Kategori: Genel

  • Ramazan ayının vazgeçilmezi ‘küncülü helva’, yoğun ilgi görüyor

    Ramazan ayının vazgeçilmezi ‘küncülü helva’, yoğun ilgi görüyor

    Halil İbrahim KARAÇAY/HATAY, (DHA)- HATAY’da ramazan helvası olarak bilinen 400 yıllık geçmişe sahip küncülü helva, vatandaşlar tarafından severek tüketiliyor.
    Tarihi Uzun Çarşı’da el emeğiyle üretilen ve 400 yıllık geçmişi ile Osmanlı kültürünü günümüze taşıyan küncülü helva, kentte ramazan aylarında vatandaşların tercih ettiği tatlar arasında yer alıyor. 200 yılı aşkın süredir dededen toruna kalan tarihi lezzetin her ramazan üretimini yapan Fansa ailesi, küncülü helvayı yapmanın gururunu yaşıyor. Bu yıl Ramazan ayının koronavirüs gölgesinde başlamasıyla birlikte üretimde geçen yıllara göre kısıtlamaya giden Fansa ailesi, vatandaşların küncülü helvaya olan ilgisinin ramazan ayının sonlarına doğru arttığını söyledi.  
    FANSA: RAMAZAN AYININ SONUNA DOĞRU İLGİ ARTIYOR 
    Geleneğin günümüzdeki temsilcisi Şahap Fansa ve aile bireyleri, kendilerine gösterilen yoğun ilgiden dolayı memnuniyetlerini dile getirerek şunları söyledi:
    “Hatay, Antakya merkezde yaklaşık 4 kuşaktır ramazan helvası yapıyoruz. Ustamızdan gelen gelenek ve örflere göre bu helvayı yapıyoruz. Sabah 03.00-04.00 gibi ustamız geliyor, imalathanede ana gıda maddesini hazırlıyor. Sonra 3-4 saat kadar pişiriyoruz. Pişirdikten sonra büyük kazana aktarıp, altı yanar şeklinde susamla karıştırıp, hazırlanıyor. Bu helvanın ana maddesi çöven otu. Biz bunun yanında Konya’da üretilen pancar şekerlerini kullanıyoruz. Burada tamamen ailecek el işi ile üretimini yapıyoruz. Bu helvayı ramazan ayına özel kılan 400 yıllık bir tarihi olması ve Osmanlı kültürünü taşımasıdır. Satışlarımız geçen yıla göre azaldı. Biz de üretimine 4’üncü günde başladık. Ramazan ayının sonuna doğru ilgi her zaman artıyor.”
    İftara yakın saatlerde müşterilerin kuyruğa girdiği tatlı tezgahında günlük ortalama 150-200 kilogram küncülü helva üretilirken, kilosu bu yıl 25 liradan satılıyor.

    FOTOĞRAFLI

  • Oğluyla yaşayan yüzde 65 engelli kadın yardım bekliyor

    Oğluyla yaşayan yüzde 65 engelli kadın yardım bekliyor

    Soner AYDIN/MERSİN, (DHA)- MERSİN’de işsiz oğluyla yaşayan yüzde 65 engelli Hamiyet Dinç (46), kirayı ödeyemedikleri için hayırseverlerden ve devlet büyüklerinden yardım istedi.
    Merkez Toroslar İlçesine bağlı Halkkent Mahallesi’nde kirada yaşayan Hamiyet Dinç, her ay Kaymakamlık’tan aldıkları 230 TL yardım ve 537 TL engelli maaşı ile geçinmeye çalıştıklarını söyledi. 22 yaşındaki oğlunun pandemi nedeniyle işsiz kaldığını ve iş bulamadığını belirten Dinç, 550 TL ev kirasını ödeyemedikleri için sokakta kalmakla karşı karşıya olduklarını kaydetti. 
    ‘KİMSEYE MUHTAÇ OLMADAN YAŞAMAK İSTİYORUZ’
    Hayırseverlerden ve devlet büyüklerinden yardım isteyen Dinç, “Devlet büyüklerinden, hayırseverlerden yardım bekliyorum. Oğlum iş bulamadığı için çalışamıyor. Yardımlarla geçiniyoruz. Kimseye muhtaç olmadan yaşamak istiyoruz. Tek isteğim kiradan kurtulmak, bir eve sahip olmak” dedi.

