Kategori: Gündem

  • “Trump eski yönetimin hatalı politikalarını terk etmeli”

    “Trump eski yönetimin hatalı politikalarını terk etmeli”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Üniversitesi’nde düzenlenen “Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi”ne katıldı. Burada bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin temasının “Yapay Zeka ve Kadın” olarak belirlenmesini son derece isabetli bulduğunu söyledi.

    Tarihin insanlara dünyanın genel manada her 100 yılda bir kabuk değiştirdiğini, dönüştüğünü, yeni bir safhaya geçtiğini gösterdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çok değil, iki asır önce başlayan sanayi devrimiyle birlikte hayatımızda keskin bir kırılma yaşandı. Fabrikalar, otomobiller, fotoğraf makineleri, aşılar, ilaçlar, telefon, radyo, televizyon derken insan hayatı kısa sürede köklü değişimlere sahne oldu. Ardından internetin ve bilişim teknolojilerinin hayatımıza girmesiyle çok daha farklı, çok daha derin bir değişim dalgasına kapıldık. Bugün artık yapay zekadan, insansız sistemlerden, robotik teknolojilerden, nesnelerin internetinden bahsediyoruz. Algoritmaların ve yapay zeka sistemlerinin yapabildikleri karşısında hayret etmekten, hatta kimi zaman insanlığın geleceği adına endişe etmekten kendimizi alamıyoruz. Şurası da bir gerçek ki, tüm bu değişimler beraberinde üretim ilişkilerinin, insan davranışlarının, insani beklentilerin de farklılaşmasını getirmektedir. Teknoloji, kolay ve hızlı iletişim, bilgiye rahat ulaşım kadar doyumsuzluk da üretmekte, yeni istekleri ve yeni tüketim araçlarını da hayatımıza sokmaktadır. Bakınız, bundan 40-50 yıl önce eşyalardan ziyade insanların yaşamları, ne yapıp ettikleri, değerleri, ortaya koydukları eserler hep ön plandaydı. Sadece İslam aleminde değil, Batılı toplumlarda da mahremiyet duygusu yaygındı. Göz hakkı, empati, fakir fukaranın da hukukunu gözetme gibi kavramlar fertlerin davranışlarında belirleyici rol oynuyordu. Var olmak ile görünür olmak, bütün bunlar arasında bu derece yüksek bir illiyet bağı kurulmuyordu. Günümüzde ise bireylerin hayata yaptıkları katkılar değil, neyi aldığı, neyi yediği, neyi paylaştığı daha çok gündeme geliyor” dedi.

    “Kadınların eşit haklara erişebilmesinde ve kendilerini geliştirebilmelerinde de yapay zekadan istifade edebiliriz”

    Gerçekle sanalın, algı ile olgunun, yalan ile gerçeğin yer değiştirdiği; dijital kültürün insanın hayata bakış açısını altüst ettiği bir dönemde yaşandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dijitalleşmenin ortaya çıkardığı ürünlerin, sunduğu imkanların, getirdiği kolaylıkların ve konforun yanı sıra insanı nesneleştirdiğini, insanın biricikliğini örselediğini çok net biçimde görüyoruz. Çok boyutlu bir dijital hegemonya hayatımıza daha fazla nüfuz etmekte, üstelik etki alanını her geçen gün genişletmektedir. Bu çerçevede bir diğer husus da şudur. Teknolojinin, özellikle de yapay zekanın adaletsizlikleri derinleştiren yönü kimi zaman göz ardı ediliyor. Oysa yapılan ilmi araştırmalar yapay zekanın kötü uygulamaları tekrar ederek toplumsal eşitsizlikleri pekiştirdiğini ortaya koyuyor. Yapay zeka teknolojileri ve algoritmaların mağdurları arasında ilk sırada kadınlar yer almaktadır. İş başvurularından sosyal medya platformlarına kadar birçok farklı mecrada kadınlar, yapay zekanın eşitsizlikleri artıran bu çirkin yüzüne maalesef çok sık muhatap olmaktadır. Regülasyon eksikliği başka alanlar gibi burada da en ciddi sorundur. Elbette şunu tersine çevirmek bizim elimizdedir. Sadece dezavantajların önüne geçilmesinde değil, kadınların eşit haklara erişebilmesinde ve kendilerini geliştirebilmelerinde de yapay zekadan istifade edebiliriz. Bunun için yapay zeka algoritmalarında ve veri tabanlarında dezavantajlı kesimleri gözeten temel prensiplerin belirlenmesine ihtiyaç duyuluyor. Daha fazla mağduriyet oluşmadan, sorunlar daha fazla kronik hale gelmeden bu konuda evrensel bir deklarasyona imza atılması gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu.

    “Türkiye’de son 22 yılda hayatına en fazla dokunduğumuz kesimlerin başında kadınlar vardır”

    KADEM’in Türkiye’de bu sürece öncülük etmesinde fayda olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zirvenin bu alanda yeni bir dönemin başlangıcı, ilk adımı olmasını temenni ediyorum. Her fırsatta ifade ediyorum. Önemine binaen bir kez daha tekrarlıyorum. Eşrefi mahlukat olan insanı merkeze almayan, ona hizmet etmeyen, insanı ve insani değerleri yüceltmeyen hiçbir gelişmenin, hiçbir yeniliğin cazibesi ne kadar yüksek olursa olsun kıymeti harbiyesi yoktur. Bilhassa kadınları dışlayan, kadınlara adaletsizlik yapan bir teknolojinin insanlığa hayrının dokunması mümkün değildir. Kadın emeğinin ucuz iş gücü olarak görüldüğü, kadının metalaştırıldığı, kadının sadece adının olduğu siyasete, iş dünyasına, eğitime, devlet idaresine kadın elinin değmediği velhasıl kadının üretimden, toplumdan, siyasetten, akademiden dışlandığı bir sistem sadece eksik değildir, böyle bir düzen aynı zamanda adaletsizdir, toplumun gücünün yarısını yok sayıyor demektir. Türkiye’de son 22 yılda hayatına en fazla dokunduğumuz kesimlerin başında kadınlar vardır. Geriye dönüp baktığımızda gurur duyduğumuz mücadelelerimizden biri kadınların hak ve hürriyetlerini genişletme yolunda verdiğimiz kararlı, çetin ve sancılı mücadeledir. Evet, gerçekten çok zorluk çektik. 22 yıl boyunca çok ciddi engellerle karşılaştık. Vesayetin, baskının, sistemin hücrelerine kadar işlemiş yasakçı zihniyetin her çeşidiyle muhatap olduk. Kadınların zaten sahip olmaları gereken haklara kavuşturma çabalarımızda muhalefeti yanımızda değil, hep tam karşımızda bulduk. Maalesef anayasamızın apaçık hükümlerine rağmen kadınlar yıllarca bu ülkede sırf başörtüsünden dolayı eğitim ve çalışma hayatından dışlandı. Özgürlüğün ve özgür düşüncenin merkezi olması gereken üniversitelerin kapısına faşizmin simgesi olan ikna odaları kuruldu. Sadece kamu kurumlarında değil kraldan çok kralcı davranan özel sektör kuruluşlarında da kadınlar özgürce çalışamadı. Mesleği ve inancı arasında tercih yapmaya zorlandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Başbakan olarak biz de eski Türkiye’nin dayatmalarıyla karşılaştık. Bugün veya geçmişte beraber siyaset yaptığımız yol arkadaşlarımızın kahir ekseriyeti aynı sıkıntılarla yüzleşti. Son 22 yılda verdiğimiz kararlı mücadele neticesinde tüm bunları Türk demokrasisine dair kötü birer hatıra olarak tamamen geride bıraktık” diye konuştu.

    “Amacımız 2028 yılı sonuna kadar kadın iş gücüne katılım oranını yüzde 40’ın, istihdamı da yüzde 36’nın üzerine çıkarmaktır”

    Eğitim ve çalışma hayatı başta olmak üzere her alanda Türkiye’nin beşeri sermayesinin zenginleşmesinin önündeki tüm engelleri kaldırdıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hayatın tüm alanlarında kadınlar arasındaki başörtülü ve başı açık ayrımına son verdik. Türkiye’yi yasakların, baskıların, korkuların ülkesi olmaktan çıkarıp, fırsat eşitliğinin, adaletin, özgürlüğün hakim olduğu bir yer haline dönüştürdük. Geçmişin hatalarını telafi etmek üzere kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapılmasını anayasa kuralı haline getirdik. Reform paketleriyle, destek mekanizmalarıyla, teşviklerle, yasal ve idari düzenlemelerle kadının ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirdik. Şiddete, özellikle kadına ve çocuğa yönelik kötü muameleye sıfır tolerans anlayışıyla yaklaştık. Bu doğrultuda ŞÖNİM, Kadın Konuk Evi, KADES, elektronik kelepçe gibi devrim niteliğinde uygulamaları hayata geçirdik. Attığımız adımların istihdam başta olmak üzere olumlu yansımalarına her alanda şahit olduk ve oluyoruz. Kadınların iş gücüne katılım oranlarında önemli ilerlemeler yaşandı. Mesela 2002 yılında yüzde 27,9 olan kadınların iş gücüne katılım oranı 2024 yılı Ağustos ayı itibariyle yüzde 37,3’e çıktı. Kadın istihdam oranı yüzde 25,3’ten yüzde 33’e yükseldi. Bu rakamları yeterli görmediğimizi her vesileyle söylüyoruz. Amacımız 2028 yılı sonuna kadar kadın iş gücüne katılım oranını yüzde 40’ın, istihdamı da yüzde 36’nın üzerine çıkarmaktır. Velhasıl kadınlar ile erkekler arasındaki eşitsizliği gidermeyi devletimizin asli görevi telakki ediyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Kadın ve erkeğin beraberce güçlü olduğu ailelerle toplumu ve ülkemizi daha da güçlendireceğiz”

    Hükümetin kadın politikalarında en idealinin, en iyiyi, Türkiye, millet ve kadınlar için en hayırlı olanı hedeflediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şunu tüm kadınların bilmesini isterim. Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun odağında güçlü kadın ve erkek, güçlü aile ve toplum, güçlü Türkiye ilkesi vardır. Kadın ve erkeğin beraberce güçlü olduğu ailelerle toplumu ve ülkemizi inşallah daha da güçlendireceğiz. Kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri, her alanda aktif rol almaları, hak, fırsat ve imkanlardan adil ve eşit şekilde faydalanmaları için nerede eksiğimiz varsa kapatacağız. Yine bu konuda nerede hata varsa düzeltecek, nerede atmamız gereken adım varsa onu mutlaka uygulamaya geçireceğiz. Bunu da şimdiye kadar olduğu gibi yine sizlerle birlikte, yol ve kader arkadaşlarımız olan siz kadınlarla omuz omuza vererek başaracağız” dedi.

