Kategori: Haber

  • Bursa’da 10 katlı iş merkezi alev alev yandı!

    Bursa’da 10 katlı iş merkezi alev alev yandı!

    Yangın, gece 01.00 sıralarında merkez Nilüfer ilçesi Özlüce Mahallesi Ahmet Taner Kışlalı Bulvarı üzerinde bulunan 10 katlı iş merkezinin en alt katında bulunan kafede çıktı. Çıkış nedeni henüz bilinmeyen yangını gören vatandaşlar durumu 112 Acil Servis Merkezi’ne bildirdi. Kafede başlayan yangın, kısa sürede tüm binayı sardı.

    İş merkezi kullanılamaz hale geldi 

    İhbar üzerine olay yerine çok sayıda itfaiye, polis ve ambulans ekibi sevk edildi. Polis ekipleri bölgede geniş çaplı güvenlik önlemleri alırken, itfaiye ekipleri yangına müdahale etti. Yangın, yan tarafta bulunan binaya sıçrasa da itfaiye ekiplerinin anında müdahalesiyle kontrol altına alındı. İtfaiye ekipleri yangına, 33 araç ve 100 personel ile müdahale ederek yangını söndürdü. Yangında can kaybı bulunmazken, 2 araç ve iş merkezi kullanılamaz hale geldi.

     

  • Fırtına Okul çatısını uçurdu

    Fırtına Okul çatısını uçurdu

    Cumhuriyet Mahallesi’ndeki Cumhuriyet İlkokulu’nun çatısı kısa süreli etkili olan olumsuz hava koşulları nedeniyle yerinden söküldü. Uçan çatının tamamı sokakta park halindeki araçların üzerine devrildi. Hasar oluşan araçların ve çatının kaldırılması için itfaiye ekipleri çalışma başlattı.

  • “İslam Zirvesi” ortak bildirgesi yayımlandı

    “İslam Zirvesi” ortak bildirgesi yayımlandı

    Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği tarafından ortaklaşa düzenlenen 8’inci Olağanüstü İslam Zirvesi’nin ardından ortak bildirge yayımlandı. Bildirgede, “İsrail’in Gazze Şeridi’nde ve Kudüs-ü Şerif dahil olmak üzere Filistin topraklarının tamamında Filistin halkına yönelik saldırılarını görüşmek ve bahsekonu saldırganlığa ve saldırganlığın yol açtığı insani faciaya karşı durduğumuzu, buna ve İsrail’in işgali süreklileştirmek ve Filistin halkını başta özgürlük ve kendi ulusal topraklarının tamamı üzerinde bağımsız ve egemen bir devlet kurma hakkı olmak üzere tüm haklarından mahrum bırakmaya yönelik tüm diğer yasadışı faaliyetlerini durdurmak için çalıştığımızı teyit ederiz” ifadeleri kullanıldı.

    Bildirgede, “Filistin davasının merkeziliğini teyit ederek, tüm enerjimiz ve kapasitemizle, işgal altındaki tüm toprakları kurtarmak ve başta kendi kaderini tayin etme ve 4 Haziran 1967 sınırlarında kurulmuş bağımsız, egemen ve başkenti Kudüs-ü Şerif olan devletlerinde yaşama hakkı olmak üzere, tüm devredilemez haklarını yerine getirmek için verdikleri meşru mücadelede kardeş Filistin halkının yanında yer aldığımızı teyit ederiz” denildi.

    Bildirgede, “Stratejik bir seçeneği içeren, adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışın tesis edilmesinin, bölge halklarının güvenliğini ve istikrarını garanti altına alan ve halkları şiddet ve savaş döngüsünden koruyan tek yöntem olduğunu ve bunun İsrail işgalini sona erdirmeden ve Filistin davasını iki devletli çözüm temelinde çözmeden gerçekleştirmenin imkansız olduğu” vurgulandı.

    “Filistin davası es geçilerek bölgesel barışa ulaşmak imkansız”

    “Filistin davasını es geçerek veya Filistin halkının haklarını görmezden gelerek, İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından desteklenen Arap Barış Girişimi’ni ana kaynak olarak almadan bölgesel barışa ulaşmanın imkansızlığının” aktarıldığı bildirgede, “İsrail’in, çatışmanın devamı ve şiddetlenmesinden ve şiddetin Filistin halkının haklarına ve İslam ile Hristiyan kutsallarına yönelmesinden, sistemli politika ve faaliyetlerinden ve işgale sebebiyet veren tek taraflı, hukuk dışı adımlardan, adil ve kapsamlı bir barışın sağlanabilmesini engellemekten sorumlu tutulduğu” ifade edildi.

    Bildirgede, “Filistin halkı güvenlik ve barışa kavuşmadan ve gasp edilen tüm haklarını geri almadan, İsrail’in ve diğer hiçbir bölge ülkesinin güvenlik ve barışa kavuşamayacağını ve İsrail işgalinin devam etmesinin bölgesel güvenlik ve istikrara ve küresel güvenlik ve barışa tehdit oluşturduğu” belirtildi.