    FOTOĞRAFLI

  • Tarım işçisi kadınların 40 derece sıcakta zorlu mesaisi

    Tarım işçisi kadınların 40 derece sıcakta zorlu mesaisi

    Cemil SEVAL/MANİSA, (DHA)- Manisa’nın Şehzadeler ilçesinde, koronavirüs nedeniyle sokağa çıkma kısıtlamasından muaf tutulan kiraz toplayan kadın tarım işçileri, zaman zaman 40 dereceyi bulan sıcak havada ev ekonomilerine katkı sağlıyor.
    Şehzadeler ilçesindeki 21 bin dekarlık alan üzerinde üretimi yapılan kirazın hasadına devam ediliyor. Hasadın haziran ayı ortasına kadar sürmesi bekleniyor. Kuzey yarım kürenin ilk kirazının üretildiği kırsal Sancaklı Bozköy bölgesinde, ‘kırmızı altın’ olarak bilinen ‘Cristobalina’ cinsi kirazda çiftçilerin hasat mesaisi zaman zaman 40 dereceyi bulan sıcağa rağmen sürüyor. Kalın kabuğu ve lezzeti ile Avrupa ülkelerine ihraç edilen ürün için saat 06.00’da bahçeye giden işçiler, saat 14.30’a kadar kiraz topluyor. Sokağa çıkma kısıtlamasından muaf tutulan işçiler, ara vermeden çalışmayı sürdürüyor. Toplanan kirazların bir bölümü pazara giderken, bir kısmı ise İzmir Toptancı Hali başta olmak üzere İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlere gönderiliyor.
    Sancaklı İğdecik Mahallesi’nde kiraz toplayan tarım işçisi evli 3 çocuk annesi Kaniye Ercan (45), “Saat 05.00’te uyanıyoruz. Kiraz bahçesine gelmek için yola koyuluyoruz. Sabah erkenden mesaiye başlıyoruz. Şu an üniversiteye hazırlanan bir çocuğum var, onu daha güzel şartlarda okutmak için çalışıyorum. Burada kiraz toplayarak yapacağım birikimi onun eğitimi için harcayacağım” dedi.
    Evli 3 çocuk annesi tarım işçisi Güler Özen (52) de, “Burada kiraz toplayarak günde 100 lira alıyorum. Bu kazandığım paraları biriktiriyorum. Yaklaşık 2 ay burada çalışacağım. Burada kazandığım parayla torunumun sünnetini yaptıracağım. Ama havada gerçekten bunaltıcı bir sıcak var. Çok zorlanıyoruz ama yapacak bir şey yok. Çalışmak zorundayız” diye konuştu.
    Bir diğer tarım işçisi evli 2 çocuk annesi Azize Ceylan da (52), “Burada kiraz toplayarak kazanacağım parayla banka kredimiz ve diğer borçlarımızı ödeyeceğiz. Hava çok sıcak, bu bizi zorluyor. Bu yıl normalde çalışmayacaktım, ama borçlarım olunca mecbur kaldım. Rabbim yardımcımız olsun” dedi.
    ÜRETİCİ MEMNUN
    Sancaklı İğdecik Mahallesi’nde kiraz üreticiliği yapan, evli ve 3 çocuk babası çiftçi Yusuf Ziya Özel (56) ise bu sene kiraz rekoltesinden memnun olduğunu dile getirerek, “Şu an topladığımız kirazın kilosunu 20 liradan satıyoruz. Allah bir afet vermezse, hepsini değerlendirmeyi nasip ederiz. Bugün sokağa çıkma yasağından muaf tutulduk’’ diyerek, yetkililere teşekkür etti.