    “Son yıllarda, kadınların ve çocukların Gazze’deki soykırımdaki kadar doğrudan hedef alındığı başka bir savaş hatırlamıyoruz”

    Dünyada yaşanan çatışma ve krizlerin yükünü daha çok kadınların çektiğini, bunu kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçek olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Savaşlar, çatışmalar, yıkımlar sadece şehirleri, sadece ülkeleri vurmakla kalmıyor bunlarla birlikte masumları, çaresizleri, zayıfları, yaşlıları, çocukları ve en çok da kadınları hedef alıyor. Suriye’den Afganistan’a, Yemen’den Ukrayna’ya kadar pek çok çatışma bölgesinde bu gerçeği çok acı biçimde tecrübe ettik. Ancak son yıllarda, kadınların ve çocukların Gazze’deki soykırımdaki kadar doğrudan hedef alındığı başka bir savaş hatırlamıyoruz. Hastanelerden okullara, çadırlardan yardım sıralarına, ibadethanelerden evlere kadar önüne ne gelirse en ağır silahlara saldıran, vuran, öldüren bir cinayet şebekesiyle karşı karşıyayız. Son 13 ayda Gazze’de katledilen 50 bini aşkın masumun üçte ikisini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Buna rağmen silahların gölgesi altında yoklukta, yaşamaya ve yaşatmaya, yuvasını korumaya, çocuklarının karınlarını doyurmaya çalışan kadınlar tam anlamıyla tarih yazıyor. Gazze’de bombaların, silahların altında çocuklarına, ailesine, yurtlarına davasına kol kanat geren Gazze’nin, Filistin’in yiğit kadınları ümmetin iftihar anıtı olarak devleşiyor. İstiklal Harbi’nde silah taşıyan Nene Hatun gibi Gazze’nin cengaver kadınları da İslam aleminin yapamadığını yapıyor. Filistin davasını, şanla, şerefle, onurla sahipleniyor, yükseltiyor. Rabbim Gazzeli mazlum ve mağdurların yüzü suyu hürmetine, Filistin davasını zaferle neticelendirsin diye dua ediyorum” diye konuştu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’la Gazze’yi konuştuğunu söyledi

    ABD’de yeniden Başkan seçilen Trump’la görüşmesini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şunu çok net söylemek isterim; Gazze’de ve Lübnan’da katliam durana, ateşkes ve barış tesis edilene kadar kardeşlerimize sahip çıkmayı sürdüreceğiz. İşgalcilerin saldırılarının başladığı günden bu yana katıldığımız tüm uluslararası toplantılarda, yaptığımız ikili görüşmelerde, ülkemizdeki hemen her programda Gazze’yi her zaman gündeme taşıdık. Gazze soykırımının unutulmasına ve unutturulmasına müsaade etmedik. Son olarak Türk Devletler Teşkilatı 11. Liderler Zirvesi ile Avrupa siyasi topluluğunun 5. toplantısında da Gazze gündemimizin ilk sırasındaydı. Çarşamba akşamı Macaristan’ın Başkenti Budapeşte’deyken Amerika’nın seçilmiş başkanı Sayın Trump ile yaptığımız telefon görüşmesinde hem kendisini tarihi seçim zaferinden dolayı tebrik ettik. Hem de Gazze ve Lübnan’daki katliama dikkat çektik. Trump’tan 2. Başkanlık döneminde eski yönetimin hatalı politikalarını terk etmesini bekliyoruz. Sayın Başkanın savaşları sonlandırma noktasında elini taşın altına koyacağına yürekten inanıyor, bunu da samimiyetle temenni ediyoruz. Daha fazla kan akmaması, özellikle kadın ve çocukların hayatını mal olan onların hayatını mahfeden bu çatışma, savaş ve gerilimin sona ermesi için biz de elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz” diye konuştu.

    Karabağ Zaferi’nin 4. yıl dönümünü büyük bir coşkuyla ve gururla kutlayan Azerbaycan’ı, Azerbaycan halkının zafer gününü tebrik ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanı İlham Aliyev kardeşimin şahsında 44 günlük vatan muharebesini, zafere ulaştıran Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin kahraman mensuplarını ülkem ve milletim adına hürmetle selamlıyorum. Adlarını tarihe şerefle yazdıran aziz şehitlerimizin tamamını rahmetle yad ediyor, asil ruhları şad olsun diyorum. Karabağ’ın semalarında nazlı hilal dalgalansın diye can veren o kahramanları her zaman şükranla anacağız. Her günü acıyla geçen 30 yıllık işgalin ardından Karabağ nasıl azatlığına kavuştuysa, inanıyorum ki Gazze ve işgal edilmiş Filistin toprakları da bir gün özgürlüğü tadacaktır. Biz o kutlu günün gelmesi için azimle, sabırla, sarsılmaz bir imanla çalışacağız. Hukuk ve hakkaniyet zemininde mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

  • “Asgari ücret tespitinde taraf değiliz”

    “Asgari ücret tespitinde taraf değiliz”

    TCMB Başkanı Fatih Karahan, TCMB İdare Merkezinde düzenlenen 2024’ün Dördüncü Çeyrek Enflasyon Raporu bilgilendirme toplantısı sonrası TCMB Başkan Yardımcıları Osman Cevdet Akçay ve Hatice Karahan ile birlikte basın mensupları ve ekonomistlerin sorularını cevapladı. Karahan, bir gazetecinin asgari ücrete enflasyon oranında düzeltme yapılmasına dair sorusu üzerine asgari ücret konusunda TCMB’nin kesin bir yargısı veya önerisinin bulunmadığını belirterek, “Biz karar verici değiliz. Bir kurul var, burada kurul toplanıyor ve bunun süreçleri var. Süreçler işliyor, çeşitli kısımlar dinleniyor ve bir karar veriliyor. Biz bu kurulun bir tarafı olmadığımız gibi resmi ya da gayriresmi herhangi bir tavsiyede bulunmuyoruz. Bununla birlikte tabii ki raporumuzda bir enflasyon tahmini vermek durumundayız. Dolayısıyla ücret gelişmeleri dahil çeşitli varsayımlar yapmamız gerekiyor. Buradaki varsayımlarımızı yaparken de yetkili mercilerin yaptıkları açıklamalar üzerinde farklı senaryolar oluşturuyoruz. Fakat genel olarak yüksek enflasyon ortamında ücretler reel olarak erir. Ücretlerin erimesine sebep olan şey enflasyonun yüksek olması. Bizim yapmamız gereken enflasyonu kalıcı bir şekilde düşürmek ve fiyat istikrarını sağlamak” açıklamasında bulundu.

    “Asgari ücret artış oranlarında ücret geçişkenliğinin enflasyona etkisinin ne olacağı konusunda çalışmalarımız var”

    Osman Cevdet Akçay ise asgari ücret konusunda tavsiye mercii olmadıklarını belirterek, “Asgari ücret artış oranlarında ücret geçişkenliğinin ne olduğu, bunun enflasyona etkisinin ne olacağı konusunda çalışmalarımız var. Asgari ücret artışının iktisadi faaliyetin nispeten zayıfladığı bir dönemde yapılmasının geçişkenliği azaltacağı da aşikar olmak durumunda. Sadece faaliyetin yükseldiği bir dönemde yaptığınız asgari ücret artışının ücretler ve enflasyona gecişkenliği daha yüksek olacak. Ama döngünün yavaşlama döneminde yapıyorsanız bunun etkisi daha az olacak. Böyle bir şansımız var. Dolayısıyla bu dönem önemli bir dönem” ifadelerini kullandı.

    “Diğer ücretlerdeki artışlar asgari ücret artışının muhtemelen gerisinde kalacak”

    Akçay, ücret dağılımına da dikkati çekerek, “Ücret dağılımına baktığınızda asgari ücrette düşük vasıflı çalışanların ücretlerinin dağılımda zarar görmemesi için yine burada yapılacak artışın aslında böyle bir şey oluşturmayacağını söylemek lazım. Bundan kastım diğer ücretlerde yapılacak olan artış oranları, iktisadi faaliyetin böyle bir döngüsünde asgari ücret artışının muhtemelen gerisinde kalacak. Bir de bizim aslında birazcık baktığımız bütçelemeler şu anda bu rakamların düşük düzeylerde gezdiğini bize söylüyor ki bu olumlu bir şey enflasyon açısından” diye konuştu.

    “Ücret artışlarında illa ki ileriye dönük endekslemeye geçmeliyiz”

    Bir noktada illa ki ileriye dönük endekslemeye geçmek zorunda olduklarını vurgulayan Akçay, “Geriye dönük endekslemeler sürekli aslında kendi kendini oluşturan bir süreç doğuruyor. Bir noktada ileriye dönük endeksleme hem kamuda hem özel sektörde devreye girmek zorunda. Ben yine bu konjonktürün bunun için uygun bir dönem olduğu kanaatindeyim. Bunu bu dönemde başlatabilirsek hem asgari ücrette düşük vasıflı çalışan ücretlerinin dağılımında hit yemediği, darbe yemediği bir dönem olma şansı var. Bu hem de ileriye dönük endekslemenin devreye girmesi için uygun bir zaman. Karar alıcılar başlatabilirse iyi olabileceği kanaatindeyim” değerlendirmesinde bulundu.

  • “Türkiye, dünyanın en büyük 11’inci ekonomisi”

    “Türkiye, dünyanın en büyük 11’inci ekonomisi”

    Ticaret Bakanı Ömer Bolat, İstanbul’da düzenlenen Boğaziçi Zirvesi’nde açıklamalarda bulundu. Bakan Bolat, dünyanın en büyük 11’inci ekonomisi olan Türkiye’nin, dünya ihracatındaki payının da 2020 yılından bu yana istikrarlı bir şekilde arttığını söyledi.

