Kategori: Gündem

  • RTÜK’ün yeni internet yayını düzenlemesi Resmi Gazete’de yayımlandı

    Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun yeni internet yayını düzenlemesi Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. ‘Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkındaki Yönetmelik’ başlığını taşıyan yönetmelik, RTÜK’ün geçen yıl eylül ayında yaptığı toplantıda oy çokluğuyla kabul edilmişti.

    Yönetmelik 24 maddeden oluşuyor.

    2018 yılının mart ayında yapılan yasal değişikliklerin uygulama çerçevesini belirliyor ve internet üzerinden yapılan radyo ve televizyon yayını yapan kuruluşları ile izleyicinin istediği içeriği istediği zaman izleyebildiği Netflix gibi platformlarla ilgili düzenlemeleri içeriyor.

  • Sağlık Bakanlığı’ndan gıda zehirlenmesiyle ilgili önemli uyarı

    Sağlık Bakanlığı gıda zehirlenmesiyle ilgili bir bilgilendirme açıklaması yayınladı. Açıklamada, birçok farklı mikroorganizmanın, zararlı toksinlerin ya da kimyasalların, yiyecekleri kirletebileceği ve gıda kaynaklı hastalıklara sebep olabileceği uyarısında bulunuldu. Öte yandan “Gıda zehirlenmesi” olarak da bilinen bu hastalıklara neden olan 250’den fazla etken olduğu kaydedildi.

    Gıda zehirlenmesinin sık görülen belirtilerinin, bulantı, kusma, mide krampları ve ishal olduğu belirtilen açıklamada, üç günden fazla süren ishal, ateş ve ağız kuruluğu gibi şikayetler olduğunda mutlaka hastaneye başvurulması gerektiği belirtilerek, “Çoğu zaman hastalar tıbbi tedavi olmadan iyileşirken, risk grubu olanlarda bulgular şiddetli olabilir. Risk grupları; hamile kadınlar, küçük çocuklar ve yaşlılardır” ifadeleri kullanıldı.

    Bakterilerin 32 ile 43 derece sıcaklıkta daha hızlı çoğaldığı bilgisinin verildiği yazıda, yaz aylarında dışarıdaki yiyecekleri hazırlamanın ve güvenli şekilde taşınmasını sağlamanın zorlaştığı kaydedildi.

    Tatil bölgelerinde artan nüfus, açık havada kalabalık katılımlı piknik, düğün, mevlit yemeği gibi organizasyonlar nedeniyle yaz aylarında artış gösteren gıda kaynaklı Akut Bağırsak Enfeksiyonlardan korunmak için ise yapılması gerekenler Bakanlık tarafından şu şekilde sıralandı:

    “Gıdalar güvenli içme suyu ile hazırlanmalıdır. Zorunlu hallerde kullanılacak su 10 dakika kaynatılmalıdır. Yemek hazırlamadan önce, yemek yemeden önce ve sonra eller yıkanmalıdır. Özellikle kırmızı et, tavuk, balık, yumurta gibi pişmemiş gıdalara temas ettikten sonra veya bozulmuş gıda ve çöplere dokunduktan sonra eller sabun ve bol su ile yıkanmalıdır. Eller tek kullanımlık kağıt havlu veya temiz bir havlu ile kurulanmalıdır. Çapraz bulaşın engellenmesi için et, tavuk, balık gibi çiğ yiyecekler diğer gıdalara temas etmemelidir. Alışveriş sepetinde ve buzdolabında bu gıdalar diğer yiyeceklerden ayrı tutulmalıdır. Farklı gıda maddelerini doğrarken (sebzeler ve et) her seferinde ya farklı kesme tahtaları ve bıçak kullanmalı ya da her kullanımdan önce aletler tekrar yıkanmalıdır. Gıdalar yeterince uzun süre ve yüksek ısıda pişirildiğinde gıda güvenliği sağlanmış olacaktır. Özellikle tavuk, et, balık gibi yiyecekler uygun ısıda iyice pişirildikten sonra; pişmiş yemekler ise en az 70 derece ısıda ve yenilecek miktarda ısıtılarak tüketilmelidir. Yeni pişmiş ve tekrar ısıtılan yemekler, oda ısısında iki saatten fazla bekletilmemelidir. Dış ortam ısısı arttığında bu süre bir saat olmalıdır. Soğuk tüketilmesi gereken yiyecekler, uygun kaplarda korunmalı ve taşınmalıdır. Dondurulmuş gıdalar oda ısısında bekletilerek değil buzdolabında çözdürülmelidir. Dondurulmuş gıdalar çözüldükten sonra tekrar dondurulmamalıdır.”

