Kategori: Genel

  • Sahte zeytinyağı nasıl anlaşılır

    Sahte zeytinyağı nasıl anlaşılır

    Edremit Ticaret Odası Yüksek Kimyager, Zeytinyağı Tadım Uzmanı ve Eğitmeni Zülal Taçar, zeytin aroması ve renklendiriciler kullanılarak ucuz bitkisel yağlardan sahte zeytinyağı yapıldığını belirtti. Tacar, “Bir, bir buçuk senedir çok ciddi anlamda bizim gibi laboratuvarlar ve diğer kurumlar bu konuda epeydir mücadele veriyor. İyi bir zeytinyağının içerisine rafine edilmiş bir ürün konulabiliyor veya kötü bir zeytinyağı karıştırılabiliyor ama yine bir zeytinyağı oluyor. Tüketime uygun olmayabilir ya da uygun hale getirebilir. Piyasada artık zeytinyağı etiketiyle satılan sahte yağların neredeyse hiçbirisi zeytinyağı değil, tamamen karışım bir bitkisel yağ. Bitkisel yağ dediğimiz kanola olabilir, palm olabilir, pamuk olabilir, ayçiçek ya da mısır özü ama tek bir tip dahi değil. Gerçekten birkaç tanesinin karışımından oluşmuş. Hatta daha da kötüsü bunu daha inandırıcı bir hale getirmek için maalesef bazı aromalar katılarak zeytin kokusunun sağlandığı. Renk dengelemek için renk düzenleyicilerin konularak piyasaya zeytinyağı olarak arz edilmiş olan aslında hep duyduğumuz sahte zeytinyağı konusu” dedi.

    Güvenilir marka ve yerlerden zeytinyağı alınması gerektiğini vurgulayan Taçar, “Bu konuda önceden daha kolay ve çözümleyici şeyler söyleyebiliyorduk ama artık bizler için de, tüketici için de çok zor. Şunlara dikkat edelim en başta. Gerçekten biz bir zeytinyağı alacaksak, zeytinyağı satışının yapıldığı bir satış noktası, bir marka sahibinin satış mağazası veya şarküteri tarzı zeytinyağının da satılabileceği noktalardan, doğru noktadan almak önemli. Tüketici şöyle düşünüyor, pazarlardan ya da bir yerlere turizm amaçlı gittiğinde bölge zeytinyağı bölgesiyse yol kenarlarında veya semt pazarlarında satılan yağları doğal bir yağ algısıyla, daha doğal olduğunu düşünerek almak istiyor. Ama maalesef o yağların neredeyse hiçbirisi zeytinyağı dahi değiller. Biz bunları laboratuvar analizleri ve raporları sonucunda ortaya koyuyoruz, mücadele ediyoruz” diye konuştu.

    Gerçek zeytinyağının bir kokusu olduğunu vurgulayan Zülal Taçar, “Mümkünse gerçekten bir satış mağazasından, bir marka sahibinden, markanın satış noktasından koklayarak, tadarak almalarını veya güvendiğimiz zincir marketlerden bildiğimiz gerçek markalarla, en azından zeytinyağı olduğunu bildiğimiz ürünleri tercih etmeliler. Duyusal olarak tüketicilerin kendilerinin de yapacakları iki aşama var. Tüketici bir bardağa çok az bir miktar yağı koysun ve sadece koklasın. Çünkü zeytinyağının kendine özgü kokuları vardır. Bir zeytinyağı her halükarda kokar. Bir zeytinyağı güzel kokar veya kötü ise de kötü kokar ama kokar. Yani kokmayan bir zeytinyağı gerçekten yoktur. Olumlu ve olumsuz özelliklerini her zaman kokladığınızda size hissettirir” ifadelerini kullandı.