    “Yılın 10 aylık döneminde ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,6 artışla 216,4 milyar dolar oldu”

    Bakan Bolat, 2024 yılının ilk 10 aylık döneminde ihracatın geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,6 artışla 216,4 milyar dolar olduğunu belirterek, “2023 yılı sonunda dünya mal ihracatındaki payımız yüzde 1,08, hizmet ihracatındaki payımız ise artan bir trendle yüzde 1,35 civarında bulunuyor. Hizmet ticaretinde hedefimizi 2028 yılına kadar yüzde 2’ye ulaşmak olarak belirledik” ifadelerini kullandı.

    “Türkiye küresel ekonominin önemli bir aktörü”

    Bakan Bolat, 85 milyonluk nüfusu, yaklaşık 1,2 trilyon dolarlık gayrisafi yurt içi hasılası (GSYİH) ve 600 milyar dolarlık dış ticaretiyle Türkiye’nin küresel ekonominin önemli bir aktörü olduğunu kaydetti.

    “E-ticaret Türkiye’de ortalama ekonomik büyüme oranının üzerinde büyüyor”

    Bakan Bolat, “E-ticaret, sınırları aşan ve dünyanın dört bir yanındaki ekonomileri birbirine bağlayan, uluslararası iş birliğini güçlendiren ve toplumların refahını artıran evrensel bir köprü haline geldi. Bunun etkilerini dünya genelinde net bir şekilde görebiliyoruz. 2019’dan bu yana yüzde 75 oranında büyüyen küresel e-ticaret hacmi, 2023 yılına kadar 5,8 trilyon dolar gibi tarihi bir büyüklüğe ulaştı. E-ticaret, Türkiye’de ortalama ekonomik büyüme oranının üzerinde büyüyor” diye konuştu.

    Yatırımlarda ise finansal taraftaki başarılar sayesinde daha da parlak bir tabloyla karşı karşıya olduklarının altını çizen Bakan Bolat, “Şu anda toplam 269,2 milyar dolarlık yatırıma sahip 83 binden fazla çok uluslu şirkete ev sahipliği yapıyoruz. Küresel doğrudan yabancı yatırımlardaki payımızı yüzde 1,5’e çıkarmayı hedefliyoruz. Müteahhitlik şirketlerimiz dünya çapında 522,2 milyar dolar değerinde 12 bin 317 proje üstlendi. 2002 yılında 10,7 milyar dolar olan İslam İş birliği Teşkilatı ülkeleriyle ticaret hacmimiz 2023 yılında 129,7 milyar dolara ulaştı” dedi.

  • “İzmir Körfezi temizlenecek”

    “İzmir Körfezi temizlenecek”

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının 2025 yılı bütçelerine ilişkin sunum yaptı. Bakan Kurum, 6 Şubat depremleri sonrasında yapılan çalışmalardan 81 ildeki kentsel dönüşüm faaliyetlerine, iklim değişikliğiyle mücadeleden Sıfır Atık Hareketi’ne, millet bahçelerinden çevre ve doğa koruma projelerine kadar Bakanlığın birçok projesindeki son durumu anlattı. Türkiye’nin son 120 yılda 20 yıkıcı deprem yaşadığını, binlerce vatandaşını toprağa verdiğine dikkati çeken Bakan Kurum, bugün 85 milyon nüfusun yüzde 71’inin deprem riski taşıyan bölgelerde yaşadığını vurguladı.

    “Deprem bölgesi ‘milli seferberlik sahası’ olmuştur”

    Kahramanmaraş depremlerinin hemen ardından Cumhuriyet tarihinin en büyük konut seferberliğinin başlatıldığını belirten Bakan Kurum, “Eli daima deprem bölgesinin üzerinde olan, deprem bölgesini daima ilk gündem olarak gören Cumhurbaşkanımızın liderliğinde depremin üzerinden 45 gün geçmeden ilk temellerimizi attık. 3’üncü ayın sonunda tam 180 bin yuvanın inşasını başlattık. Bugün küllerinden yeniden doğan deprem bölgesi, dünyanın en büyük, en hareketli şantiye alanı olmuştur. Türk milletinin her ferdinin üzerine titrediği Anadolu’daki 10 asırlık hikayemizin en büyük ‘milli seferberlik sahası’ olmuştur. Şu anda 11 ilimizde bin 900 şantiyemizde deprem bölgesine adanmış 160 bin kardeşimiz, ‘bir vatan müdafaası’ şuuruyla yeni yuvalarımızı yapmaktadır” ifadelerini kullandı.

    “2025 yılı sonunda 453 bin yuva ve iş yerimizin anahtarlarını vereceğiz”

    Şu ana kadar deprem bölgesinde 358 bin ev ve iş yerinin ihalesinin gerçekleştirildiğini açıklayan Bakan Kurum, Hatay’da 130 bininci konutun teslim edildiğini hatırlattı. 4 bin 333 köyde yaklaşık 62 bin köy evinin inşasının sürdüğünü belirten Kurum, “Her gün ortalama bin 500 konut yaparak 70 bin konutumuzu daha tamamlayacak, toplam 202 bin ev ve iş yerimizi teslim edeceğiz. 2025 yılı sonuna geldiğimizde 453 bin yuva ve iş yerimizin anahtarlarını afetzede kardeşlerimize vermiş olacağız. Evine girmeyen tek bir afetzede kardeşimizi bırakmayacağız” diye konuştu.

    “İstanbul’da 600 bin konut kendiliğinden çökebilecek vaziyettedir”

    İstanbul için kentsel dönüşüm çağrısını yineleyen Bakan Kurum, şunları kaydetti:
    “Özellikle de geçmişinde en büyük sınavları hep depremlere karşı vermiş olan, muhtemel bir depremle Türkiye’nin bekasını tehlikeye atacak olan İstanbul’umuzun üzerine titriyoruz. Bilim insanlarımız uyarılarına her gün bir yenisini daha ekleyerek, ‘İstanbul’un yakın geleceğinde bir deprem bekleniyor; acil ve kesintisiz kentsel dönüşüm şart’ diyorlar. ‘İstanbul’a dair tüm gündemler ertelenmeli, süratle dönüşüme odaklanılmalı’ diyorlar. Bu çağrıları da şu hakikatlere dayandırıyorlar. Bugün İstanbul’umuz toplam 7.5 milyon ev ve iş yeriyle devasa bir metropoldür. Bu yuvaların 1,5 milyonu mühendislik hizmeti almamış ve zemin nedeniyle de ileri derecede risk altındadır. Hele hele bunların 600 bini, bırakın 7 şiddetindeki bir depremi, her an kendiliğinden çökebilecek vaziyettedir. Zaten gün geçmiyor ki İstanbul’un bir mahallesinde kendiliğinden çöken bir bina olmasın.”

    “88 bin sosyal konutun inşasına başladık”

    Bakan Kurum, 2025 yılı sonu itibarıyla 81 ili kapsayan yeni bir sosyal konut kampanyası daha başlatacaklarını belirterek, şu ifadelere yer verdi:
    “Bizden önce düşe kalka ilerleyen Toplu Konut İdaresi’ni canlandırarak 21 yılda 3 trilyon lira yatırım yapmış, 1 milyon 462 bin sosyal konut ve 46 bin sosyal donatıyı 5 milyon dar gelirli vatandaşına sunmuş olmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz. Ama durmuyoruz. Bugün 81 ilin tamamına yayılan tam bin 210 şantiyede, 312 bin yuvamızın, park, bahçe, cami, okul ve sosyal donatımızın inşasını da aşkla sürdürüyoruz. 2024 yılında 130 bin konutun ihalesini, 34 bin evin satışını ve 52 bin evin teslimini tamamladık. Şu anda 50 ve 100 bin sosyal konut projelerindeki konutlarımızı, depremin getirdiği yüksek maliyetlere ve zorluklara rağmen büyük oranda bitirdik. İlk kez buradan ifade ediyorum. 250 bin sosyal konut kampanyamızda şu anda 88 bin konutumuzun inşasına başladık. TOKİ’mizin 2 gün önce açıkladığı ihale takvimine göre tüm inşaatlarımızı başlatacağız, milletimize verdiğimiz sözü tutacağız. Yine İlk Evim Arsa Projesi kapsamında 694 ilçede taleplerimizi topladık. 2025 yılı Temmuz ayına kadar da tahsis süreçlerini tamamlayacağız.”
    Bakan Kurum, Emine Erdoğan öncülüğündeki Sıfır Atık Hareketi kapsamında 193 bin binada sıfır atık yönetim sistemi kurulduğunu, toplam 60 milyon ton atığın geri kazanıldığını belirtti. Kurum, ekonomiye 185 milyar lira katkı sağlandığını ve 498 milyon ağacın kesilmesinin, 5,9 milyon ton sera gazı salımının önlendiğine vurgu yaptı. Kurum, Son 22 yılda belediye ayrımı gözetmeksizin 25 bin 950 çevre yatırımına 58 milyar lira kaynak sağlandığını belirterek, “Türkiye’nin 7 bölgesinde sıfır atık pilot ilçelerimizi belirleyeceğiz. Depozito Yönetim Sistemimizin makine ve altyapı kurulumunu 2025 yılı sonuna kadar yapacak, ülke genelinde uygulamaya geçeceğiz. 2017 yılında yüzde 13 olan geri kazanım oranımızı 2024 yılı itibarıyla yüzde 35’e çıkardık; inşallah daha çok çalışarak 2035 yılında yüzde 60’a çıkaracağız” şeklinde konuştu.

