Kategori: Gündem

  • Facebook Nasıl Dondurulur? Resimli Anlatım

    Facebook nasıl dondurulur?

    Facebook hesabı dondurma işlemini, ya linki ile ya da aşağıda gösterdiğimiz sırayla yapabilirsiniz. Öncelikle hesap üzerinden nasıl yapılır ona bakalım, sonrasında ise linkle nasıl dondururuz kısmını inceleyelim.

    1 – Facebook sayfanızı açın ve resimde gösterdiğimiz gibi sayfanın sağ üst köşesinde bulunan ters üçgene basın.

    2 – Sembole bastıktan sonra şekilde de gösterdiğimiz gibi Ayarlar bölümüne girin.

    3 – Ayarlar’a girdikten sonra, resimde gösterdiğimiz gibi Facebook Bilgilerin’e tıklayın.

    4 –  Facebook Bilgilerin’e girdikten sonra resimdeki gibi Dondurma ve Silme işlemlerini göreceksiniz, buraya tıklayın.

    5 – Karşınıza Hesabı Dondur ve Hesabı Kalıcı Olarak Sil seçenekleri çıkacak. Aşağıdaki resimde size gösterdiğimiz gibi işaretleyin ve hesabı dondurma işlemine devam et butonuna basın.

    Bu işlemleri yaptıktan sonra, Facebook hesap dondurma için birkaç talimat gönderecek. Bu talimatları yerine getirdikten sonra, hesabınızı dondurmuş olacaksınız.

  • Hastalarından Aldığı 70 Ton Kiloyla Rekor Kırdı

    Uzun yıllar devlet hastanesinde görev yaptıktan sonra özel sektörde hizmet veremeye başlayan Prof. Dr. Kayaoğlu, 25 yıldır laparoskopik cerrahı olarak hizmet veriyor. 13 yılda 2 bin 100 obezite ve şeker ameliyatı yaptı. Yaptığı ameliyatlarda hiç bir hastasının can kaybı yaşamazken bu zamana kadar ameliyat yaptığı hastalar 70 ton kilo verdi. Hastalarına 70 ton kilo kaybı yaşatan doktor kırılması zor bir rekora imza attı.

    “Ameliyat Ettiğim Hasta Sayısı 2 Bin 100’ün Üzerinde”

    25 yıldır laparoskopik cerrahi ile uğraştığını ifade eden Prof. Dr. Hüseyin Ayhan Kayaoğlu, “13 yıldır da sıfır hasta kaybı ile obezite ve şeker hastalığı ameliyatları yapmaktayım. Ameliyat ettiğim hasta sayısı 2100’in üzerinde ve hastalarımızın toplam kilo kaybı 70 tonu aştı. 13 yılda ameliyatını gerçekleştirdiğim 2 bin 100’ün üzerindeki hastam için yeni bir hayat başladı. Tabi ki bu benim için son derece memnuniyet veren bir durum. Hastalarımla adeta büyük bir aile olduk. Aramızda çok özel bir bağ oluştu. Laparoskopik yöntemle mide, kalın barsak, yemek borusu ve pankreas kanserlerinin ameliyatlarında tercih edilen ismim aynı zamanda şeker hastalığı ve obezite tedavisine yönelik olarak yapılan duodenal switch ve ileal interpozisyon ameliyatları ile pankreas başı kanserine yönelik olarak yapılan laparoskopik whipple ve yemek borusu kanserine yönelik olarak yapılan torako-laparoskopik total özefajektomi ameliyatları gibi ülkemizde halen çok az sayıda cerrahın gerçekleştirdiği ileri düzey ameliyatları da yapan ender isimlerin başında geliyorum” dedi.

    Bilimsel çalışmaları ile 2 birincilik, bir tane üçüncülük kazanan Kayaoğlu’nun çalışmaları 650’nin üzerinde uluslararası makalede referans gösterildi. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde ihtisas yapan Prof. Dr. Kayaoğlu’nun 2 yıl yurt dışı tecrübesi de bulunuyor.

  • Sağlık Bakanı Koca’dan Corona Virüsü Açıklaması

    Koronovirüse karşı Türkiye de alarmda. Havalimanlarında önlemler alındı. Ölümcül virüsün ortaya çıktığı Çin’den gelen tüm yolcular kontrol ediliyor. İstanbul Havalimanı da önlemlerin alındığı kritik noktalardan biri. Çin’den gelen yolcular için kabul noktası oluşturuldu. Yolcular tek tek termal kamera ile kontrol edildikten sonra geçişlerine izin veriliyor.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın koronavirüse karşı alınan tedbirlerle ilgili açıklaması şöyle;

    “Havalimanlarında tüm önlemleri aldık”

    Tüm dünyanın gündeminde Çin’den yayılan bir virüsün sebep olduğu bir hastalık tablosu var. Daha önce insanlarda görülmemiş alt tip bir virüs. Havalimanları başta olmak üzere tüm hazırlıklarımızı bu süreçte tamamladık.

