Kategori: Genel

  • Sosyal mesafeli, maskeli, eldivenli çilek hasadı yapıyorlar

    Sosyal mesafeli, maskeli, eldivenli çilek hasadı yapıyorlar

    Yaprak KOÇER- Hüseyin KALAY/BAFRA (Samsun), (DHA)- SAMSUN’da çilek hasadında üreticiler, maske ve eldiven takıp, tulum giyiyor, sosyal mesafe kurallarına uyuyor. 20 yıldır çilek üretimi yaptığını belirten çiftçi Bayram Ali Kadıoğlu, “Bizim arazimiz yol kenarından uzak bir bölgede ve egzoz gazından olabildiğince uzak. İşçilerimiz de sadece evlerinde izole bir şekilde yaşıyorlar. Önceden bunu hepsiyle konuşup anlaştık. Evlerinden alıp tarlaya getiriyoruz, sonra tekrar evlerine bırakıyoruz. Dezenfektanımız, eldivenimiz, maskelerimiz var” dedi.
    Samsun’da çiftçiler çilek hasadına başladı. Koronavirüs nedeniyle çilek hasadında çalışan tarım işçileri bu yıl ek hijyen tedbirleri aldı. Bafra ilçesi Elifli Mahallesi’nde 18 dönümlük çilek tarlasında çalışan işçiler, hasat sırasında maske ve eldiven takıp, tulum giyiyor. İşçiler çilek hasadını sosyal mesafeye uygun şekilde aralarında birer sıra boşluk olacak şekilde yapıyorlar. İşçiler tarlaya ilk geldiklerinde de özel dezenfektanları kullanıyor. Kokusu ve aroması ile ünlü olan Elifli çileği tarladan kilosu 12 TL’ye satılırken vatandaşlar ise manav ve marketlerden 15 TL’den satın alabiliyor.
    ‘EVDEN TARLAYA TARLADAN EVE GİDİYORLAR’
    20 yıldır çilek üretimi yaptığını söyleyen çiftçi Bayram Ali Kadıoğlu, “Bu yıl 18 dönüm alanda üretim yaptık. Yıllık üretimimiz iklim şartlarına göre 1,5 ton ile 2,5 ton arasında değişiyor. Bizim arazimiz yol kenarından uzak bir bölgede ve egzoz gazından olabildiğince uzak. İşçilerimiz de sadece evlerinde izole bir şekilde yaşıyorlar. Önceden bunu hepsiyle konuşup anlaştık. Evlerinden alıp tarlaya getiriyoruz sonra tekrar evlerine bırakıyoruz. Dezenfektanımız, eldivenimiz, maskelerimiz var. İşçilerimiz özelikle dikkat ediyorlar hasadı önlemler alarak yapıyoruz. Çilekleri tüketecek insanları da düşünüyoruz. Çilek hasadında kadın işçiler çalışıyor. İşçi sayımız 13’e kadar çıkıyor. Özellikle bölgemizde çilek üretimi her yıl artıyor. Çevre illere de satış yapıyoruz. Biz tarladan kilosunu 12 liraya veriyoruz tüketici ise 15 TL’den satın alabiliyor” dedi.  
    ‘MASKE VE ELDİVEN TAKIYORUZ’
    Tarım işçisi Birgül Ersoy ise koronavirüs tedbirleri kapsamında önlemler alarak çalıştıklarını söyleyerek, “Eldivenimizi, maskemizi takıyoruz. Tarlaya girmeden önce dezenfektanlar kullanıyoruz. Toplama işlemini de birer sıra aralık bırakarak sosyal mesafeye uygun şekilde yapıyoruz. Koronavirüs nedeniyle her türlü önlemimizi alarak çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
    ‘HEM KENDİ SAĞLIĞIMIZ, HEM DE TOPLUM SAĞLIĞI İÇİN’
    Çilek hasadının Ağustos ayı ortasına kadar devam edeceğini anlatan tarım işçisi Satu Keleş de “Bu yıl koronavirüs nedeniyle hem kendi salığımız hem de toplum sağlığı için hasatta maske, eldiven takarak ve tulum giyerek çalışıyoruz. Zaten her birimizi yaklaşık 2,5 aydır evden dışarı çıkmadık. Şimdi de sadece çalışmak için tarlaya geliyoruz sonra tekrar evimize gidiyoruz. Sosyal mesafeye dikkat ediyoruz. Ayrıca hasat ettiğimiz çileğimizde çok özel. Elifli çileği kokusu ve aroması nedeniyle çok meşhur bir çilek. Reçeli kompostosu yapılıyor ayrıca pasta ve dondurma yapımında tercih ediliyor” dedi. 