    İzmir Körfezi’nin kirli suyu Plan ve Bütçe Komisyonu’nda

    Bakan Kurum, Plan ve Bütçe Komisyonu’na İzmir Körfezi’nden alınan bir müsilajlı su getirdi. Kurum, kirli su numunesini göstererek, “Bu suyu, İzmir Körfezi’ndeki kirliliği görmekten imtina eden, bu acı tablo karşısında tek bir açıklama dahi yapmayan siyasilere denizin kirliliğini daha iyi anlatmak için getirdim. Artık İzmir Körfezimizde büyük bir çevre felaketi yaşandığını, Körfez’in içindeki tüm canlılarla birlikte can çekiştiğini, her saat başı binlerce balığın öldüğünü görmenin vakti gelmiş, hatta geçmiştir” ifadelerini kullandı.
    İzmirli vatandaşların rahat bir yaşam süremediğini belirten Bakan Kurum, “Şu kirliliğin olduğu bir denizde balıklar yaşayabilir mi? Şu anda bu su numunesi içerisinde atık su kaynaklı amonyak miktarı olması gerekenden tam 50 kat daha fazladır. Oksijen miktarı sıfırdır sıfır” dedi.

    “İzmir Körfezi bir zahmet temizlenecek”

    Bakanlık olarak İzmir Körfezi Orta ve Uzun Vadeli Eylem planlarını da çok yakında kamuoyuyla paylaşacaklarını ifade eden Bakan Kurum, şunları kaydetti:
    “Altını çiziyorum, bu işin takipçisi olacağız. İzmir Körfezi’nin temizlenmesi açısından her türlü süreci takip edeceğiz. İzmir Körfezi’nin umursamaz ellerde heba olmasına, her seçim öncesinde ‘Körfez’de kulaç atacağız’ deyip tek bir olumlu adım atmayan zihniyete müsaade etmeyeceğiz. Ben Çevre Bakanı olarak diyorum ki; bunu herkes not alsın, İzmir Körfezi bir zahmet temizlenecek. İzmir Büyükşehir Belediyesi bir zahmet sorumluluklarını yerine getirecek. Yapması gerekenleri yapacak. İlgili herkese vazifelerini hatırlatmaya, İzmir halkı ve milletimiz adına devam edeceğiz.”

    Mapa-Şamandıra’da pilot bölge Fethiye ve Göcek

    Mavi vatanın temiz geleceğini garanti edecek Mapa-Şamandıra Projesi’nin bu yıl içinde Fethiye-Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde pilot uygulama olarak başlayacağını aktaran Bakan Kurum, “Projemizle tekne ve yatların koylarımızda kontrollü şekilde konaklamalarını sağlayacağız. Ekolojik yaşamı koruyacağız. Atıkların denize deşarjını önleyecek, deniz canlılarını koruyacağız. Başarımızı ölçecek, eksik yönlerimizi giderecek ve en kısa süre içerisinde aynı uygulamayı tüm denizlerimizde yapmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
    Bakan Kurum, “Van Gölü Havza Koruma Eylem Planı ve Uygulama Programı”, Eğirdir Gölü’nün temizliği, Ayder ve Uzungöl’deki doğa koruma projelerinden de bahsetti. “Yeşil Şehir Vizyonu”nun millet bahçeleriyle devam ettiğini söyleyen Kurum, “Şu anda 77 milyon metrekare alana yayılan tam 521 millet bahçesi yapıyoruz. 274 millet bahçesinin yapımını bitirerek milletimize sunduk. İstanbul’un fethinin 569. yılında ilk fidanlarıyla buluşturduğumuz Atatürk Havalimanı Millet Bahçemizin kalan tüm etaplarını hızla tamamlayarak, milletimizle birlikte coşkuyla açacağız” ifadesini kullandı.

    “Site yönetimleriyle ilgili mevzuat tamamlanmak üzere”

    Bakan Kurum, site yönetimleriyle ilgili mevzuat hazırlıkları ile ilgili de, “Apartman ve sitelerde ortak alanların ve ortak giderlerin nasıl yönetileceği konusunda gerek kat maliklerinin, gerekse hizmet sunucusu şirketlerin sorunlarına çözüm bulacak olan mevzuat çalışmamızı tamamlamak üzereyiz. İnşallah bu yıl içinde milletimize arz edeceğiz” dedi.

    Yeşil sertifika, yağmur suyu ve gri su zorunluluk olacak

    Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nin de güncellendiğini açıklayan Bakan Kurum, şu ifadelere yer verdi:

    “Yerleşim alanlarında elektrikli araçlar için şarj ünitelerinin kurulumunu kolaylaştırıyoruz. Site ve apartman otoparklarında şarj ünitelerinin kurulumu için zorunlu olan elektrik tesisatı artık ruhsata tabi olmayacak. Yine kamuya ait ve yeni yapı ruhsatı alınacak 10 bin metrekare ve üzerindeki sağlık, eğitim ve hizmet binaları için Yeşil Sertifika alınmasını zorunlu hale getiriyoruz. Belli büyüklük ve tipteki kamu binaları ve özel binalarda yağmur suyu ve gri su sistemlerinin kurulumu artık zorunlu olacak. Bu sayede her 1,5 yılda bir Mogan Gölü kadar sudan tasarruf etmeyi hedefliyoruz.”

    Muhalif parti milletvekillerinin sözleri üzerine Bakan Kurum, “Hazmedemiyorsunuz, hazmedemiyorsunuz, hazmedemiyorsunuz. Biz aziz milletimiz için bu hizmetleri yapmaya devam edeceğiz. 2025 yılı bütçemizin milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum” diyerek cevap verdi.

  • Erdoğan: Terörle mücadelede değişen bir şey yok

    Erdoğan: Terörle mücadelede değişen bir şey yok

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kırgızistan ve Macaristan ziyaretlerinden yurda dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamalarda bulunup, soruları yanıtladı.

    “19 ANLAŞMA İMZALADIK”

    Yurt dışı ziyaretlerinin ilk bölümünde Kırgızistan’da Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi 6. Toplantısı’nı düzenlediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu toplantıda Kırgız Cumhuriyeti’yle ilişkilerimizi stratejik ortaklıktan kapsamlı stratejik ortaklık seviyesine yükselttik. Konsey toplantımızda güvenlik, enerji, kültür gibi alanlarda ortak bildiri dahil toplam 19 anlaşmaya imza attık. Kırgızistan’daki en yüksek seviyeli devlet nişanı olan Manas Nişanı’nın kardeşim Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov tarafından şahsıma tevcih edilmesinden bahtiyarlık duydum.” dedi.

    Manas Üniversitesi’nde 110 tesis, eser, proje ve hizmetin resmi açılış törenini yaptıklarını söyleyen Erdoğan, “1995 yılında faaliyete geçen üniversitemiz, 7 bine yaklaşan öğrenci sayısı, 13 bini aşan mezunuyla çok önemli hizmetler yapıyor. Üniversitemizin dünyanın ilk 1000 yükseköğretim kurumu arasına girmesi bizim açımızdan oldukça anlamlıydı. TİKA’nın katkısıyla inşa edilen Türk-Kırgız Dostluk Hastanesi’nin açılışını da ziyaretimiz vesilesiyle yaptık. Toplam 150 yataklı Dostluk Hastanemize şahsımın isminin verilmesinden büyük bir onur duydum. Hastanenin iki ülke arasındaki kardeşliğin ve dayanışmanın sembollerinden biri olacağına inanıyorum. Cumhurbaşkanı Sayın Caparov’un dirayetli liderliğinde Kırgızistan’ın büyük bir atılım içinde olduğunu görüyoruz. Türkiye olarak bu süreçte biz de Kırgız kardeşlerimize her türlü desteği vermenin çabasındayız. ” diye konuştu.

    “DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK”

    Türk dünyasınn bağlarını güçlendirdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Ziyaretimizin ikinci gününde Türk Devletleri Teşkilatı 11. Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’ne iştirak ettik. Merhum Gaspıralı İsmail Bey’in “dilde, fikirde, işte birlik” şiarı doğrultusunda, Türk Dünyası olarak bağlarımızı güçlendiriyoruz. 175 milyona ulaşan genç ve dinamik bir nüfusa, 1,2 trilyon doları bulan ticaret hacmine sahibiz. Ekonomi başta olmak üzere bilim, enerji, ulaştırma, savunma ve güvenlik gibi alanlarda potansiyelimizi ortaya çıkarmakta kararlıyız.”

    GAZZE’DE YAŞANAN SOYKIRIM

    Zirvede, başta Gazze’de yaşanan soykırım ve Güney Kafkasya ve Ukrayna’daki durumu görüştüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zirvemizde Gazze ve işgal altındaki Filistin topraklarında süren İsrail soykırımına karşı atılacak ortak adımların yanı sıra, Güney Kafkasya ve Ukrayna’daki durumu da görüştük. Ayrıca zirvemiz sırasında teşkilatımız bünyesinde toplam 8 belgeye imza atıldı. Ortak Türk alfabesi üzerinde de titizlikle çalışıyoruz. Ortak alfabeye geçebilirsek tarihi bir eşiği daha aşacak, böylece büyük bir kucaklaşmayı sağlamış olacağız. Zirvede diğer konularla birlikte özellikle bu meseleyle ilgili hassasiyetlerimizi de vurguladım. Zirve vesilesiyle Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in yanı sıra katılımcı diğer devlet ve hükümet başkanlarıyla da temaslarımız oldu. ” dedi.

    AVRUPA SİYASİ TOPLULUĞU 5. ZİRVESİ

    Macaristan’da Avrupa Siyasi Topluluğu 5. Zirvesine katıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada göç ve ekonomik güvenlik konuları dahil karşı karşıya olduğumuz sınamaları ele aldık. Malumunuz topluluğun 2022 yılında Prag’da gerçekleştirilen ilk zirvesine de katılmıştık. Zirveye hitabımda savunma ve güvenlik başta olmak üzere enerji, ulaştırma, gıda güvenliği, göç yönetimi gibi alanlarda ülkemizle iş birliğinin önemini dile getirdim. Avrupa Birliği’ne üyelik sürecimizin bazı kesimlerin kısır siyasi hesapları nedeniyle engellenmesinin stratejik akıl ve hakkaniyetle bağdaşmadığının altını çizdim. Gazze’deki İsrail soykırımı ve Lübnan’da yaşanan vahşetin durdurulması için Avrupa’nın üzerine düşen ahlaki ve vicdani sorumluluğunu bir kez daha hatırlattım. Ukrayna’da adil ve kalıcı barışın ancak tüm tarafların diplomasiye alan açmasıyla mümkün olabileceğini ifade ettim.” diye konuştu.