    FOTOĞRAFLI

  • Doç. Dr. Can: Pandemi sonrası Milli Eğitim Şurası toplanmalı

    Doç. Dr. Can: Pandemi sonrası Milli Eğitim Şurası toplanmalı

    Metin KARAKUŞ/KIRKLARELİ, (DHA)- KIRKLARELİ Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ertuğ Can, geçen günlerde önerdiği ‘Eğitim Bilim Kurulu’ oluşturulmasının yanında, koronavirüs salgının etkilerinin azalmasının ardından 20’nci Milli Eğitim Şurası’nın toplanması gerektiğini söyledi. Doç. Dr. Can, “Böylece, pandeminin eğitim sistemi üzerine olan etkileri her kesimin katılımı ile değerlendirilerek geleceğe yönelik uygulanabilir öneriler geliştirilip, Milli Eğitim Bakanlığı’na sunulabilir” dedi.
    Türkiye’de açık ve uzaktan eğitim konusunda çalışmalar yürüten ve geçen günlerde yeni tip koronavirüs pandemisi nedeniyle ‘Eğitim Bilim Kurulu’ oluşturulmasını öneren, Kırklareli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ertuğ Can, pandemi etkisinin azalmasıyla birlikte 20’nci Milli Eğitim Şurası’nın toplanması gerektiğini söyledi. Geçen günlerde kurulmasını önerdiği ‘Eğitim Bilim Kurulu’ konusuna açıklık da getiren Doç. Dr. Can, “Pandemi, Türkiye’de yaklaşık 26 milyon öğrenci, ortalama 1 milyon 300 bin öğretmen ve öğretim elemanı ile aileleri de dahil ettiğimizde, toplumun dörtte üçünü doğrudan etkilemektedir. Böyle bir kriz durumunda, sağlıklı kararların alınması ve uygulanması ‘Eğitim Bilim Kurulu’ aracılığıyla gerçekleşebilir” dedi.
    ‘SINAV TARİH DEĞİŞİKLİKLERİNİN GEREKÇELERİ PAYLAŞILMALI’
    Değişen sınav tarihleri ile ilgili pedagojik nedenlerin aileler ve öğrencilerle paylaşılması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Can, “Yaklaşık olarak 2,5 milyon öğrencinin katılması beklenen ve 20-21 Haziran 2020’de yapılması planlanan YKS’nin, önce 25-26 Temmuz 2020 tarihine, ardından tekrar değiştirilerek 27-28 Haziran 2020 tarihine ertelendi. 7 Haziran 2020’de gerçekleştirilmesi planlanan ve 1,5 milyondan fazla öğrencinin girmesi beklenen LGS ise 20 Haziran 2020 tarihine ertelendi. Bu değişikliklerin pedagojik gerekçelerinin öğrenciler, aileler, öğretmenler ve toplumun geneli ile paylaşılmasında yarar bulunmaktadır” dedi.
    ‘OLUŞTURULACAK KURULUN AMACI BİRLİKTELİK SAĞLAMAK OLMALI’
    Okul öncesi eğitimden yükseköğretime kadar her kademede akademik takvimlerin belirlenmesi gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Can, “Sınavların tarihi, süresi, içeriği, uygulama koşulları, değerlendirilmesi, sınav sonrasında öğrencilerin ilgili programları tercihleri ve yerleştirilmeleri gibi tüm süreçler, oluşturulacak Eğitim Bilim Kurulu’nun MEB ve YÖK’e sunacağı bilimsel önerilere göre gerçekleştirilmelidir. Unutulmamalıdır ki, burada önerilen Eğitim Bilim Kurulu’nun amacı problem aramak değil, hepimizin bir şeyler öğrendiği ve büyük dersler çıkardığımız bu zor günlerde uygulamada birliktelik sağlamak, adalet, eşitlik ve kapsayıcılık temelinde esnek ve uygulanabilir kararlar alınması konusunda MEB ve YÖK’e yardımcı olmaktır” diye konuştu.
    ‘SINAV KONUSU KAPSAMLI OLARAK ELE ALINMALI’
    Öğrencilerin ve ailelerin en temel gündem konusunu, uzaktan eğitime erişim sorunu, dijital araçların yetersizliği, motivasyon ihtiyacı ve sınavlar oluşturduğunu dile getiren Doç. Dr. Can, “MEB tarafından öğrencilere EBA TV aracılığıyla eğitimler yürütülmesine rağmen, öğrencilerin bu eğitimlerine ilişkin başarılarının değerlendirilememesi ve sınıf geçmede birinci dönemde alınan notların esas alınması, gelecek süreçte uzaktan eğitim uygulamalarının etkililiğinin kapsamlı olarak değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Ayrıca, sınavlar konusunun mutlaka kapsamlı olarak ele alınmasına ihtiyaç bulunmaktadır” görüşlerini paylaştı.
    ‘PANDEMİ SONRASI MİLLİ EĞİTİM ŞURASI TOPLANMALI’
    Pandeminin etkisinin azalması ile birlikte Milli Eğitim Şurası’nın toplanması gerektiğine de vurgu yapan Doç. Dr. Can, “Pandeminin etkilerinin azalması ile birlikte ilk yapılacak işlerden biri 20’nci Milli Eğitim Şurası’nın toplanmasını sağlamak olmalıdır. Kurtuluş Savaşı yıllarında 1921-1926 arasında eğitim politikalarına yön vermek amacıyla ‘Heyet-i İlmiye’ adıyla 3 kez toplanan ve sonuncusu da 2014 yılında toplanan Milli Eğitim Şurası, Covid-19 gündemi eklenerek toplanabilir. Böylece, pandeminin eğitim sistemi üzerine olan etkileri her kesimin katılımı ile değerlendirilerek geleceğe yönelik uygulanabilir öneriler geliştirilip, Milli Eğitim Bakanlığı’na sunulabilir” diye konuştu.

    FOTOĞRAFLI

  • Muhabbet kuşu ‘Atatürk’ü çok seviyorum’ diyor

    Muhabbet kuşu ‘Atatürk’ü çok seviyorum’ diyor

    Nevra UÇKAÇ/İZMİR, (DHA)- İZMİR’in Buca ilçesinde “Atatürk’ü çok seviyorum” diyen muhabbet kuşu görenleri şaşırtıyor. Sahibi kuaför Yasin Altunbaş (30), 1 yaşındaki ‘Kaptan’ adlı kuşun sözleriyle dükkana gelen müşterileri şaşırttığını söyleyerek, kuşunun 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı öncesi daha da ilgi çektiğini belirtti.
    Buca ilçesinde yaşayan Yasin Altunbaş’ın kuşu Kaptan, ‘Aşkım’, ‘Paşa’, ‘Nene hoş geldin’ sözlerinin yanı sıra ‘Atatürk’ü çok seviyorum’ cümlesiyle de dikkatleri üzerine çekiyor. Kuaförlük yapan 30 yaşındaki Yasin Altunbaş, 1 yıldır baktıkları Kaptan’ın kısa zamanda ona gösterilen ilgi ve sevgiyle konuşmaya başladığını söyleyerek, kelime hazinesini günden güne genişlettiğini ifade etti. Kaptan’ın yalnız kalmaktan hiç hoşlanmadığını anlatan Altunbaş, “Kaptan bir yıldır bizde. Ben çalıştığım için annem onunla daha fazla ilgileniyor. Hep annem konuştu onunla. Aralarında güzel bir bağ oluştu. İlk kelimesini duyunca şaşırdık. Ama artık alışkınız” dedi. Kaptan’ın her sabah kalktığında Atatürk ile güne başladığını anlatan Altunbaş, “Her sabah ilk sözü ‘Atatürk’ü çok seviyorum’ oluyor. ‘Aşkım, kuzum, neşem hoş geldin’ diyor. Ama ‘Atatürk’ü çok seviyorum’ sözü herkesi gururlandırdı. Müşteriler çok seviyor. Duyanlar şaşkın. Annem Beşiktaşlı. Bu yüzden ‘Beşiktaş şampiyon’ da diyor” diye konuştu.
    ‘KUAFÖRÜN MASKOTU OLDU’
    Altunbaş’ın dükkanına gelen müşterilerden Sevcan Çalışkan da Kaptan’ı duyunca büyük şaşkınlık yaşadığını söyleyerek sözlerinin çok net anlaşılabildiğini vurguladı. Çalışkan, “Bu salonun müdaviyim. Kaptan’ı görünce çok şaşırdım. Muhabbet kuşu daha önce de görmüştüm. Konuştuklarına birçok kez şahit oldum. Ama Kaptan’ın diğer kuşlardan farkı ‘Atatürk’ü çok seviyorum’ demesi. Bu sözü duyunca tüylerim diken diken oluyor. Hem sevimli, hem de kuaförün maskotu oldu. Tüm müşteriler seviyor” dedi.
    KOLUNA ATATÜRK DÖVMESİ YAPTIRDI
    Aynı salonda çalışan kuaför Taner Aygün de Atatürk sevgisini koluna dövme yaptırarak gösterdiğini söyleyerek, “Kaptan çok başarılı. Çünkü papağandan bile daha iyi konuşuyor. Müşteriler bazen ses kaydı olduğunu sanıyor. ‘Atatürk’ü çok seviyorum’ demesi bizi çok motive ediyor. Kolumda da Atatürk’ün dövmesi var. Gençliğini, yaşlılığını, Anıtkabir’i, doğum ve ölüm tarihleri ile imzasını dövme yaptırdım. İlerleyen zamanlarda buna Türk bayrağı ekletmeyi düşünüyorum. 5 yıldır bu dövme var. Atamızı her gün anıyoruz” dedi.