    FOTOĞRAFLI

  • Coğrafi işaret bekleyen Gezende eriğinin kilosu, dalında 9 lira

    Coğrafi işaret bekleyen Gezende eriğinin kilosu, dalında 9 lira

    Mustafa ERCAN/GÜLNAR (Mersin), (DHA)- MERSİN’in Gülnar ilçesinde üretilen, patent için coğrafi işaret sürecinin tamamlanması beklenen Gezende eriği, dalında kilosu 9 TL’den alıcı buluyor.
    Gülnar ilçesi Gezende Mahallesi ve civardaki mahallelerde yetiştirilen, kendine has tat, koku, aroma ve görselliği bulunan Gezende Eriği, Türkiye’nin dört bir tarafından tüketicilerin damak zevkine hitap ediyor. Bu nedenle Gülnar Kaymakamlığı, Gezende Muhtarlığı, Gezende Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği öncülüğünde 2016 yılında patent başvurusu yapılarak markalaşma için atılan adımda, son aşamaya gelindi. Her yıl 3-5 bin ton arasında hasat edilen erik, Türkiye’nin dört bir yanındaki tüketiciye ulaştırılırken, önümüzdeki yıl da markalı olarak sofralardaki yerini alacak.
    Gülnar Belediye Başkanı Alparslan Ünüvar, “Gezende ve mücavirindeki yerleşim alanlarında 3 bin dekarın üzerinde bir erik bahçesi mevcut. 3-5 bin ton arasında rekoltesi var. Bugün itibariyle işçiler tarafından toplanan eriğin fiyatı 9 TL’dir. Bu da bölge ekonomisine 15-20 milyon TL gibi bir döngü sağlıyor. Burada yaşayan vatandaşlarımız ve Gülnar için önemli bir ekonomik gelir” dedi.
    Başkan Ünüvar, eriğin yetiştirildiği Gezende Barajı’nın kıyısının karasal iklime sahip olmasının yanı sıra mikroklima bir alan yapısının olduğuna dikkat çekerek, “Bu mikroklimanın etrafı tamamen karasal iklime sahiptir. Sert karasal iklimin ortasında kalan bu mikroklima alan Gezende eriğinin genel karakteristik özelliklerine sahip olmasının temel etmenidir. Gezende eriğinin 2016 yılında patent başvurusu, Gülnar Kaymakamlığı, Gezende Muhtarlığı, Gezende Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği öncülüğünde yapıldı. Patentin alınması, markalaşmak için eriğin özelliğinin, Türkiye’de ve dünyada yetişen eriğin özelliklerinin laboratuvar ortamında çıkarılması gerekiyor. Bu aşamalar hemen hemen tamamlandı. İnşallah bir yıl içinde Gezende Eriği bir marka olarak tüketicinin sofrasına gelecek” diye konuştu.

    FOTOĞRAFLI

  • Adana’da turfanda patates hasadı devam ediyor

    Adana’da turfanda patates hasadı devam ediyor

    Rüşan Anıl ATAR- Eser PAZARBAŞI/ADANA, (DHA)- ADANA’da hasadı geciken patatesin fiyatı, tarlada 1,5 liraya kadar düştü. Üreticiler soğanda olduğu gibi patates ihracatının da kademeli olarak açılmasını istiyor.
    Türkiye’nin erkenci patates hasadının yapıldığı Adana’da patates hasadı devam ediyor. Adana’da Nisan ayının sonlarında yapılan patates hasadına, bu yıl yağışlar nedeniyle Mayıs’ın ikinci haftasında başlandı. Bu yıl 67 bin 500 dönüm alanda ekilen patatesten 240 bin ton rekolte bekleniyor.
    PATATES TARLADA 1,5 LİRAYA KADAR DÜŞTÜ
    Adana patatesinin taze olmasından dolayı depolama imkanı olmadığını belirten Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, koronavirüs salgını nedeniyle restoran, otel ve kafeler kapalı olduğu için talebin düşük olduğunu söyledi. Bu nedenle patates fiyatlarının düştüğünü kaydeden Doğru, “Hasadın başladığı gün tarlada fiyatı 2 ila 2,5 lira olan patatesin kilosu şu anda 1 ila 1,5 liraya kadar düştü. Hasat edilen patatesler hallere gidecek, oradan manav, market ve semt pazarları aracılığıyla tüketiciye ulaştırılacak ve fiyat daha da katlanacak ancak üreticinin eline geçen para çok düşük. Bu fiyatlarla üretici zarar edecek” dedi.
    ‘PATATES İHRACATI KADEMELİ OLARAK AÇILMALI’
    Üreticinin soğanda olduğu gibi patateste de ihracatın açılmasını beklediğini belirten Doğru, “Ülke olarak patatesin kalitelisine ihtiyacımız var. İhracatın kısıtlaması doğru bir karardı. Ama üreticiler olarak, soğanda olduğu gibi patatesin de önünün açılmasını istiyoruz. Aksi taktirde fiyatlar bu kadar düştükten sonra yükselmesi beklenemez. Çiftçiler zarar ederse gelecek sezon patates ekmez ve ülke patatessiz kalır. Bu nedenle belli kotalarla ihracatın açılmasının tam zamanıdır. Patates üreticisinin Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve hükümetimizden beklentisi, patates ihracatının kademeli olarak açılmasıdır” ifadelerini kullandı.
    ‘TÜKETİCİLER UCUZ SEMT PAZARLARINA YÖNELSİN’
    Tarladan çıkan patatesin, tüketiciye ulaşana kadar fiyatının anormal şekilde yükseldiğini kaydeden Doğru, “Şu anda burada 1 ila 1,5 lira olan birinci sınıf patates, İstanbul’a ulaşana kadar fiyatı misliyle artıyor. Aslında tarla fiyatından sonraki süreçte manav, market ve semt pazarlarında yapılan fiyatlandırmalarda büyük problemler var. Ben tüketicilerimize, uygun patatesin bulunmasını ve oralara yönelmelerini öneriyorum” diye konuştu.

    FOTOĞRAFLI

  • KKTC’den getirilen 288 kişi, Karaman’da karantinaya alındı

    KKTC’den getirilen 288 kişi, Karaman’da karantinaya alındı

    Muammer ŞEN/KARAMAN, (DHA)- KUZEY Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden (KKTC) getirilen 288 kişi, Karaman’da sağlık kontrolünden geçirilerek öğrenci yurdunda karantinaya alındı.
    KKTC’den gemiyle Mersin’in Silifke ilçesindeki Seka Taşucu Limanı’na getirilen 288 vatandaş, burada sağlık kontrolünden geçirildi. Daha sonra AFAD ve polis ekiplerinin kontrolünde 15 otobüsle 14 günlük karantina sürelerini geçirecekleri Karaman’a getirildi. Bu kişiler, Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı Hatuniye Kız Yurdu’na yerleştirildi.