    Zeytinyağının renginin belirleyici bir özellik olmadığını ifade eden Tacar, “Bardağa zeytinyağınızı koyduğunuzda burada renginin hiçbir önemi yok. Çünkü renk zeytinyağı için hiçbir şekilde kalite kriteri değil; sarı olabilir, yeşil olabilir, açık renk, koyu renk. Buna hiç takılmadan az bir miktar yağı bardağa koyup sadece koklasınlar ve ne hissettiklerini düşünsünler. Taze çimen kokuları, yeşil veya olgun domates, domates sapı, yeşil zeytin, çağla gibi, badem gibi, yeşil erik gibi, yeşil elma gibi, tere, roka, baharatsı, fesleğen, nane gibi. Bu tarz kokuları algılıyorlarsa iyi hissettirir ve bu kokular ile gerçekten güzel bir zeytinyağına sahibiz diyebilirler. Kötü kokular da algılayabilirler. Bunlar nedir? Siyah zeytin kokusu gibi ya da bozulmuş bir sebze meyve kokusu gibi, ekşimiş, mayalanmış kokular gibi, olgun peynir gibi. Bu tarz ya da bayatlamış, yapışkanlık hissi veren, artık çok uzun süre kalmış rutubet, küf gibi kokular da algılayabilirler. Bu ise yine belki zeytinyağıdır ama kusurlu, yani iyi olmayan bir zeytinyağı olduğunu düşündürebilir. Ama bir bitkisel yağda bunları algılayamazlar. Gerçekten kokmaz, hiçbir şekilde kokmaz” dedi.
    Edremit Ticaret Odası Başkanı Ahmet Çetin de zeytinyağında sahteciliğe karşı mücadele ettiklerini belirterek, “Zeytinyağı çok kıymetli bir ürün. Son dönemlerde de vatandaşlarımızın özellikle ucuz zeytinyağına ulaşması anlamında maalesef ki içinde zeytinyağı olmayan ya da tağşişle karıştırılmış, zeytinyağı esanslı, çok ucuza mal edilmiş ya da çok ucuza piyasaya sunulan zeytinyağları bulmaya, görmeye başladık. Burada da Edremit zeytinyağı isminin kullanıldığını tespit ettik. Tespit ettiğimiz firmalara, ulusal e-ticaret sitelerinde olmak üzere diğer piyasada da olan firmalara biz noter tespitleri yaparak tebligatlarımızı gönderdik ve Edremit zeytinyağı coğrafya işaretli ürünlerde bu yapılan sahteciliğin yapılmaması konusunda mücadelemize başladık. Aynı zamanda bu firmaları da Ticaret Bakanlığı’na şikayet ettik” dedi.

  • Bugün sıcak havanın keyfini çıkarttı

    Bugün sıcak havanın keyfini çıkarttı

    Eskişehir’de hava sıcaklıklarının mevsim normalleri üzerinde seyretmesiyle güneşli havayı fırsat bile birçok kişi kendini sokağa attı.
    Kent merkezinde etkili olan güneşli hava ile birlikte sıcaklık 16 dereceye kadar yükseldi. Mevsim normalleri üzerinde olarak etki gösteren güneşli ve sıcak havayı birçok kişi fırsata çevirdi. Geçtiğimiz günlerde soğuktan dolayı sakin olan birçok alanda kalabalık hakim oldu. Vatandaşlar güneşli havanın keyfini sürerek kent merkezinde vakit geçirdi.

  • Gazze’deki soykırım konuşuldu

    Gazze’deki soykırım konuşuldu

    ‘Sivil İnisiyatif ve Gazze’ konulu söyleşiyle SUBÜ Konuşmaları’nın 81’inci konuşmacısı olan Çevirmen Ayçin Kantoğlu, “Dünya tarihinde bu şekilde 24 saat kayıt altına alınmış bir soykırım görülmemiştir. Siyonizm bir insanlık düşmanlığıdır ve bununla mücadele edilmesi gerekir” dedi.
    Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 81’inci konuşmacısı, ‘Sivil İnisiyatif ve Gazze’ konulu söyleşiyle Çevirmen Ayçin Kantoğlu oldu. Moderatörlüğünü SUBÜ Uygulamalı Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kenan Göçer’in üstlendiği söyleşide; sivil inisiyatifin ne olduğu, Gazze’deki soykırımda devlet yönetimi ve sivil inisiyatif ilişkisi ile gelecekte Türkiye’nin üstleneceği roller üzerine konuşuldu. Programın tamamı üniversitenin YouTube kanalı SUBÜ Haber’den istenildiği zaman izlenebiliyor.