    DİPLOMATİK TEMASLAR

    Cumhurbaşkanı Erdoğan zirvede Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Emmanuel Macron, Hollanda Başbakanı Sayın Dick Schoof, Danimarka Başbakanı Sayın Mette Frederiksen, NATO Genel Sekreteri Sayın Mark Rutte, Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Sayın Ursula von der Leyen ile ikili görüşmeler gerçekleştirdiğini söyledi. Erdoğan, Kosova, Polonya, Ermenistan, Ukrayna, İsviçre, Arnavutluk, İtalya, Avusturya, Yunanistan, Bulgaristan, Bosna Hersek ve Sırbistan liderleriyle de temaslarda bulunduğunu belirtti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

    “TRUMP BÜYÜK BİR MÜCADELE ÖRNEĞİ VERDİ”

    Amerika Birleşik Devletleri seçimini yaptı, Sayın Donald Trump ipi göğüsledi. Siz Sayın Trump ile görüştünüz ve kendisini tebrik ettiniz. Sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz, seçim sonucu Türk-Amerikan ilişkilerine nasıl yansıyacak?

    Öncelikle bu seçimin Amerika Birleşik Devletleri’ne, bölgemize ve dünyamıza hayırlı olmasını diliyorum. Sayın Donald Trump seçim sürecinde suikast girişimi dahil birçok güçlükle gerçekten büyük bir mücadele örneği verdi. Malum, kendisini vurmaya yeltendiler, mermi kulağını sıyırdı. Elleri kelepçeli halde karakollara götürdüler. Bütün bu olaylar cereyan ederken o, seçim kampanyasını gerçekten çok çok güçlü bir şekilde yılmadan, usanmadan, direnerek devam ettirdi. Bu, her siyasetçinin rahat rahat başaracağı bir uğraş değildir. Trump bunu başardı. Seçimin ilk dönemlerine girerken hep söylenen şuydu; “Kamala Harris açık ara bu seçimi alır.” Hep bunu söylediler. Trump’a da doğrusu şans vermiyorlardı. Fakat son dönemece girildiğinde fark sürekli açılmaya başladı. Trump inanmıştı ve neticeyi de başarılı bir şekilde aldı. Bu süreçte yanında sadece Elon Musk vardı. Elon Musk onunla el ele, baş başa verdi. Bütün bu yargı süreci de dahil olmak üzere bu kadar yüklenmelerine rağmen Trump, bence çok çok başarılı bir sınavı yılmadan, usanmadan atlattı. Neticede seçimi aldı. Sayın Trump ile samimi bir görüşme yaptık. O esnada aile yemeğindeydiler. Elon Musk ve Musk’ın çocuğu yanındaydı ve kendileriyle görüşmemizi bu şekilde yaptık. Seçim sürecini ve Türkiye – Amerika Birleşik Devletleri arasındaki iş birliğini ele aldık. Bundan sonraki sürece yönelik Türkiye ile ilgili de güzel ifadeleri oldu. Kendisini ülkemize davet ettik. Temenni ederim ki davetimize de icabet eder ve böylece Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri arasındaki iş birliğini geçmiş dönemden farklı bir şekilde güçlendiririz. Çünkü ABD ile aramızda F-35 konusu bulunuyor. S-400 ile ilgili bir süreç var. F-35 konusu ile ilgili Trump’ın başkanlığı döneminde Türkiye’den bahsederken “Parayı verdiler buna rağmen siz hala uçakları vermiyorsunuz?” beyanları bulunuyor. Yeni dönemde bu meseleleri bakalım nasıl bir zemine oturtacağız ve yolumuza nasıl devam edeceğiz? Bizim, Türkiye olarak müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri’nden beklentilerimiz biliniyor. Başta Filistin meselesi ve Rusya-Ukrayna krizi olmak üzere pek çok sınama ile karşı karşıyayız. Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri iş birliği ile bunların üstesinden gelmek mümkün. Trump’ın başkanlığıyla birlikte bölgesel ve küresel çapta yaşanan savaşların ve krizlerin son bulmasını ümit ediyorum. Sayın Trump’la daha önceki başkanlık döneminde de beraber çalıştık. Zaman zaman fikir ayrılıkları yaşansa da Türkiye ve ABD’nin model ortaklığı tartışılmaz.

    “İSRAİL’E ‘DUR’ DENİLMESİNİ İSTERİZ”

    İsrail’de yapılan kamuoyu araştırmaları halkın 3’te 2’sinin Donald Trump’a destek verdiğini gösteriyor. Öte yandan Amerikan başkanlık seçimlerini Trump’ın kazanmasının Ortadoğu için kritik bir dönem noktası olacağına dair analizler var. Lübnan saldırıları sonrası İsrail’in nihai hedefinin toprak genişletmek olduğuna dair artan kaygılar söz konusu. Amerikan seçimlerinin bu açıdan Ortadoğu’ya etkileri nasıl olacak?

    Yeni dönemde Donald Trump ile görüşmelerimizi devam ettirerek Ortadoğu’daki gelişmeleri nasıl şekillendireceğimizi, bundan önce olduğu gibi telefon diplomasisiyle gelişmelere göre ele alacağız. Örneğin Suriye’den Amerika Birleşik Devletleri askerlerinin çekilmesi konusunu değerlendireceğiz. PKK/PYD/YPG terör örgütüne verdikleri desteği sonlandırmalarını nasıl olacak? Bunları bizzat telefonla kendisiyle de irtibat kurmak suretiyle görüşerek, konuşarak, belli bir zemine oturtacağımıza inanıyorum. Zira bundan önceki dönemde bizim Sayın Trump ile iletişim kurmakta hiçbir zorluk yaşamadık. 24 saatte irtibatımızı kuruyor ve buna göre de telefon diplomasisiyle netice almaya gayret ediyorduk. Bu dönemde ben bu yönde herhangi bir sıkıntımızın olacağına ihtimal vermiyorum. Trump’ın İsrail tarafından başlatılan bu çatışmaları sonlandırma vaatleri var biliyorsunuz. Biz o vaadin yerine getirilmesini ve İsrail’e “dur” denilmesini isteriz. Temenni ederiz, Sayın Trump’ın ikinci döneminde bölgede kalıcı barışın ve huzurun sağlandığı bir dönem inşa edilir. Biz barıştan ve huzurdan yanayız. İsrail-Filistin meselesinde kalıcı çözümün ortaya konmaması şiddet sarmalını doğuruyor ve o döngüden bölgemiz kurtulamıyor. Biden dönemindeki politikaların devam ettirilmesi bölgede çözümsüzlüğü derinleştirir ve çatışmayı yayar. Bunu asla istemeyiz. Filistin ve Lübnan topraklarındaki İsrail saldırganlığını durdurmak için Sayın Trump’ın İsrail’e sağlanan silah desteğini kesmesinin iyi bir başlangıç olabileceğini söyleyebilirim. İsrail’in yayılmacı hedeflerini destekleyecek her adım, bölgedeki gerilimi artırabilir ve çatışma alanlarını genişletebilir. Bölge dışındaki ülkelerin tüm bu risklerin göz önünde bulundurularak Orta Doğu politikalarını şekillendirmesinde fayda var. Trump’ın ABD başkanlığını, Orta Doğu’daki siyasi ve askeri dengeleri ciddi biçimde etkileyecektir. Herkesin bölgede barışı ve istikrarı hedefleyen adımlar atması küresel barışın inşasına fayda sağlayacaktır. Aksi durumda çatışmaların yayılması, katliamların devamı herkese kaybettirir.

    Donald Trump’ın NATO’nun Avrupalı üyelerine yaklaşımı, onlardan beklentisine dair düşünceleri malumunuz. Trump başkanlığında ABD’nin Ukrayna-Rusya meselesine yaklaşımı ne yönde değişecektir? Savaşın gidişatına dair beklentiniz ne yönde?

    Trump açık sözlü biri. Geçmişte Merkel’e “Ben NATO’ya şu kadar para veriyorum, sen Almanya olarak ne veriyorsun?” demişti. Merkel’den orada bir çıt dahi çıkmadı. NATO’ya Amerika’dan sonra en yüksek seviyede para veren ülkelerden birisi de biziz. Bu noktada NATO içinde en fazla savunma harcaması yapan ülkelerden bir tanesi Türkiye. Bu dönemde de biz Amerika Birleşik Devletleri karşısında onun rakamını yakalamayabiliriz ama ideal seviyede olan ülkelerden bir tanesi olarak yolumuza devam ederiz. NATO içinde asker noktasında bir sıkıntı yok. Asker sayısı itibarıyla zaten iyiyiz. Amerika Birleşik Devletleri öncülüğünde bazı Batı ülkelerinin Ukrayna’daki savaşın bitirilmesi için çaba sarf etmesi, orada çözümü hızlandırır. Biz, en başından beri hem Ukrayna’nın haklılığını ortaya koyduk hem bu savaşta barışın yanında yer almayı tercih ettik. Savaşın tarafı olmamız konusundaki yönlendirmelere kulak asmadık ve her iki tarafla da teması sürdürdük. Sorunların diplomasi yoluyla çözülebileceğine yönelik inancımızın Batı tarafından yeterince paylaşılmadığını gördük. Trump döneminde meseleye çözüm perspektifinden yaklaşan bir ABD yönetimi görürsek biz bu savaşı kolaylıkla bitirilebiliriz. Daha fazla silah, daha fazla bomba, daha fazla kaos ve çatışma bu savaşı bitirmez. Daha çok diyalog, daha çok diplomasi, daha çok mutabakat barışın kapısını aralar. Biz her iki tarafı da aynı masa etrafında buluşturmayı başarmış bir ülkeyiz. Bunu defalarca yaptık ve yine yapabiliriz. Bu savaş artık bitmelidir. Biz gayretlerimizi barış için yoğunlaştırdık ve buna devam edeceğiz. Umarız yeni dönemde yeni başlangıçlar yapar ve tüm çatışmaların ve savaşların sona erdiği bir dünyaya kavuşuruz.