    FOTOĞRAFLI

  • Salgın, butik otellere talebi artırdı

    Salgın, butik otellere talebi artırdı

    Davut CAN- Mücahit BEKTAŞ/İZMİR, (DHA)- KORONAVİRÜS salgınıyla mücadele sürerken, yaz aylarının gelmesiyle birlikte vatandaşlar tatil planlarını yapmaya başladı. Büyük otellere göre daha az kalabalık olan ve ortak kullanım alanları minimize edilen butik otellere olan talep artarken, Çeşme Otelciler Birliği Başkanı Yakup Demir, “Butik oteller ev gibi kullanılabilir, sosyal mesafe sorunu yok. Odalar 8 ile 16 arasında değişiyor, dolayısıyla kalabalık yoğunluğu çok az. Kahvaltıda saat sınırı olmadığı için de kuyruklar oluşmuyor” dedi.
    Koronavirüs ile mücadelede, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıkladığı kontrollü sosyal hayat politikası kapsamında normalleşme sürecine girilirken, yaz aylarının gelmesiyle birlikte vatandaşlar da tatil planları yapmaya başladı. Planlarını kalabalık halde bulunulan yerlerden uzak durmak üzerine kuran birçok kişi, insan yoğunluğunun daha az olduğu butik otellere talep göstermeye başladı. Çeşme Otelciler Birliği Başkanı Yakup Demir, koronavirüsten korunmanın şartları olan sosyal mesafe, izolasyon ve hijyen gibi konularda butik otellerin bazı avantajlara sahip olduğunu ve bu avantajların da butik otelleri bir adım öne çıkardığını belirtip, “Çeşme olarak Türkiye’nin en fazla butik otelini barındırıyoruz. Bizim butik otelcilik anlamında çok fazla tecrübemiz var ve bu konuda çok iddialıyız. Butik otellerini eviniz gibi kullanabilirsiniz, sosyal mesafe sorunu yok. Kalabalık yoğunluğu çok az, oda sayıları 8 ile 16 oda arasında değişiyor. İzole olmak zorunu hiç yok, havuzlar özel havuz gibi hizmet veriyor ve gerekirse odanıza kahvaltı alabiliyorsunuz. Ayrıca sınır yok, örneğin kahvaltıda saat sınırı yok. Sabah saat 07.00’de başlayan kahvaltı 13.00’e kadar sürdüğü için herhangi bir kuyruk oluşmuyor” dedi.
    ‘OLUMSUZ ŞARTLARA RAĞMEN İLÇEDE, GÜNDE 1 BUTİK OTEL AÇILIYOR’
    İstanbul ile İzmir arasında otoyol bağlantısının da artık sağlandığını hatırlatan Demir, “Biz artık müşterilerimizi bekliyoruz diyebiliriz. Çeşme’de 50’nin üzerinde plajımız var. Kullanılabilecek 20 kilometrelik de bir plaj alanı var. Tatilciler hiçbir şekilde ben tatil yapamayacağım üzüntüsüne girmesinler” diye konuştu.
    Demir, Çeşme’de 400’ün üzerine butik otel olduğunu belirtip, “Sürekli ilave yatırımlar da geliyor. Bu olumsuz duruma rağmen ilçemizde hala butik otel satın alan ya da kiralayan birçok kişi var. Günde neredeyse bir butik otel açıldığını söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
    OTELLERDE TEDBİRLER TAMAM
    İlçedeki butik otel işletmecilerinden Mutlu Duman ise, bu yıl muhtemelen yabancı turistin gelemeyeceğini, yerli turiste yönelik bir sezon olacağını belirtip, “Her yıl nisan ayında yapılan Ot Festivali sırasında biz açık olurduk. Bu yıl bu virüs nedeniyle festival iptal oldu ve bu nedenle biz de biraz sıkıntıya girdik. Ramazan Bayramı’nda da kapalı olacağız. Haziran ayının ilk haftası butik otelimizi açmayı planlıyoruz. Beklentilerimiz her ne kadar geçmiş yıllardaki gibi olmayacaksa da farklı bir sezon yaşayacak olsak da ümitliyiz. Otelimizde gerekli tedbirleri almış bulunuyoruz. Normalde kahvaltı alanımızda 10 masa varken şimdi bu sayıyı 4’e düşürdük, normalde 8 şezlongumuz varken, şimdi 4’ünü kullanıyoruz. Biz 12 odalı bir butik oteliz, bunların hepsini değil de 6-7 odayı hizmete açmayı düşünüyoruz. Gerekli hijyen malzemelerini de fazla fazla temin edip, müşterilerimize ulaştıracağız. Zaten biz butik oteller olarak hijyen konusunda gayet iyi performans sergiliyorduk, ancak bundan sonra daha da hassas bir şekilde bu konuda çalışmalar yapacağı” dedi.
    Bu süreçte kendilerinin biraz daha avantajlı olduğunu düşündüğünü aktaran Duman, “İnsanların bin kişilik bir otele gidip, o kalabalığın içine girmeyi tercih edeceklerini düşünmüyorum. Bu süreçte tekne ve çadır gibi alternatif turizm yöntemleri de elbette çıkıyor” ifadelerini kullandı.

