Kategori: Güncel

  • Diyanet’ten sigara içen personeline kötü haber

    Diyanet İşleri Başkanlığı, Başkan Ali Erbaş imzasıyla, 17 Ocak 2019 tarihinde tüm birimlere gönderdiği resmi yazıda, sigara içen personele yaptırım kararı aldı.

    Milli Gazete’de yer alan habere göre; Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş imzalı yazıda, personelin hacca veya umre görevi sırasında, otel önlerinde ve açık alanlarda sigara içmesinin vatandaşlar tarafında çok sayıda şikâyet konusu olduğuna dikkat çekerek “Bu itibarla, bu yıl yapılacak hac görevli seçim mülakatlarında sigara içmeyen personel, sigara içen personele tercih edilecek; daha sonraki yıllarda da sigara içen personele hac görevi verilmeyecektir” denildi.

    “ÖNEM VE ÖNCELİK VERDİĞİNİZ HUSUSLARIN BAŞINDA YER ALMAKTADIR”

    Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tüm birimlere gönderdiği Başkan Ali Erbaş imzalı “Sigara İçilmemesi Hakkında Talimat” başlıklı yazısında şu ifadelere yer verdi:

    “Başkanlığımız hac organizasyonu ile kutsal topraklara giden vatandaşlarımızın hac ibadetlerini sahih, sağlıklı ve huzurlu bir şekilde yerine getirebilmelerinde personelimize büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Bu nedenle organizasyonumuzun her kademesinde görev yapacak personelimizin ehliyetli ve liyakati olması Başkanlık olarak önem ve öncelik verdiğiniz hususların başında yer almaktadır.

    Bu önem ve önceliğimize rağmen gerek kafilelerde gerekse ekiplerde görev alan bazı personelimizin otel önlerinde ve açık alanlarda sigara içtikleri müşahede edilmişti. Hiç şüphe yok ki, bu durum kutsal toprakların manevi atmosferine yakışmadığı gibi rehberlik yaptığımız hac yolcularımızın da örnekli ve rehberlik noktasında beklentilerine uygun düşmemektedir. Uygun düşmediği için de bu konuda organizasyonumuzla hacca veya umreye giden vatandaşlarımızdan Başkanlığımıza sayısız şikayet dilekçesi gelmiş ve hala gelmektedir.

  • 12 Eylül davası tekrar görülmeye başlandı

    12 Eylül darbesine ilişkin dönemin Genelkurmay Başkanı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya hakkındaki dava, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin sanıklar hakkında verilen hükmü usul yönünden bozmasının ardından Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden görülmeye başlandı.

    Duruşmaya davanın bazı müdahilleri ve avukatları ile mülga Başbakanlık yerine Cumhurbaşkanlığı, TBMM, DİSK, Muğla Barosu ve 68’liler Derneğinin de arasında bulunduğu müdahil tüzel kişiliklerin avukatları katıldı.

    Ölen sanıkların mirasçılarının avukatlarının bulunmadığı duruşmada hazır bulunanların tutanağa geçirilmesinin ardından usul tartışmaları yaşandı.

    Müdahil avukatlardan Ömer Kavili, dosyaya giren belgelerin duruşmada okunmasını istedi. “12 Eylül darbecilerinin, darbe yapmak için ortamın ısınmasını bekledikleri en önemli olayın 1 Mayıs 1977’de yaşandığını” ifade eden Kavili, buna ilişkin belgenin dosyaya kazandırılmasını talep etti.

    Müdahil Muğla Barosu avukatı Senih Özay, mahkeme heyetinde dördüncü hakim görevlendirilmesini talep etti. Ahmet Türk’ün de aralarında bulunduğu bazı müdahillerin avukatı Öztürk Türkdoğan ise duruşmanın görüntülü olarak kaydedilmesini istedi.

    Mahkeme heyeti, cumhuriyet savcısın da görüşü doğrultusunda taleplerin reddine karar vererek, taraflara bozma ilamına uyulup uyulmamasına ilişkin görüşlerini sordu.

    Avukat Senih Özay, mahkemenin kararında direnmesini istedi.