    Nefret ve aşırıcılık kültürünü sürdüren tüm tekliflerin kınandı

    “Nefret ve ayrımcılığın her türlüsü ile nefret ve aşırıcılık kültürünü sürdüren tüm tekliflerin kınandığı” belirtilen bildirgede, “İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik olarak başlattığı kitlesel savaş suçu anlamına gelen misilleme saldırısının ve Batı Şeria ile Kudüs-ü Şerif’te işlediği barbarca suçların feci yansımalarına ve İsrail’in saldırganlığını durdurmayı reddetmesinden dolayı savaşın genişlemesine yönelik olarak ortaya çıkan gerçek tehlikeye ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) uluslararası hukuku devreye sokarak İsrail’in saldırganlığına son verememesi acziyetine karşı uyarıyoruz” denildi.

    Bildirgede, Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılara ilişkin yer alan 31 madde şöyle:

    “1. İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırganlığını ve bu saldırı sırasında sömürgeci işgal hükümetinin ve Doğu Kudüs dahil işgal altındaki Batı Şeria’daki Filistin halkına karşı işlediği savaş suçlarını ve barbar, vahşi ve insanlık dışı katliamları kınar

    2. Bahse konu misilleme saldırının meşru müdafaa veya herhangi başka bir bahaneye sığınılarak tanımlanmasını reddeder ve derhal durdurulmasını talep eder

    3. BMGK’yı derhal kesin ve bağlayıcı bir karar alarak, saldırganlığın sona erdirilmesini ve müstemlekeci işgal yetkililerinin uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve sonuncusu BM Genel Kurulu’nda 26 Ekim 2023 tarihinde düzenlenen 10. Acil Durum Özel Oturumu’nda kabul edilen A/Es-10/L.25 sayılı kararı olmak üzere tüm uluslararası meşruiyet kararlarını ihlal eden faaliyetlerini sona erdirmesini talep eder; bunu yapmakta başarısızlığa uğramanın İsrail’in masum sivilleri, çocukları, yaşlıları ve kadınları öldüren ve Gazze’yi yıkıma uğratan vahşi saldırganlığına devam etmesi manasına gelecektir

    4. Tüm devletleri, işgal yetkililerine, ordusu ve terörist yerleşimcilerin Filistin halkını öldürmek, evlerini, hastanelerini, okullarını, camilerini, kiliseleri ve tüm mallarını yok etmek için kullandığı silah ve mühimmat ihracatını derhal durdurmaya çağırır

    5. BMGK’yı, derhal bir karar alarak, İsrail’in Gazze Şeridindeki hastaneleri barbarca yok etmesini, bölgeye ilaç, gıda ve yakıt girişini engellemesini, elektriği, su arzını ve iletişim ile internet dahil olmak üzere tüm temel hizmetleri kesmesini kınayarak, bunları uluslararası hukukça tanımlanmış savaş suçu olarak betimlemesini talep eder ve bahse konu kararın işgalci güç İsrail’i, uluslararası hukuka riayet etmeye ve derhal bahse konu barbarca ve insanlığa sığmayan tedbirleri sona erdirmesini ve İsrail’in Gazze Şeridine yıllardır uygulamakta olduğu ablukayı kaldırması gerekliliğini de içermesi gerektiğini ifade eder

    6. Gazze’ye yönelik ablukanın kırılarak, Arap, Müslüman ve uluslararası insani yardım konvoylarının (gıda, ilaç ve yakıt dahil) Gazze Şeridi’ne derhal girmesinin mecbur kılınmasını talep eder; Uluslararası teşkilatlara bu sürece katılmaları çağrısı yapar; bahsekonu teşkilatların Gazze Şeridi’ne girmesi zorunluluğuna vurgu yapar; üyelerinin korunması ve görevlerini tam olarak yerine getirmelerinin sağlanması ve BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) desteklenmesi gerektiğini vurgular

    7. İsrail’in Gazze’ye yönelik acımasız saldırısının sonuçlarıyla yüzleşmek için Mısır Arap Cumhuriyeti’nin attığı tüm adımları destekleyin ve Gazze Şeridi’ne acil, sürdürülebilir ve yeterli bir şekilde yardım ulaştırma çabalarını destekler

    8. Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısından, İsrail’in Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki tüm Filistin topraklarında Filistin halkına karşı işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı suçlara ilişkin soruşturmayı tamamlamasını talep eder ve İİT ile Arap Ligi genel sekreterliklerine bu konunun takibi ve İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’nde işlediği suçları belgelemek için iki ortak uzmanlaşmış yasal izleme birimi kurması ve İsrail tarafından işlenen tüm uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuk ihlallerine ilişkin hukuki argümanlar hazırlaması ile İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki ve Doğu Kudüs dahil işgal altındaki Filistin topraklarının geri kalanındaki Filistin halkına karşı uyguladığı ihlalleri izleyecek bir birim kurması için yetkilendirir. Bahse konu birim, kuruluşundan 15 gün sonra raporunu, Dışişleri Bakanları seviyesinde toplanacak Arap Ligi Konseyine ve İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi’ne sunacaktır, bahse konu rapor devamında aylık olarak sunulmaya devam edilecektir

    9. Filistin Devleti’nin, Uluslararası Adalet Divanı’nın tavsiye niteliğindeki görüş süreci de dahil olmak üzere İsrail işgal yetkililerinin Filistin halkına karşı işledikleri suçlardan sorumlu tutulmasına yönelik hukuki ve siyasi girişimlerini ve BM İnsan Hakları Konseyi kararıyla kurulan İşgal Altındaki Filistin Toprakları Hakkında Bağımsız Uluslararası Araştırma Örgütü’nün bu suçları soruşturmasına ve misyonunu engellememesine izin verilmesini destekler