    FOTOĞRAFLI

  • Ramazanın ‘mucize baharatı’; kakule

    Ramazanın ‘mucize baharatı’; kakule

    Eda Ebru NANECİ/İZMİR, (DHA)- DİYETİSYEN Derya Zünbülcan, ramazan ayında havaların ısınmasıyla vücudu etkileyen üç temel problem olduğunu ifade ederek, bu üç problemin önüne ‘kakule’ isimli baharatın geçtiğini söyledi. Zünbülcan, “Ramazan ayında yaşanan ağız kokusu, sindirim zorluğu ve halsizliğe kakule baharatı ilaç gibi etki ediyor” dedi.
    Ramazan ayında ağız kokusu, sindirim zorluğu ve halsizlik sorunlarını yaşanabildiğini söyleyen diyetisyen Zünbülcan, bu üç sorunu ‘kakule’ baharatı ile aşabilmenin mümkün olduğunu söyledi. Zünbülcan, ramazan ayının gözdesi kakulenin faydalarını anlatıp, “Kakulenin sağlığa birçok faydası bulunmasının yanı sıra yemeklere, hamur işlerine, çaylara, hatta kahvelere lezzet verici olarak eklenebiliyor. Kakule içeriğindeki A vitamini, C vitamini, sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor sayesinde iyi bir vitamin ve mineral takviyesi olarak kullanılabilir. Kakule enerji verdiği gibi antidepresan özelliği de var. Kahve ve çay ürünler gibi nabzı yükseltmeden vücudu canlandırıyor. Yüksek tansiyon hastaları da güvenle kullanabilir” dedi.
    ‘YEMEKLERDE DE KULLANILABİLİR’
    Halsizlik, ağız kokusu ve sindirim güçlükleriyle savaşan kakulenin aynı zamanda diş çürüklerine neden olan bakterilerle de mücadele ettiğini dile getiren Zünbülcan, “Ağız kokusu yaşayanlar için de kakule ilaç gibi bir çözüm. Yapılan çalışmalarda ağızdaki bakterileri yüzde 54 oranında azaltabildiği, diş çürüklerine neden olan beş temel bakteri ile de savaştığı görüldü. Hem diş çürükleriyle savaşmak hem de bir sonraki gün ağız kokusunu gidermek için kakuleden faydalanılabilir. Kakule zencefilgillerden ve Hindistan’da uzun süredir kullanılan bir baharat. Bizim sofralarımıza da yeni yeni gelmeye başladı. İşveç ve Finlandiya’ya gibi farklı ülkelerde çeşitli yemeklerde kullanılabiliyor. Biz de kakuleyi, çorbalarımıza, baklagillere, et yemeklerine yaptığımız hamur işinin içerisine eğer yaptığımız yemekler ağırsa, şekersiz hoşaf yapıp onun içine ekleyebiliriz” diye konuştu.
    ‘KORONAVİRÜSE ETKİSİ VAR’
    Kakulenin solunum yollarında yaşanan sorunlara da önemli bir etkisi olduğunu söyleyen Zünbülcan, şunları söyledi:
    “Kakulenin koronavirüse de etkisi var. Vücudunuzdaki akciğerlerin daha iyi kanlanmasını sağlıyor. Kan dolaşımını arttırıyor ve böylece bronşit gibi ya da çeşitli solunum sıkıntısı olan herhangi bir rahatsızlıktan daha kolay kurtulabilmeyi sağlıyor. Kakule hem vücudun oksijen alımını artıyor hem de sinüslerin daha rahat açılmasını sağlıyor. Çekirdeklerini açarak kabuğunu çıkartıp, içini çiğnediğiniz zaman vücudunuzun daha rahat nefes aldığını göreceksiniz. Bunun dışında kakulenin içerisinde A ve C vitamini, magnezyum, potasyum, sodyum ve fosfor gibi bizim için çok önemli olan vitamin ve mineraller bulunuyor. Bu vitamin ve mineraller sayesinde hücre bütünlüğünün korunmasında, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde çok etkili.”
    ‘İFTARDAN SONRA KULLANILMALI’
    Kakule çayının tarifini de veren Zünbülcan, kakulenin sahurda değil, iftarda tüketilmesi gerektiğini dile getirip, “İftardan sonra bir ağırlık bastı ve halsizlik yaşıyorsunuz. Halsizliğin çaresi kakule. Bir çay kaşığı kadar zencefil, bir çay kimyon ve bir çay kaşığı kakulenin içini ezerek yaptığınız çay hem halsizliğinizi, hem sindirim sıkıntılarınızı giderir. Tek olarak tüketebileceğiniz gibi zencefil ve kimyonla da tüketebilirsiniz. Kakule antioksidan içeriği çok yüksek bir baharat. Yemeklere de çok yakışıyor. Yemeğin ağırlığından kurtulur, kilo kontrolünüzü kolaylaştırır hem de kakule ile birlikte sofranıza sağlığı davet edersiniz. Ufak bir püf noktası var. Kakuleyi sahurda değil iftarda tüketmek gerekiyor. Kakule aynı zamanda ödem atıyor ve idrar çıkışına sebep oluyor. Bir sonraki gün susuzluk çekmemek için kakuleyi iftarda tüketin hem ödeminiz gitsin hem de ağız kokusundan kurtulun” diye konuştu.
    ‘SATIŞI ARTTI’
    Kilosu 400 lira olan kakulenin ramazan ayının başlamasıyla daha çok tüketildiğini belirten baharatçı Mehmet Ali Tosun (55), “Ağız kokusuna iyi geliyor, enerji veriyor. Öğütülmüş haliyle kahvelerde kullanılıyor. Mide rahatsızlıklarına da çok iyi geliyor” dedi.
    7 yıldır kakule kullandığını söyleyen vatandaşlardan Özlem Çam (53) da, “Çayıma hem kakule hem tarçın koyup içiyorum. İnanılmaz bir enerji veriyor” ifadelerini kullandı.