    AVRUPA BİRLİĞİ’NE ÜYELİK SÜRECİ

    Avrupa Birliği’ne üyelik sürecini sormak istiyorum. Konuşmanızın başında değindiniz. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile görüştünüz ve bugün “Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin yıllardır engellenmesinin makul bir izahı yoktur.” dediniz. Bugün von der Leyen de sosyal medya paylaşımında “AB – Türkiye ortaklığının güçlenmesi ortak bölgemize fayda sağlayacaktır.” dedi. Bu konuda yeni bir gelişme söz konusu mu? Avrupa Birliği’yle müzakerelere ilişkin gidişat ne yönde?

    Görüşmemizde bugün von der Leyen’de böyle bir tavrı henüz görmüş değiliz. Bunlar hala görüşme aşamasında attığımız adımlar. Eğer bize hakikaten böyle bir açılım sağlarlarsa bunu paylaşırız. Gerek Dışişleri Bakanlığımız gerek Avrupa Birliği ile ilgili arkadaşlarımız muhatapları ile temaslarını sıklaştıracak. Biz de liderlerle görüşmelerimizde bu konuyu ele almayı sürdürecek ve inşallah hayırlı bir netice için gayret edeceğiz. Türkiye’nin potansiyelinin herkes farkında. Son dönemde Avrupa’nın Türkiye ile iş birliği konusundaki gayretleri de bunun göstergesi. Biz Avrupa Birliği’ne üyelik konusunda tam üyelik hedefimize bağlıyız ve bununla ilgili adımlarımızı attık, atıyoruz. Avrupa Birliği ile siyasi bariyerlere takılmadan, eşit koşullarda ve göz hizasında bir ilişki biçiminden yanayız. Biz Avrupa Birliği’nden kaybedilmiş zamanı telafi edecek hızda vizyoner bir yaklaşım bekliyoruz. Bunu Avrupalı muhataplarımıza her fırsatta söylüyoruz. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestisi konusunda adım atılması iyi bir başlangıç olacaktır. Bize verilen sözlerin tutulması Avrupa Birliği’nin de samimiyetini ortaya koyması açısından bir fırsattır. Çünkü biz verdiğimiz tüm sözleri tutarak o sınavdan zaten çoktan geçtik.

    “TÜRK DEVLETLERİNİN DAYANIŞMASI ARTIYOR”

    Efendim, Kırgısiztan’daydınız, Türk Devletleri Teşkilatı’nın 11. Devlet Başkanları Zirvesine katıldınız. Burada bir dizi anlaşma imzalandığını ifade ettiniz. 19 anlaşma imzalandı ama bir tanesi oldukça önemliydi, güvenlik bağlamında bir imza gerçekleştirildi. Zirvede güvenlik konusunda koordineli afet ve acil durum müdahalesi sağlamayı amaçlayan sivil koruma mekanizması anlaşması imzalandı. Bu anlaşma ileride Türk Devletleri Teşkilatı’nın bir ortak ordu kurmasının öncü adımlarından biri diyebilir miyiz?

    Bu çok ileri bir ifade olur. Şu anda öyle bir görüntü söz konusu değil. İleride ortak bir ordu kurma gibi bir çalışma, bir gayret şu anda Türk devletleri arasında bulunmuyor. Sivil Koruma Mekanizması Anlaşması, bölgedeki güvenlik iş birliğini artırma adına önemli bir adım. Afet ve acil durum müdahalelerinde koordinasyon sağlamak, devletlerimiz arasındaki derin iş birliklerini güçlendirecektir. Bu anlaşmanın temel amacı afet ve acil durumlarda Türk Devletleri Teşkilatı üyelerinin dayanışmasını artırmaktır. Bu dayanışma bizleri afetlere ve afet sonrası süreçlere daha hazırlıklı ve dayanıklı kılacak. Biliyorsunuz bunun fikri temelini asrın felaketi sonrası ülkemizde düzenlediğimiz olağanüstü zirvede atmıştık. Bu anlaşma Türk Devletleri Teşkilatı’nın birlik ruhunu biraz daha kuvvetlendirecektir. Afet ve acil durumlarda dost ve kardeşlerimizle dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu yaşayarak bir kez daha öğrendik. Ülkelerimiz arasında eğitim, tatbikat ve teknoloji transferi gibi konular gündemimizde ve bu konuda atılan adımlar var. Tüm bu gelişmeler, güvenlik alanında daha derin bağların kurulmasına yardımcı olabilir. Bu süreçler zaman alır ve çeşitli siyasi, ekonomik ve toplumsal dinamiklerden etkilenir. Çağımızda ittifakların, birliklerin ve uluslararası teşkilatların önemi birkaç kat artmıştır. Bu tip dayanışma temelli adımlar teşkilatların gücüne güç katar.

    Türkiye-Kırgızistan ilişkilerinin daha da perçinleştiği önemli bir ziyarete şahitlik ettik. Bu ziyaretin önemli gündemlerinden birinin de ülkedeki FETÖ okullarının Maarif Vakfı’na devredilmesi konusu olduğunu biliyoruz. Bu konuda bir ilerleme kaydedildi mi? Farklı ülkelerle de benzer talepleriniz vardı, beklentileriniz vardı. Örgüt elebaşının ölümünün Türkiye’nin bu mücadelesine olumlu katkısı olacağını değerlendiriyor musunuz?

    Her şeyden önce bu konu sizin de ifade ettiğiniz gibi Türkiye’yi adeta huzurlu kılan bir adım olmuştur. Kırgızistan FETÖ’nün tutunmaya çalıştığı, örgütün hedefindeki ülkelerden biri. Son zamanlarda bu sinsi örgütle mücadele konusunda etkin adımlar atılıyor. Manas Üniversitesi’nde öğrencilere hitabımda “aklınızı kiralamaya, şahsiyetinizi gasp etmeye çalışanlara prim vermeyin” uyarısında bulundum. Çünkü FETÖ ve benzeri tüm terör örgütleri insanları mankurtlaştırıp kullanmak ister. Bu anlamda terör örgütlerinin birbirlerinden farkları yok. Hepsi iradesiz, bilinçsiz, şahsiyetsiz kullanışlı robotlar ister ve onları hedeflerine saldırmakta kullanır. FETÖ’nün faaliyet gösterdiği bütün ülkelere örgütün gerçek yüzünü anlatıyor, onların ve nesillerinin güvenliği için bu kanserli hücreyi kesip atmaları, onlarla mücadele etmeleri tavsiyesinde bulunuyoruz. FETÖ’nün taktığı maskelerin ne kadar çeşitli olabileceğini, örgütün hipnoz yöntemlerini, onlarla mücadelenin bir güvenlik meselesi olduğunu örnekleri ile izah ediyoruz. Bizi anlayanlar, tehlikeyi fark edenler Kırgızistan örneğinde olduğu gibi harekete geçiyor. Örgütün oluşturduğu tehlikenin farkında olanların sayısı artıyor. Bu artışı sağlamak için biz de gayretlerimizi hiç sonlandırmayacağız. Bu aynı zamanda bir terörle mücadele faaliyetidir. Terörle mücadelenin her şeklinden bir milim bile geri adım atmayız. FETÖ ile mücadelenin uluslararası boyutu oldukça önemli. Bu örgütün yurtdışındaki yapılanmalarına karşı kapsamlı mücadelemiz her alanda sürüyor. Özellikle eğitim alanında alınacak tedbirlerin öneminin anlaşılmasından ve bu örgütün elindeki eğitim tesislerinin Maarif Vakfımıza devri konusunda adımlar atılmasından memnuniyet duyuyoruz. FETÖ’nün elinde tuttuğu okulların kontrolünü ve yönetimini Maarif Vakfının eğitim anlayışıyla uyumlu hale getirmeyi sürdürüyoruz. Kırgızistan’da da Maarif Vakfımızın etkinliğini yakında çok daha güçlü şekilde hissedeceğiz. Biz FETÖ ve diğer tüm terör örgütleri ile mücadelemizde kararlıyız ve mesafe almaya devam ediyoruz.

    “İNSANLIK ADINA UTANÇ VERİCİ GÜNLER”

    Sayın Cumhurbaşkanım, Gazze ile ilgili bir soru sormak istiyorum. İsrail’in Gazze soykırımı 13’üncü ayını geride bıraktı. Siz de bu süre zarfında 30’a yakın uluslararası zirveye katıldınız. Bu zirvelerin hepsinde Gazze’yi ilk gündem başlığı olarak masaya yatırdınız, yüzlerce telefon görüşmesi yaptınız. İki önemli zirveyi geride bıraktık. İlk sorum, İslam ve Türk dünyasının Gazze konusunda üzerine düşeni yaptığını düşünüyor musunuz? Bir de Sayın Cumhurbaşkanım İsrail ile ticaret meselesinde son günlerde iftiraların ortaya çıktığına şahit oluyoruz. Türkiye İsrail ile ticareti tamamen kapattıktan sonra Filistin tarafının talebiyle bir mutabakat imzalandı. Çünkü Filistin’de milyonlarca Müslüman kardeşimiz var, oraya giden ürünler var. Bu konuyla ilgili değerlendirmeniz nedir?