    Hastalıkla ilgili gelişmeleri ve yayılımını uluslararası kuruluşlarla iş birliği içerisinde yakından takip ediyoruz. Bu çerçevede tanı, önlem, olası vakada uygulanacak prosedürler, korunma ve kontrol önlemleri ile ilgili bir rehber hazırlayarak bugün yayımladık.

    “Şu ana kadar şüpheli bir vakaya rastlamadık”

    Çarşamba gecesinden itibaren Çin’den gelen uçuşlarla ülkemize gelen yolcuların termal kameralarla taramasına başladık. Şu ana kadar şüpheli bir vakaya rastlamadık.

    Büyükçekmece’de hastaneye başvuran bir kişi Vuhan’dan geldiği öğrenilince diğer hastalardan izole edildi. Bununla alakalı birli kirliliği oluştu. Hastanın genel durumu iyi olmakla birlikte seyahat öyküsü nedeniyle biz bunu şüpheli vaka olarak kabul ettik. Gözlem altına alındı. Hastanın Çin’den birlikte seyahat ettiği diğer yolcuların hiç birinde herhangi bir bulguya belirtiye rastlanmadı.

    Neticesi kesinleşmemekle beraber şüpheli vaka olarak değerlendirdiğimiz hastayı, talebi üzerine bu sabah Çin’e gönderdik.

    Şüpheli vaka her ne kadar ülkesine dönmüş olsada bu kişinin korunmasız yakın temasta olduğu kişileri taramadan geçiriyoruz. Halkımızı korumak adına her ihtimale karşı gerekli tüm tedbirleri alıyoruz.

    Vatandaşlarımızın paniğe kapılmasını gerektiren bir durum yok.

    Salgın nedeniyle bugüne kadar 26 kişi hayatını kaybetti

    Ulusal Sağlık Komisyonu’nun açıklamasına göre, Tibet Özerk Bölgesi ve Çinghay eyaleti dışında ülkedeki bütün, özerk bölge, özel idari bölge ve eyalete yayılan koronavirüsten (2019-nCoV) etkilenenlerin sayısı, 177’sinin durumu ağır olmak üzere 853’e yükseldi. Salgın nedeniyle bugüne kadar 26 kişi hayatını kaybetti.

  • Transferini Basından Önce Tinder’a Duyurdu

    Devre arası transfer döneminde takımlar kadrolarına katmak istedikleri oyuncular ile anlaşma yolları ararken, bu görüşmeler genellikle gizli gerçekleştiriliyor. Basına bile kolay kolay anlatılmayan transfer çalışmalarında futbolcunun fiyatının artması engellenmeye çalışılıyor. İşte böyle bir transfer çalışması yapan Dundalk kulübü, ilginç bir olayın baş rolünde kendisini buldu. Jesus ‘Chino’ Perez isimli futbolcuyu transfer etmek isteyen İrlanda ekibi, sosyal ağların kurbanı oldu.

    TINDER’A YENİ KULÜBÜNÜ YAZDI

    Transfer sürecini gizli bir şekilde sürdürmek isteyen Dundalk yönetimi, Jesus ‘Chino’ Perez’in ismini sır gibi sakladı. Ancak arkadaş bulmak için kullanılan bir uygulama olan ‘Tinder’a üyeliği bulunan Jesus ‘Chino’ Perez, büyük bir hata yaptı. Burada, yeni takımının adını yazan Jesus ‘Chino’ Perez, transfer sürecinin ortaya çıkmasına neden oldu. Fotoğrafının altına “Avrupa’da ilk kez Dundalk forması giyeceğim” yazan 22 yaşındaki futbolcu, böylece transferini de kulüpten önce açıklamış oldu.

    TARAFTAR İFŞA ETTİ

    Bu durumu fark eden bir kadın Dundalk taraftarı, tüm transfer sürecini ifşa etti. Bunun üzerine sosyal medya hesabı Twitter’dan paylaşımda bulunan bir başka Dundalk taraftarı “Transfer Tinder uygulaması kullanan bir kadın taraftar sayesinde kulüp açıklamadan önce sızmış oldu. Ne söylediğiniz umurumda değil ama İrlanda Ligi dünyanın en iyi ligi” ifadelerini kullandı.

