Kategori: Gündem

  • Türk avukatlardan koronavirüsün yayıldığı Çin’e dava

    Türk avukatlardan koronavirüsün yayıldığı Çin’e dava

    Ankara Barosu Avukatları Melih Akkurt ve Selenay Kurt, koronavirüs hastalığının ilk ortaya çıkıp, tüm dünyaya yayıldığı Çin Halk Cumhuriyeti Devletine, karantina tedbirleri kapsamında kapatılan ticari işletmelerin aylık cirosu üzerinden yüksek tutarda ‘kar mahrumiyeti’ davası açtı. Avukat Melih Akkurt, Çin devletinin virüsün yayılması için kasıt seviyesinde hareket ettiğine dikkat çekerek, mağdur olan kurum, kuruluş, şirket ve kişilerin 1 yıl içinde söz konusu tazminat davalarını açabileceğini kaydetti.
    Avukatlar Melih Akkurt ve Selenay Kurt, koronavirüsün ilk ortaya çıktığı yer olan Çin’e yönelik Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tazminat davası açtı. Dava dilekçesinde Çin’in, salgın ortaya çıktığında doğru veriler ile zamanında Dünya Sağlık Örgütü’nü bilgilendirmediği, salgının bulaşıcı olma özelliğini 3 haftaya kadar açıklamadığı, hasta sayısının kamuoyuna hatalı bildirildiği, salgınla ilgili kamuoyunu aydınlatmaya çalışan Dr. Li Wenliang’in susturulduğu, vahşi hayvan ticaretinin ve tüketiminin yasaklanmadığı, 30 Aralık’ta bunun SARS benzeri bir salgın olabileceğini söyleyen iki çinli doktorun görevlerinden alındığı, 18 Ocak’ta Wuhan’da yapılan dev bir yeni yıl kutlamasına binlerce kişinin katılmasına izin verildiği ileri sürüldü. Çin’de ihmal sınırlarının aşılarak kasıt seviyesinde hareket edildiği ve salgının dünyaya yayıldığı iddia edildi.

    ’40’A YAKIN ÜLKE DAVA AÇTI’

    DHA’ya konuşan Avukat Melih Akkurt, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Hubei eyaletinin Wuhan şehrinde ortaya çıkan Covid-19 virüsü sebebiyle 40’a yakın ülkenin 20 trilyon dolarlık tazminat davası ve benzeri taleplerle ilgili pek çok yargı yerlerine başvuruda bulunduğunu söyledi. Akkurt, Türkiye’de de pek çok müvekkilinin kendilerine başvurarak şirketlerinin bu süreçte zarar ettiklerini ve ne yapabileceklerini sorduklarını anlattı.

    ‘ŞİRKETLER VE VİRÜSE YAKALANANLAR DAVA AÇABİLİR’

    Akkurt, haksız fiilin ortaya çıktığı ülkenin Çin, zararın meydana geldiği ülkenin Türkiye olduğu ve Türk yargısının söz konusu zararlarda yetkili olduğu hususunu değerlendirerek 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun kapsamında tazminat davası açtıklarını kaydetti. Avukat Akkurt, “İlk davamızı dün Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nde Çin Halk Cumhuriyeti’ne açtık. Söz konusu tazminat davalarında işletmelerin cirosundan genel giderler çıktıktan sonra ortaya çıkan kardan şirketlerin kapalı kaldığı dönemdeki zararlarının kar mahrumiyeti kıstasları çerçevesinde değerlendirilerek tazminatlarının ödenmesini talep ettik. Söz konusu davaları kazandığımızda Çin’in ülkemizdeki ve uluslararası dolaşımdaki değerleri üzerinden tahsilat yapmayı hedefliyoruz. Bu konuyla ilgili dava açabilmek için gerek şirketlerin gerekse virüse yakalanıp tedavi olup manevi zarara uğrayan şahısların ya da tedavi sürecini olumlu tamamlayamayıp vefat eden şahısların mirasçıları 1 yıl içerisinde söz konusu davaları açabilirler” dedi.