    Ne yazık ki adı sanı duyulmayan veyahut da şöyle kasaya, tartıya çıkarsan gramı, kilosu beş para etmeyen bazı kimseler İsrail’le ilişkiler konusunda bize garip garip iftiralar atıyorlar. Maalesef bazı partiler hala oralardan bir şeyler beklemeye çalışıyorlar. Şu an itibarıyla biz İsrail’le ticari ilişkileri kestik. Bundan sonraki süreçte de mümkün olduğunca biz, İsrail ile ilişkilerimizi kesmiş olarak yolumuza devam edeceğiz. Bunların elinde herhangi bir güç yok, atacakları veya attıkları adım yok ama iftiraya gelince iftira diz boyu. Biz aynı kararlılıkta yolumuza devam edeceğiz. Mısırla dayanışma halinde, buralarla ilgili adımlarımızı kararlı bir şekilde sürdürecek ve İsrail’e bu noktada prim vermeyeceğiz. İsrail Filistin’i onlarca yıldır işgal ediyor. İnsanlar yıllardır açık hava hapishanelerinde yaşam mücadelesi veriyor. Bugün Gazze’de yaşananlar kelimenin tam anlamıyla soykırım. Çoğu çocuk ve kadın masum insanlar vahşice katlediliyor. Bir avuç toprak parçasına hapsedilen 2 milyondan fazla kişinin üzerine bomba yağdırılıyor. Maalesef insanlık adına utanç verici günlerden geçiyoruz. Bizim Gazze’deki mezalimi anlatma mesaimiz bitmeyecek. Her fırsatta İsrail’in zulmünü, insan hakları ve uluslararası hukuk ihlallerini dile getireceğiz. Herkes Gazze’deki katliamları, bebeklerin, annelerin çığlıklarını unutsa bile biz unutmayacak ve unutturmayacağız. Netanyahu ve çetesi yaptıklarının hesabını mutlaka verecek. Onların peşindeyiz ve cinayetlerinin hesabını vermeden bırakmayacağız. Türkiye olarak elimizden ne geliyorsa, ne kadar imkânımız varsa Gazzeli kardeşlerimiz için seferber etmeye çalıştık. Bugüne kadar 85 bin tonun üzerinde insani yardım malzemesini Mısırlı yetkililerin de desteğiyle Gazze’deki kardeşlerimize ulaştırdık. Bu rakamlara bakarak Gazze’ye en fazla yardım ulaştıran ülke olduğumuzu söyleyebiliriz.

    TERÖRLE MÜCADELE

    Türkiye’nin Irak’ın kuzeyi ve Suriye’de yürüttüğü askeri harekatlarda sınırlarımız boyunca 30-40 kilometre derinliğinde bir güvenlik koridoru oluşturma ve bölgeyi teröristlerden tamamıyla arındırma politikasında kararlılığımız tam. Terörü kaynağında yok etme anlayışını vurguluyorsunuz. Bu kapsamda önümüzdeki günlerde terörle mücadelede nasıl adımlar atılacak?

    Terörle mücadelemizde değişen bir şey olmayacak. Kararlılığımızı aynı şekilde devam ettireceğiz. Bu 30-40 kilometrelik derinlik meselesi aynen devam edecek. Şu an itibariyle Suriye ve Irak’taki derinliklere girme, oradaki teröristleri takip etme ve terörü kaynağında kurutma mücadelemiz tavizsiz devam ediyor. Sınırlarımızın ötesinde bir teröristan kurulmasına müsaade etmeyeceğimizi sözle ifade ettiğimiz gibi, fiilen de ortaya koyuyoruz. Bu mücadeleden geri adım atma, mücadeleyi gevşetme asla söz konusu değildir, bu olmayacaktır. Terörist unsurlara bırakılabilecek en küçük boşluğun ulusal güvenliğimize yönelik büyük bir tehdit olduğunun bilincindeyiz ve boşluk bırakmadan terörle mücadelemizi sürdürüyoruz. Türkiye, kendini korumak için gereken önlemleri almaktan asla çekinmeyecek. Sınır güvenliğimize yönelik attığımız her adım, teröristlerin geçiş yollarını kapatmayı hedefliyor ve gelişmiş teknoloji ve personel yığınakları ile sınır güvenliğimizi artırıyoruz. Biz terörle kesintisiz bir mücadele halindeyiz ve bu ancak son terörist etkisiz hale getirilince ülkemize yönelik bu tehdit ortadan kaldırılınca biter.

    “SEÇİLMİŞ OLMAK, KİMSEYE TERÖRLE KOL KOLA, YAN YANA YÜRÜME HAKKI VERMEZ”

    Sınır ötesinde PKK’ya yönelik operasyonlar devam ederken, yurt içinde terörle mücadelenin kapsamı yerel yönetimler üzerinden mi genişletilecek? Çünkü, Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerinde de Esenyurt Belediyesinde olduğu gibi bir süreç yaşanmıştı. Ahmet Özer’in ve diğer terörle bağlantılı, terör suçundan yargılanan isimler hakkında CHP’nin de birtakım söylemleri ve açıklamaları olmuştu. Ancak tam da iç cepheyi kuvvetlendirme mesajları verilirken CHP’nin bu söyledikleri ne anlama geliyor? CHP ve DEM’in içerisinde bir panik havası olduğunu da görüyoruz. Bu paniğin ana sebebi Kandil’in baskısı mı?

    Bu konuda Kandil’in baskısı olur veya olmaz bu önemli değil. Seçim kampanyasında bir şey söylemiştik. Dedik ki; ‘kesinlikle hak eden makama oturur ama hak etmeyen, makamını suiistimal eden, kesinlikle bedelini öder. Yargı, başsavcı ve savcılar bu konuda çok ciddi bir dirayet ortaya koyuyorlar. Ben bu dirayetleri sebebiyle yargıyı tebrik ediyorum. Bu süreç içerisinde attıkları adımlarla aldıkları mesafeyle ben inanıyorum ki halkımın güvenini de kazanıyorlar. Çünkü yargı eğer dik durursa halkımın da yargıya olan güveni artarak devam eder. Terörle demokrasinin, terörle sivil siyasetin aynı koltukta taşınmayacağını her zaman söyledik, söylüyoruz. Seçilmiş olmak, kimseye terörle kol kola, yan yana yürüme hakkı vermez. Siyasetçinin görevi halkına, şehrine, ilçesine hizmettir; bölücü elebaşlarına hizmetçilik yapmak değildir. Milletin imkanlarının, Kandil’deki ve Avrupa’daki terör baronlarına veya bölücü örgütün şehir yapılanmasına peşkeş çekilmesine göz yummayız. Adı geçen şahıslarla ilgili yargı kararları, deliller, iddialar, bilgi ve belgeler ile yürütülen soruşturmaları hep beraber takip ediyoruz. Yargıdan, artık ayyuka çıkan bu vahim iddiaları ve suçu görmezden gelmesini bekleyemeyiz. Muhalefet yargıyı görevini yaptığı için baskı altına almaya kalkmamalıdır. Hele hele savcıları tehdit etmek, hukuk insanlarını hedef göstermek ve onlara hakaret etmek tam anlamıyla eşkıyalıktır. Biz bu baskılara, bu hakaretlere boyun eğmeyiz. Siyasi nezaketimizi sonuna kadar koruruz, ama tehdit siyasetine eyvallah etmeyiz.

    Kamuda tasarruf genelgesi açıklandığında bazı CHP’li belediye başkanları bunun kendilerine yönelik bir operasyon olduğunu iddia etmişlerdi. Gelinen noktada bir konsere milyonlarca lira ödeme yapıldığı ortaya çıktı. Adı geçen sanatçılar da paylaşımlarında, bu paraları almadıklarını iddia ettiler. Bir yanda böyle bir tablo, diğer yanda ödenmeyen maaşlar, grevler, vesaire nedeniyle toplanmayan çöpler var. Bu konudaki yorumunuz nedir?

    CHP’nin seçim mantalitesi, mantığı her zaman böyle çalışmıştır. Bu süreci en hayırlı şekilde yargı işletiyor. Üzerine üzerine gidecekler. Çünkü eğer biz bu pislikleri temizleyemezsek, şunu bilelim ki ülkemizin geleceği de pek hayra alamet olmaz. Şu anda ben yargının çok sağlam yere bastığını görüyorum. Açıklanan rakamlar basit rakamlar, ufak rakamlar değil. Bu rakamlarla ilgili belgeler ortaya çıktığında bunlar ne diyecekler? Bunun hesabını vermeleri lazım. Millete hizmete dönüşmesi gereken kaynakların nasıl har vurup harman savurma anlayışı ile sağa sola saçıldığının somut bir göstergesidir bu durum. Kamuya borçlarını ödemeyen belediyeler milyonluk eğlenceler tertip ediyor. Millet adına borçlar istendiğinde “bizi çalıştırmıyorlar” feryatları koparan bir zihniyetle karşı karşıyayız. CHP’li belediyeler her zaman için sorumsuz bir yönetim anlayışı ve kamu kaynaklarının heba edilmesinin net bir göstergesi olmuştur. Özellikle işçi grevlerinin yaşandığı, temel belediyecilik hizmetlerinin verilmediği bir ortamda, belediyelerin önceliklerini sorgulamak gerekiyor. Ancak CHP’li belediyelerde sorumluluk bilinci yok. CHP’nin yönettiği şehirlerden bir bir çöp dolu sokaklar, çamurlu çukurlu yollara ilişkin haberler geliyor. Biz zaten her fırsatta CHP’nin çöp, çamur, çukur olduğunu anlatıyoruz. Maalesef milletimiz acı bir şekilde bu sözlerimizin ne kadar haklı olduğunu görüyor. CHP’li belediyeler, kamunun kaynaklarını hoyratça harcarken, halkın temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa bunların hesabının sorulması gerekir. Bu hesabı milletimiz adına sormaktan çekinmeyiz. CHP’de her zaman olduğu gibi bugün de siyasi sorumluluk ve mali disiplin konusunda ciddi bir eksiklik söz konusu.

    “ENFLASYON ARTIK SÜREKLİ OLARAK İNİŞTE OLACAK”

    Ekonomiye dair son dönemde oldukça olumlu gelişmeler var bizi mutlu eden, sevindirici gelişmeler… Dünya’da 3 tane kredi derecelendirme kuruluşu sadece Türkiye’yi 2 kademe arttırdı. Bunun dışında son 5 ayda enflasyon oranı yüzde 75’ten yüzde 48’e kadar geriledi. Önümüzdeki döneme dair öngörünüz nedir? Ekonomiye dair nasıl bir perspektif, fotoğraf ortaya çıkacaktır?