    FOTOĞRAFLI

  • AK Parti’li Posacı, çiftliğinde tarım ve hayvancılık yapıyor

    AK Parti’li Posacı, çiftliğinde tarım ve hayvancılık yapıyor

    Burhan CEYHAN/AYDIN, (DHA)- AK Parti Aydın Milletvekili Rıza Posacı (57), Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) çalışmalarından kalan zamanını Aydın’ın Efeler ilçesinin kırsal Umurlu Mahallesi’ndeki çiftliğinde geçiriyor. Takım elbisesini çıkaran Posacı traktör kullanıp, çeşitli ürünler ekerek, hayvanlarının bakımıyla uğraşıyor.
    AK Parti Aydın Milletvekili, evli, 2 çocuk babası Rıza Posacı, TBMM’deki mesaisi dışında kalan vaktini Efeler ilçesinin kırsal Umurlu Mahallesi’ndeki çiftliğinde çalışarak geçiriyor. 2009-2014 yılları arasında Umurlu Belde Belediye Başkanlığı, Aydın Ziraat Odası Başkanlığı ve Aydın İli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanlığı görevlerinde bulunan Posacı, milletvekili seçildikten sonra da tarımla uğraşmaktan vazgeçmedi. Aynı zamanda ziraat mühendisi olan Posacı, TBMM’deki çalışmalarından artan kalan zamanında 550 dönüm çiftliğinde baba mesleği olan tarım ve hayvancılığı sürdürüyor. Traktör kullanan, ekin ekip biçen Posacı, üretimin her aşamasında mümkün olduğunca yer alıp, işçilerle birlikte çalışıyor. Posacı, toprakla ve çiftlikteki hayvanlarla uğraşmanın kendisini rahatlattığını söyledi.
    ‘ASIL İŞİMİZ ÇİFTÇİLİK’
    Her zamanki sloganının ‘çiftçi Rıza Posacı’ olduğuna değinen Posacı, “Küçük yaşlardan beri bu topraklarda çiftçilik yapıyorum. Bu bizim baba mesleğimiz. Ben daha önce sivil toplum kuruluşlarında aldığım görevlerde tarıma hizmet ettim. Nasip oldu, milletvekili oldum. Mecliste de tek derdim Tarım Komisyonu’na girmekti ve o da oldu. Meclis’ten kalan zamanlarımızda da kendi mesleğimizi ve işimizi bırakmadan buraya gelip, çalışıyoruz. Bizim asıl işimiz ve geçim kaynağımız bu. İşleri takip ederken yaptığım çalışmalar da bana bir spor oluyor. Enerjimizi de atmış oluyoruz. Hayvancılık yapıp, buğday, yem bitkileri, mısır, bir miktar da pamuk ekiyorum. Ama henüz daha pamuğu ekmedim. Çiftliğimizde tarım yanında büyükbaş hayvan yetiştiriyoruz. Süt üretip, damızlık hayvan yetiştiriyoruz. Hem Meclis hem de çiftlikte çalışmak tabii ki zaman zaman zor oluyor, ama takibini yapmaya çalışıyoruz” dedi.
    ‘ÇİFTÇİLİĞİ BİLİMSEL YÖNTEMLE YAPSINLAR’
    Çiftçilere de tavsiyelerde bulunan Posacı şunları kaydetti:
    “Çiftçilerimize tavsiyem, bilimsel yöntemlerle toprak tahlilleri yaptırsınlar. Komşu ne yapıyor, yöntemiyle gitmesinler. Eğer finansman yetmiyorsa biraz küçülerek devam etsinler. Devam edip borçlanarak işi yaparlarsa sonu hüsran oluyor. Tarım zor ve riski çok olan bir sektör. Ölçülü yapmalarını tavsiye ederim. O zaman para kazanabilirler. Sosyal devlet olarak ileri boyutlara ulaştık. Vatandaşa çok ciddi destekler veriliyor ama bence üretene destek vermek zorundayız. Yoksa insanlık açlığa mahkum olur. Bu topraklar ekilmezse, boş kalırsa kimse bir şey yiyemez. Tarıma ne kadar destek versek bence azdır. Aydın tarım kenti olarak birçok üründe ya birinci ya ikinciyiz. İlk 10’da olan birçok ürünümüz var. Gelecek yıllarda jeotermal kaynaklarıyla seraların buluşmasıyla verim alanı daha fazla olacak. Organize Sera Bölgemiz de var yakında faaliyete geçecek.” 