    Transfer dışında bir başka açıklama da genç futbolcunun annesi Veronica’dan geldi. Facebook’tan yaptığı paylaşımla oğlunun transferini doğrulayan anne “Harika bir an! Haberi bu sabah aldık. Oğluma İrlanda’daki yeni takımı Dundalk’ta başarılar diliyorum” yazdı.

    Kulübün hala resmen açıklamadığı transfer böylece Tinder, Twitter ve Facebook tarafından herkese duyurulmuş oldu.

  • İnternette Satış Yapan Sitelerinin ‘Stokta Olmayan Ürün’ Oyunu Deşifre Oldu

    Online ticaret kanalları üzerinden yapılan alışveriş oranlarının giderek artması satıcı kılığındaki kötü niyetli kişilere yeni gelir kapılarını da aralıyor. Söz konusu kişilerin son dönemde özellikle uyguladıkları taktik ise stok yalanı oluyor.

    Ellerinde olmayan ürünlerin ilanlarını çıkıp online kanallar üzerinden müşteri ile temas kuran satıcılarkredi kartı üzerinden yapılan ödeme sonrası neredeyse 30 günü bulan bir bekletme süresi sonunda elimizde satın alınan üründen kalmadı diyerek para iadesi yapıyor.

    STOKTA YOK DENİLİP İADE YAPILIYOR

    Haftalar öncesinden parasını peşinen ödeyerek satın aldığı ürüne yönelik, ‘yurt dışından geliyor‘, ‘gümrükte‘, ‘iki güne yolluyoruz‘ gibi geçiştirme sözler üzerine durumdan kuşkulanarak sürekli firmayla kontak kurmak zorunda kalan tüketici ise; karşı tarafın telefonlara çıkmaması ya da lakayıt tavırlarıyla çileden çıkarken, haftalar sonra ürünün stokta olmadığı yalanıyla tarafına yapılan para iadesi ile mağduriyeti kısmen de olsa sona ermiş oluyor.

    ‘PARAYI İŞLETİYORLAR’ İDDİASI!

    Online tarafta bir dönemin önde gelen kimi e-ticaret sitelerinin de uyguladığı yöntemin perde arkasında ise toplanan paranın işletildiğine yönelik iddialar var. Yeni Şafak’ın haberine göre, Kimi zaman piyasanın da çok altında fiyatlar ile çıkılan sahte ilanlar üzerinden tüketicileri ağına düşüren kişilerin ürünler üzerinden topladıkları paraları ise farklı yatırım araçları üzerinden değerlendirdiği öne sürülüyor.

    30 GÜNLÜK SÜRE ELLERİNİ GÜÇLENDİRİYOR

    İşin hukuki tarafa taşınmaması için ise en büyük dayanak uzaktan mesafeli alışverişlerin tabi olduğu Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği oluyor. Mesafeli satış sözleşmelerine göre; tedarikçi 30 gün içerisinde tüketicinin aldığı ürünü adresine göndermekle yükümlü. Söz konu zaman dilimi içerisinde gönderilmeyen ürünlerin ise parasının iade edilmesi gerekiyor.

    Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği; yazılı, görsel ve elektronik ortamda veya diğer iletişim araçları kullanılarak ve tüketicilerle karşı karşıya gelinmeksizin yapılan, malın veya hizmetin tüketiciye anında veya sonradan teslimi ya da ifası kararlaştırılan sözleşmelere uygulanıyor.

    YASAL SÜREÇ İÇİN SÜREKLİ TEMASTA KALIYORLAR

    Bu yasal düzenlemeye sığınarak parayı aldıktan sonra kendilerine 30 günlük bir bekletme süresi oluşturan sözde satıcılar, çeşitli bahanelerle müşterilerle bir şekilde iletişimi sürdürerek işin yasal noktaya taşınmasını da engelliyor. Kendisine verilen cevaplardan tatmin olmayıp, durumdan işkillenen vatandaşın ise parası süre sonu beklenmeden hesaba iade ediliyor.

    BAKANLIĞA ŞİKAYET EDİN!

    Ticaret Bakanlığı’nın TÜBİS diye bir şikayet sistemi olduğunu ve mağdurların buraya başvurması gerektiğini ayrıca hakem heyetlerinin de belli bir rakama kadar şikayetlere yönelik harekete geçebildiğine dikkat çeken tüketici birlikleri, bakanlığın denetimler sonrası her bir sözleşme için ayrı para cezası uyguladığını da kaydediyor.