    ‘VİRÜSÜN YAYILMASINI SAĞLADILAR’

    Çin’in çok ciddi ihmalleri, ağır kusuru ve hatta kasta varan tutumları olduğunun tüm dünya kamuoyu tarafından bilindiğini söyleyen Avukat Akkurt, “Öncelikle Dünya Sağlık Örgütü’ne söz konusu virüsle ilgili bildirimde geç bulundular. Söz konusu vaka sayısını eksik ve hatalı bildirdiler. 5 milyon kişinin karantina altına alınıp şehri terk etmemesi yönünde karar alınması gerekliyken bu kararı almayarak 5 milyon kişinin gerek Çin Halk Cumhuriyeti içerisinde gerekse de uluslararası dolaşıma çıkmasına sebebiyet vermek suretiyle virüsün yayılmasını sağladılar ve yırtıcı, vahşi hayvanların tekrar pazarlarda satılmasını yasaklamayarak söz konusu ağır kusurlarını daha da yoğun hale getirdiler. Bu anlamda söz konusu bütün tutumlar borçlar hukuku ve ticaret hukuku anlamında birer haksız fiil olduğu için ve söz konusu haksız fiil her ne kadar Çin Halk Cumhuriyeti’nde ortaya çıkmış olsa da hüküm ve sonuçları itibarıyla zararın Türkiye Cumhuriyeti’nde şahıslara, ticari işletmelere ve Türkiye Cumhuriyetine de zarar vermesi sebebiyle biz bu davaları müvekkillerimizin talepleri doğrultusunda açtık” ifadelerini kullandı.

    ‘TAZMİNAT ORANI’

    Akkurt, tazminat oranlarıyla ilgili de “Örneğin bir ticari işletmenin 2 ay kapalı olduğunu düşünelim. Geçtiğimiz yıldaki 2 aylık dönemdeki cirolarına bakılacak. Cirolarından genel giderler, personel giderleri çıkarıldıktan sonra ortaya çıkan tutar kar olarak belirlenecek ve bu kardan mahrum kalındığı için mahrum kalınan dönemler doğrultusunda tazminat hesaplanacak” diye konuştu.

    ‘DAVANIN KAZANILACAĞI YÖNÜNDE MÜTALAA EDİYORUM’

    Akkurt, vatandaşların bireysel olarak da dava açabileceklerini belirterek, “Virüse yakalanıp iyileştiyse, hastanede yattığı ya da evde karantina altına alındığı dönemdeki manevi zararlarından dolayı vatandaşlar bireysel dava açabilir. Ya da söz konusu hastalığa yakalanıp yenik düşen vatandaşın yasal mirasçıları, söz konusu davayı Çin devletine karşı açabilir. Türk hukuk sistemi uygulanacağından ve ortada bir zararın olduğu tartışmasız olduğundan ben davanın kazanılacağı yönünde mütalaa ediyorum” dedi. Bu arada İngiltere’deki 15 Muhafazakâr Parti milletvekili, Alman vekiller Çin’e dava açanlar arasında bulunuyor.

  • Bilim Kurulu Üyesi: Berberde muhabbeti uzatmayın

    Bilim Kurulu Üyesi: Berberde muhabbeti uzatmayın

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer, “Berber salonunda ben kendim de muhabbet etmeyi, süreyi uzatmayı çok severim; fakat artık uzatılmaması gerekiyor. Orada oturup çay içmeyin” dedi.

    Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyonları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer, hafta başında kuaför ve berberlerin açıldığını hatırlatarak, uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Tezer “Berberlere önerimiz ilk olarak ‘randevusuz çalışmayın’ oldu. Ayrıca ‘müşterinizi bilin’, ‘personeliniz en az sayıda olsun’, ‘misafir kabul etmeyin’ uyarılarında bulunduk. Berber salonunda ben kendim de muhabbet etmeyi, süreyi uzatmayı çok severim; fakat artık uzatılmaması gerekiyor. Orada oturup çay içmeyin. Ayrıca gazete okumak, yiyecek tüketmek yine o salonlarda artık olmayacak. Salonlara girerken mutlaka tıbbi maske olacak. Elimizi salona girmeden önce hasta odasına giriyormuş gibi düşünüp hem kendimizi hem karşımızdakini korumak için girişte berberin hazırlamış olduğu dezenfektan ile temizleyeceğiz ve öyle gireceğiz. Berberle temas etmeyeceğiz, yine mesafemiz olacak. Koltuk sayısı az olacak. Aralarında mesafeler olacak. Orada 3’üncü bir kişi oturarak beklemeyecek. Ne kadar koltuk varsa o kadar kişi olacak” diye konuştu.

    ‘3 KURALIN ŞİDDETLE DEVAM ETMESİ GEREKİYOR’

    Türkiye’de şuan rakamların çok iyi gittiğini söyleyen Prof. Dr. Tezer, “Ölüm sayılarımız da azaldı. Ölüm sayılarınız azalabilir; fakat yoğun bakımda yatan hasta sayınız artıyorsa tekrar artacak diye endişe edersiniz. Ancak bizim yoğun bakımda yatan hata sayımız da, solunum cihazına bağlı olan hasta sayılarımız da azaldı ve iyileşen hasta sayımız da çok arttı. Bunlar güzel şeyler; fakat bu olayın bittiği anlamına gelmediğini de hep söylüyoruz. Artık birinci aşama bitti ve sürdürülmesi gereken 2’nci aşama başladı. Yani kurallara uymamız gerekiyor. Kurallara uymazsak rakamlarımız azalmaz. Bazen dalgalanmalar da gösterebilir, artabilir. Bunun için hala; maske, mesafe ve el hijyeni olmak üzere 3 kuralın şiddetle devam etmesi gerekiyor” dedi.

    ‘HER ŞEY KURALLARLA İLİŞKİLİ’

    Koronavirüste ikinci dalganın gelme ihtimalini değerlendiren Prof. Dr. Tezer, “Şuan bunun aşısı yok. Biz şuan aşı yapmıyoruz. İlaç da yok elimizde. Toplumun yüzde yüzü hastalığı geçirmedi. Geçirmeyen kimseler var. Siz önlemleri almazsanız, önlemleri hafifletirseniz mikroorganizma döngüsünü sağlamak için tekrar harekete geçecek ve ikinci dalgaya sebep olacak. Aslında yine her şey kurallarla ilişkili. Önümüzde örnekler de var. Ve başka ülkelerde süreci sürekli izleyip takip ediyoruz. Kurallara uyduğumuz sürece rakamlar daha da azalacaktır. Pandemi tüm dünyayı etkileyen ve o mikroorganizmaya karşı tüm dünyanın mücadele ettiği bir hadisedir. Bu şuan tüm dünyada biliniyor ve bu sürecin hemen bitmeyeceğini gösteriyor. Belki 2021 yılında da olacak. Bizim istediğimiz şey kurallara uyarak bu süreci rahatlatabilmek. Bu dediklerim ‘her şey kötü’ manasında algılanmasın fakat bu bir süreç. Yazın da yönetilmesi gereken bir süreç. Onun için de zaten bütün önlemler alınıyor” şeklinde konuştu.

    ‘KORKULACAK BİR ŞEY YOK’

    Tezer, araçlarda klimaların hastalıkta riski oluşturup oluşturmadığına ilişkin de “Eğer sizde mikroorganizma varsa arabanın içerisinde de biri bulunuyorsa klimaları açıp, hava akımının oluşması durumunda bir risk oluşturabilir. Ancak şuan araçlarda maskesiz oturulmuyor ve ikinci bir kişi de oturacaksa o da aracın arkasında oluyor. Yani eğer aracı sizden başka kullanan kimse varsa el hijyenini de sağladığınız sürece korkulacak çok fazla bir şey de olmuyor” dedi.