    İnisiyatifin öncecilik manasına geldiğini, Türkçede de inisiyatif almak ve inisiyatif kullanmak şeklinde kullanıldığını belirten Çevirmen Ayçin Kantoğlu, “Gücünüzü, kudretinizi, ehliyetinizi kullanmak şeklinde inisiyatif kelimesini açıklayabiliriz. Burada altı çizilmesi gereken asıl mesele irade beyanının siyasi, ideolojik herhangi bir angajmanın yükü altında değil, sivil bir çerçevede gerçekleşmesi. Sivillik kavramı altı çizilmesi gereken bir husustur. Türkiye’de bu kavramın eksikliğini çok hissediyoruz. Sivil toplum kuruluşlarımız toplumun bilinçlendirilmesi için çaba gösteriyorlar ancak dünyada yaşanan hadiseler o kadar çetin ki insanın mana dünyasını boğacak hale geldi. Bu durum, her yetişkinin vatandaşlık ve insanlık şuuruyla bu görülen çetin hâl karşısında bir vaziyet belirlemesini gerekli kıldı.

    Siyasi iklimin fazlaca kutuplaşması, taraflar arasında ve toplumda diyalog zeminlerinin erozyona uğraması, insani diyalogların bile manipülasyon, hakaret, kavga çerçevesinden uzaklaştırılamaması, sağlıklı iletişim tesis edilememesi gibi hususlar sebebiyle artık iyilik dahi siyasetin bir parçası haline geldi. İnsanın; varoluşunu bugüne kadar hep sınırlandıran, tespit eden, kendisiyle anlamlandırmaya çalışan her türlü damganın, yükün, ideolojinin pençesinden kurtarmak ve varoluş gayesini tekrar insana teslim etmek mecburiyeti var” diye konuştu.

    “Çocuklar bile isteye öldürülüyor”
    Çocukların hunharca, bile isteye, hedef gözeterek katledildiğini kaydeden Kantoğlu, “Böyle bir dünyada yaşayan yetişkinler bu korkunç vaziyete çare olamayan, derman bulamayan ve yetişemeyen yetişkinlerdir. Yetişkinlik yetişmeyi gerektirir. Sonuçları itibariyle değerlendirdiğimizde yetişkin olmak, olgunlaşmak, mesuliyet taşımak bakımından maalesef hem Türkiye toplumunun hem de dünya genelinde insanlığın bir sıkıntılı hâl içerisinde olduğu muhakkaktır.

    Deniz kenarında çay içerken, plajda oynayan çocukların boğulduğunu görsek oturduğumuz yerde etrafa mı bakarız? Birbirimizle bu çocukların kim olduğunu, hangi dinden, hangi ırktan olduklarını veya isimlerinin ne olduğunu mu tartışırız? Anne babalarının nerede olduğunu mu sorgularız? Yoksa gayri ihtiyari elimizdekini bırakıp üstümüzle başımızla onları kurtarmak için o suya dalar mıyız? Aslında mevcut hal budur. Karşımızda boğulan, soykırıma uğrayan bir topluluk var ve biz bunu izleyenler olarak ne yapacağımızı bilemeden, elimizi taşın altına koymadan, başka şeyleri suçlayarak devam edemeyiz.