    10. Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı genel sekreterliklerine, işgal makamlarının Filistin halkına karşı işlediği tüm suçları belgeleyen ve İsrail’in yasa dışı eylemlerini ve insanlık dışı uygulamalarını açığa çıkaracak dijital medya platformları kurması için yetkilendirir

    11. (32.) Arap Zirvesi ile 14. İslam Zirvesi Başkanı konumundaki Suudi Arabistan’ın yanı sıra, Ürdün, Mısır, Katar, Türkiye, Endonezya ve Nijerya Dışişleri Bakanlarını, İİT ve AL’nin tüm üye devletleri adına, Gazze’ye yönelik savaşın sona erdirilmesi ve kalıcı ve kapsamlı bir barışın sağlanması adına kabul edilen uluslararası şartnameler çerçevesinde ciddi ve gerçek bir siyasi sürecin başlatılması için uluslararası eylemde bulunmak için yetkilendirir

    12. Tüm İİT ve Arap Ligi Üye Ülkelerine, kolonici işgal yetkililerinin insanlığa karşı işledikleri suçları durdurmaları yönünde atılabilecek tüm diplomatik, siyasi ve hukuki önlemleri uygulama çağrısı yapar”

    13. Uluslararası hukukun uygulanmasında çifte standardı reddederek, çifte standart uygulamasının İsrail’i uluslararası hukuktan koruyan ve İsrail’i uluslararası hukukun üstüne yükselten ülkelerin güvenilirliğini ciddi anlamda zedelediği ve insani değerler sisteminin seçerek uygulanmasının tehlikeli olduğu yönünde uyarı yapar, Arap ve İslam ülkelerinin pozisyonlarının bahse konu çifte standartlardan etkileneceğini ve bunun da kültürler ve medeniyetler arası uçurumu daha da açacağını teyit eder

    14. 1949 Dördüncü Cenevre Sözleşmesi ve 1977 Protokolü’ne göre bir savaş suçu olan, yaklaşık 1,5 milyon Filistinli’nin Gazze’nin kuzeyinden güneyine doğru yerinden edilmesini kınar ve tüm Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarına, sömürge işgal yetkililerinin bu sefil insanlık dışı durumu sürdürme girişimlerine karşı durmaya çağrıda bulunur ve yerinden edilmiş bu insanların evlerine ve bölgelerine derhal geri dönmeleri gerektiğini vurgular

    15. Gazze Şeridi veya Kudüs dâhil Batı Şeria içinde, ister topraklarının dışında olsun, bireysel veya toplu olarak zorla yer değiştirilmesi, zorla yerinden edilmesi, sürgün edilmesi veya başka bir yere sürülmesi yoluyla, Filistin halkının veya bölge ülkelerinin hilafına Filistin Davası’nın bertaraf edilmesine yönelik her türlü girişimi tamamen reddeder ve bunu bir kırmızı çizgi ve bir savaş suçu sayar

    16. Filistinli sivillerin öldürülmesini ve hedef alınmasını, insani değerlerimiz temelinde ve uluslararası hukuka ve uluslararası insancıl hukuka uygun biçimde kınar; Uluslararası toplumun Filistinli sivillerin öldürülmesine ve hedef alınmasına karşı, tüm insanların eşit yaşama hakkı olduğunu ve bu hususta milliyet, ırk veya din temelinde ayrımcılık yapılamayacağını teyit edecek biçimde, acil ve hızlı adımlar atması gerektiğini vurgular

    17. Tüm tutukluların, gözaltında tutulanların ve sivillerin derhal bırakılması gerekliliğine vurgu yapar, sömürgeci işgal yetkililerinin binlerce Filistinli tutukluya karşı işledikleri menfur suçları kınar ve uluslararası teşkilatlara bahse konu suçların derhal durdurulması ve faillerinin kovuşturulması için baskı yapması çağrısında bulunur

    18. İşgal güçleri tarafından gerçekleştirilen cinayet suçlarına, yerleşimcilerce gerçekleştirilen terör eylemlerine ve bu kişilerin işgal altındaki Batı Şeria’daki Filistin köylerinde, şehirlerinde ve kamplarında işledikleri suçlara ve El Aksa Camii ile tüm İslam ve Hristiyan kutsal yerlerine yönelik saldırılarına bir son verilmesi gerekliliğini vurgular

    19. İşgalci güç İsrail’in sorumluluğunu yerine getirerek, yerleşimlerin inşası ve genişletilmesi, topraklara el koyulması ve Filistinliler’in yerinden edilmesi başta olmak üzere, işgale sebebiyet veren tüm yasadışı eylemlerini sona erdirmesi gerekliliğine vurgu yapar

    20. İşgal güçlerinin Filistin şehirleri ve kamplarına yönelik askeri operasyonlarını kınar, yerleşimciler tarafından gerçekleştirilen terörizmi kınar ve uluslararası topluma, yerleşimci derneklerini ve örgütlerini, uluslararası terörizm listelerine dahil edilmesi çağrısı yapar ve Filistin halkının, başta insan hakları olmak üzere, korunma, kalkınma, güvenlik, kendi kaderini tayin hakkı ve kendi topraklarında kendi bağımsız devletlerini kurma hakkı olmak üzere tüm diğer dünya halklarının yararlandığı haklardan yararlanması gerekliliğini teyit eder