  • ‘Fındık fiyatları bu yıl da yüksek seyredecek’

    ‘Fındık fiyatları bu yıl da yüksek seyredecek’

    Düzce Ziraat Odası Başkanı Ramazan Öztürk, geçen sezon 800 bin ton olan fındık rekoltesinin bu sezon 500- 600 bin tona düşeceğini tahmin ettiklerini, bu nedenle fındık fiyatlarının bu yıl da yüksek seyredeceğini belirtti.

    Düzce Ziraat Odası Başkanı Ramazan Öztürk, bölgenin en önemli geçim kaynağı olan fındık hakkında açıklamalarda bulundu. Öztürk, çiftçilerin salgın döneminde bahçelerine rahatça gittiklerini ifade ederek, “Düzce’de çiftçilerimiz birinci derece yakınlarıyla birlikte valimizin talimatıyla tarlalarına çok rahat gidip gelebiliyor. Fındık bahçelerimizde gübrelerimizi attık, ot ilaçlarımızı attık şu günlerde dal ilaçlamalarına başlayacağız. Düzce çiftçisi bu yıl ekim, dikim ve üretime daha fazla destek verdi. Cumhurbaşkanımızın talimatına uyarak Düzce’de boş yer kalmayana kadar ekime, dikime devam ediyoruz. Şu anda hızlı bir şekilde ekim devam ediyor” dedi.

    ‘FINDIK REKOLTESİ 500- 600 BİN TON OLACAK’ 

    Fındık rekoltesinin geçen sezona göre daha düşük olacağına dikkat çeken Öztürk, “Şu anda fındık fiyatı 23 ile 25 lira arasında değişiyor. Rekoltemiz bu sene düşük olacak. Bunun açık açık bilinmesi lazım. 700- 800 bin ton civarında olan fındık bu sene Türkiye genelinde 500- 600 bin tona düşecek. Bu da fındık fiyatlarının yukarı doğru gitmesine neden olacaktır. Çiftçilerimize tavsiyelerimiz fındık bahçelerinin bakımlarını, gübrelemelerini iyi yapsınlar” diye konuştu.

    ‘MUTLAKA MEVSİMLİK İŞÇİ GELMELİ’

    Öztürk, koronavirüs salgını nedeniyle bölgeye işçi gelmemesi durumunda fındığın yarısının bahçede kalabileceğini ifade ederek, şöyle konuştu:

    “Karadeniz bölgesi ziraat odaları olarak biz genel başkanımızla telekonferans aracılığı ile görüşme yaptık. İl dışından bölgeye fındık işçisi gelmezse fındıklarımızın yarısı bahçede kalır ve toplayamayız. Çünkü 1 evde 3 kişi varsa ve sezonda 30 ton fındık alıyorsa bunun ancak yarısını toplayabilir. Yarısı bahçede kalırsa çiftçilerimizin ve devlet ekonomisinde büyük kayıp demektir. Mutlaka il dışından işçi bekliyoruz.”

    İşçilerin gelmesi durumunda gerekli tedbirlerin alınabileceğini söyleyen Öztürk, “Gelecek işçi arkadaşlarımızın kalacak yerleri belli. Her çiftçi kendi evinin önünde bahçesi var, işçi arkadaşlar için evleri var. Orada misafir ediyorlar. Sağlık ekipleri ve jandarma ekipleri bu işçilerin denetlemesini yapıyorlar. Bu şekilde yıllardır bu işi çözüyoruz. Bu yıl da herhangi bir sıkıntı olacağını sanmıyorum. Ama mutlaka işçi bekliyoruz” dedi.

  • Yazlıkçılar ‘salgın’ korkusuyla evlerine kapandı

    Yazlıkçılar ‘salgın’ korkusuyla evlerine kapandı

    Kocaeli’nin Kandıra ilçesinde, koronavirüs salgınından korunmak isteyenler yazlık evlerine yerleşti, virüs korkusuyla kapılarını kapattı. Sessizliğin hakim olduğu Kandıra’nın Mavi Bayraklı plajlarında güneşlenmeye ve yüzmeye gelenler ise jandarma ekiplerince uyarılıyor.