    Enflasyon artık sürekli olarak inişte olacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Son 2 ay içerisinde enflasyonda bu inişleri hep beraber göreceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Şu an itibariyle bu iniş emaresi kendini göstermektedir. Hiç tereddüte mahal bırakmadan inşallah enflasyondaki bu düşüşü göreceğiz. Benim yaklaşım tarzımı biliyorsunuz. İnşallah faizle birlikte enflasyon da düşecek. Bundan hiç endişeniz olmasın. Benim ekonomideki mantığım bu. Bir ekonomist olarak aldığım, öğrendiğim bilgi bu. Hatırlayın Mehmet Bey’in yine Maliye Bakanı olduğu dönemlerde faiz 4 küsür seviyesindeydi. Enflasyon da 5,6’ya kadar düşmüştü. Şimdi bunu yeniden inşallah ülkemizin gündemine getireceğiz. İstikrarlı bir mali politika ve yapısal reformların uygulanmasıyla bu olumlu trend devam edecektir. Ayrıca, dış ekonomik koşullar ve küresel piyasalardaki gelişmeler de Türkiye’nin ekonomik durumunu etkileyecektir. Her türlü riski göz önünde bulundurularak attığımız ekonomik adımlarımızı aynı kararlılıkla ve disiplinle sürdüreceğiz. İnanıyorum ki önümüzdeki yıl enflasyonu gündemimizden çıkartacak, yeni ve büyük yatırımlara odaklanacağız. Küresel krizlere, dalgalanmalara karşı ekonomik savunmamızı güçlendiriyor, ekonomik bağımsızlığımızı koruyacak adımları atıyoruz.

     

     

    NTV

     

     

  • Merkez Bankası yıl sonu enflasyon tahminini yükseltti

    Merkez Bankası yıl sonu enflasyon tahminini yükseltti

    Piyasaların yakından takip ettiği enflasyon raporu açıklandı.

    TCMB Başkanı Fatih Karahan’ın enflasyon raporuna ilişkin sunumundan öne çıkanlar şöyle:

    “Dezenflasyon sürecimiz devam ediyor.

    İç talebin yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldiğini değerlendiriyoruz. Bu yavaşlamanın da etkisiyle cari işlemler açığında düşüş sürüyor. Enflasyonun ana eğilimi öngördüğümüzden yavaş.

    Para politikasındaki sıkı duruşumuzu, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde sürdüreceğiz.
    Küresel talep görünümü emtia fiyatları üzerinde belirleyici olmaya devam ediyor. Gelişmiş ülke merkez bankaları faiz indirim süreçlerine başladı.

    Üçüncü çeyreğe ilişkin veriler yurt içi talepte ılımlı seyrin devam ettiğini gösterdi. Üçüncü çeyrekteki arz göstergeleri iç taleple uyumlu seyretti.

    Üçüncü çeyrekte çıktı açığı geriledi. Çıktı açığının üçüncü çeyrekteki gerilemesini yılın son çeyreğinde de sürdürdüğünü değerlendiriyoruz.

    Talep koşullarındaki gerilemeyle fiyat artışının genele yayılımı zayıflıyor. Çıktı açığı dezenflayonun önemli bir bileşeni olacak.

    CARİ DENGEDE OLUMLU SEYİR SÜRECEK

    Üçüncü çeyrekte birikimli cari açığın azalacağını öngörüyoruz. Cari dengedeki olumlu seyrin süreceğini öngörüyoruz.

    Enflasyonun ana eğilimini yakından takip ediyoruz. Ekim ayında enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün sürdüğünü görüyoruz. Enflasyonun eğilimi öngördüğümüzden yavaş olsa da iyileşiyor.

    Üçüncü çeyrekte hizmet enflasyonunda okula dönüş etkili oldu. Okula dönüşün tamamlanmasıyla göreli fiyat uyarlaması büyük ölçüde tamamlandı.

    AYLIK KİRA ENFLASYONU YAVAŞLAYACAK

    Hizmet enflasyonuna kira ve kira dışı olarak bakılmasının sağlıklı olduğunu düşünüyoruz. Kira enflasyonundaki atalet öngörülerimizden yüksek olduğunu değerlendiriyoruz.

    Kira dışındaki hizmetlerde fiyat artışları kademeli olarak güç kaybediyor. Kiraya ilişkin öncü göstergeler ise, son çeyrekte aylık kira enflasyonunun yavaşlayacağına işaret ediyor.

    Sanayi tarafında firmaların fiyatlama davranışlarında net bir iyileşme görüyoruz. Genel itibariyle temel mal enflasyonu düşük seyretmeye devam ediyor.

    ENFLASYON TAHMİNİ 6 PUAN ARTIRILDI

    2024 ve 2025 enflasyon tahminlerini yüzde 44 (Önceki yüzde 38) ve yüzde 21 (Önceki yüzde 14) olarak yukarı yönlü güncelledik.

    2026 sonunda yüzde 12’ye (Önceki yüzde 9) gerileyeceğini öngörüyoruz.

    Enflasyonun orta vadede yüzde 5 hedefine yakınsayarak istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz.

    Para politikasındaki temkinli duruşun sürdürülmesiyle yıllık enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz.

    Revizyonun yüksek olmasını para politikasında değişiklik olarak algılamak doğru değil.

    MERKEZ BANKASI’NDAN ASGARİ ÜCRET AÇIKLAMASI

    Asgari ücretle ilgili resmi ya da gayriresmi bir öneride bulunmuyoruz.

    İddia edildiği gibi bir değerlendirme yapmamız söz konusu değil. Karar verici değiliz.”

    Karahan, ilk faiz indiriminin zamanlamasına ilişkin olaraksa “Veri odaklı gidiyoruz, ne zaman olacağını söylemek zor.” ifadelerini kullandı.

     

    NTV

  • ABD seçimleri altın fiyatlarını frenledi

    ABD seçimleri altın fiyatlarını frenledi

    ABD başkanlık seçimlerinin ardından altın fiyatlarına düşüş görüldü. Donald Trump’ın ABD Başkanı olması ve savaş karşıtı açıklamaları altın fiyatlarına düşüş olarak yansıdı. Son bir ay içinde 2 bin 790 dolar seviyelerine kadar yükselen ons altın 2 bin 650 dolar seviyelerine kadar düştü. Geçtiğimiz hafta 3 bin 180 liraya kadar yükselen gram altın, ons altındaki düşüş sonrası 2 bin 950 liraya kadar geriledi. Uzmanlar altın fiyatlarındaki düşüşün kalıcı olmadığını belirtiyor.

    Altın fiyatlarındaki düşüşe ilişkin açıklamalarda bulunan Altın ve Para Piyasaları Uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk, ”ABD Başkanlık seçimleri ile birlikte altın fiyatlarında bir düzeltme yaşandı. Bu düzeltmeyi bekliyorduk. Bu düşüşün devam edeceğini düşünmüyorum. Donald Trump’un savaşı durdurma yönündeki açıklamaları altın fiyatlarının durulmasına etki etti. 2025 yılı içinde altın fiyatları yönünü tekrar yukarı çevirecektir” diye konuştu.

    Yıldırımtürk, ”Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde faiz indiriminin beklenmesi altının yükselişini destekliyordu. Önümüzdeki dönemde de faiz indirimlerinin geleceğini düşünürsek altın fiyatlarındaki yükselişin görüleceğini söyleyebiliriz. 2025’in ilk çeyreğinin sonuna doğru altının onsunun 3 bin dolar seviyesine ulaşabileceğini öngörüyorum” ifadelerini kullandı.

  • Ekim’de külçe altın kazandırdı

    Ekim’de külçe altın kazandırdı

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ekim ayı Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları’nı açıkladı. Buna göre, aylık en yüksek reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 4,82, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 3,20 oranlarıyla külçe altında gerçekleşti.

    Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından mevduat faizi (brüt) yüzde 2,03 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken, Amerikan Doları yüzde 0,71, Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 0,99, euro yüzde 2,42 ve BIST 100 endeksi yüzde 10,81 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde ise mevduat faizi (brüt) yüzde 0,46 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken, Amerikan Doları yüzde 2,25, DİBS yüzde 2,52, euro yüzde 3,93 ve BIST 100 endeksi yüzde 12,19 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

    Külçe altın, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 15,00, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 10,60 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu. Aynı dönemde BIST 100 endeksi, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 22,03, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 25,01 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.
    Altı aylık değerlendirmeye göre mevduat faizi (brüt); Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 12,61, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 5,22 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken; aynı dönemde BIST 100 endeksi, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 16,03, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 21,54 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

    Yıllık değerlendirmede en yüksek reel getiri külçe altında gerçekleşti

    Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde külçe altın; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 31,34, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 16,89 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu.

    Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından mevduat faizi (brüt) yüzde 1,58, euro yüzde 4,07 Amerikan Doları yüzde 7,16, DİBS yüzde 9,03 ve BIST 100 endeksi yüzde 16,56 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde mevduat faizi (brüt) yüzde 12,40, euro yüzde 14,62, Amerikan Doları yüzde 17,37, DİBS yüzde 19,03 ve BIST 100 endeksi yüzde 25,74 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

  • Motosiklet ile otomobil çarpıştı: 2 yaralı

    Motosiklet ile otomobil çarpıştı: 2 yaralı

    Kaza, Ilıca Mahallesi Kumköy Bulvarı’nda dün meydana geldi. Cengizhan Aşkın’ın kullandığı 61 AHG 096 plakalı motosiklet ile Mehmet Çolak’ın kullandığı 07 VBK 66 plakalı otomobil kavşakta çarpıştı. Kazada motosiklet sürücüsü Cengizhan Aşkın ve motosiklette yolcu olarak bulunan İlknur Sevcan yaralandı. Yaralılar, 112 Sağlık ekiplerinin olay yerindeki müdahalesinin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı.

  • Tefecilik yapan 2 kişi yakalandı

    Tefecilik yapan 2 kişi yakalandı

    Edinilen bilgilere göre, İl Jandarma Komutanlığı’na bağlı ekipler tarafından Odunpazarı ve Seyitgazi ilçelerinde tefecilik yapan şahıslara yönelik operasyon düzenlendi. Haksız kazanç elde etmek için baskı, cebir ve şiddet yolu ile zorla senet imzalatarak borçlandırdıkları mağdurların gayrimenkul ve araçlarını üzerine geçirmek suretiyle tefecilik yaptığı belirlenen 2 şüpheli, ekiplerin çalışmaları neticesinde gözaltına alındı.

    Şahıslara ait ikametlerde yapılan aramalarda ise mağdurlara ait 6 adet icra yazısı ve 8 adet tapu senedi ele geçirildi.

    Gözaltına alınan şüpheliler hakkında ‘Tefecilik’ suçundan işlem başlatıldığı öğrenildi.