    21. İsrail’in Kudüs’teki İslam ve Hristiyan kutsal mekanlarına yönelik saldırılarını ve İsrail’in ibadet özgürlüğünü ihlal eden yasa dışı uygulamalarını kınar ve kutsal mekanların mevcut hukuki ve tarihi statüsüne saygı gösterilmesinin gerekliliğini ve mübarek Mescid-i Aksa/Mescid-i Haram-ı Şerif, 144 bin metrekarelik toplam alanıyla Müslümanlara özel bir ibadethane olduğunu, Kudüs Vakıflar ve Mescid-i Aksa İşleri Dairesi Başkanlığının, Mescid-i Aksa’yla ilgili tüm işleri yönetmek ve Mescid-i Aksay’a girişi düzenleme görevi olduğunu, bunun Kudüs’teki İslam ve Hristiyan kutsal mekanları üzerindeki tarihi Haşimi muhafazası görevi çerçevesinde ifa edildiğini teyit eder ve Kudüs Komitesi’nin işgal yetkililerinin kutsal şehre yönelik uygulamalarının önünde duran rolünü ve tüm çabalarını destekler

    22. Başta bir bakanın Gazze Şeridi’ndeki Filistin halkı üzerinde nükleer silahların kullanılmasına yönelik tehdidi olmak üzere İsrail işgal hükümeti bakanlarınca yapılan nefret dolu, aşırıcı ve ırkçı eylem ve söylemleri kınar, bu eylem ve söylemlerin küresel barış ve güvenliğe ciddi bir tehdit ihtiva ettiğini ifadeyle, Ortadoğu’nun nükleer silahlardan ve tüm diğer kitle imha silahlarından arındırılmış bir bölgeye dönüşmesi için, BM çerçevesinde bir konferansın toplanmasını ve bahse konu tehditle mücadeleyi gündeme almasını önerir

    23. Gazetecilerin, çocukların ve kadınların öldürülmesini, sağlık görevlilerinin hedef alınmasını ve İsrail’in Gazze Şeridi ve Lübnan’a yönelik saldırılarında tüm dünyada yasaklanmış beyaz fosforun kullanımını kınar, İsrail’in Lübnan’ı “taş devrine” döndürme yönündeki söylemlerini ve tehditlerini kınar ve çatışmanın büyümesinin önlenmesi adına, Kimyasal Silahların Yasaklanması Teşkilatına İsrail’in kimyasal silah kullanımını araştırması yönünde çağrı yapar

    24. Barışa bağlılığın, İsrail işgalini sona erdirmek, Arap-İsrail çatışmasını uluslararası hukuka uygun biçimde ve 242 (1967), 338 (1973), 497 (1981), 1515 (2003) ve 2334 (2016) sayılı Güvenlik Konseyi kararları dahil olmak üzere ilgili uluslararası meşruiyet kararlarına uygun olarak çözmek için stratejik bir çözüm olduğunu yeniden teyit eder ve ortak, uzlaşılmış Arap pozisyonu mahiyetindeki ve Ortadoğu’da barışı yeniden yeşertmek için girişilen tüm çabaların temeli olan, İsrail’le barışmanın ve İsrail’le normal ilişkiler kurmanın ön koşulunun, İsrail’in tüm Filistin ve Arap toprakları üzerindeki işgalini sona erdirmesi, bağımsız ve egemen Filistin Devletinin 4 Haziran 1967 sınırlarına riayet ederek, Doğu Kudüs başkentli olarak kurulması, Filistin halkının, başta kendi kaderini tayin, Filistinli mültecilerin yurda geri dönüşü ve tazminat hakları olmak üzere devredilemez tüm haklarının tanınmasını esas alan 2002 Arap Barış Girişiminin tüm hükümlerine ve önceliklerine bağlılığını vurgular, bu çerçevede, Filistinli mülteciler için BM Genel Kurulunun 1948 yılında aldığı 194 sayılı kararın çerçevesinde adil bir çözüme kavuşmasını destekler

    25. Uluslararası toplumun derhal, iki devletli çözüm temelli, Filistin halkının tüm meşru haklarını, başta bağımsız, egemen devletlerini 4 Haziran 1967 sınırları çerçevesinde, Doğu Kudüs başkentli olarak kurma hakları olmak üzere tüm haklarını karşılayan ve İsrail’le güvenlik ve barış içinde yan yana yaşamasını, tüm uluslararası meşruiyet kararları ve Arap Barış Girişimi’nin tüm unsurları çerçevesinde ciddi ve hakiki bir barış süreci başlatması ihtiyacını vurgular

    26. Filistin Davasına 75 yılı aşkın süredir bir çözüm bulunamamasının ve İsrail’in sömürgeci işgalini ve iki devletli çözümün altını oymak üzere koloni yerleşimler inşa etmek ve bunları genişletmek suretiyle sistemli politikalarına karşı duramamasının ardında; ayrıca, İsrail işgaline bazı taraflarca gösterilen karşılıksız destek ve (İsrail’in) sorumlu tutulmaktan korunması, bahse konu tarafların, İsrail tarafından işlenen ve küresel barış ve güvenliğin geleceği üzerinde ciddi sonuçları olabilecek suçları görmezden gelmenin tehlikelerine ilişkin yapılan uyarıların dikkate alınmaması yatmakta ve mevcut durumun ciddi biçimde kötüleşmesine neden olduğunu vurgular