    İstanbul başta olmak üzere Sakarya ve Kocaeli’nin ilçelerinden gelen tatilcilerle her yaz dolup taşan Kandıra sahillerinde sessizlik yaşanıyor. Jandarma ekipleri Kerpe, Kefken, Sarısu, Cebeci ve Kovanağzı plajları başta olmak üzere sahilleri dolaşıp plaja güneşlenmek ve denize girmek için gelenleri uyarıyor. Koranavirüs ile ilgili kısıtlamalar gelmeden bölgede yazlıkları olan vatandaşlar sahil bölgelerindeki evlerine kapandı. Zaman zaman kendi aralarında sosyal mesafeyi ayarlayıp sohbet eden vatandaşlar, virüs korkusu nedeniyle de kimseyle görüşmüyor. Vatandaşlar evlerinde ve bahçelerinde zaman geçiriyor.

    ‘GELECEKLERDEN KORKUYORUZ’ 

    Seyahat yasağı kalkınca gelecek vatandaşlardan korktuklarını söyleyen Gülten Kolçak, “Koronavirüs salgınından önce eşimle birlikte Sakarya’daki evimizden burada bulunan yazlığımıza geldik. Mart ayının ilk haftası buradaydık ve burada çok şükür hiçbir şekilde bir virüs vakası duymadık. Nedenini de kimsenin kimseyle görüşmemesi olarak düşünüyoruz. Sosyal mesafeye çok dikkat ediyoruz, sahile asla gitmiyoruz, sahil yasağı var zaten. Çok şükür bugüne kadar bir sorun olmadı ama bundan sonra İstanbul, Sakarya ve diğer çevre illerden seyahat yasağı kalkacağı zaman geleceklerden çok korkuyoruz. Virüs taşıyıcısı olabilirler. Tabii ki dışarıdan gelecek olanlarla görüşmemeye çalışacağız, sosyal mesafeyi korumaya devam edeceğiz ama yine de tedirginiz. Kız kardeşim burada onunla bile çok uzaktan mesafeli bir şekilde görüşüyoruz. Dışarıya çıkmamaya çok özen gösteriyoruz, yiyecek ve diğer ihtiyaçlarımız konusunda bir sıkıntı yaşamadık, jandarmamız ve muhtarımız çok iyi çalıştı. Şehirde olsaydık eminim ki yaşımızdan dolayı çok büyük zorluk çekerdik” dedi.

    ‘HERKES EVİNDE BAHÇESİNDE VAKİT GEÇİRİYOR’

    Kısıtlama başlamadan önce yazlıklarına geldiklerini söyleyen Sakarya Barosu avukatlarından Ahmet Behçet Babakaya da, “Adapazarı’ndan geliyorum. Kısıtlamalar başlamadan hemen önce geldik burada yazlığımız vardı, o yazlıktan faydalanarak burada yaşıyoruz. Geldiğimizden beri hiçbir yere çıkmış değiliz, hep buradayız. Kerpe ve civarında hiç koronavirüs vakası olduğunu duymadık bu bizi mutlu etti. Koronavirüs salgını başladıktan sonra yazlıkçıların büyük bir bölümü evlerine buraya geldi. Gelenler de genelde sokağa çıkmıyor herkes evinde, bahçesinde vakit geçiriyor. Yakın komşularımızla sosyal mesafeyi koruyarak maskemizi takarak görüşüyoruz. Ben 15 Haziran’a kadar burada kalmayı düşünüyorum, umarım o zamana kadar koronavirüs etkisini yitirir. Biz buraya gelecek olan tatilcilerden daha çok, günlük tatil için buraya gelecek olanlardan endişeleniyoruz. Çevre illerden gelen tatilciler olduğu zaman evimizde kalıp bahçemizde vakit geçirmeyi tercih edeceğiz. Çünkü dışarıdan buraya insanlar gelmeye başlarsa virüsün yayılma ihtimali daha da artar diye düşünüyorum” diye konuştu.