    CUMHURBAŞKANLIĞI EL ATTI

    Son zamanlarda sayıları giderek artan ve ciddi mağduriyetlere yol açan tüketici şikayetlerine yönelik beklenen adım Cumhurbaşkanlığı programında yer aldı. 2020 programına alınan maddeler arasında, tüketicilerin korunmasına ilişkin mevzuatın güncel gelişmelere yönelik gözden geçirilerek tekrardan düzenlenmesi de bulunuyor.

    YÖNETMELİK DEĞİŞTİRİLECEK

    Bu kapsamda ise atılacak adımlar arasında Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği’nin değiştirilmesi de gündemde. Yapılacak düzenleme ile 30 günlük sürede kısaltmaya ve tedarik sürecine ilişkin tüketiciyi koruyacak ifadelerin de konulması bekleniyor. Ayrınca yıl içerisinde atılacak adımlar arasında Amazon ve Alibaba gibi uluslararası online kanallar üzerinden yapılan alışverişlerde satın alınan ürünlerin kolay iade edilmesi için de yeni bir mevzuat çalışması yürütülecek.

    GÜVEN DAMGASI DEVREDE

    Öte yandan Türkiye’deki e-ticaretin güvenli bir şekilde sürmesi ve yerleşmesini sağlamak için Ticaret Bakanlığı’nın güven damgası uygulaması da hayata geçirildi. Damgayı almaya hak kazanan ilk 12 e-ticaret sitesine ise güven damgaları verildi.

    STOK SAYISI MUTLAKA YAZILMALI

    Konuyla ilgili yenisafak.com’a konuşan Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) Genel Başkan Yardımcısı Avukat Şükran Eroğlu, sözleşmelerdeki 30 günlük sürenin teslimat süreciyle ilgili olduğunun altını çizerek, online kanallar üzerinden yapılan ürün satışlarında stoklarda üründen kaç adet bulunduğunun yazılması ve istendiği takdirde de belgelenmesi gerektiğinin altını çizerek stok sayısını aşan taleplerin ise alınmaması gerektiğini vurguladı.

    TAZMİNAT DAVASI AÇABİLİRSİNİZ!

    Aldığı ürünün haftalar sonra stokta yok denilerek kendisine parasının iadesi yapılanların tedarikçiye tazminat davası açabileceği ve parasının bugün yüzde 12 olan avans faizini de alabileceğini belirten Eroğlu, ayrıca bakanlığa ve il ticaret müdürlüklerine de konuyla ilgili şikayetlerini iletebileceklerini kaydetti.

  • Netflix’ten 2020 Yılında Üç Türk Dizisi Daha Çekecek

    Çevrimiçi dizi ve film platformu olan Netflix, uzunca bir süredir Türkiye‘deki çalışmalarını da sürdürüyor. Platform, bugüne dek iki Türk dizisi çekti. Bunlardan bir tanesi ‘HakanMuhafız‘ olarak isimlendiriliyordu ve büyük bir ses getirmişti. Netflix‘in ikinci Türk dizisi ise ‘Atiye‘ olarak isimlendiriliyor ve 27 Aralık 2019 tarihinde Netflix kullanıcılarıyla buluşacak.

    Atiye yarın, Türkiye de dahil olmak üzere 190 ülkede yayınlanacak. 8 bölümden oluşacak olan Atiye, uzunca bir süredir özellikle de Türkiye’deki Netflix kullanıcılarını heyecanlandırıyor. Ancak görünen o ki Netflix, ilerleyen dönemlerde de yeni Türk dizileriyle kullanıcıların karşısına çıkmaya devam edecek.

    Netflix‘in Türkiye’yle ilgili 2020 yılındaki plan ve stratejilerine değinen Netflix Türkiye ve CEE Bölgesi Uluslararası Yapımlar Direktörü Michael Azzolino, Türkiye’nin Netflix için önemli ve uzun soluklu bir pazar olduğunu ifade etti.

    Türkiye’de 1.5 milyon kullanıcı sınırını aştıklarını söyleyen Azzolino, Netflix’in 2020 yılında 3 yeni Türk dizisine daha sahip olacağını da belirtti. Azzolino, Hakan: Muhafız’ın yeni bölümlerinin, Aşk 101 ve Fatih Sultan Mehmet’in hayatının anlatıldığı bir belgeselin yakın bir gelecekte platforma ekleneceğini söyledi.

  • Yerli Keşif Uydusu GÖKTÜRK-2, 7 Yaşında

    Türkiye‘nin yüksek çözünürlüklü yerli keşif uydusu GÖKTÜRK-2, tasarım ömrü 5 yıl olmasında rağmen yörüngesindeki 7’nci yılını geride bıraktı.