  • Alzheimer’a ilaç umudu

    Türk-Alman Üniversitesi Moleküler Biyoteknoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Orkide Coşkuner-Weber’in makalesi, Amerikan Kimya Topluluğu’nun saygın Journal of Chemical Information and Modeling dergisine kabul edildi. Yayının ilk kez bilim kadınlarına atfedilen ‘Hesaplamalı Kimya Alanındaki Kadınlar’ adlı özel sayısında yer alan Dr. Orkide Coşkuner Weber’in, Alman bilim kadını Prof. Dr. Birgit Strödel ile birlikte hazırladığı makale, Alzheimer hastalığının arkasındaki kimyasal mekanizmaları ele alıyor. Coşkuner’e göre makalede ortaya konan bulgular, hastalığı tedavi edilebilecek yeni bir ilacın geliştirilmesinin de önünü açıyor.

    ‘KİMYASAL MEKANİZMAYI ÇÖZDÜK’

    Hürriyet’ten Önder Öndeş’in haberine göre Alzheimer hastalığına neden olan kimyasal mekanizmayı çözdüklerini söyleyen Coşkuner, çalışmayı şöyle anlatıyor:
    “Beyindeki bir düzensiz protein olan ‘Amyloid-Beta’, zamanla Alzheimer hastalığına neden olabilen bazı yapıları ortaya çıkarabiliyor. Endüstrileşmiş bölgelerde yaşayan insanların beyinlerinde ‘bakır, çinko, demir geçiş metal iyonları’ daha fazla. Bunlar bir süre sora ‘Amyloid-Beta’ proteniyle etkileşime geçiyor. Bu da Alzheimer riskini arttırıyor. Özetle, şehirdeki insanlarda bu hastalığa yakalanma riski daha büyük. Alman bilim kadını Prof. Dr. Birgit Strödel ile bu kimyasal mekanizmanın tam olarak nasıl geliştiğini araştırdık. Bu mekanizmayı çözdük ve makale yazıldı. Böylelikle bu hastalığın tedavisinde kullanılabilecek yeni bir ilacın da önü açılmış oldu. Türkiye’de bu konuda çalışmalarımız da başladı. Makalenin saygın Journal of Chemical Information and Modeling’in ‘Bilimdeki Kadınlar’ özel sayısında yer almasından dolayı da gurur duyuyorum.”

    BİRÇOK ARAŞTIRMAYA KATILDI

    Lisans ve doktora eğitimini kimya alanında Almanya’da Köln Üniversitesi’nde tamamlayan Coşkuner, aralarında Stanford ve John Hopkins üniversitelerinin de yer aldığı birçok araştırma projesinde çalıştı. Birçok uluslararası şirketin araştırmalarında da yer alan Coşkuner, çalışmalarını Türk-Alman Üniversitesi Moleküler Biyoteknoloji Bölümü’nde sürdürüyor.

  • ”Abartılı düğünler evliliklere zarar veriyor”

    Havalar ısındı, düğün sezonu açıldı. Çiftleri, en çok da gelinleri büyük bir telaş sardı. Ancak,  sonsuzluğa uzanma umuduyla başlayan ilişkilerin boşanma ile sonuçlanabildiğini belirten İstinye Üniversitesi Liv Hospital Bahçeşehir Çift ve Aile Terapisti Duygu Başak Gürtekin, özellikle gelinleri uyardı. Düğün telaşının ilişkiyi zedeleyebileceğine dikkat çeken Çift ve Aile Terapisti Duygu Başak Gürtekin, “Evlilik sürecinde sevdiğiniz adamı ve aşka atılan kavuşma adımlarını unutarak kapıldığımız düğün telaşları ilişkilerinizi zedeleyebilir. Evlilik kararını neden aldığımızı ve aşkı bize daha derin, yakın ve özenli yaşatacağına inandığımız bu birlikteliklere neden başladığımızı unutmamak, yol arkadaşlıklarının en büyük kurtarıcısı” diye konuştu.