    İsrail’in Gazze soykırımını 7 Ekim öncesine bakmadan ele aldığımızda yanılgıya düşer, İsrail’in mazlum ve Filistin’in saldırgan olduğu yanlışına varırız. Siyonist rejimin tüm dünyada yürüttüğü kara propagandayı anlamak için tarihi bilinç ile tüm geçmişe bakmalıyız. 100 yıla yakın bir süredir işgal altında olan bu insanlar büyük bir mezalimle yüzleştiler. 7 Ekim sonrası sadece bunun hızlandırılmış bir versiyonunu izledik. Dünya tarihinde bu şekilde 24 saat kayıt altına alınmış bir soykırım görülmemiştir. Siyonizm bir insanlık düşmanlığıdır ve bununla mücadele edilmesi gerekir” ifadelerine yer verdi.

  • Ücretsiz balık dağıtımı

    Sultangazi Belediyesi, Habibler’de kurduğu stantta vatandaşlara ücretsiz balık dağıttı. Standın başına geçen Belediye Başkanı Abdurrahman Dursun’un dağıttığı 1 buçuk ton lüfer bir saat içinde tükendi
    Balık sezonunun açıldığı günden bu yana ilçe sakinlerini balıksız bırakmayan Sultangazi Belediyesi, ücretsiz dağıtıma devam ediyor. İlçenin çeşitli noktalarında yapılan dağıtımın adresi bu kez Habibler oldu. Kasa kasa balıklar kurulan stantta ücretsiz olarak vatandaşa dağıtıldı. Sultangazi Belediye Başkanı Abdurrahman Dursun, standın başına geçerek poşete koyduğu lüferleri sırası gelen vatandaşa verdi. 1 buçuk ton balık bir saat olmadan tükendi.

    “Vatandaşlarımıza taptaze lüfer dağıttık”
    Vatandaşların yoğun ilgisinden dolayı mutlu olduklarını belirten Başkan Dursun, “Balık sezonu bereketiyle sürüyor. Biz de sağlık için önemli bir besin olan balığı komşularımızla paylaşmak için sık sık balık dağıtımı gerçekleştiriyoruz. Bugün merkez Habibler’deydik. Vatandaşlarımıza taptaze lüfer dağıttık. Toplamda 1 buçuk ton balık dağıttık. Farklı noktalarda dağıtmaya da devam edeceğiz. Bütün komşularımıza afiyet olsun” diye konuştu.

  • Deniz suyu çekildi, balıkçılar avlanmaya çıkamadı

    Deniz suyu çekildi, balıkçılar avlanmaya çıkamadı

    İstanbul’da Menekşe Sahili’nde deniz suyunun çekilmesiyle sahilde küçük adacıklar ortaya çıkarken, balıkçılar ise denize açılamadı. Deniz suyunun çekildiği sahil havadan görüntülendi.
    İstanbul Küçükçekmece’deki Menekşe Sahili’nde deniz suyu çekilerek, sahil boyunca küçük adacıklar oluştu. Menekşe Deresi’ndeki balıkçılar ise denizin sığlaşması nedeniyle kayıklarıyla denize açılamadı. Havadan çekilen görüntülerde sahil şeridi boyunca adacıkların oluştuğu ve deniz suyunun metrelerce çekildiği görüldü. Deniz suyunun bu yıl önceki yıllara göre çok daha fazla çekildiğine dikkat çeken balıkçılar, suyun sığlaşması nedeniyle avlanmaya çıkamadıklarını dile getirdi.

    “Denizin çekilmesinden dolayı balığa çıkamıyoruz”
    Menekşe Deresi’nde balıkçılık yapan Fatih Akkor, bu yıl deniz suyu seviyesinde her zamankinden daha fazla çekilme olduğunu belirtti. Akkor, ‘‘Deniz suyu hiçbir yıl bu kadar fazla çekilmemişti. Bu yıl çekilme durumu 60-70 santimetre kadar oldu. Bu durum yağmurlarla da ilgili. Küçükçekmece Gölü ve barajlardan su gelmemesi bu çekilmeyi de etkiledi. Belki birkaç güne su seviyesi düzelecek ama bu yıl her zamankinden daha fazla olan çekilme araştırılmalı. Biz balıkçılık yaptığımız için hissediyoruz. Ben suların çekilmesinden dolayı dün akşam balığa çıkamadım. Kayığım yatıyor, bekledim bekledim denize açılamadım. Çıksam giremeyecektim, o yüzden evime gitmek zorunda kaldım. Şimdi de bu saatte evimden geliyorum. Rızkımızı bile etkiliyor” dedi.