    27. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün, Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğuna vurgu yaparak, tüm Filistinli grup ve güçlere FKÖ çatısı altında toplanma ve FKÖ’nün liderliğindeki ulusal ortaklık çerçevesindeki sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yapar

    28. Gazze’nin Doğu Kudüs dahil olmak üzere Batı Şeria’dan ayrılmasını içeren tüm önerileri reddeder ve Gazze’nin geleceğine yönelik tüm yaklaşımların, Gazze ve Batı Şeria’nın özgür, bağımsız, egemen, Doğu Kudüs başkentli ve 4 Haziran 1967 sınırları çerçevesinde kurulmuş Filistin Devleti içindeki birliğini garanti altına alacak kapsayıcı bir çözüm içinde yer alması konusunda ısrarını belirtir

    29. Uluslararası hukuk, uluslararası meşruiyet kararları ve “barış ülkesi” prensibi çerçevesinde, belirli bir zaman aralığında ve uluslararası garantilerle birlikte, İsrail’in 1967’de işgal ettiği Doğu Kudüs dahil olmak üzere Filistin topraklarının, ayrıca, işgal altındaki Golan Tepeleri, Lübnan’a ait Şiba Çiftlikleri ve Kafr Shuba tepeleri ile al-Mari kentinin dış bölgelerindeki işgalin sona erdirilmesi ve iki devletli çözümün uygulanabilmesi amacıyla, uluslararası bir barış konferansının en kısa zamanda toplanması çağrısı yapar

    30. Kurulmasına 14. İslam Zirvesi’nde tarafından karar verilen İslami Mali Güvenlik Ağı’nın, Filistin Devleti Hükümeti ve UNRWA’ya, maddi katkı ile mali, ekonomik ve insani destek sağlanması adına etkinleştirilmesi çağrısı yaparak; böylece İsrail saldırganlığının yol açtığı büyük yıkımın hafifletilmesine yardımcı olmak üzere, ateşkes sağlandıktan sonra Gazze’nin yeniden inşası için uluslararası ortakların harekete geçirilmesinin gerekliliğini teyit eder

    31. İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterini ve Arap Ligi Genel Sekreterini, işbu bildirgenin uygulanmasını takip etme ve müteakip İİT ve Arap Ligi oturumlarında teşkilatlarına rapor sunma konusunda yetkilendirir.”

  • 15 Temmuz darbe girişiminin yeni görüntüleri ortaya çıktı

    15 Temmuz darbe girişiminin yeni görüntüleri ortaya çıktı

    Ankara Emniyet Müdürlüğü Medya, Halkla İlişkiler ve Protokol Şube Müdürlüğü tarafından, 15 Temmuz gecesi FETÖ’nün ihanet girişimine ait “O Hain Geceyi Unutmadık, Unutturmayacağız” başlığıyla, Emniyet Müdürlüğü önünde hain darbe girişimine ait görüntüler ilk kez yayınlandı.

  • Asgari ücret için beklenen rakamlar

    Asgari ücret için beklenen rakamlar

    2024 yılına sayılı günler kalırken, milyonların gözü belirlenecek olan asgari ücret rakamına çevrildi. Yaklaşık 7 milyondan fazla insanı ve dolaylı olarak da ülkedeki hemen hemen her vatandaşı ilgilendiren yeni asgari ücret rakamıyla ilgili süreç aralık ayında Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanmasıyla başlayacak. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 2023 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 58’den yüzde 65’e, 2024 yıl sonu için yüzde 33’ten yüzde 36’ya yükseltmesinin ardından yeni asgari ücret için de beklenti arttı. Öte yandan temmuz, ağustos ve eylül aylarını kapsayan 3 aylık dönemdeki enflasyon yüzde 29,41 olarak gerçekleşirken, 6 aylık enflasyon beklentisi ise yüzde 37 olarak açıklandı.

    Açıklanan enflasyon oranları doğrultusunda SGK Başuzmanı İsa Karakaş, asgari ücret tutarını işçi ve işveren boyutunda değerlendirdi. Ekim ayı enflasyon oranlarını ele alan Karakaş, enflasyonun yüzde 29,40 olarak açıklandığını hatırlatarak, asgari ücrette kesin olarak yüzde 29,40’tan daha fazla bir artış olacağını belirtti. Orta Vadeli Program’da yıl sonu enflasyon oranının yüzde 65 olduğunu, Merkez Bankası’nın da beklentisini yüzde 58’den yüzde 65’e çıkardığını belirten Karakaş, anket sonuçlarında da en yüksek beklentinin yüzde 68’e kadar çıktığını belirtti.

    “6 aylık enflasyon oranına ek yüzde 10’luk bir refah payı ile asgari ücret 17 bin lira olabilir”

    Geçen sene aynı dönemde enflasyon oranının yüzde 15,4 olarak açıklandığını fakat ücret zammının yüzde 54,66 oranında yapıldığını, bu doğrultuda yüzde 39,26 oranında bir refah payının eklendiğini vurgulayan Karakaş, “6 aylık enflasyon beklentisinin yüzde 37,75 ile yüzde 40 arasında değişeceğini söyleyebiliriz. Buradan hareketle hükümetin en azından yüzde 10’luk bir refah payı ile geçinme endekslerini, çalışanların durumlarını göze alacağını hesap edersek, geçen yıla göre sadece 10 puan bile arttırırsa asgari ücret 17 bin lira civarlarına çıkabilir” diye konuştu.