    “ÖNCE NE İSTEDİĞİNİZİ BİLMENİZ GEREKİR”

    Evliliği, içinde renkleri, hoş kokuları, çeşitliliği ve farklılıkları barındıran, saygı toprağında yetişmiş bir sevgi buketi olarak tanımlayan Başak Gürtekin, “Tam da bu nedenle; ne aşk, ne saygı, ne benzerlikler ne de farklılıklar evliliği sürdürmek için tek başına yeterli değildir. İhtiyacımız olan kendimizi bilmek, istek ve arzularımız tanımlamak, partnerimize ilişkisel ihtiyaçlar konusunda açık olmaktır. Onu duymak ve anlamak için çaba göstermektir. Ancak böyle bir diyalog bizlere aşktan daha fazlasını ve gerçekten ihtiyacımız olanları sunabilir. Kendisini güvenle ifade eden bir birey, partnerine de aynı alanı sunarak, onu yakından tanıma şansı yakalar. Bu hem kendimizi hem de ilişkimizdeki ihtiyaç ve beklentileri karşılıklı bir şekilde anlaşılır kılar. Birbirimize ifade alanı açmak ve kendimizi içtenlikle anlatabilecek içsel özgürlüğü duyumsamak, çiftlerin en çok zorlandığı ‘duyulmak ve anlaşılmak’ ihtiyaçlarını duyulur ve anlaşılır kılar” ifadelerini kullandı.

    “DİĞERLERİ İÇİN KENDİ MUTLULUĞUNUZU BOZMAYIN”

    Çiftlerin evlilik tanımlarının her zaman aynı olmayabileceğinin altını çizen Başak Gürtekin, şöyle devam etti:

    “İki kişinin zihinde yaratmış olduğu ilişki tanımı, evlilikten beklentileri, kültür anlayışı ve diğer tüm çevresel faktörler benzerlik içermeyebilir. Çiftler bu konularda farklılıklar olduğunu anladığı vakit, ‘Acaba evliliğe uygun değil miyim?, Henüz doğru zaman gelmedi mi? Benim için doğru kişi kim?, Sadece aşk evlilik için yeterli mi?, Benim ihtiyacım olan ne?’ sorularını kaygı dolu bir hızla akılların geçirmeye başlar. Oysa burada yapılan hata, yeteri kadar tanışmamış ve zihnimizdekileri karşı tarafa aktaramamış olmaktır. Kültürel ve yaşantısal faktörler, etkisi altında kalınan kuşaklararası hikayeler, toplumsal mitler ve zamanın ruhu gibi pek çok faktörden etkilenebilecek olan evlilik tanımı, çiftler arasında kendileri için ne anlama geldiği açısından çok net bir şekilde ifade edilmeyi hak eder. Diyalogdan ve saygıdan uzaklaşmadan, tüm farklılıkları ve zorlukları konuşabilecek bir alan açmak, kapsayıcı ve sıcak bir sevgi dili ihtiyacını doğurur. Bu ihtiyacın en temel kaynağında karşılıklı aşk ve iletişim istekliliği yatar. Aşk, üretken, yaratıcı, devingen ve duygusal bir süreçtir, bizler de bu duyguları yüceltmek ve daim kılmak adına yol arkadaşı olmak isteriz. Yaşadığımız coğrafyada, kültürel olarak bu ilişkileri evlilikle ve kutlamalarla taçlandırmayı seçeriz. Fakat günümüzde bu kutlamaların çift olmayı unutturacak kadar önemli, gelinlerin damatları duyamayacak kadar telaşlı evlilik hikayelerine dönüştüğünü görmeye başladık.”