    FOTOĞRAFLI

  • Kemer 2020 turizm sezonuna hazır

    Kemer 2020 turizm sezonuna hazır

    Levent YENİGÜN/KEMER (Antalya), (DHA)- TÜRKİYE’de koronavirüsle mücadele kapsamında alınan önlemlerle vaka sayısında azalma görülmesinin ardından kontrollü olarak normalleşme adına atılan adımlarla seyahat kısıtlamasının kalktığı turizmin başkenti Antalya’da turizmciler de 2020 sezonu planlamalarını yapmaya başladı. KETAV ve Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, “Biz zaten 2019 turizm sezonun tamamlanmasıyla 2020 yılı sezon hazırlıklarımızı yapıyorduk. Şu anda Kemer tam anlamıyla turizm sezonuna hazır” dedi.
    Tüm dünyada etkili olan koronavirüs ile mücadele kapsamında Türkiye’de alınan önlemlerle vaka sayılarında düşüş görüldü. İyileşen hasta sayılarındaki artışla birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı kabine toplantısının ardından normalleşme takvimini açıklaması ve seyahat yasağının kaldırılmasıyla Antalyalı turizmciler de sezona ‘merhaba’ diyebilmek için çalışmalarını hızlandırdı.
    Antalya’nın ünlü turizm destinasyonlarından olan Kemer ilçesinde aynı zamanda Kemer Tanıtım Vakfı (KETAV) Başkanı olan Belediye Başkanı Necati Topaloğlu’nun talimatları doğrultusunda geçen 2019 yılı turizm sezonunun sonlanmasının ardından başlayan ve birçoğu mart ayının başında tamamlanan hazırlıklar, Kemer Kaymakamlığı ile uyumlu şekilde, koronavirüs tedbirleri kapsamında büyük titizlikle yürütüldü. Şimdi Kemerli turizmciler ilk olarak sezona iç pazar ile haziran ayında merhaba demek için çalışmalarına hız verdi.
    ‘ŞU ANDA BİZ SEZONA HAZIRIZ’
    Kemer Belediyesi ve KETAV Başkanı Necati Topaloğlu, “Tabii ilk etapta Covid-19 ile bir mücadele sürecini başlattık. Ama tabii bu süreç devam ederken, biz de aynı zamanda hem belediye olarak hem de Kemer’de turistik otelciler olarak sezon hazırlıklarımızı da yaptık. Şu anda biz sezona hazırız. Önemli olan müşterilerin gelmeye başlaması. Zaten ilk etapta yerli misafirlerimizle başlayacağız. Ondan sonra da havayolu şirketleri uçmaya başladığı zaman yabancıya açacağız. Yani şu anda Kemer’deki tüm tesisler misafirlerini ağırlamak için hazır. Önemli olan önümüzdeki bu süreçte hareketliliğin sağlanmasını beklemek. Her şeyimiz hazır, sahilinden tutun da yollarımız, aydınlatmalarımıza kadar her şeyimiz hazır. Sadece eksiğimiz olan misafirlerimizin gelmesini bekliyoruz. Kemer 2020 yılı yaz sezonuna hazır” dedi.
    ‘İLK ÖNCE İÇ PAZAR HAREKETLENECEK’
    KETAV ve Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) Başkan Yardımcısı turizmci Volkan Yorulmaz, “Ocak ayından itibaren zaten biz hazırız. Hem otelciler nezdinde hem de şehir olarak Antalya ve Kemer olarak hazırız. Buradaki tabi ki süreç bizim hazır olmamızdan ziyade dünya hazır mı? Türkiye buna hazır mı? Bunu konuşmak lazım. Bu geldiğimiz noktada tabi sevindirici durumlar var. Antalya belli ki bu vaka sayılarında ve yeni vaka sayıları olmadığı için tahmin ediyoruz, şu anda karantina kaldırıldı. Dolayısıyla Antalya’da yeşil ışık gözüktü. Kemer için de aynı şey gözüktü. Kemer’de hemen hemen hiç vaka olmadı, onu zaten hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla biz Kemer olarak hazırız. Buradaki en önemli konu, tüm dünyanın buna hazır olması, uçuşların başlaması. Tabii ilk önce iç pazar hareketlenecek. Gözüken o. Planlamamızı biz haziran ortasına göre yapıyoruz. Mayıs sonu, haziran başı açacak otellerimiz var. 1 Haziran itibariyle periyot periyot ümit ediyorum açılışlar başlayacak. Temmuz ayı gibi de iyice hareket başlar diye ümit ediyoruz. Avrupa da uçuşlarını ona göre planlıyor, temmuz ayına göre. Temmuz sonu ağustos başı gibi Rusları da bekliyoruz. Dolayısıyla tahmin ediyorum ağustosta biraz daha normalleşmiş ve turizm adına bir şeyleri daha farklı konuşacak noktaya gelebileceğiz” diye konuştu.
    Kemer Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (KETOB) Başkanı Şener Gürler de şöyle konuştu:
    “Kemer gerçekten turizm sezonuna fiziksel olarak hazır. Altyapısal olarak hazır. Fakat mevcut gündem koronavirüs. Bundan sonraki olay tamamen ticari işletmelerin ve konaklama tesislerinin bu düşüncedeki kendi kararları, tercihleri ne yönde olacaksa açma ya da kapama yönünde ona göre kendileri değerlendirecektir. Buna da saygı göstermek lazım. Ama fiziki olarak Kemer turizm sezonuna plajlarıyla, çevresel düzenlemeleriyle her yönüyle hazır durumda.”