    Milli Savunma BakanlığıSanayi ve Teknoloji Bakanlığının ilgili kuruluşu Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), TÜBİTAK Uzay
    Teknolojileri Araştırma Enstitüsü (TÜBİTAK Uzay) ile Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) iş ortaklığında üretilen GÖKTÜRK-2, 18 Aralık 2012’de gerçekleştirilen fırlatma operasyonuyla görev yörüngesine yerleştirildi.

    Yüksek yerlilik oranıyla üretilen 2,5 metre çözünürlüklü uydu, Çin’deki Jiuquan Fırlatma Merkezi’nden uzaya gönderildi.

    GÖKTÜRK-2 uydusunda, kızılötesi kamera, arayüz kartları, görüntü sıkıştırma yazılım ve donanımları, uçuş bilgisayarı ve x-bant verici gibi yüksek teknolojili yerli ve milli ürünler TÜBİTAK Uzay tarafından geliştirildi.

    DÜNYA ETRAFINDAKİ BİR TURUNU 98 DAKİKADA TAMAMLIYOR

    Yer yüzeyinden yaklaşık 685 kilometre yükseklikteki güneş uyumlu yörüngeye yerleştirilen GÖKTÜRK-2, dünya etrafındaki bir turunu yaklaşık 98 dakikada tamamlıyor.

    Tasarım ömrü 5 yıl olmasına rağmen 7 yıldır görev yapan GÖKTÜRK-2’nin bu başarısında, tasarım ve üretim sürecinde uygulanan üst düzey mühendislik önlemleri önemli rol oynuyor.

    Tasarım sürecinin erken aşamalarından başlamak üzere yüksek güvenilirlik düzeyine sahip bir uydu geliştirilmesi için gerekli her türlü analiz, tasarım gözden geçirme, muayene ve testlerin uluslararası standartlara uygun olarak gerçekleştirildiği belirtiliyor.

    Dünyanın dört bir yanından görüntü gönderiyor

    Tüm bu mühendislik faaliyetlerinin sonucunda söz konusu uydu, görevini hedeflenen sürenin de ötesinde hatasız ve başarılı bir şekilde yerine getiriyor.
    Uluslararası standartlarda yüksek güvenilirlik düzeyine sahip GÖKTÜRK-2 uydusu, 2012’den bu yana Hava Kuvvetleri Komutanlığı Ahlatlıbel Yer İstasyonu’na dünyanın dört bir yanından kesintisiz görüntü gönderiyor.

    GÖKTÜRK-2 uydusuyla öncelikle Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu istihbarat amaçlı görüntüler elde ediliyor. Diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla üniversite ve araştırma kurumlarının uydu görüntüsü ihtiyaçları da yine GÖKTÜRK 2 ile karşılanıyor.

    SAVUNMADAN TARIMA KADAR ÖNEMLİ İHTİYAÇLARI KARŞILIYOR

    Uydu, savunma, çevre, şehircilik, tarım ve ormancılık alanlarında önemli ihtiyaçları karşılarken, afet izleme, şehir planlama, tarım alanları izleme, orman yangınları ve istihbarat alanlarında da kamu kuruluşlarına uydu görüntüleri sağlıyor.

    Türk Silahlı Kuvvetleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uydu görüntü ihtiyaçlarını karşılayan GÖKTÜRK-2, uzay alanındaki teknoloji ve gerekli altyapının geliştirilmesinin yanı sıra uzman insan gücünün yetiştirilmesine de imkan sağladı.

    GÖKTÜRK-2 başta olmak üzere BİLSAT ve RASAT projelerinde elde edilen deneyim ve bilgi birikimiyle Türkiye’nin metre altı çözünürlüğe sahip ilk milli yer gözlem uydusu İMECE ve ilk milli haberleşme uydusu TÜRKSAT 6A’nın çalışmaları da TÜBİTAK Uzay tarafından sürdürülüyor.

    UYDU TEKNOLOJİLERİNDE YERLİLİK

    TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Mesut Gökten, TÜBİTAK Uzay’ın Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayisinde gerçekleştirdiği önemli atılımların yanı sıra uzay alanında da ülkenin hak ettiği yeri elde etmesine öncülük yaptığını söyledi.

    Gökten, “Ülkemizin ilk milli yer gözlem uydusu RASAT’ı 2011 yılında, ilk milli askeri istihbarat uydusu GÖKTÜRK-2’yi 2012 yılında uzaya gönderen TÜBİTAK Uzay, uydu teknolojileri alanındaki yerlilik oranını daha da artırmak için yenilikçi uydu donanım ve yazılımları geliştiriyor.” dedi.