    FOTOĞRAFLI

  • Farkındalık için heykeline maske taktı

    Farkındalık için heykeline maske taktı

    Burhan CEYHAN- Cemal YILDIRIM/AYDIN, (DHA)- AYDIN’ın Efeler ilçesinde, Adnan Menderes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Şükrü Kara (61), koronavirüs salgınında zorunlu olmasına rağmen maske takmayan kişilere dikkat çekmek için, ilçedeki bir meydanda bulunan ve kendisinin gazete okurken tasvir edildiği heykeline maske takıp, poz verdi.
    Efeler ilçesi İstasyon Meydanı’na, 10 yıl önce yapılan parka dönemin Aydın Valisi Hüseyin Avni Coş ve Aydın Belediye Başkanı CHP’li Özlem Çerçioğlu tarafından 1994 yılında İzmir’deki bir trafik kazasında yaşamını kaybeden merhum gazeteci Barış Selçuk’un ismi verildi. Okumanın önemine dikkat çekmek için parka bir de gazete satan çocuk ile bir gazete okuyan adam heykelinin yapılması planlandı. Parkın açılmasında büyük destekler veren ve Aydın’da 37 yıl eğitimcilik yaparak binlerce öğrenci yetiştiren Adnan Menderes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Şükrü Kara’nın gazete okuyan adam olarak heykeli dikildi. Yanına bir de gazete satan çocuk heykeli yapıldı. Gazete satan çocuk heykeli zamanla, vandallar tarafından kırıldı. Bunun üzerine kalan parçaları da Belediye ekipleri tarafından kaldırıldı. Ama gazete okuyan adam heykeli yerinde kaldı.
    Parkın önünden her geçtiğinde heykelini görünce memnuniyet duyduğunu belirten Şükrü Kara, ilginç bir eyleme imza attı. Koronavirüs salgınında zorunlu olmasına rağmen maske takmayan kişilere dikkat çekmek için, parktaki kendi heykeline cerrahi maske takıp, objektiflere poz verdi.
    ‘HEYKELİN ÖNEMİ ÇOK BÜYÜK’
    Heykelin öneminin çok büyük olduğuna değinen Dr. Şükrü Kara, “O yıllarda Adnan Menderes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde proje bölüm başkanlığı görevini yürütüyordum. Gazete okuyan adam olarak parka birebir benim heykelimi yapılıp, dikildi. Buradaki amacımız okumayı önemseyip görsel olarak insanlara aşılamaktı. Bu nedenle dikildi. Heykeller toplumun eğitilmesinde çok önemli unsurlardır. Yüzlerce kitap okursunuz, ancak bir heykelin verdiği dersi yüzlerce kitapla elde edemezsiniz. O günkü il idaresi ve belediyeye teşekkür ediyorum” dedi.
    ‘İNSANLARIN HEYKELLE İLGİLENMESİ BENİ MUTLU EDİYOR’
    Gelip, geçerken heykelin yanında oturan insanları görmenin kendisini mutlu ettiğini de vurgulayan Kara, “Heykelimin yanına oturanlar adeta onunla muhabbet ediyor. Heykele gözlük takanlar, omzuna elini kolunu atanlar oluyor. Bol bol fotoğraf çektiriyorlar. Bu tabii ki bu çok hoş bir durum oluyor. Ama heykel artık ben olarak değil oturan bir varlıktır” dedi.
    HEYKELİNE MASKE TAKTI
    Heykeli maske takarak farkındalık yaratmak istemesinin nedenini ise Kara, şöyle anlattı:
    “Bu koronavirüs salgını günlerinde biraz daha duyarlı davranıp, sevdiklerimizi daha uzun süre görmek adına da maske takmalıyız. Halen daha cadde ve sokaklarda maskesiz dolaşan insanlarımız var. Onların da duyarlı olmalarında fayda var. Çünkü, günlerdir insanlar bir emek harcıyorlar. Evlerinde kapalı duruyorlar. Bu eve kapanma ve çekilen bu sıkıntı ve ızdırabın, boşa gitmemesi adına da daha duyarlı davranmakta fayda var.”

    FOTOĞRAFLI

  • Uzmanlar, ramazanda gıda güvenliği konusunda uyardı

    Uzmanlar, ramazanda gıda güvenliği konusunda uyardı

    Melis KARAKUZULU/İZMİR, (DHA)- TÜRK Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayrak, ramazan ayında sağlıklı beslenmek için dikkat edilmesi gerekenleri anlatarak, “Yemekler sahura kadar oda ısısında tutulmamalı, yemeklerin tekrar tekrar ısıtılmasından kaçınılmalı, yemekler yenilecek miktarlarda ısıtılmalı ve hemen tüketilmelidir. Et yemekleri buzdolabında 1-2 günden fazla, etsiz yemekler ise 3-4 günden fazla bekletilmemelidir” dedi.