    FOTOĞRAFLI

  • Isparta’da gül sezonu salgın nedeniyle buruk geçiyor

    Isparta’da gül sezonu salgın nedeniyle buruk geçiyor

    Ali ÇEVİKBAŞ/ISPARTA, (DHA)- TÜRKİYE’nin önemli gül çiçeği üretim merkezlerinden Isparta’da hasat sezonu buruk geçiyor. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret edip, gül çiçeği topladığı bahçelere bu yıl koronavirüs nedeniyle tam bir sessizlik hakim.
    Türkiye’nin gül bahçesi Isparta’da, gül çiçeği hasat sezonu başladı. Her yıl festivallerin düzenlendiği, yerli ve yabancı turistlerle dolup taşan gül bahçeleri koronavirüs salgını nedeniyle bu yıl boş kaldı. Sadece işçilerin bulunduğu gül tarlalarında hasat buruk geçiyor.
    ‘SEZON 45 GÜN SÜREBİLİR’
    Gül Gülyağı ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Gülbirlik) Genel Müdürü Hasan Çelik, gül hasat sezonunun start aldığına dikkati çekerek, gül çiçeği rekoltesi açısından herhangi bir olumsuzluğun yaşanmadığını söyledi. Bu yıl 12-13 bin ton civarında gül çiçeği rekoltesi beklediklerini kaydeden Çelik, “Gül çiçeği alımını başlatmış bulunuyoruz. İlk günlerinde çok fazla gül çiçeği rekoltesi gelmez. Ama üreticinin gül çiçeğini bahçesinden alıp, bir an önce değerlendirilmesi gerekiyor. 15 Mayıs’tan sonra süreç hızlanır. Sıkıntı olmadığı takdirde haziran ayının sonuna kadar devam eder. Sezon 45 gün sürebilir” dedi.
    Isparta’da her yeri gül kokusunun sardığı günleri yaşadıklarını vurgulayan Hasan Çelik, “Mayıs ayının ortasında başlayıp, 45 günlük sürede üreticilerimiz bahçelerdeki ürünlerini toplayıp, alım merkezlerine getirir. Oradan da fabrikalara intikal ettirilir. Bunların işlemleri yapılır” diye konuştu.
    KORONAVİRÜS NEDENİYLE BAHÇELER BOŞ KALDI
    Geçen yıllarda gül bahçelerinin çok hareketli olduğunu hatırlatan Hasan Çelik, şöyle devam etti: “Geçen yıllarda gül bahçelerinde çok şenlikli, çok kalabalık ve mükemmel bir şekilde gül çiçeği toplanırdı. Bugüne geldiğimizde ise koronavirüs tedbirleri kapsamında gerek yurt dışından, gerekse yurt içinden gelen ziyaretçilerimiz ve turistler, artık onları bu sene göremiyoruz. Çünkü büyük bir risk söz konusudur. Bu bizim bir eksikliğimiz. İnşallah en kısa sürede atlatabilirsek, önümüzdeki süreçte buna benzer sıkıntılar yaşamak istemiyoruz.”
    ‘GÜL ÇİÇEĞİNİN SABAH TOPLANMASI ÖNEMLİ’
    Isparta’da gül çiçeğinin toplanma şeklinin çok önemli olduğunu da vurgulayan Çelik, şu bilgileri verdi: “Çiçeğin sabahın erken saatlerinde toplanmaya başlanması ve en hızlı bir şekilde öğleden önce tamamlanmasıdır. Güneş yükseldikçe gül çiçeğinde verim ve kalite kaybına neden oluyor, pazarlarda rekabet gücümüzü zayıflatıyor. Biz bunu önemsiyoruz. Sezonun bitimiyle pazarlama çalışmaları tamamlanacak. Gerek Avrupa’da, gerek diğer kıtalarda yüzde 30 ile yüzde 50 daralma söz konusudur. Pazarlama çalışmaları geçen yıllardaki gibi hızlı gelişmiyor. Haziran- temmuz aylarında sosyal yaşama döndüğümüzde çalışmalarımızı hızla tamamlayıp, ürünlerimizi pazarlamayı hedefliyoruz. Gül çiçeği sezonunun hayırlı olmasını diliyorum.”