    Geliştirilen yenilikçi uydu bileşenlerinin İMECE ve TÜRKSAT 6A’da kullanılarak Türkiye’nin uydu teknolojileri alanındaki bağımsızlığına öncülük ettiğini belirten Gökten, yüksek çözünürlüklü uydu kameralarının tasarım, üretim ve testi için kurulan Optik Üretim ve Test Altyapısı ve Türkiye’nin yenilikçi uydu itki sistemleri alanında dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer almasında büyük katkısı olan Elektrikli İtki Üretim ve Test Altyapısı ile en yüksek uydu teknolojilerini ülkeye kazandırmaya devam ettiklerini bildirdi.

    İMECE VE TÜRKSAT 6A İÇİN 2021 HEDEFİ

    GöktenİMECE ve TÜRKSAT 6A için geri sayımın başladığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

    “İlk metre altı çözünürlüklü milli görüntüleme uydumuz İMECE’nin 2021’de uzaya fırlatılmasını planlıyoruz. Uydumuzda, dünya çapında önemli bir yenilik olarak kendi geliştirdiğimiz elektrikli itki sistemi teknolojisi kullanılacak. Böylelikle, İMECE ve bu yıl sonunda tamamlayacağımız milli uydu yer istasyonu projeleri ile bir uydu sisteminin tüm unsurlarını kendi üretebilen sayılı ülkeler arasına gireceğiz. Tasarım, test ve entegrasyonu yüzde 100 yerli, pek çok alt bileşeni ülkemizde üretilen ilk milli haberleşme uydumuz TÜRKSAT 6A da 2021’de tamamlanacak.”

    Türkiye Uzay Ajansına da değinen Gökten, “Uzayda olmayan ülkelerin, gelecekte yeryüzünde sözü olmayacak” anlayışıyla hazırlanan Milli Uzay Programı’nın da 2020 yılında ilan edileceğini, Türkiye Uzay Ajansının ülkenin geliştirdiği uzay sistemlerine yenilerini de ekleyerek ülke güvenliğine önemli katkılar sunacağını ifade etti.

    Gökten, “Belki en önemlisi, uzaya erişim için fırlatma sistemlerini geliştirecek, yerli imkanlarla üretilecek hava ve uzay araçları projelerine teknoloji transferi de sağlayacak. Böylelikle ülkemiz uzay alanında da hak ettiği yere en kısa sürede gelecektir.” dedi.

    Kaynak: Anadolu Ajansı

  • Türk Stratejistten Cem Bağcı’dan Siber Tehlike Uyarısı

    Türk stratejist Cem Bağcı, WhatsApp’ın İsrailli siber gözetim firmasına açtığı ‘casusluk’ davasına dikkat çekerek, önemli açıklamalarda bulundu. Dünyanın siber silahların hedefinde olduğunu vurgulayan Bağcı, “Buna karşı tek çözümün yerli ve milli siber silah projelerinin geliştirilmesidir. Yerli ve milli araçların geliştirilmesi için girişimciler teşvik edilmeli; Türk dijital savaş ordusu kurulmalıdır.” ifadelerini kullandı. Siber silahlarla dijital istihbarat savaşlarına daha çok tanık olacağımızı vurgulayan ünlü stratejist, “Siber silahlara karşı kimse güvende değil” dedi.
    WhatsApp’ın İsrailli siber gözetim firması NSO Group’a casusluk suçlaması ile dava açması, siber güvenliği tekrar gündeme getirdi. WhatsApp aracılığı ile 20 ülkede bin 400 kişinin telefonlarının izlendiği iddia ediliyor. Bu kişiler arasında hükümet yetkilileri, diplomatlar, siyasi muhalifler ve gazeteciler de var. Popüler iletişim ağı, kullanıcılarının telefonlarına sızarak casusluk faaliyetlerine yardım etmekle suçladığı İsrailli siber gözetim firmasına dava açtı.
    Cem Bağcı, WhatsApp’ın açıkladığı casusluk faaliyetlerinin “buzdağının görünen yüzü” olduğunu belirtiyor. “Ülkelerin siber silahlarını kuşandığını; tehlikeli yazılımların namlusunun hedef ülkelere çevrildiğini; dijital istihbarat savaşlarının giderek arttığını” vurgulayan ünlü stratejist, “siber güvenlik” kavramının toplumda yerleştirmesi gerektiği ifade etti.