    SOSYAL MEDYANIN İLİŞKİLERE ETKİSİ

    Popüler kültürün yaratmış olduğu beğenilme arzusu ve sosyal medya etkisinin ilişkileri zedeleyebileceğine dikkat çeken Gürtekin, “İlişkilerde; çift olmak, eş olmak, anne olmak, aşık olmak, evlenmek gibi ilişkisel değerlerin anlamını değiştirmeye başladı. Abartılı düğünler, gelinlere damadı unutturan telaşlı kutlamalar ve sosyal medya etkisi evliliğe önemli derecede zarar veriyor. Bu alanda yapılan araştırmalar, sosyal medya etkisinin çiftleri olumsuz yönde etkilediğini, aldatma, kıskançlık, ikili diyalogda yoksunluk gibi sebeplerle ilişkileri sonlandırmaya zemin hazırladığını söylüyor. Bir başka açıdan, çiftlerle çalışırken terapi odası bizlere aslında ilişkilerin bu zehirli sosyal medya etkisiyle daha en başlarda tanıştığını ve bunu zihinlerinde yaratıkları ‘ideal çift’ fantezisini dış gerçekliğe taşıma kaygısıyla yaşamaya başladıklarını gösteriyor. Bu amaca farkında olmadan hizmet eden çiftler, gerçek olmayan fakat ideal olanı, güncel olarak takip etmeye ve yaşamaya başlıyor” değerlendirmesinde bulundu.

    “SANAL OLANI DEĞİL GERÇEĞİ TERCİH EDİN”

    Tüm sanal etkilerden ayrışmanın çiftlerin elinde olduğunu ifade eden Çift ve Aile Terapisti Duygu Başak Gürtekin, şu tavsiyelerde bulundu:

    “Bazı sosyal medya araçları, bizlerin yaşamını biçimlendirmeye etki edecek ve sahip olma, daha iyisi olma, diğerleri için ve en üzücü yanıyla anlatmak için yaşama duygularına teşvik edecek güce erişmiş durumda. Bu noktada, ‘Peki çiftler ve her gün yüzlerce prodüksiyon düğünü ve ilişkiyi ‘keşfetinde’ görmeye maruz kalan gelin adayları ‘kendilerini bu sanal etkiden nasıl koruyacak?’ sorusu akla geliyor. Oysa, kendimizi tüm bu sanal etkilerden ve ‘olması gereken, dayatılan ve yapılması beklenen’ tüm olgulardan, ailelerin, arkadaşların, davetlilerin neler düşündüğünden ayrıştırmak bizim elimizde. Kendi gerçekliğimizi, aşkımızı, sıcacık ilişkisel dünyamızı hatırlamayı seçmek, partnerimizle yakın temasta olmak, ihmal yerine özene, diğerlerine değil de kendimize yönelmek, belki de huzurumuz için yaşamın bize sunduğu en büyük hediye. Tam da bu nedenle, modern dünya algısının dayattığı sanal ve yapılandırılmış olan yerine, gerçek ve otantik olanı seçmek, kendimizle ve aşkla kucaklaştığımız anlar yaratmak, bize ne istediğimizi ve beklediğimizi hatırlatan farkındalığı kendimize yakın tutmak, ilişkimiz ve mutluluğumuz için en büyük kurtarıcılar olabilir.”

  • Fiyatı el yakıyor: Kilosu 1700 TL

    Muğla’da, akciğer, mide, astım, bronşit başta olmak üzere birçok rahatsızlığa iyi gelen, tatlı ve kahvelerde kullanılan, kozmetik sanayi ile tıbbi ilaç yapımında yararlanılan damla sakızın fiyatı el yakıyor. Geçen yıl kilosu 1200 liradan satılan damla sakızı, bu yıl ise 1700 liradan satışa sunuluyor. Türkiye’ye daha çok Yunan adalarından getirilen damla sakızından almak için aktarlara gelenler, fiyatını duyunca, genelde 5 veya 10 gram satın almayı tercih ediyor. Kilo ile alana pek rastlanmıyor. Menteşe ilçesinde aktarlık yapan Şeref Barut, “Son 2 yıldır döviz kurundaki dalgalanmalar nedeniyle damla sakızının fiyatında artış oldu. Şu an kilo fiyatı 1700 lira. Bazı yerlerde ise 1900 liraya satıldığını duyuyoruz. Damla sakızını, astım, bronşit rahatsızlığı bulunan kişiler daha çok tercih ediyor. Alan kişiler zeytinyağı ile karıştırıp tükettiklerini söylüyor. Kullananların dönüşü olumlu oluyor. Ürünün pahalı olması nedeniyle müşterilerimiz daha çok gramla alıyor” dedi.

    Müşterilerden Mithat Kaplan ise, “Damla sakızının solunum yolu rahatsızlığına iyi geldiğini söylediler. Astım, bronşit rahatsızlığım var. O nedenle damla sakızını kullanacağım. Ancak pahalı olması nedeniyle sadece 10 gram alabildim” dedi.