    “Yıl sonu itibarıyla asgari ücretin brüt 20 bin lira olabileceğini söyleyebiliriz”

    Karakaş, “Yıl sonu itibarıyla asgari ücretin brüt 20 bin lira olabileceğini söyleyebiliriz. Bu 20 bin liradan işçi hissesi olarak yüzde 14 SGK payı, yüzde 1 işsizlik sigortası payını düştüğümüz zaman bunun 17 bin liraya tekabül edeceğini söyleyebiliriz. İşverenler tarafından baktığımızda da 20’den fazla teşvik olduğunu görüyoruz. Yükümlülüğünü yerine getiren bütün işverenlerin SGK işveren hissesinden yüzde 5 oranında indirim yapıldığını da göz önüne aldığımız zaman işveren maliyeti 23 bin 500 lira olarak öngörülebilir” diye konuştu.

    “Asgari ücretin işveren maliyeti 22 bin 500 lira olacak”

    Ancak bu 23 bin 500 liranın tamamının işverenin cebinden çıkmayacağını söyleyen Karakaş, “2016 yılından itibaren hükümet işverenlere ayrıca asgari ücret desteği vermektedir. Asgari ücret desteğinin de Ocak 2024’ten itibaren en az bin lira olacağını da varsayarsak, asgari ücretin işveren maliyeti 22 bin 500 lira, brüt asgari ücret 20 bin lira, çalışanın cebine girecek net asgari ücretin ise en az 17 bin lira olacağını söyleyebiliriz” ifadelerine yer verdi.

    Vatandaşların beklentisi 15 bin liranın üzerinde

    Vatandaşların asgari ücret beklentisi ise 15 bin liranın üzerinde oldu. Konu hakkında konuşan Can Öner adlı vatandaş, “Benim 2024 yılı için asgari ücret beklentim 15 bin ile 17 bin lira arasında. Artan fiyatlarla beraber bu rakamların çalışanlar için iyi olacağına inanıyorum” dedi.

    Bir başka vatandaş Bahattin Kalay ise, “Hem ev kiraları olsun hem de hayat pahalılığı olsun zor günler yaşıyoruz. İşverenlerimizden ve bu konuyla ilgilenen tüm kurum ve kuruluşlarımızdan anlayış bekliyoruz. Gönlümüzdeki rakam 18 bin lira ve üzerinde” ifadelerine yer verdi.

    Asgari ücret, yüzde 30 oranında zam yapılması durumunda 3 bin 420 lira artış gösterecek ve 14 bin 822 lira olacak. Asgari ücret, yüzde 35 oranında zam yapılması durumunda 3 bin 990 lira artarak 15 bin 392 lira olacak. Asgari ücrete gelen zam oranı yüzde 40 olursa maaş 4 bin 560 lira artarak 15 bin 962 lira olacak. Asgari ücrete gelen zam oranı yüzde 45 olursa maaş 5 bin 130 lira artarak 16 bin 534 lira olacak. Asgari ücrete gelen zam oranı yüzde 50 olduğu takdirde ise maaş 5 bin 701 lira artarak 17 bin 103 lira olacak.

    Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplantı tarihleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından açıklanacak. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, hükümetten 5 temsilci, işveren sendikasından 5 temsilci ve işçi sendikasından 5 temsilci olmak üzere toplam 15 kişi ile bir araya geliyor. Öte yandan toplantıların aralık ayında başlaması bekleniyor.

  • ABD duyurdu hergün 4 saat ara verilecek

    ABD duyurdu hergün 4 saat ara verilecek

    İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları 7 Ekim’den bu yana devam ederken, ABD, İsrail’in saldırılarına ara vereceğini duyurdu. ABD Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby yaptığı açıklamada, İsrail’in Filistinli sivillerin Gazze Şeridi’nin güneyine geçmeleri ve insani yardım sağlanması için her gün 4 saat boyunca Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki saldırılara ara vereceğini duyurdu.

    İsrail’in bu duraklamaların zamanının başlamadan 3 saat önceden duyuracağını aktaran Kirby, “İsrailliler bize bu duraklama süresince bu bölgelerde askeri operasyon yapılmayacağını ve bu sürecin bugün başlayacağını söylediler” dedi.

    Filistinli sivillerin Gazze Şeridi’nin güneyine geçmeleri için iki “insani koridor” olacağını ifade eden Kirby, ABD’nin söz konusu duraklamaları doğru yönde atılmış bir adım olarak gördüğünü ve ihtiyaç duyulduğu sürece devam etmesini istediğini belirtti.

  • Kassam Tugayları paylaştı, İsrail tankları böyle vuruldu

    Kassam Tugayları paylaştı, İsrail tankları böyle vuruldu

    İsrail’in Gazze Şeridi’nde kara harekatı devam ederken, Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, İsrail güçlerine karşılık vermeyi sürdürüyor. İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze şehrinde kara operasyonu yürüten İsrail birliklerine ait tanklara düzenlediği roket saldırılarına ait görüntüleri yayınladı.
    İzzeddin el-Kassam Tugayları, düzenlenen saldırılarda çok sayıda zırhlı aracın imha edildiğini açıkladı.