    ‘YAZLIKÇILAR EVLERİNDEN ÇIKMIYOR’ 

    Kerpe sahilinde otel işleten ve koronavirüs korkusu yüzünden yazlıkçıların evlerinden çıkmadığını söyleyen Onur Aydoğdu ise şöyle konuştu:
    “Benim burada butik otelim var, orayı işletiyorum. Şu an zaten sahiller boş, biz de nasıl bir işletme süreci yaşayacağımızı bekliyoruz. Onun dışında herkes çok tedirgin. Önümüzdeki süreçte nasıl bir işletme profili oluşacağıyla ilgili haberleri dinliyoruz, devlet bize nasıl bir açıklama yapacak onu bekliyoruz. Normal şartlarda bu dönemlerde sezonu açmış oluyorduk ama şu an bomboş. Yasaklar ilk başladığında, şehirlerarası seyahat kısıtlaması olmadan önce evi olan insanlar buraya geldi. Burası daha güvenli bir bölge olduğu için insanlar bu süreci burada atlatırım diye düşünerek geldi. Burası her ne kadar sakin bir yer de olsa yazlıkçılar evlerinden çıkmıyor. Herkes evinde, sadece market alışverişi için çıkıyorlar insanlar evlerinden.”

  • Benzin ve motorinde indirim

    Benzin ve motorinde indirim

    Petrol fiyatlarındaki düşüş akaryakıt fiyatlarında indirim beklentisini artırıyor.

    Bu gece yarısından itibaren geçerli olmak üzere benzinin litre fiyatında 19 kuruşluk indirime gidilmesi bekleniyor.

    Motorinde ise fiyatlarda çok sert bir yükseliş olmadığı takdirde cuma gününden geçerli olmak üzere 10 kuruş civarında indirim bekleniyor.

  • ‘Klimalar koronavirüsün yayılmasını hızlandırabilir’

    ‘Klimalar koronavirüsün yayılmasını hızlandırabilir’

    Koronavirüssalgınının azalsa da devam ettiğini belirten uzmanlar, yaz aylarında sıcaklara karşı serinlemek amacıyla kullanılan klima ve vantilatörlerin virüsün yayılmasını hızlandırabileceği konusunda uyarıda bulundu.

    Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Aydın, koronavirüs vaka sayısında düşüş yaşanmasına rağmen, salgının devam ettiğini vurguladı. Aydın, yaz aylarının gelmesiyle birlikte serinlemek için kullanılan klima ve vantilatörlerin koronavirüsün yayılımını hızlandıracağı için kullanılmaması gerektiğini söyledi. Klimaların ortamdaki mevcut havayı mekan içinde dağıttığı için hijyenik olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Aydın, özellikle toplu taşıma araçlar ve kapalı mekanlarda bulunacak kişilerin tedbiri elden bırakmaması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Faruk Aydın, koronavirüs vakalarının azalmasıyla birlikte normalleşme sürecine girdiğini belirterek, “Yaşam şeklimizi buna uygun şekilde düzenlememiz gerekiyor. Salgının yeniden alevlenmemesi için kapalı mekan, araç ve evlerde kullanılan havalandırma ile soğutma sistemlerinin de buna uygun hale getirilmesi gerekir. Ev, iş yeri, alışveriş merkezi, otomobil gibi pek çok yerde klima bulunuyor. Bunlar aynı havayı soğutarak yeniden mekan içine dağıtıyor. Bu sosyal mesafeyi de bozucu, havayı da türbülans yapar şekilde oda ve mekan içinde dolaştıracağından, bulaşın artma ihtimaline sebep olacağı unutulmamalıdır. Bu yüzden klima kullanımına aslında müsaade etmemekte yarar var” dedi.