  • Mısır’dan birincilik ödülleriyle döndü

    Mısır’dan birincilik ödülleriyle döndü

    Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Mısır’ın Kahire kentinde düzenlenen Uluslararası Yaşanabilir Topluluklar Ödülleri’nden 2 birincilik ödülüyle döndü.
    Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, 4-7 Kasım tarihleri arasında Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) tarafından desteklenen Uluslararası Yaşanabilir Topluluklar SKA 2024 Ödülleri’nde (LivCom SDG Awards) birincilik ödülleriyle layık görüldü. Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi Başkanlığı Anne Şehir Sağlıklı Yaşam Projesiyle ilk sırada yer alırken, Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı İzmit Körfezi Balıklandırma Projesiyle kendi kategorisinde birinci oldu.
    Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne temsilen kazanılan ödülleri Kadın ve Aile Hizmetleri Şube Müdürü Tuğba Şam ve Deniz Çevresi Yönetimi Şefi Yasin Yılmaz aldı.

  • Türkiye Ulusal Jeodezi Komisyonu Sempozyumu

    Türkiye Ulusal Jeodezi Komisyonu Sempozyumu

    Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) ev sahipliğinde 24’üncüsü düzenlenen Türkiye Ulusal Jeodezi Komisyonu Sempozyumu Troya Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.
    İklim değişikliği ve Doğal Afetlerle mücadelede Jeodezi biliminin gücünün ele alındığı etkinliğe; Çanakkale Vali Vekili Mustafa Özsoy, Türkiye Ulusal Jeodezi ve Jeofizik Birliği Başkanı ve Harita Genel Müdürü Tümgeneral Dr. Osman Alp, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Pof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, Türkiye Ulusal Jeodezi Komisyonu Başkanı Dr. Müh. Alb. Erdinç Sezen, ÇOMÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Evren Karayel Gökkaya, Prof. Dr. Hüsnü Levent Dalyancı, Genel Sekreter V. Oğuz Ünal, Kepez Belediye Başkanı Birol Arslan, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Başkanı Ali İpek, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgün Akçay, Çanakkale Protokolü, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.
    Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile program başladı.

    Türkiye Ulusal Jeodezi Komisyonu 2024 Düzenleme Kurulu Başkanı ve ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu da bu yılki sempozyumumuzun ana temasının “İklim Değişikliği ve Doğal Afetlerin İzlenmesinde Jeodezi “olarak belirlendiğine işaret ederek, “Dünyamızın karşı karşıya olduğu iklim değişikliği, afet riskleri, çevresel ve toplumsal sorunlara çözüm bulmak için jeodezi bilim dalının sahip olduğu teknik bilgi ve veriler, hayati bir öneme sahiptir. Bu sempozyumun, iklim değişikliği ve afetlerin izlenmesi konusunda yeni bilimsel gelişmeleri ve uygulamaları ele alarak, hepimize ufuk açıcı bir perspektif kazandıracağına inanıyorum.

    TUJK 2024 Sempozyumu’nun kapsamında, jeodezi biliminin referans koordinat sistemlerinden gravite alanına, yer kabuğu hareketlerinden konum belirleme ve uydu tabanlı ölçüm tekniklerine kadar geniş bir yelpazede sunum ve tartışmalar yapılacaktır. Özellikle iklim değişikliği ve doğal afetler konulu özel oturumda, ülkemizde ve dünyada etkili olan afetler ve jeodezinin afet yönetimindeki rolü ele alınacak; bilgimizi ve birikimimizi daha ileriye taşımamıza katkı sağlayacak verimli bir paylaşım ortamı sunulacaktır. Jeodezi biliminin teknik bilgi birikimi, yalnızca akademik dünyaya değil, kamu politikalarına ve toplumun yaşam kalitesine doğrudan etki eden bir disiplindir.