    Bazı müdahil gerçek kişiler takdiri mahkemeye bırakırken, diğer müdahiller ve avukatları bozma ilamına uyulmasını talep ettiler.

    Mahkeme, savcının da talebi doğrultusunda “usul ve yasaya uygun” bozma ilamına uyulmasına karar vererek, taraflara beyanlarını sordu.

    Müdahillerin birçoğu, sanıkların mirasçılarına intikal eden mal varlıklarına tedbir konulmasını istedi.

    Müdahillerden Azize Yıldız, 12 Eylül darbesi mağduru olduğunu belirterek, “Vakıf Gureba Hastanesinde başhemşireyken ihtilal oldu ve beni tutukladılar. Yeni kapanmıştım, İslami kitaplarım vardı. Bunu suç unsuru yaptılar. En son Selimiye Kışlası’nda bırakıldım. Çok mağdur oldum. Maddi ve manevi haklarımın tazminini istiyorum” dedi.

    Yılmaz Yukarıgöz, 12 Eylül darbesinin ardından Merkez Bankasından 170 ton altın çalındığına yönelik iddialar bulunduğunu belirterek, yargılamada bu iddiaların üzerinde durulmasını istedi. MASAK raporlarının incelenmesini ve darbecilerin varislerine intikal eden miraslarına tedbir konulmasını ifade eden Yukarıgöz, zaman aşımı nedeniyle düşürülen işkence davalarının tekrar görülmesini ve işkenceye karışmış isimlerin yargılanmasını talep etti.

    Hüseyin Esentürk de 12 Eylül’ün sanık iki generalden ibaret olmadığını söyleyerek, “5 generalden de ibaret değil. Kocaman bir yapı. Nurettin Ersin’in mal varlığı niye es geçiliyor? Nejat Tümer’inki? Bunların ölmesi suçu ortadan mı kaldırdı? Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya için alınan kararlar onlar için niye alınmıyor?” ifadelerini kullandı.

    Müdahil Cumhur Yavuz ise darbenin ardından 11 yıl cezaevinde kaldığını, idamının istendiğini ancak sonrasında serbest bırakıldığını anlatarak, sanıkların mirasçılarının malvarlıklarına tedbir konulmasını istedi.

    Tayfun Görgün de Türkiye’nin halen 12 Eylül’ün zararlarını gördüğünü, bugünkü sorunların hepsinin gerisinde 12 Eylül ve diğer darbelerin bulunduğunu söyledi. Görgün, sanıkların mirasçılarına intikal eden mal varlıklarına tedbir konulması talebinde bulundu.

    Devlet mezarlığından çıkarılsın

    Mahkeme heyetinin taleplerini dinlediği TBMM vekili avukat Şebnem Demirhan, MASAK’tan yeniden rapor talep edilerek, sanıkların mirasçılarına intikal eden mal varlıklarına tedbir konulması ve söz konusu mal varlıklarının müsadere edilmesini istedi.

    Cumhurbaşkanlığı vekili avukat Mehmet Faruk Öztürk de suçun işlemesiyle elde edilen maddi ve manevi tüm menfaatlerin müsadere edilmesini ve Kenan Evren’in naaşının devlet mezarlığından çıkarılmasını talep etti.

    Avukat İlyas Danyeli, “Madem yasal açıdan bu sanıkların cezalandırılması mümkün değil, 12 Eylül darbesinden itibaren sanıkların elde ettiği maddi, manevi tüm kazanımların ellerinden alınmasını, rütbelerinin sökülmesini, cumhurbaşkanlığı, genelkurmay başkanlığı gibi sıfatlardan arındırılmalarını ve mirasçılarının mal varlıklarına el konulmasını talep ediyoruz.” diye konuştu.

    Avukat Ömer Kavili, Cumhurbaşkanlığının davaya katılması kararının kaldırılmasını talep etti.

    Avukat Mehmet Horuş da 12 Eylül darbesinin finans ayağının araştırılması talebinde bulundu.