    ‘VANTİLATÖR SOSYAL MESAFEYİ KISALTIYOR’

    Hastanelerde kullanılan hijyenik klima sistemlerinin havayı 3 ayrı filtreden geçirerek mekana verdiği ve kirli havayı da zemin seviyesinden emerek atmosfere saldığı için güvenli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Aydın, “Ev, otomobil ve mekan soğutmaya yönelik klimalar dışardan hava almaz, mevcut havayı emer, soğutma ünitesinden geçirip soğutur ve tekrar aynı odaya verir. Hava alınıp atılmadığı için havada dolaşan mikroorganizmalar mekanda bulunan insanlar arasında sosyal mesafeyi daraltan bir etki ediyor. O nedenle kullanılmaması gerekiyor. Vantilatör ve benzeri cihazların da aynı şekilde sosyal mesafeyi kısaltacağı için, mikroorganizmaları birbirine bulaştırabileceği için onların da böyle mekanlarda kullanılmaması gerekiyor” diye konuştu.

    ‘TOPLU TAŞIMA ARAÇLARI RİSK TAŞIYOR’

    Otobüs, dolmuş, taksi gibi toplu taşıma araçlarındaki klima sistemlerinin de koronavirüsü dağıtabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Aydın, “Birbirini tanımayan, farklı yerlerden farklı amaçlarla bir yerden bir yere gitmek isteyen insanların kullandığı bir araç tipi toplu taşıma araçları. Dolmuşlar da bunlardan biridir ve risk devam etmektedir. Dolmuşa az sayıda insan binmesiyle çok sayıda insan binmesi arasındaki farkı ortadan kaldırmış oluyoruz. Çünkü hava hareketini artırıyoruz. Bunun gibi hava hareketlerini düzenleyen cihazların kullanmasına bir süre daha ihtiyaç duyulmayacak şekilde bir yaşam biçimi, yeni bir normal oluşturmamız gerekiyor” dedi.

    ‘KLİMA YAZIN MECBUREN ÇALIŞACAK’

    Vatandaşların çoğu da klimayı yaz aylarında mecburen kullandıklarını söyledi. Koronavirüsün bulaşma riskine karşı klima kullanılan mekanlarda kişilerin kendini güvende hissedemeyeceğini söyleyen Mustafa Aydın, “Hava akımı var ve kirli, mikroplu havayı verebilir. Oradan da mikrop alırız ama klima yazın sıcak havalarda mecburen çalışacak. Ona vatandaşın yapacak bir şeyi yok” dedi.
    Şuayip Akyol da, “Doktorlar klimadan bulaşıyor diyorsa kendimi güvende hissetmem. Girmem öyle yerlere. Doktorlar ne diyorsa doğru diyor. Bunun araştırmalarını onlar yapıyor. Bize de onların söylediğine uymamız lazım” diye konuştu.

  • Bu mantarın kilosu 800 lira!

    Bu mantarın kilosu 800 lira!

    Denizli’nin Çameli ilçesinde baharda yetişen kuzugöbeği mantarı, yurt dışına açıldı. Şifalı olarak bilinen mantarın kilosu 800 liradan alıcı buluyor.

    Çameli ilçesinde girişimci İsmail Karaca, ilçede yetişen kuzugöbeği mantarını kurutup, ipe dizerek yurt dışına satmaya başladı. Yöre halkı tarafından ormanlık alanlardan toplanan kuzugöbeği mantarının kilosunu 80 ila 150 lira arasında satın aldığını belirten Karaca, güneşte kurutma işleminden sonra ipe dizilen mantarların satışa hazır hale geldiğini söyledi. Kurutulmuş kuzugöbeği mantarını 7 ülkeye ihraç ettiklerini anlatan Karaca, “Kuzugöbeği mantarı bahar mevsiminde ilçemiz için önemli bir gelir kaynağıdır. İlçede yaşayanlar, ormanlık alanlarda mantar toplar. Yaş halinin kilosu 80- 150 lira arasında değişiyor. Biz kurutup satışını yapıyoruz. Kurutulmuş olarak kilosunu 800 liraya satıyoruz. Ürünü Fransa, Belçika, Almanya İsviçre, Hollanda gibi ülkelere ihraç ediyoruz. Özellikle mantar kültürünün yaygın olduğu Fransa’dan yoğun talep var” diye konuştu.