    FOTOĞRAFLI

  • ‘Vali Hanım Çileği’ üreticinin yüzünü güldürdü

    ‘Vali Hanım Çileği’ üreticinin yüzünü güldürdü

    Cavit AKGÜN/YATAĞAN (Muğla), (DHA)- MUĞLA’da, halk arasında ‘Vali Hanım Çileği’ olarak bilinen aroması, rengi ve tadı ile diğer çilek türlerinden farklı olan ‘San Andreas’ cinsi çileğin hasadına başlandı. Kilogramı toptan 8, perakende 10 liraya satılan ürünün fiyatı ise çiftçiyi memnun etti.
    Muğla Valisi Esengül Civelek’in talimatıyla 2018 yılında il genelinde, kırsal nüfusun refah seviyesinin ve ürün çeşitliliğinin artırılması amacıyla ‘Vali Hanım Çileği’ projesi hayata geçirildi. Bu kapsamda üreticilere yönelik, çilek yetiştiriciliği hakkında sertifikalı eğitim desteği verildi. Çalışmalar sonucu bölge üreticisi özellikle lezzeti açısından tüketici tarafından oldukça ilgi çeken ‘San Andreas’ cinsi çileğe yöneldi. Tarım ve Orman İl Müdürlüğü’nce de üreticilere fide, sulama sistemi, gübre ve ilaç desteği sağlandı.
    Yatağan ilçesinin Bencik Mahallesi’nde çilek yetiştiren, evli ve 2 çocuk babası Mustafa Dere (42), 18 dönümlük arazisinde dönüm başına yaklaşık 3 ton ürün aldığını söyledi. Dere, 15 yıldır çilek yetiştirdiğini belirtip, “2 dönüm alanda üretime başladım ve şu an 18 dönüme ulaştım. Çilek pazarımızda güzel oluyor. Bu işi yaptığım için memnunum. Koronavirüs bizi hiçbir şekilde etkilemedi. Bugünlerde yoğunluk yaşıyoruz. Çilek üretimi meşakkat istiyor. Hemen olacak bir iş değil ve sabır istiyor. Salatalık ya da fasulye yetiştirmeye benzemiyor. Günlük olarak takip etmeliyiz. 24 saatte su verilmesi gerekiyor. Güneşi hiç sevmiyor. Bodrum’un Turgutreis ve Gündoğan mahallelerindeki halk pazarında kilosunu 10 liradan satışa sunuyorum” dedi. Dere, ayrıca günlük 80 lira yevmiyle vererek 15 işçiye de istihdam sağladığını ifade etti.
    Muğla Tarım ve Orman İl Müdürü Barış Saylak ise, “Koronavirüs salgınına rağmen tarımda üretimimiz sürüyor. Bu yıl 130 üreticiye 700 bin çilek fidesi dağıttık. 135 dekardan yaklaşık 800 ton ürün alınması hedefleniyor” diye konuştu.

    FOTOĞRAFLI

  • Yatırımcıyı küstürmenin püf noktaları…

    Yatırımcıyı küstürmenin püf noktaları…

    Yaşadığımız şu sıkıntılı günlerde en çok aranan şey nedir diye sorulacak olursa tek kelimelik yanıt vardır: Destek.

    Dedikten sonra bir iki hatırlatma daha yapıp asıl konumuza girmek istiyorum:

    İşçi kenti olduğu kadar göç dalgalarıyla yeni hemşehrilerini de bağrına basan şehir Bursa…

    Daha iyi yerlerde olmalı mı? Tabi ki hep daha iyisi vardır…

    Önemli olan doyduğu şehirlere katma değer sağlayanları baş tacı etmek, onları onurlandırarak yeni destekçilerin önünü açmaktır…

    Sizler ne kadarını tanırsınız veya tanımazsınız ama bu kadim şehir Bursa’nın köklü aileleri vardır…

    Sıralamaya kalkınca birini unutursak, eminim incitir kırarız bu asırlık çınar aileleri…

    Ben bugün bu ailelerden birinden bahsetmek istiyorum…

    Gökçen ailesi…

    Saymaya kalktığımızda mutlaka ‘aaaa şu da vardı’ diyeceğimiz zenginlikleri vardır mutlaka bu ailenin…

    Ama en öncelikleri gönül zenginlikleri…

    Sonradan değil en baştan görmüş olmaları…

    Tevazudan da taviz verdiklerini gören yoktur diye düşünüyorum

    400 yıllık aile geçmişleri, sanayicilikte aralıksız 6.nesli ulaşmış ender ailelerden olarak, şehrimize ve şehrin yönetimine her zaman güvenmiş. Güçlerine rağmen rantiyeci gibi davranıp şehrin rantını kovaladıklarına tanıklık eden kimse yok.

    Ancak kişisel anlamda bazı konularda haksızlığa uğradığını düşünüyorum bu ailenin…

    ‘Sana ne’ diyenler olabilir, hatta ‘Avukatı mısın?’ diyenler de…

    Mesele anlatmak istediğim konulara gelince

    SÜRPRİZ 1-

    BOİ

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na ait Bursa Otobüs İşletmeleri’nin bulunduğu alan…

    Dönemin Büyükşehir Belediyesi orada bulunan araziyi ihaleye çıkarıyor…

    İmar sorunları aşılmış, ‘armut piş, ağzıma düş’ modunda…

    Dört defa ihaleye çıkıyor olmasına rağmen kimse yanaşmıyor;

    Gökçen ailesi ise istimlak değerinin çok üzerinde 2012 yılında açık ihalede 53 milyon TL, yani 30 milyon dolar karşılığında ‘hayırlı olsun’ deniyor…

    Akabinde sıra dışı bir gelişme yaşanıyor.

