALMAYA GELEN ÇOK’
    Dünya klasiklerinin vazgeçilmez ve çok satın alınan kitaplar olduğunu belirten Şen, koronavirüs nedeniyle ilk kez kitap almaya gelen yeni yüzler gördükleri için mutlu olduklarını söyleyerek, “Öncelikle ‘çok satanlar’ grubumuz ve dünya klasikleri iyi gidenler arasında. Onun dışında insanlar puzzle gibi farklı etkinliklere de yöneldiler. Evlerinde çocukların oynayabilecekleri etkinlik oyunlarımız var. Hız, refleks, zeka oyunları da ilgi görüyor. ‘Hiç kitap okumadım, almadım. Bu fırsatı değerlendirmek istiyorum’ diyerek hayatında ilk kez kitap almaya gelenler var” diye konuştu.
    ‘KİTAPLARI ÇOK ÖZLEDİK”
    Kitap almaya gelen Duygu Öztürk ise evde kaldıkları süre içinde okuma alışkanlığını daha da geliştirmek için yeni kitaplar almaya geldiğini söyledi. Boş vakitlerini kitap okuyarak değerlendirdiğini anlatan Öztürk, “Evde kaldığımız zamanlarda okuma alışkanlığımız daha gelişsin diye kitap almaya geldik. Şu zamanlarda boş vakit çok olduğu için insanların aktiviteleri artık bitiyor. Kitaplarda huzur buluyorsunuz. Kitapları çok özledik” dedi.
    Evde kaldığı süreyi kitap okumanın dışında puzzle yaparak değerlendirdiğini anlatan Gönül Ören ise “Ben evde sıkılmıyorum. Örgü ve dantel işleriyle de uğraşıyorum. Ama arada bir de puzzle yapıyorum. Kısıtlama günlerini bu kez puzzle yaparak geçireceğim” şeklinde konuştu.
    ‘ÇOCUKLARI KİTABA YÖNELTMEK İSTİYORUZ’;
    Eşiyle birlikte kızı için kitap almaya gelen Arzu Işık da kitap okumayı çok sevdiğini belirterek, “Kitap okumayı zaten çok seviyordum. Bu kısıtlama süreci bu açından benim için güzel oldu. Bol bol kitap okudum. Şimdi de kızım için kitap alıyorum” dedi.
    Müşterilerden Neşet Işık ise, “Çocuklar eve kapandılar. Onları kitaba yöneltmek istiyoruz. Çocuklar dışarıya çıkıp oynamayı çok özlediler. Bu aşamada onların okuma alışkanlıklarını geliştirmeleri için uğraşıyoruz” diye konuştu.

    FOTOĞRAFLI

  • Huzurevinde dijital bayramlaşma

    Huzurevinde dijital bayramlaşma

    Alparslan ÇINAR/ANTALYA, (DHA)- KORONAVİRÜS tedbirleri kapsamında getirilen 4 günlük sokağa çıkma yasağı nedeniyle Ramazan Bayramı’nda sevdikleriyle buluşamayacak olan huzurevi sakinleri, akıllı telefon üzerinden görüntülü görüşerek hasret giderip, bayramlaştı. Bayramlaşma sırasında duygu dolu anlar da yaşandı.
    Koronavirüsle (Covid-19) mücadele kapsamında, 81 ilde Ramazan Bayramı boyunca 4 günlük sokağa çıkma yasağı getirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamasının ardından valiliklere gönderilen genelge kapsamında Ramazan Bayramı’nda izinli olmayan dışında kimse dışarı çıkamayacak. Dışarı çıkanlar ise maske takıp sosyal mesafeye uygun davranacak. Koronavirüs tedbirleri kapsamında getirilen yasak nedeniyle Türkiye’de ilk defa bir bayram evden kutlanacak. Bu nedenle vatandaşlar, yakınları ve dostlarıyla büayramlaşmak için teknolojiden yararlanıyor.
    YÖNETİM AKILLI TELEFON SUNDU
    Antalya’nın Kepez ilçesinde, 2 bin 400 metrekarelik alan üzerine kurulu 50 odalı Kepez Belediyesi Şevkat ve Huzurevi’nde yaşayan vatandaşlar, yakınlarıyla ve sevdikleriyle dijital ortamda bayramlaştı. Huzurevi yönetiminin bayram boyunca kullanıma sunduğu akıllı cep telefonuyla istedikleriyle görüntülü görüşen vatandaşlar, hem sevdiklerinin sesini duydu hem de bayramlaşmanın mutluluğunu yaşadı.
    BABA- KIZIN DUYGUSAL ANLARI
    Mehmet Aka (82), 17 yıl önce eşini kaybedince bir süre farklı yerlerde kaldı. Geçen yıl kalp ameliyatı olunca çocukları Aka’yı huzurevine yerleştirdi. Her bayram mutlaka İstanbul’dan babasını görmeye gelen Fatoş Doğru bu bayram gelemeyince babasının bayramını görüntülü konuşmayla kutladı. Baba- kız cep telefonundan uzun süre bayramlaştı. Zaman zaman duygu dolu anların yaşandığı görüşmede Aka, kızına bayramdan sonra mutlaka beklediğini söyledi.
    ‘BAYRAMLAR DA DİJİTALLEŞTİ’
    İşçi emeklisi İsmail Özcan (76) ise 1 yıl önce eşi Zeynep Özcan’ı kaybetti. Yalnız kalınca kimseye yük olmamak için huzurevine yerleştiğini söyleyen Özcan, TSK’dan emekli olan oğlu Adnan Özcan ile yine aynı cep telefonundan görüntülü görüştü. ‘Bayramlar da dijitalleşti’ diyen Özcan, oğluna rahatının yerinde olduğunu, özlediğini, ancak sağlığın önemli olması nedeniyle kurallara uymaları gerektiğini söyledi.
    Dijital bayramlaşmayla hem kızı hem de torunlarıyla görüşen Ekrem Yuşan (71) az da olsa hasret giderdi. Kızı ve torunuyla uzun süredir görüşemediğini anlatan Yuşan, bu bayramın böyle geçeceğini ancak bayram sonrasında mutlaka yakınlarını beklediğini kaydetti.

    FOTOĞRAFLI