  • Hırsızlar girdikleri evde ziyafet çekti

    Hırsızlar girdikleri evde ziyafet çekti

    İzmir’in Çeşme ilçesinde yazlıkçılara ait evlere giren ve marketten aldıkları yiyeceklerle yemek yiyip içki içtikleri belirlenen 6 kişi, geride bıraktıkları delillerle yakalandı. Şüphelilerin evlere girmeden önce çevredeki marketlerden yaptıkları alış-veriş nedeniyle güvenlik kameralarından kimliklerinin belirlenip yakalandığı öğrenildi.

    Çeşme İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, ilçeye bağlı Ilıca Mahallesindeki 3 evden hırsızlık yapıldığı ihbarı üzerine soruşturma başlattı. Evlerde yapılan incelemede hırsızlık şüphelilerin yemek yiyip, içki içtikleri belirlendi. Evlerde bulunan delillerden yola çıkan polis ekipleri, yakınlardaki marketlerdeki güvenlik kameralarından alış-veriş yapan kişilerin kimliklerini belirlemeye çalıştı. yapılan inceleme sonucu yöre halkından olmadığı anlaşılan ve şüpheli olduğu değerlendirilen F.D.(16) tespit edildi.
    Soruşturmayı genişleten polis, F.D.’yi Konak ilçesinde bulunan evinde yakaladı. Emniyete götürülen F.D., ifadesinde Ö.A. (18), M.C. (17), F.A. (15), M.E.B. (20) ve M.D. (18) ile birlikte adreslere girdiğini itiraf etti. Harekete geçen ekipler, 5 şüpheliyi de adreslerinde yakaladı. Şüpheliler gözaltına alınırken evlerden çaldıkları 2 televizyon, 2 bisiklet ve oyun konsolları ele geçirildi. Eşyalar tutanakla sahiplerine teslim edildi.

    Çocuk Büro Amirliğine götürülen 6 şüpheli ise işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Şüphelilerden M.D. ve M.E.B. savcılık ifadesinin ardından serbest kalırken, M.C., F.D., F.A. ve Ö.A. adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.

  • Dekan kamerayı açık unuttu, çirkin yüzü ortaya çıktı!

    Dekan kamerayı açık unuttu, çirkin yüzü ortaya çıktı!

    Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Orhan Acar, video konferans görüşmesinde yayını açık unutup öğrencileri hakkında “Kızların resimlerini de görüyoruz böylece ha, çaktırma” dedi. Bu sözleri büyük tepki topladı.

    Orhan Acar, video konferansta olduğunu ve kameranın açık olduğunu hesap etmeyerek, öğrencilerin isimlerini okuduğu sırada “Kızların resimlerini de görüyoruz böylece, çaktırma” dedi.

    Odadaki başka bir kişi tarafından “Sizi takip ediyor olmasınlar” diye uyarılan Acar, kontrol edip “Sesim de gidiyor” dedi. Odadaki kişinin “Öğrenciler bu dediklerini duyarlar” demesi üzerine ise sessizliğe bürünen Acar, daha sonra kameraya bakarak güldü.

    Acar’ın bu sözleri büyük tepki çekti ve sosyal medyada “#GaziFenDekanıİstifaEt”, “#OrhanAcarGörevindenAlınsın” etiketleri gündem oldu.

  • Ai̇le, Çalışma Ve Sosyal Hi̇zmetler Bakanı Selçuk Sgk İl Müdürleri̇yle Görüştü

    Ai̇le, Çalışma Ve Sosyal Hi̇zmetler Bakanı Selçuk Sgk İl Müdürleri̇yle Görüştü

    Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, SGK il müdürleriyle videokonferans yöntemiyle görüştü.

    Bakan Selçuk, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Sosyal Güvenlik Haftası dolayısıyla video konferansda SGK il müdürlerimizi tebrik edip, pandemi sürecindeki çalışmalarımızı ele aldık. Sosyal Koruma Kalkanımızı daha da güçlendirmeye dair yapacaklarımızı konuştuk” ifadelerini kullandı.