    Ülkemizde jeodezi biliminin gelişmesine ve bu bilgi birikiminin kamu yararına etkin bir şekilde kullanılmasına yönelik çalışmalarımızın bir parçası olan TUJK 2024 Sempozyumu’nda ortaya çıkacak fikir ve projelerin, hem üniversitemiz hem de ülkemiz adına önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum” dedi.

    Türkiye Ulusal Jeodezi Komisyonu Başkanı Dr. Müh. Alb. Erdinç Sezen, Jeodezi kavramını tanımlayarak, jeodezinin coğrafi bilgi sistemlerinin en temel yapı taşı olduğunu, jeodezi alanında yapılan her türlü proje ve araştırmanın ülke haritacılığı adına son derece kıymetli olduğunu vurguladı ve ekledi: “Türkiye Ulusal Jeodezi Komisyonunun (TUJK) bilimsel toplantıları hedefe yönelik oluşur. Bilimsel seviyelerinin yüksekliği sayesinde ülkemizde gerçekleştirilen yer bilimleri ile ilgili toplantılar arasında hep farklı ve özel bir yere sahip olmuştur. Öte yandan yer bilimlerine gönül vermiş, konusunda uzman insanların kaynaşmasına, birbirlerini daha yakından tanımasına ve yeni iş birliklerinin oluşmasına fırsat sağlamıştır.

    2002 yılından bu yana her sene bir üniversite ev sahipliğinde gerçekleştirdiğimiz TUJK Bilimsel Toplantıları, sizlerin emekleri ve başkanlık olarak bizlerin koordinasyonu ile vücut bulmuştur. Gerçekleşen faaliyetlerin ortak bir sinerji içerisinde, çalışma grubu başkanlarımız ve düzenleme kurulu üyelerinin koordinesinde büyük emek ve özveri ile gerçekleştirildiğini belirtmek isterim. Etkinliğe ev sahipliği yapan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü ve Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu’na, düzenleme kurulu üyelerine, katkı sunan herkese teşekkür ederim” diye konuştu.

    Türkiye Ulusal Jeodezi ve Jeofizik Birliği Başkanı ve Harita Genel Müdürü Tümgeneral Dr. Osman Alp ise Türkiye gibi deprem bölgesi olan bir ülkede haritacılığın çok önemli olduğunun altını çizerek 21. yüzyılın başlamasının üzerinden 24 yıl geçtiğini hatırlattı ve “Bu sempozyumun konusu iklim değişikliği ve doğal afetlerin izlenmesinde jeodezi. Biz yerin kendi ekseni etrafında dönmesi, kutup hareketleri, yerkabuğu hareketleri gerçekten hepsiyle çok yakından ilgiliyiz. Jeodezi olmadan dinamik bir yapı gösteren dünyanın, yeryüzünün yeryuvarının koordinatlarını hesaplayamayız. Jeodezi ve jeoloji ile, jeofizik ile, sismoloji ile aklımıza gelen iklim bilimiyle alakalı.

    O yüzden jeodezinin etkisi çok fazla. Hiçbir disiplin, hiçbir bilim dalı şurada başlar şurada biter diye bir şey yok artık. Ne kadar karmaşık da olsa, öteki disiplinlerle ilişkide de olsa hepsinin bir arada proses edilmesi gerekiyor. Ama bir tanesi olmadan olmaz” şeklinde konuştu.
    Türkiye Ulusal Jeodezi Komisyonu Sempozyumu hediye ve plaket takdiminin ardından program, “İklim Değişikliği ve Doğal Afetlerin İzlenmesinde Jeodezi” başlığını taşıyan panel ile devam etti.

    Türkiye Ulusal Jeodezi Komisyonu Sempozyumunun açılış programı toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.