    Ramazan ayında ilk oruç 24 Nisan’da tutuldu. Kişilerin aç kalma sürelerinin uzadığı bu ayda, öğün sayıları da azaldı. Koronavirüs salgınıyla mücadele devam ederken, ramazan ayında gıda güvenliği normalden daha önemli bir hale geldi. Uygun olmayan koşullarda üretilen, son tüketim tarihi geçmiş ürünlere dikkat edilmesi konusunda tüketicilere de büyük sorumluluk düşüyor. Pazardan ve marketten alınan ürünlerin saklanması ve hijyenin sağlanması, virüs salgınından korunmak için oldukça önem taşıyor.
    Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Toprak, ramazan ayında sağlıklı ve güvenilir gıda tüketmek için dikkat edilmesi gerekenleri anlatarak, “Merdiven altı veya kayıt dışı şekilde uygun olmayan koşullarda üretilen gıda maddeleri halk sağlığı açısından risk teşkil etmektedir. Bu ürünlere itibar edilmemeli, satın alınmamalı ve tüketilmemelidir. Satın alınan gıdaların etiketlerinde Tarım ve Orman Bakanlığı’nca verilen kayıt veya onay numarasının olup olmadığının kontrol edilmesi ile son tüketim tarihinin incelenmesi büyük önem taşımaktadır. Meyve ve sebzeler akan su altında iyice yıkanmalıdır. Çiğ et, tavuk, balık ve yumurtaya dokunduktan sonra eller yıkanmalıdır. Yemek hazırlama aşamasında, çiğ et ve tavuk kesme ve doğramada kullanılan mutfak aletleri yıkanmadan, çiğ tüketilecek sebze ve meyve ile temas ettirilmemelidir. Tahıl, kuru baklagiller, şeker gibi kuru gıdalar karanlık, kuru ve serin ortamda depolanmalıdır. Et yemekleri buzdolabında 1-2 günden fazla, etsiz yemekler ise 3-4 günden fazla bekletilmemelidir. Özellikle yaz aylarında kaynağı bilinmeyen, denetimsiz sokak sütü yerine pastörize veya sterilize süt ya da paketli çiğ süt tercih edilmelidir” dedi.
    ‘DONDURULMUŞ ÜRÜNLER ORTAM SICAKLIĞINDA ÇÖZDÜRÜLMEMELİ’
    Market alışverişlerinde sağlıklı ürün almak için yapılması gerekenlerden bahseden Toprak, “Konservelerde bombe yapmış, hasar görmüş, paslanmış veya çentikli olanlar satın alınmamalıdır. Ambalajı bozulmuş, delinmiş, deforme olmuş ürünler alınmamalı. Ürünlerin etiketinde İşletme kayıt/onay numarası olmasına mutlaka dikkat edilmeli yoksa Alo 174’e ihbar edilmelidir. Ürünlerin son tüketim tarihi / tavsiye edilen tüketim tarihi mutlaka kontrol edilmelidir. Donmuş gıdalar alışverişin sonunda alınmalı, çözülmemiş olduklarına dikkat edilmeli ve en kısa zamanda dondurucuya yerleştirilmelidir. Dondurulmuş ürünler asla ortam sıcaklığında çözündürülmemeli ve çözülmüş ürün bir daha dondurulmamalıdır. Sıcak tüketilmesi gereken yemeklerin yeterince sıcak, soğuk gıdaların ise yeterince soğukta servis edilmesine dikkat edilmelidir. Bozulduğundan kuşkulanılan gıdalar tüketilmemeli, tüketime sunulmamalıdır. Besleyicilik açısından zengin olduğu kadar mikro organizmalara karşı hassas olan et ve et ürünleri ile süt ve süt ürünlerinin dikkatli tüketimi büyük önem taşımaktadır. Bu ürünlerin soğuk zincirde satışa sunulduğundan emin olunmalıdır” diye konuştu.
    ‘FIRINLARDA DENETİM ARTIRILMALI’
    İftarda tüketilen yemeklerin saklanma kıstaslarını anlatan Toprak, “Yemekler sahura kadar oda ısısında tutulmamalı, yemeklerin tekrar tekrar ısıtılmasından kaçınılmalı, yemekler yenilecek miktarlarda ısıtılmalı ve hemen tüketilmelidir. Gerek ramazan ayında artan ekmek ve pide tüketimi, gerekse Covid-19 sebebiyle ekmek fırınları başta olmak üzere gıda kontrol görevlisi arkadaşlarımızın güvenliklerini sağlayarak denetimlerin artırılması mutlak bir zorunluluktur” dedi.