    Cem Bağcı: Dijital istihbarat savaşlarına daha çok tanık olacağız

    Bağcı, şu ifadeleri kullandı: “Tehlikeli siber silahlar, artık evlerimizde hatta ceplerimizde İnternet ağının bir köşesinde bulunan herkes, bu silahların hedefi olabilir. Siber saldırılar artık sadece kurumlara yapılmıyor. Kritik siber silahlar, her bireyi namlusunun ucuna alabilir. İsrail, siber silah ve casus yazılımlarında dünyada lider konumda. Bu yüzden WhatsApp aracılığı ile yapılan son casusluk faaliyetlerinin İsrail temelli olması şaşırtıcı değil. Öyle ki İsrail, genişleyen casusluk pazarındaki talebi karşılayabilmek için ürettiği casusluk teknolojilerini müşterilerine daha kolay satmak amacıyla yasalarındaki ilgili maddeleri hafifletti. Yani siber silahlarla yapılan dijital istihbarat savaşlarına daha çok tanık olacağız.”
    Konvansiyonel silahların siber silahlara evrildiğine dikkat çeken Cem Bağcı, İsrail’den sonra saldırı amaçlı siber sistemler üreten şirketlerin ABD ve AB ülkelerinde yaygın olduğunu söyledi. Türk stratejist, önümüzdeki 10 yıl içinde siber silah talebinin 10 milyar dolarlık bir pazar oluşturacağının tahmin edildiğine dikkat çekti. Bağcı, “İsrail, siber silah teknolojileri ihracatından yüz milyonlarca dolar gelir elde ediyor. Dünya pazarının yüzde 10’unu İsrailli siber şirketler karşılıyor. İsrail’in bu alanda dünya çapında yaklaşık 30 şirketi var. İsrail her ne kadar siber silah teknolojilerini terörle mücadele için ürettiğini savunsa da bu sistemler casusluk faaliyetleri veya dijital savaşlarda da kullanılıyor. Bu gerçeği bütün ülkeler biliyor ve buna göre konum alıyorlar.”
    Bir süre sonra casusluk için ülkelere ajanlar göndermeye gerek kalmayacağına işaret eden stratejist Bağcı, “Bunu WhatsApp’ın açtığı davadan anlayabiliriz. Oturdukları yerden istedikleri devlet adamının veya diplomatın yazışmalarını, konumunu veya kimlerle görüştüğünü ve hatta ne görüştüklerini izleyebiliyorlar. Bu, ülkeler açısından çok ciddi bir sorun. Kimin, ne zaman, ne şekilde izlendiğini bilemiyorsunuz ve neredeyse devletin gizliliği kavramı önemini yitiriyor. Bu sebeple hükümetler siber silahlara yatırım yapmak zorunda kalıyor.”

    “Tek çözüm yerli ve milli siber silahlar”

    Cem Bağcı, dünyanın her bölgesinin siber silahlarla çevrilmiş olduğunu; bu sebeple devletlerin ve bireylerin siber silahlara karşı savunmasız hale geldiğini belirterek, bu durumun siber ve fiziksel dünya arasında önemli zafiyetler ortaya çıkardığını vurguladı.
    Bağcı, siber silahlara karşı alınması gereken önlemleri de şöyle anlattı; “Dünyadaki bütün insanların bireysel hak ve özgürlükleri siber silahlarla veya dijital istihbarat savaşları ile ihlal edilebilir. Yani hiç kimse siber silahlara karşı güvende değil. Bunun önlenmesi için siber silahlar yasallarla denetlenmelidir. Tabi bu denetim sistemleri de, siber silahlardan daha güçlü sistemlere sahip olmalıdır. Türkiye de bu silahların hedeflinde. Hatta stratejik konumu Türkiye’yi siber silahlara daha çok hedef haline getiriyor. Bu sebeple tek çözüm yerli ve milli siber silah projelerinin geliştirilmesidir. Yazılımından uygulamasına kadar projenin her aşamasında milli unsurlar yer almalıdır. Dijital savaşları ithal siber silahlarla yapmak, ülkeyi riske atmak anlamına gelir. Bu sebeple yerli ve milli araçların geliştirilmesi için girişimciler teşvik edilmeli; Türk dijital savaş ordusu kurulmalıdır. Buna her alanda mecburuz.”

  • Komşu Şifayı Edirne’de Arıyor

    Bulgarca, Sırpça, Arnavutça, Makedonca, Boşnakça başta olmak üzere 6 dil bilen hastane personeli, güler yüzleriyle hastane girişinde karşıladıkları hastalara yardımcı oluyor.
    Son teknolojiye sahip cihazlarla ve otel konforundaki hasta odalarıyla şifa dağıtan Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi, engelli hastalar başta olmak üzere hastaların ve refakatçilerin bütün ihtiyaçlarını düşünerek hazırlanan özellikli hemşire çağrı sistemi sayesinde artık hastalara bir nefes kadar yakın.