  • Kayak Merkezi tesisi tamamlandı

    Kayak Merkezi tesisi tamamlandı

    Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından Derbent ilçesine kazandırılacak Aladağ Kayak Merkezi Günübirlik Tesisinin inşaatı tamamlandı.
    Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Konya’nın 31 ilçesiyle birlikte önemli bir turizm potansiyeline sahip olduğunu dile getirerek, bu potansiyeli açığa çıkarmak için yürüttükleri çalışmalardan birisinin de Derbent Aladağ Kayak Merkezi Günübirlik Tesisi olduğunu söyledi. Kış aylarında yoğun ilgi gören Derbent Aladağ’daki tesisin önemli bir ihtiyacı karşılayacağını kaydeden Başkan Altay, “Sadece günübirlik gelecek misafirlere hizmet verecek tesisimiz bin 620 metrekare büyüklükte, betonarme ve çelik konstrüksiyon olarak inşa edildi.

    Otopark, restoran, kayak kiralama ve satış birimleri, giyinme odaları, mescit, duş, açık-kapalı teraslar bulunan tesisimizi çevre düzenlemesi ve bağlantı yollarını tamamladıktan sonra hemşehrilerimizin ve ziyaretçilerimizin hizmetine sunacağız. Konya’mıza ve Derbent’imize hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı. Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen, Konya’da kış turizminin gelişimine katkı sağlayacak Derbent Aladağ Günübirlik Tesisi, 23 milyon liraya mal oldu.

  • İstanbul’da deniz suyu çekildi

    İstanbul’da deniz suyu çekildi

    İstanbul Küçükçekmece’deki Menekşe Sahili’nde deniz suyu çekilerek, sahil boyunca küçük adacıklar oluştu. Menekşe Deresi’ndeki balıkçılar ise denizin sığlaşması nedeniyle kayıklarıyla denize açılamadı. Havadan çekilen görüntülerde sahil şeridi boyunca adacıkların oluştuğu ve deniz suyunun metrelerce çekildiği görüldü. Deniz suyunun bu yıl önceki yıllara göre çok daha fazla çekildiğine dikkat çeken balıkçılar, suyun sığlaşması nedeniyle avlanmaya çıkamadıklarını dile getirdi.

    “Denizin çekilmesinden dolayı balığa çıkamıyoruz”

    Menekşe Deresi’nde balıkçılık yapan Fatih Akkor, bu yıl deniz suyu seviyesinde her zamankinden daha fazla çekilme olduğunu belirtti. Akkor, ‘‘Deniz suyu hiçbir yıl bu kadar fazla çekilmemişti. Bu yıl çekilme durumu 60-70 santimetre kadar oldu. Bu durum yağmurlarla da ilgili. Küçükçekmece Gölü ve barajlardan su gelmemesi bu çekilmeyi de etkiledi. Belki birkaç güne su seviyesi düzelecek ama bu yıl her zamankinden daha fazla olan çekilme araştırılmalı. Biz balıkçılık yaptığımız için hissediyoruz. Ben suların çekilmesinden dolayı dün akşam balığa çıkamadım. Kayığım yatıyor, bekledim bekledim denize açılamadım. Çıksam giremeyecektim, o yüzden evime gitmek zorunda kaldım. Şimdi de bu saatte evimden geliyorum. Rızkımızı bile etkiliyor” dedi.

  • İstanbul’da köprüler turuncuya büründü

    İstanbul’da köprüler turuncuya büründü

    Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü lösemi hastalığına dikkat çekmek maksadıyla turuncu renkli ışıklarla aydınlatıldı.

    2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’nda farkındalık oluşturmak amacıyla Lösemili Çocuklar Vakfı (LÖSEV) çeşitli etkinlikler düzenledi. Bu etkinlikler kapsamında FSM Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü turuncu renge büründürüldü. Akşam saatlerinde başlayan uygulama, gün ağarıncaya kadar sürecek.