    FOTOĞRAFLI

  • Kaçak villanın malzemelerini taşımak için iskeleye ray döşemişler

    Kaçak villanın malzemelerini taşımak için iskeleye ray döşemişler

    Ahmet İSTEK/DEMRE (Antalya), (DHA)- ANTALYA’nın Demre ilçesinde, koruma altındaki birinci derece doğal sit alanında, koronavirüs salgını sürecinde 48 saatte yapıldığı belirlenen kaçak villanın, yapım fotoğrafları ortaya çıktı. Koronavirüs salgını yasaklarının olduğu dönemde yapılan villanın malzemelerinin, kayıklarla adaya getirilip raylı vinçlerle taşındığı belirlendi.
    Demre’ye bağlı Kekova Koyu’ndaki birinci derece doğal sit sınırları içinde korunması gereken kültür varlığı olan, yapılaşmanın kesinlikle yasak olduğu Koyun Adası’nın karşısına yapılan villa, Demre Belediyesi ekiplerince mühürlendi. Demre’nin Üçağız Mahallesi’nde 1304 metrekarelik zilyetliği olan, içinde 1990 yapımı 98,50 metrekarelik ev ve zeytin ağaçları bulunan, ancak yapılaşmanın kesinlikle yasak olduğu arazinin, mirasçıları tarafından İstanbul’da yaşayan kişiye satıldığı belirlendi.
    BEYANLA YAPI KAYIT BELGESİ ALINMIŞ
    Bu kişi tarafından yapılaşmanın yasak olduğu, kesinlikle korunması gereken alandaki yapıya, 7 Kasım 2018 tarihinde, beyana dayalı, yapı kayıt belgesi alındığı tespit edildi. Bu yapının daha sonra 6 Nisan 2020’de noter kanalıyla M.A. adlı kişiye devredildiği belirlendi. Koronavirüs salgını sürecinde yıkılan yapının yerine ise çelik konstrüksiyon ve ahşap balkonlu villa inşa edildiği saptandı. Bitme aşamasına gelen villa, Sahil Güvenlik ekipleri gözetiminde Demre Belediyesi ekipleri tarafından mühürlendi.
    ADAYA RAYLI VİNÇ KURULMUŞ
    Çivi çakılmasının dahi yasak olduğu adada 48 saatte tamamlanan villanın, nasıl bu kadar kısa sürede bitirildiğinin detayları da ortaya çıktı. Villa yapımında yaklaşık 15 kişinin çalıştığı, çelik konstrüksiyon ve ahşap malzemelerin bölgeye kayıklarla taşındığı belirlendi. Tekne bağlama rıhtımından villanın olduğu yaklaşık 30 metre yukarıya da raylı vinç sistemi yapıldığı fotoğraflarla belgelendi. Tekneyle adaya getirilen malzemelerin, raylı vinçle yukarı çekildiği, çalışanların da aralıksız çalışmayla villayı 48 saatte tamamladığı anlaşıldı. Villa yapımı ihbarını alan Demre Belediyesi ekiplerinin, inşaat çalışanlarını, mühürleme işleminden iki gün önce uyardığı da ortaya çıktı.
    SOSYAL MESAFE UNUTULDU
    Raylı vinç sisteminin yer aldığı fotoğraflarda, çalışanların adaya getirilen malzemeleri alıp, villanın olduğu noktaya raylarla kolayca taşıdığı belirlendi. Koronavirüs salgını tedbirleri kapsamında İçişleri ve Sağlık bakanlıklarının, maske kullanımı ve sosyal mesafe ile ilgili genelgeleri de villanın yapımında göz ardı edildi. Villa yapımında görev alan çalışanların maske kullanmadığı, sosyal mesafe kuralını da hiçe saydığı fotoğraf karelerine yansıdı.
    ‘YAPIYI YIKACAĞIZ’
    Demre Belediye Başkanı İYİ Partili Okan Kocakaya, “Akıl alır gibi değil. Adamlar kesinlikle yapılaşmanın yasak olduğu, korunması gereken kültür varlığı olan bölgeye villa inşa ediyor. Verilen yapı kayıt belgesi de geçerli değil. Beyana dayalı olduğu için gözden kaçmış. Bu bölgede yapı kayıt belgesi verilmesi olanaksız. Yer hazine arazisi. Tapusu da yok. Üçağız Mahallesi’nde evine çivi çakan vatandaş mahkeme kapısında sürünüyor. Adamlar 3 gün içinde ‘Elimizde yapı kayıt belgesi var’ diyerek 15- 20 işçi çalıştırarak, kaçak malzeme taşıyarak, villa inşa ediyor. Yasal süreci tamamlayarak bu yapıyı yıkacağız” dedi.
    ‘YIKIM EKİBİ TEKNELERLE GİDECEK’
    Başkan Kocakaya, binanın duvarında yapı kayıt belgesinde adı görünen kişinin İstanbullu olduğunu belirterek, “Kim olduğunu bilmiyoruz, 3 günlük yasal süreleri var” dedi.
    Antalya Valisi Münir Karaloğlu’nun da konuyu yakinen takip ettiğini vurgulayan Başkan Kocakaya, “İmar Kanunu, Kıyı Kenar Kanunu’na aykırı yapılan bu villa için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da devrede. 3 gün içerisinde yıkımı kendileri yapmazsa, bizim ekiplerimiz teknelerle o bölgeye gidip yıkımı yapacak. Zilyetli bir arazi burası, farklı beyanlardan bile hüküm giyebilirler. Ramazan Bayramı öncesi yıkımı yapmış oluruz. Yapım aşamasında uyarmamıza rağmen pazar günü sabahın ilk ışıklarına kadar çalışıp bitirmişler. Sahil Güvenlik bile uyarmış. Sit alanlarının, kıyılarımızın korunması için asla taviz vermeyeceğiz” diye konuştu.
    ENCÜMEN YIKIM KARARI ALDI
    Demre Belediyesi encümeni, kaçak yapılan villa için yıkım kararı aldı. Yasal süre gereği 3 günlük süre içinde çelik konstrüksiyon yapının yapanlar tarafından eski haline getirilmesi isteniyor. Demre Belediyesi encümeni ayrıca kaçak yapıdan dolayı villa sahibine idari para cezası kesecek ve İmar Kanunu, Kıyı Kenar Kanunu’na muhalefetten Demre Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda da bulunacak.