    Başka darbelerin önüne geçilmesi için Türkiye’nin geçmişindeki darbe ve muhtıralarla hesaplaşması gerektiğini vurgulayan avukat Şeref Süslü de “Askeri Ceza Yasası’nın 30 ve 31. maddelerinin sanıklara uygulanmasını, sanıkların rütbelerinin geri alınmasını istiyorum. Sanıkların bu suçtan elde ettikleri tüm malvarlıklarının müsadere edilmesini, mirasçılarına geçen terekenin tespit edilmesi ve bunlar hakkında karar alınmasını talep ediyorum.” dedi.

    Senih Özay, sanıkların mal varlıklarına ilişkin MASAK’ın dava dosyasına gönderdiği raporun mahkeme huzurunda okunup zapta geçilmesini talep etti.

    68’liler Derneği adına davaya katılan avukat İmdat Balkoca, 12 Eylül’ün siyasi ayağının ortaya çıkarılmasını talep etti.

    Tüm uygar ülkelerde darbe ve darbeyle birlikte işlenen suçların insanlığa karşı işlenmiş suç olarak kabul edildiğini belirten Avukat Öztürk Türkdoğan da “Bu davada bizi hayal kırıklığına uğratan en önemli husus şu oldu, iddianamede darbeye hazırlık olarak işlendiği belirtilen suçlara yer verildi ancak gördük ki bu suçlara ilişkin bir ceza talep edilmedi. 12 Eylül döneminde suç işleyenlerin yargılanmasını, işkence ve infaz suçlarının tamamının cezalandırılmasını istiyoruz.” dedi.

    Beyanların ardından söz alan duruşma savcısı, davaya katılma talebinin kabulünü, diğer taleplerin reddini istedi.

    Müzakereden sonra ara karar açıklayan mahkeme heyeti, müşteki Utku Erdoğan, Azize Yıldız ve İpek Keskin Gür’ün davaya katılma talebini kabul etti.

    TBMM ve Cumhurbaşkanlığının davaya katılma kararının kaldırılması talebini reddeden heyet, 1 Mayıs 1977 olaylarına ilişkin MİT’ten rapor aslının getirilmesi ve Bayrak Harekat Planının dosyaya kazandırılmasına ilişkin talebi de kabul etmedi.

    Heyet, insanlığa karşı işlenen suçlar nedeniyle suç duyurusunda bulunulması talebini, suç duyurusunun ilgililer tarafından yapılmasının mümkün olduğu gerekçesiyle reddetti.

    Sanıkların ve mirasçılarının sanıklardan temin edilen maddi kazanımlar ve mal varlıklarının tespit edilip söz konusu mal varlıklarına tedbir konulması talebi de heyetçe kabul edilmedi.

    Dava, 12 Nisan 2019’a bırakıldı.

    Davanın geçmişi

    12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yürürlüğe giren, “Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağı”na dair anayasanın geçici 15. maddesi, 12 Eylül 2010 referandumu ile kaldırıldı. Türkiye genelinde birçok kişi ve örgüt, darbenin sorumluları ile bu kişilerin emir ve talimatlarını uygulayanlar hakkında suç duyurusunda bulundu.

    Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Evren ile Şahinkaya hakkında hazırladığı iddianamenin Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesince 10 Ocak 2012’de kabul etmesiyle Türkiye tarihinde ilk kez bir darbenin sorumluları yargı önüne çıktı.

    İddianamede iki komutan, ”Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek” ile suçlandı.

    Evren ve Şahinkaya, savunmalarında, suçlamaları kabul etmeyerek, kurucu iktidar olduklarını, mevcut mahkemelerin kendilerini yargılayamayacağını öne sürdü.

    Dava devam ederken çıkan yasayla Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi kapatılınca yargılama Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine devredildi.

    Mahkeme, 18 Haziran 2014’te Evren ve Şahinkaya’yı, 1979’da verdikleri muhtırayla anayasa ve TBMM’yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs, 1980’de de cebren anayasayı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM’yi ıskat ve cebren men suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı, takdiri indirimle cezayı müebbet hapse çevirdi.

    Evren ve Şahinkaya hakkında, Askeri Ceza Kanunu’nun “askeri rütbelerin sökülmesi”ne ilişkin 30. maddesinin de uygulanmasına karar verildi.