    DAMLA SAKIZI

    Sakız ağacından elde edilen damla sakızı ilk başta sıvıdır ve güneşte kurutulması sonucu sert ve saydam damlacıklar haline dönüştürülür. Ağza alıp çiğnendiğinde de hemen yumuşar. Antiseptik özelliğinden dolayı diş macunu üretiminde kullanılmaktadır. Damla sakızının en önemli özelliği antiseptik olmasıdır. Sakız olarak ağızda çiğnenmesi ağız sağlığını korur. Ayrıca çiğnenmesi dişlerin beyazlamasını sağlar. Toz olarak su ile gargara şeklinde de kullanılabilir. Bir diğer önemli faydası mide üzerinedir. Midede oluşan yanma, ekşime, alevlenme durumlarını giderir. Yemeklerden yarım saat önce çiğnemek yeterli olur. İdrar söktürücü özelliği de bulunan bu sakız, böbrek sağlığını da korur. Karaciğere faydalı olduğu gibi göğüs hastalıklarının iyileştirilmesinde de etkilidir. Nefes darlığı çekenler toz haline getirip su ile içmeleri gerekir. Havanda dövülüp bal ile karıştırılarak astım hastalarınca da kullanılabilir. Dondurma, muhallebi çeşitlerinde, kahvede kullanılır ve katıldığı gıdalara güzel bir tat katar. Ambalaj içerisinde şeffaf kaya tuzuna benzeyenleri damla sakızı reçinesidir ve dövülerek kullanılacak olanları bunlardır. Tatlı yapımlarında ezilerek toz halinde kullanılır.

  • Sülük hırsızları ile başları dertte

    Sülük hırsızları ile başları dertte

    Sivas’ın Zara İlçesine bağlı Tuzlagözü köyünde bulunan Sülük göl sülükleri ile adeta şifa dağıtıyor. Doğal güzelliğiyle de vatandaşların uğrak yeri haline gelen göl ziyaretçilerine eşsiz bir manzara sunuyor. Göl içerisinde bulunan sülükler birçok hastalığın tedavisinde kullanılıyor. Sülükler, iltihaplı ve iltihapsız eklem romatizmaları, sedef, kaşıntı ile egzama gibi cilt hastalıklarına iyi geliyor.

    Köy sakinleri şifa amaçlı sülüklü göle gelen vatandaşlara yardımcı olurken, ticaretini yapmak için sülükleri çalanlarda da mücadele veriyor. Köy Muhtarı Kudret Şimşek, izinsiz bir şekilde göle gelip sülükleri ticari amaçla götürenlerden rahatsız olduğunu dile getirerek, gölün koruma altına alınmaması halinde sülüklerin tamamen yok olacağından endişe duyduklarını dile getirdi.

    “Sadece şifa amaçlı gelsinler”

    Köy sakinlerinden Harun Kömüşlü, göle sadece şifa arayanların gelmesini isteyerek, “Gölümüzün içerisinde sülükler var. Dışarıdan bu sülükler için geliyorlar ticaret amacıyla toplayıp götürüyorlar. Bizler gelip ihtiyacımız olduğu zaman yakalıyoruz. Ticaret yapanlar kesinlikle gelmesinler, şifa niyetine gelenler gelip birkaç tane yakalasınlar” dedi.

    Koruma altına alınmasını istiyoruz

    Köy muhtarı Kudret Şimşek, “Bu gölün koruma altına alınmasını istiyoruz. Doğadan gelen bir şey ama yabancılar gelip burada ki sülükleri tutup ticaret amaçlı kullanıyorlar. Köylüler olarak biz onlara karşıyız, şifa niyetine ve doktor tavsiyesiyle gelenlere bizde yardımcı oluruz. Kötü niyetli kişilere karşı çölün çevresini kapatmak istiyoruz. Biz bu sülüklerin şifa amaçlı kullanılmasına karşı değiliz. Yalnız bedava diye alıp götürüp çarşıda pazarda 20-30 liraya satanlara karşıyız. Şifa için gelenler bize gelip bilgi versin biz kendilerine yardımcı olmaya hazınız. Biz bu gölün koruma altına alınmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.