    İmzaların mürekkebi kurumadan yerlerin imar planları tapu tescili sonrası hemen iptal ediliyor. Pimi çekilmiş bomba elde kalıyor, deyim uygunsa bebek ölü doğuyor…

    Peki; 8 yılın sonunda 30 milyon doların finans kaybı sizce ne kadardır?

    Ayrıca her yıl ödenen en yüksek emlak vergisi ve alanın bedelsiz kullandırma hakkı sizce hak mıdır?

    Üzerine çivi bile çakamamanın psikolojik ve ekonomik yorgunluğu.

    Buna rağmen hala ayrıcalık, fırsat ve rant olarak görenler kör değilseler bu işin avantajını göstersinler pek çok sürprizim olacak onlara…

    SÜRPRİZ 2 –

    SICAKSU TABAKHANELER

    Eski Bursalılar bilir;

    Şehrin meşhur termal sularını barındıran lokasyonu adından menkul;

    Sıcaksu bölgesi…

    Dönemin belediyesi yine ihaleye çıkıyor…

    İstimlak edilerek bölge parsellerde proje geliştirmek için yapılan yerel ve ulusal yatırımcıların davetleri üzerine hazırlanan mega projelere rağmen yatırımcı bulunamadığı için imar sorunları çözülmüş parseller ihaleye çıkarılıyor ama yatırımcı bulunamıyor. Parsellerin istimlak değerinin çok üzerine açık ihale ile Gökçen ailesi 21 milyon doları peşin sayıyor ve yine ‘hayırlı olsun’ deniyor…(Tolon fabrikasının olduğu bölge)

    Akabinde tapu tescil, ardından imar planları yine iptal ediliyor…

    Ne hikmetse alınan yerlerin imar planları tapu tescil sonrası error veriyor.

    Burada da hala ayrıcalık ve rant olarak görenler bu işin avantajını göstersinler onlara da ayrı bir sürprizim olacak.

    SÜRPRİZ 3 –

    KAPLICALAR PLAZA OTOPARK YEŞİL ALAN

    Parsel bazlı imar planlarında konuttan ticarete, sağlıktan eğitime, özel proje alanına vb. imar değişikliklerini Meclis birkaç oturumunda sonuçlandığı onaylandığı bir yerde, onlarca yıl tüm çaba ve gayrete rağmen yol alınamamış.

    1990’lı yılların sonunda şartlı ve terk karşılığı yapılan imar değişikliği ile de birçoğumuzun hatırlayacağı Continent mağaza binası yapılabilmişti…

    Ruhsat öncesi yeşil alan terk ve altına yapılacak otopark, alınan meclis karar ve plan notlarına göre yapılmış ruhsat ve mağaza açılışı gerçekleşmişti.

    Müşterilerin sırayla alındığı Bursa’nın ilk AVM’si…

    Kısa süre sonra ruhsat iptali ile kapandı ve bina boşaltıldı.

    2006 yılında tekrar ruhsat alınır fakat…

    “Geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye.” Kurumsal müşteriyi kaçırt sonra bekle ki uygun birini bulasınız…

    Gerçekleşen güncel maliyeti yaklaşık 8-10 milyon TL olan otopark için 20 yıl belediyenin belirlediği fiyattan kira ödenir; son 2019 için Mayıs ayına kadar belediyeye 5 bin 500 TL yazıyla “beş bin beş yüz lira” aylık kira ödeniyor… Bakım, park sulaması, bahçıvan, temizlik gibi ekstra giderler de tabii ki Gökçen ailesinin cebinden çıkıyor… Tabii, düzenli olarak emlak vergisinin de hem de yüksek rayiç bedelden ödendiğini hatırlatmazsak olmaz…

    Elbette kentin ileri gelen yöneticileri kendilerine yakışan adımı atacak ve de şu an ‘kul hakkı’ gibi görünen haksızlığı adalet terazisine oturtacaktır diye düşünüyorum.

    Adalet güvenmemiz gereken bir kavram

    ..Ve terazisi şaşmamalı…

    İster kamu ister özel sektör.

    Bazen geç de olsa tecelli eder…

    Yeni aktörler bulmak için eski ‘kahramanlar’a brövelerini iade etmek farzdır…

    Aile şehrin yönetimine inanmakla ve de güvenmekle “acziyet” içine düştüğü ya da kandırıldığını düşünmüyorum şahsen. İster şansızlık deyin ister talihsizlik deyin ister güven kurbanı deyin…

    Şehrin yönetimine, kanun ve yasalara güvenmeyeceksiniz de kime güveneceksiniz…


    Tüm bu geçmiş karar ve uygulamalar, yapının fiziki durumu dikkate alınmadan ihaleye çıkılması ihale sonrası basına yansıtılmaya çalışılanlar; yapılan suç duyuruları ile bu sürecin avukatlığını yapanlar hakkında bilgiyi başka bir yazımda sizlerle paylaşacağım. O zamana kadar sürecin başta kamu tarafı ve resmen başkasının malına çöker gibi davrananlar, şapkaları önüne alıp düşünme zamanları olur umarım. Çünkü, yanlış hesap Bağdat’tan er geç mutlaka dönermiş…

    Mehmet Çetinkaya