    Kararın ardından sanık avukatları kararı temyiz etti. Dosya Yargıtaydayken Evren, 10 Mayıs 2015’te 98 yaşında, Şahinkaya da 9 Temmuz 2015’te 90 yaşında hayatını kaybetti.

    Yargıtay 16. Ceza Dairesi, temyiz incelemesinde, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi.

    Dosyayı yeniden görüşen yerel mahkeme, karara uyarak düşme kararı verdi ve dosya tekrar Yargıtay 16. Ceza Dairesine geldi.

    Daire, yerel mahkemenin kararını bu kez usul yönünden bozdu.

    Bozma kararında, yerel mahkemenin gerekçesinde lehe olan kanunun 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) hükümleri olduğunun belirtilmesine karşın, hüküm fıkrasında 5237 sayılı TCK ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca karar verilmesi suretiyle gerekçe ile hüküm arasında karışıklığa neden olunmasının kanuna aykırı olduğu belirtildi.

  • Palu Ailesinden 6 Kişi Tutuklandı

    Körfez Başsavcılığı, Palu ailesi fertleri için Meryem ve Melike Tahnal’ın öldürülerek gömülmesi olayı hakkında aile hakkında ’kasten adam öldürme’ suçundan yakalama kararı çıkarttı. Çıkartılan karar üzerine harekete geçen Kocaeli Cinayet Büro ekipleri, Palu ailesi fertlerini gözaltına aldı. Kocaeli Emniyeti Asayiş Büro Müdürlüğünde işlemleri tamamlanan kayıp Meryem Tahnal’ın babası Harun Palu, annesi Havva Palu, ağabeyi İsa Palu, kardeşleri Fatih Palu ve Ayşe Palu, ailesinin damadı Tuncer Ustael ve eşi Emine Ustael, sabah saatlerinde Körfez Adliyesine sevk edildi. Adliyede işlemleri tamamlanan 7 kişiden baba Harun Palu serbest bırakılırken diğer 6 kişi ise tutuklanarak cezaevine gönderildi.

  • Palu ailesi ile ilgili flaş karar!

    Kayıp Meryem Tahnal’ın babası Harun Palu, annesi Havva Palu, ağabeyi İsa Palu, kardeşleri Fatih Palu ve Ayşe Palu İzmit’teki evlerinde, enişte Tuncer Ustael ve eşi Emine Ustuel ise katıldıkları canlı yayında Kocaeli Emniyeti Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro ekipleri tarafından gözaltına alındı. Palu ailesinden 7 kişi, hastahane kontrollerinin ardından Kocaeli Emniyeti Asayiş Şube Müdürlüğü’ne götürüldü.

    PALU AİLESİ OLAYINA YAYIN YASAĞI GETİRİLDİ

    Gözaltına alınan şahısların emniyetteki işlemleri sürerken, Körfez Cumhuriyeti Başsavcılığı’nın talebi ile Kocaeli Sulh ve Ceza Hakimliği tarafından soruşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi amacıyla olayla ilgili yazılı, görsel ve sosyal medyada ile internet ortamında faaliyet gösteren medya kuruluşlarının konu ile ilgili her türlü haber, röportaj, eleştiri ve benzeri yayınları yapmasının yasaklanmasına karar verildi.

    BAŞSAVCI’DAN AÇIKLAMA

    Kocaeli Cumhuriyet Başsavcısı Habib Korkmaz, Palu ailesinin gözaltına alınmasıyla ilgili olarak yazılı açıklamada bulundu. Cumhuriyet Savcılığı tarafından yapılan açıklama şöyle:

    “Kayıp olduğu iddia edilen Meryem Tanhal’ın 2008 yılı Kasım ayında Körfez Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaat ederek ‘eşi Ahmet T. ve eşinin akrabaları olan E.T., E. T., H.T., U. T. ve Y.Ş. isimli kişilerin kendisini uyuşturucu haplar ve iğnelerle etkisiz hale getirip başka kişilere pazarladıkları, organ ticareti yaptıkları, kendisinin bu duruma dayanamayarak küçük kızı Melike’yi de alarak Körfez’de yaşayan ailesinin yanına taşındığı, eşi olan Ahmet T.’nin kendisini İstanbul’a geri götürmek için Körfez’e geldiği, bu esnada babası olan Harun P. ile eşi Ahmet T. arasında kavga çıktığı ve babasının eşini öldürdüğü, bu olay üzerine eşinin ailesinin kendisini tehdit etmesi sebebiyle eniştesi Tuncer U.’ya ait bir aracın içerisinde ailece yaşamaya başladıkları’ iddiasıyla şikayetçi olması üzerine Körfez Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldığı, soruşturma kapsamında, müşteki Meryem Tanhal’ın ağabeyi İsa P.’nin de 2008 yılının Aralık ayında Körfez Cumhuriyet Başsavcılığına ‘Eniştesi Tuncay U.’nun aracında yaşadıkları dönemde bir gece saat 02.00 sularında kız kardeşi Meryem Tanhal’ın arabada olmadığını, öldürülen Ahmet T.’nin ailesinin kız kardeşini kaçırdığını’ beyan ederek şikayetçi olduğu, kayıp Meryem’in annesi Hava P.’nin ilk ifadesinde, ‘Kızı Meryem’in ölen eşinin ailesine bilgi sızdırdığı iddiasıyla damadı Tuncer U. tarafından yemek verilmeyerek ve darp edilerek cezalandırıldığını, bu nedenle kızının hastalandığını ve arabanın içerisinde vefat ettiğini’ beyan ettiği, ancak daha sonra alınan ifadesinde ‘Kızı Meryem’in kaybolduğunu, torunu Melike’nin ise annesinin kaybolmasından bir yıl sonra içine cin girdiği gerekçesiyle damadı Tuncer U. tarafından ispirto ve sirke içirilerek öldürüldüğünü, Sakarya ili Kuşça köyüne gömüldüğünü’ belirttiği, küçük Melike ile ilgili soruşturmanın ayrılarak Karasu Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiği, kayıp Meryem hakkında yürütülen soruşturmanın delil elde edilememesi sebebiyle 2014 yılında takipsizlik kararıyla sonuçlandırıldığı anlaşılmıştır.”

     

    KAZI ÇALIŞMALARINDAN SONUÇ ALINAMADI

    Yapılan kazı çalışmalarından bir sonuç alınamadığı ifade edilerek, şu açıklamada bulunuldu:

    “Kayıp Meryem’in ‘Müge Anlı ile Tatlı Sert’ isimli programda gündeme gelmesi üzerine bir izleyicinin kayıp Meryem’in ailesiyle eniştesinin aracında kaldığı dönemde, Meryem’i bir ağaca bağlanmış şekilde gördüğünü belirtmesi sebebiyle Körfez Cumhuriyet Başsavcılığımızca takipsizlik kararı kaldırılarak yeniden soruşturma başlatılmıştır. Televizyon programındaki beyanlar delil kabul edilerek 9 Ocak 2019 tarihinde kasten adam öldürme ve bu suça yardım suçlarından şüpheliler Emine U., Harun P., Ayşe P., İsa P., Hava P., Fatih P. ile kasten adam öldürme ve cinsel istismar suçlarından şüpheli Tuncer U. gözaltına alınmıştır. Kayıp Meryem’in cesedinin bulunabileceği yerlerde yapılan kazı çalışmalarından sonuç alınamamıştır.”

  • Fatih Portakal Hakkında Açılan Dava Sayısını Açıkladı

    Fox Ana Haber’in sunucusu Fatih Portakal, Twitter hesabından davalı ve davacı olarak hakkında açılmış 109 dosya olduğunu duyurdu.

    Portakal, “Aklıma geldi, davalı/davacı olarak kaç dosyam var öğrenmek istedim? Kanalın hukuk servisi bildirdi: Toplam 109 adet dosya, 97’sinde dava eden benim. 12’sinde şikayet edilenim. Bunun; 5’i devam ediyor, 7’sinin de 5’i savcılardan takipsizlik aldı. Kalan 2 beraat. Fena sonuç değil” ifadesini kullandı.

  • Tartıştığı Öğretmenini Gitar Kutusunda Okula Getirdiği Silahla Vurdu

    Afyonkarahisar Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Rahmiye Sare Palalı Teknik Koleji’nde okuyan lise ikinci sınıf öğrencisi M.A., okulda öğretmeni Cengizhan Özlü ile henüz öğrenilemeyen nedenle tartıştı.