  • BM Genel Sekreteri Guterres’den Gazze Açıklaması

    BM Genel Sekreteri Guterres’den Gazze Açıklaması

    BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Hamas ile Filistinliler arasında ayrım yapılması gerektiğini vurgulayan Guterres, “Eğer bu ayrımı yapmazsak, anlamını yitirecek olanın insanlığın kendisi olduğunu düşünüyorum” dedi.
    Gazze Şeridi’nde öldürülen çocukların sayısını her yıl BM Güvenlik Konseyi’ne rapor edilen dünya genelindeki çatışmalarda öldürülen çocukların sayısıyla karşılaştıran Guterres, “Her yıl tanık olduğumuz tüm çatışmalarda herhangi bir aktör tarafından öldürülen çocukların sayısı en fazla yüzlerle ifade ediliyor. Gazze’de birkaç gün içinde binlerce çocuk öldürüldü, bu da askeri operasyonların yapılış biçiminde açıkça yanlış bir şeyler olduğu anlamına geliyor” dedi.
    Gazze Şeridi’ndeki insani durumu “felaket” olarak tanımlayan Guterres, “Gazze’ye insani yardım akışının sağlanması kesinlikle elzemdir” ifadelerini kullanarak, son 18 günde Mısır’dan Gazze Şeridi’ne 630 yardım tırının giriş yaptığını aktardı. Guterres, “Gazze’ye etkili bir insani yardım ulaştırabilmek için İsrail, ABD ve Mısır’la yoğun müzakereler yürütüyoruz” ifadelerini kullanarak, şimdiye kadar Gazze Şeridi’ne çok az yardım girdiğini ve bu konuda çok geç kalındığını açıkladı.

    Gelecekte bölgeye konuşlandırılabilecek BM barış gücü hakkında konuşmak için “erken” olduğunu söyleyen Guterres, böyle bir hareketin BM’de tartışılmadığını belirterek, “Çeşitli kuruluşlar bir rol oynayabilir. BM bir rol oynayabilir. Bölgede olan birkaç ülke de rol oynayabilir. ABD de bir rol oynayabilir” dedi.

    İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarının sona ermesinin ardından iki devletli çözüme yönelik müzakerelerin yeniden canlanabileceğini öne süren Guterres, “Bazen en kötü trajediler bir fırsata dönüşür. Durum tamamen felç olmuştu, ilerleme kaydedilmiyordu, Filistinliler umutlarını kaybediyordu. Belki de en iyi senaryoya göre bu korkunç durum, İsrail’in güvenlik sorununun tam olarak dikkate alınacağı çözüme, bana göre iki devletli bir çözüme nihayet net bir şekilde ilerlemek için bir fırsat oluşturabilir. İki devletin güvenlik garantisi altında barış içinde yaşaması için bir yol bulunmalıdır” dedi.

    İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarında 7 Ekim’den bu yana 4 bin 324’ü çocuk, 2 bin 823’ü kadın olmak üzere 10 bin 569 kişi hayatını kaybederken, 26 bin 475 kişi de yaralandı.

  • GÖKBEY iki testi daha başarıyla tamamladı

    GÖKBEY iki testi daha başarıyla tamamladı

    Özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinin genel maksat helikopteri ihtiyacını karşılamak üzere Özgün Helikopter Programı çerçevesinde Türk mühendisleri tarafından tasarlanan ve geliştirilmekte olan GÖKBEY helikopteri iki testten daha başarıyla geçti. 20 bin feet yükseklikte uçuş gerçekleştirerek maksimum servis irtifasına ulaşan GÖKBEY, çift motorla gerçekleştirilen uçuşta tek motor testini de başarıyla geçti.

    Konuya ilişkin Türk Havacılık Uzay Sanayiinin (TUSAŞ) sosyal medya hesabından yapılan duyuruda, “GÖKBEY iki testi daha başarıyla tamamladı. 20 bin feet yükseklikte uçuş gerçekleştirerek maksimum servis irtifasına ulaştı. Çift motorla gerçekleştirilen uçuşta tek motor testini de başarıyla geçti” ifadelerine yer verildi.

  • Aliyev’den Ermenistan açıklaması

    Aliyev’den Ermenistan açıklaması

    Azerbaycan ordusunun 19 Eylül’de düzenlenen terörle mücadele operasyonunun ardından silahlı Ermeni güçlerinden temizlenen Hankendi’de İkinci Karabağ Savaşı’nın zaferinin kutlandığı Zafer Günü çerçevesinde askeri geçit düzenlendi. Hankendi’deki şehir meydanında gerçekleştirilen törene katılan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev konuşma yaptı.
    Üç yıl önce Karabağ’ın tacı Şuşa şehrinin işgalcilerden kurtarıldığını belirten Aliyev, “Şuşa’nın kurtarılmasından bir gün sonra düşman ordusu teslim oldu ve beyaz bayrağı kaldırdı. Böylece İkinci Karabağ Savaşı Azerbaycan devletinin tam zaferiyle sonuçlandı. Bu tarihi bir olaydır. Azerbaycan halkı uzun yıllardır işgal edilen topraklarımızın bir an önce işgalcilerden kurtarılmasını istiyordu. Biz ise her gün bu zafere ulaşmak için durmadan çalışıyorduk. Yirmi yıl önce hem seçim arifesinde, hem de yemin töreninde halkımıza, işgal altındaki toprakların her köşesinde Azerbaycan bayrağını dalgalandıracağımız günün geleceğine dair söz verdim. Hatırlıyorum, beş yıl önce Eylül 2018’de Bakü’nün Azadlık Meydanı’nda düzenlenen askeri geçit töreninde konuşurken, işgal altındaki tüm topraklarda Azerbaycan bayrağının göndere çekileceği günün geleceğini söylemiştim ve o gün geldi” dedi.
    Azerbaycan’a Zafer Günü’nü armağan eden Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin savaş alanında cesaret, kahramanlık ve fedakarlık göstererek düşmanı Ermenistan’ı Azerbaycan topraklarından kovduğunu vurgulayan Aliyev, “Bu büyük bir tarihi olaydır. Azerbaycan halkının asırlık tarihinde bu kadar parlak bir zafer bulunmuyor. Şuşa Harekatı, 44 günde yürüttüğümüz diğer askeri harekatlar, askerlerimizin yiğitliği bir kahramanlık destanıdır. Azerbaycan askerleri ve subayları, 44 gün içinde düşmanı savaş alanında mağlup ederek, şehirlerimizi ve köylerimizi işgalden kurtararak gerçek bir kahramanlık gösterdiler. Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin tek bir askeri bile savaş alanını terk etmedi. Bu, Azerbaycan halkının yılmaz ruhunu ve yüksek ahlaki niteliklerini bir kez daha tüm dünyaya göstermiştir” diye konuştu.