    FOTOĞRAFLI

  • Olimpos Antik Kenti’nde kazı çalışmaları haziranda başlıyor

    Olimpos Antik Kenti’nde kazı çalışmaları haziranda başlıyor

    Selma KUNAR/ANTALYA, (DHA)- ANTALYA’nın Kumluca ilçesindeki Olimpos Antik Kenti’nde yapılacak olan kazı çalışmaları, Roma ve Bizans dönemlerinde kutsal alan olarak kullanılan piskoposluk sarayında başlayacak. Temmuz ayında başlayacak çalışmalar, akropol ve nekropol alanlarındaki onarım çalışmalarıyla eş zamanlı gerçekleştirilecek. Geçen yıl hayatını kaybeden Olympos Kazısı Onursal Üyesi Sanat Tarihçisi Sinan Sertel, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda anılacak.
    Olimpos Antik Kenti Kazı Başkanı Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yelda Uçkan, temmuz ayında kazı ve onarım çalışmalarına başlayacaklarını söyledi. Olimpos kazılarının 12 ay sürdüğünü belirten Prof. Dr. Uçkan, antik kentte 2020 yılındaki çalışmalara mart ayında başlamayı planladıklarını, koronavirüs salgını nedeniyle bunu gerçekleştiremediklerini aktardı. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün, çalışmalara Ramazan Bayramı sonrası başlayabileceklerini bildirdiğini kaydeden Prof. Dr. Yelda Uçkan, “En geç temmuz ayı ortasında eğer her şey beklendiği gibi yolunda giderse, koronavirüse karşı gerekli tedbirleri alarak çalışmalarımıza başlayacağız. Özellikle sosyal mesafenin korunması söz konusu olduğu için daha sadeleştirilmiş bir ekiple ve muhtemelen daha az işçiyle çalışmamız gerekecek” dedi.
    AKROPOL TEPESİNDE ONARIM ÇALIŞMASI
    Geçen yılı onarım çalışmalarıyla kapattıklarını ifade eden Prof. Dr. Uçkan, 2020 Ocak ayından itibaren de laboratuvar çalışmalarına devam edildiğini söyledi. Olimpos’ta bulunan uzman ekibin arazide bu yıl yapılacak çalışmalar öncesi hazırlık kapsamında çevre düzenlemesi yaptığını belirten Prof. Dr. Uçkan, bu yılki çalışmaların ilk etabında, yarım kalan onarımlarla devam etmeyi planladıklarını söyledi. Uçkan, “Olimpos antik kentinin içine yerleştiği vadiyi, kuzey yönde Omurga Dağı’nın yamaçları sınırlar ve Omurga Dağı’nın güneydoğusunda yer alan Yolmaca Sırtı’nın uzantısı vadinin deniz kıyısındaki ağzını daraltır. 48 metre rakımlı bu tepe üzerinde iki ve üç katlı düzenlenmiş kule tipi konutlardan oluşan sivil dokuya ait mekanlar ve su ihtiyacını karşılamak için bir sarnıç bulunuyor. İşte bu akropol tepesinde ciddi yıkılma tehlikesi olan bir duvarın onarımını geçen yıl sonu itibarıyla tamamlanmıştık. Ancak genel olarak akropol tepesindeki duvarların geniş kapsamlı bir onarıma ihtiyacı var” diye konuştu.
    2020 yılı programına bu onarım çalışmalarını aldıklarını ifade eden Prof. Dr. Uçkan, “Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü de uygun gördü. Dolayısıyla ödenek gelirse ilk etapta o alandaki onarımla başlamayı planlıyoruz. Bir yandan da turizm sezonu açıldığı için sahil bu işlere çok uygun olmayabilir. Onarım çalışmasını belki turizm sezonunun kapanmasından sonraya bırakabiliriz” dedi.
    KAZI ÇALIŞMASI PİSKOPOSLUK SARAYI ALANINDAN BAŞLAYACAK
    Kazı çalışmalarını onarım çalışmalarıyla eş zamanlı yapmayı planladıklarını, ancak bu çalışmaların ekip ve işçi durumuna göre ayarlanacağını sözlerine ekleyen Prof. Dr. Yelda Uçkan, “Kazı çalışmalarımızı piskoposluk sarayı olarak adlandırdığımız alanda yürütmeyi planlıyoruz” dedi. Prof. Dr. Uçkan, Olympos Antik Kenti’ndeki Roma ve Bizans döneminde kutsal alan olarak kullanılan alanla ilgili şunları söyledi:
    “Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait olan ve İmparator Marcus Aureius’a ithaf edilmiş bir heykelin bulunduğu tapınağın önünde geniş bir avlu olarak tanımlayabileceğimiz kutsal bir alan var. Kentin Hıristiyanlaşmasından sonra ‘temenos’ dediğimiz bu kutsal alanda, tapınağa hiç dokunulmadan Hıristiyanlığa ait yapılar yapılmış. Alanda Piskoposluk Kilisesi merkezi yapı konumunda bulunuyor. Kilisenin kuzeyinde vaftizhane ve ek yapılar yer alıyor. Kilise, vaftizhane ve ek mekanlar, kompleksin dini yapılarını oluşturuyor. Alanın batı bölümünde birbiriyle organik bağlantı içinde peristyl (sütunlu avlu) ve triclinium (yemek-toplantı salonu) bulunuyor. Doğu bölümde ise bir avlu etrafında sıralanmış mekanlardan oluşan piskopos ikametgahı yer alıyor. Alan içinde büyük boyutlu bu yapıların dışında, iki katlı düzenlenmiş oldukları anlaşılan çok sayıda mekan ise görevli din adamlarının özel yaşam odaları ve idari işlerin yürütüldüğü birimler olarak kullanılmış. Mimari özellikler ve ele geçen buluntular yapı kompleksinin, M.S. 5-6. yüzyıllarda kullanıldığını gösteriyor. Geçen yıl da burada kazı çalışmalarımızda bu alanın, turist yolu dediğimiz yol üzerine kapıyla açıldığını tespit etmiştik. İşte bu yıl bu kapıyı ortaya çıkarmayı planlıyoruz.”
    ‘KUTSAL ALAN, KÜLTÜREL DEVAMLILIK AÇISINDAN ÖNEMLİ’
    Bizans döneminde piskoposluk saraylarının, kentlerin hem dini hem idari merkezleri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Uçkan, “Burada hem dini işlev taşıyan kilise ve vaftizhane gibi mekanlar, hem yönetim mekanları, hem de konaklama alanları yer alıyordu. Yani hem özel, hem dini, hem de kamusal alanların bir arada olduğu bir örnek görüyoruz” dedi.
    Türkiye’de bilinen antik kentler içinde piskoposluk sarayı örnekleri bulunmasına karşın Olimpos’taki piskoposluk sarayının, bu kadar geniş organizasyonlu ve bu kadar net mekanların işlevlendirildiği tek örnek olduğunu kaydeden Prof. Dr. Uçkan, “Bu nedenle 5 ile 6. yüzyılda yapılmış bu piskoposluk sarayı önemli. Diğer yandan bir başka önemi ise bu alanda kültürel devamlılığı görmemiz. Roma dönemindeki bu kutsal alan, Hıristiyanlıkta da aslında kutsal bir alan olarak kullanıma devam etmesi ilginç bir örnektir” diye konuştu.
    ‘SİNAN’I UNUTMADIK’
    Prof. Dr. Uçkan, geçen yıl uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybeden Olympos Kazısı Onursal Üyesi Sanat Tarihçisi Sinan Sertel’i unutmadıklarını belirtti. Prof. Dr. Uçkan, Olympos Kazısı Alan Sorumlusu ve Kazı Başkanı Yardımcısı Vekili olarak görev yapan ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü doktora öğrencisi Sinan’ı anmak ve anısını yaşatmak için ‘Bizantolog’ grubu üyeleri olarak webinar etkinliği düzenleyeceklerini söyledi. Prof. Dr. Uçkan, webinar etkinliğinin 19 Mayıs tarihinde Zoom uygulaması kullanılarak gerçekleştirileceğini ifade etti.
    Sinan Sertel’in anısına düzenlenecek etkinlikte Geç Antik Çağ ve Bizans alanında çalışan yüksek lisans ve doktora öğrencileri Bizans materyal kültürüne ilişkin çalışmalarını sunma imkanı bulacak. Webinar etkinliğine sunum yapan katılımcılara Olympos Kazı Ekibi tarafından ‘Olympos I 2000-2014 Araştırma Sonuçları’ adlı kitap hediye edilecek.
    SİNAN SERTEL’İN ÖLÜMÜ
    Sinan Sertel, 18 Mayıs’ta, Kemer ilçesi Ulupınar Mahallesi Çıralı sahilinde yürütülen kazı çalışmaları sırasında ağaç kesildiği iddiaları üzerine bölgede oturan Sadık Poyraz ile tartışmıştı. Tartışma sırasında Sadık Poyraz, yanındaki bıçakla Sinan Sertel’i göğsünden bıçaklamıştı. Çağırılan ambulansla hastaneye kaldırılmak istenen Sinan Sertel, yolda yaşamını yitirmişti.

    FOTOĞRAFLI