    Kavgaya dönüşen olayda, devamsızlığı olduğu öğrenilen M.A. gitar kutusu içinde okula getirdiği tabancayla, öğretmeni Özlü’nün bacaklarına ateş etti.

    Silah seslerini duyan okul yöneticilerinin ihbarı üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi.

    Yaralanan Özlü, ambulansla Afyonkarahisar Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.

    M.A., polis ekiplerince gözaltına aldındı. Olayın ardından Afyonkarahisar Valisi Mustafa Tutulmaz, İl Milli Eğitim Müdürü Metin Yalçın okula gelerek olay hakkında bilgi aldı.

    Çok sayıda öğrenci velisi haberi aldıktan sonra okula geldi. Velilerin endişeli bekleyişi sürüyor.

    Olayla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor.

  • Kayıp Evrim’in çelişkili ifadeler veren babası Burhan Atış serbest bırakıldı

    Tokat‘ın Turhal ilçesinde yaşayan Dilek-Burhan Atış çiftinin 2 çocuğundan büyüğü Evrim Atış, geçen 10 Temmuz’da, Yenisu köyü yaylasındaki çadırdan hayvanları suya götürmek için ayrılan babaannesi Sati Atış’ın peşinden gitti. Evrim’in arkasından geldiğini gören Sati Atış, gelini Dilek’e seslenerek, torununun çadıra bırakılmasını istedi. Bir süre sonra geri dönen Sati Atış, torununun çadırda olmadığını fark etti. Bunun üzerine aile fertleri, çevrede arama yaptı ancak Evrim bulunamadı.

    Ailenin ihbarı üzerine yaylaya jandarma ve İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) ekipleri sevk edildi, bölgede arama çalışması başlatıldı. Aramalar sürerken çelişkili ifadeler veren Evrim’in annesi Dilek ve babası Burhan Atış gözaltına alındı. Evrim’i en son çadırın önünde kardeşi 1,5 yaşındaki Sati ile oynarken gördüğünü, bu sırada kendisinin ahıra gittiğini, geri döndüğünde ise kızını göremediğini söyleyen anne Dilek ile babası Burhan Atış, 23 Temmuz’da tutuklandı. Burhan Atış’ın, “Traktörden düşüp, öldü; gömdüm” dediği, ardından da bu ifadesini değiştirdiği belirtildi.

    BABA SERBEST BIRAKILDI

    Evrim Atış’ın öldürülüp, gömülme ihtimalini göz önünde bulunduran komando ve jandarma timlerinin arama çalışmalarına 3 Kasım’da son verildi. Evrim’e ait her hangi bir ize rastlanmadı. Bu gelişmenin ardından dosyayla ilgili değerlendirme yapan Turhal 1’inci Sulh Ceza Mahkemesi, 8 Kasım’da Evrim’in, Zile Cezaevi’nde bulunan annesi Dilek Atış’ın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.

    Baba Burhan Atış’ın ise tutukluluğunun devamı karar verdi. Zile M Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Baba Burhan Atış, 15 Kasım’da Trabzon Beşikdüzü T Tipi Kapalı Cezaevi’ne nakledildi. Evrim Atış’ın babası Burhan Atış’ın avukatı, Zile Ağır Ceza Mahkemesi’ne müvekkilinin serbest bırakılması ile ilgili başvuruda bulundu. Başvuruyu değerlendiren mahkeme heyeti, tutuklu baba Burhan Atış’ın adli kontrol şartı ile serbest bırakılmasına karar verdi.

  • Vatandaşlardan ‘Tebliğci’lere sert tepki!

    Bildiri dağıtan gruba karşı bazı vatandaşlar broşürleri alırken bazı vatandaşlar da sert tepki gösterdi. Tebliğcilerle vatandaşlar arasındaki tartışma büyümeden sona erdi. Grup üyeleri kendilerinin Kuran kursu öğrencisi olduğunu söyledi. Polis grubun istiklal Caddesi’nde ilerlemesine izin vermedi. Grup, Galata’dan Karaköy’e geri döndü.