    “Ermenistan sözlerimi dinleseydi İkinci Karabağ Savaşı’na gerek kalmayacaktı”

    Ermenistan-Azerbaycan arasındaki Karabağ sorununun çözümünde rol alan AGİT Minsk Grubu’nun sorunu çözmek yerine durumu dondurmaya çalıştığını ifade eden Aliyev, “Azerbaycan halkının bu durumla barışacağına inanıyorlardı. Ancak Azerbaycan halkı bu durumu asla kabul etmeyecektir. Bu durumu kabul etmeyeceğimizi, Azerbaycan topraklarında ikinci bir Ermeni devletinin kurulmasına izin vermeyeceğimizi, müzakerelerin sonuçsuz kalması durumunda güç kullanarak kendi topraklarımızı işgalden kurtaracağımızı farklı platformlarda defalarca dile getirmiştim. Eğer Ermenistan ve onun arkasında duran bazı dış güçler o gün ve bugün benim sözlerimi dinleseydi, İkinci Karabağ Savaşı’na gerek kalmayacaktı. Ben defalarca Ermenistan liderlerine hitaben şunu söyledim: ‘Eğer topraklarımızı terk etmezseniz savaş alanında karşınıza çıkacağız ve kim arkanızda olursa olsun bu bizi doğru yolumuzdan döndüremez.’ 44 gün süren Vatan Savaşı bunu bir kez daha gösterdi” şeklinde konuştu.

    Azerbaycan-Ermenistan sınırı kontrolümüz altında”

    İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra Azerbaycan ordusunu güçlendirmeye devam ettiklerini belirten Aliyev, “Karabağ bölgesindeki tüm önemli noktalara yerleştik. Aynı zamanda uzun yıllardır işgal altında olan Azerbaycan-Ermenistan sınırında kontrolü sağladık. Azerbaycan-Ermenistan sınırının büyük bölümünde en elverişli konumlara sahibiz. Ermenistan’da intikamı düşünen güçlerin arttığını biliyorduk. Ermenistan’ın arkasında duran ve onları bize karşı harekete geçmeye teşvik eden dış güçlerin onlara yine provokatif sinyaller vereceğini biliyorduk. Bu nedenle sınırımızı korumak zorunda kaldık ve birçok askeri operasyon sonucunda bugün Azerbaycan-Ermenistan sınırındaki durum kontrolümüz altındadır” dedi.

    “Ermeni halkının sıkıntılarının sebebi Ermenistan’ı yönetenlerdir”

    Ermenistan’ın Azerbaycan’ın sözlerini dinleseydi geçtiğimiz eylül ayındaki terörle mücadele operasyonuna gerek kalmayacağını belirten Aliyev, “Ermeni halkının sıkıntılarının sebebi Ermenistan’ı yönetenlerin hepsidir. Topraklarımızı sonsuza kadar işgal altında tutacaklarına inanıyorlardı. Kendileri de buna o kadar inandılar ki, yabancı ortaklarını güçlü bir orduya sahip olduklarına, güçlü bir potansiyele sahip olduklarına, güçlü destekçilere sahip olduklarına, Azerbaycan’ın topraklarını askeri yollarla kurtarmaya asla cesaret edemeyeceğine ikna etmeye çalıştılar. Bugün onların arkasında duran bazı ülkeler bütün sorumluluğu onlarla birlikte paylaşıyor” ifadelerine yer verdi.

    “Yeni bir savaşa ihtiyacımız yok”

    Azerbaycan ordusunun İkinci Karabağ Savaşı’nda profesyonellik ve fedakarlık gösterdiğini vurgulayan Aliyev, “Yeni bir savaşa ihtiyacımız yok. İstediğimizi başardık, uluslararası hukuku yeniden tesis ettik, tarihi adaleti yeniden tesis ettik, onurumuzu yeniden tesis ettik ve düşmana yerini gösterdik. Düşman önümüzde diz çöktü ve bugün burada Silahlı Kuvvetlerimize sesleniyorum. Yani tüm görevleri yerine getirdik ama aynı zamanda bundan sonra orduyu güçlendirme konuları da bizim için öncelikli konulardan biri olacak. Bunu herkes bilsin ve kimse unutmasın” dedi.