    Hastanenin nitelikli ve yetkin kadrosu, bir anne şefkatiyle beraber tam donanımlı yeni doğan ünitesiyle minik bedenlere hayata tutunma çabasında destek veriyor. Hastane yönetimi tarafından yaptırılan özellikli görüntüleme sistemi sayesinde ise aileler yeni doğan ünitesinde yatan bebeklerini her an izleyebiliyor.
    Edirne ve Trakya’nın yanı sıra Balkan ülkelerindeki vatandaşların da gözdesi haline gelen “balkanların sağlık üssü” Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesine yurt dışından gelen hasta sayısı her geçen gün artıyor.

    Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Mustafa Talha Sütçü, gazetecilere yaptığı açıklamada, sağlık turizmi kapsamında hastane açıldığından beri binlerce, son 10 ayda da yüzlerce yabancı uyruklu vatandaşın tedavi edildiğini söyledi.
    2019 yılında yabancı uyruklu hasta sayısında yüzde 50’ye yakın artış yaşandığını açıklayan Opr. Dr. Sütçü, Ocak-Ekim ayları arasında 921 yabancı uyruklu hastayı tedavi ettiklerini belirtti.
    Tedavilerini özellikle Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesinde yaptırmak isteyenlerin çoğunlukla Bulgaristan vatandaşı olduğunu ifade eden Sütçü, bu senenin ilk 10 ayında 222 Bulgaristan vatandaşını tedavi ettiklerini açıkladı.

     

    En çok tedavi başvurusunda Yunanistan’ın ikinci sırada yer aldığını söyleyen Sütçü, ardından Azerbaycan ve Türki Cumhuriyeti ülkelerinin geldiğini belirtti.
    Opr. Dr. Sütçü, sağlık turizmi kapsamında daha çok Balkan coğrafyasına hitap ettiklerinin altını çizerek, hastaneye gelen yabancı uyruklu hastaların balkan dillerinin yanı sıra 6 dil bilen personel tarafından karşılandığını açıkladı.

    Hastane personeline yönelik Yunanca ve Bulgarca dil kurslarının devam ettiğini de vurgulayan Opr. Dr. Sütçü, hasta memnuniyetine önem verdiklerini söyledi.

    Balkan ülkelerinde yaşayan soydaşlara seslenen Sütçü, soydaşların konsolosluklardan Türk soylu belgelerini aldıklarında ayrı bir ücretlendirmeye tabi olmayacaklarını açıkladı.
    Sağlık turizmi kapsamında gelen hastaların tedavilerinin başarıyla tamamlandığını ve mutlu şekilde tabucu olduğunu anlatan Sütçü, Hastanenin sağlık turizmi akreditasyon belgesi aldığını da vurguladı.

  • Türk Doktorlardan Suriye’ye Sağlık Desteği

    Türkiye’den gelen gönüllü doktorlar, Suriye’de çadır kamplarında yaşam mücadelesi veren hastaları ziyaret edip muayene ettiler. Yapılan sağlık faaliyetleri hakkında açıklama yapan Konya Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Mehmet Sadrettin Özerdem, “Giderken şartların kötü olduğunu tahmin edebiliyorduk ama bu kadar acı bir tablo ile karşılaşacağımızı beklemiyorduk” dedi.


    Binlerce yetim çocuk, kimsesiz yaşlı ve hasta insanlar STK’lardan gelen yardımlarla zor şartlarda yaşamaya çalıştıklarını ifade eden Dr. Özerdem, “Ülkemizin yanı başında yaşanan bu acıyı halkımıza aktarabilmek ve kışı iptidai çadırlarda geçirmek zorunda olan bu insanlara yardım edebilmek, onlarla birlikte insanlığımızı da kurtaracaktır diye düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
    Türkiye’den gelen tüm STK’lara gönülden teşekkür ettiğini söyleyen Özerdem, “Onların desteği ile hayata tutunan mazlum insanların duası eminiz ki yerini bulacaktır. Kadirşinas milletimizin de orada yaşanan acıya duyarsız kalmayıp desteğe devam edeceğinden kuşkumuz yoktur. Orada gerçekten büyük bir dram var” diye konuştu.


    Tespit edilen ve muayenesi gerçekleştirilen hastalara reçeteler yazılıp, İHH’nın ücretsiz ilaç dağıtımını gerçekleştiren eczanesinden ilaçlar tedarik edildi.